Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hükümdarları, osmanlı, selçuklu

Selçuklu Ve Osmanlı Hükümdarları 40

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Selçuklu Ve Osmanlı Hükümdarları 40





VAHİDEDDİN HAN
Babası :Sultan Abdülmecid
Annesi :Gülistü Kadın Efendi
Doğumu :2 Şubat 1861
Vefatı :16 Mayıs 1926
Saltanatı:1918-1922



Otuz altıncı ve son Osmanlı Padişahı, yüz birinci İslam halifesi
Sultan Abdülmecid Han'ın en küçük oğludur Küçük yaşta anne ve babasını kaybettiğinden, ağabeyi Sultan Reşad'ın vefat ettiği gün padişah ve halife oldu Saltanata geçtiğinde Birinci Dünya Savaşının korkunç neticeleri alınmak üzere idi Nitekim 30 Ekim 1918'de Mondros mütarekesi imza edilerek, Birinci Dünya Harbi Mağlubiyetimizle bitti Vahideddin Han bu mütarekeye imza koyan delegeleri kabul etmedi Mütarekeden hemen sonra Osmanlı Devleti'ni sebepsiz yere savaşa'a sokan, milyonlarca vatan evladını cephelere eriten Talat, Enver ve Cemal Paşalar yurt dışına kaçtılar

İttihatçı liderlerin baskısından kurtulan Sultan Vahideddin'in elinde ancak düşmanlara teslim edilmiş bir milleti idare etmek kaldı İstanbul, 16 Mart 1920'de itilaf devletleri tarafından işgal edildi Yunanlılar İzmir'e, İtalyanlar Güneybatı'ya, Fransızlar da Güney Anadolu'ya girdiler 11 Mayıs 1920'de düşmanların hazırladığı ve Anadolu'nun işgalini ihtiva eden Sevr andlaşmasını bütün baskılara rağmen imzalamadı Osmanlı ordusu tamamen lağvedildi Medine muhafızı Fahri Paşa, Onikinci ordu kumandanı Ali İhsan Paşa ve harbiye nazırı Mersinli Cemal Paşa gibi değerli kumandanlar Malta'ya sürüldüler Padişah'ın şahsını korumak için, yalnız yediyüz kişilik maiyyet-i seniyye kıtası bırakıdı Sultan bu taburu, Ayasofya etrafındaki sipere sokup camiye çan takmak veya müze yapmak isteyenlere ateş ediniz emrini verdi

İşgal altındaki İstanbul'dan vatanın kurtarılamayacağını anlayan Vahideddin Han, güvendiği kumandanları Anadolu'ya göndermek istedi Ancak bunlar,"Dünyaya karşı harb edilmez Bu iş olmaz" diyerek gitmeyi reddettiler Sultan'ın kurtuluşun Anadolu'dan gerçekleşeceğine ümidi tamdı Bir ara kendisi gitmeyi düşündü ise de, İngilizler "Eğer Anadolu'ya geçersen İstanbul'u Rum'lara işgal ettirir, taş üstünde taş bırakmayız" diyerek engellediler Bunun üzerine birgün saraya çağırdığı Mustafa Kemal'i;"Paşa paşa şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin Bunları unutun Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir Devleti kurtarabilirsin!" sözlerinden sonra, büyük yetkilerle Anadolu'ya gönderdi Böylece İstiklal mücadelesi başlamış oldu

İstiklal Harbi zafer ile neticelendikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti 1 Kasım 1922'de hilafet ile saltanatın ayrıldığını ve saltanatın kaldırıldığını bir kanun ile kabul etti Vahideddin Han'ın adı hutbelerden kaldırıldı İstanbul ve Anadolu basınında aleyhinde yazılar çıkmaya başladı

17 Kasım 1922 Cuma günü Dolmabahçe sarayı'ndan Malaya harb gemisi tarafından alınıp Malta adasına götürüldü Oradan Melik Hüseyin'in daveti üzerine Mekke'ye gitti Oradan da İtalya'daki Sen Remo şehrine giderek orada ikamet etti Vahideddin Han, acı ve sıkıntı içinde geçen bir sürgün hayatından sonra, 16 Mayıs 1926'da İtalya'da vefat etti Cenazesi Şam'a getirilarek Sultan Selim Camii kabristanına defnedildi

Vahideddin Han, çok akıllı ve çabuk kavrayışlı idi Arada Sultan Reşad olmayıp da, İkinci Abdülhamid Han'dan sonra tahta çıksaydı, belki devletin başına böyle bir bela gelmezdi Çünkü o, ittihad ve Teraki hükümetinin hatalarını önleyip, felaketlerin önüne geçebilecek kudret ve idare sahibi bir kimse idi Çok sevdiği vatanından koparken yanında şahsi ve pek cüz'i mal varlığından başka bir şey götürmediği, ülkesinden ayrılmasının üzerinden henüz dört yıl geçmeden vefatında kasaba, bakkala ve fırına olan borçlarından dolayı 15 gün tabutunun kaldırılmamış olmasından da anlaşılmaktadır

Vahideddin Han'ın vatanının ve milletinin uğradığı felaketler karşısında neler düşündüğü ve neler hissettiği kayıtlara geçmiş şu hadiseden çıkarılabilir 1919 senesi Ramazanında bir sabah Yıldız Sarayı'nda yangın çıkar Kısa zamanda büyüyen alevler, Sultan' ın geceleri kaldığı daireyi de sarar O geceyi tesadüfen Cihannüma köşkünde geçirmiş olan Vahideddin, yangını haber alınca, üzerine pardesüsünü giyerek dışarı çıkar Köşkün önünde hiç telaş göstermeden yangını seyrederken çevrede ağlayanları görünce gözleri yaşarak " Benim vatanım ateş içinde, onun yanında bunun ne kıymeti var" demekten kendini alamaz

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.