Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
Âbizî, alaeddin

Alâeddîn Âbizî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alâeddîn Âbizî




ALÂEDDÎN ÂBİZÎ

Evliyânın büyüklerinden İsmi Muhammed bin Mü'min Âbizî, lakabı Alâeddîn'dir Kûhistan'a bağlı Âbiz köyünde doğdu Doğum târihi bilinmemektedir 1486 (H892) senesinde vefât etti Kabri, Herat'ta Sa'deddîn-i Kaşgârî hazretlerinin kabri yanındadır

İlk zamanlarda Afganistan'ın kuzeybatısında bulunan Herat beldesinde zâhirî ilimleri tahsîl etmekle meşgul iken, evliyânın büyüklerinden Sa'deddîn-i Kaşgârî hazretlerini tanıdı Bu zâtın ruhlara hayat veren tesirli sohbetlerinde yetişti Bir ara zâhirî ilimleri okumaya devâm etmekle bırakmak arasında kararsız kaldı Bu düşünceler içinde şehirden dışarı çıkıp, Emîr Fîrûz Şah Medresesine giderek içeri girip mescidin mihrabına oturdu İçeride kimseler yoktu O esnâda;

"Ey Alâeddîn! Kavuştuğun zâtın sohbetine devâm eyle Râhat ve huzura kavuş" diye bir ses duydu Bu sözden, zâhirî ilimlerle bu kadar meşgûl olmasının kâfî geldiğini, bundan sonra bütün gayreti ile tasavvuf yolunda ilerlemeye çalışması gerektiğini anladı Dışarı çıkıp giderken, evliyâdan Necmeddîn Ömer isimli bir zâtın bulunduğu köye vardı Köyde o zâtı gördü Gönlünden;

"Acabâ bu hususta bu zât bana ne tavsiyede bulunur" diye düşünerek, Necmeddîn Ömer'in yanına yaklaştı Necmeddîn Ömer buna;

"Biraz önce medresenin mescidindeyken sana söylediğim sözü duymadın mı? İçinde hâlâ tereddüd mü var?" dedi Bu söz karşısında hayretler içinde kalan Alâeddîn Âbizî, o anda her şeyden alâkayı kesip, Mevlânâ Sa'deddîn-i Kaşgârî'ye teslim olmaya kat'î karar verdi ve doğruca o büyük zâtın yanına vardı

Sa'deddîn-i Kaşgârî hazretleri bu sırada câmide bir köşeye çekilmiş, yalnız başına oturup murâkabe ve tefekkür ile meşgûl idi Mevlânâ Alâeddîn, büyük bir edeble yaklaşıp, hürmetle oturdu Sa'deddîn-i Kaşgârî başını kaldırıp, biraz önceki sözleri o da söyledi

"Ey Alâeddîn! Bu büyük nîmeti elde etmeye bak!" buyurdu Gönlündeki şüphe ve tereddüd bulutları sıyrılıp kalkmış olan Alâeddîn Âbizî, bu sözü duymakla çok değişti İçinde, insanı Allahü teâlâya kavuşturan bu yolda, bu büyük zât vâsıtasıyla ilerlemek, her şeyiyle ona teslim olmak arzusu kuvvetlendi ve bütün kalbi ile bu zâta bağlandığını hissetti

Bundan sonra Mevlânâ Sa'deddîn'in sohbet ve hizmetinde bulunmaktan hiç ayrılmadı Ondan aldığı feyzlerin bereketi ile mânevî derecelere, yüksek olgunluklara kavuştu O büyük zâtın talebelerinin en önde gelenlerinden ve hizmetinde en çok bulunanlardan oldu Her an Mevlânâ Sa'düddîn'in mânevî terbiyesi ve koruması altında idi

Alâeddîn Âbizî, birgün hastalanmıştı Hastalığın tesiri ile öyle hâlsizleşti ki, tâkati kesildi Yanındakiler o gece vefât edeceğini zannettiler Hastalığının verdiği şiddetli elem ile kendinden geçmiş olan Alâeddîn Âbizî, o hâlde uyuyakaldı Rüyâsında hocası Sa'deddîn hazretlerini gördü Hocası, "Bismillâhi Hasbiyallahü, Tevekkeltü alellahi Va'tesamtü billâhi fevvadtü emrî ilallâhi Mâşâallahü Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" duâsını öğretti Bu duâyı okuyarak uyandı Bu duânın bereketi ile, üzerinde hastalıktan hiç bir eser kalmadığını hissetti Abdest alıp, gâyet dinç ve rahat olarak sabah namazını kıldı

Alâeddîn Âbizî, Mekke-i mükerremeye gitti ve zamânın önde gelen velîlerinden Abdülkebir-i Yemenî ile görüşüp sohbet etti Birgün Abdülkâdir-i Yemenî ona;

"Zulüm nedir?" diye sorunca; "Bir şeyi lâyık olduğu yerden başka bir yerde kullanmaktır" cevâbını verdi

"Peki zikir nedir?" diye sorunca da; "La ilâhe illallah kelime-i tevhîdini söylemektir" dedi

Alâeddîn Âbizî, Abdülkebîr-i Yemenî'nin yanında bir müddet kaldıktan sonra, hocası Sa'deddîn-i Kaşgârî'nin yanına döndü Onun sohbetlerinde bulundu İyice olgunlaştı Onun vefâtından sonra da, Mevlânâ Abdürrahmân Câmî hazretlerinin sohbetlerine devâm etti Mevlânâ Câmî, bu kıymetli talebesini çok sever, onun yaratılışını; temiz, pâk bir toprağa benzetirdi

Mevlânâ Alâeddîn Âbizî, tasavvuf yolunda yetişip kemâle geldikten sonra, medreselerde, tekkelerde talebe okutup ders verecek yerde, küçük çocukları okutmaya başladı Böylece büyüklük ve yükseklik hâllerini gizler, kendisini setrederdi Kendisi şöyle anlatır:

"Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri Herat'ı teşrif ettiği zaman, ona olan hürmet ve muhabbetlerimi arzetmek üzere ziyâretine gittim Bana; "Kimsiniz? Ne ile meşgûlsünüz?" diye sordu

"Efendim, Mevlânâ Sa'deddîn-i Kaşgârî'nin fukarâsından bir fakîrim (Talebesiyim diyemediği için bu ifâdeyi kullanmaktadır) Küçük talebelere muallimlik yapıyorum" dedim Bunun üzerine Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri:

"Mektep hocalığı, muallimlik yapmak büyük ve kıymetli bir iştir Onun birçok faydaları vardır" buyurup, bundan sonra hocam Sa'düddîn-i Kaşgârî'nin üstünlüklerinden anlattı Aralarındaki muhabbet ve yakınlığı bildirip, bana teveccühde bulundu"

Alâeddîn Âbizî hazretlerinin büyük oğlu Gıyâseddîn anlatır:

"Bir yaz günü, yatsı namazından sonra, uyumak üzere odama çekilmiştimGökte ay yükselmiş, ortalık ay ışığı ile aydınlanmıştı Evimizin bitişiğinde bir ev vardı ve içi bomboş görünüyordu O evde, kimsecikler yoktu Bir ara bu evden bâzı sesler geldiğini hissettim Merakla, bir kenardan evin içine baktım İçeride, gölge hâlinde, karşılıklı oturan bir erkekle bir kadının konuştuklarını gördüm Sonra gelip yatağıma yattım, uyudum Sabahleyin namazdan sonra, babam bana;

"Evlâdım! Komşu evine bakıp içindekileri seyretmek câiz değildir Yandaki evden duyulan sesin ne olduğunu araştırmak ve anlamaya çalışmak senin vazifen değil ki!" buyurdu"

Mevlânâ Alâeddîn hazretleri, sohbetlerinde kendinden bir şey söylemez, daha çok hocalarından ve diğer büyüklerden naklederek konuşurdu

Kendisine dervişlikten sorulduğunda buyurdu ki: "Size mezarda faydası olmayacak her şeyle alâkanızı kesiniz Dervişlik, elenmiş ve üzerine hafif su dökülmüş toprağa benzer Ne üzerine basanın ayağını incitir, ne de o ayağa toz bulaştırır Bu târif, dervişliğin kendisinin değil, sıfatının târifidir Hakîkatte dervişlik, her zaman ve her işinde Allahü teâlâyı unutmamaktır"

Talebeye lâzım olan edeb nedir? denildiğinde; "Talebeye üç şey çok lâzımdır: Birincisi; her an abdestli bulunmak İkincisi; bulunduğu hâli çok iyi korumak Üçüncüsü de; yiyip içtiğinin helalden olmasına dikkat etmektir" buyurdu

"Zâhirî ve bâtınî bütün saâdetlerin, rahatlıkların hepsi, Resûlullah efendimize tâbi olmakla ele geçer O'na uymak nisbeti ne ise, huzûr ve saâdet de o nisbettedir Bu yolda ilerlemek, kâbiliyet, gayret ve isteğin bir araya gelmesiyle mümkündür" buyurdu

Kulluk hakkında da: "İnsanoğluna verilen mükellefiyet ve mes'ûliyet, mahlûklardan hiçbirine verilmemiştir İnsanın, bâzı ibâdet ve tâatları yapmasıyla iş bitmez Bunlarla berâber, kulluğa sımsıkı sarılmak, söz söylemekte, yemek yemekte, hattâ etrâfına bakınmakta fevkalâde dikkati gerektirir Çünkü, her söz ve hareketinden mes'ûldür, hepsinden Allahü teâlâya hesap verecektir"

Sık sık şöyle derdi: "Allahü teâlâdan gâfil olmayan, O'nu unutmayan Cennet'tedir"

"İçinde hakîkî aşk acısı bulanmayan kimseye, bu yolda ilerlemek nasîb olmaz"

"Allahü teâlânın velî kulları, meclislerinde bulunan kimseleri mânevî yönden faydalandırırlar"

"Ağzına helva veren kimse ile, ensene tokat atan kimse arasında, fark gözettiğin müddetçe, îmânın kemâle gelmiş değildir"

İKİ TARAFI KESKİN KILIÇ

"Birgün Alâeddîn Âbizî'nin gönlünden;

"Allah adamlarına dil uzatanlar niçin helâk olurlar?" düşüncesi geçti Bu düşünceler içinde iken sohbet ettiği Abdülkebîr-i Yemenî hazretleri onun bu hâlini anlayıp;

"Ey Alâeddîn kardeşim! İki tarafı çok keskin olan bir kılıcı, kabzasından duvara sağlam bir şekilde yerleştirseler, gâfil bir kimse de süratle gelerek o kılıca kendisini çarpsa ve boynu kopsa, o kılıcın ne kabahati vardır Evliyâ çekilmiş kılıç gibidir Ona çarpan helâk olur Evliyâya dil uzatan, o kılıca çarpan kimse gibidir Evliyâya dil uzatan, sıkıntı veren kimseyi evliyâ affetse bile, Allahü teâlâ affetmez ve cezâsını mutlakâ verir" buyurdu

1) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arabî); s137
2) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s258
3) Nesâyim-ül Mehabbe; s398

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.