Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ahmed, çeştî, ebdal, ebu

Ebû Ahmed Ebdâl Çeştî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ebû Ahmed Ebdâl Çeştî




EBÛ AHMED EBDÂL ÇEŞTÎ

Çeştiyye yolu büyüklerinden İsmi Ebdâl Çeştî, künyesi Ebû Ahmed'dir Babası Firisnâfe, Horasan bölgesindeki Çeşt şehrinin emîriydi Firisnâfe'nin çok edepli, sâlihâ bir kız kardeşi vardı Ebû İshâk Çeştî eş-Şâmî bu mübârek hanımın hâlini bildiği için kendisine haber gönderip; "Yakın bir zamanda ağabeyin Firisnâfe'nin çok mübârek bir erkek çocuğu dünyâya gelecek, onun hanımına iyi bak, çok dikkat et Bilhassa hâmileliği müddetinde mîdesine şüpheli bir lokma girmesin" dedi O sâlihâ hâtun, bu sözden sonra yengesinin yediğine, içtiğine çok dikkat edip, daha ihtiyatlı hareket etti Öyle ki, kendi eliyle ipi eğirip satar, kazandığı parayla yengesinin yiyeceklerini hazırlar, mîdesine şüpheli lokma girmemesi için gayret ederdi Nihâyet, 873 (H260) senesi Ramazan ayında Ebû Ahmed Ebdâl Çeştî dünyâya geldi Büyük bir dikkat ve ihtimâm ile yetiştirildi Kıymetli hocalardan din ve fen ilimlerini öğrendi

Ebû Ahmed, Ebû İshâk Şâmî'nin meclis ve sohbetlerinde kısa zamanda evliyâlık makâmına kavuştu Nefsini terbiye etmek için riyâzet etti, nefse ağır gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmak ile meşgûl oldu Gönlünde dünyâ düşüncelerinin bulunmamasına çok gayret ederdi İnsanların işlerine karışmaz, kendi hâlinde bulunurdu Nefsin, Allahü teâlâya düşman olduğunu, her isteğinin kendi zararına olduğunu ve ona muhâlefet etmekten, Allahü teâlânın râzı olduğunu bilir, ona göre hareket ederdi Nefsine muhâlefet için, günlerce yemek yemediği olurdu Her yemekte de, sâdece üç lokma yerdi Mübârek cemâli çok güzel olup, yüzünü gören kendisine âşık olurdu İslâmın nûru alnında parlar, öyle ki, geceleyin karanlık bir odada bulunsa, alnında parlayan o nûrdan o da aydınlanır, gündüz gibi olurdu Otuz sene, uyumak için başını yastığa koymadı

Bir gün babasına âit bölgeye gitmişti Babası onun geldiğini öğrenince, kızgın bir şekilde yerden taş toplayıp, ona atmak üzere dama çıktı Ebû Ahmed oraya yaklaştığında büyük bir taşı atmak için kaldırdı Taş havada asılı kaldı Babası bunu görünce, oğlunun yanında tövbe etti Çeştiyye yoluna girdi

Ebû Ahmed'in sohbetinde bulunanlar, maddî ve mânevî hastalıklardan şifâ bulurdu Kime teveccüh edip baksa, o, kerâmet sâhibi bir velî olurdu Sohbeti esnâsında mübârek yüzünden nûr yayılır ve gökyüzüne doğru yükselirdi Ebû Ahmed Çeştî 965 (H355) senesinde Çeşt'te vefât etti

AVA GİDEN AVLANIR

Ebû Ahmed, yirmi yaşındayken babasıyla berâber ava çıktı Av esnâsında babasından ve yanında bulunanlardan uzak düştü Vardığı yerde Allah adamlarından kırk kişiyle karşılaştı Şeyh Ebû İshâk Şâmî de onlar arasındaydı Ebû Ahmed, o büyük velînin bir nazarına mazhâr olunca, kendinde değişiklikler olduğunu anladı Hemen atından inip Ebû İshâk Şâmî'nin talebesi oldu Sâhib olduğu her şeyi terk etti Babası ve adamları onu bütün aramalara rağmen bulamadılar Bir kaç gün sonra; "Falanca yerde Şeyh Ebû İshak'ın yanındadır" diye haber geldi Babası, oğlunu getirmeleri için adamlarını gönderdi Adamları oraya gidip Ebû Ahmed'e kendileriyle geri dönmesi için ne kadar ısrar ettilerse de, kabûl etmedi Sonunda bağlayıp getirmek istediler Yine muvaffak olamayıp, elleri boş, geri döndüler

SIĞINACAK BİR YER İSTERİM

Ebû Ahmed'in arkadaşlarından Ebû Muhammed er-Ribâtî el-Mervezî anlatır: Bizim ilk defâ gördüğümüz, riyâzet çekip, nefsin isteklerini yapmayıp, açlık çeken, nefsini terbiye etmek için çöle giden Ebû Ahmed hazretleridir Bu güzel ahlâkı, diğer insanlara ondan mîrâs kaldı Bir keresinde onunla berâber ben de çöle gittim Onun emir, reis olmasını şart koştum Yola çıktık, beni açlığımda doyurdu Susuzluğumda suya kandırdı Bütün bunlar onun merhametindendi Bir gün yağmur yağmaya başladı Şiddetli rüzgarla berâber çöl kapkaranlık oldu Ben; "Yâ Ebâ Ahmed! Sığınacak bir yer isterim" demiş bulundum Beni bir yere götürüp oturttu Elini başıma koyup, kendisi ayağa kalktı Üstündeki elbiseleri ve başındaki başlığı bana giydirdi Sanki bir evin içindeymişim gibi hissettim Bana ne yağmur ne de rüzgar zarar verebiliyordu Ben ağzımı açıp îtirâz edecek oldum "Emîrin emrine uymak lâzımdır Ona îtirâz edilmez Sen beni yolculuğumuzun başında emir seçtin" dedi

1) Nefehât-ül-Üns; s362
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c4, s17
3) Nesâyim-ül-Mehabbe; s204
4) Sefînet-ül-Evliyâ; s89

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.