Prof. Dr. Sinsi
|
Ebû Bekr El-Betâihî
EBÛ BEKR EL-BETÂİHÎ
Irak'ta yetişen evliyânın büyüklerinden İsmi Ebû Bekr olup, babasınınki Hüvârâ'dır Irak'ta Betâih'te yaşadığı için Betâihî nisbesi ile meşhur oldu On ikinci asrın sonları ile on üçüncü asrın başlarında yaşadı Doğum ve vefât târihleri bilinmemektedir Irak'ın Hüvârîn veya Hüvâriyyîn kabîlesine mensuptur O zamanda Irak'ta bulunan evliyâ arasında şânı yüce, kadri yüksek bir zât idi Evliyâdan birçoğu kendisine talebe olup ilim öğrenmiş, istifâde etmiştir
Önceleri, Betâih beldesinde yol kesicilik yapardı Bu yolda berâber oldukları arkadaşları vardı Bu da onların reîsi idi Bir gece tenhâda, bir kadının, kocasına; "Çabuk buraya gel! Nerede ise İbn-i Hüvârâ ve arkadaşları gelip bizi bulurlar, yakalarlar " dediğini duydu Gizliden de bir ses; "Allahü teâlâdan korkma zamânın gelmedi mi?" diyordu Bu sözler çok tesir etti Ağlamaya başladı "İnsanlar benden korkuyorlar, ben ise Allahü teâlâdan korkmuyorum Olacak iş değil " dedi Tövbe edip Allahü teâlâya yöneldi Arkadaşları da tövbe edip, haydutluktan vazgeçtiler İbn-i Hüvârâ, bundan sonra tam bir dönüşleAllahü teâlâya yöneldi Tam bir sıdk, ihlâs ve kuvvetli bir irâde ile Allahü teâlâya giden yolda ilerlemeye, yükselmeye başladı Allahü teâlânın lütfu, inâyeti ve tevfîki ile kısa zamanda velîlerden oldu ve şânı yüceldi
Ebû Bekr el-Betâihî, hazret-i Ebû Bekr'in rüyâda kendisine hırka ve takke giydirdiği ilk zâttır Şöyle ki; Ebû Bekr el-Betâihî bir gece rüyâsında Resûlullah efendimizi gördü Yanlarında da hazret-i Ebû Bekr vardı Ebû Bekr el-Betâihî, Peygamber efendimize; "Yâ Resûlallah! Bana bir hırka verir misiniz?" dedi Resûlullah efendimiz; "Ben senin peygamberinim (Hazret-i Ebû Bekr'i işâret ederek) Bu da senin üstâdındır " buyurup, sonra hazret-i Ebû Bekr'e döndü ve; "Arkadaşın olan Ebû Bekr el-Betâihî'ye giydir!" buyurdu Hazret-i Ebû Bekr de ona, hırka ve takke giydirip, başını okşadı, alnını sıvazladı Sonra da; "Allahü teâlâ, bunu sana mübârek eylesin " buyurdu Resûlullah efendimiz de, Ebû Bekr el-Betâihî'ye hitâben; "Yâ Ebâ Bekr! Sen Irak'ta, ümmetimden tasavvuf ehli olanların, unutulmuş yolunu yaşatacaksın Allahü teâlânın dostlarından hakîkat ehli olanların, kaybolan yollarını canlandıracaksın Bu yolda olanların öncüsü, ışığı, yol göstericisi olacaksın Bu yolun önderliği, kıyâmete kadar sende kalacak Senin ortaya çıkman ile, Allahü teâlânın rahmet rüzgârları esecek Senin meydana çıkman ile, Allahü teâlânın yardım, lütuf ve ihsânı bol bol gönderilecek " buyurdu Ebû Bekr el-Betâihî uyandığında, kendisine rüyâda giydirilen elbise ve takkeyi üzerinde buldu O zaman Irak ufuklarından, herkesin rahatlıkla duyabileceği bir ses; "Muhakkak ki Ebû Bekr el-Betâihî, Allahü teâlâya vâsıl olan velîlerdendir " diyordu Bundan sonra, her taraftan insanlar, onu görmek için akın akın yollara düştü Bu rüyâdan hemen sonra, onda Allahü teâlâya yakın olma alâmetleri görülmeye başladı
Ebû Muhammed Şenbekî ve başka birçok velî, kendisinden ilim ve feyz aldı İnsanlar akın akın gelip, bereketli sohbetlerinden istifâde ederlerdi O zamandaki evliyâ ve âlimler, ona; saygı, hürmet ve tâzimde ve sözlerine îtibâr etmekte ittifak hâlinde idiler Bir ihtilâf meydana gelirse, son söz onun olurdu Hal ve hareketleri, sûreti, ahlâkı çok güzel idi Tam bir edep ve tevâzu sâhibi idi Dînin hükümlerine uymakta çok sabırlı ve gayretliydi Bunda gevşeklik göstermezdi Dîne bağlı ve Ehl-i sünnet îtikadında olanlara çok ikrâmda bulunurdu
Azzâz bin Müstevdâ anlattı: "Ebû Bekr el-Betâihî'yi dinlemeye gelen ricâl-i gayb ismi verilen velîler, başlarını eğmiş oldukları halde, sohbetlerini dinlerken, yayılan nûrlar, Betâih şehrini aydınlatırdı O, duâsı kabûl olan tasavvuf ehli, çok yüksek bir velî idi "
Bir gün kadının biri, Ebû Bekr el-Betâihî'ye gelerek; "Oğlum nehir kenarında boğuldu Kendisinden başka da kimsem yoktu Azîz ve celîl olan Allahü teâlâya yemin ederim ki, Allahü teâlâ sana öyle bir kuvvet ve izin vermiştir Oğlumu bana geri getirebilirsin Eğer bunu yapamazsan, seni Allahü teâlâya ve Resûlüne şikâyet ederim ve; "Yâ Rabbî! İçim yanarak büyük bir üzüntüyle ona gittim O ise, üzüntümden kurtulmam için duâ yapması elinde iken bunu esirgedi " derim Ebû Bekr el-Betâihî, kadını dinledikten sonra, başını önüne eğip bir müddet murâkabe etti ve; "Oğlunun nerede boğulduğunu bana göster!" buyurdu Kadın, Ebû Bekr el-Betâihî'yi oğlunun boğulduğu yere götürdü Bir de baktılar ki, boğulan çocuğun cesedi, boğulduğu yerde ve su üzerinde duruyor Ebû Bekr el-Betâihî suda yüzerek çocuğun yanına vardı Çocuğu omuzunda taşıyarak kıyıya çıkardı ve annesine teslim edip; "Onu al!" buyurdu Kadıncağız oğlunun sağ olduğunu gördü Kadın ile oğlu oradan ayrıldılar Oğlu kendisi ile berâber yürüyor, elinden tutuyordu Sanki hiç bir şey olmamış gibiydi
Bir defâ, Vâsıt ile Behmût arasında zelzele oldu Her taraf bu zelzelenin tesiriyle sallanmıştı Ebû Bekr el-Betâihî zelzeleye hitâben; "Ey Allah'ın mahlûku, sâkin ol!" buyurdu Zelzele, Allahü teâlânın izniyle dile gelip; "Sana itâat etmekle emrolundum " dedi ve sâkinleşti
Ebû Bekr el-Betâihî, Betâih' te bir gün, suyu çok aşağılarda olan bir kuyudan abdest almak istedi O anda, Allahü teâlânın izniyle kuyunun suyu yükseldi ve abdest aldı Su gâyet tatlı ve hoştu
Ebû Bekr el-Betâihî bir defâsında sohbet ederken; "Irak'ın en yüksek sekiz evliyâsı şunlardır Mârûf-i Kerhî, Ahmed bin Hanbel, Bişr-i Hâfî, Mensûr bin Ammâr, Sırrî-yi Sekatî, Sehl bin Abdullah-i Tüsterî, Cüneyd-i Bağdâdî ve Abdülkâdir-i Geylânî " buyurdu O zaman Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri henüz tanınmamış olduğundan, dinleyenler suâl ettiler: "Efendim, saydığınız âlimlerden yedisini duyduk biliyoruz da, Abdülkâdir-i Geylânî'yi duymadık O kimdir?" dediler Buyurdu ki: "Iraklıdır Çok şerefli bir zâttır Bağdât'ta yaşar Çok yüksek bir zât olduğunun herkes tarafından bilinip tanınması çok yakındır Sıddîklardan ve zamânının en büyük, en yüksek velîlerinden biridir " Dinleyenler, Abdülkâdir-i Geylânî'nin henüz meydana çıkmadığını, Ebû Bekr el-Betâihî'nin onun geleceğini kerâmet olarak anlayıp müjdelediğini ve Abdülkâdir-i Geylânî hazretlerinin tanınmasının çok yakın olduğunu anlayıp sevindiler
Ebû Bekr el-Betâihî hazretleri buyurdu ki:
"Kırk Çarşamba kabrimi ziyâret edene, sonunda kendisine Cehennem'den kurtulduğuna dâir berât verilir "
"Benim bu türbeme giren bir cesedi ateşin yakmaması için Rabbimden ahid, söz aldım " Nakledilir ki, bu zâtın türbesine, herhangi bir şekilde balık ve başka bir et girmiş olsa, daha sonra o eti ateş yakmaz, kızartılamaz, yemek ve başka bir şey yapılamazdı
"Allahü teâlâya yakınlık; edebe riâyet, devamlı korku ve ibâdete devâm etmekle olur Resûlullah'a sallallahü aleyhi ve sellem yakınlık; sünnetine tam tâbi olmak ve ilme, canla başla sımsıkı sarılmakla olur "
"Allahü teâlâ ile olmak, O'ndan başkasından uzaklaşmaktır O'ndan başkasından uzaklaşmak da O'nunla olmak demektir "
"Allah korkusu, insanı Allahü teâlâya yaklaştırır "
"İnsanları, hor, hakîr ve aşağı görmen, senin için tedâvîsi mümkün olmayan büyük bir hastalıktır "
ARSLANIN RIZKI
Ebû Muhammed Şenbekî bir defâsında Ebû Bekr el-Betâihî'nin yanına gitmişti Huzûrunda büyük bir arslan vardı Arslan, Ebû Bekr el-Betâihî'nin huzûrunda ağzını yüzünü toprağa sürüyordu Ebû Bekr el-Betâihî ise, bâzı suâllere cevap veriyormuş gibi arslana bir şeyler söylüyordu Biraz sonra arslan oradan ayrılıp gitti Ebû Muhammed Şenbekî, Ebû Bekr el-Betâihî'ye yaklaşıp; "Size hayvanlarla konuşup onlara faydalı olmak gibi nîmetleri ihsân eden Allahü teâlâ için bana söyler misiniz? O arslan size ne dedi? Siz ona ne söylediniz?" dedi Buyurdu ki: "Yâ Şenbekî! Arslan bana dedi ki, üç gündür ağzıma yiyecek bir şey almadım Açlık beni çok rahatsız etti Seher vakti Allahü teâlâya yalvardım Bana, senin rızkın, Hemâmiyye köyündeki bir inektir Onu parçalayıp yiyeceksin Onu avlarken sana da bir zarar isâbet edecek, denildi Ben ise şimdi, bana geleceği bildirilen o zarardan korkuyorum Ne yapayım? Ben de arslanın anlattıklarını dinledikten sonra ona, sana isâbet edecek zarar, sağ tarafında hafif bir yaradır O yara sebebiyle bir hafta elem çekersin Sonra yara iyi olur, dedim Çünkü o köydeki bir ineğin bu arslanın rızkı olduğunu, o ineği avlarken o köyden on bir kişinin çıkıp buna hücûm edeceklerini, adamlardan üçünün çarpışma sırasında ağır olarak yaralanacağını, arslanın da sağ tarafından bir yara alacağını, yaralılardan birinin öleceğini, bir saat sonra ikincisinin ve yedi saat sonra üçüncüsünün öleceğini, arslanın da bir hafta sonra yarasının iyi olacağını Levh-i mahfûzda görmüştüm " diye anlattı
Ebû Muhammed Şenbekî, bu anlattıklarını hayretle dinledikten sonra, hâdiseyi tâkib etmek üzere Hemâmiyye köyüne doğru yola çıktı Oraya vardığında arslanın ondan önce köye vardığını gördü Durum aynen Ebû Bekr el-Betâihî'nin bildirdiği gibi olmuştu Bir hafta sonra Ebû Bekr el-Betâihî'nin yanına tekrar geldi Baktı ki yine o arslan, Ebû Bekr el-Betâihî'nin huzûrunda duruyordu ve yarası da iyileşmişti
1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c 1, s 255
2) Tabakât-ül-Kübrâ; c 1, s 132
3) Kalâid-ül-Cevâhir; s 78
4) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 6, s 168
|