Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fetihten, istanbul

Fetihten Sonra İstanbul

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Fetihten Sonra İstanbul




FETİHTEN SONRA İSTANBUL

İstanbul, fetihten sonraki ilk üç günde karışıklıklar içinde kaldı Üçüncü gün şehir sakinleşti Ardından görkemli şenliklerle fetih kutlandı Şenlikten sonra Fatih Sultan Mehmed askerin şehirde dolaşmasını yasakladıHızla şehir kontrol altına alındı Rumların kendi dinleri ve gelenekleri ile yaşayabileceği duyuruldu Fatih Sultan Mehmed Ortodoks Rumlara boş bulunan Patriklik makamına birini seçmelerini emretti Fetih sırasında olumlu davranışları görülen Yahudi cemaatine Havralarına sahip olma hakkı tanındı ve Haham’a iltifatlarda bulunuldu Türk-Yahudi topluluğu Karayim Cemaati’ine Arpacılar Mescidi’nin bulunduğu yerde bir ibadethane tahsis edildi Daha sonraları Ermeni Cemaati için de bir patrik tayin edilmiş ve cemaatler arası denge gözetilmiştir Fatih Sultan Mehmed şehirde düzeni sağlar sağlamaz hızla imar faaliyetine girişti İlk ciddi imar faaliyeti, fetih esnasında harap olan surların tamiridir Hendekler temizletildi ve yıkık yerler tamir edildi Fatih Sultan Mehmed bakımsız ve harap durumda olan Ayasofya’yı satın alıp, tamir ettirdi ve camiye dönüştürdü Fatih Sultan Mehmed’in fetihten sonra yaptırdığı veya vakfettiği çok sayıda yapının bir kısmı şunlardır: Bugünkü Vefa semtinde Şeyh Ebu’l-Vefa adına yaptırılan cami, bugünkü Eyüp’te Ebu Eyyub el-Ensari’nin türbesi ve civarına yayılan külliye, devlet hazinesi olarak da kullanılan Yedikule, şehrin yedi tepesinden biri üzerine kurulan ve kendi adıyla anılan Fatih Camii ve Külliyesi, bugünkü Beyazıt Meydanı civarında yaptırılan ve günümüze izi kalmayan Saray-ı Atik ve Saray-ı Cedid (bugünkü Topkapı Sarayı) Bu dönemin diğer önemli eserleri arasında, Mahmud Paşa Camii, Gedik Ahmet Camii, Karamani Mehmed’in Nişanca Camii, Rum Mehmed Paşa Camii, Has Murad Paşa Camii, İbrahim Paşa Camii ve bunların çevresinde sıralanan imaret ve benzeri yapılar, Belgrad Ormanlarındaki kaynaklardan şehre su taşıyan tesisler, çok sayıda darüşşafaka, imaret, han,kervansaray gibi yapılar ve bu günkü Kapalıçarşı sayılabilir Fetihten sonra şehrin kalkındırılması için yeni iskan bölgeleri oluşturuldu Boş mülkler fetihde hizmeti geçenlerin yanısıra hemen her isteyene parasız olarak verildi Anadolu ve Rumeli’den müslüman nüfus şehre göçe özendirildi Bu da yeterince fayda sağlamayınca vilayetlere ferman gönderilerek her sınıftan belli sayıda kişinin İstanbul’a sürgün edilmeleri buyruldu Çeşitli bölgelerden Hıristiyan ve Yahudiler de şehre getirilerek belli yerlerde iskan edildiler Nüfusu artırmaya yönelik bu iskan ve sürgünlerle oluşan mahalleler daha sonraki İstanbul idari yapısının temelini oluşturdu 1459’da İstanbul her biri farklı demografik özellikler taşıyan dört idari birime ayrıldı Bunlardan biri idarenin merkezinin olduğu Suriçi, diğer üçü ise surdışında yeralan ve “Bilad-i Selase” olarak adlandırılan Eyüp (Büyük ve Küçük Çekmece, Çatalca ve Silivri dahil), Galata ve Üsküdar’dı 1457 sonunda eski başkent Edirne’nin uğradığı büyük yangınla şehre yeni göçmenler geldi ve şehir oldukça şenlendi İstanbul, fetihten elli yıl sonra Avrupa’nın en büyük şehri haline geldi 16 yüzyıla büyük bir şehir olarak giren İstanbul, Küçük Kıyamet olarak anılan 14 Eylül 1509 depreminde çok zarar gördü 45 gün süren depremde binlerce bina haraboldu, yıkılmadık tek minare kalmadı İstanbul, 1510’da Sultan II Bayezıd tarafından 80000 kişinin istihdamıyla neredeyse yeniden kuruldu Bu yüzden günümüze gelebilen eserlerin büyük çoğunluğu bu devirden kalmıştır
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ
Kanuni Sultan Süleyman’ın tahtta kaldığı 1520-1566 yılları arasındaki 46 yıllık dönem, devlet için olduğu gibi İstanbul için de bir yükseliş dönemi olmuştur Bu dönem boyunca İstanbul’da birçoğu günümüze de ulaşmış çok sayıda paha biçilmez eser inşa edilmiştir 1509 depreminde büyük hasara uğrayan kent yeniden ve daha planlı bir biçimde restore edilmiş, şehir yeni bentler, su kemerleri, su yolları ve çeşmelerle bol suya kavuşmuştur Medreseler, kervansaraylar, hamamlar, hasbahçeler ve köprülerle donatılan İstanbul tam bir büyük kent görünümü kazanmıştır Yine bu dönemde Haliç-Galata Limanı Akdeniz’in en işlek limanlarından biri haline gelmiştir Bu dönemde inşa edilen eserler, özellikle Mimar Sinan tarafından yapılanlar şehre yepyeni bir görünüm kazandırmışlardır Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Şehzadebaşı Camii ve Külliyesi, Sultan Selim Camii ve Külliyesi, Cihangir Camii, Mihrimah Sultan adına Edirnekapı ve Üsküdar’da yapılan camiler, Hurrem Sultan adına yaptırılan Haseki Külliyesi ve Haseki Hamamı bu dönemde inşa edilen eserlerin önemlileridir Bu devirde açılan Sahn-ı Süleymaniye Medreseleri de İstanbul’a bir eğitim ve bilim merkezi olma özelliği kazandırmıştır Kanuni dönemi İstanbul için bir planlı kentleşme dönemi olmuştur Bir yandan kente yeni göçlerin gelmesi engellenmiş, diğer yandan da surların çevresine ev yapımı yasaklanarak, her evin pencerelerine kepenk konulması ve Galata’daki tüm yapılarda taş kullanılması zorunluluğu getirilmiştir İstanbul’a bol su sağlamak için birçok tesis hazineden ayrılan ödenekle ve angarya sistemine başvurulmaksızın tamamlanmıştır Şehir, Sarayburnu, Tersane, İskender Çelebi, Dolmabahçe, Tokat, Çubuklu, Sultaniye, Üsküdar, Haydarpaşa, Kandilli hasbahçeleri ve Büyükdere Korusu ile bezenmiştir Kentin tüm iaşe ve ihtiyaçları devletçe üstlenilmiş; bu maksatla Rumeli şehirleri, Karadeniz Kıyıları ve Mısır’a bir takım yükümlülükler getirilmiştir Yine İstanbul bu dönemde “kahvehane"lerle tanışmıştır İstanbul’un büyüyerek eski sınırları dışına taşması ve yeni semtlerin ortaya çıkışı da Kanuni devrinde gerçekleşmiştir Kasım Paşa, Piri Paşa, Piyale Paşa ve Ayas Paşa mahalleri bu dönemde kurulmuştur Galata da bu dönemde çok canlıdır ve tek başına bir şehir büyüklüğüne ulaşmıştır Yine bu yıllarda ilk kez olarak Beyoğlu’nda elçilik binaları açılacaktırKanuni dönemi İstanbul’u bazı büyük felaketlere de şahit olmuştur Veba salgınları bu dönemde bu dönemde İstanbul’u sık sık etkilemiştir 1554’te çıkan yangın Ayasofya’dan Tahtakale’ye kadar olan kısmı, 1555’te çıkan yangın ise Galata’yı büyük hasara uğratmıştır 1554’teki şiddetli fırtınada deniz kabarmış, dereler taşmış, bir çok insan boğulmuştur 1563’teki aşırı yağmur neticesi oluşan seller ise bundan da büyük zararlara yol açmış, hatta bu esnada Yeşilköy’de avlanmakta olan Kanuni Sultan Süleyman da tehlike atlatmıştır
LALE DEVRİ’NDE İSTANBUL
Lale Devri 1718-1730 yılları arasında ve Sultan III Ahmed ile Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadrazamlığı dönemini kapsar Bu dönem adını o yıllarda saray çevresinde ve varlıklı kesimler arasında başlayan lale yetiştirme merakından alırLale Devri’nde İstanbul, birçok yenilikler ve değişiklikler yaşadı Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa özellikle Paris ve Viyana’dan getirttirdiği projelerden esinlenerek İstanbul’un imarına el attı İlk önce Haliç ıslah edildi ve Kağıthane Deresi ve Haliç kenarları gezinti yerleri haline getirildi Kağıthane’de padişah için Sadabad Kasrı inşa edildi ve etrafı lale bahçeleriyle bezendi Bu bahçeler varlıklı kesimler arasında lale yetiştirme furyasının doğuşuna neden oldu Yine bu dönemde Üsküdar, Beylerbeyi, Bebek, Fındıklı, Alibeyköyü, Ortaköy ve Topkapı semtlerinde birçok köşk ve bahçe yapıldı Daha önce yangınlarla harap olmuş semtler yeniden inşa edildi Lale Devri’nde İstanbul’un yaşadığı yenilikler sadece imar sahasında değildi İlk olarak bu dönemde itfaiye teşkilatı kuruldu; ilk matbaa bu dönemde İbrahim Müteferrika tarafından faaliyete geçirildi Ayrıca bir çini fabrikası, kumaş fabrikası ve Yalova kâğıt fabrikası bu yıllar içerisinde açıldı Lale devrinde sanat ve edebiyatta da bir canlanma yaşandı Özellikle şair ve ressamlar saraydan büyük iltifat gördüler Yine bu dönemde Türk mimarisi klasik dönemin son şaheserlerini vermiştir Emetullah Gülnuş Valide Camii, Sultan III Ahmed’in Topkapı Sarayı’nın önünde ve Üsküdar’da yaptırdığı çeşmeler, Sultan III Ahmed Kütüphanesi ve Damat İbrahim Paşa Külliyesi bunların başlıcalarıdırLale Devri Patrona Halil isyanıyla sona ermiştir Bu ayaklanma esnasında dönemin sembolü olan lale bahçeleri ve köşklerin birçoğu tamamen tahrip edilmiştir
TANZİMAT DÖNEMİ
3 Kasım 1839’da Topkapı Sarayı’nın Gülhane Bahçesi’nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermanı ile İstanbul’da yeni bir dönem açıldı Batılılaşma sürecinin hızlandığı bu dönemde İstanbul’da mimariden yaşama tarzına, eğitim kuruluşlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler yaşandıBu dönemde şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladı Suriçi Bakırköy yönünde, Galata ise Teşvikiye yönünde yayılırken; Boğaziçi’nde Sarıyer’e iskan hızlandı Anadolu yakası ise bir taraftan Bostancı, diğer taraftan Beykoz’a doğru büyüdü Kentin genişlemesine paralel, hızlı bir imar faliyeti de söz konusuydu Bir taraftan padişahlar, diğer taraftan da devlet erkanı, gayrımüslim zenginler ve yabancı elçilikler adeta saray, köşk ve malikane yaptırma yarışına girdiler Dolmabahçe, Çırağan ve Beylerbeyi Sarayları, Ihlamur ve Küçüksu Kasırları, Ayazağa, Alemdağ, İcadiye ve Mecidiye Köşkleri bu dönemde inşa edildi Yine bu dönemde “mebain-i emriyye” adı verilen birçok kamu binası da yaptırıldı Çeşitli semtlerdeki postane binaları, Tophane, Maçka Silahhanesi, Harbiye Nezareti ve Pangaltı Harbiye Binaları bunların başında gelmektedir Yaşanan hızlı Batılılaşma etkilerini mimari üzerinde de gösterdi Bu dönemde klasik Osmanlı mimarisi terkedildi ve yeni yapılar barok, rokoko, neogotik ve ampir gibi Batılı tarzlarda inşa edildi Hatta bu üslup değişmesi cami mimarisine kadar nüfus etti Bu yıllar, altyapı ve kent hizmetlerinde de önemli gelişmelere sahne oldu Haliç üzerine köprü yapılması , tünel (metro), Rumeli Demiryolu, kent içi deniz taşımacılığı yapan Şirket-i Hayriye’nin açılması, Şehremaneti (Belediye) örgütünün diğer belediye dairelerinin kurulması, ilk telgraf hattının çekilmesi, Zaptiye Nezareti’nin kurulması ve ona bağlı karakolların açılması, Vakıf Gureba Hastanesi’nin hizmete girmesi ve Atlı Tramvay Şirketi bu gelişmelerin sadece bazılarıdır Batılılaşma sürecini besleyecek modern eğitim kurumlarının açılmasına da bu dönemde büyük önem verildi Bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin temeli olan Darülfünun, erkek ve kız rüşdiyeleri (liseler) Ziraat Mektebi, Telgraf Mektebi, Darülmaarif (Maarif Koleji), Darülmuallimin (Öğretmen Okulu), Orman Mektebi, Ebe Mektebi, Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi), Sanayi Mektebi ve Mekteb-i Tıbbiyey-i Mülkiye bu dönemde eğitime başlayan okullardandır Tüm bu değişmeler doğal olarak kentin sosyal yaşamını da derinden etkiledi Özellikle Kırım Savaşı’nda İstanbul’a gelen İngiliz, Fransız ve İtalyan asker ve subayları ile Galata’da yerleşmiş bulunan Levantenlerin yaşam tarzı İstanbul ahalisi üzerinde müessir oldu Bu dönemde Beyoğlu, meyhaneleri, kahvehaneleri, tütüncü dükkanları, balozları ve tiyatrolarıyla tam bir eğlence merkezi haline geldi Rum, Ermeni ve Yahudi kızları kantolar söylemekte; Beyoğlu’nun yanısıra Şehzadebaşı ve Gedikpaşa’da da tuluattan modern tiyatroya kadar bütün gösteriler kumpanyalarca sahnelenmekteydi Toplumun eğlence alışkanlıklarıyla birlikte, zevkleri de değişiyordu Sadece saray çevreleri ve zenginler değil orta halli aileler de Batı tipi lüks tüketime yöneldi Evlerin iç dekorasyonu değişti; masa, sandelye ve koltuk gibi eşyalar evlere girmeye başladı Yine bu dönemde yazlık ve kışlık adeti başladı Suriçi ve Beyoğlu kışlık; Boğaz, Kadıköy ve Adalar yazlık yerlerdi Bu nedenle önceden Boğaz’da yalı satın alacak paralar, mevsimlik kira olarak ödenir hale geldi İstanbul’un ekonomik yapısı da bu dönemde birçok değişiklik yaşadı Geleneksel esnaf örgütleri olan loncalar dağıtıldı ve devlet, esnafı şirketleştirmek için krediler vermeye başladı Haliç çevresinde ve Tophane’de sanayi tesisleri kuruldu İstanbul bu dönemde ilk kez olarak grevlerle de tanıştı Bu yıllar Galata’nın finans alanında güçlenmesine de şahit olacaktı Galata bankerleri artık doğrudan saraya borç veriyor veya Osmanlı’nın kombiyo işlemlerini yönlendiriyordu Devlete ait tahvillerin miktarı bir borsa kurulmasını gerektirecek ölçüde çoğalmış; kurulan Galata Borsası sadece Galatalı bankerlerin değil sıradan vatandaşın da ilgisini çekmeye başlamıştı Bu dönem İstanbul’unda siyasi hayat da çok hareketlenecektir Bir taraftan Batıcılık, diğer taraftan İslamcılık ve Türkçülük akımları güçlenecek, bir Tazminat aydını grubu ortaya çıkacak; sanat ve edebiyat canlanacak; Takvim-i Vekayi, Ceride-i Havadis, Basiret, Vakit, İstikbal, Sadakad, Sabah, Hayat ve Cihan gazeteleri çıkmaya başlayacaktır 1844 ilk nüfus sayımı, 1870 Beyoğlu ve 1872 Kuzguncuk yangınları, 1845’de ilk çiçek aşısının uygulanması ve İstanbul için bir mülk vergisinin konması da bu dönemin anılmaya değer diğer olaylarıdır
MEŞRUTİYET DÖNEMİ
Sultan Abdülaziz’in gürültülü bir şeklde tahttan indirilişi ve meşrutiyeti ilan sözü alınarak II Abdülhamid’in tahta çıkarılışı ile İstanbul’da yeni bir dönem başlar (31 Ağustos 1876) Sultan II Abdülhamid 23 Aralık 1876’da Meşrutiyet’i ilan etti Ancak kısa süre sonra başlayan Türk-Rus Savaşı (27 Nisan 1877) İstanbul’u paniğe boğdu Bu savaşta Rumeli cephesine yakınlığı nedeniyle İstanbul savaşın birçok acısını yaşadı Kentin içinden batıya asker sevki, öte yandan cepheden gelen hastalar ve yaralılarla savaştan kaçan Rumeli’li muhacirler kentte bir çok sıkıntıya yol açtı Bu muhacirler sefalet içinde cami ve medreselerde ve boş alanları saran tahta ve teneke barakalarda yaşamaya çalışıyorlardı Bütün bu yaşananlar nedeniyle, bu savaş halk arasında “Doksanüç Harbi Faciası” diye anılır13 Şubat 1878’de Sultan Abdülhamid, Meclis-i Mebusan’ı süresiz kapattı 3 Mart 1878’de Rus ordularının Yeşilköy’e (Ayastefanos) kadar gelmesi üzerine Ayastefanos antlaşması imzalandı; uzun bir barış dönemi başladı 1881’de Devlet’i Osmani’nin ödenmeyen borçları için Duyun-u Umumiye kuruldu Devletin birçok vergilerine el konulmasına rağmen yine de İstanbul’un imarı için bu dönemde önemli adımlar atıldı Bunlar arasında yangın alanlarının ıslahı ve yerleşime açılması, Terkos su şebekesi, Hamidiye suları, havagazı şebekesinin genişletilmesi sayılabilir Bu dönemde İstanbul büyük bir deprem felaketi de yaşadı Halk arasında “Üçyüzon Depremi” denen 1894 depreminde Suriçi çok zarar gördü Ama büyük süratle yapım onarım çalışmalarına girişildi Bu dönem İstanbul’unda yaşanan diğer önemli olaylar arasında 1895, 1896’daki huzursuzlukları ve 1905 ile 1906’da teşebbüs edilen iki suikasti de zikredebiliriz Birincisi başarısız olarak padişaha yapıldı; diğerinde Şehremini Rıdvan Paşa hayatını kaybetti Diğer önemli hadiseler olarak da bir dizi resmi ziyaret sayılabilir Bunlar arasında İran Şahı Nasıreddin ve oğlu, eski ABD başkanı General Grant ve Alman İmparatoru II Wilhelm’in ziyaretleri zikredeğer II Wilhelm gezisinin anısına İstanbul’daki ünlü Alman Çeşmesini’ni yaptırtmıştırSultan II Abdülhamid eğitim konusuyla da ilgilenmiş; birçok okul açtırmıştır Mekteb-i Mülkiye, Mekteb-i Hukuk, Sanayi-i Nefise mektebi (Güzel Sanatlar Okulu), Hendese-i Mülkiye, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, Darülmuallimin-i Aliyye, Mekteb-i Fünun-u Maliye, Eczacı Mektebi, Ticaret Mektebi, Halkalı Ziraat Mekteb-i Alisi, Hamidiye Baytar Mektebi, Orman ve Maden Mektebi, Ticaret-i Bahriye Mektebi, Dilsiz ve Ama Mektebi, Kız ve Erkek Sanayi Mektepleri, Darülfünun (Üniversite), rüşdiyeler (lise) ve idadiler (ortaokullar) açmıştır Bundan esinlenerek açılan Darülfeyz, Burhan-i Terakki, Numune-i İrfan gibi özel okulların sayısı 1900’de 30’u bulmuştur Bunların yanı sıra Müze-i Humayun (bugünkü Arkeoloji Müzesi), Beyazıt Umumi Kütüphanesi, Yıldız Arşiv ve Kütüphanesi, Hazine-i Evrak (başbakanlık arşivi) gibi değerli kültür müesseseleri de o yıllarda kurulmuştur Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi, Şişli Etfal Hastenesi ve Darülaceze o dönem açılıp bugüne kalmış kurumlardandır Yine, kendi fotoğrafının çekilmesinden hoşlanmayan Sultan II Abdülhamid, bu dönemde İstanbul’un ve imparatorluğun fotoğraf albümlerini hazırlatmıştır Sultan II Abdülhamid 24 Temmuz 1908’de II Meşrutiyet’i ilan etti ve 31 Mart Vakası’ının ardından tahttan indirilerek sürgüne gönderildi Yerine Sultan V Mehmet Reşad tahta geçti (27 Nisan 1909) İstanbul’un bundan sonraki dönemi Cumhuriyet’e dek savaşlar ve karışıklıklar içinde geçti Sultan V Mehmet’in tahta çıkışına vesile olan 31 Mart Vakası’ndan sonra İstanbul’lular artık meydanlardaki darağaçlarında sallanan insan görüntüleriyle sık sık karşılaşır oldular 19 Ocak 1910’da Çırağan Saray’i yandı Bu bir seri kötü olayın ilki oldu 9 Haziran 1910’da gazeteci Ahmed Samim Bey suikastle öldürüldü 6 Şubat 1911’de Babıali’de yangın çıktı 18 Ekim 1912’de Balkan Savaş’ı başladı İstanbul 93 Harbi’ndeki facia görüntüleriyle bir kere daha karşılaştı 23 Ocak 1913’te Babıali Baskını oldu Kıbrıslı Kâmil Paşa hükümeti silah tehdidi altında istifa etti 11 Haziran 1913’te Sadrazam Mahmut Şeket Paşa suikaste kurban gitti Her tarafı saran rüşvet, ahlaksızlık ve hırsızlık dalgası devlet yapısını sarsmaya başladı Rüşvet ve hırsızlık meblağları onbinlerce altını buluyordu Artık bu olan bitene Sultan V Mehmet Reşat seyirci kalmıştır Onun döneminin gerçek hakimi ise İttihat ve Terakki olmuştur 14 Kasım 1914’te I Dünya Savaşı başladı Savaşın getirdiği kıtlık ve sefaletle savaşmak için resmi makamlarca tedbir alınmaya çalışıldıysa da istifçilik ve karaborsaya engel olunamadı Kısa sürede paralarını Beyoğlu’nun balozlarında, müzikhollerinde ve restoranlarında su gibi harcayan bir savaş zenginleri sınıfı oluşmuş: Açlık ve sefalet, yıkık dökük mahalleler ve zengin ışıltılı konaklar, dilenen sakat kalmış savaş gazileri ve kantocuların, şarkıcıların ve yabancı artistlerin ayağına dökülen paralar bu dönem İstanbul’unun tipik ve acı görüntüleri olmuştur
İŞGAL VE MÜTAREKE YILLARI
IDünya Savaşında Osmanlı müttefikleriyle birlikte mağlup oldu Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İtilaf Devletleri’ne ait 55 parçalık donanma 13 Kasım 1918’de Haydarpaşa açıklarına demirledi ve böylece İstanbul’un işgali başladı Ama Londra Konferansı’nda kararlaştırılıncaya kadar, kıyıya asker çıkarılacak şehir topyekün işgal edilmedi Padişah tarafından 1918 yılında feshedilen Meclis-i Mebusan, 12 Ocak 1920’de yeniden toplandı ve 28 Ocak’ta Misak-ı Milli’yi kabul etti 4 Mart 1920’de Londra Konferansı’nda İstanbul’un işgali kararlaştırıldı 14 Mart’ta telgrafhane işgal edildi 15 Mart gecesi ise topyekün işgal hareketi başladı Karaya çok sayıda asker çıkarılarak şehrin önemli noktaları kontrol altına alınmaya başlandı Sabah erken saatlerde bir İngiliz birliği Şehzadebaşı’ndaki karargahı basarak askerlerin üzerine yaylım ateşi açtı Öğlene doğru şehir tamamen işgal edilmişti Öğleden sonra ise İngilizler Meclis-i Mebusan’ı bastılar Ama Meclis-i Mebusan Padişah tarafından feshedilinceye kadar varlığını muhafaza edebildi 11 Nisan’da kapatıldı Ve 150 kadar siyası şahsiyet Malta’ya sürgün edildi İşgal ve Mütareke yıllarında İstanbul pek aşina olmadığı büyük gösterilere şahit oldu 19 Mayıs 1919’da ilk kez kadın hatiplerin de konuşma yaptığı Fatih Mitingi yapıldı Mitinge 50 binden fazla insan katıldı Meclis-i Mebusan’ın açılışını izleyen günlerde ise Sultanahmet Meydanı’nda 150 bin kişinin katıldığı başka bir miting daha yapıldı 10 Nisan-29 Temmuz 1922 tarihleri arasında da Darülfünun öğrenci ve öğretim üyeleri dersleri boykot ettilerBu dönemdeki bir başka önemli gelişme de İstanbul’da bazı gizli örgütlerin kurularak bağımsızlık için faaliyette bulunmalarıdır Karakol Cemiyeti, Mim Grubu ve Müdafa-i Milliye teşkilatı o dönem İstanbul’undaki en önemli gizli örgütlerdi Bunlar gösteriler düzenlemek, Anadolu’da başlayan bağımsızlık hareketine silah, asker ve cephane sevketmek ve istihbarat yapmak gibi faaliyetlerde bulundular Bu yıllarda İstanbul çok hareketli bir nüfus yapısına sahiptir Bir taraftan insanlar İstanbul’u terkederek işgal altında bulunmayan Anadolu şehirlerine göç ederken, diğer taraftan da çok sayıda insan İstanbul’a sığınıyordu İstanbul’a göç edenler arasında, İstanbul ve halkını en çok etkileyenler, Bolşevik İhtilali’nden kaçan Rus göçmenleri oldu Bunların toplam sayısı 200 bin civarındaydıRus kadınlarının kılık kıyafetleri İstanbul kadınlarınca benimsendi ve moda haline geldi İlk kez bu dönemde İstanbul’lular Rus’lardan etkilenerek denize girmeye başladılar İstanbul’un gece hayatı da işgale rağmen canlandı Kafekonserler, tiyatro kumpanyanları ve sinamalar bu dönemde yoğun ilgi çekiyordu Barlar ve pastahaneler bu dönemde meyhane ve muhallebiciye alternatif olarak kent hayatına girdi Tüm bunlar ahlaki bir çözülmeyi de beraberinde getirdi Bu eğlence yerlerinde çalışan Rus kadınları arasında fuhuş çok yaygınlaştı Bu dönem için bir diğer önemli gelişme de işçi hareketlerinde ve sosyalist faalyetlerdeki canlanmadır Bu dönemde bir çok sosyalist ve işçi kuruluşu ortaya çıktı Grevler ve diğer işçi eylemlerinde de büyük artışlar oldu İlk kez bu dönemde 1 Mayıs İstanbul’da düzenli olarak kutlanmaya başlandı 9 Ekim 1920’de Türk askerleri İzmir’e girdi Bu olay İstanbul’un kurtuluş sürecini başlattı 11 Ekim’de imzalanan Mudanya Mütarekesi ile İşgalcilerin aşamalı olarak Trakya’yı boşaltması kabul edildi Ankara’daki TBMM 1 Kasım 1922’de saltanatın ilgasına karar verdi Böylece İstanbul Ekim 1923’e kadar hukuki başkent olma özelliğini sürdürmesine rağmen, fiili olarak başkent olmaktan çıktı 16 Kasım’da son Osmanlı Padişahı Sultan Vahideddin İstanbul’dan ayrıldı 4 Kasım 1923’te ise işgal kuvvetleri İstanbul’u tamamen terketti Böylece Latin işgalinden sonraki Avrupalıların İstanbul’u ikinci işgali de sona erdi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.