Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arşî, yakuti

Yâkût-İ Arşî

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yâkût-İ Arşî




YÂKÛT-İ ARŞÎ

Âriflerin ve evliyânın büyüklerinden ve meşhûrlarından Ebü’l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin talebelerinin büyüğü olup, Habeşistanlıdır 1307 (H 707) senesinde Mısır’da İskenderiyye şehrinde vefât etti Rivâyet edildiğine göre, Ebü’l-Abbâs-ı Mürsî hazretleri İskenderiyye’de bulunduğu sırada, sıcak bir yaz günü, kış günlerine mahsus olan asîde yemeğini pişirip, talebelerine ve dostlarına ikrâm etmişti Herkes hayret edip, bu sıcak yaz gününde kış yemeğinin ikrâm edilmesinin sebeplerini merak ederek hikmetini suâl ettiklerinde buyurdu ki: “Bu, Habeşistan’da bugün dünyâya gelen kardeşiniz Yâkût’un doğum yemeğidir O inşâallah bizim oğlumuz olacaktır” Dinleyenlerden bir çoğu, bu sözlerden bir şey anlamamakla berâber, hocalarının sözlerinde mutlakâ bir hikmet bulunduğunu bilen talebeler, bu hâdisenin târihini not ettiler

Diğer taraftan Yâkût, Habeşistan’da büyüyüp yetişti Bir zaman köle oldu Mısırlı bir tüccâr bunu satın alıp, memleketi olan Mısır’a götürmek üzere yola çıktı Gemi ile gelirken, denizde bir fırtına çıktı Gemi batacak hâle geldi Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin büyük bir zât olduğunu duymuş olan tüccâr, Allahü teâlâya duâ edip; “Yâ Rabbî! Eğer sağ sâlim karaya çıkarsak, köle olarak aldığım bu genci (Yâkût’u) Ebü’l-Abbâs hazretlerine hibe edeceğim” diye nezretti (adadı) Allahü teâlânın izni ile fırtına sâkinleşti Selâmetle karaya çıktılar İskenderiyye’ye gelen tüccâr, nezrettiği şeyi yerine getirecekti Fakat, Yâkût ismindeki bu köle de çok kıymetli idi Kendi kendine; “Ben Ebü’l-Abbâs hazretlerine “Yâkût’u” vermeyi adamıştım Bu Yâkût ismindeki genç çok kıymetli olduğuna göre, ben, çarşıdan kıymetli bir yâkût taşı alıp, Ebü’l-Abbâs’a hediye ederim Böylece adağımı yerine getirmiş olurum” diye düşündü Dediği gibi yaptı Çarşıdan kıymetli bir yâkût taşı alarak Ebü’l-Abbâs’ın huzûruna vardı Bunu kendisine hediye getirdiğini bildirdi Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî ona; “Bize bu yâkûtu değil, bizim için vâdettiğin asıl Yâkût’u getir! Sözünden dönme!” buyurunca, tüccâr hatâsını anladı ve gidip Yâkût’u getirerek teslim etti O da bunu talebeliğe kabûl etti Habeşistan, Mısır’a çok uzak olduğu için, herkes bu yeni arkadaşlarını merak ettiler İsmini ve memleketini öğrenince, hocalarının yıllarca önce verdiği doğum yemeğini hatırladılar Tuttukları târihe baktılar Yeni gelen arkadaşlarının doğum târihi, aynen hocalarının bildirdikleri gündü Hocalarının senelerce önce gösterdiği bir kerâmetini böylece anlamış olan talebelerin, Ebü’l-Abbâs’a olan muhabbet ve bağlılıkları daha da arttı Yeni gelen arkadaşlarını da çok sevdiler Yâkût-i Arşî, Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin sohbetlerinde, huzûrunda ve hizmetinde bulundu İlim öğrenmek arzusu pek fazlaydı Bunun için gece-gündüz çalışırdı Kısa zamanda çok yükselip, ilim ve velîlik bakımından çok üstün derecelere kavuşarak, o büyük zâtın en büyük talebesi oldu Kalbi, dâimâ Allahü teâlânın Arş-ı âlâsında olur, yeryüzünde sâdece cismi bulunurdu ve Hamale-i Arş’ın (Arş-ı a’lâyı taşımakla vazifeli olan meleklerin) okudukları ezanları işitirdi Bunun için kendi hocası bu zâtı, Yâkût-i Arşî diye isimlendirdi Yâkût-i Arşî hazretleri bundan sonra Mısır’dan ayrılmadı Hocasının vefâtından sonra, onun yolunu yaymaya devâm etti

Yâkût-i Arşî, insanlara olduğu gibi, hayvanlara karşı da çok merhamet sâhibiydi Kuşlar ve diğer hayvanlardan bâzıları gelerek, ona bâzı şeyler sorarlardı Allahü teâlânın izni ile onların ne söylediklerini anlar ve yardım ederdi Bir defâsında dostları ile birlikte otururlarken, bir güvercin gelerek Yâkût-i Arşî’nin omuzuna kondu Bir şeyler söylüyormuş gibi sesler çıkardı Yâkût hazretleri bu güvercine; “Senin yanına dervişlerden birini katayım mı? Onunla gider misin?” dedi (Sonradan anlaşıldığına göre) güvercin; “Senden başka kimseyi kabûl etmem” diyerek ısrâr ediyordu Yâkût hazretleri kalkıp hayvanına bindi İskenderiyye’den Eski Mısır denilen yere gitti Oradan Amr bin As Câmiine vardı Orada bulunanlara; “Bana filân müezzini çağırır mısınız?” dedi Çağırdılar O müezzine; “Ey müezzin kardeş! Bu güvercin İskenderiyye’ye kadar gelip bana şikâyette bulundu ki, minârede bu güvercinin bir yuvası varmış Güvercin yavrulayıp, yavruları biraz büyüyünce, sen bunun yavrularını kesip yermişsin” dedi Müezzin bu hâlini îtirâf edip; “Doğrudur Bu hâl birkaç defâ oldu” dedi Yâkût hazretleri müezzine, bu hâlin bir daha tekrarlanmamasını tenbih etti Müezzin tövbe etti Bir daha yapmamaya söz verdi Yâkût hazretleri de hayvanına binerek tekrar İskenderiyye’ye döndü

Bir defâsında zamânın sultânı bu zâtı ziyârete gelmişti Geldiğinde, Yâkût hazretlerini, Habeşli siyâhî bir kimse olarak görüp, kalbinden; “Bu siyah bir köledir Bu kimse büyük bir zât olabilir mi?” diye geçirdi Yâkût hazretleri, kerâmet olarak sultânın bu düşüncelerini anlayarak, onun yanına yaklaştı Başına yedi defâ dokundu; “Ama bu, nîmetlendirilmiş bir köledir” buyurdu Sultan hatâsını anlayıp, Allahü teâlânın velî kulları hakkında görünüşe göre hüküm vermenin veyâ görünüşe aldanarak onları aşağı görmenin ne kadar çirkin ve tehlikeli olduğunu anlayıp, önceki düşüncelerine pişmân oldu Bu hâdiseden sonra sultan, yedi ay daha yaşayıp vefât etti Böylece, Yâkût hazretlerinin sultânın başına yedi defâ vurmasının hikmeti anlaşılmış oldu

Yâkût-i Arşî’nin kerâmetlerinden biri de şuydu: Kendisine yemesi için bir yemek getirilse ve o yemek şüpheli olsa, o yemeğin üzerinde bir zulmet ve ağırlık olduğunu hissederek, aslâ yemezdi ve terkederdi

YÂKÛT’UN HÜRMETİNE

Rivâyet edilir ki, İbn-ül-Lebbân isminde bir kimse, Seyyid Ahmed-i Bedevî hazretlerini üzmüştü Bunun cezâsı olarak, ne kadar ilmi varsa, hepsi hâfızasından silinmişti Seyyid hazretlerini üzdüğü için bu hâlin başına geldiğini düşündü ve yaptığına çok pişmân oldu Yâkût-i Arşî hazretlerine sığındı O da İskenderiyye’den çıkarak, hazret-i Seyyid’in bulunduğu Tanta şehrine geldi Bu kimse adına ondan özür dileyerek, bu kimsenin pişmân olup, tövbe ettiğini, yaptığı hatâdan büyük üzüntü duyduğunu ve sıkıntıda olduğunu bildirdi Seyyid Ahmed-i Bedevî, Yâkût hazretlerinin hürmetine o kimsenin özrünü kabûl etti ve kabahatini affetti Bundan sonra İbn-ül-Lebbân, eski ilminin tekrar hâfızasında bulunduğunu hissetti Yâkût-i Arşî hazretlerinin yanından ayrılmadı Onun talebesi oldu Sonra Yâkût hazretleri bunu, kızı ile evlendirdi İbn-ül-Lebbân, ilimde ve velîlik yolunda ilerleyip, üstün derece sâhibi oldu Hocası Yâkût-i Arşî’yi çok severdi Bu sevgisinin çokluğu sebebiyle, vefâtına yakın, hanımının (Yâkût-i Arşî'nin kerîmesinin) ayak ucuna defnedilmesini vasiyet etti

1) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c2, s283
2) Tabakât-ül-Kübrâ; c2, s20
3) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c11, s181

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.