|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
cinselliği, doğru, korunmanın, kullanmanın, zinadan |
![]() |
Cinselliği Doğru Kullanmanın Ve Zinadan Korunmanın |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Cinselliği Doğru Kullanmanın Ve Zinadan Korunmanın7 ![]() Efendimiz, “Ey gençler topluluğu, evleniniz, gücünüz yetmezse oruç tutunuz; zira oruç günahlara karşı kalkandır” (Buhari, Savm 10) buyurur ![]() ![]() Bir genci nefsani istekleri gerçekten sıkıştırmaya başlamışsa, onun vakit geçirmeden evlenmesi tavsiye edilir ![]() ![]() ![]() Oruç da tutuyorum, ama nafile! Zira oruç günahlara karşı bir kalkandır ![]() ![]() Mesela insan, bütün gün aç durup da akşam vakti tıka basa karnını doyursa, sahurda da yine iftar vaktiyle yarışır gibi yemek yese bu insan, elbette ki oruçtan beklenen neticeyi elde edemeyecektir ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan normal vakitlerde de yeme ve içmesine dikkat etmelidir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bununla beraber bazı kimseler hususi mahiyette yaratıldıkları için beşeri arzuları çok yüksektir ![]() ![]() ![]() ![]() 8 ![]() Allah, insanı toplum içinde yaşayacak bir varlık olarak yaratmış ve onu hemcinslerinin arasına salmıştır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Önce şurası iyi bilinmelidir ki, bir fert, dalalet adına tahripkâr fikir ve gruplar karşısında tek başına kendisini koruyamaz ![]() ![]() Ayrıca, cemaat içinde bulunmanın getireceği feyizlerden, sağlayacağı avantaj ve lütuflardan da mahrum kalır ![]() ![]() Bu yüzdendir ki, sahabe devrinin o en kuvvetli, en iktidarlı ve meleklere parmak ısırtacak insanları bile cemaatleşme ve birlik teşkil etme lüzumunu duymuşlardı ![]() ![]() ![]() İyi arkadaş insanı cennete götürür Arkadaş, ama her arkadaş değil; iyi arkadaş seçeceğiz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Mesela öyle güzel arkadaşlarınız vardır ki, yanlarına gittiğiniz, atmosferlerine girdiğiniz zaman, bir Allah dostu ile diz dize gelmiş gibi kuvvet kazanır, aşkla, şevkle dolarsınız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İyi bir dostunuz mutlaka olsun ![]() ![]() Zahiren onun sözlerinde bir ekşilik ve iç burkuntusu duyabilirsiniz; fakat önemli olan işin neticesidir ![]() ![]() 9 ![]() “İlmiyle amil olmak” diye bir tabir vardır ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan, aklı, mantığı ve muhakemesiyle hususiyet arz eden bir varlık olduğu gibi, coşan gönlü, ürperen vicdanı, yaşaran gözleriyle de bir kalp, bir ruh ve bir duygular yumağıdır ![]() ![]() İnsan, yer yer içinde oluşan aysberglerin eritilmesine muhtaç olduğu gibi, manevi gıdasızlığını giderecek, manevi süt akıtan çeşmelere de şiddetli bir arzu ve istek duyar ![]() ![]() Bir yanda, çatlama noktasına kadar “anlatma” talim edilirken, diğer yanda da yine hadisin ifadesiyle “Ya öğreten ya öğrenen ya da dinleyen ol; dördüncüsü olma!” (Mecmeu’z-Zevâid, 1/122) tavsiyesinde bulunularak, iki uç âdeta bir noktada birleştirilmekte ve dikkat nazarları, yerinde anlatmaya, yerinde de dinlemeye çekilmektedir ![]() O halde insanın, yüreğini coşturup yumuşatacak, içindeki kararmış his ve duyguların kirini, pasını giderecek, onun ebedi âlemlere şevkini kamçılayacak, bu arada dinî, ilmî meselelerle fikir dünyasını aydınlatacak kişileri dinlemesi de, yine onun için ekmek kadar, hava kadar mühim bir ihtiyaçtır ![]() Bu sebeple insan, “Bunu biliyorum, bir daha neden dinleyeyim ki!” dememeli; nasıl yemek, içmek devamlı tekrar ediyor ve bıkmak şöyle dursun, bunlara daima ihtiyaç duyuluyor, öyle de, kalp ve ruhun gıdası sayılan, ayrıca şeytan ve günahların şerrinden de koruyucu rol oynayan nasihat ve sohbetleri dinlemek de, onun için belki bin kat daha lüzumlu bir ihtiyaçtır ![]() ![]() Bedenen hayatta olmasalar bile, hizmetleri ve yazmış oldukları eserleriyle yaşayan, bizlere iman ve ümit aşılayan Allah dostları büyük zatlar var ![]() ![]() ![]() Burada “Öyle eserler var, ama okumaya vakit bulamıyorum veya okusam da anlayamıyorum” ya da “Böyle büyüklerimiz var, ama onların sohbetlerine katılmak neredeyse imkânsız” diyebilirsiniz ![]() Ama şunu da unutmayın ![]() ![]() ![]() ![]() Dünya hayatını ilgilendiren bir sınav için nasıl aylarca, hatta yıllarca çalışıyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca günümüzde teknoloji o kadar gelişti ki, radyolar, CD çalarlar, walkmanler, ses kayıt cihazları vs ![]() ![]() 10 ![]() Meşguliyetsiz insan, günahlara açık bir hayat yaşar, dolayısıyla da şeytana fırsat vermiş olur ![]() ![]() Şeytan, daha ziyade tembel insanlara, tembellik içinde miskin miskin oturanlara hücum eder ![]() ![]() Ve yine o din, iman, vatan ve millete hizmet adına hiçbir şey yapmayan, din ve iman hizmetlerine karşı kapalı yaşayan fertlerle uğraşır ve onları baştan çıkarır ![]() ![]() Madem şeytan daha çok miskinlik, tembellik ve meşguliyetsizliğimizden istifade ediyor, boş durduğumuz sürece içimize uygun olmayan düşünceler, kuruntular atıyor, başka şeylerle meşgul olmayan hayalimizi kendi namına meşgul ediyor ve günahları düşündürüp günah işlemeye zorluyor; öyleyse biz de, daima meşguliyetle, aksiyonla, faaliyet ve hizmetle terlemekle şeytanın parmak sokabileceği yerleri doldurmalıyız ki, o da bizde umduğunu bulamasın ![]() İşleyen demir pas tutmaz; sürekli hareket eden, durmadan hak ve hakikati duyurma adına koşan bir insanın aynı zamanda hem bedeninde, hem de ruhunda bir zindelik, bir neşe olur, rızkı bereketlenir, aile yuvası da cennet köşelerinden bir köşe haline gelir ![]() Şunu da unutmayın, biz vefa gösterip, Allah’ın dinine omuz verdiğimiz sürece, Allah’ı her zaman bize karşı vefalı bulacağız ve O, bizi şeytanın vesveseleri ve nefsimizin arzularıyla baş başa bırakmayacaktır ![]() ![]() Şu şeker-şerbet söze bakın: “Siz bana karşı sözünüzde vefalı olun; Ben de size sözümde vefalı olayım ![]() ![]() 11 ![]() Zina ve fuhşa bulaşmamak için sizi tahrik edici ortamlardan, cinselliği teşvik eden yayınlarla muhatap olmaktan, özendirici hayal, bakış, konuşma gibi eylemlerden uzak durun ![]() Mesela bir çay içmek için okuduğunuz okulun kafesine gittiğinizi düşünelim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun dışında mesela çok lüzumlu olmadığı takdirde internete girmeyin ![]() ![]() ![]() Maalesef televizyonlarımız reklam veya diğer programlarda günün her saatinde şehevi duyguları tahrik edici yayınlarla dopdolu ![]() ![]() Günlük hayatımızda karşılaşabileceğimiz bu türlü ortamları daha da çoğaltabiliriz ![]() ![]() ![]() 12 ![]() İnsan, isteyerek veya istemeyerek müstehcen bir manzaraya bakabilir ![]() ![]() ![]() “Ben bittim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Aslında bu ifadeler şeytanın öldürücü darbelerinden en büyüğüdür ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hepimiz dünyaya günahsız ve masum olarak gözlerimizi açarız ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bakın Efendimiz bir hadislerinde ne buyuruyor: “Allah kulunun tövbesinden sonsuz derecede memnun olur, sevinç duyar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Biz günahlarla kirlenen kalbimizi tövbe silgisiyle temizleriz ![]() ![]() ![]() ![]() Bu sebeple günahlarda ısrarcı olmadan onu hemen temizleme çok ciddi önem arz ediyor ![]() ![]() ![]() Bununla beraber yine sürçüp kayabiliriz ![]() ![]() ![]() Her günahtan sonra bir iyilik yapın Bir de şunu hatırlatalım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gerek Rabbine karşı günah işleyen, gerekse bir insana haksız davranışta bulunan bir kimse, o günah ve hatanın arkasından pişmanlık duyarak sevaplı ameller işler, Kur’an ve imana yönelik hizmetlerini ve çalışmalarını arttırırsa günah zırhının düğmeleri teker teker çözülür, kısa zamanda o günahlardan kurtulur ![]() ![]() “Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz ![]() ![]() ![]() Günahlar, tövbe ve istiğfarla temizlenmelidir ![]() ![]() ![]() ![]() Günah, bir pas, bir leke ve bir kirdir; öyle ki, hadisin ifadesiyle, üst üste biriken lekeler, derhal tövbe ve istiğfarla temizlenmezse, kalbî hayatımızla Rabbimizin bize bakışı arasına girip O’ndan gelen tecellileri keser, rahmet esintilerini perdeler ve bizi inayetten mahrum bırakır ![]() ![]() İkinci olarak, kendini mahcup edecek bir günah işleyen insan, kimsenin bu günahı görmesini istemez ![]() ![]() ![]() Esasen günah, ısrar edildiği, zararsız bilindiği, tövbe ve istiğfar ile de temizlenmediği zaman günah olur ![]() ![]() ![]() ![]() 13 ![]() Dua, bir ibadettir ve kulluğun özüdür ![]() ![]() Peygamber efendilerimiz ve Allah dostlarının hayatlarına baktığımızda da duanın çok önemli olduğunu görürüz ![]() “Rabbimiz, biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan, muhakkak ziyana uğrayanlardan oluruz!” (Araf, 7/23) diyerek dua eden Hz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çünkü “ ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan, duaya muhtaçtır ![]() ![]() ![]() ![]() İnsan, karanlık gecelerde-gündüzlerde, yazda-kışta, dağda-ovada, köyde-şehirde, her nerede ve ne zaman olursa olsun daima kendisiyle beraber olan Âlemlerin Rabbi’ne muhtaçtır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günümüzde günahların çokluğu ile aramızdaki kuvvet dengesi yok denebilecek kadar zayıftır ![]() ![]() ![]() ![]() Onun için bizim, gerek gözümüzü ve gönlümüzü fuhuştan korumamız, gerek şahsi kemalatımız ve gerekse toplumun mükemmelleşmesi adına, tam bir teslimiyet içinde her şeyi O’na havale edip, yalnız O’na sığınmamız gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() İsterseniz şimdi gelin şu duaya hep birlikte gönlümüzün derinliklerinden gele gele âmin diyelim: Allah’ım! Gözümü, gönlümü, kalbimi, aklımı, elimi, belimi, ayağımı, dilimi, kulağımı haramdan, haram meyillerden, haram yönelişlerden koru! Gözlerimi ihanetten, elimi günahlardan, dilimi kötü sözlerden, gönlümü haram meyillerden, kalbimi günah arzularından, aklımı dalaletten, nefsimi isyandan, şirkten, küfürden muhafaza buyur! Beni kulluğuna kabul buyur! Günahlarımı bağışla! Bana merhamet et! Aklımıza, zihnimize, dimağımıza güç ve kuvvet ver! Kalbimizde iman lezzetini arttır! Bize dünyada ve âhirette hidayeti lütfet! Bizi dosdoğru yoldan ayırma! Haramların şerrinden, günahların çirkin yüzünden, şeytanın belalı vesvesesinden, nefsin kör hissiyatından, aklın cerbeze halinden, kuvve-i gadabiyenin vahşetinden, kuvve-i şeheviyenin dehşetinden cümlemizi muhafaza buyur! Âmin! 14 ![]() Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek ![]() ![]() ![]() Eğer sefahete harcasa, nasıl ki bir dakika öfke yüzünden bir katil, milyonlar dakika hapis cezasını çektirir; öyle de, gayr-ı meşru dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, ahiret sorumluluğundan ve kabir azabından ve geçip gitmesinden gelen üzüntülerden ve günahlardan ve dünyevi cezalardan başka, aynı lezzet içinde o lezzetten çok acılar olduğunu aklı başında her genç tecrübeyle tasdik eder ![]() Mesela, haram sevmekte, bir kıskançlık, ayrılık ve karşılık görmeme elemi gibi çok arızalarla o az ve küçük lezzet zehirli bir bal hükmüne geçer ![]() ![]() Elbette, çoğunlukla gençlerin gençliğinin yanlış şekilde kullanılmasından ve taşkınlıklarından ve gayr-ı meşru keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin ![]() Eğer istikamet dairesinde gitse, gençlik gayet şirin ve güzel Allah’ın bir nimeti ve tatlı ve kuvvetli bir hayır vasıtası olarak ahirette gayet parlak ve sonsuz bir gençlik netice vereceğini, başta Kur'an çok kesin ayetlerle olmak üzere bütün İlahî kitaplar ve fermanlar haber verip müjde ediyorlar ![]() Madem hakikat budur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gençliğin Cinsellik İmtihanı, M ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Cinselliği Doğru Kullanmanın Ve Zinadan Korunmanın |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Cinselliği Doğru Kullanmanın Ve Zinadan Korunmanın1 ![]() İsterseniz öncelikle gözlerimizi kapatıp hayal burağına binerek Allah Resulü’nün yaşadığı zamana, Asr-ı Saadet’e doğru yola koyulalım ![]() ![]() ![]() ![]() Cüleybib, Resul-i Ekrem’in (a ![]() ![]() ![]() ![]() Sahabiler onu böyle bir ifadeden dolayı “Sus! Sus!” diye susturmaya çalışıyorlar ![]() Ama İki Cihan Güneşi, onu “Hele şöyle gel!” diye yanına çağırıyor ![]() Cüleybib, Efendimizin yanına gelip oturuyor ![]() “Söyle bakalım ![]() “Canım feda olsun, hayır, olmam ![]() “Zaten hiç kimse annesiyle zina edilmesine razı olmaz ![]() “Uğrunda öleyim ya Resulallah! Hayır, istemem ![]() “Öyleyse hiç kimse kızıyla zina edilmesini istemez ![]() “Yoluna feda olayım, hayır, istemem ![]() “Hiçbir kimse, kız kardeşiyle zina edilmesini istemez ![]() “Canım feda olsun, hayır, kesinlikle ![]() “Halasıyla zina edilmesi hiç kimseyi memnun etmez ![]() “Uğrunda öleyim, hayır buna da razı olmam ![]() “Teyzesiyle zina edilmesine kimse razı olmaz ![]() Evet, bu konuşma ile akıl mantık planında Allah Resulü, Cüleybib’in aklını ikna eder ve onu doyurur ![]() “Allah’ım! Onun günahını bağışla, kalbini temizle ve namusunu muhafaza buyur ![]() Cüleybib, bu duadan sonra iffet abidesi haline gelmiştir ![]() ![]() ![]() ![]() Daha sonraları vuku bulan bir muharebede Cüleybib şehit düşer ![]() “Hiç eksiğiniz var mı?” Sahabe-i Kiram, “Yok ya Resulallah, hepimiz tamamız!” derler ![]() Ama Allah Resulü, “Benim bir eksiğim var” der ve Cüleybib’in başucuna gelir ![]() “Cüleybib benden, ben de Cüleybib’denim ![]() Ve Cüleybib bu payeye kavuşarak ötelere uçar ![]() ![]() Bu hadisenin bize verdiği mesaj nedir? Kendin için istemediğin bir şeyi başkası için de yapma! Zina yapmak isteyen insan bu düşünceyi hatırından hiç çıkarmamalı ![]() ![]() Çünkü Efendimizin ifadesiyle zina yaptığı insan mutlaka birisinin ya ablası veya abisi, amcası veya yengesi, teyzesi veya dayısı olacaktır ![]() ![]() Duygularımı kontrol edemiyorum! İşte size günümüzün günaha teşvik eden ortamından bunalan bir gencin maili ![]() “Ben 20 yaşında üniversite öğrencisiyim ![]() ![]() ![]() ![]() Bu ifadeler aslında sadece maili gönderen gence ait değil ![]() ![]() Öncelikle şunu söyleyelim ![]() ![]() ![]() Her bir erkek de karşı cinsine olan ilgisiyle bilinir ![]() ![]() ![]() Nasıl araba tutkunu bir insanın; bu hevesini karşılamak için hırsızlık yapıp araba çalıp tüm trafik kurallarını hiçe sayarak, sonra da kaza yaparak kendisi ve toplum için anarşiye yol açması büyük bir yanlışsa, hanımlara karşı aşırı ilgisi olan bir erkek de oyunu kurallarına göre oynamak durumundadır ![]() ![]() ![]() İşin içine namus, din, ahlak vb ![]() ![]() ![]() 2 ![]() Az önce Cüleybib’in iffet abidesi haline geldiğini söylemiştik ![]() ![]() Aynı zamanda mana büyüklerimiz meşru dairedeki zevk ve lezzetlere karşı istekli davranmanın yanı sıra, gayr-ı meşru arzu ve isteklere iradi olarak kapalı kalma tavrını da “iffet” kelimesiyle ifade etmişlerdir ![]() ![]() Bediüzzaman Hazretleri insanda üç temel duygunun bulunduğunu söylemiş; hakikatleri görüp, fayda ya da zarar getirecek şeyleri birbirinden ayırma melekesine “kuvve-i akliye”; kin, hiddet, kızgınlık ve atılganlık gibi hislerin kaynağı sayılan güce “kuvve-i gadabiye”; arzu, iştiha ve cismani hazların menşei kabul edilen duyguya da “kuvve-i şeheviye” demiştir ![]() Kuvve-i şeheviyenin, hayâ hissinden tamamen sıyrılarak her türlü cürmü işleyecek kadar kayıtsız kalma şeklindeki ifrat hâlini “fısk u fücur”; helal nimet ve lezzetlere karşı dahi hissiz ve hareketsiz kalma durumunu da “humûd” olarak isimlendirmiştir ![]() Kuvve-i şeheviye açısından istikamet ve itidal üzere bulunarak, meşru dairedeki zevk ve lezzetlere karşı istekli davranmanın yanı sıra, gayr-ı meşru arzu ve iştihalara iradi olarak kapalı kalma tavrını ise “iffet” kelimesiyle ifade etmiştir ![]() ![]() ![]() İffetime toz kondurmam! İffet, erkek ya da kadının her şeyden önce bedenini sahiplenmemesi, onun Hakiki Sahibi’nden kendisine bir emanet olduğunu kabul etmesi demektir ![]() ![]() ![]() İffetli insan şehvet duygusunu İlahi ilkelerle meşru ve helal yolda, izin dairesinde kullanır ![]() ![]() ![]() Kur’an-ı Kerim, iman edenlerin iffetli, hayalı ve edep yerlerini koruyan insanlar olduklarını dikkate vermiş (Mü’minun, 23/5-7), iffetli yaşamanın mükafatı olarak Allah’ın mağfiretini ve ahiret sürprizlerini müjdelemiş (Ahzap, 33/35), konunun önemine binaen kadınları ve erkekleri ayrı ayrı zikrederek bütün mü’minlere iffetli olmalarını ve iffetsizlik için bir giriş kapısı sayılan haram bakıştan kaçınmalarını emir buyurmuştur (Nur, 24/30-31) ![]() ![]() Hazreti Yusuf Aleyhisselam, vezirin hanımından gelen bir günah çağrısı karşısında “Ya Rabbi! Bu kadınların beni davet ettikleri o işten zindan daha iyidir” (Yusuf, 12/33) diyerek, iffetine toz kondurmaktansa senelerce hapiste yatmayı göze almış ve kıyamete kadar gelecek olan bütün ehl-i imana bir hayâ timsali olmuştur ![]() Cenab-ı Allah’ın, “İffet ve namusunu gerektiği gibi koruyan Meryem’i de an ![]() ![]() Öyle ki, temiz ve nezih bir atmosferde, iffetli ve şerefli bir şekilde yetişen Meryem validemiz, o paklardan pak mahiyetiyle adeta bedene bürünmüş iffet haline gelmiştir ![]() ![]() İffetin bu umumi manasını hatırda tutmakla beraber, onu daha geniş olarak ele almak da mümkündür ![]() ![]() ![]() ![]() Şeytanın zehirli oklarından bir ok Çarşı ve pazarda gözlerimize haramların girmesi daima muhtemeldir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ve yine buyuruyor: “Nazar (bakış) şeytanın zehirli oklarından bir oktur ![]() ![]() Ve sonra Rabbü’l-Alemin’e tercüman oluyor: “Kim onu Benim korkumdan dolayı terk ederse, kalbine öyle bir iman tatlılığı atarım ki, onun zevkini gönlünün derinliklerinde duyar ![]() Şeytanın bu zehirli oklarına karşı tavrını ortaya koyan ve her işte olduğu gibi, bu hususta da yine yakınlarından başlayan Efendimiz, bakınız ne yapıyor? Hacda, bir bineğin üzerinde Arafat’tan inerken, sağdan soldan geçen kadınlara gözü ilişmesin diye, bineğine aldığı amcası Hz ![]() ![]() ![]() İkinci olarak, mü’minlerin annesi Aişe validemizin ifadesiyle, kadınların erkeklerden ayrı ve yüzlerini dahi göstermeden geçip gittikleri bir dönemde Efendimiz, kendisi hakkında böyle bir şeyin asla düşünülemeyeceği yiğit amcasının oğlu Fazl’ın başını hem de kendi bineğindeyken sağa sola çeviriyor ![]() Ve bu hadise, Asr-ı Saadet’in o daima okşayıcı, nazarları, kalpleri yumuşatıcı, burcu burcu vahiy ve Cibril nefesi kokan ve daha dünyada iken ahireti ruhlara duyurup yaşatan hava ve ikliminde cereyan ediyor ![]() Bugün bile bir mescide girdiğimizde veya bir cemaatin huzuruna vardığımızda, istesek de fena hisler düşünemezken, böyle bir şeyin hiç de mümkün olmadığı bir durumda, nazarına başka hayaller girmesin, serseri bir ok gelip kalbini delmesin, içine günah tohumları serpilmesin diye, Fazl’ın yüzünün bir o yana, bir de bu yana çevrilmesini nasıl değerlendireceğiz? Bu hadisenin ifade ettiği mana şudur: Orman hiç yanmasın diye meseleyi kökten ele alıp, ormanda bir kibrit çöpüne dahi müsaade etmeme; ortada hiç savaş ihtimali yokken dahi, binlerce askerin bulunduğu karargâh içinde yine nöbeti aksatmama ve bir saniye olsun gözü yummama… Evet, haramlara, fuhşa, tecavüzlere, cinayetlere ve daha nelere nelere götürücü sebeplerin bütününü ortadan kaldırma… Belki bir gün yılan, çıyan sızar diye tüm delikleri kapama ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Canınız her sıkıldığında sokağa çıkmayın Canı sıkılan sokağa mı çıkmalı? Bu düşünce, şeytanın rahatlıkla içeriye sızıp çalışabileceği bir gedik ![]() ![]() ![]() ![]() Can sıkıntısı genelde, kalbin tatminsizliğinden, Allah ve Resulü ile münasebet kurulamayışından, ibadetlere bağlı olamamaktan, arkadaşsızlıktan, okuma ve tefekkür adına boş bulunmaktan, meşguliyetsizlikten, hizmet etmemekten kaynaklanır ![]() ![]() ![]() 3 ![]() Nefsin istek ve alışkanlıkları, insan için öldürücü birer zehir ve insanı aşağılara çeken ağırlıklar gibidir ![]() ![]() ![]() ![]() Efendimizin (a ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Binaenaleyh, iradenin hakkını ve kavgasını vererek, nefse ait beslenme musluklarını kısmak çok mühimdir ![]() ![]() ![]() ![]() Efendimizin, “Senin en büyük düşmanın, iki kaşın ortasındaki nefsindir” (Keşfü’l-Hafa, 413); bir muharebeden dönerken de, “Şimdi küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz” (Keşfü’l-Hafa, 1/511) buyurması ve yine Kur’an’da Yusuf Aleyhisselam’ın dilinden, “Muhakkak nefis kötülükleri emreder” (Yusuf, 12/53) sözünün nakledilmesi, ondan korkmamız ve karşısında daima uyanık olmamız hususunda bizim için önemli derslerdir ![]() ![]() 4 ![]() Her insan, her gün biraz daha tefekkür ve düşüncede derinleşerek, önümüze serilen kâinat kitabından tıpkı bir arı gibi marifet huzmeleri toplayıp Cenab-ı Hakk’ın gönderdiği nebiler ve velilerin açtığı geniş yolu takip etmelidir ![]() ![]() Vicdanımızın elinden düşmeyen Kitap ve Sünnet neşteri, bütün manevi yaralarımızı kesip atarken, asırlara göre değişen tedavi usulleriyle mürşit ve mücedditlerin eserleri, bu eserlerdeki ölümsüz hakikatler de, manevi yaralarımızı en kısa zamanda iyileştireceğinden şüphe duyulmayan birer ilaç, birer merhem gibi daima elimizin altında bulunmalı; tarif edilen ölçü ve prensipler dâhilinde öncelik sırası çok iyi ayarlanarak, bu eserler bıkma, usanma bilmeden ısrarla okunmalıdır ![]() İşte, kalp ve ruhta her gün yenilenmesi zaruri bu operasyondan sonradır ki, şeytanın hile ve oyunlarına karşı dayanıklılık kazanmış oluruz ![]() ![]() Kalp ve düşüncemizin istikamet ve canlılığı için Peygamber Efendimizin hayat-ı seniyyelerine, sahabe-i kiram, tabiin-i izam ve sırasıyla asırlara ışık tutan salih kimselerin hayatlarına ait tabloların okunması, dinlenmesi, mütalaa edilmesi ve hayatımıza bunlarla renk ve şevk katılması çok önemlidir ![]() ![]() Yalnızca kutlama manasına “anmak” veya haz duymak için değil, gerçekten onlar gibi olma düşüncesi ve iştiyakı içinde, heyecan dolu bir sine ile onların destansı hayatlarını okumak ve dinlemek ve neticede kendi hayatımızı onların hayatına göre ayarlamak, üzerinde titizlikle durulması gerekli bir husustur ![]() Kendinizi sorgulayın Tefekkür meselesine gelince, tefekkür hususunda Kur’an’da pek çok ayet bulabilirsiniz ![]() ![]() Efendimiz, bazen gece teheccüt vakti bu ayeti okuyup ağlar ve şöyle derdi: “Bu ayeti okuyup da tefekkür etmeyene yazıklar olsun ![]() ![]() ![]() Aslında buna nefis muhasebesi de diyebilirsiniz ![]() ![]() ![]() ![]() İşte her gün böylesi bir tefekkür iklimine yelken açarak, kendi nefsini sorgulayan bir insanın kazanacağı hassasiyeti bir düşünün ![]() ![]() ![]() Bu mekanizmaları yerleştirmek için neler yapılmalı? 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 ![]() ![]() ![]() ![]() 3 ![]() ![]() 4 ![]() ![]() ![]() 5 ![]() ![]() ![]() ![]() 6 ![]() ![]() ![]() 7 ![]() ![]() 5 ![]() Hayal, mantık ve güç sınırı tanımayan, zaman ve mekân kaydına tabi olmayan bir zihin faaliyetidir ![]() ![]() Mesela gözümüze çarpan herhangi bir görüntü, hayalimizde bir kısım resimler ve suretler meydana getirir ![]() ![]() ![]() Alnı secdeli bir sima gördüğümüzde, hayalimize sahabe-i kirama ait manalar ve tablolar akseder ve kendi kendimize bir kısım düşüncelere dalarız ![]() ![]() O yüzden hayali, hayır istikametinde kullanmak gerekir ![]() ![]() ![]() Böyle bir ruh ve şuur sayesinde, tek başımıza olmamıza rağmen, bu hayal etme bize öyle bir güç ve huzur verir ki, milyonların ağzıyla söyler, milyonların diliyle dua ederiz ![]() ![]() Hayal, şer ve günah istikametinde de kullanılabilir ![]() ![]() ![]() Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, şeytanın hayale attığı her sahnecik, her bir karecik, hayal kamerasında bir film halini alır; fuhuş zakkumlarına sebebiyet verir ![]() ![]() Bu sebeple insan, gerçekte fasık olmasa bile, hayali böyle günah düşünceleriyle işgal edildiğinden hayaliyle fasık olur ![]() ![]() Neyin atmosferinde, neyin tesirinde ve neyin manyetik sahası içindeysek, hayalimizde canlanacak resim ve suretler de, daha ziyade o türden olurlar ![]() Diyelim ki, üç gün aç kaldık; bu durumda, hayalen kuyumcu dükkânlarına veya uzay gemisine binip uzay yolculuğuna mı gidersiniz; yoksa bir testi su, bir somun ekmek, bir tabak yemek mi hayal edersiniz? Ameliyat masasına yatırılmış, kesilip biçilmeyi bekliyorsunuz; bu arada size tepsi tepsi baklavalardan söz ediyorlar; şimdi bu durumda neyi hayal edersiniz? Sinemadasınız veya internet siteleri arasında dolaşıyorsunuz ya da televizyonun önüne oturmuş, nefsin hoşuna giden ve sizi şehvete çağıran müstehcen manzaraları seyrediyorsunuz; o anda Kâbe’nin etrafındaki halkaları hayalinize aksettirmeniz mümkün olur mu? Öyleyse, Allah’a ait manaları hayal etmek isteyenler, bu manaların kaynaştığı yerlerde olmalı, böylesi insanlarla arkadaşlık etmelidir ![]() 6 ![]() Kâinatın Efendisi, lezzetleri acılaştıran ölümü çok hatırlamamızı istiyor ![]() ![]() Ölüm düşüncesi, insanın manevi damarlarında meydana gelebilecek ülfet ve vesveseyle birlikte, şeytanın süslü gösterdiği günah virüsünün ve benzeri mikropların en azından tesirlerini ve zararlarını giderecek bir antikor gibidir ![]() “Madem öleceğim ve öldükten sonra da hesaba çekileceğim; öyleyse, şu fani dünyanın elemli lezzetlerine kapılıp günah işlemenin ne manası var! Helal daire varken niye harama gideyim, ahiretimi karartacak müstehcen manzaralara niye bakayım?” düşüncesi içinde ölüm, bir yönüyle güçlü bir vazgeçirici, bir yönüyle de coşturucu bir tesire sahiptir ![]() Fakat, eğer manevi damarlarımız, antikorların hiç fayda temin etmeyeceği ölçüde günahlarla, dünyanın haram lezzetleri olan mikroplarla dolmuş ve artık vücudun her yanında bir hücre anarşisi meydana gelmiş ve ölüm antikorlarının bile tesir edemeyeceği bir duvar meydana gelmişse, o zaman ne ölüm, ne de ölüp gidenler ruhta hiç bir şey uyandırmayacak ve yakınlarımızın birer birer göçüp gidişi, bizde sadece bir kaç günlük geçici bir elem oluşturacaktır ![]() Sonra da, “Canım, ölenle ölünmez ki! Hepimizin yeri de orası; Allah iman, Kur’an nasip etsin!” şeklindeki klişeleşmiş teselli ve temennilerle bütün göz ve gönüller yeniden gaflete gömülüp gidecektir ![]() Niçin hatırlanmaz ölüm? Nefsin hoşuna giden pek çok haram lezzetleri acılaştırarak ağzın tadını kaçırdığı, keyfi bozduğu, insanı nefsani isteklerden vazgeçmeye, bir kısım bedenî haz ve alışkanlıklardan kopmaya zorladığı, dünyaya bakan yönüyle kalbi daralttığı ve düşünceyi buğulandırarak süslü, tozpembe dünyaları kararttığı içindir ki, ölüm hatırlanmak istenmez ![]() Ölüme sesleniyorum! Hayatını gençliğin kurtuluşuna adayan insanlık sevgisiyle dolu bir yürek bakınız ölümü nasıl değerlendiriyor: Ölümün alnından öperiz biz: “Sen ne mübarek arkadaş ve refakatçisin” deriz ölüme ![]() ![]() ![]() Bakma sana “soğuk yüz” dediklerine; sen bizim için, müjde çiçekleriyle kar gibi beyaz ve berraksın ![]() ![]() “Ayıran” da derler sana; fakat sen, aslında ebedi âlemlere göç etmiş binlerce ahbaba, dost ve yârana kavuşturansın ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sen ayıransın da; fakat elemli, sıkıntılı ve ayrılık hasreti yüklü şu dünya talimgâhından, hayatların en hası hakiki hayata geçiren bir terhis tezkeresisin! Sen, bizi Gönderen’e dönme anında, cismimizi nura boğacak bir ebed şerbetisin! Ve sen, bir son değil, sonun sonusun; sonsuzluğa eş ve baş olabilecek son bir sonsun ![]() ![]() ![]() Ölüm düşüncesi, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi hem caydırıcı, hem de teşvik edici yönleriyle bir yandan günahlarımız, mesuliyet hissimiz ve Rabbimize karşı yaptıklarımızdan hesap verme endişesiyle bizi iki büklüm ederken, bir yandan da ümit-korku münasebeti içinde kalbimizi hoplatıp bizi canlandırmakta, şahlandırmakta ve kalbimizle beraber duygularımız ve düşüncelerimizle beraber davranışlarımız üzerinde olumlu tesir icra etmektedir ![]() “Rabıta-ı mevt” denilen ölümü sürekli hatırlama ameliyesiyle, kabirleri ziyaret ve hastalarla sakatlardan ibret almakla –inşaallah– ülfetten kurtulmuş, iç gerilimimizi ve canlılığımızı muhafaza etmiş, fuhuş ortamından uzaklaşmış ve şeytan ve günahların zararından korunmuş oluruz ![]() |
![]() |
![]() |
|