Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alaeddin, ali, erdebilî

Alâeddîn Ali Erdebilî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alâeddîn Ali Erdebilî




ALÂEDDÎN ALİ ERDEBİLÎ

Celvetî yolu büyüklerinden İsmi Alâeddîn Ali bin Sadreddîn Erdebilî'dir İran'ın Erdebil bölgesinde doğdu Doğum târihi bilinmemektedir Babası gibi ilim ve fazîlet sâhibi idi 1429 (H833) senesi Kudüs'te vefât etti Oraya defnedildi Kabri ziyâret mahallidir

Alâeddîn Ali, Celvetî yolu büyüklerinden olan babasının terbiyesinde yetişti Vefâtından sonra da onun yerine geçti Babasının ve dedesinin Celvetiyye yolunun büyüklerinden olmaları ve böyle tanınmaları sebebiyle büyük bir îtibâra kavuştu İslâm âlimlerine ve evliyâya hürmeti ve hizmetiyle tanınan Tîmûr Han, köyleriyle birlikte Erdebil bölgesinin Şeyh Alâeddîn Ali'ye verilmesini emretti ve bu arâzide her türlü kayıttan âzâde olarak âdetâ müstakil hareket etme hakkını tanıdı Tîmûr Han, Anadolu seferinden dönüşte sayıları 30000'e varan bir Türkmen grubunu berâberinde getirmişti Alâeddîn Ali hazretleri bunların serbest bırakılmasını Tîmûr Handan ricâ etti O da kabûl edip bunları serbest bıraktı Bunların hepsi Alâeddîn Ali hazretlerinin talebesi oldular Türkmenlerin bir kısmı Erdebil'e yerleşti Diğer bir kısmı da Anadolu'ya döndüler Erdebil'de kalıp bir mahalle teşkil eden Anadolu Türkmenleri, "Sûfiyân-ı Rumlu" adını taşıdılar Tîmûr Hanın oğlu Şahruh da, 1444 senesinde Karakoyunlu hükümdârı Kara Yûsuf'a karşı 1412 senesi Mart ayı başındaki seferinde Erdebil'e gelip Şeyh Alâeddîn Ali hazretlerinin duâsını aldı

Alâeddîn Ali hazretlerinin serbest bıraktırdığı, Anadolu Türkmenlerinden olan talebeleri, güzel hizmetleri sebebiyle, Bursa'daki Osmanlı pâdişâhlarından her yıl "Çerağ akçesi" adı altında kıymetli hediyeler aldılar

Alâeddîn Ali Erdebilî'nin yetiştirdiği talebelerinin en üstünü Şeyh Hamîdeddîn Aksârâyî hazretleri oldu İlme ve tahsîle doymayan Hamîdeddîn birçok yerler dolaştıktan sonra Tebriz'e, oradan da Hoy şehrine gelerek Alâeddîn Ali hazretlerinin sohbetlerine katıldı Aradığını bulmanın sevinciyle;

Ey sonsuz nûr hazînesi zât, kendin gibi bizi de aydınlat

Bizim değersiz bakırımızı bakış iksîrinle altın yap

Sen can cevherinin denizisin, bizi de cevher kıl

diyerek kendinden geçti Kendine geldikten sonra da;

"Esâsen benim bir şey söylememe lüzum yok Sen gizli sırları bilirsin Ey hâcetlerimize dâimâ sığınak olan sen! Biz hatâ edip yolumuzu şaşırdık" dedi Alâeddîn Ali hazretleri, Hamîdeddîn'in iyi niyetle geldiğini ve muhabbet nûrunun onda parladığını görerek alnından öperek gönlünü aldı

Hamîdeddîn de; "Ey Hakk'ın nûru! "Ey sabır kurtuluşun anahtarıdır" sözünün sâhibi olan zât! Her sorunun cevâbı senin yüzünden alınmakta ve öğrenilmektedir Her zorluk seninle halledilmekte ve her müşkül seninle yenilmektedir Sen gönlümüzde olan her şeyin tercümanısın Ayağı çamura batanın sen elinden tutarsın" dedi

Birbirleriyle bir zaman görüşüp konuştular Daha sonra diğer dervişlerin toplanmasıyla sohbet ve zikre başlandı Dervişler ilâhî muhabbet içinde kendilerinden geçmiş olarak dağıldılar Alâeddîn Ali hazretleri;

"Herkes gitti Acaba kalan oldu mu?" diye sordu Bir de baktılar ki, Hamîdeddîn bir köşede kendinden geçmiş, mum karşısındaki pervâne gibi yanmış bir hâlde duruyordu Ona dokunduklarında şöyle dedi:

"Aşk elinden yandı cânım, ey Ali senden meded!

Ben garîb-i bî nevâyım, ey Ali senden meded!

Sen bana lutf ü keremle derdime bir çâre kıl!

Şâhsın sen; ben gedâyım (dilenciyim), ey Ali senden meded!"

Hamîdeddîn bunları söyledikten sonra, hocası Alâeddîn hazretlerinin ayaklarına kapandı O da onu kucakladı ve;

"Git Hakk'ın emrine canla başla tâzim et, hürmet göster ve halka müşfik davranıp onlara şefkat öğret Bizim sırrımızı bildiğin için ona göre hareket et Dervişlerle, âşık ve âriflerle, hakkı bilenlerle dost ol" buyurdu

Alâeddîn Ali hazretleri, Hamîdeddîn'e icâzet, diploma verdi ve Anadolu'ya gitmesini söyledi O bu emre uyarak, yola çıktı O sırada fitneciler; Hamîdeddîn, İran'daki sırları Anadolu'ya götürüyor diye ileri geri konuşmaya başladılar Bunun üzerine Alâeddîn Ali hazretleri, yakınlarına;

"Hamîdeddîn'in arkasından bakın Gözden kayboluncaya kadar bakın Eğer arkasına dönüp bakarsa, korkulacak bir şey yoktur" buyurdu Oradakiler onun peşine düştüler Tam gözden kaybolacağına yakın bir sırada, Hamîdeddîn dönüp arkasına baktı Bu hareketini iki defâ tekrarladı Gidenler onun bu hâlini görüp haber verdiler Herkes eski düşüncelerinden kurtulup, râhata kavuştu

Alâeddîn Ali hazretleri daha sonraları Kudüs'e gitti Çok geçmeden de vefât ettiCelvetiyye yolu, Alâeddîn Ali hazretlerinden sonra Şeyh Şah diye bilinen oğlu İbrâhim tarafından devâm ettirildi

1) Silsile-i İsmâil Hakkı; s69
2) Azîz Mahmûd Hüdâî; s159
3) Gönül Meyveleri; s248-249

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.