Prof. Dr. Sinsi
|
Hevasını İlah Edinenler
Hevasını ilah edinenler
Kuran'da bahsedilen, insanların ilah edindikleri kavramlardan biri de "heva"dır Heva, 'nefsin arzu ve hevesleri, istek ve tutkuları' anlamına gelir Hevanın ilah edinilmesi de insanın kendi nefsinin isteklerini Allah'ın emir ve isteklerinden önde tutması ile olur Hevanın ilah edinilmesi gerçekte bütün müşriklerin içinde bulunduğu bir sapkınlıktır İster heykellere tapsın, ister cinlere tapsın, isterse başka kimselere ya da varlıklara tapsınlar, tüm şirk koşanlar aynı zamanda nefislerinin arzu ve emirlerini yerine getirmeye çalışırlar Ancak buraya kadar saydığımız putlara tapmayıp yalnızca hevasına tapan kimseler de günümüz toplumunda büyük bir çoğunluğu oluştururlar
Nefsin istekleri sınırsızdır ve bunların hepsinin tatmin edilmesini ister Bu nedenle de kişiyi Allah'ın sınırlarını aşmaya, Allah'ın emir ve yasaklarını çiğnemeye zorlar Kuran'da nefsin bu yönü vurgulanmış ve Hz Yusuf'un sözleriyle nefsin bu yönü şöyle açıklanmıştır:
"  Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir  " (Yusuf Suresi, 53)
Örneğin nefis çok zengin olmak, sınırsız mal, mülk ve servet elde etmek ister Bunu helal ve meşru yollardan elde etme imkanı yoksa, gayri meşru yolları tercih etmekten de çekinmez O yüzden nefis insana, bu arzusuna ulaşmak için hırsızlık yapmayı, sahtekarlıklar düzenlemeyi, insanların mallarını haksızlıkla yemeyi, malı yığıp biriktirmeyi, faiz almayı ve bunlara benzer yöntemleri kullanmayı emreder Oysa bunların tümü Allah'ın haram kıldığı fiillerdir Bir yandan da nefis insana malının bir bölümünü infak etmek, sadaka, zekat vermek gibi Allah'ın farz kıldığı ibadetlerden mümkün mertebe kaçınmayı, böylece malının eksilmesini önlemeyi telkin eder İman eden bir kimse Allah'ın emirlerine uyar ve haram kıldıklarından kaçınır Hevasını ilah edinen kimse ise bunun tersine, nefsinin emrine uyar, Allah'ın yasaklarını çiğner, emirlerini de yerine getirmez
Şehvet de nefsin sınırsız istek ve tutkuları arasındadır Nefis, zina yapmakta bir sakınca görmez hatta kişiyi buna zorlar Oysa zina müminlere haram kılınmıştır Allah'ın haram kıldığını bile bile kasıtlı olarak zina yapan ve bunda sakınca görmeyip pişman olmayan, tevbe etmeyen kimse açıkça hevasını ilah edinmiş, onu Allah'a şirk koşuyor demektir Bundan dolayıdır ki, bu tür kimseler ayette müşriklerle (yani putlara tapmayı din olarak benimsemiş kişilerle) bir sayılmıştır:
Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz Bu, mü'minlere haram kılınmıştır (Nur Suresi, 3)
Nefsin hevası, yani arzu ve tutkuları saymakla bitmeyeceği için bu örnekleri çoğaltmak da mümkündür Ama insan artık heva ve hevesine göre yaşamayı bir hayat şekli haline getirdiyse, nefsi, kendisini istediği yöne rahatlıkla yönlendirebiliyorsa, buna karşın bu kişi nefsiyle mücadele etme gayreti dahi göstermeden ona teslim oluyorsa, Allah'ın koyduğu sınırları nefsinin emriyle kolayca aşabiliyorsa bu kişi heva ve hevesini gerçekten ilah edinmiş demektir O artık kendi ilahına yani nefsine tapıyor, o ne derse onu yapıyor, onun emirlerinden dışarı çıkmıyor demektir İşte böyle bir kişinin bir müddet sonra diğer müşrikler gibi nefsinin esiri olması sebebiyle aklı ve basireti gider, vicdanı körelir, dolayısıyla hayvanlardan daha aşağı bir duruma düşer Nefislerini ilah edinenlerin bu durumu Kuran'da şöyle tarif edilir:
Kendi istek ve tutkularını (hevasını) ilah edineni gördün mü? Şimdi ona karşı sen mi vekil olacaksın? Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır, onlar yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar (Furkan Suresi, 43-44)
Hevasını ilah edinme günümüz toplumlarında en yaygın olan şirk türüdür Sosyeteden iş dünyasına, sıradan halktan sanat dünyasına kadar toplumun geniş bir kesimi büyük ölçüde Allah'tan, dinden habersiz, hırslarını, arzularını, tutkularını tatmin etmede sınır tanımayan ve bütün ömrünü bu uğurda harcayan bireylerden oluşmuştur Bu insanların yegane gayeleri, makam-mevki sahibi olmak, para ve mal peşinde koşup servet yığmak, nefislerinin her türlü isteğini sınırsızca tatmin edebilmektir Ama hemen eklemek gerekir ki para kazanmak, mal mülk sahibi olmak tek başına kötü bir alamet olarak algılanmamalıdır Yanlış olan insanın bunları yaparken nefsinin esiri olması, bunu tamamen nefsani bir tutkuya ve ihtirasa dönüştürmesi ve en önemlisi bunu yaparken Allah'ın koyduğu sınırlardan taviz vermesidir Yani müşriklikten kasıt, Allah'ın dinini yaşamaktansa, Allah'ın koyduğu emir ve yasakları uygulamaktansa nefsinin arzularını yerine getirmeyi tercih etmektir Bu tür insanların gözlerinin önünde sanki bir perde vardır Öyle ki kendilerini yaratanı, ne için yaratıldıklarını ve ahiretin varlığını düşünmezler Bu konumda olan insanların vicdanlarının ve şuurlarının kapandığı bir başka ayette şöyle bildirilir:
Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23)
Müşrikler akıl ve vicdan kullanmadıkları için belli temel gerçekler hakkında sağlıklı değerlendirme yapacak yetenekleri kaybolmuştur Din konusunda mantıklı düşünebilecek ve doğruyu bulabilecek anlayışları kalmamıştır Kuran'da Kehf kıssasında bahsi geçen, gözünü mal ve dünya hırsı bürümüş bahçe sahibinin Allah'ın kudreti ve ahiretin varlığı konusundaki anlayışsızlığı, şirk koşanların her devirde içine düştükleri akıl ve mantık zaafiyetini göstermesi açısından çok önemli bir örnektir Ayetlerde şöyle buyrulur:
Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine iki üzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık, ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik İki bağ da yemişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiçbir şeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fışkırtmıştık (İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: "Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm " Kendi nefsinin zalimi olarak bağına girdi: "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi "Kıyamet saatinin kopacağını da sanmıyorum Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım " (Kehf Suresi, 32-36)
Bu müşrik bahçe sahibinin durumu, dinden uzak, Allah'ı gereği gibi takdir edemeyen, ahirete inanmayan günümüz insanının durumunu çok özlü bir biçimde tarif etmektedir Bu tür insanlar sonsuza dek yok olma düşüncesinin korkunçluğuna karşı mutlu ve hoşnut olacaklarını umdukları bir öbür dünya anlayışına "ihtimal vererek" kendilerini teselli ederler Ama gerçek anlamda ölümden sonra yaşama yani ahirete iman etmedikleri için de hiçbir hazırlık yapmaz, bunun gereklerini yerine getirmezler
Burada önemli bir noktaya daha dikkat çekmekte yarar vardır Nefsin arzu ve istekleri, heves ve tutkuları sınırsızdır demiştik Bu durum yalnızca inkarcılar için geçerli değildir; müminlerin nefisleri de onlara kötülüğü emreder Allah insanları imtihan etmek ve kimin nefsinin emirlerine uyup da hevasını ilah edindiğini, kimin de nefsine hakim olup yalnızca Allah'ın emirlerini gözettiğini ortaya çıkarmak için nefiste böyle bir özellik yaratmıştır Hevalarını bu dünyada tatmin edebilmek için Allah'ın sınırlarını göz ardı eden müşrikler bu imtihanı kaybederler Ve nefislerini Allah'ın rızasına tercih etmelerinden dolayı sonsuz azaba mahkum olurlar Onların bu durumları Kuran'da şöyle anlatılır:
� (onlara şöyle denir "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azab ile cezalandırılacaksınız " (Ahkaf Suresi, 20)
Bu dünyada Allah'ın emirlerini herşeyden üstün tutan, nefislerinin emrettiği kötülüklere uymayan müminler ise ahirette, hem Allah'ın hoşnutluğuna, hem de bir mükafat olarak nefislerinin her türlü isteklerini meşru şekilde tatmin edebilecekleri cennetlere kavuşurlar Bu müjdeyi haber veren ayet şöyledir:
Onların etrafında altın tepsiler ve testilerle dolaşılır; orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin lezzet aldığı herşey var Ve siz orada süresiz kalacaksınız (Zuhruf Suresi, 71)
|