Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
abdülhamid, dair, hana

İı. Abdülhamid Han'a Dair

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İı. Abdülhamid Han'a Dair




II ABDÜLHAMİD HAN'A DAİR

Muzaffer Taşyürek

Sultan II Abdülhamid tarihimizin en tartışılan şahsiyetlerinden biridir İç düşmanları onu “Kızıl Sultan” diye andılar Dışarıdakiler ise, her şeye rağmen onun siyasi dehasının ve insanî özelliklerinin karşısında saygıyla eğildiler Tarih kitaplarımıza gelince, ne garip tecelli, kızıl sultan yaklaşımı esas alındı Hakkında ne denirse densin, bir gerçek ortada: II Abdülhamid Han’ın tahtan indirilmesi, Türk tarihinin belki de en talihsiz olaylarından biri oldu

Jön Türkler Osmanlı’nın son yıllarına, çok konuşulması ve ibret alınması gereken fikir ve icraatlarıyla damgasını vuran gruplardan biri Ve sultan II Abdülhamid Birbirine karşı hep teyakkuzda iki hasım
Bu öyle bir düşmanlık ki, Jön Türkler, II Abdülhamid Han’a suikast yapan Ermeni teröristleri “şanlı avcı” diye alkışlıyorlardı Ayaklanan Girit asilerini de “hürriyet kahramanı” Abdülhamid Han’ın öldürülemeyişi karşısında öyle üzülmüşlerdi ki şöyle şiirler yazdılar:
“Ey şanlı avcı, damını beyhude kurmadın
Attın fakat yazık ki, yazıklar ki vuramadın!
Batı hayranı, kendi medeniyetiyle gönül bağını yitirmiş bu grubun birçoğu kalem erbabı idi Sultan’ı aşağılayan karikatürler çizdiler Ona Ermenilerin ağzıyla “Kızıl Sultan” dediler Çıkardıkları yayınlarda onu yerden yere vurarak, müstebit, evhamlı, beceriksiz olmakla suçladılar Ve yazık ki tarih kitaplarımız Sultan II Abdülhamid’i değer-lendirirken, Jön Türkler’in bu bakışlarını esas aldılar

Bir Hakkı Teslim Etmek
Sultan II Abdülhamid’i kime sormalıyız? Ne yazık, batılılara, yani yine düşmanlarına İşte onunla ilgili yaban-cı tanıklar:
D’israeli: “Ne sefih, ne müstebid, ne mutaassıp, ne müfsid bir adam değil, adil, memleketini, milletini seven bir hükümdar
Huntington: “Bosfor’da oturan ihtiyar tilki, dünya çapında bir siyasidir
İngiliz sefiri O’Connor: “Avrupa’da sulhü muhafaza eden adam
Lamacouche: “Zeki, kurnaz ve gayet çalışkan”,
J Haslip: “Asla zalim ve cani değildi Tarih bir gün onun daima milletinin saadeti için çalıştığını yazacaktır
Yine bir İngiliz sefiri olan Layard: “Çok sevimli, iyi niyetli, nazik ve insanî duygularla mücehhez, tebasının hayrı için, elinden gelen her şeyi zevkle yapmaya hazır bir kimse

Barış Onunla Birlikte Gitti
II Abdülhamid Han’ı değerlendirirken, diğer bir mihmandarımız ise, onun devlet için, bölge için ve nihayet dünya için ne anlama geldiğidir
Abdülhamid Han’ın bir askeri darbe ile tahttan uzaklaştırılması, yalnız Türkiye için değil, Balkanlar ve Avrupa için de bir dönüm noktası olmuştu Bakın bunu yine bir batılı, Seignobos nasıl değerlendiriyor:
“Avrupa barışı, Makedonya ordusunun, Sultan’a isyanı yüzünden son buldu Avusturya hükümeti, bundan istifade ederek Bosna’yı ilhak etti Bulgaristan prensi de hükümdarlığını ilan etti İç mücadelelerden zayıflayan Osmanlı, kendisini müdafadan aciz gördü İtalya, Libya’yı zapt için harp ilan etti Sonra küçük Balkan devletleri, hıristiyanların yaşadığı memleketleri elde etmek maksadıyla hücum ettiler ve Avrupa’daki Osmanlı topraklarının hemen tamamını zapt ettiler Büyük devletler, onların büyümelerini tehdid için işe karıştılar Avrupa’nın felaketi ve I Dünya Savaşı bu krizlerin doğurduğu sarsıntılardan çıktı
Evet; Avrupalı diplomatlar Abdülhamid Han’ı diplomasi dehası olarak görürken, içteki siyasi rakipleri onun ülkesi için duyduğu endişeleri, vehm olarak aşağılayıp, Osmanlı Devletinin parçalanma sürecini hazırladılar

Kendi İfadeleriyle Siyaseti
Abdülhamid Han, tahta çıktığı günleri ve ülkenin içinde bulunduğu buhranlı günleri hatıralarında şöyle anlatır:
“Ben hangi şartlar içinde ve nasıl bir zamanda padişah oldum? Bunu hatırlatmak isterim Bosna-Hersek ayaklanmış, Karadağ ordumuzu yenmiş, Sırbistan düzenli ve tehlikeli bir kuvvetle ülkemize savaş açmıştı Bu badireden o müthiş Rus muharebesi doğdu (93 harbini kasdediyor)
Bu savaşı doğuran iç ve dış olaylar benim saltanat günlerimin işi değil Ben iki padişahın ardı ardına tahttan indirilmesinden, 93 günlük hükümet buhranından ve bir saltanat boşluğundan sonra padişah olmuştum
Padişahın burada sözünü ettiği bunalımların sebebi, başta değindiğimiz Jön Türkler’in çevirdikleri entrikalardı Siyasi ihtiraslar uğruna Sultan Abdülaziz’i tahta çıkarıp ardından öldürerek, yerine psikolojik sorunları olan V Murad’ı tahta çıkarmışlar, onu da beğenmeyip, II Abdülhamid’i pazarlıklar yaparak iktidara getirmişlerdi
Abdülhamid Han, işte bu karanlık günlerde başlayıp otuzüç yıl süren saltanat döneminde, devletini badirelerden korumasının sırrını şöyle açıklıyor:
“Büyük devletler arasındaki rekabetin eninde sonunda onları çatışmaya götüreceği gözler önündeydi Öyleyse Osmanlı Devleti böyle bir çatışmaya kadar parçalanma tehlikelerinden uzak yaşamalı ve çatışma günü ağırlığını ortaya koymalıydı İşte benim 33 yıl süren siyasetimin sırrı
Bu ifadeler, bütün dünyada geçerli uluslararası siyasetin ana fikridir Yalnız bir farkla: Gerçek devlet adamları bu siyaseti uygulayabilir, diğerleri ise ülkelerini bu oyunda piyon yaparlar
Sultan’ın şu sözleri de kendi hatıratından: “Ben doğuştan merhametli bir insanım Fakat devletin merhametle idare edilemeyeceğini de bilirim Ne yaptıysam yapabildiğimdir Yavuz Sultan Selim Han benim zamanımda padişah olsaydı, o da benim gibi yapardı Gerekeni yaptım Ülkem için faydalının peşinde koştum
“Fındık kadar marifet gösteren bir insan, benden ceviz kadar ihsan görmüştür Bir insanda ateş böceği kadar aydınlık görsem, onun kim olduğuna, niyetinin ne olduğuna bile bakmadan yıldız muamelesi yaptım

Garip Bir Meclis
II Abdülhamid Han’ın pazarlıkla tahta geçirildiğini söylemiştik Bu pazarlığın esasını Meşrutiyeti ilan etmek ve Osmanlı meclisini açma kararı oluşturuyordu Epeyi direndi ama sonuçta meclis açıldı 117 mebustan oluşan bu meclisin 48’i ayrılıkçı gayri müslimlerden oluşuyordu Bu ayrılıkçılar meşrutiyetin getirmiş olduğu hürriyet havasını hemen devletin aleyhine çevirmek için istismara başlamışlardı
12 oturumda Suriye mebusu Nevfel Efendi, Erzurum Ermeni Mebusu Hamazap ve İstanbul mebusu Vasilaki Efendi, ortak bir Anayasa değişikliği teklifi vererek, Osmanlı Devleti’nin resmi dilinin Türkçe olduğunu belirleyen maddenin değiştirilmesi, resmi dil Türkçe ile birlikte Rumca ve Ermenice’nin de kabul edilmesini istediler
Meclis başkanı Ahmet Vefik Paşa, bu cüretkâr teklife çok sert bir dille, şöyle cevap vermişti:
“Bu ne vicdansızlık ve bu ne vefasızlıktır! Sizler hâlâ evinizde, okullarınızda, kitaplarınızda kendi dillerinizle yazıyor ve konuşuyorsunuz Bu imkanları bu devletin alicenaplığına borçlusunuz Teklifi vermemiş olun Ben de duymamış olayım!”

Ahmaklığın En Büyüğü
Sultan Abdülhamid Han 31 Mart hareketiyle tahtan indirildiğinde, tahtan indirilme gerekçesini tebliğ edecek heyet üyeleri de ilginç isimlerden oluşuyordu Ayân Meclisi’nden Ermeni Aram, Bahriye Feriki Arif Hikmet Paşa, Selanik Mebusu Karasu ve Arnavut Esad
Padişah, hal (tahttan indirilme) kararını tebliğe gelenlerin kimler olduğunu mabeyn başkâtipi Cevad Bey’e sorup öğrenince, şöyle sitem etmişti: “Bir Türk padişahına, İslâm halifesine, hal kararını bildirmek için bir Yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?”
Abdülhamid Han’ı tahttan indirerek ülkeyi refah ve mutluluğa kavuşturacaklarını iddia eden komitacılar, o dönemde 9000000 km2 den daha büyük olan devleti, on yıl içinde yok oluşun eşiğine getirdiler I Dünya Savaşı günlerinde, devletin hayatı ile ilgili çok önemli bir mesele hakkında görüşlerini almak için, İshak Paşayı Sultan Abdülhamid’e gönderen Talat ve Enver Paşalar’a, Sultan’ın gönderdiği cevap bir hakikatin acı seslendirilişi idi:
“Bu durumda artık benim verebileceğim hiçbir fikir ve tavsiye edebileceğim hiçbir tedbir kalmamıştır Çünkü bu zavallı devlet, savaşa sürüklendiği gün yıkılmıştı Sizi bana gönderenler, o çirkinliği irtikab etmeden önce göndermeliydiler Bütün dünya denizlerine hakim olan devletlere karşı, Almanya ve Avusturya gibi kara sınırları içerisinde tutuklu yaşayan iki devletle beraber ateşe atılmak, tarihin kaydettiği en büyük ahmaklıktır

Hangi Taassup?
Sultan Abdülbamid Han, iyi bir siyasetçi olduğu kadar, ülkesinin geri kalmışlıktan kurtulması için yaptığı icraatlarla da büyük bir reformcudur Onun döneminde hizmete açılan eğitim kurumlarından bazıları şunlardır:
Hukuk, Fen, Edebiyat, Tıp ve Siyasal Bilgiler Fakülteleri, Teknik Üniversite, Halkalı Yüksek Ziraat ve Baytar Okulu, Orman ve Maden Okulu, Yüksek Öğretmen Okulu, Yüksek Ticaret Okulu, Lisan Okulu, Şam, Bağdat, Beyrut, Konya ve Selanik’de çeşitli fakülte ve üniversiteler, sanat okulları, ve daha binlerce ilkokul, müze ve kütüphaneler
Abdülhamid Han devrinde sayılamayacak kadar çok bina, kışla, hastane, fabrika, şose, telgraf hattı ve demiryolu yapılmıştır Yüzlerce talebe, başta Fransa olmak üzere Avrupa’ya tahsile gönderilmiştir
Abdülhamid Han, Türk dili ve kültürüne de önem vermiş, bunun için Manastır İdadisine gönderdiği tamimde şunları söylemiştir:
“Yazı dili için, İstanbul halkının konuştuğu dilin esas tutulması, cümleler gayet sade ve açık yazılarak, kullanılan kelimelerin mümkün olduğu kadar Türkçe olması herhalde çok faydalıdır
Osmanlı okullarında Arapça ve Farsça lüzumlu olduğu için okutulmaktadır Bu diller Kur’an-ı Kerim’i doğru okumak, bazı yeni keşiflere isim ve deyim koyma, bugünkü teknik kültür terimlerini anlayabilme ve gereğinde bu iki dilde yazılmış kitapları okuyabilmek maksadıyla öğretilir Yoksa bu dillerin okutulması, Türkçe’de Arapça ve Farsça kelimeler kullanmak için değildir
Sultan Abdülhamid Han, Osmanlı hanedanı içinde belki de hakkında, en çok yazılan ve konuşulan hükümdardır
Geniş halk tabakalarının ve İslâm milletlerinin çok büyük sevgisine mahzar olan, halifelik ünvanını sembol olmaktan çıkarıp, İslâm birliğinin alameti haline getirerek, emperyalizme karşı müslüman milletleri teyakkuz haline getiren de odur

Ağıtlar Ne İşe Yarar?
Onun tahtan indirilmesi, Türk tarihinin belki de en talihsiz olaylarından biri oldu Balkanlar ve Ortadoğu ondan sonra yangın yerine döndü Huzur ve barış ortadan kalktı Onu tahttan indiren ve olmadık eleştirilerde bulunanlar dahi, ölümünden sonra hatalarını anladılar
Tarihler adını andığı zaman,
Sana hak verecek ey koca Sultan!
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi Padişahına!
diye ağıtlar yaktılar ama iş işten geçmişti
Osmanlı tarihinin en samimi ve en büyük cenaze merasimlerinden biri ona yapıldı Halk, Sultanın cenazesine tekbir ve tehlil sesleriyle katıldı Onu rahmetle andı ve aradı Muhaliflerinden Süleyman Nazif, kabrinin başında şunları söyledi:
Kaç zamandır gelmemişken ya da biz,
İşte geldik senden istimdada biz,
Hasret olduk eski istibdada biz!
Ardından çok şeyler yazıldı ve hâlâ yazılıyor Konuşuldu ve hâlâ konuşuluyor
Ne diyelim, tarih her şeye şahittir Ve ders almak isteyenler için büyük bir hazinedir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.