Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adım, iklimine, ilk, maneviyat

Maneviyat İklimine İlk Adım

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Maneviyat İklimine İlk Adım




İnsan iki alemi bünyesinde birleştirir Madde ve mana alemi


Her bir alemin kendisine has rızkı ve hayat şekli vardır


Maddî rızıklar gibi manevî rızıklar da kullara bir vesile ile ulaştırılır


Allahu Teala'nın dünya hayatında hükmü böyle cerayan eder


Maddi rızıkları biliyoruz


Manevî rızıkların başında iman, hidayet, ilim, ilahi muhabbet, zikir, nur ve feyiz gelmektedir


Kalbin, ruhun, nefsin, aklın, sırrın, vicdanın alması gereken manevî rızıklar vardır


Ayrıca bu manevî cevherlerin ayrı ayrı vazifeleri vardır Çünkü insanın bir yönü mülk aleminin şartlarına göre yaratılmıştır Diğer yönü ise melekût aleminin özelliklerini taşır


Mülk alemi, dünya ve içindeki hayat şartlarıdır Yani beş duyu ile yaşadığımız alemdir


Melekût alemi, gözle görülmeyen gayb ve sır alemidir


Melekler, gökler, ruhlar, Arş-ı Azam, Kürsi ve Yüce Allah'ın gözlerden gizlediği diğer alemler melekût alemini oluşturur


Bedenimiz mülk, kalbimiz melekut alemiyle irtibat kurmak için bize verilmiştir


İnsan kalbi, Yüce Allah ile irtibat kurmak için yaratılmıştır


İnsan, kalbi ile gayb alemine adım atabilir


Ruhu ile o alemde dolaşabilir


İnsan özel bir terbiye ile meleklerin arasına girebilir Yüce Allah'ın huzurunda sevilip kabul görebilir


İnsan oğlu, bedeniyle yerde, ruhu ve kalbiyle gökte bulunabilir


Kısaca insan kendisini aşabilir ve Yüce Rabbine ulaşabilir


O'nun varlığını sadece nakil ve akılla değil, kalbi, ruhu, vicdanı, sırrı ve diğer latifeleriyle anlayabilir


Buna arifler müşahede derler, vuslat ismini verirler


Resûlullah Efendimiz (sav) kalbin bu derece ilim, irfan ve nura ulaşmasını "İhsan hâli" diye tanıtır


Bu hâli biz de yaşayabiliriz


Çünkü erkek-kadın her insan onlara davet edilmiştir


Kısaca Yüce Rabbimiz: "Benden geldiniz, bana döneceksiniz Siz benden vazgeçip nereye giriyorsunuz? Bana gelin, cennetime koşun!" diyor, dostlarını bekliyor


Bu davete uyup o yola çıkanlara ne mutlu Çünkü onlar ölmeyen bir dosta ve ölümsüz bir dostluğa doğru gidiyorlar


Allah dostluğu bu maneviyat iklimine adım atmakla başlıyor


Her şey bu ilk adıma bağlıdır İlk adım da iradeye Bundan sonrası Yüce Allah'ın takdirine kalır


Maddi-manevî bütün rızıklar Yüce Allah'ın elindedir Kimse yarın ne yiyeceğini bilmediği gibi, manevî hal olarak neye ulaşacağını da bilmez Ancak rızkımızı aramak ve hayırlı rızık istemek dinimizin emridir


Bu nur iklimine adım atmaya ve orada kalp ayağı ile yolculuk yapmaya arifler "seyr-u sülük" ismini verirler Manası, sevgi ve iradeyle Yüce Allah'a gitmektir


Bu yola girene mürid denir Mürid, Allah rızasını isteyen kimse demektir Yolun rehberine mürşid denir


Bu mürşid, Yüce Allah'ın halifesi ve şahididir Elinden tutanı Yüce Allah'a götürür


Bu yolda müride gelecek manevî rızıklar onun vasıtasıyla gelir Bunun nasıl gerçekleştiğini büyük arif Şihabüddin Sühreverdî (ks) şöyle belirtir:


"Bir mürid hak yolunda kamil mürşide intisab edince, onun manevî tasarrufu altına girmiş olur Bu şekilde onunla hukuku başlar Artık mürşitten terbiye ve edep alır


Mürşidin kalbi müridin kalbini feyiz ile besler ve destekler Bu tıpkı bir lambanın aradaki fitil yoluyla kandilden gaz yağı çekip ışık vermesine benzer Aynı şekilde mürid mürşidine bağlı olduğu sürece onun kalbinden nur çeker, feyiz alır Mürşitte bulunan manevî hâller, müridin onunla sohbeti ve kabiliyeti nisbetinde kendisine geçer


Kalp yoluyla feyiz alış verişi bazı şartlara bağlıdır


Önce mürid sadık ve samimi olmalıdır Sonra kendi iradesini ve nefsin boş arzularını bir kenara bırakıp bütünüyle mürşidin iradesine teslim olmalıdır Bu teslimiyet olmazsa mürşid, müritte tasarruf edemez, ona feyiz veremez Bu teslimiyet terbiye için ilk basamaktır


Bu teslimiyet sayesinde mürid ile mürşidi arasında ruhî bir bağlantı oluşur


Mürid mürşidinin bir parçası durumuna gelir Sonra mürşid müridi bir derece ilerletir ve her şeyi ile Yüce Allah'a teslim olma makamına çıkarır


Artık mürid, daha önce mürşidinden ilim ve feyiz aldığı gibi, bu makamda doğrudan Yüce Allah'tan ilim, nur ve feyiz almaya başlar Kamil mürşidin rehberliği ile bunu yapabilecek hâle gelir


Bütün bu hayırların temeli teslimiyet, sohbet ve mürşidin nazarlarıdır İntisab bunun başlangıcıdır" (Sühreverdî, Avarifü'l-Mearif, 96 (Terc:120))


Mürşid bu işte kendi başına hareket etmez Mür-şid, irşad işinde Resûlullah (as) Efendimizin vekilidir Onun rehberi ve destekçisi de Hz Peygamber'dir (sav) Bunu İmam Sühreverdî (ks) şöyle ifade eder:


"Manevî terbiyede mürşidin eli Resûlullah (as) Efendimizin eli yerindedir Çünkü mürşid, irşad işinde Hz Peygamberin varisi ve vekilidir, onun işini yürütmektedir Bundan dolayı müridin mürşidine teslimiyeti aslında Allah ve Resulü için bir teslimiyettir Şu ayet buna işaret eder:


"Resulüm! Sana bey'at edenler, şüphesiz Allah'a bey'at etmiş olurlar Allah'ın eli onların elleri üstündedir


Artık kim verdiği sözü bozarsa, kendi aleyhine bozmuş olur Kim de verdiği söze vefa gösterirse, Allah ona büyük bir ecir verecektir" (Fetih 48/10)


Mürşid müridin önünde duran bir örnektir; o aynı zamanda bir ayna görevi yapar Mürid ona bakarak Allahu Teala'nın ve Resulünün (sav) razı olduğu şeyleri görüp anlamaya çalışır


Mürid, din veya dünyası ile ilgili mühim işlerini mürşidine açarak çözmelidir Mürid, mürşidiyle hallettiği şeyleri mürşidinin de Allahu Teala'ya danışarak hallettiğine inanmalıdır Böyle bir durumda müridin kendisine durumunu arz ettiği gibi, mürşid de meselenin halli için Allahu Teala'ya yönelir


Mürşid müridin işlerinde nefsinin keyfine göre tasarrufta bulunmaz Çünkü mürid onun yanında Allahu Teala'nın bir emanetidir Mürşid kendisinin, dinî ve dünyevî mühim işleri için Allahu Teala'dan yardım istediği gibi, müridin işlerini çözerken de yardım ister(Sühreverdî, Avarif, 98 (Terc:123))


Mürşid nur ve nazar sahibidir


Onda derin basiretiyle müridlerinin iç alemine vakıf olma gücü vardır


Mürşid Yüce Allah'ın kendisine verdiği bu feraset nuruyla müridin kalbine yönelir ve ona din ve dünya işlerinde kendisi için en uygun olanı emreder


Müridlerin kabiliyetlerinin değişik olmasından dolayı, onları Hak yoluna davet de değişik şekillerde olur


Bunu kamil mürşid bilir" (Sührevedî, Avarif, 99 (Terc:124-125))


Nakşibendî yolunun büyüklerinden İmam Rabbani (ks), maneviyat yolcusunun bu yolda neye muhtaç olduğunu şöyle ifade eder:


"Hakikaten dini yaşamak ve şeriata uygun amel etmek, ehl-i sünnet ve'l-cemaat yoluna girmeye bağlıdır


Veliler kurtuluş fırkasını temsil ederler


Bu büyüklere tabi olmadan kurtuluş çok zordur


Bunların davet ettiği hak yola uymadan kimse felaha eremez Akla, nakle ve keşfe dayalı deliller bunu ispat etmiştir Bu gerçek hiç değişmez


Bütün hâl ve hayatları sırat-ı müstakim olan bu zatların takip ettiği edep yolundan azıcık olsun uzaklaşan kimselere yanaşmamalıdır Böyle kimselerin sohbeti insan için öldürücü bir zehir gibidir Onlardan sakınmalıdır" (İmam Rabbani, Mektubat, I, 213 Mektup)


"Mürşid elinde seyr-u sülük yapmaktan gaye, nefsin kötü huylarını temizlemektir Ancak o zaman Yüce Allah'a güzel kulluk yapmak mümkün olur" (İmam Rabbanî, age, I, 35 Mektup)


Yine bu büyük veli der ki:


"Mürşidin müride faydası bir anlık değildir


Manevî terbiye ve feyiz alış verişi devamlıdır


Manen kuvvetli olan mürşidin kalbi, kendisine yönelen zayıf kalpli müridi devamlı destekler Mürid zamanla mürşidinin boyasıyla boyanır, onun güzel halleri ile hailenin


Bu, müridin mürşidine muhabbetine bağlıdır


İrşat kutbu olan zat güneş gibidir Kendisine yönelen herkese fayda verir Yüce Allah onu özel olarak hazırlamış, insanlık için bir feyiz güneşi yapmış ve kullarının istifadesine sunmuştur


Onu inkar ve reddederek kimse ilahi feyze ulaşamaz Ona yönelen kimseler de Allah'ın rahmetinden mahrum olmaz


Bir kimse, irşat kutbu olan Allah dostunu inkar ederse veya ona eli ve diliyle eziyet verirse, bu inkar ve eziyet onun zararına olur Bu kimse hidayetin güzelliklerine ulaşamaz O, çokça zikir ve ibadet ehli olsa da, bu inkarı yüzünden hidayetin hakikatine ulaşmaktan mahrum olur


Ancak bu kutba kalbi ile muhabbet besleyip samimi olarak kendisine yönelen kimseler, her ne kadar Allah'ın zikir ve taatında geri olsalar bile, yalnız bu sevgileri sebebiyle kendilerine hidayet ve irşat nuru ulaşır Anlayana bu kadarı yeter" (İmam Rabbanî, Mektubat, I, 260)





Gönül Dostlarının Cemiyeti Islahı

Dilaver Selvi

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.