Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
nefsimizi, tanımalıyız

Nefsimizi Tanımalıyız

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nefsimizi Tanımalıyız




Allah-u Zülcelal bize herşeyi inceden inceye bildirmiştir Biraz Allah-u Zülcelal’e yaklaşmanın yollarını aramamız lazımdır Bu da ancak nefsimizi tanımakla mümkündür Onun için daima bir nöbetçi gibi nefsimizi gözetlememiz lazımdır Nitekim Hz Ali radıyallahu anh şöyle demiştir:

“Ben daima bir bekçi gibi nefsimi bekliyordum Nasıl bir koyun sürüsü aç olduğunda, çevrede bulunan yeşilliklere yönelirse, benim nefsimde günahlara meyledip yönelir korkusuyla, onun başında nöbetçi gibi bekliyordum

Onun bu sözü bizim için ne güzel bir ilaçtır Onlar Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerini ince ince yerine getirdikleri halde böyle davranıyorlardı

Onlar böyle yaptıkları halde, bizim hiçbir şey yapmadan, sürekli olarak nefsin arzu ve isteklerinin peşinden gidip, sonra da Allah-u Zülcelal’in cennetini istememiz çok büyük bir hatadır Her kim nefsini sever, onunla mücadele etmez ve ona güvenirse, bu o kimsenin dinini bilmediğinin, nefsinin ne kadar büyük bir düşman olduğunun farkında olmamasının alametidir Onun içindir ki, Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:

“O mü’minlerin çoğu (nefsin günaha meyilli olarak yaratıldığını) bilmiyorlar” (Yunus; 13)

Bu ayet-i kerimenin ışığında, nefsimizin bize düşman olduğunu, şayet onunla mücadele etmezsek, bizi doğruca ateşe götüreceğini bilmemiz lazımdır

Bu dünyada Allah-u Zülcelal’in emir ve nehiylerini terkedip, uyarılarına rağmen, hesap gününü unutarak nefislerinin arzularına uyup, Allah-u Zülcelal’in dosdoğru ve saadete götüren yolundan ayrılanlara, kıyamet gününde büyük ve çetin bir azap vardır Allah-u Zülcelal nefsimize uymamamız ve ölünceye kadar onunla mücadele edip terbiye etmemiz için bizi uyararak şöyle buyurmuştur:

“Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmaları yüzünden şiddetli bir azap vardır” (Sa’d; 26)

Bütün kötülüklerin başı, nefsin isteklerine uymaktır Onun için İmam-ı Şafii şöyle demiştir:

“Önünüze gelen iki işten hangisi doğru hangisi yanlış diye karar veremediğiniz zaman, nefsinizin meyletmiş olduğu işin tersini yapın Çünkü nefis, insanı daima kötülüğe teşvik eder

Çakmak taşında ateş nasıl gizli ise, nefsin istekleri de kalbte öyle gizlidir Kim ki dünyaya nefsinin gözüyle bakarsa, daha dünyadayken kendi ateşini kendi eliyle tutuşturmuş demektir Onun için nefsimiz bizden bir şey istediği zaman ona şöyle seslenmemiz gerekmektedir:

“Ey nefsim! Sen başka insanların küçük kusurlarına bakarak, güya daha fazla azmasınlar diye, onları azarlıyorsun ama kendini unutuyorsun Oysa ıslah olmak ve Allah-u Zülcelal’in rızasına giden yolda bir mesafe katedebilmek için çaba göstermen lazımdır

Çünkü yaptığın hata ve günahlar ahiretini mahvediyor, gittiğin yoldan seni geri bırakıyor Böyle düşünürsen, baki olan ahiret nimetlerini, kaybetmenin, geçici olan dünya hayatında kısa bir süre rahat etmekten daha tehlikeli olduğunu görürsün

Alıntı Yaparak Cevapla

Nefsimizi Tanımalıyız

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nefsimizi Tanımalıyız




EY NEFSİM!

Yıllardır beni uyuttun Hep yarına bıraka bıraka koca bir ömür heder oldu Gecelerim teheccütsüz heyecansız gündüzlerim semeresiz başarısız geçti Acaba yarın yarın diye uyuttuğun yarınlarımı, meçhul bir yarında nasıl doldurabileceksin?

Ne zaman beni çevreleyen basitliklerle bağımlılıklara civciv misali küçük bir darbe vurup hür dünyaya açılmak istesem, granitten dağlar gibi karşıma dikildin Olmadık desiselerle beni kandırdın Bitmeyen isteklerle beni aldattın Yıllardır taam (yemek), kelam (konuşma) menam (uyku) hapisanesinde, inim inim inlettin, ızdıraplarımı, bana ney gibi dinlettin İrademi, rehavet, meskenet zincirleriyle sımsıkı sardın

Bana sunulan saat altınlarını değerlendiremedin Hepsini badi heva zayı ettin Kimbilir, içinde ne hediyeler saklayan günlerin ve ayların zarfını açamama bile müsaade etmedin Hepsi boşa gitti İçlerinde neler sakladığını anlayamadan

Söyler misin; ALLAH aşkına, senin yaşayan bir cenazeden ne farkın var?

İnsan süresini ağlaya ağlaya okudun Amma o muhteşem sarayın kapılarını bir türlü aralayamadın Kendini, kendi çevreni tanıdığın kadar tanıyamadın Kendi içinde kendine yabancı kaldın Kendi kendine hapisane yaptın

Fetih süresini okudun, bırak dışarıyı, içinde bir tek fetih bile yapamadın Konuşma, yemek, uyku esaretinden kurtulamadın İradeni feth edemedin Namazla cenneti takas etmeyi çalıştın, ayetleri bir teyp gibi ezberledin amma uyguladıkların hep adetlerin oldu

Peygamberimizin saçlarını ağartan Hud süresiyle karanlık gecelerin bir türlü aydınlatamadın Gayreti hep birilerinden bekledin Senin de birileri olduğunu hep unuttun

Bir fikir uğruna hayatı hakir gören peygamberlerin hayatını, uzun kış gecelerinde kıssa niyetiyle okudun Fakat hayatındaki kışları, bir türlü baharlara çeviremedin Çünkü onları anlayamadın

Yusuf’u düşündün mü hiç? Kuyu diplerini sultanlığa sıçrama rampası yaptığını, hapisaneleri nasıl medreseye çevirdiğini anlayabildin mi? Dünya ve içindeki her şey ayaklarının ucundayken hayatı istihkar edip ölümü özlemesini anlayabildin mi? Anlayamadın evet anlayamadın onun içindir ki Yusuf’ta boğulan dünyada, boğulmak üzere ölüm çığlıkları atıyorsun

Ateşler içindeki İbrahim’in ateşleri bir baharistana çevirdiğini, bıçak altındaki İsmail’in yeniden doğduğunu, Sefine-i Nuh’u batırmak isteyen tufanların ancak sahili selametle çıkmasına hizmet ettiğini suikastlar içinde İsa’nın denizler ortasında, Musa’nın nasıl vuslata erdiğini anlayabildin mi?

Anlayamadın

Ya çelikten duvarlara çarpmış gibi bir örümcek ağı karşısında beyinleri dumura uğrayan müşriklerin düştüğü perişan halde yatan gizli hikmeti çözebildin mi?

Bir gergef gibi ömrünün her anın çile yumağıyla dokuyan Hz Muhammed (SAV) “Ümmetim” derken sen nefsim dedin O davam derken sen hevam dedin O davasını yüceltirken sen hevanda cüceleştin Onun çağları peşinden sürükleyen davasından ne yazık ki kala kala sarığı, sakalı, tesbihi, umresi, namazı kaldı Ne yazık ki; onları da bir türlü anlayamadın

Kokularla süslediğin sakalın ruhunu, ruhunla mecz edemedin Dolayısıyla sakallı çocuk olmaktan kurtulamadın!

Başındaki sarık beyaz kefenin iken, yastığının altındaki ölümü çok uzaklarda zannettin Dünyanın oyuncaklarıyla evcilik oynarken, dünyanın elinde, oyuncaklaştığının farkında bile olamadın

Bir adet halinde getirdiğin beş vakit namazın aynı safta omuz omuza namaz kıldığın kardeşini gıybet etmekten seni kurtaramadı Kalbine gözüne kulaklarına el ve ayaklarına tutturamadığın oruçların sadece midene münhasır kaldı Oruç tuttuğunu zannettin amma, aç kaldığını anlayamadın

Başına taç ettiğin başörtüsü sadece başını örtebildi Başının altındakiler ne yazık ki başörtüsünden nasibini alamadı Çünkü başörtüsünü takva örtüsüyle birlikte örtmedin Gözlerin, kalbin ve duyguların çıplak kaldı Kendini fark ettirebilmek için aynanın karşısında çeşit çeşit kılıklara girdin Yapmacık gülüşlerle, hırsızlama bakışlarla başkalarının duygularını çalmaktan utanmadın Ruhunun çığlıklarına bedel sen gülüyordun Düştüğünü ve düşürdüklerini anlayamadın

Burnunun dibindeki farzları görmezden gelip, sünnet diye diye defalarca umreye gittin Kabe’yi tavaf ettin Yeryüzündeki iki milyar Müslüman’ın sadece kemmiyet olduğunu, bir keyfiyet olmadığını hiç düşündün mü? Düşündün mü binlerce birilerimiz varken nasıl ayrı kaldığımızı nasıl parçalandığımızı

Aynı camii de birlikte namaz kıldığın kardeşinin fakr-u zaruretini görmezden geldin Onu ihtiyaçları pençesinde kıvranırken, zevkle seyrettin O kuşların dondurucu soğuklarını kemiklerinde ısıtırken, sen buğulu camların arkasında tesbih çekiyordun Dünya cennet kevserlerine denk bir lezzeti, kardeşinin acılarını dindirme lezzetini tadamadın O lezzeti falan duayı şu kadar okuyarak alacağını zannettin Aldandın Elindeki elmasları birkaç şekerlemeye değişen ahmak çocukları gibi aldandın

Hani hepimiz mümindik, hani birimizin ızdırabı hepimizin ızdırabıydı Hani şarkta bir müminin ayağına diken batsa, garptaki mümin rahatsız olacaktı Hani bir mümin öldüğü zaman, sema ve arz onun ölümüne gözyaşı dökerdi Hani mümin yeryüzünün zinetiydi Hani müminler bir vücudun azaları gibiydi Hani göz ağrısa, bütün vücud o acıyı içinde hissedecekti

Hani Hz Ebubekir’in teslimiyeti? Hani Hz Ömer’in destanlaşan adaleti? Hani HzOsman’ın dillerden düşmeyen hayası? Hani Abdurrahman gibi zenginler? Hani Ebuzer gibi fakirler hani Ensar Muhacır gibi kardeşlikte yarışanlar nerede, nerede hani? Anlayamadın Ne yazık ki bunları anlayamadın!

Anla artık! Ne olur anla!
Anla ki, cennet ucuz değil, cehennem dahi lüzumsuz değil!
Anla ki; cennete giden yol asfaltla döşenmemiş!
Anla ki; bedelini ödemediğin hiçbir şeye sahip olamazsın!
Anla ki; dünyayı bize bizler zindan ediyoruz ihmallerimiz, enaniyetimiz, samimiyetsizliğimiz
Anla ki; Eyüp gibi sabır erbaini doldurmadan, Yusuf gibi kuyu diplerinde yıllarca çile çekmeden, Yakuplar gibi gözlerini hasrete kurban etmeden ,olmaz!

Anla ki; İsmail’ler gibi bıçak altına yatmadan, İbrahimler gibi YA ALLAH deyip kendine ateşlere atmadan olmaz Sefine-i Nuh gibi tufanları yara yara hedeflere gitmeden olmaz!

Ve Anla ki; bir ömür boyu gözyaşlarını ceyhun edip alın teriyle mecz ederek ümmeti için an be an, dem be dem, çile çeken Hz MUHAMMED (sav) gibi çekmeden olmaz!

Ve şunu çok iyi anla ki; başkalarının hayata Aşık olduğu kadar Ölüme Aşık olmadan Olmaz!!!!!!

Alıntı Yaparak Cevapla

Nefsimizi Tanımalıyız

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nefsimizi Tanımalıyız




Nefsine hakim olan, kimseye mahkum olmaz
Rabbimiz, Dünyamızı yarattığında her şey tertemiz idi Hava, su, dağ, deniz, en önemlisi Hz Adem ile Hz Havva’nın gönülleri tertemiz idi Ellerinde ve gönüllerinde bir suhuf/ kitap var

Havasız ve kitapsız yaşanamayacağını biliyorlardı Derken çocukları olur ve Kabille beraber kitaba uymama hareketi başlar ve toprağa ilk kan akar

Nefis, haram-helal demeden ne bulursa yeme, içme, giyme, kullanma tarafında görüş ileri sürerken, gönül, beden ülkesine girecek her şeyin, göz, kulak, dil, boğaz gümrüğünden geçerken, beden ülkesini yaratan Rabbin koyduğu kurallara uymasını istemektedir

Dünya insan için yaratılmış Çok güzel yaratılmış Yalnız bu güzel dünyamızda güzellikleri takip ederek güzel Cennete gitmek de var, yakıp kavuran Cehenneme düşmek de var
“Yıldızların altında ibadet ne güzel” demek de var, “Mehtaplı gecelerde sarhoş olup şuuru kapatmak, kusmuk üzerinde yatmak ne güzel” demek de var İşte bu ince çizgiyi ayırt edecek olan şey İslâm dinidir Onun için Rabbimiz Bakara süresinde:
(208)

“Ey iman edenler, Hep birden barışa (İslâm’a) girin ve Şeytanın adımlarını takip etmeyin Şüphesiz o, size apaçık bir düşmandır

Ya Rahman’a uymak veya şeytanın adımlarını takip etmek var

Sevgili Peygamberimiz “Düşmanlarının en katısı senin içindedir” buyurmuş(Beyhekinin “Zühd”ünden naklen Keşf-ül-hafa 1/143)

Dünyanın bütün casusları bir araya gelseler içimizdeki nefsimiz kadar etkili olamazlar Çünkü nefsimiz yirmi dört saat bizimle beraberdir

Onun için casuslarla mücadele teknikleri öğrenmek yerine dağdaki çobanımızdan cumhurbaşkanına kadar bütün insanlarımızı nefsine hakim olarak yetiştirmeliyiz

Dışarıdan gelen hırsıza çare bulunur ama ev sahibi hırsız olursa iş zorlaşır

Mevlana bir hikâye anlatır: “Adamın biri, anası zina ettiği için anasını öldürür “Ana öldürülür mü? Onu öldüreceğine ananla zina edeni öldürseydin” diyenlere adam: “O zaman her gün bir adam öldürmem gerekirdi” diye cevap verir (Mesnevi, Amil Çelebioğlu tercemesi 2/783-788)
Mevlana:

“O kötü huylu ana, senin nefsindir Çünkü onun bozgunculuğu her yerde görünüyor” (AÇ 2/789)

“Asıl nefsini öldür Onun yüzünden her an bir değerli insan öldürmek sana yakışmaz” (AÇ 2/790)

“Sana dünyayı dar eden nefsindir Onun için halk ile savaşmadasın” (AÇ 2/791)

“Nefsini öldürmekle muradına erersin Tek bir düşmanın kalmaz, hepsi sana dost olur (AÇ 2/792)
Rabbimiz Bakara suresinin 54’üncü ayetinde Hz Musa’nın, Yahudilere: “Nefislerinizi öldürünüz” talimatını verdiğini haber verir
Çamurlu yolda fillerin bile ayağı kayarmış Cennete göre bir çamur deryası bile olmayan bu dünyada ayağımızın kaymaması için yükü hafif tutmaya, dünyalık yüklenmemeye çalışalım
Bu ifade yanlış anlamalara sebep olmuş, ama tarihin seyrini değiştiren insanların tamamı dünyaya değer vermeyen insanlar olmuşlar

Her Müslüman kendini, Hak için, hakkı hak sahibine vermek üzere görevlendirilmiş hissetmeli
Allah’ın tabii nimetlerinden bedenini doyururken, ruhunun gıdasını da Rahmanın ayetleriyle doyurmalıdır İsrail oğullarının yaptığı gibi Allahın nimetlerini değiştirmemelidir Yani nefsini haram-helal demeden her şeyle besleyip bir domuz gibi güçlendirip, gönlünü de Rahmanın, ruhumuz için gönderdiği kelamından mahrum bırakarak zayıf düşürüp nefse mağlup ettirmemelidir

“Nefsini bilen, Rabbini bilir
Nefsine hakim olan, kimseye mahkum olmaz

Mahmut Toptaş

Alıntı Yaparak Cevapla

Nefsimizi Tanımalıyız

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nefsimizi Tanımalıyız




Ey Nefsim!
Hazreti Peygamber sallalahü aleyhi ve sellem, çaglari asan sesiyle uyariyor:
'Aklinizi basiniza toplayin! Bilin ki, yarin Allah'iniza kavusacaksiniz
Bugünkü her türlü hal ve hareketinizden muhakkak hesaba çekileceksiniz'

'Yarin Rabbimin huzuruna varacagim ya, 'bunca nimetin sükrü bu mu
olmaliydi?' diye sorarsa' Kerem sahibidir O, rahmet sahibidir,
magfirete-rahmete siginmak için bile bir istirham gerekmiyor mu?
Mahseri unutmamak lazim Mizani unutmamak lazim Orada malin ve
çoluk-çocugun insana fayda vermeyecegini unutmamak lazim Herkesin kendi
derdine düstügü o firtinali ortamda, hastaliksiz bir kalpten baska dost
olmayacagini unutmamak lazim 'Ahiret azigi'miz neyse onu kullanacagiz
Orada kimi yüzlerin kararacagini da bilmek gerekiyor, kimi yüzlerin nur
gibi parlayacagini da
Pismanligin hiçbir anlam tasimadigini da
Geri dönüsün olmadigini da Geri gönüp, 'Allah'in ölçülerine uygun' yeni
bir hayat firsati verilmeyecegini de
Bir kere yasaniyor dünya hayatiImtihan süresini de uzatma yok
Kisaltmada yok 'Ölüm melegi' görevine sadik ve dakik Ne öne alma, ne
erteleme 'Yol azigi'ni önceden hazirlamak gerekiyor Telas içinde hep
birseyler unutulur degil mi? Oysa 'ölüm telasi' denk etmek gerekiyor
yükleri Namazi unutma, orucu, zekati, hacci unutma
Ey insan, ey nefsim, önden ne gönderildigine bak lütfen Aksam deftere ne
kaydedildigine bak Hayatini süz, küçük seyleri ihmal etme, diline, gözüne,
kulagina sahip ol Hele kalbine kalbini yoguracak eller bul, kalbine riza
teslimiye suyu içirecek pinarlar bul Öte dünyaya, Oranin Mutlak Hakimine
sunulacak bir 'selim kalb' edinmeye bak Her saniye tükenen bir sermayeyi
kullaniyorsun Tükenenin yerine tükenmeyecek bir seyler koy ki, ebedi bir
zamanda sana azik olsun
Ey insan, ey nefsim! Niçin yaratildigini unutma, seni Yaratan'in, senden
bekledigine layik ol insan ol Kul ol Yaratilmislarin en sereflisi ol
Rabbinin seni görmek istedigi kivamda ol

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.