Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
imparatorluğa, veda

İmparatorluğa Veda

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmparatorluğa Veda




İMPARATORLUĞA VEDA

Muzaffer Taşyürek

Bu, çok hazin bir hikayedir 600 yüzyıl dünyaya adaletle hükmetmiş bir cihan devletinin yıkılış hikayesi İnsanlık semasında ihtişamla parlayan bir medeniyetin ışığını kaybediş hikâyesi Bu hazin bir hikâyedir Ama bir o kadar da ibretle öğrenilmesi, dersler çıkarılması gereken bir hikâye

Kendimizi inkar ederek, Batı’yı taklide başlayışımızın tarihi 1839 Yani Tanzimat’ın ilanı, yani sonun başlangıcı Tarih kitapları Tanzimat’ın ilanını “hayırlı” bir olay olarak anlatsalar da, o günden sonra Osmanlı’nın yüzü bir türlü gülmemiş, dağdan kopan bir çığ gibi uçuruma doğru sürüklenip gitmiş
O çalkantılar içinde kendi değerlerinden kopan birçok aydınımız toplum mühendisliğine soyunurlar
Toplumu asrileştireceklerdir Kendilerine “Jön Türkler” diyen bu grubun hocaları ise Osmanlı’nın kadim düşmanı Batılılar’dır Aslında proje çok açık: Osmanlı’yı kendi içinden çökertmek

Tanzimat mı, Tazminat mı?
Tanzimat Fermanı’nı “Islahat Fermanı” takib eder Çoğunlukla dosttan ziyade düşmanları memnun eden bir dizi “ıslahat” yapılır Ardından Meşrutiyet gelir Gayri müslimler, müslümanlarla eşit haklara kavuşurlar Sonra sıra ile, ekonomik, sosyal, kültürel haklar birbirini izler ve Balkan toplulukları milletleşmeye başlar Bağımsız Sırbistan, Bağımsız Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan ve benzeri devletler oluşmaya başlar
Müslüman ahali, apaçık parçalanmaya doğru götüren bu yeni akıma karşıdır Onların nezdinde asrileşmek “gâvurlaşmak”tır Ama halk çaresizdir, öndersizdir, güçsüzdür Yönetime hakim olan Jön Türkler, bir müddet sonra Selanik’te kurulan “Osmanlı Hürriyet Cemiyeti” ile birleşerek, devletin başını yiyen İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni oluştururlar Bu parti görünümündeki çetenin faaliyetleri ile asıl facia başlar
İttihad ve Terakki ilk defa II Abdülhamid Han döneminde Arnavut İbrahim Temo adındaki bir gencin teşebbüsleriyle oluşur Birkaç kez İtalya’ya gidip gelen İbrahim Tema, buradaki Brendiz Mason locasına kaydolarak; İtalyan Masonları’nın telkin ve destekleriyle kısa zamanda İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluşunun tamamlanmasını, Balkanlar ve İstanbul’da teşkilatlanmasını sağlar

Çöküşün Başlangıcı
İttihatçılarla beraber Türk siyasi tarihinde bir darbeler dönemi de başlamış olur Siyasi cinayetler, faili meçhul olaylar, entrikalar, suikastler birbirini izler Yeni Türk siyaseti ittihatçılarla tamamen Batı güdümüne girer İttihatçılar kendi aralarında bile birlik sağlayamazken, güya Osmanlı Devleti’nin birlik ve beraberliğini sağlayacaklardır İngiliz taraftarı Manastır teşkilatı ile Alman taraftarı Selanik grubu arasındaki mücadele 31 Mart Vakası’na yansır Avrupalılar Osmanlı mülkünü paylaşmada önlerinde en büyük engel olarak gördükleri II Abdülhamit Han’ı Almancı grup eliyle tasviye ederler
II Abdülhamid Han’ın etkisiz hale getirilmesiyle Balkanlar’daki çözülme hızlanır Yılmaz Öztuna bu konuda şu tesbitleri yapıyor:
“II Abdülhamid’in siyaseti, Makedonya’da Hıristiyan azınlıkları, Bulgar ve Makedonyalılar ile Yunanlılar, Sırplar ve Romenler’i denge halinde tutmak; daha açık tabirle birleşmelerine ve tek cephe halinde Türkler’in ve Arnavutlar’ın karşısına çıkmalarına engel olmaktı Esasen bu kavimler arasındaki düşmanlık pek şiddetli olduğu için, böyle bir siyaset gerçeklere dayanıyordu Rusya, Balkanlılar’ı Makedonya’daki Türk idaresini yıkmak için kışkırttığı gibi, Berlin Anlaşması’nın uygulanması için de Bab-ı Âli’ye şiddetli baskılar yaparak Avrupa’da bu yolda kamuoyu oluşturuyordu Abdülhamid Han bu baskılara karşı usta manevra ve politikalarla mukabelede bulunuyordu

Kim Kimden Yana?
Çete yöntemleri ile ve darbe mantığıyla hareket eden İttihatçılar, ne yazık ki büyük sultanın politikalarının ve Osmanlı Devleti’nin menfaatlerinin yanında yer alma yerine, Avrupalılar’ın maşası olarak Sultan’ı tahttan indirme aymazlığını gösterirler Devlet idaresi nedir bilmeyen, devrin şartlarını kavrayamayan İttihatçılar, çıkardıkları Kiliseler Kanunu ile Balkan milletlerinin birliğine zemin hazırlayıp, ecdad yadigârı toprakların kan, zulüm ve gözyaşı içinde elimizden çıkmasına sebep olan Balkan Savaşları’na ortam hazırlarlar
Takvimler 1912 yılı Ekim ayını gösterirken, Osmanlı Devleti için büyük bir felaket olan Balkan Savaşı patlak verir Bu bir savaş değil felakettir İlhan Bardakçı’nın tespitleri şöyledir:
“Balkan Faciası der bizim tarihçilerimiz 1912-1913 savaşına, doğrudur Kimsenin dört eski vilayet ve ilçemiz karşısında yenileceğimizi ummadığı bir savaşta, biz kırk gün içinde dört asırlık Rumelimiz’e ebediyen veda ediyorduk Zira her askeri birlik, birbirine hasım ve ayrı bir partinin mensubu haline gelmişti Artık bize acıyan da kalmamıştı Çatalca’ya kadar gelen düşmanlarımızı, onların kendi aralarındaki kavgadan yararlanarak ters yüz etmiştik ama Ne var ki artık sınırımız Edirne’de noktalanmıştı O güzelim fütuhat devrinden bize kala kala Tuna kıyılarının hayalleri, buruk ve hasret dolu Rumeli türküleri ve tek bir döşeğini ya da pekmez güğümünü sırtlamış ve kucaklamış, Trakya çamuru içinde ağlamayı bile unutmuş göçmen kafileleri kalmıştı


Alıntı Yaparak Cevapla

İmparatorluğa Veda

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İmparatorluğa Veda




Asker politikaya bulaşırsa böyle oluyordu Aziziye Kahramanı Gazi Ahmed Muhtar Paşa sadarette askerlikte gösterdiği başarıyı gösteremiyordu Devlet-i Âli’nin dışişleri bakanı Ermeni Noradungiyan Efendi Basiretsiz bir adam ve Rusya’nın savaş olmayacağına dair verdiği sözlerle dış politika yürütmeğe çalışıyor Harbiye nazırı Nazım Paşa eğitimsiz ve disiplinsiz birlikleri ordu diye cephelere sürüyor İttihatçılar ise hükümeti devirip iktidarı ele geçirmenin hesapları içinde iç politikayı kızıştırıyorlar Yüksek öğrenim talebelerini kışkırtarak “savaş! savaş!” diye bağırtıp hükümet aleyhtarı gösteriler yaptırıyorlar Balkanlar’da olup biteni izleyemeyen hükümet, dört Balkan devletinin ittifakından habersizdir Kısır politikalar ile birbirine düşmüş subayların komutasındaki acemi birlikleri cephelere sevkedilir ve büyük facia başlar “İttihatçı ve Halaskâran” yani kurtarıcılar diye ikiye ayrılan ordu birlikleri, ayrı ayrı adlar ve çeteler halinde dağlara çıkıp birbirlerini kırarlarken, ecdat yadigârı Balkan şehirleri birer birer elden çıkmaya başlar Evlad-ı Fatihanların torunları katliama tabi tutulurlar Alperenlerin ve akıncıların mirası yağma edilir
Esad Paşa, Şükrü Paşa gibi tecrübeli bazı eski komutanların küçük çaplı başarıları bozgunun önüne geçemez Bulgarlar Edirne kapılarına dayanır Şükrü Paşa eski Osmanlı payitahtı güzel Edirne’yi kahramanca savunur Lojistik desteğin ulaşmaması, yiyecek sıkıntısının had safhaya varması direnişi yavaş yavaş kırar Edirne’deki bütün otlar, kökler, hatta fareler yenir İşte bu halde bile İttihatçılar küçük hesaplar peşindedirler İşte bir anekdot:
“Seni hemen yarın Edirne’nin ortasında idam ettirmemi istemiyorsan, bugünden tezi yok, çek git buradan Talat bey oğlum! Sen ki eski dahiliye nazırısın, sen ki Edirne’ye vatanseverlik göstermek için er rütbesi ile gelmişsin! Ve sen ki, bana yardımcı olmak yerine orduyu ifsad ediyor, askere dövüşmemesini telkine çalışıyorsun! Çek git buradan! İttihat ve Terakki’yi yeniden iktidara getirmek için başka yerlerde çalış Unutuyorsun ki ben politikacı değil, askerim Ama sen ve arkadaşların, elimizde kalan şu son serhat şehrini de politika uğruna kaybettirmek istiyorsanız, o halde kazanmak istediğiniz nedir? Selimiye ki Rumeli’de cedlerimizin mührüdür Sen bu mabedi dinamitleyip berhava etmemi söylüyorsun Gözünü vatan ve ordu sevgisi değil, politika bürümüş İktidar için orduya bile acımıyorsunuz Sana Edirne kahramanı Şükrü Paşa olarak emrediyorum, hemen şimdi Edirne’yi terkedecek ve İstanbul’a gideceksin! Yoksa, istemeye istemeye seni, yani Îttihat Terakki’nin eski dahiliye nazırını asacak veya kurşuna dizdireceğim!
Süt beyaz sakalı hırsından dimdik kesilen Edirne kumandanı kahraman Şükrü Paşa’nın karşısında hazırol vaziyetinde duran Talat Paşa bir tek kelime söylemiyor Çıkıp dönüyor İstanbul’a
Şükrü Paşa bu serhat şehrini tüm güçlüklere rağmen 156 gün savunur Çoğu kez askeri ile birlikte süpürge tohumu yemiş, İngiliz ve Fransız gazetecilerin “ele geçirilmez kahraman” dedikleri bir asker Tüm imkanların tükendiği noktada teslim olur Bulgar Kralı bu yiğit kumandana kılıcını iade ederek “sizi tanıdığım için ve sizin gibi cesur bir düşmanla savaştığım için şeref duydum!” diyecektir Şükrü Paşa bilahare İstanbul’a döndüğünde ne yazık ki İttihatçı sergedelerden aynı karşılığı ve teşekkürü göremeyecek, aksine Cemal bey tarafından bir arabaya atılarak halkın sevgi ve tezahüratlarından kaçırılacaktır

40 Günde 6 Asra Veda
Bu arada Ege Adaları Yunanlılar’ın eline geçer Balkanlar Sırplar, Bulgarlar ve Karadağlılar arasında taksim edilir Arnavutluk Osmanlı topraklarından koparılır 550 yıllık Türk yurdu kırk günde elden çıkar Edirne işgal edilir, Bulgarlar büyük bir kinle yağma ve katliam yaparlar Müslümanların haremleri kirletilir Müslüman kadınlar başlarına gelebilecek bu en korkunç saldırı karşısında sessizce intihar ederler Mimar Koca Sinan’ın “ustalık eserim” dediği Selimiye’nin halıları Bulgar askerlerinin çamurlu ve kanlı çizmeleri altında ezilir Bulgarlar aylardır açlık çeken halka ekmek dağıtmak için ilanlar yapar ama hiçbir müslüman gidip Bulgarlardan ekmek almaz
Selanik’in işgali karşısında, buraya İttihatçılar tarafından sürgün edilmiş olan Abdülhamid Han gemiyle tekrar İstanbul’a getirilirken büyük bir üzüntüyle şu bedduayı yapar:
“Allah bu hallere sebep olanları Kahhar ism-i şerifiyle kahretsin! devleti batırdılar
Orduyu politika içine çekerek iktidar ve güç savaşı yapanlar Devlet-i Âli Osman’ı tarihe gömdüler İktidar hırsı gözlerini öyle bürümüştü ki, Balkan Savaşı’nın en ateşli günlerinde dahi yardım eli ulaştıracaklarına, hükümet darbesi yaptılar İttihatçı subaylar 23 Ocak 1913’te Bab-ı Âli’ye baskın yaptılar Bu sırada bakanlar kurulu toplantısı yapılmaktaydı Silah seslerini duyarak dışarı çıkan Nazım Paşa, karşısında elinde silahı ile Enver Bey’i görünce şöyle demişti:
“Sen daha geçen gün bana siyasetle uğraşmayacağına dair şahsi ve askeri namusun üzerine söz vermemiş miydin?” Bana verdiğin söz bu muydu? Alçak herif!
Paşa daha fazla konuşamadı, tek kurşunla oracıkta öldürüldü İşte darbeci mantığı buydu Rakibi karşısında silahına davranmak, devlete silahla hakim olup, silahla yönetim sağlamaya çalışmak
Fatura çok ağır oldu İmparatorluk kısa zamanda Cihan Harbi’nin eşiğine getirildi Ve şanlı mazisine elveda diyerek tarihe gömüldü

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.