Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
günahın, merkezi, nefis

Günahın Merkezi Nefis Mi?

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Günahın Merkezi Nefis Mi?





GÜNAHIN MERKEZİ NEFİS Mİ?

ALPEREN GÜRBÜZER

Hiç kimse evliya da olsa günahtan masum değildir
Günahın merkezi neresidir diye soru sorulsa verilecek cevap; hiç şüphesiz nefsdir Zakkum misali günahlar ruhumuza zehir etkisi yapıyor ve vücud sarayımızın temelini dinamitliyor Üstelik günah kirleri kendine bir oluk bularak solukladığımız manevi havayı zehirleyip diri kalbimizi öldürebiliyorda
Günah nefse hoş gelir gelmesine, amma velakin akibetimizi mahvettiği de bir gerçek Günahlarımız yüzünden başımıza gelmeyen musibet kalmaz, bütün olanlardan ibret almak bir yana bunun uyarı olduğunu bir türlü idrak edemeyizde
Allahü Teala, Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere koyarız(Nisa,31) buyuruyor O halde günah bataklığına batmamak, günah kirine bulaşmamak gerekiyor Günah işlemekte israr etmekle Hak Tealaya cürmüm ile geldim sana desek de neticei itibarıyla bir anlam kaybına yol açması kaçınılmaz Elbette günahını itiraf edeni Allah affedebilir, O’nun elbette rahmeti bol , merhameti sonsuz, ama sınırları zorlamamak en güzeli
Günahlar büyük ve küçük diye iki kategoride tasnif edilir İsmail Hakkı Bursevi(ks) bir eserinde on üç büyük günah sıralamış:
-Şirk,
-Haksız yere cinayet işlemek,
-Anne ve babaya asi olmak,
-Cihaddan kaçmak,
-Dinde olmayan bir şeyi göstermek ve itikad etmek, yani bidat işlemek
-Mescid-i Haramda küçükde olsa günah işlemek,
-İçki içmek,
-Fiili livatada bulunmak,
-İffetli kadınlara zina iftirasında bulunmak,
-Öksüz ve yetim malını haksız yere yemek,
-Yalancı şahitlikte bulunmak,
-Faize bulaşmak vs
Rasul-i Ekrem(sav); Günahına pişman olan Allah’ın rahmetini, kendini beğenen ise O’nun gazabını bekler buyuruyor Yine buyurdular ki; Günahlarından tevbe eden kimse günahı olmayan kimse gibidir(taberani)
Rasulüllah(sav);
Kıyamete yakın zina, faiz ve içki salgın hale gelir(Taberani)
Günahlarınız göğe dayanacak kadar kötülük işleseniz de sonra tevbe etseniz yine Allah tevbenizi kabül eder(İbn-i Mace)
Can boğaza dayanmadıkça Allah kulun tevbesini kabül eder Kul günahlarını koruyucu meleklere vücudunun azalarına ve yeryüzünde ki iz ve belirtilerine unutturur da kıyamet günü, günahlının hiç şahidi olmaksızın Allah’ın katına çıkar(Isfahani)
Cennetin sekiz kapısı var, yedisi kapalı ve biri güneş batışından doğuncaya kadar tevbe için açıktır(Taberani) buyurmakta
Hadisi Kudside de; Ululuk ridam, azimetde gömleğimdir Bunların birinde bana ortak çıkanı hiç aldırmadan belini kırarım buyuruyor Allah
Dünyada iken nefsine uyanlar kıyametin dehşetinden pişman olacaklar, öyle ki insanoğlu o gün şöyle der kendi kendine:
-Keşke ben toprak olsaydım(Nebe:40) diye
Kıyamet günü insanın ağzı mühürlenip, bütün azaları işlediği günahlara şahitlik edecek, o gün sadece doğruluğa geçit verilecek Nasıl ki; yılan yolda giderken kıvrım kıvrım akar ya, deliğine girerken de dosdoğru olmak zorunda ya, aynen öyle de huzuru ilahide de herşey dosdoğru yüzümüze karşı okunacak Orada eğriliğe, zıkzaklığa ve kıvrımlığa yer yok çünkü
Doğruluğun ve faziletlerin birincisi hikmet olup, dayanağı düşünmektir, ikincisi
iffettir ki, dayanağı şehvani arzulara engel olmaktır, üçüncüsü öfkeyi yenmek olup dayanağı sabretmektir, dördüncüsü de adalettir ki dayanağı psikolojik güçler arasında dengeyi kurabilmektır
Nefsin elinde oyuncak olmadan bu dünyada tercihe şayan, fazileti yakalamak esas olanıdır Allahın yüz rahmeti vardır sadece biri dünyaya inmiştir, doksandokuzu ise kıyamette Peygamberimizin ümmeti için saklanmıştır, yarın yevm-i kıyamette ise bu dünyadaki bir rahmet, ahirette doksandokuz rahmetle birleşip yine yüz rahmet olacak, İşte Nebiyyi Ekrem hürmetine bu rahmet deryası ümmet-i Muhammed’e Allah’ın ikramı olacak elbet
Artık ahir zaman , sona yaklaşılmıştır, Ümmet-i Muhammed nihayeti tıpkı mahşerdeki nefsi nefsi denilen anı andırıyor Bundan dolayı Gavs-ı Bilvanisi’ye bir sufi:
-Kurban cezbe yarım, vird yarım, hatme yarım, rabıta yarım neden? diye sorar
Gavs-ı Bilvanisi:
-Evet haklısın, hepsi gevşek, bizim ki idaredir, artık hidayet kalmamıştır, hidayeti amme’yi ancak Mehdi tamamlayacak diye buyurdular
Aile reisi çocuklarını can-ı yürekten seviyorsa onlara Kur’anı hatmettirmeli,
müslümanlığın şartlarını ezberletmeli İnsan sadece nefsini Allah’a çevirmesi yetmez, çoluk çocuğunu da hak yola çevirmesi kendisine vaciptir, onlarla ilgilenmezse mesuldür
Bir baba çocuğundan ta onbeş yaşına kadar sorumludur İnsan bunulada kalmayıp elinden geldiği kadar en küçük birimden büyük birime doğru etrafa nasihat etmeli, teşvikten geri durmamalı
Nefsi yenmenin yollarından biri de Saadat’ın ismini yaymaktır Çünkü onların ismi anıldıkça hem kendi gönlüne, hemde anılan yere rahmet yağar
Ömründen giden gitmiştir, bugüne bakmalı, geçmiş için yapılacak tek şey tevbe etmektir, son nefesimize kadar hayatımızın her anını değerlendirmeli, yüzümüzü Allah’a çevirmeli Allahü Teala; muhakkak nefis kötülüğü emredicidir(Yusuf:53)buyuruyor çünkü
Rasulüllah(sav); Her kim nefsiyle mücadele eder, nefsinin arkasından gitmezse o kimse keşif ve keramet sahibi olur mealine gelen hadisi şerifi okuyan bir kafir nefsinde tecrübe etmeye başlar, nefisle olan mücadelesi üç beş ya da yedi sene devam ettikten sonra bazı haller zuhur eder ve keşfi açılır Bu durumu müşahade eden müslümanlar; nasıl olurda bir kafir keramet sahibi olur diye taaccüb ederler, tehlikeyi gören İslam alimleri kafirin evine varıp yüzyüze görüşürler:
-Söyle bakalım sen neyaptında bu keşif ve keramete eriştin
Der ki:
-Ben peygamberinizin nefsine muhalefet edenin keşfi açılır manasına gelen hadisini
tecrübe ettim, ne olduysa ondan sonra oldu
Alim:
-Sana bir teklifimiz var, bakalım o zaman senin ne kadar samimi olduğunu anlamış
olacağız
Kafir:
-Söyle bakalım neymiş
Alim:
-Kelime-i Şehadeti kabül ediyor musun? Buna muhalefet var mı?
Kafir yaklaşık bir saat kadar düşünüp, nefsiyle mücadele eder, malum nefis iyi şeyler
istemez ve nihayet müslümanlıkla şerefleniyor
Hazret Muhammed Diyaüddin(ks); Ya Rabbi!, beni nefsin azgınlık zamanına bırakma
dedi Gerçekten de Onun işaret ettiği ve uzak kalmak istediği nefsin azgınlık döneminde yaşıyoruz Eskiden altı ayda veya senede bir şehre gidilebiliyordu Üstelikde o zamanda seyahatler yaya idi, ya da eşek sırtında geçerdi yolculuk, bu nedenle kimse göze alamazdı yurdundan dışarı çıkmayı Günümüzde ulaşım araçlarında korkunç gelişme, hız ve konfor nefsin azgınlaşmasını da sağladı beraberinde Bu yüzden nefisle mücadeleyi Allah Rasulü büyük cihad ilan etmiş
Birzamanlar medreseye devam eden iki arkadaş varmış biri seyyid, diğeri normal bir
talebe Medreseden ikiside icazet aldıktan sonra seyr-i süluk tahsiline başlarlar Seyyid olmayan halifelik bile alır, hatta Şeyhinde izin alıp memleketine gider Tabi bu durum seyyid olanı üzmüş, kendi kendine; benim günahım neydi de burada kalmaya mahmum kaldım, bir noksanım mı var diye kara kara düşünmeye başlamış, derken biraz ileride duran takva sahibi bir sufiye durumunu sormuş
Sufi cevaben:
-Sen seyyidsin, seyyidlik sende nefislik yapmış maalesef
Seyyid:
-Öyle ise ne yapayım ?
Sufi:
-Sabah olunca eşiğe başını koyarsın, Şeyh hanei saadetinden çıktığında üzerine bastığında nefsin kırılmış olur böylece
Seyyid denileni yapmış, Şeyh kapıyı açtığında ansızın ayağı takılınca;
- Kim o? diye seslenmiş
Seyyid:
-Kurban! köpeğiniz Ethem deyince,
Şeyh:
-Hadi git şimdi olgunlaştın, Allah sana mübarek etsin bu yolu, nihayet nefsini yendin ve böylece seyyid de halifelik alır
Gavs(ks) anlatıyor;
Bir zaman bir Şeyh vardı, Ramazan ayı idi çok muhteşem karşılanmış,
nefsine bakar ki kabarmış, hemen bir ekmek parçası çıkarıp yemeğe başlar ve kalabalğa doğru yürür, böylece nefsin mağrurlanmasına geçit vermez Böylece Peygamberimiz(sav)’in; Allah’ım beni kendi gözümde küçült, insanların gözünde büyük kıl duasının nefsinde tatbik etmiş Üstelik dinimizde seferde iken orucu yemeye ruhsat var olup, sonradan günün gününe kaza edilir
Bir sufi Seyrü sülukta en yüksek makam ve mertebelere erişse bile kendi nefsini Fravun’un nefsinden yüz derece aşağı görmelidir diye beyan etmiş Şah-ı Nakşibend Demek ki; nefsine kiymet veren seyri süluktan nasibini alamıyor O halde nefsimizi müdafadan sakınmak gerek Nefis kötü huyların mahalli bir latifedir(sır) çünkü
Yine bir başka misal; Şah-ı Hazne(ks) Gavs-ı Bilvanisi’ye yazdığı mektupta; insan nefsini kafirden aşağı görmelidir diye yazdığı çarpıcı ifadelerdir
Rasulüllah(sav); En faziletli amel nefse zor gelen ameldir der Şah-ı Hazne; yaptığım
her işte niyetimi Allah rızasına uygun olarak yapmadıkça o işi yapmam buyuruyor Her nefis ölümü tadacaktır(Ali imran 185) Peygamberimiz(sav); Ademoğlu günahkardır; günahkarların en hayırlıları ise tevbe edenlerdir(İbn Mace, Zühd, 30) buyuruyor
HzAli(kv) bile cennetle müjdelendiği halde; Keşke annem beni doğurmamış olsaydı diye eseflenmiştir Bundan dolayı nefsini tanıyan Rabbini tanır kelamı meşhurdur
Nefsin arzuları padişahları köle yaptığı gibi, Hz Yusuf gibilerinide sabri sayesinde
sultan edip melik yapar halka
Nefs ve şeytana karşı Peygamberimizin sünnetini ihya etmek; arkamızda uhud dağı
mesabesinde kale gibidir İnsanın Uhud dağı gibi bir dayanağı olduktan sonra ümitvarız
Öyle Peygamberler gelmiş ancak kedi nefsini hidayete erdirebilmiş, bazıları ancak
ailesini, bazıları çevresinin hidayetine vesile olmuş Mevlana Halidi Zülcenahayn(ks) dörtyüz halife kaldırmış, İmamı Rabbaninin oğlu da dörtbin tane halife yetiştirmiş, işte irşad bu, irşadları sayesinde kitleler hidayete vesile olmuşlarYol tek yol, on yol yok Önümüzde Allah ve Rasulünün takip ettiği çizgi var, yani rotamız sırati müsakimdir
Ölümle acizliğimiz ortaya çıkar, nefsin istekleri sonbulur çene kapamakla İşte ölümün
öldürücü en son etkisi nefsedir Nefis hayatta iken hep kötülüğü telkin eder hemde son deme kadar, ne vakit ölüm hak vaki oldu nefisde o an durulur
Nefis hayvani ve insani olmak üzere iki ana kategoride incelenir Kur’anda üçyüze
yakın yerde nefsden bahsedilir Nefsi tarif etmede kelimeler aciz kalıyor, onun gerçek manasına Arifler vakıf ancak Hayvani nefs mülk aleminden olup beşduyu ile sınırlı, hayvani nefs nuranileşirse emr alemine rücu eder, böylece yeni vatanı emr alemi olur, yani letaifler asıllarına terfi eder nefis billurlaşır adeta
Alemi mülkden olan toprak, su, ateş, hava nefsin sıfatlarından, bu sıfatlar zikirle
cilalanırsa insan-i nefse dönüşüm gerçekleşerek nefis ulviyet kazanır
Latifeler koma halinde ise anla ki hayvani nefs vücuda egemen, bir insanda tevazu,
özüyle sözü ile bir, haya, doğruluk vs gibi güzel hasletler baskınsa ruhunda ilahi aşk pırıltısı parlamış demektir ki, o zaman letaiflerin vücuda hakim olduğunu dile getirebiliriz
Nefse itaat esaret, kalbe itaat ise hürriyettir Haram işlerde kalp ölür, karanlığa
gark olur çünkü Köleliğe kapı açan elemanlara örnekverecek olursak:
-Nefse itaat,
-Şeytana itaat,
-Allahtan gayri dünyevi sebeplere itaat,
-Dünyalık için kula itaat,
-Maddeye itaat vsdir Ama nereye kadar bu sahte itaatler? Oysa özgürlük beratı
Allah’a kul olmaktan geçer İmandan sonra namazı muhafaza, namazdan sonra büyük günahlardan el çekmek, daha sonra da adım adım diğer farzları yerine getirmekle ısındırmalı nefsimizi
Velhasıl nefsini islah etmeyen kurtuluşa eremez


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.