Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
alaeddin, ali, fenari

Alâeddîn Ali Fenârî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Alâeddîn Ali Fenârî




ALÂEDDÎN ALİ FENÂRÎ (Alâeddîn Ali bin Yûsuf)

Osmanlı devletinde yetişen âlimlerin ve velîlerin büyüklerinden ve Şemsüddîn Fenârî'nin torunlarından İsmi, Ali bin Yûsuf Bâlî bin Şemsüddîn Muhammed Fenârî'dir Osmanlı Devletinin ilk şeyhülislâmı Molla Fenârî'nin oğlu Molla Yûsuf'un çocuğudur Lakabı Alâeddîn olup, dedesine nisbetle Fenârî dendi Bursa'da doğup büyüdü Doğum târihi bilinmemektedir 1497 (H903) senesinin sonlarına doğru Bursa'da vefât ettiği rivâyet edilmektedir Dedesi Molla Fenârî'nin kabrinin yanına defnedildi

Alâeddîn Fenârî, küçük yaştan îtibâren ilimle meşgûl olmaktan çok zevk duyardı Gençliğinde İran'a gitti Hirat şehrindeki âlimlerden ders aldı Sonra Semerkand ve Buhârâ'ya gidip, oradaki âlimlerden de okudu Her ilimde derinleştiHattâ, kendisini orada müderris yaptılar Sonra memleketini çok özledi ve Fâtih Sultan Mehmed Hanın ilk zamanlarında Anadolu'ya geldi

Diğer taraftan büyük âlim Molla Gürânî hazretleri, Fâtih Sultan Mehmed Hana her zaman Molla Fenârî'nin çocuklarının korunmasını belirtir ve onlardan birisinin yüce dîvân üyesi olacağını söylerdi

Alâeddîn Ali Anadolu'ya ayak basınca, durumunu Pâdişâh'a bildirdi Âlimleri çok seven Fâtih Sultan Mehmed Han, Hocasının da sözlerini hatırlayarak onu Bursa'daki Manastır Medresesine müderris tâyin etti Sonra da, Sultan İkinci Murâd Medresesinde vazîfelendirdi Ardından Bursa kâdısı, en sonra da kâdıasker yaptı On yıl bu yüksek mevkide kalarak, ilmin ve âlimlerin şerefini korudu Pekçok âlim, onun yüksek himmetiyle, lâyık oldukları şerefli hizmetlerin zirvesine ulaştı Bir süre sonra kâdıaskerlik vazîfesinden ayrıldı ve emekli oldu

Sultan İkinci Bâyezîd Han pâdişâh olunca, Rumeli kâdıaskerliğine getirildi Sekiz yıl bu vazîfede kaldı Sonra bu vazîfeden ayrılıp, Bursa'ya döndü Burada günlerini ders okutmak ve ibâdet etmekle geçirip, Cumâ ve Salı günlerinin dışında her gün ders verir, gayretle çalışırdı Senenin üç mevsiminde, Keşîş Dağı eteğinde, halenKadı Yaylası denilen yerde bir ev yaptırıp, orada oturmağı âdet edinmişti Derslerini de burada okuturdu Ancak kışın şiddetli zamânında şehire inerdi Dâimâ ilimle meşgûl olurdu Yatakta yatmazdı Uyku bastırınca duvara dayanır, önünde kitap dururdu Uyanınca kitaba bakardı Bu kadar çok ilim sâhibi olmasına rağmen, fazla kitap yazamadı Çünkü vakitlerinin çoğunu, kâdılık ve ders okutmakla geçirdi Sâdece nahivde Kâfiye Şerhi'ni ve bir de, matematikte Tecnîs'in bir kısmının şerhi olan bir risâleyi yazdı Matematik ilminin her dalında mâhir idi Kelâm, usûl, fıkıh, belâgat ilimlerinde pek derin bir âlim idi Akıllı, edebli ve vakûr idi

Alâeddîn Ali, tasavvuf ilmiyle uğraşmaktan da büyük haz duyardı Aklî ve naklî ilimlerde yüksek derecelere eriştikten sonra, tasavvufta mürşid-i kâmil derecesine yükselmiş olan Şeyh Hacı Halîfe'nin huzûruna gidip, ona talebe oldu Bu zât, Zeyniyye yolunun büyüklerinden idi Vefâtına kadar onun yanından ayrılmadı, böylece yüksek mârifetlere kavuştu

Vakitlerinin çoğunu talebelerine ders okutmakla, ilmî mütâlaalarla geçirdi Yüksek talebelerinden birisi ile Mutavvel kitabını okumaya başlamışlardı Her satırında birçok meseleye temas edildiğinden, mütâlaaları uzayıp gitti Günde iki-üç satırdan fazla okuyamıyorlardı Okunan yerleri, kuşluk vaktinden ikindi namazına kadar îzâh ederdi Bu minvâl üzere altı ayda, kitabın yarısına kadar gelebilmişlerdi En sonunda talebesine;

"Molla! Bu kitabın okunma usûlü budur" dedi ve bundan sonra hergün ikişer yaprak okutmakla, kitabın diğer bölümlerini kısa zamanda tamamladı

O talebe şöyle anlatmaktadır: "Bedî'î, edebî sanatlarına geldiğimizde, bu sanatların her birine Farsça beyitlerden pekçok örnekler gösteriyordu Ben o sırada;

"Ne çok Fârisî beyitler ezberlemişsiniz" dedim O da; "Acem, İran talebeleri, âdet olarak, hergün ikindi namazından sonra toplanıp, şiir üzerinde müzâkere ederlerdi Bunlar, o günlerde ezberlediğimiz şiirlerdir İran'dan döndüğüm günlerde, ezberlediğim şiirleri kontrol etmiştim de, on bin gazeli bulmuştu" cevâbını verdi"

Birgün yanındakilere buyurdu ki: "Cenâb-ı Hakdan üç dileğim vardır: Evli-barklı olarak evimde ölmemi, hastalığımın pek uzun sürmemesini ve îmânla rûhumu teslim etmemi istiyorum" Talebelerinden bâzı âlimler dediler ki:

"O evde, ondan önce kimse ölmedi Öğle namazını kıldıktan sonra hastalanıp, ikindi ezânı okunurken ömrü tamâm oldu Böylece iki arzusu yerine geldi Umulur ki, üçüncü duâsı da kabûl edilmiş ola!"

Şâir olup şiirlerinde Gammî mahlasını kullanmıştır

Oğlu Muhammed Çelebi de, ilim ve fazîlet sâhiplerinden olup, 1550 (H957) senesinde vefât etti Bunun lügat ilmine dâir Lisân-ül-Hikmet adında Arabca ve Farsça ile karışık yazılmış bir lügatı ve Mollazâde'nin Hidâye Şerhi kitabına yaptığı hâşiyesi vardır

1) Mu'cem-ül-Müellifîn; c7, s264
2) Esmâ-ül-Müellifîn; c1, s739
3) Şezerât-üz-Zeheb; c8, s18, 19
4) Fevâid-ül-Behiyye; s139, 140
5) Şakâyik-ı Nu'mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s199
6) El-Kevâkib-üs-Sâire; c1, s278
7) Tâc-üt-Tevârih; c2, s501
8) Güldeste-i Riyâz-i İrfân; s245
9) İslâm Meşhûrları Ansiklopedisi; c1, s315-316
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c13, s239

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.