Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
mezardakilerin, olduklari, pisman, seyler

Mezardakilerin Pisman Olduklari Seyler !

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mezardakilerin Pisman Olduklari Seyler !




Mezardakilerin pisman olduklari seyler icin dunyadakiller birbirlerini yiyorlar


Eyvah! bize yazıklar olsun
diyeceğimiz günler yakındır

Dünyaya geri dönmeyi çok istiyorum, ama ailemi, yakınları, dünyayı özlediğim için değil Dünyanın ne büyük nimet, ne ele geçmez fırsat olduğunu burada anladım Şimdi dünyaya dönsem, insanları uyarırım, ne büyük bir fırsatı kaçırmakta olduklarını onlara gece gündüz anlatırım

"(Sizden önce) Kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturdunuz Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu Ve size misaller de verdik" (14/45)

Burada tehir yoktur, işinize gelmeyince tehir edelim, bunu dünyada düşünecektiniz Ben size muhtaç değilim, benim hiçbir şeye de ihtiyacım yok, sizin için, sizin iyiliğiniz için yüz dört kitap indirdim Çok sayıda peygamber gönderdim Bütün bunları niçin yaptım, sizin için yaptım İndirilen kitapları, gönderilen peygamberleri tanımadınız, beni dinlemediniz Şimdi de siz dinlenmeyeceksiniz

Bütün bunlar niçin anlatılıyor? "İbret almamız için" anlatılıyor İbret alalım, ölüm her an kapımızı çalabilir Madem ki; ölüm kapımızı her an çalabilir, onun için karşımıza çıkacak olan bir vakaya karşı da hazırlıklı olmamız lazım Ölüme hazır olmamız, Allah–u Teala'nın emir ve yasaklarına riayet etmekle olur

İnsan o kadar cahildir ki; kendisini ebedi kurtuluşa erdirecek emir ve yasaklara riayet etmek varken, dünyanın heva ve hevesine uyarak, esas maksadına ulaşmaktan aciz kalıyor
Kaybedenler vardır ki; çok büyük kayıptadırlar ama bunun farkında değiller Kazananlarda çok büyük kazançtadırlar, onlar da ne kadar büyük kazançta olduklarını bilemezler

Evliyaullah'dan bir zat vardı, Ebu Aliyyid Dekkak Kuddise Sırruhu Hazretleri Bu zat vefat ettikten sonra büyüklerden biri tarafından rüyada görülür Rüyada gören Ebu Aliyyid Dekkak ile karşılaşır O da ne! Dekkak ağlıyor Hem de ne ağlama Yanına yaklaşır ve sorar:

"Ya Mevlana niçin ağlıyorsun?"

"Ben ağlamayayım da ne yapayım"

"Pişmanlık, özlem, dünyadan ayrıldığın için mi ağlıyorsun? Geri gönderseler gelir misin?"
"Dünyaya geri dönmeyi çok istiyorum, ama ailemi, yakınları, dünyayı özlediğim için değil Dünyanın ne büyük nimet, ne ele geçmez fırsat olduğunu burada anladım Şimdi dünyaya dönsem, bir an dahi durmam ve bütün insanları uyarırım, ne büyük bir fırsatı kaçırmakta olduklarını onlara gece gündüz anlatırım"
Duymak ayrıdır, görmek ayrıdır İkisinin arasında çok fark vardır Bir Allah dostu, Ahiret hayatında gerçeği gördükten sonra düşüncesi çok daha farklı oldu Bizde öleceğiz, en büyük hakikati göreceğiz ve o zaman bizde pişman olacağız

Diyeceğiz ki; ne yaptık da İslam davasına daha fazla sarılmadık Daha çok okumadık, okutmadık, anlatmadık, tebliğ yapmadık diye çok pişman olacağız
"(Resulüm) Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve hüzün iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir"(19/39)
Ayette "pişmanlık günü" geçiyor Demek ki O büyük günün bir adı da pişmanlık günüymüş Pişmanlık günü olmasının sebebi şudur: İyiliği, hayır ve hasenatı olanlar yaptıklarının karşılığını bulunca diyecekler ki:
"Nasıl oldu da daha çok çalışmadık, daha gayret göstermedik" İyilik, güzellik yapmayanlar yani kaybedenler de, yaptıklarının karşılığını görünce diyecekler ki:
"Eyvahlar olsun bize Biz şu kazananların içinde bulunmamıza rağmen, onlar gibi yapmadık, onlarla alay ettik, yaptıklarını küçümsedik, kibir ve gururumuzdan hiçbir şey yapmadık…"

Rabbimiz kullarının başına gelecekleri bildiği için aşağıda yazacağımız ayet–i kerimelerde bizleri bakın nasıl uyarmaktadır
"Size azap gelip çatmadan önce Rabbinize dönün, O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez"(39/54)

Ben sizi uyarıyorum, eğer benim uyarımı dikkate almazsanız, sonra benden yardımda beklemeyin Hemen sonrasında ayet–i celilede de:

"Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmezden önce, Rabbinizden size indirilen en güzeline (Kur'an'a) tabi olun" (39/55)

Bu ölüm öyle bir şeydir ki; bir anda meydana geliyor, farkına bile varamıyorsunuz Ansızın meydana gelmeden Kur'an'ın hükümlerine sarılın
"Kişinin: Allah'a karşı aşırı gitmeden dolayı bana yazıklar olsun! Gerçekten ben alay edenlerdendim (diyeceği günden sakının)!" (39/56)

Bu öyle bir gündür ki; kişi o gün dövünecektir, ben ne yaptım da bu durumlara düştüm, ah bir daha geri dönmek olsa da geri dönüp kendimi kurtaracak ameller işlesem
"Veya: Allah bana hidayet verseydi, elbette sakınanlardan olurdum, diyeceği, yahut azabı gördüğünüzde: Keşke benim için bir kez (dönmeye) imkan bulunsa da iyilerden olsam! Diyeceği günden sakının"(39/57–58)

O gün pişmanlığın faydası yoktur Çünkü Rabbimizin kesinleşmiş hükmü ile karşı karşıya kalacağız Geri dönmek yoktur Nihayet orada pişman olanlara son söz söylenecektir:
"Hayır (dönemeyeceksin)! Ayetlerim sana gelmişti de sen onları yalanlamış, büyüklük taslamış ve inkârcılardan olmuştun" (39/59)

Yediğine bak!
Nereden geldi
önüne bu yemekler?

"İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!"(75/36)
Rabbimiz ayet–i celile de, insanın bu dünyada başı boş olmadığını, istediği gibi hareket edemeyeceğini haber veriyor Bana kimse karışamaz, ben istediğim gibi işler yaparım diyemez Şunu çok iyi bilmek gerekir ki; zerrelerden kürreler kadar bütün mahlukatın yoktan var eden bir yaratıcı var Bu yaratıcı, her şeyin Rabbi, yoktan var edicisidir Rabbimiz birdir, ortağı ve benzeri yoktur, Her an ve her halde bizimle, bütün mahlukatının en küçük zerresine varıncaya kadar beraberdir Onun için mekan söz konusu değildir, mekandan münezzehtir
"…Nerede olsanız, O sizinle beraberdir Allah yaptıklarınızı görür"(57/4)
Madem ki durum bu, o halde ne yapmamız lazım? Yapacağımız iş bir tanedir, oda Kur'an hükümlerine göre yaşamak

Bir başka ayet–i celidede Rabbimiz bakın ne buyuruyor:
"İnsan, yediğine bir baksın!" (80/24)

Ne büyük bir haber Hele şöyle bir düşünün bakalım, yediklerinizi iyice bir düşünün Nerden geliyor, şu yediğimiz yemekler, ağzımıza koyup midemize indirdiğimiz nimetler nereden, nasıl geliyor? Yediğiniz yemeğe bakın derken, 'biz bakmıyor muyuz?' diyorsunuz Elbette bakıyorsunuz, bakmazsanız zaten ağzınıza götüremezsiniz Rabbimiz öyle bakmaktan bahsetmiyor, öyle bir kakın ki;bu yemeği önünüze kim getirdi
Önünde duran bunca nimet, çeşit çeşit yemekler meyveler Her birinin rengi başka, tadı başka şekli şemali başka Bütün bunları çeşit çeşit farklı farklı kim yarattı? Kim yarattı ve önüne kim getirdi?
Bu yiyeceklerin, kimisi bir memleketten, bir kısmı bir başka memleketten Hatta başka ülkelerden bile geleni var Geldikleri yerler farklı farklı, kilometrelerce uzaklardan gelen bu yiyecekler, yollarını şaşırmadan senin önüne nasıl geldi? Önüne gelenler, senin için takdir edilmiş, yetiştiği memleketten sana diye yola çıkmışlar, onlara öyle bir görev verilmiş ki, ne yollarını şaşırmışlar, nede zamanından erken yada geç gelmişler
O yiyecekler sana gelene kadar kimlerin önünden geçmedi ki, hiçbiri onlara bir şey yapamadı Çünkü Mevla'mız onları sana ayırmış, sana yazmış Başkalarının ona müdahale etmeleri mümkün değildir
Burada ki bir incelikte; bu kadar uzak ve değişik memleketlerden önüne kadar gelen yiyecekler, hiç şaşırmadan önüne gelebiliyorsa, bu demektir ki, Rabbimiz her şeyin takdirini ezelde yapmış Madem ki; neyi yeyip içeceğiz, ezelde takdir edilmiş o zaman rızık için bunca endişe niye?
Geçmiş büyüklerden birine sormuşlar ki:
"İnsan yemek yerken, uvuzları bir işle meşgul oluyor, kalbi ne ile meşgul oluyor?" Tek kelimelik bir cevap verir:
"Zikrulah"

Burada anlatılmak istenen Zikrullah, ismi celileleri zikretmek değildir Burada yapılacak zikir, bu yemeklerin önümüze nasıl geldiğini düşünmek, bu düşünce içinde tefekkür etmektir Şöyle bir düşünün bakalım Bütün dünya bir araya gelse bir buğday tanesi yaratabilir mi? Yaratılamaz O halde bir buğday tanesi yaratmaktan aciz olan insan! Buğday tanesini yaratana teslim ol
O alemlerin Rabbi, sıcağı soğuğu yaratmıştır Rüzgarları yaratmış, rüzgara görevini vermiş Rüzgarlar hem tohumlama yapar, hem de bulutları sevk eder İstenilen yere sevk edilen bulutlar oraya yağmurlarını bırakır Yağmur yiyen toprak bereketlenir, ekilen tohumlar toprakta hayat bulur Bütün bunları yapan Allah Teala'dır
Önüne gelen bir yiyecek, oraya gelene kadar başından neler geçmedi, hangi safhalardan geçti Rüzgardan, yağmura, topraktaki sıcaklığa, soğukluğa, tohumdan toprağa, topraktan çıkmaya kadar Sonra ekilip biçildi ve senin önüne geldi

İşte bunları düşünerek yemek yendiği zaman, kalp zikrullahtadır Bunun adı bir başka ifade ile tefekkürdür Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdular:
"Bir saat tefekkür etmek bir sene ibadet etmekten daha hayırlıdır"

alıntı



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.