Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
baba, muhammed, semmâsî

Muhammed Bâbâ Semmâsî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Muhammed Bâbâ Semmâsî




MUHAMMED BÂBÂ SEMMÂSÎ

Hâce Ali Râmîtenî hazretlerinin yetiştirdiği büyük velîlerden Kendilerine Silsile-i aliyye denilen büyük İslâm âlimlerinin on üçüncüsüdür Râmîten ile Buhârâ arasında bulunan ve Râmîten'e iki kilometre, Buhârâ'ya ise altı kilometre uzaklıkta bulunan Semmâs köyünde doğdu 1354 (H755)te orada vefât ettiTasavvuf ilmini büyük âlim AliRâmîtenî'den öğrendi Onun derslerinde ve sohbetlerinde yetişip, tasavvufta yüksek dereceye ulaştı Hocası, kendisinden sonra irşâd makâmına, Muhammed Bâbâ Semmâsî'yi vekil bıraktı Diğer talebelerine de, ona tâbi olmalarını vasiyet etti

Hocasının vefâtından sonra irşâd makâmına geçen Muhammed Bâbâ Semmâsî, çok talebe yetiştirdi ve içlerinden bir kısmını tasavvufta yüksek makamlara kavuşturduBu talebelerinin başında, kendisinden sonra yerine geçen ve ilim deryâsında sedef misâli olan Seyyid Emîr Külâl hazretleri gelmektedir Bir talebesi de, Şâh-ıNakşibend Behâüddîn-i Buhârî hazretleridir Behâüddîn Nakşibend hazretleri,Kasr-ı Hindüvân'da doğdu Henüz o doğmadan evvel, hocasıMuhammed Bâbâ Semmâsî onun doğduğu yerden geçerken; "Bu yerden büyük bir zâtın kokusu geliyor Pek yakında Kasr-ı Hindüvân, Kasr-ı ârifân olur" buyurdu Bir gün yine oradan geçiyordu "Şimdi o güzel koku daha çok geliyor Ümîd ederim ki, o büyük insan dünyâya gelmiştir" buyurdu Böyle buyurduğu zaman, Behâüddîn-i Buhârî hazretleri doğalı üç gün olmuştu Dedesi, çocuğun göğsünün üzerine hediye koyup, Muhammed Bâbâ Semmâsî'ye getirince; "Bu bizim oğlumuzdur Biz bunu kabûl eyledik" buyurup, talebelerine de; "Kokusunu aldığım işte bu çocuktur Zamânının rehberi ve bir tânesi olacaktır" buyurdu Sonra halîfesi Emîr Külâl hazretlerine, bu çocuğun iyi yetiştirilmesini tenbîh etti

Behâüddîn Buhârî hazretleri anlatır: "Evlenmek istediğim zaman, büyük babam beni Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretlerine gönderdi Ona gideceğim günün gecesi, içimde gözyaşı ve duâ isteği kabardı Muhammed Bâbâ Semmâsî'nin mescidine gidip iki rekat namaz kıldım ve Allahü teâlâya şöyle duâ ettim: "İlâhî! Bana, belâlarına tahammül için kuvvet ve aşkın yüzünden doğacak mihnetlere, meşakkat ve sıkıntılara karşı güç, ver!" Sabahleyin hocamın huzûruna varınca; "Bir daha duâ ederken, "İlâhî, senin rızân nerede ise, bu kulunu orada bulundur!" diye duâ et! Eğer Allah, dostuna belâ gönderirse, yine inâyeti ile o belâya sabır ve tahammülü de ihsân eder Fakat, Allah'tan ne geleceğini bilmeden, belâ ister gibi duâ doğru değildir" buyurdu Muhammed Bâbâ Semmâsî'nin bir gece evvelki hâlimi keşfetmekteki kerâmetini anladım ve ona tam bağlandım"

Ehl-i sünnet âlimlerinin ve evliyânın en büyüklerinden olanHâceMuhammed Bâbâ Semmâsî hazretlerinin yetiştirdiği, tasavvufta yüksek derecelere kavuşmalarına vesîle olduğu yüzlerce velî olup, bunlar içinde dördünü kendisine halîfe seçmiştir Bunlardan birincisi Hâce Sûfi Suhârî, ikincisi kendi oğlu Hâce Muhammed Semmâsî, üçüncüsü Mevlânâ Dânişmend Ali, dördüncüsü ve en büyükleri Seyyid Emîr Külâl hazretleridir

NİÇİN SAKLAMIŞ?

Behâüddîn-i Buhârî hazretleri anlatır: "Bir defâsındaHocamMuhammed Bâbâ Semmâsî ile yemek yiyorduk Yemek bitince, bana bir ekmek uzatıp; "Al, bunu sakla!" buyurdu Yemek yediğimiz hâlde, bana bu ekmeği vermesinin hikmetini düşünmeye başlamıştım Bu sırada bana; "Faydasız düşüncelerden kalbi muhâfaza etmek lâzımdır!" buyurduSonra yolculuğa çıktık ve bir tanıdığımın evinde misâfir olduk Misâfir olduğumuz evin sâhibinin sıkıntılı bir hâlde olduğu görülüyordu Hocam ona; "Niye üzülüyorsun?" buyurdu O da; "Bir kâse sütüm var, fakat, süte banıp yemek için ekmeğim yok Ona üzülüyorum" dedi Hocam bana dönüp; "İşte acabâ ne için ayırıyoruz? diye düşündüğün ekmek bu iş içindi, ver sahibine yesin" buyurdu"

NÛR VE ZİYÂ

Allah adamlarından, çok büyük bir velîdir,
Derecesi yüksek ve kerâmet sâhibidir

Ali Râmîtenî’nin, mübârek sohbetinde,
Yetişerek kemâle, geldi nihâyetinde

Buhârâ’nın Semmâs nâm, köyünde doğan bu zât,
Çok insan yetiştirip, orada etti vefât

Resûl’ün kalbindeki, ilim, feyiz ve nûrlar,
Kalbden kalbe akarak, ona vâsıl oldular

Hocasından aldığı, nûrları o da yine,
Seyyid Emîr Külâl’in, verdi temiz kalbine

Ayrıca Behâeddîn Buhârî’ye de bu zât,
Çok teveccüh ederek, ilgilenmişti bizzat

Kasr-i Hinduvân diye, bir köy vardı ki meşhur,
Behâeddîn Buhârî, bu beldede doğmuştur

Lâkin henüz doğmadan ve işitilmeden adı,
Onun geleceğini, müjdeledi üstâdı

Şöyle ki, her geçişte, o, Kasr-i Hinduvândan,
Derdi: “Bana bir koku, geliyor ki buradan,

Zuhur eder bu yerde, çok büyük bir evliyâ,
İnsanların kalbine, saçar o, nûr ve ziyâ

Gelince yine bir gün, bu bereketli yere,
Buyurdu ki: “O koku, fazlalaşmış bu kere

Öyle zannederim ki, o gelmiştir dünyâya,
Büyüyüp yetişince, bu dîni eder ihyâ

Bunu söylediğinde, hakîkaten o velî,
Henüz üç gün olmuştu, bu dünyâya geleli

Dedesi, kucağına, alıp bu torununu,
Ve Bâbâ Semmâsî’ye, getirdi derhâl onu

Görür görmez, kalbini, sardı bir sevinç, huzûr,
Buyurdu: “O dediğim, büyük zât işte budur

Şefkat ve muhabbetle, bağrına bastı onu,
Buyurdu: “Evlâtlığa, kabûl ettik biz bunu

Sonra Emîr Külâl’e, buyurdu ki: “Ey oğlum,
Bunun yetişmesini, sana ısmarlıyorum

Ne zaman ki gelmişti, o, evlenme çağına,
Geldi Bâbâ Semmâs’ın, mübârek ocağına

Huzûruna çıkmadan, mescide girdi önce,
Secdeye kapanarak, duâ etti şöylece:

“İlâhî, belâlara, türlü sıkıntılara,
Sabredebilmem için, güç kuvvet ver bu kula

Oradan, üstâdının, yanına gelir gelmez,
Buyurdu ki: “Evlâdım, öyle duâ edilmez

Allah’tan belâ değil, hep âfiyet istenir,

Yâ Rab, beni rızâna, vâsıl et demelidir

Beraber yemek yiyip, kavuştu iltifâta,
Gözü ondan gayriyi, görmüyordu âdetâ

Yüksek teveccühüne, nâil olup o yine,
Ellerini öperek dönüyorken evine

Ona bir ekmek verip, buyurdu ki: “Evlâdım,
Al bunu, belki yolda, birine olur lâzım

Düşündü ki “Yemeği, yemiştik biz hâlbuki,
Verdikleri bu ekmek neye lâzım olur ki?”

Yolda misâfir oldu, bir fakirin evine,
Gördü ki muhtaç idi, bir ekmek dilimine

Ekmeği ona verip, öğrendi hikmetini
Anladı üstâdının, büyük kerâmetini

Yâ ilâhî, bu büyük velîler hürmetine,
Nâil eyle bizleri, af ve magfiretine

1) İrgâm-ül-Merîd; s55
2) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c1, s153
3) Hadâik-ul-Verdiyye; s122
4) Hadîkat-ül-Evliyâ 1 Kısım, s16
5) Nefehât-ül-Üns Tercümesi (Osmanlıca); s414
6) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Arâbî); s41
7) Reşehât Ayn-ül-Hayât (Osmanlıca); s62
8) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1115
9) Rehber Ansiklopedisi; c12, s285
10) İslâm ÂlimleriAnsiklopedisi; c10, s296

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.