Hakkari Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hakkari Gelenek Ve GörenekleriGenel Bilgiler Yüzölçümü: 9521 km² Nüfus: 236581 (2000) İl Trafik No: 30 Türkiye’nin güneydoğu köşesinde derin ve uzun Zap Vadisi’nin güney yamacına kurulu, dört bir yanı dağlarla çevrili Hakkâri Anadolu, Mezopotamya ve İran üçgeninde yer alan coğrafi konumuyla birçok topluluğun ilgisini çekmiş ve birçok millete vatan olmuştur İlin tarihi Paleolitik Çağ’dan başlamaktadır İl sınırları içinde çeşitli yerlerde bulunan kaya resimleri Neolitik Çağ’a tarihlenmektedir MÖ 6 yüzyıl başlarına kadar bölgeye Urartular egemen olmuşlardır Çevrenin zorlu koşullarına rağmen güçlü bir örgütlenme gerçekleştiren Urartular bölgede sivil ve askeri amaçlı, “Ordu Yolu” diye adlandırılan ve belirli bir kesimi günümüze ulaşan bir ulaşım ağı kurmuşlardır Urartu toprakları zaman zaman Assur tehdidini yaşamış, MÖ 560 yılında Med saldırısı ile tarihten silinmiştir Urartularla birlikte Assurluları da yok eden Medler, Pers istilası ile yok olmuştur Perslerin ise Büyük İskender tarafından egemenliği silinmiştir Büyük İskender’den sonra Seleukos Krallığı’nın, İran'da bir krallık kuran Partların, Sasanilerin ve Müslüman Arapların hâkim olduğu yörede daha sonra Roma, Bizans, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safevi dönemleri yaşanmıştır Yazılı olarak bölgenin adına ilk defa Arap kaynaklarında rastlanmaktadır Ünlü Arap tarihçisi İbn-i Havkal, Hakkar aşiretinin adına dayanarak Van Gölü’nün güneyine düşen bölgeyi “Hakkâriye” (Hakkarların beldesi) adıyla anmaktadır Hakkar aşireti bölgede bugün de varlığını sürdüren 12 Ertuşi (Hertuşi) oymağıyla 12 Pinyanişi oymağından oluşmaktadır Hakkâri 1536'da Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren Osmanlı egemenliğine girmiş ve Hakkâri adıyla anılmıştır Coğrafi Konumu Hakkâri’nin kuzeyinde Van, doğusunda İran, güneyinde Irak, batısında Şırnak bulunmaktadır İklimi Hakkâri’de karasal ikim hüküm sürmektedir Bu nedenle kışlar soğuk ve sert yazları ise sıcak ve kurak geçmektedir Ulaşımı Karayolu ile ulaşım mümkündür İLÇELER Hakkari ilinin ilçeleri; Çukurca, Şemdinli ve Yüksekova'dır Tarihçe Anadolu Mezopotamya, ve İran üçgeninde yer alan Hakkari konumu ve coğrafi yapısıyla bir çok topluluğun ilgisini çekmiş ve bir çok millete vatan olmuştur Hakkari, Med, Pers, Selevkos, Abbasi, Selçuklu, Moğol, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Osmanlı hakimiyetini görmüştür Coğrafya Hakkari ili doğuda İran, güneyde Irak, batıda Şırnak, kuzeyde de Van illeri ile çevrilidir Yüzey şekillerinin ana çatısını oluşturan dağlar, batı-doğu doğrultusunda yüksek bir kabartı şeklinde uzanırlar Güneydoğu Toroslar yayının bu ildeki uzantılarına Hakkari Dağları adı verilir İlin en büyük düzlüğü Yüksekova'nın kuzey ve doğusundaki dağların yamaçlarından doğan Nehil Çayı'nın oluşturduğu Yüksekova'dır Bununla beraber yüksek dağların doruklarında ve doruğa yakın yerlerde çok sayıda göl vardır bunların içinde en önemlisi Gelyana Gölü'dür Hakkari'de karasal iklim hüküm sürmektedir Bu nedenle kışları soğuk ve sert geçmektedir Yazları ise sıcak ve kuraktır |
Hakkari Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hakkari Gelenek Ve GörenekleriYüksekova Tarihi bir Kent olan Yüksekova' nın tarihi MÖ7000 lere değin uzandığı kesin olarak bilinmektedir GEVEROK vadisinde kayalara kazılmış bini aşkın resim bulunmuştur Bu resimler yapısal özellikleri nedeniyle NEOLOTİK dönemle tarihlenmektedir MÖ1000' de ise yörede URARTU uygarlığı yaşanmıştır Bu uygarlığın en kalıcı izleri ise İlçe sınırları içindeki ünlü ORDU yoludur Bu yol, URARTU krallığının Van Gölü kıyısındaki merkezi TUŞBA'dan (Van İlinin eski ismi)başlayıp CİLO Dağlarına değin uzanmaktadır KELYAŞİN ve TOPUZAVA anıtları üzerinde URARTU dili ile yazılmış yazıtlar vardır ki; Bu uygarlıkla en doğrudan bilgiler bu yazıtlardan elde edilmiştir Büyükçiftlik (Hırvata) Köyü kalıntıları, Yüksekova' nın batısında Orişe deresi ağzındaki büyük bir kent ve kale kalıntısıdır Burası Urartu' nun önemli kentlerinden Musaşir olduğu sanılmaktadır Eski adı GEVER olan Yüksekova Kanuni Sultan Süleyman' ın egemenlik yıllarında Osmanlı topraklarına katılmıştır 1Dünya savaşında Ruslar Yüksekova' yı işgal ettiler (24 Mayıs 1915) Nasturi liderlerinden Marşimonu HOY' a götürdülerOnun aracılığı ile bütün Nasturileri ayaklandırarak Türk ordusuna karşı kullandılar 1915' te bölgedeki Müslüman halk Rus ve Nasturi zulmünden kaçarak dağıldılar 5 Mayıs 1919' da yerli milis kuvvetleri ve şanlı ordumuz tarafından Yüksekova kurtarılınca isyancı Nasturiler, Urumiye (İran'ın Yüksekova' ya komşu olan ili) bölgesine çekildiler 19Yüzyılda Van vilayetine bağlı Hakkari livasının kazası olan Yüksekova 1936' da ilçe konumuna getirilmiştir İlçe Merkezinin eski adı Dize' dir Şemdinli Bölgenin tarih çağına Sümerler ve Akatlar’la girdiği,kentte ilk önce Sümerler’in Hakan Boyu olduğu,Sonra Akatlar,Urartu’lar ve Asur’ların bölgede uzun süre yaşadıkları anlaşılmıştır Bölgenin daha sonra Med’ler ,Babiller,Pers’ler,Makedonya’lılar ve Silveskoslar’ın eline geçtiği, HzÖmer devrinde İslam Ordularının bu bölgeyi Müslüman Birliğine kattığı,daha sonra Yavuz Sultan Selim’in 1514 yılında Çaldıran Zaferinden sonra Osmanlı egemenliğine girdiği ve tarih boyunca bir çok kavimlere belde olduğu görülmüştür Rusların 1853 yılında Türk’lere savaş açması sonunda Dağistan’daki Şeyh Şamil ile işbirliği yapan Şemdinli’li Seyit Taha düşmana savaş ilan etmiştir Ölümü üzerine Kardeşi Şeyh Salih Azerbeycanlıları ve Hakkari’lileri Ruslara karşı ayaklandırdı Fakat güneyde Cizre’de hüküm süren İzzettin Şir Ruslar tarafından kandırılarak isyan çıkarması sağlandı,Yezidi ve Nasturi’lilerle birleşen İzzettin Şir Musul ve Bitlis dolaylarını yağma ile işgal etti(1854)Fakat Diyarbakırlı Hacı Timur Ağa asileri tamamen ortadan kaldırdı (1855)sonra Van Sancağı’na bağlı Şemdinan (Şemdinli)Albak,Çölemerik (Hakkari),Gever (Yüksekova), Beytüşşebap,Çal,Tiyari ve Kotur ilçeleri ile birlikte Erzurum Vilayeti’ne bağlandı1865’te Van Vilayetinin kurulması ile ilçeler Van’a bağlandı 1914 ile 1917 tarihleri arasında dört defa Rus işgaline uğramış olan Şemdinli’nin İlk işgali 5 Kasım 1914 olup,10 Aralık 1914 tarihinde Kuvvetlerimiz tarafından geri alınmıştır13 Mayıs 1915 tarihinde ikinci defa Rus işgaline uğrayan ilçe kısa sürede Rus işgalinden kurtarıldı31 Temmuz 1916 tarihinde kuvvetlerimiz tarafından Rus’lar tekrar geri püskürtüldü İşgallerinde ısrarlı olan Rus Kuvvetleri Şemdinli’yi 10 Ağustos 1916 tarihinde dördüncü kez işgal ettiler Rus’lar ve işbirlikçileri olan Nasturiler kötü düşüncelerine tüm Doğu Anadolu üzerinde olduğu gibi küçük Şemdinli üzerinde de sürdürmeye çalıştılar Ancak yörenin İnsanları Ordu birliklerimiz ile el ele vererek onların bu hain emellerine engel oldular24 Kasım 1917 tarihinde kuvvetlerimiz tarafından bir daha dönmemek üzere Rus Kuvvetlerini geriye kaçırdılar Şahanklı Sinko Milli Mücadele sırasında 20nci Kolordu Komutanı Kazım KARABEKİR Paşa ile işbirliği yaparak Yurdumuzdan kovulduktan sonra Urumiye bölgesine çekilen Ermenilerin bölgeye girmelerine engel oldu 1926 yılında yapılan Ankara Antlaşması ile Musul ve Hakkari’nin 5 bölgesi sınır dışı kaldı Nihayet Çölemerik (Hakkari),Gever (Yüksekova),Şemdinan (Şemdinli) ilçelerinden meydana gelen Hakkari Vilayeti kuruldu Cumhuriyet döneminde bir süre Van Vilayeti içerisinde kaldı4 Ocak 1936 tarihinde Hakkari tekrar Vilayet olunca Şemdinli de Hakkari’ye bağlandı COĞRAFİ DURUM a-)Yeri,Yüzölçümü ve Rakımı Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan İlçemiz tabiat güzelliği bakımından Hakkari İlinin en güzel İlçesidir Türkiye’nin İran ve Irak’a hudut teşkil eden üçgeninde yer alır Yüzölçümü 1452 Km2,Rakımı ise 1450 Mdir b-)Bitki Örtüsü Genellikle dağlık olan İlçemiz alanının %45’i Ormanlık,%41’i tarıma elverişsiz alan,%10’u dört veya beş ay kullanılabilen çayır ve mera ve %4’ü tarıma elverişli alandır Ormanlarda bulunan ağaçların cinsi genellikle meşedir c-) Dağlar,Ovalar ve Yaylalar Bölgedeki önemli Dağlar,Derecik bölgesinde Katina Tepe,Ortaklar bölgesinde Karadağ, Tahtataş Tepe, Süngü Tepe ve Akpınar Dağıdır Ayrıce Eldir,Elmira,Geveroki dağları İlçemiz sınırları içerisindedir Bölgemiz Ova yönünden çok fakir olmasına rağmen büyük ve küçük 15 kadar yayla bulunmaktadır En önemlilerinden Helena,Geveruk,Bestereş ve Kani Haydar sayılabilir Yaylalar yılın Nisan ve Ekim aylarında barınmaya imkan verir d-) Boğaz,Geçiş ve Gedikler Bölgemizde Haruna geçidi, Şapatan Geçidi, Mezar Gediği, Ortaklar Gediği, Ulaşan Gediği,Katina Boğazı,Gilini Gediği,Su Gediği önemli gedik ve geçişlerdir e-) Akarsular Bölgenin genelde Kuzeyden Güneye,Doğudan Batıya meyilli bir arazi yapısına sahip olması akarsu yönünden zengin olmasını sağlamıştır Ancak Akarsuların rejimi bu dağlık yapı nedeniyle düzgün değildirEn önemlisi Şemdinli Çayı’dırBu çaya bağlı Kayalar ve Tanyolu’ndan gelen koluyla, Güzelkonak bölgesinden gelen kolu, Zorgeçit bölgesinde birleşerek daha batıda Konur’dan gelen Gülkan çayıyla birleşip Ormancık bölgesinden geçip Batıda Irak topraklarına akar Diğer önemli akarsu Güneyimizde Irak Devletiyle hududumuzu teşkil eden Hacıbey Çayıdır Bu akarsular kış ve bahar aylarında köprüler dışında geçit vermezler İlçemizde Göl,Gölet ve Baraj bulunmamaktadır İklim İlçemiz Doğu Anadolu Bölgesinde bulunmasına rağmen iklimi oldukça değişiktir Yazları oldukça sıcak geçmesine karşın,kışları genellikle kar yağışlı ve ılımandır İlkbahar ve Sonbahar mevsimleri yağmur,kışlar kar yağışlı olup,yaz mevsimi kurak geçer Kar yağışı genellikle Ocak ayında gerçekleşir Rüzgar genellikle Güneybatıdan eser en şiddetli görüldüğü ay Kasım ayıdır Yüksek zirvelerde kış aylarında sis görülür Şemdinli-Yüksekova karayolu belli yerlerde kış aylarında buzlanma yapar,yoğun kar yağışı,çığ ve aşırı rüzgarın etkisi ile belirli zamanlarda kapanır Çukurca İlçede hangi tarihte yerleşime geçildiği ve hangi toplulukların yaşadığı kesin olarak bilinmemekle birlikte İlçe , Urartu Uygarlığının ilk yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilmektedir Abbasiler bu küçük yerleşim yerini ‘Mir’ denilen dini , siyasi , askeri şeflikle yönetmişlerdir Selçuklular döneminde Çukurca , İmadiye Beyliğine bağlanmıştır Selçuklular’dan sonra Osmanlı Döneminde Hakkari Beyliğine tabi olmuştur 1880 yılında Şarki-çal adı ile kaza teşkilatı kurularak Van Sancağına , 1890 yılında ise ; tekrar nahiyeye dönüştürülerek Hakkari İl Beyliğine bağlanmıştır 1Dünya Savaşında Ruslar ve Nasturiler Çukurca’yı yakıp yıkmışlar Musul sorunu ile önem kazanan Çukurca , 1926 yılında Ankara Antlaşması ile TC sınırları içerisine alınmış , 1953 yılında ise ilçe yapılmıştır Çok eski bir yerleşim merkezi olan İlçemizin bilinen son sakinleri Nasturilerdir Mezopotamya uygarlığının izlerini taşımaktadır 1Dünya Savaşı Döneminde Rusların kışkırtmasıyla ayaklanan Nasturiler Ordumuz ve Milislerin ayaklamayı bastırmasından sonra ülkeyi terk etmişlerdir Çukurca 1926 Ankara Antlaşmasıyla Türkiye Toprakları içine alınmıştır Daha önce bucak merkezi iken 1953 yılında 6068 sayılı kanun ile ilçe yapılmıştır Toplam 480 Km2 Yüzölçümlü İlçemiz,doğuda Yüksekova,batıda Şırnak ( Uludere ve Beytuşşebap ),Kuzeyde Hakkari ve Güneyde ise Irak Devlet Hududu ile çevrilidir İlçemizin rakımı 1285 mdir İlçe Yerleşim Merkezi,yüksek dağlarla çevrili olup düz olmayan bir alandır Çukurca adı da belirtilen bu coğrafi konumundan gelmektedir |
Hakkari Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hakkari Gelenek Ve GörenekleriMüze ve Ören Yerleri Kaya Resimleri Hakkâri’nin batısında yer alan Gevaruk ve Tirşin yaylalarında, kayalar üzerine kazınarak çizilmiş binlerce kaya resmi bulunmuştur Adeta açık hava müzesi niteliğinde olan ve çok geniş bir alana yayılı bulunan bu zengin resimlerin benzerlerine, doğuda Azerbaycan’da kayalar üzerine çizilen yaklaşık 4000 adet resimde ve güneyde de Filistin’de kayalar üzerine çizilen yüzlerce kaya resimlerinde rastlanılmaktadır Gevaruk ve Tirşin yaylalarındaki kaya üstü resimleri yaklaşık olarak MÖ 6000-1000 yıllarına tarihlenmektedir Ancak bu resimlerin büyük bir kısmının daha sonraki devirlerde de çizildikleri anlaşılmaktadır Buradaki tasvirlerin büyük çoğunluğu stilize edilerek yapılmışlardır Buna karşılık, o devirlerde bölgede yaşayan zengin av hayvanları hakkında yine de küçümsenemeyecek önemli bilgiler vermektedirler Resimlerin büyük bir kısmını, dağ keçileri, bizon ve çeşitli av hayvanları ile avda kullanılan tuzak sahneleri, sihir ile ilgili motifler, stilize edilmiş şekiller mevcuttur Koç Heykeli Yüksekova ilçe merkezinde bulunan koç heykelinin yan yüzlerinde Gevaruk kaya resimlerindeki motiflere benzer betimlemeler vardır Dörtte bir kütle biçimindeki heykelde, baş ve ayaklar çıkıntı olarak işlenmiştir Ön ve arka ayaklar birbirinden yalnızca yarıkla ayrılmıştır ve boynuzları yuvarlak ve oymadır Yapıtın bir yüzüne koça binmiş eli kargılı bir adam, onun da arkasında ellerinde yuvarlak nesneler tutan dört adam, üç koç, bir kama ve bir silah çizilmiştir Benzer bir koç heykeli Yüksekova’nın 5 km güneybatısında bulunan Gagevran köyünde bulunmuştur Heykelin yöredeki Nasturi kilisesinden söküldüğü sanılmaktadır Yapıtın üst yüzeyinde mimari bir bütünün parçası olduğunu gösteren kabartma bir bölüm vardır Dirheler (Dev Evleri) Yüksekova ilçesinde yer alan Tirşin Yaylası’nda bulunan dirheler üçü dördü bir arada birbirini koruyabilecek yakınlıkta, yol üstünde, kayalara oyulmuş dev boyutlu yapılardır Dirhelerin Assur saldırılarına karşı haber alma kuleleri ya da yaylaya çıkılan sürüleri korumak ve yayla güvenliğini korumak için yapılmış küçük savunma kütleleri olduğu sanılmaktadır Hakkâri Kaledibi Buluntuları (Hakkâri Stelleri) Kaledibi’nde yapılan bir temel hafriyatı sırasında tarihi eserlere rastlanılmış, Yapılan inceleme ve kazı çalışmaları sonucunda, Kaledibi’nde Hakkâri tarihini aydınlatacak özellikte üzerinde insan figürleri işlenmiş 13 stel (mezar taşı) bulunmuştur Üst kısmı geniş alta doğru da daralarak sivri bir yapıda olan figürlü taşların kenarları kısmen düzeltilmiş arka yüzleri ise kabaca tıraşlanmıştır Ön yüz tamamen düzeltildikten sonra ya alçak kabartma ya da kazıma tekniğiyle işlenmiş figürlerle doldurulmuştur Genel olarak stellerin yüzeyine kabaca işlenmiş insan, hayvan ve savaş aleti motifleri vardır Urartu Mezarlığı Hakkâri merkez, Gazi Mahallesi, Anadolu Lisesi inşaat sahasında ortaya çıkarılan ve MÖ 1 bin başlarına tarihlenen bu mezar odası Urartu dönemi ve Erken Demir Çağı’ndaki mezarlarla benzerlik göstermektedir Burada bulunan mezar odası örneklerine Van Karagündüz nekropolü kazılarında rastlanmıştır Kırmızı Kümbet Mezarlığı Gülereş Baba Mahallesi’nde kuzeyden güneye doğru eğimli bir sırtta yer almaktadır Zaviye kalıntısının kuzey tarafındaki düzlük kesimde Osmanlı döneminden kalma üzerleri kitabeli, zengin bitkisel ve geometrik desenli mezar taşları mevcuttur Melik Esed Mezarlığı Biçer Mahallesi’nde Melik Esed Camii’nin batı tarafında hazire şeklindedir Burada bir kısmı yerinde dikili, diğerleri etraftan toplanan 25 tane üzerleri kitabeli ve zengin süslemeli mezar taşı tespit edilmiştir Çiçek, yaprak ve dal motifleri mezar taşlarının en belirgin süslemeleridir Kale Altı Mezarlığı Biçer Mahallesi’nde, kalenin doğu kesiminde kalan büyükçe bir mezarlıktır Bu mezarlığın değişik kesimlerinde 16 adet, çoğu yerlerinden sökülmüş sanatsal özelliğe sahip, üzerleri bitkisel ve geometrik desenlerle bezenmiş mezar taşlarına rastlanmıştır Bu mezar taşlarından çoğu taşınarak koruma altına alınmıştır |
Hakkari Gelenek Ve Görenekleri |
08-02-2012 | #4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hakkari Gelenek Ve GörenekleriHAKKARİ ÖRF-ADET-GELENEK-GÖRENEKLERİ DOĞUM VE SÜNNET ADETLERİ Doğum hayata atılan ilk adimdir Her doğum ailenin akrabaların ve soyun sayısını artırır Akraba ilişkilerinin çok siki olduğu ve aşiretsel yapının egemen olduğu ilimizde sayı artışı çok önemlidir Bu nedenle her aile mutlak çocuk sahibi olma arzusu taşır Ailelerin çok çocuklu olması bunun en güzel belirtisidir Her anne babanın en büyük arzusu erkek çocuklarının olmasıdır Erkek çocuğu olmayan aileler bu arzularını gerçekleştirmek için birden çok evlilik yapabilirler Bunda �baba suyunun devam etmesi � düşüncesi yatar Kısmen de �hayvan gütme bağ, bahçe islerinde babaya yardim etme baba yaşlanınca da ona bakma � fikri yatar Çocuğu olmayan aileler, çocukları olsun diye türbelere yatırlara gider adak adarlar Halk arasında �kari koca ilacı� denilen ilaçlar kollanılır Doğu köy yerinde yaşlı kadınlar nezaretinde gerçekleştirilmekle birlikte doğum evlerinde de gerçekleştirenler vardır Doğum işaretlerinin başlamasıyla beraber doğum kolay olsun diye cami damındaki lor tas denilen silindir seklindeki tas dikine kaldırılır Doğum sonrasında aile ve akrabalar çocuğu ve anneyi ziyarete gelirler Geldiklerinde �pirsiyar � denilen hediyeler getirilir Doğum evinde bankut da denilen (dam dövme ) denilen haşlanmış buğday, nohut kuru üzüm ve ceviz içi karışımından oluşan eğlencelik yiyecek istenir Evin damına çıkılır ve hediye verilinceye dek dama vurulur Doğum sonrası kırkı çıkıncaya kadar anne ve bebek, cin ve al basmasına karşı yalnız bırakılmaz bununla birlikte yatağın etrafı kalın iple çevrilir Lohusalık döneminde anne ya hiç yada dışarı çıkınca biri eslik eder Ayni günlerde doğum yapan kadınlar saçları karışmasın diye birbirine iğne vererek görüşebilir Bebeğin kesilen göbek bağı yastığın içine konur bu şekilde çocuğun uyuyacağına inanılır Kimi zamanda cami duvarına konur Bu şekilde de okumuş adam olacağına inanılır Çocuğa ad konulurken ailede ölmüş birinin adi verilir O ad yaşatılmaya çalışılır Ayrıca çocuğun doğduğu ay ve gün belirli ay ve gün ise o ad ve gün ile adlandırılır Bunların dışında peygamber isimleri Allah'ın sıfatları ve dini büyükleri isimleri ile de adlandırılabilirler Bebek beşikte yatırılır Erkek çocuk çoğu zaman doğar doğmaz sünnet ettirilir Sünnetler çok sade çoğu zaman sesiz sedasız yapılır DÜĞÜN VE EVLENME Evlenme yaşı köy yerinde erkeklerde 18-20 kızlarda 15-18 il ve ilçe merkezlerinde 20-25, kızlarda 18-20'dir Önce dini nikah sonrada resmi nikah yapılır Boşanma olaylarına pek rastlanmaz Boşanmalarda �tas atma� yada �talak verme� denen geleneksel boşanma, resmi boşanma seklinden daha yaygındır İl merkezlerinde çok evlilik görülmekle beraber, çiftçilik ve hayvancılıkla uğrasan köy yerinde daha çok görülür Aşiret içi evlilik yaygın birlikte aşiretler arası evlilikte olabilir Aşiret içi evlilikte yaygın olan akraba evliliğidir GÖRÜCÜ USULÜ Evlenme biçimlerinin başında görücü usulü gelir Evlenecek erkeğin yakınlarından oluşan birkaç kadın daha önce üzerinde durulan yada tanıdıklarca tavsiye edilen kızı görmeye gidip, yakından incelerler Gözlemleri müspet olursa niyetlerini belli edip ayrılırlar Birkaç gün sonra bir aracı gönderip kapılarının kendilerine açık olup olmadığını sorulur Şayet kız tarafının kızlarını verme gibi bir niyetleri varsa düşünmek ve akrabalarına danışmak için süre isterler Bu bazen defaatle tekerrür eder Bu hareket bir çeşit naz anlamına da gelir KIZ İSTEME Kız tarafının olumlum bir cevap vermesiyle karsılaştırılan bir günde aksam yemeğini müteakip oğlan babası akrabalarını ve aşiretin ileri gelenlerinden oluşan 8-10 kişilik bir grup yanına alarak köy yada mahalle imamının esliğinde kız istemeye giderler Kızın babası da akrabalarıyla beraber gelecek grubu bekler Oğlan tarafını gelmesiyle kız isteme merasimi resmen başlamış oluyor Her iki tarafta da anlamlı vakar bir sessizlik hakimdir Bu atmosferde oğlan ve kız taraflarının konuşmaması adettendir Konuşma hakki her iki tarafın yaşlılarınındır Önce kız tarafının en yaşlısı ve ileri geleni misafirlere �hos geldiniz, bas göz üstüne geldiniz� der Oğlan tarafının mukabil karşılığından sonra kısa bir süre havadan sudan konuşulur Oğlan tarafının yaşlısı laf arasında bir girizgah bulup kız tarafının en yaşlısına �gelisimizin sebebini açıklar Allah�ın emri peygamberin kavli ile kızınız A yı oğlumuz B ye münasip gördük ne buyurursunuz?� der Kız tarafının en yaşlısı � kızımız bir candır yolunuza feda olsun� der Bu cevap evet anlamındadır Bunun üzerine hoca bir fatiha okur hayırlı olsun temennisinde bulunur Bu sırada oğlan tarafından güveye yakın birisi kız tarafının en yaşlısının elini öper Ardından şerbetler içilir çay faslından sonra da müsaade alınarak kalkılır SÖZ KESME �Kız istemeyi� müteakip üç gün içinde �desteser� denilen söz kesmeye gidilir �desteser� için güveyin annesi ve yakın akraba çevresinden bir grup kadın gider Giderlerken yanlarında geline hediye olarak bir altın bilezik, bir takım elbise bir çift ayakkabı, bir çift terlik vb hediyeler götürülür Gelin evi de gelenlere çay türünde ikramda bulunur NİŞAN �desteser� den sonra sıra nişan törenine gelmiştir Nişan töreninde oğlan ve kız tarafı davet etmek istedikleri tüm akrabalarını davet ederler Davete sadece kadınlar icabet eder Tören genellikle kız evinde yapılır Törene katılan kadınlar düğünü aratmayacak şekilde halaya tutulur, şarkılar esliğinde oyunlar oynanır Geline bu günün anısına nisan elbisesi giydirilir, güvey tarafının beraberinde getirdiği ziynet eşyalar geline takılır Nişan bir saatlik süre içinde tamamlanır ŞEKER KIRMA Şeker kırma merasimine her iki taraf nisan olduğu gibi düğüne çağırmayı düşündükleri bütün akraba ve yakınlarını davet ederler Şeker kırma davetine yalnız erkekler katılır Güveyin evinde toplanan güveyin davetlileri şarkılar esliğinde gelinin evinin yolunu tutarlar Giderlerken beraberinde �sirinahi� denilen kesme seker, misafir sekeri, lokum vb şeyler götürürler Gelen davetlilere bu lokum ve sekerler tepsiler için de ikram edilir Davetlilerde bunları avuç içi alarak mukabelede bulunurlar Şeker kırmanın en belirgin vasfı sağdıç tespitidir Tepsi içindeki kelle sekeri kimseye iltimas geçmeyeceği birine teslim ederler Bu kimse koni biçimli sekere bir çekiç vurarak parçalar, parçalanan sekerler oda içinde gelişi güzel saçılır Sağdıç olmak isteyenler saçılan sekerin içinde koni biçimli olan parçayı almak için kapışırlar Bunu kapan sağdıç olur Bu adet kimi zaman nahoş hadiselere hatta kavgalara sebep olduğu için terk edilmiştir Bu gün sağdıçlığı arzu edemler ya kendi aralarında yada daha önceden güvey babasından sağdıçlık sözü isterler Sağdıç olan ileride de anlatılacağı üzere düğünün organizatörlüğünü ve kısmen de masraflarını üstlenir DÜĞÜN Sıra artık düğün coşkusuna gelmiştir Taraflar arasında kararlaştırılan bir hafta sonunda düğün töreni gerçekleştirilir Düğünler düğün salonunda başlayıp düğün salonunda biten düğünlere benzemez Düğünler hem damat hem de gelin evinde düzenlenen iki gün iki gecelik değişik eğlence programlarıyla devam eder Bu güne binaen davetliler en güzel elbiselerini giyerler Genç kızlar ve kadınlar düğünde iç açıcı renklerden oluşan rengarenk ayak topuklarına kadar uzanan mahalli kıyafetlerinin en güzelini giyerler Erkekler ise �selik sepik � denilen düz desenlerden oluşmuş elbiseler giyerler KINA GÖTÜRME VE KINA MERASİMİ Yukarıda da söylediğimiz gibi düğünler iki gün sürer Düğüne iki-üç gün önceden akraba ve komşular, arkadaşlar davet edilir Düğünün birinci günü sabahtan damadın davetlileri damat evinde, gelinin davetlileri de gelin evinde toplanmaya başlarlar Kimi zaman davul zurna esliğinde kimi zaman da oyun ve türküleri esliğinde oyunlar oynamaya başlanır Erkekler kendi araların da kadınlarda kendi aralarında oyunlar oynar Oyunlar halay seklinde ve sağdan sola yürüyerek oynanır Oyunlar oldukça hareketli ve canlıdır O kadar ki oyunların hareketliliğinden oyuncuların alnında buncuk buncuk ter boşanır Birinci günün en belirgin merasimi kına götürme ve her iki evde yapılan kına törenleridir Kına ile birlikte gelin evine gelin elbisesi, mum ve bilezik götürülür Önde erkekler onların arkasında sıra halinde dizilmiş genç kızlar ve kadınlardan oluşan bir düğün alayı kurulur Kına götürülme esnasında disiplinli ve vakur bir düğün alayı seklinde gidilir Erkekler oyun türküleri söyleyerek yürürken kadınlar sessizce, ağır ağır yürüyerek onları takip ederler Kına vs eşyalar teslim edildikten sonra damat evine dönülür Gelin evinde yemeğe adeti yoktur Kına dönüsü damat evinde davetlilere yemek ikram edilir Aksam karanlığına kadar halaylar devam eder Daha sonra davetliler damadı alarak sağdıcın evine götürülür Sağdıcın evinde bir süre halay çekildikten sonra kına merasimine geçilir Kına şarkısı esliğinde kına getirilerek, damadın sağ el serçe parmağı ve ayak parmağına kına sürülür Geri kalan kına da davetlilere dağıtılır; kına gecesi hatırası olarak onlarda ayni şekilde kına sürerler sonrada damadın başı üstünde sağdıç tarafından kınaya bandırılmış para saçılır Bu damada soğuk şakalar yapılmaması için verilmiş bir çeşit bahşiş anlamına gelir Kına merasiminden sonra oyun şarkıları esliğinde geç saatlere kadar halaylara devam edilir o gece damat bir grup davetli ile sağdıcın evinde misafir edilir Kına merasimi damat tarafından sevinç ve neşe içerisinde halaylar esliğinde yapılırken, gelin tarafında hüzünlü kına şarkıları eşliğinde ağlama ve gözyaşları ile yapılır Kına gelin annesinin göz yaslarıyla yoğrulur Mumlar gelinin göz yaşlarıyla söndürülür Adeta damat tarafında yapıldığı gibi gelin kına odasına alinir, kenarlarına mum sıralanmış bir tepsinin ortasına konulan kına, kına şarkıları söylene söylene ve ağır ağır yürünerek getirilir Gelin oturtularak el ve ayaklarına kına sürülür GELİN ALMA Düğünün ikinci günü sağdıcın evinde, damat tıraş edilir, banyosu yapılır, damatlık elbisesi giydirilerek davetlilerle birlikte kahvaltıya oturtulur Kahvaltının ardından sağdıcın evinde bir iki halay çekildikten sonra damadın evine doğru yol alınır Yol buyunca düğün şarkıları söylenir Damada evde taht gibi odanın bas kösesinde bir yer hazırlanır Damat buraya oturtulur Damat kendisi için oturduktan sonra tebrikleri kabul etmeye baslar Davetliler basta para olmak özere damada çeşitli hediyeler verirler Gün buyu damada kendisi için hazırlanan tere oturması adettendir Zorunlu haller dışında yerini terk etmez Damat tebrikleri kabul ede dursun öbür yanda düğün ve halay devam eder Erkekler kendi aralarında kadınlar kendi aralarında davul zurna ve oyun havaları esliğinde halay çekerler Çok değişik oyun ve figür, hareketlerin yer aldığı oyunlar oldukça hareketlidir Şarkılar oyuncular tarafında koru halinde söylenir Şarkılar beyitler halinde olup birinci koru söylerken diğeri dinler, ikinci koru söylerken birinci koru dinler Bu şekilde hem söylenir hem de oynanır Gelin evinde de damat evi kadar olmasa da oyunlar oynanır Bur da genellikle genç kızlar ve kadınlar halay çeker Gelin evinde davetli erkeklerin oyun oynaması yadırganır Damat ta olduğu gibi geline de para ve çeyizlik hediye verilir Gelin almaya genellikle ikindi sularında gidilir Damadın yakın çevresinden davetliler gelin almaya giderken damat evde oturur Gelin alayında kınada olduğu gibi erkekler önde kadınlar arkada olmak özere artarda sıra olunur Erkekler önde oyun türküleri söylerken kadınlar da vakur ve ağır adımlarla onları takip eder Kadınlar gelin almaya giderlerken elbiseleri üzerine �hizark� denilen ipekli Bağdat kumaşı giyerler Kadın alayının önünde 6-10 yaşlarında başı kavuklu kızlar yürürler Bunları evlenme çağında olan genç kızlar,evli kadınlardan bir grup tek sıra halinde takip eder gelin evine varıldığında berbük(gelin almaya gelen kadınlar) ile sağdıç gelinin bulunduğu odada ağlanırken, dışarıda gelin almaya gelen gençler sevinçle hareketli oyunlarla halay çekerler Hizark giydirilip hazırlıklar tamamlanınca gelinin bir elinde sağdıç, diğer elinde sağdıcın hanimi girer ve gelini üç kere kaldırıp oturttuktan sonra sağdıç gelinin başına bir miktar bozuk para saçar yere düsen paralar çocuklar tarafından kapışılır Gelin adayı damadın evine doğru yol alırken yer yer yol kesilir yol bahşişi istenir Yol bahşişini genellikle sağdıç dağıtır gelin damat evine gelirken damadın annesi evliliğin mutluluk geçmesi dileğiyle su para , şekerleme bir kabı gelinin ayakları dibine atar Gelin odasına alınarak hem erkekler hem de kadınlar düğüne devam eder Eğlenceler aksam yemeğine kadar devam eder Yemek yenildikten sonra davetliler dağılır, yalnız damadın yakın akrabaları kalır Sağdıç ve kalanlar şarkılar ve elinde mumular esliğinde damadı gelinin odasına götürürler Damat geline yanaşarak sağ ayağı ile gelinin ayağına basar bu da aile içinde erkek üstünlüğünü ifade eder Bu arada kendilerine bir bardak şerbet ikram edilir Şerbetin yarısını önce damat diğer yarısını da gelin içer Bu evlilik hayatları buyunca acı ve tatlı günleri beraber paylaşacaklarını ifade eder Böylelikle evlilikte ilk müşterek adim atılmış olur Fatiha okunarak geri kalan misafirlerde dağılır DÜĞÜN SONRASI Hakkari düğünlerinde balayı adeti yoktur Düğünün ertesi gününden başlayarak damadın yakın akrabaları bir hafta buyunca düğün evini yemeğe davet ederler Davette hem güzel yemekler ikram edilir hem de bütçelerine göre hediyeler verilir Bu hediyeler il ve ilçe merkezinde takılar köylerde elbise vb şeylerden oluşur Düğünden sonraki ilk Çarşamba günü �sersini� günüdür O gün gelinin çeyizi gelini evinden damadın evine gönderilir Bu günün anısına damadın yakın çevresinden kadınlar davet edilir Gelen kadınlara hem yemek ikram edilir hem de çeyiz gösterilir Kadınlar da geline çeşitli hediyeler verir Düğün gününden bir hafta sonra kız ve oğlan evi arasında karşılıklı davetler baslar Önce gelin kocası ile beraber baba evine gelir Bunu müteakiben ailenin ileri gelenleri karşılıklı ziyaretlerde bulunurlar, davet esnasında karşılıklı saat, silah, kıymetli hediyeler takdim ederler BAŞLIK PARASI Eskilerin namı sanı yayılmış, damat adaylarının sırtındaki büyük yük kalkmış, gelin adaylarının önündeki engel kalkmış artık ilimizde Ama hala gölgesi dolaşıyor ortalıkta Şeker kırma merasiminde bir zarfın içinde kız tarafına takdim edilen halen usulen takdim edilmektedir Eskiden kısmen �ayak parası� olarak iade edilirken, artık tümü iade edilir Bu karşılıklı olarak her iki tarafın saygınlıklarına halel getirmemeleri anlamına gelir BERDEL EVLİLİĞİ Hakkarideki diğer bir evlilik türü de berdel evliliğidir Bu evlilik türü evlenme çağında olan hem erkek ham de oğulları olan ailelerin kızlarını oğulları için değiştirme usulüdür Berdel evliliği ilimiz de başlık parasını bir alternatifi olarak doğmuştur Berdel evliliği ile aileler karşılıklı olarak baslık parasının ve düğünün ekonomik güçlüklerinden kurtulurlar Daha çok ekonomik olarak zayıf olan aileler bu usulü tercih ederler KIZ KAÇIRMA Yörede nahoş görülen ancak, mecburiyet durumunda gerçeklesen bir evlenme sekli de kız kaçırma neticesinde gerçekleşir Bu evlenme sekli kızın babasının veya kızın gönlünün olmaması durumlarında muradına ermek isteyen delikanlılarının başvurduğu bir yoldur Şayet kızın gönlü var, babasının gönlü yoksa gençler birlikte kaçmaya karara verirler Şayet hem kızın hem de babasının gönlü yoksa kıza aşık olan delikanlı yanına yakın akrabalarından yada aşiretinden birkaç delikanlı alarak çeşme veya zuma yolunda kaçırırlar kaçırılan kız ya dağa çıkarılır yada bir konak uzaklığında bir köye götürülür ve belli bir süre saklanır Saklanma, kız babasının ve oymağının kızgınlığı ve kini yumuşayıncaya veya aracılar araya girip tarafları barıştırıncaya kadar sürer Barıştırma görüşmeleri çok çetin ve çekişmeli geçer Kız tarafı alınlarına bir leke sürüldüğünü, el alem içine çıkamayacağını söyleyerek, kızlarına karşılık bir kız, at, silah isterler Karşı tarafın kızı olmadığı durumlarda astronomik bir baslık parası talep edilir ve alınır Aracıların girişimlerinin tatlıya bağlamaması işi aileler hatta aşiretler arası kavgalara neden olur Kimi zaman karşı aile veya oymaktan kız kaçırılarak misilleme yapılır İlimizde bazı yapıtlarda geçtiği gibi �kepir değişi� denilen, masa başından uydurulduğu her halinden belli olan evlenme türü yoktur, söz konusu bile edilemez ÖLÜMLE İLGİLİ ADETLER Cuma gecesi ile mübarek gün ve gecelerde, ölenin iyi kol olduğuna inanılır ve bu gece veya günün bitimine kadar kabir azabına uğramayacağına inanılır Ölü, İslam inançlarına göre yıkanarak kefenlenir ve cenaze namazı kılınır Cenaze namazı ölünün evinde olduğu gibi cami veya kabristanda da kılınabilir Cenaze il ve ilçe merkezlerinde tabutla gömüldüğü gibi tabutsuzda gömülebilir Köy yerinde tabutsuz gömme yaygındır Cenazeyi bekletme gibi bir adet yoktur ayni gün içinde defin edilmeye gayret edilir Bir yanda ölü yıkanırken diğer yanda mezarı kazınır ve defne hazır hale getirilir Yörede �mezar kazıcıları � diye bir tabir yoktur Mezar kazma isine cenazenin yakınları ve hayırseverler katılır Ölü öldüğünde cami minaresinde sala verilerek duyurulur Ölü mezarlığın uzaklığına göre ya yakınlarının omuzlarında yada cenaze arabasıyla mezarlığa götürülür Okunan yasin ve dualarla kabre konulur Ölüye son görev olarak herkes ölünün özerine birkaç kürek toprak sermek için birbiri ile yarışır Kürekler elden ele değişirken yere bırakılır diğer kişi yerden kaldırıp toprak atar Mezar toprakla kapatıldıktan sonra �talk in� okunur Ölünün maddi durumu iyi ise başına bir çadır kurulur Bu çadırda Cuma günün akşamına kadar hatimler indirilir Üç gün süreyle her gün ikindi namazını müteakip mezar ziyaret edilerek yasin ve dualar okunur Ölü evinde üç gün buyunca yas tutulur Yas buyunca ölü yakınları akrabaları tarafından davet edilirler Bu davetler her öğün bir evde olacak şekilde düzenlenir Taziyelerini bildirmek isteyenler erkeklerin bulunduğu eve giderek taziyelerini iletirler Kadınlarda cenaze evine giderek taziyelerini kadınlara bildirirler Kadınlara taziyeye sadece yaşlı kadınların gitmesi adettir Taziyede önce bir fatiha okunur, sonrada ölü yakınlarına başsağlığı ve sabır dilekleri iletilir Başsağlığı fazla katılımla gerçekleştiği için fazla izdihama sebep vermemek için ziyaretler kısa sürer Şerbet içildikten sonra tekrar fatiha okunur sabır ve metanet dilekleri ile müsaade alınarak kalkılır Yas süresince ölünün yakınları taziyede oturarak gelen taziyeleri kabul ederler Bu zaman zarfında erkekler sakal tıraşı olmazlar Kadınlar da ölüm anında üzerlerinde bulunan elbise ile dururlar, elbiselerini değiştirmezler Vakit yemekleri için yakın komşu evlerden yapılıp getirilirken erkeklere davetli oldukları evde ikram edilir Hafta dolduğunda ise cenaze evinde kurban kesilerek bir kısmı yemek yapılarak cenaze ve taziyeye katılarak ikram edilir, bir kısmı da konu komşuya dağıtılır Bu ölmüşlerini hayırla yad etmek ve onlar için hayır anlamına gelir bunun dışında Cuma akşamı ve mübarek günlerde kabri ziyaret edilir, yasinler ve dualar okunur sadakalar dağıtılır ve kırk gün dolunca da kazanlar dolusu un helvası yapılarak ekmekle birlikte bütün konu komşulara dağıtılır MEVLİT ADETLERİ İlimizde mevlit töreni niyetinden yapılışına kadar diğer yörelerimizden farklı bir özellik gösterir Düzenlenen mevlitler perşembeyi cumaya bağlayan gece veya diğer mübarek kandil gecelerine denk getirilerek yapılmaya çalışılır Mevlit Hakkâri�de sosyal hayatin bir parçası haline gelmiştir İlde mevlit törenleri �mevlit daveti� veya �mevlit yemeği� adıyla da bilinmektedir Böyle bilinmesinin sebebi mevlitlerin cami yerine evlerde yapılması, yemekli olması ve davet üzerine katılmasıdır Önemli bir gün anısından çok daha önce tutulan bir niyete dayanılarak yapılan adak üzerine yapılır Herhangi bir niyetin gerçekleşmesi için düzenlenen mevlitler yukarıda da bahis edildiği gibi mübarek bir geceye denk getirilir Mevlidi düzenleyen kişi gündüz konu komşularını davet eder, davete icabet eden davetlilere önce yemek ikram edilir sonra da mevlit mahalle veya köy imamı tarafından okunur Bu esnada mevlit okunan odanın ortasına da mevlit bitiminde misafirlere ikram edilmek özere, şerbet, tepsiler içinde ceviz, şekerleme, kuru üzüm, bisküvi,mevlitlik çerezler ile pirinç ,tuz vb gıda maddeleri konur Buhur da tüttürülerek odanın buhur kokusuyla süslenmeni sağlanır Mevlit bitiminde şerbetler ve mevlitlik çerezler dağıtılır Çay ikramından sonra da davetliler �Allah kabul etsin� niyazında bulunarak dağılırlar GÖRGÜ KURALLARI : İNSAN İLİŞKİLERİ Muhafazakar bir aile yapısının hakim olduğu ilimizde, insanlar arası ilişkiler karşılıklı saygı-sevgi ve iyi niyet esasına dayanır Aile içinde yaşlılar büyük hürmet ve saygı görürler Yaşlılar yetişkin çocuklarının yanında, sıcacık aile ortamında torunlarıyla oynaşarak günlerini geçirirler Yaşlıların huzur evine verilmesi Hakkari aile yapısında şiddetle karşı çıkılan bir olaydır, örf ve adetlerde böyle bir şeye rastlanılmamıştır Yaşlılar küçüklere karşı şefkat yaşlılarda sevgi gösterisinde bulunur ayni şekilde saygı görürler Küçükler büyüklerin yanında yüksek sesle konuşmazlar, onların sözünü kesmezler Bir toplulukta otururlarken büyüklere bas kösede bir yer ayrılır Toplulukta yaşlılar konuşurken küçükler dinler Yaslıların bulunduğu yerde çocuklar konuşmaya hayta ederler Yeni birisi içeri girerken selam eder oturur, yaşlı birisi ise ayağa kalkılır ve gelen kimseye yer gösterilir Oturduktan sonra herkes teker teker hoş geldiniz der Birisi su istenildiğinde gelen suyu önce çevresindekilere ikram eder Sonra kendisi içer Toplulukta oturulurken ayak ayak üstüne atılmaz bu da bir saygı gereğidir, oturanlara doğru ayak uzatılmaz Küçükler büyüklerin yanında sigara içmezler Yol veya herhangi bir toplulukta karsılaştıkların da öncelikle büyükler küçüklerin hal hatırlarını sorarlar İnsanlar yolda karşılaştıklarında tanısın tanımasın herkese selam verirler Dul ve yetimlere ayrı bir şefkat ve himaye duygusuyla yaklaşılır Yetim malini yemek ateşe atmak gibi kerih görülür Ramazan ayında akrabalara, yetimlere ve komşulara iftar yemekleri verilir, muhtaçlar daha çok görülüp gözetilir, zenginler bu ayda zekatlarını verirler, ölmüşlere hatimler okunur KOMŞULUK Komşuluk ilişkileri karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma esasına dayanır Komşular acı-tatlı günlerinde birbirlerini arayıp sorarlar Bunların dışında normal günlerde de birbirlerini karşılıklı olarak ziyaret ederler �komşuda pişer bize de düşer� deyimi en güzel burada karşılık bulmuştur Komşular pişirdikleri sıcak aşları birbirlerine gönderirler Kap iade edilirken bos iade edilmez, değişik bir yiyecekle iade ederler Evde acilen ihtiyaç edilen herhangi bir şeyi komşularından istemeye çekinmezler Yeni gelen komşulara hoş geldine gidilir Konu-komşu hastalanmışsa ziyaretlerine gidilirgidilirken eli bos gidilmez Ya yiyeceği bir yemek yapılarak götürülür yada hediyelik seker ve meyve götürülür Hastaya ve yakınlarına geçmiş olsun dileklerinde bulunulur SOFRA ADABI Sofralar oldukça zengin bir yapıya sahiptir Hazırlanan yemekler tek tek değil de tümünü bir arada sofraya getirilir ve isteyen istediği yemekten yer Masada yemek yeme alışkanlığı görülmemektedir Yemek, yere serilen muşambadan sofralıklar üzerinde, yere bağdaş kurularak yenir Sofraya önce yaşlılar sonra da evin diğer fertleri oturur Ailenin kalabalığına göre tüm aile fertleri bir arada yiyebildiği gibi, önce erkeklerin sonrada kadın ve çocukların birlikte yedikleri de olur Misafir bulunan durumlarda da sofraya önce erkekler oturur sonrada sofra kadın ve çocuklar için evin başka bir odasına götürülür Yemekler ayni kaptan yenir, eksildikçe ilave edilir Bu durum sofraya oturanlar doyuncaya kadar devam eder Ekmek her zaman ihtiyaçtan fazla konur Yemekte bıçak kullanma alışkanlığı görülmemektedir Sofrada misafir varsa ev sahibi misafir çekilmeden doysa bile sofradan çekilmezmisafire eslik eder Sofra kalktıktan hemen sonra semaver getirilerek çay içilir MİSAFİRLİK Yörede aileler arası, uzak yoldan gelip yatıya kalma birde ölüm ve benzeri durumlarda görülenler olmak üzere üç çeşit misafirlik görülür Aile ziyaretleri çoğu zaman ani ve habersiz yapılır Bu hareket karşılıklı muhabbet ve samimiyetten kaynaklanır Eve gelen misafirlere yemek vakti ise mutlaka yemek ve çay ikram edilir Yemek vakti dışında çay ve beraberinde hafif yiyecekler ikram edilir Bu ikramlar içerisinde en meşhur olanı petek bal, ceviz içi ve çayın birlikte ikram edilmesidir Misafirliklerde çay ikramının en çarpıcı yani çay içildikten sonra �yeter� anlamında bardağın devrilmesidir Bardak devrilmediği müddetçe çay devamlı olarak gelir Devrildikten sonrada �hatir çayı� denilen son bir çay daha gelir Ilve ilçe merkezlerinden köye veya köyden il ve ilçe merkezlerine yolculuğa çıkılınca yolun uzaklığından veya herhangi bir sebepten ötürü menziline varamayanlar yol güzergahlarındaki köy evlerinde misafir edilirler Çoğu zaman da il ve ilçe merkezlerine is takibi veya başka bir nedenle gelen köylülerin işlerini bitirip dönememeleri durumunda şehirdeki akrabalarına veya yakınlarına misafir olmaları seklinde görülür Şehirde akrabaları olanların otele veya lokantaya gitmesi yadırganır, hoş görülmez Her evde �misafir odası� adıyla dayanıp döşenen bir oda mutlaka vardır Gelen misafirler burada ağırlanır, yatıya kalırlarsa bu odada yatırılır Ev sahibi misafirlerine her zaman ve güler yüzlü davranır Misafirlerin yanında muziplik ve yaramazlık yapan çocuğunu dahi misafirlere saygısızlık olmasın diye dövüp azarlamaz Normal misafirliklerin dışında kalan ölüm ve askere gitme, düğün gibi vesilelerle davet seklinde gerçeklesen misafirliklerde görülür Ev sahibi misafirlerine ikram da ve saygıda kusur etmemek için büyük çaba harcar, misafirlerine saygıdan misafir odasının kapısı eşiğinde dizleri üstünde emirber nefer gibi bekler misafirleri kapıda karşılar ve misafirler izin alıp kalkınca da onlardan önce davranarak ayakkabılarını koyar ve dış kapıya kadar eslik eder YÖRESEL YEMEKLER: Yöreye özgü yemek çeşidi olarak pirinç, darı veya bulgur karışımı bir nevi katı ayran çorbası olan gulul, bir çeşit işkembe ve bağırsak dolması olan kepaye sayılabilir YÖRESEL GİYİM: ERKEK Kumik , Cemedani , Tırgal , Şütük , Reşik , Yün Çorap ,Herik ,Çarık,Şelik, Şepik, İşlik , Kerik , Levendi Cimedani , Şal, KADIN Heftrenk, Kemer , Fistan, Kıras, Levendi, Reşik Yün çorap 7 - Herik 8- Yemeni, Kesrevan , Şal HALK OYUNLARI VE FOLKLOR: Bablekan , Beryuk ,Koceri , Kulavrep (Siyah külahlı) , Lizani , Mamır , Papuri Pappuri , Şere , Talan , Teke (Neryani) ,Destar , Emnadeyne , Kaval deresi , Kozberi , Mününe-Mume NELERİ İLE ÜNLÜ: Cilo ve Sat Dağları, Buzul Gölleri, Zap Suyu, Ters Lale ( Ağlayan Lale ), Şemdinli Balı, Sümbül Dağı, Hakkari Kilimleri İL İSMİ NEREDEN GELİYOR? Hakkari adı, eskiden Van gölünün güneyinde ve bir bölümü de İran�a doğru uzanan yörelere yerleşmiş �Hakkar� kabilesinin isminden gelmektedir Arap dili, coğrafyası ve tarihlerinde bölge adı �Hakkariye� olarak geçmekte olup, �Hakkarlar�ın Şehri� anlamına gelmektedir |
|