Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kutbüddîn, münevver, şeyh

Şeyh Kutbüddîn Münevver

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şeyh Kutbüddîn Münevver




ŞEYH KUTBÜDDÎN MÜNEVVER

Sultân-ül-meşâyıh Hâce Nizâmüddîn-i Evliyâ'nın talebelerinden İsmi, Kutbüddîn bin Burhâneddîn el-Hânsevî'dir Hayâtı hakkında pek az bilgi vardır Doğum târihi bilinmemektedir 1359 (H760) senesinde Hânsî şehrinde vefât etti Baba ve dedelerinin bulunduğu türbededir

Uzun seneler ilim tahsîl edip, büyük gayretler ile kendisini yetiştirmeye çalışan Kutbüddîn büyük velî Nizâmüddîn-i Evliyâ'nın sohbetlerinde kemâle geldi Hocasından hilâfet aldıktan sonra insanlara doğru yolu anlatmak üzere memleketine döndü Çok sâde bir hayâtı vardı Kimseye karışmazdı Tevekkül ve kanâat üzere bulunurdu Nefse muhâlefet eder, onun arzularına kat'iyyen uymazdı

Bir zaman SultanMuhammed Tuğluk, Kutbüddîn Münevver'in memleketi olan Hânsî'ye çok yakın olan Bensî'de konakladı Orada bulunan kalenin bâzı yerleri harâb idi Sultan, adamlarından Nizâm Nedrbârî'yi, durumu görüp incelemesi için, kalenin bulunduğu yere gönderdi Bu sırada, sultan geldi diye herkes sultânın bulunduğu yerde toplanmışlardı Nedrbârî, kalenin alt kısmında surları kontrol için dolaşırken, orada, içinde insan bulunduğu anlaşılan bir ev gördüYanındakilere; "Bu ev kimindir?" diye suâl etti "Hâce Nizâmüddîn'in halîfesi, Hâce Kutbüddîn'in" dediler "Hayret! Pâdişâh buraya kadar geldi de, bu zât onu görmeye gelmiyor" dedi Sultânın yanına dönünce; "Burada Şeyh Nizâmüddîn'in halîfelerinden biri var ki, pâdişâhı görmeye gelmedi" dedi Sultânın, sultanlık kibri harekete geldiKel Hasan diye bilinen, mevkii yüksek bir adamını, Kutbüddîn Münevver'i çağırmaya gönderdiKel Hasan geldi ve Kutbüddîn Münevver'in evindeki giriş yolunda oturdu Hâce'nin oğlu Nûreddîn dışarı çıktı ve Kel Hasan'a; "Babam sizi içeri istiyor" dedi Kel Hasan içeri girdi Müsâfeha edip oturdu Sonra Kutbüddîn Münevver'e; "Sizi sultan istiyor" dedi Kutbüddîn; "Bu çağrılmamda irâde benim elimde midir?" dedi O da; "Hayır, sultânın fermânı vardır, sizi götüreceğim" dedi Bunun üzerine Kutbüddîn Münevver; "Allah'a hamd olsun ki, kendi isteğimle gitmiyorum" buyurduSonra evinde bulunanların yanlarına geçip; "Sizi Allahü teâlâya emânet ediyorum" dediBundan sonra seccâdesini omuzuna, bastonunu da eline alıp, yaya olarak yürüdü Kel Hasan, onun her hâlinde bir velîlik alâmetleri görünce, kendisine; "Niçin yaya yürüyorsunuz Yanınızda atlar var, bininiz!" dedi "Lüzum yok, yaya yürüyecek kadar gücüm vardır" buyurdu Yolları üzerinde baba ve dedelerinin kabirlerinin de bulunduğu kabristanın yanından geçerken, Kutbüddîn Münevver, sultanın adamına; "Ziyâret etmeme ne dersin?" dedi O da; "İyi olur" dedi Baba ve dedelerinin kabirlerinin ayak ucuna gidip, duâdan sonra arz etti ki; "Ben sizin hücrenizden (yâni evimden) kendi arzumla dışarı çıkmadım Beni elimde olmadan zorla götürüyorlar Evde bulunanları parasız bıraktım" dedi Türbeden çıkınca, adamın biri bir miktar gümüş para getirip, hazret-iHâce'ye hediye etti O da; "Bunları benim evime götür, hiç paraları yoktur" buyurdu Sultânın otağına gelince, Kel Hasan, bu zâtta gördüğü fevkalâde hâlleri sultâna söyledi Fakat sultan duymamazlıktan geldi ve bu zâtı huzûruna çağırdı Pâdişâhın huzûruna gitmeden, o günlerde vezîr olan Fîrûz Şâh'a dedi ki: "Biz derviş kimseleriz Pâdişâhların meclisine girmek ve onlarla konuşmak nasıl olacağını bilmeyiz Nasıl hareket edeyim?" O da; "Sizin hakkınızda sultâna bir şeyler söylendi Hâl böyle olunca, yüksek hazretiniz ahlâkınızdan hiçbir şey değiştirmeyin" dediSultan bu sırada Hâce'nin geleceğini bildiğinden, güyâ kendisi ile pek alâkalanmamak için kalktı, yayını eline aldı ve ok atmakla meşgûl oldu Fakat, onun heybetli hâlini görünce, dayanamadı ve büyük bir hürmetle yanına gelip, müsâfehâ ettiKutbüddîn, sultânın elini öyle kuvvetli tuttu ki, daha bu ilk karşılaşmada, bu katı kalbli pâdişâh, ona karşı sevgi ve bağlılıkla doldu ve; "Biz sizin memleketinize geldik de, bizi terbiye etmediniz ve yüzünüzü görmek, sohbetinizde bulunmakla şereflendirmediniz" dedi O da; "Önce Hânsî'yi görün, sonra Hânsîli dervişciği Bu derviş, buracıkta, pâdişâhla karşılaşacağını nereden bilsin? Köşesinde pâdişâhlara ve bütün müslümanlara duâ ile meşgûl oluyor Mâzûr görünüz" buyurdu Sultan Muhammed Tuğluk, onun bu güzel sözlerinden çok duygulandı Fîrûz Şâh'a emredip; "Hâce hazretlerinin ne arzusu varsa yerine getirin!" dedi Kutbüddîn Münevver buyurdu ki: "Maksadım, fakirlik ile baba ve dedemin evine dönmektir" HâceKutbüddîn evine döndükten sonra, Sultan Muhammed Tuğluk, Fîrûz Şâh ve Ziyâüddîn Bernî'yi kendisine gönderdi ve yüz bin gümüş ihsân eyledi Kutbüddîn; "Bu parayı kabûl etmekten Allah'a sığınırım" dedi Sultâna gidip gönderdiği paraları kabûl etmediğini söylediler "Elli bin verin! O zaman belki kabûl eder" dedi Geldiler Onu da kabûl etmedi Sonunda iki binde karar kıldılar Ama o bunu da kabûl etmedi ve; "Sübhânallah, dervişe iki-üç lira ve biraz kandil yağı yeter, onun binlerle ne işi var" buyurdu Onlar; "Sultan bundan aşağı veremez, verirse ihsânına yakışmaz" dediler Zarûrî olarak kabul buyurdu Bu parayı hocalarının kabirlerini tâmir ettirmekte harcadı ve kalanını fakirlere sadaka verdi Birkaç gün sonra Hânsî'ye hareket etti Vefâtına kadar orada kaldı Kabri dede ve babasının yanındadır

Sultan Muhammed Tuğluk, Kutbüddîn hazretlerinin dünyâya meyilli olmamasının derecesini anlamak için, bâzı yerlerin (arâzilerin) kendisine verildiğini bildiren fermanlar hazırlatıp, Kemâleddîn Sadr-ı Cihân ile ona gönderdi O da gelip fermanları kendisine arzedince, Hâce Kutbüddîn şöyle anlattı: "SultanNasîreddîn bin Şemseddîn, Mültan taraflarına gidince, o zamânın sultanı başkumandanı olan Gıyâseddîn'i, Ferîdüddîn Genc-i Şeker'e gönderip, aynen bunun gibi bir fermanı ona arzetti O zaman Şeker Genc hazretleri; "Bizim büyüklerimiz böyle şeyleri kabûl etmediler Bu gibi şeyleri isteyenler çoktur Onlara verin!" buyurdu Biz de o büyüklerin yolunda olduğumuz için, bize yakışan, onların yaptıkları gibi yapmaktır Siz bu fermânı alın Gece-gündüz böyle şeylerin hayâli ile yaşayanlar vardır Onlara verin! Ne işlerine yarayacaksa, onlar alsınlar" Hâce hazretlerinin bu güzel cevâbı sultâna ulaştığında, çok sevinip, ona olan muhabbeti daha da arttı

1) Ahbâr-ül-Ahyâr; s93
2) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c11, s66

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.