Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eman

Emân

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Emân




EMÂN

Emin olmak, güvenmek, korkmamak, endişeden kurtulmak Emânet, emn ve emene de "emân"ın eşanlamlısı mastarlardır Zıddı korkmaktır Diğer yandan emânet, bir kimsenin güvenilir olması anlamına geldiği gibi, güvenilen kimseye emânet bırakılan şey anlamına geldiği gibi, güvenilen kimseye emânet bırakılan şey anlamına da gelir Bir savaş hukuku terimi olarak emân; düşmana, emniyet altında olduğuna dâir verilen söz veya yapılan işaret demektir Bu, bir kimseye "sana emân verdim", "siz güvendesiniz", "size bir zarar yoktur" gibi açık ifadelerle olur Buna "emân-ı sarîh" denir Yetkili bir kimse tarafından düzenlenecek yazılı bir emânnâme ile verilen emân da "Emân bi'l-kitâbe" olur Emân belli bir süre ile sınırlan?bileceği yani "Emân-ı muvakkat" olabileceği gibi süresiz olarak da verilebilir Buna da "eman-ı mutlak" denir

Bir düşmana veya belli bir düşman grubuna verileceği gibi, bütün savaşçı düşmana genel olarak da verilebilir Günümüz devletler hukukunda sığınma veya iltica talebinde bulunma emân isteme niteliğindedir

Kur'an'da şöyle buyurulur: "Eğer, müşriklerden birisi senden emân dilerse, ona emân ver Tâ ki Allah'ın kelâmını dinlesin Sonra onu emin olduğu yere kadar ulaştır Çünkü onlar bilmeyen bir topluluktur " (et- Tevbe, 9/6)

Hz Peygamber şöyle buyurmuştur: "Müslümanların kanları biri diğerine eşittir En aşağıları dahi devlet adına emân verebilir, onlar kendilerinden başkalarına karşı bir el gibidirler" (Ebû Dâvûd, Nesaî ve İbn Mâce'den naklen et-Tebrizî, Mişkatü'l-Mesâbıh, II, 264) Allah Resulunün Medine'de va'z ettiği ilk anayasada bu husus şöyle ifade edilmiştir: "Müslümanlar diğer insanlardan ayrı bir ümmet (câmla) teşkil ederler" (İbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, Mısır 1355, II, 147; Salih Tuğ, İslâm Ülkelerinde Anayasa Hareketleri, İstanbul 1969, s35; M Hamidullah, İslâm'ın Hukuk İlmine Yardımları, s22) Ancak, bir müslümanın İslâm toplumuna ümmet olarak intisâbı, siyâsi değil, içtimâı râbıta bakımındandır Müslümanların teşkilâtlanıp, devlet kurmaları halinde, devletle ve birbirleriyle olan bağları politik ve hukuki bir nitelik kazanır (Abdülkerim Zeydan, Ahkâmu'z-Zimmiyyın ve'l-Müste'minın, Bağdad 1963, s61) Kur'ân'da, ümmet bütünlüğü şöyle ifade edilir: "Gerçek, bu sizin ümmetiniz bir tek ümmettir" (el-Enbiya, 21/92)

Emân olayı bazan kendiliğinden gerçekleşir Meselâ bir müslüman erkek, ülkesinde evlendiği hıristiyan veya yahudi hanımını İslâm ülkesine getirirse, eşi kendiliğinden emâna kavuşur Çünkü o, müslüman bir erkekle evlenmekle zımmî* olmayı kabul etmiş sayılır

Emân verecek kimsede şu şartların bulunması gerekir:

a) Müslüman olmak; Gayr-i müslimler, müslümanlar adına emân veremez Çünkü, onların iyi niyetle hareket edip, İslâm toplumunun yararını gözetmelerine güvenilemez Ancak kendilerine emân verme yetkisi verilmişse, bu durum müstesnâdır

b) Akıllı olmak; Akıl hastalarının veya şuuru yerinde olmayanların vereceği emân geçersizdir Çünkü emân işi, tehlikeli ve rizikolu bir konudur Kişinin, emânın sonuçlarını değerlendirebilmesi için tam temyiz gücüne sahip olması gerekir

c) Bülûğ çağına gelmiş bulunmak: Çocukların düşmana vereceği emân geçerli değildir Ancak savaşa katılma izni verilen küçükler bundan müstesnâdır

Savaşa katılma izni verilen müslüman köle de, düşmana emân verebilir İran'ın fethi sırasında, kuşatılan bir şehir halkının savaşa ilgisiz kaldığı ve kapılarını İslâm ordusuna açıverdiği görülür Olay incelendiğinde, önceden müslüman bir kölenin şehir halkına emân verdiği ortaya çıkar Müslüman komutan bu emânı tanımak istemeyince anlaşmazlık Hz Ömer'e götürülür Hz Ömer ise, "Müslüman köleler tarafından yapılan anlaşma, diğer hür müslümanlar tarafından yapılan anlaşma kadar geçerlidir" cevabını verir (Mevlânâ Şıblî, Süleyman en-Nedvî, İslâm Tarihi Terc Ömer Rıza VII, 192)

Müslüman kadın da emân verme yetkisine sahiptir Çünkü Hz Peygamber, kızı Zeyneb'in kocası Ebu'l Âs İbnü'r-Rabî' için verdiği emânı kabul etmiştir (eş-Sevkâni, Neylü'l-Evtâr, VIII, 28)

Düşman beldesinde bulunan müslüman bir tüccar veya esir yahut orada İslâm'ı kabul edip, yerleşmiş kimsenin müslümanlar adına emân vermesi geçerli değildir Çünkü bunlar düşman ülkesinde baskı altında sayılırlar Düşmanın menfaatine alet olmakla veya kendi kişisel yararlarını düşünerek hareket etmekle itham olunabilirler

Verilecek emânın bir hikmete ve toplum yararına dayanması gerekir Hanefi ve Malikiler bunu şart koşarlar Çünkü düşmanla harp hâli devamlılık arzeder Şâfiî ve Hanbeliler ise emânda zararın bulunmamasını yeterli görürler Ayrıca bir maslahat ve yararın bulunmasını şart koşmazlar Casus ve benzerleri için câiz olmaz (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadir, IV, 300, ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhu, VI, 435)

Emânı, İslâm devlet başkanı veya ordu komutanı verdiği zaman, emân verilen kimse, emânda belirli bir belde kaydı veya şer'î bir engel bulunmadıkça her İslâm beldesine gönderilebilir Ebû Hanife'ye (ö150/767) göre, böyle emânlı münkir bir kimse daru'l-İslâm'da* herhangi bir yere girebilir Hatta üç gün süreyle, Mekke ve Mescid-i Nebevî haremine de girip kalabilir Hanefiler, gayr-i müslimlerin, bütün mescidlere, bu arada Mescid-i Haram'a izinsiz girebileceklerini söylerler Çünkü onlara göre; "Müşrikler, ancak necistirler, bu yıllarından sonra onlar, Mescid-i Haram'a yaklaşmasınlar" (et- Tevbe, 9/28) ayetinden maksat, onların Mescid-i Haram'a girmelerini yasaklamak değil, câhiliye devrindeki gibi hac ve umre yapmaya kalkışmalarını önlemektir Şâfiî ve Hanbeliler ise aynı ayete dayanarak gayr-i müslimlerin Mekke haremine, maslahata dayalı bile olsa, girmelerini câiz görmezler Hattâ, gayr-i müslimlerin, idarecilerin izni ve elçilik mektubu taşıma veya müslümanların ihtiyacı olan ticaret işi gibi bir maslahat dışında Hicaz'a girişlerini de kabul etmezler

İstisnaî giriş de üç gün süreyle olabilir Dayandıkları delil hadistir Hz Ömer, Allah Resulu'nün şöyle dediğini nakletmişti: "Gelecek yıla kadar yaşarsam yahudi ve hristiyanları muhakkak Arap yarımadasından çıkaracağım Orada müslümanlardan başka kimse bırakmayacağım" (Ahmed b Hanbel, I, 31) Burada Arap yarımadasından maksat özellikle Hicaz'dır Nitekim, hadiste "Yahudileri Hicaz'dan çıkarınız" ifadelerine de rastlanır (bkz Buhâri, Cizye, 6; Müslim, Vasiyye, 20; Dârimi, Siyer, 54) Hz Ömer, yahudi ve hristiyanları yalnız Hicaz'dan çıkarmakta yetinmiş, onların meselâ Arap yarımadasından sayılan Yemen'de oturmalarına müsaade etmiştir {ez-Zühayli, age, VI, 435-436)

Sürekli emânla İslâm Devletinin vatandaşlığına geçen Ehl-i kitap kimse zımmi sayılır ve zimmet haklarından yararlanır Hadiste şöyle buyurulur: "Eğer zimmet akdini kabul ederlerse, onlara bildir ki, müslümanların lehine olan haklar, onların da lehine; müslümanların üzerine olan vecibeler, onların da üzerindedir" (el-Kâsânı, Bedâyiu's-Sanâyi', VI, 280, VIII, 100; İbnü'l-Hümâm, age VI 248: İbn

Nüceym, el-Bahru'r-Râik, Kahire 1311, V, 81; Zeydân, age, s70)

İslâm ülkesine ticaret, elçilik, eğitim, turizm vb amaçlarla pasaportla gelen yabancı gayr-i müslimler (müste'min) de, dâru'l-İslam'da ikamet ettikleri sürece birtakım mâlî haklardan, aile, borçlar ve ticaret hukuku hükümlerinden yararlanırlar Prensip olarak, müste'minlerle zımmîlerin hak ve vecîbelerde eşit sayılması gerekirse de, sonuncular dâru'l-İslâm tebeası olmaları sebebiyle birtakım hak ve vecibelerde müste'minden ayrılırlar Bugün beşerî hukukta yabancıların hak ve görevleri devletler hukukuna dayanırken, dâru'l-İslâm'da bunların kaynağı İslâm devletinin iç hukuku, yani İslâm hukukudur (Zeydan, age, s73, 627)

Hamdi DÖNDÜREN

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.