Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
getirdiği, günahın, kötü, sonuçlar

Günahın Getirdiği Kötü Sonuçlar

Eski 08-01-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Günahın Getirdiği Kötü Sonuçlar




Günah işlemekte kötü netice olarak, taattan mahrumiyet, hizmetin tadını yitirmek ve Mevlâ’nın gazabından başka hiç bir şey olmasaydı, bunlar insana en büyük ceza olarak kafi gelirdi Nitekim Vuheyb b el-Verd’e: “Günah işleyen ibadet ve tattan tat alır mı?” diye sorulunca: “Hayır, günaha niyetlenen de taattan tat alamaz,” demiştir Bunun için Allah Teala, Hz Yahya’ya (as) “Seyyid” ismini vermiştir Çünkü o, hiçbir günaha niyetlenmemiştir Şu halde seyyidliğin (gerçek efendiliğin) alameti, günaha niyetlenmemektir Herkesin şerefi günahlara karşı gönlünün durumuyla ölçülür Demek ki, günahlara niyetlenmeyen kimse gerçek efendidir

Bir haberde şöyle buyurulmuştur:



“Kim şöhret elbisesi giyerse (bazı rivayetlerde) kim (üzerindeki) palto (ve benzeri giysisine) bakıp (insanlara karşı) kibirlenirse, Allah katında sevgili bir kimse olsa da Allahu Teala ondan yüz çevirir”(Ebû Davud, Libas, 4; İbn Mace, Libas, 24; Ahmed b Hanbel, Müsned, II, 92, 139; Beyhakî, Şuabu’l-İman, No: 6230 (Biraz farklı lafızla), Ebu Nuaym, Hilye, lV, 190-191)


Nasıl böyle olmasın ki ilâhî emirlere muhalefette, Hakk’tan uzaklık, (kalpte) soğukluk ve hizmetten geri kalma mevcuttur


Bir haberde nakledildiğine göre, Adem (as) yasak ağaçtan yediği zaman, bedenindeki elbiseler üzerinden uçtu gitti, avret yerleri açıldı, başındaki taç ve alnındaki süs üzerinde durmaktan haya ettiler Bunun üzerine Cebrail (as) gelip başından tacı, Mikail (as) da alnındaki süsü çözüp aldı Adem ile Havva’ya arşın üstünden: “Huzurumdan (aşağı-yeryüzüne) inin, bana isyan eden huzurumda bulanamaz” hitabı geldi Bunun üzerine Adem (as) ağlayarak Hz Havva’ya döndü ve: “Bu, işlediğimiz günahın ilk uğursuzluğudur; bizi dostun huzurundan çıkardı,” dedi


Rivayet edildiğine göre Süleyman (as) bir hatası yüzünden mülk ve saltanatı kırk gün elinden alınmış, yüz üstü meydanda kalmış, nihayet kırk gün bitiminde, hatası affedilmiş saltanatı geri verilmiş, kuşlar baş ucunda birikmiş, cinler ve vahşi hayvanlar etrafına toplanmışlardır Daha sonra kendisini hor ve hakir görüp itip kakanlar, şimdi huzurunda boyun eğip, özür dilemişler, o da onlara:


“Ben, bundan önce yaptıklarınızdan dolayı sizi kınamıyor, şimdiki yaptığınız hürmet için de sizi övmüyorum Bu, gökten/Allah’tan gelen bir iştir, olması muhakkaktı oldu,” demiştir


Bana kadar ulaşan bir habere göre, Hz Süleyman (as) ordusuyla birlikte bir yolculuk yapıyordu Kendisini ve ordusunu rüzgar taşıyordu Hz Süleyman’ın (as) üzerinde yeni ve güzel bir gömlek vardı Bir ara ona bakıp beğenir gibi oldu O zaman rüzgar kendisini yere bıraktı Rüzgara: “Sana emrettiğim halde niçin böyle yaptın?” diye sorunca, rüzgar: “Biz ancak, sen Allah Teala’ya itaat ettiğin zaman sana itaat ederiz, (şimdi ise elbiseni beğenmekle nefsine uydun, hata ettin) demiştir


Alimlerden birisi bu manada şöyle demiştir: “Kim Allah’tan korkarsa, her şey ondan korkar Kim de Allah Teala’dan başkasından korkarsa, Allah onu her şeyden korkutur Aynı şekilde, kim Allah Teala’ya itaat ederse, Allah her şeyi onun emrine verir Kim de O’na isyan ederse, Allah o kulu diğer varlıkların hizmetçisi yapar ve ona korktuğu şeyleri musallat eder


Eğer günahta ısrarda uğursuzluk olarak sadece kulun eline geçen her imkanın kendisi için bir ceza olmasından başka bir şey olmasaydı, bu bile kafi gelirdi Çünkü, (bu halde olan bir kulun eline geçen) zenginlik olsa, bununla cezalandırılır ve istidraca düşmesinden (hâline aldanıp isyana devam ederek azaba yaklaşmasından) korkulur Eğer eli dar olup sıkıntı içindeyse bu zaten onun için bir cezadır


Bir haberde:


“Şüphesiz kul, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum olur”(İbn Mace, Mukaddime, 10; Fiten, 22; Ahmed b Hanbel, Müsned, V, 227, 280, 282; Zebidî, İthafu’s-Sade, X, 780-81) buyurulmuştur


Haramdan rızık kazanmak kulu salih amellere sevk edecek ilâhî tevfikin/yardımın azlığındandır, denilmiştir İbn Mesud derdi ki: “Ben, kulun işlediği günah yüzünden ilmi unutacağını düşünüyorum


Şayet tövbenin, ilmin ve istikamet üzere itaatin (bu halde iken) elde ettiklerinden başka bir bereketi olmasaydı, bu onun için hayır olarak yeterdi Bu kimsenin eline geçen zenginlik ise, Allah Teala’nın ona bir rahmet ve ihsanıdır Eğer darlık (sıkıntı) ise bu, Allah’tan bir imtihandır, kulu için yaptığı bir tercihtir Bunu anlayan kul o hâlin lezzetini tadar Çünkü o, Allah Teala’nın yolundadır, kendisi O’nun taatında sabit ve daim olduğu halde başına böyle bir durum gelmiştir


İnsanlara karışmakta hiçbir uğursuzluk ve zarar olmasaydı bile, din ve dünya işlerindeki muamelelerinde onlarla birlikte zulme (haksızlığa) ortak olması günah olarak ona yeter de artar bile İnsanlar içinde bildik ve tanıdıkları az olan kimselerin, onlarla işleyebileceği hataları da az olur


Seleften birisi demiştir ki: “Laneti gerektiren yüzdeki siyahlık ve maldaki noksanlık değildir İnsanı lanetlik eden ancak bir günahtan çıkar çıkmaz bir benzerine veya daha beterine dalmaktır


Bunun sebebi şudur: Lanet, kovulma ve uzaklaşma demektir Kul, taattan uzak kalır, artık kendisi için iyiliklerin yolu açılmaz ve onlarda muvaffak kılınmaz ise; lanete uğramıştır


Az önce yukarıda geçen: “Kul, işlediği günah yüzünden rızkından mahrum olur” haberi hakkında şöyle denmiştir: “Kul günaha daldığı için helalden mahrum olur ve onu kazanmaya muvaffak kılınmaz” Hadis hakkında şu yorumlar da yapılmıştır


“Günaha dalan kul, alimlerin meclisinden mahrum olur ve kalbi, ehl-i hayrın sohbetine açılmaz (onların sohbetinden sıkılır)


“Salihlerden ve marifetullah sahibi alimler, günahta ısrar eden kimseye kızar ve kendisinden yüz çevirirler


“Günaha dalan kul tamamen cehalete saplandığı için hâlini güzelleştirecek ve amelini ıslah edecek ilimden mahrum kalır Şehvetlerine daldığı için şüpheli şeyleri farkedemez, tam tersine bütün işler birbirine karışır Bu durumdaki bir kul, Allah Teala’dan bir korumaya mazhar olmadığı için işlerin içinde bocalar durur, en doğrusuna en faziletlisine ulaşmaya muvaffak olamaz


Fudayl b İyaz derdi ki: “Zamanın değişmesinden, (din) kardeşlerinin eziyetlerinden hoşuna gitmeyen bütün şeyler; senin günahların yüzünden başına gelmiştir, bunu böyle bilesin


Denilmiştir ki: “Kur’an’ı ezberledikten sonra unutmak, en şiddetli cezalardan birisidir Onun tilavetinden mahrum olmak, okurken kalbin daralması ve ona zıt olan şeylerle meşgul olmak günahta ısrarın cezasıdır


Şam’lı sûfîlerden birisi demiştir ki: “Yüzü güzel olan Hıristiyan bir gence gözüm takıldı Durup bir müddet ona baktım O esnada yanımdan İbnu Cella ed-Dımeşkî geçiyordu, elimi tuttu, kendisinden utandım ve: “Ya Eba Abdullah! Sübhanellah! Şu güzel sûrete hayret ettim Bu güzel san’at nasıl ateş için yaratılmıştır, hayret ediyorum,” dedim O eliyle beni dürttü ve: “Bir zaman sonra bunun cezasını muhakkak göreceksin,” dedi Gerçekten de, otuz sene sonra o bakışımın ve sözümün cezasını çektim


Seleften birisi demiştir ki: “Ben yaptığım bir hatanın cezasını, merkebimin (bana karşı) huysuzlaşmasından anlıyorum


Bir başkası ise: “Yaptığım hataların cezasını evimdeki ateşte elimin yanmasına varana kadar her şeyde fark ediyorum,” demiştir


Bize, Mansûr el-Fakîh’in şöyle dediği nakledildi: “Ebu Abdullah es-Sukrâ’yı rüyamda gördüm, kendisine: “Allahu Teala sana ne yaptı?” diye sordum Dedi ki: “Beni ter içinde huzurunda durdurdu; öyle ki, (ter ve utançtan) yanağımın eti düştü” Ben: “Niçin ne sebeple bu muamele edildi?” diye sorunca: “Yanıma gelen güzel yüzlü bir gence dikkatlice bakmıştım Giderken de aynı şeyi yaptım İşte bu hâl onun cezasıdır,” dedi


Cezanın konusu, şiddet ve sıkıntıdır Her kulun cezası, üzerine fazla düştüğü şeyden olur Dünya ehli kimseler, kazancın zorlaşması ve malların helak olmasıyla dünya rızkından mahrum edilerek cezalandırılır Ahiret ehli ise, salih ameller sevk edecek ilâhî tevfikin azlığı ve doğru ilimlerin yolunun açılmasındaki zorlukla ahiret rızıklarından mahrum bırakılırlar Bu, her şeye hükmü geçen ve her şeyi en iyi bilen Allah’ın takdiridir


Ebu Süleyman ed-Dârânî: “Uykuda ihtilam olmak (ehlullah için) bir (nevi) cezadır” derdi Şu söz de ona ait: “Bir kimsenin cemaatla namazı kaçırması, ancak işlediği yeni bir günah sebebiyledir


Cezaların nazikleşmesi (ve çeşitlenmesi) derecelerin yükselmesine göre farklı olur Bir haber de şöyle buyurulmuştur:


“Zamanınızdaki hoşlanmadığımız şeyler amellerinizdeki bozukluklar yüzündendir”(Beyhakî, ez-Zühdu’l-Kebîr, No: 709; Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, X, 231; Zebidî, İthafu’s-Sade, X, 783 (Beyrut-Lübnan baskısı) Heysemî isnadının hasen olduğunu belirtmiştir)


Diğer bir (kudsi) haberde de Allahu Teala şöyle buyurmuştur:


“Kulum, taatime karşı şehevî arzuları tercih ettiğinde, ona vereceğim cezaların en küçüğü, kendisini münacaatımın (bana yapacağı naz ve niyazın) lezzetinden mahrum bırakmamdır”(Zebidî, İthafu’s-Sade, X, 783 Irakî aslını bulamadığını belirtmiştir) Bu, muamele ehlinin cezasıdır


Eğer, kul bir günah işlediğinde kalbin değişmesi (ve bu değişmenin sonucu oluşan zulmet) yüzüne vuracak olsaydı, yüzü simsiyah olurdu Fakat Allah (cc) yüce hilmi (ve rahmeti) ile kulu bu halden koruyup günahı saklıyor ve onu kalpte örtüyor Ancak, günah kalpte tesirini gösterir, sahibine perde olur, kalbi Allah’ın zikrine karşı katılaştırır, hayır ve iyilik arzusunu ve hayırda koşma şevkini yok eder İşte bu da cezaların en büyüğüdür


Denilmişti ki: “Kul bir günah işlediği zaman, kalpte bir zulmet oluşturur, ondan kalpte bir duman yükselir İman ona şahit olur Bu hâl, kendisini günahın rahatsız ettiği bir kulun üzüleceği bir noktadır Bu duman bulutun güneşi perdelemesi gibi, kul için ilâhî ilimleri almaya ve anlatmaya karşı bir perde olur Bu hâl görülmez ancak, kul halka karşı tavırlarında onu fark eder Kul, tövbe edip halini ıslah edince, zulmet perdesi açılır, iman ortaya çıkar ve artık kula hak ilme göre hareket etmesini emreder Güneşin bulutun altından çıkıp ortalığı aydınlatması gibi, kalbin üzerindeki perde kalkınca kalp aydınlanır, hak ile batılı iyice fark eder


Şu ayet-i kerime de kalbin günahlarla iyice kaplanıp kapanmasını anlatmaktadır:


“Hayır! Bilakis, onların işlemekte oldukları (kötülükler) kalplerini kapatmıştır”(Mutaffifîn 83/14)


Kalbin bu hâli için denilmiştir ki: “Ayetteki hâle düşen kul, günah üstüne günah işler Öyle ki sonuçta, kalp iyice kararır, iman perdelenir, artık iyiliği tanımadığı gibi herhangi bir kötülüğü de çirkin görmez Kalbin siyahlığı son noktasına gelince üstü altına çevrilip ters, yüz edilir O zaman kalp tamamen nifak türü işlerle dolar, onunla huzur bulur ve Allah Teala’nın (rahmet nazarıyla ) nazar edip fazlıyla kendisine acımasına kadar öylece kalır


Hasan-ı Basrî demiştir ki: “Kul ile Rabbi arasında malum bir günah sınırı vardır Kul onu aşınca, Allah kalbini mühürler ve bundan sonra onu hayırda muvaffak etmez


İbn Ömer yoluyla gelen bir hadiste şöyle buyrulmuştur: “Mühür arşta asılıdır Yasaklar çiğnendiği ve haramla helal görülüp işlendiğinde Allahu Teala (bir melek ile) mührü gönderir, kalpler içindeki (nifak, küfür ve isyan) sebebiyle mühürlenir”(Bezzar, Müsned, No: 3298; Beyhaki, Şuabu’l-İman, No: 7213; Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, VII, 269; Münziri, et-Terğıb, I, 332; Elbani, Daife, No: 1270)


Mücahid de şöyle demiştir ki: “Kalp (ilk haliyle) açılmış bir avuç gibidir Kul her günah işleyişinde bir parmak kapanır ve nihayet bütün parmaklar kapanır Kalp de işlenen (ve peşinden tövbe edilip temizlenmeyen) her bir günah ile iyice kapanır ve sonunda kilitlenir (üzerine mühür vurulur)


Denilmiştir ki: “Her günah için kalpte biten bir bitki vardır Günahlar çoğalınca kalbin etrafını meyve kabuğu gibi sarar ve kalbi kapatır İşte bu durum, kalbin kılıfla örülmesidir


Bu hâlin, Allahu Teala’nın ayet-i kerimelerde zikrettiği(Enam 6/25; İsra 17/46; Kehf 18/57), kalbin hakkı işitip anlamasına mani olan perde olduğu zikredilmiştir


Velilerden birisi bana, Ebu Amr b Ulvan’ın uzunca bir kıssasında şöyle söylediğini anlattı:


“Bir gün namaz kılıyordum; kalbime kötü bir arzu düştü ve uzun bir zaman fikrimi meşgul etti Sonra bende erkeklerde oluşan şehvet meydana geldi O an yere yıkıldım, bütün bedenim simsiyah oldu Bunun üzerine üç gün eve kapandım, dışarı çıkamadım Banyoya girip sabun ve benzeri şeyler ile bu siyahlığı gidemeye çalıştım, fakat temizlemek bir yana, vücudumun siyahlığı daha da arttı Üç günden sonra vücudumun rengi beyaza dönüştü Ben de dışarı çıktım Ebu’l Kasım Cüneyd el-Bağdadî ile buluştum Hazret, Rakka tarafına gelmiş ve beni görmek istiyormuş Yanına vardığımda, bana:


“Allahu Teala’nın huzurunda iken, içinden bir takım şehevî şeyler geçirerek Rabbinin huzurundan çıkmaya haya etmiyor musun? Eğer Allahu Teala’ya dua edip senin adına tövbe istiğfar etmeseydim, hiç şüphesiz Allahu Teala’ya o siyah renkte kavuşacaktın?” dedi Ben buna şaşırdım O Bağdat’ta, ben Rakka’da iken ve bu hâlimi de Allahu Teala’dan başka hiç kimse bilmiyor iken onu nasıl bildiğine hayret ettim


Ben bu hadiseyi alimlerden birisine anlatınca, o: “Bu, Allahu Teala’nın ona bir acıması ve hayret edilecek bir ihsanıdır Çünkü günah kalbini siyahlatmamış, günahın zulmeti dışına vurmuş Eğer günah kalbinin derinliklerinde yer etseydi onu helak ederdi” dedi ve şunları ekledi:


“Kulun işlediği ve ısrarla devam ettiği her günah, bu adamın cesedini siyahlattığı gibi kalbi siyahlatır Onu ancak tövbe temizler Fakat herkes, günahı için ne İbn Ulvan’ın yaptığını yapar, ne de Ebu’l-Kasım Cüneyd gibi kendisine acıyıp Allah’tan affını isteyecek kimse bulabilir




Kutul Kulub IIcild

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.