Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
deyip, etmek, lebbeyk”, sebat, sonuna

Lebbeyk” Deyip Sonuna Kadar Sebât Etmek

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Lebbeyk” Deyip Sonuna Kadar Sebât Etmek




“Lebbeyk” Deyip Sonuna Kadar Sebât Etmek





İlâhî çağrıyı duyar duymaz önce tereddüt etmeden “Lebbeyk” demek, sonra da hiçbir şekilde sarsılmadan sonuna kadar sebât etmek, her kişinin değil er kişinin kârıdır Çünkü yapılan İlâhî dâvete “Lebbeyk” diyerek ilklerden olmak ve hemen icâbet ederek ilk saflarda yerini almaya koşmak, ne derece kıymetli ve önemli ise, bu sözünde durmak ve bu davranışında sonuna kadar sarsılmadan sebat etmek de, en az o kadar kıymetli ve o derece önemli bir haslettir

Yüce Allah’ın sevdiklerini, yani Enbiyâ (as), Asfiyâ ve Evliyâ (ks)’yı Kur’an’ın tarif ettiği ölçüler içerisinde tanımak, onları sevmek ve onlara lâyıkıyla sahip çıkmak bir mü’min için son derece hayatî öneme sahip olan bir husustur

Böyle bir sâhiplenmenin elbette ki kendine göre bazı belirtileri vardır Bunların başında, gerek düşünce gerekse davranış planında o sâdık yârânlara vefâ ve sadâkatle sahip çıkmak, onlara benzemeye çalışmak ve onların bıraktıkları yüce hakikatlerin her tarafa yayılması, bütün kalp ve kafaları aydınlatması ve bütün insanları sonsuz mutluluğa erdirmesi hususunda elindeki imkanları seferber etmek vardır

Koskoca tarih, özellikle de İslâm Tarihi, hizmette ve sahiplenmede ilk saflarda yerini alanlar, aslî vazifelerini unutmayanlar ve dolayısıyla da unutulmayanlar kervanının mütevâzı ama o kadar da dikkat çekici mahiyette sergiledik- leri ve arkaya güzel ve kalıcı birer nâm olarak bıraktıkları ibret verici dersleriyle doludur Meselâ:

Hz Îsâ (as), “Men Ensârî ilallah?=Allah’a giden yolda kim benim yardımcılarım olacak?” deyip etrafındakileri Allah’ın dinine yardımcı olmaları için çağırdığında; Ona “Nahnü Ensârullah=Biz Allah’ın yardımcılarıyız” kudsî cevabını veren ve bunda sonuna kadar sebât gösteren Havârî’leri, tarih hiçbir zaman unutturmamış ve unutturama- yacaktır Çünkü onların bu samimiyet ve sadâkat dolu îmanları, artık Kelâmullah ile birlikte ebedî olarak yâd edilecektir

Saâdet asrına gelince, gerek o asırda gerekse ondan sonraki asırlarda, unutulmayanlar kervanı bambaşka bir boyut kazanıyor Özellikle de imkanların son derece kıt olduğu ilk dönemlerde İslâm Dîni’ne gönülden sahip çıkanlar ve her türlü tehlikeye göğüslerini siper eden o ilk çilekeşler, hiçbir zaman unutulmamışlar ve unutulmayacaklardır

Nitekim Yüce Allah ve Rasûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem, bu fedâkar ruhları hiçbir zaman unutmamış ve onlara karşı hep vefâlarını göstermiştir Evet Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, bir gün “Men racülün yü’vînî, hattâ eblüğa kelâme Rabbî?”, Yani “Yok mu bir adam? Bana sahip çıksın da, ben de Yüce Rabb’imin kelâmını etrafa tebliğ edeyim” diyerek insanlara çağrıda bulunduğunda, bu kudsi çağrıya en küçük bir tereddüt göstermeden “Lebbeyk” diyerek koşan ve hayatlarının son demlerine kadar bu söz ve davranışlarında sebât ve metânet gösteren Sahâbe-i Kirâm Efendilerimiz, hiçbir zaman unutulmamış ve unutulmayacaklardır Çünkü günümüz itibariyle belki küçük ve cüz’î gibi görünen onların o kalıcı iyilikleri, o sarsılmaz sadâkatleri ve o lâyıkıyla sahiplenmeleri var ya, o gün itibariyle bir çekirdek veya bir tohum halinde tarihin şerefli bağrına atılmış olup, o gayretler zamanla ağaca, hattâ ağaçlara ve derken bostanlara ve bağistanlara dönüşmüş ve bütün yeryüzünü yem yeşil hâle dönüştürmüştür

İlk saflarda yer alanların ve en küçük bir sarsıntı geçirmeden hayatlarının sonuna kadar sebât gösterenlerin en görkemli şahsiyeti ve en parlak sîmâsı, en çarpıcı ve ibret verici örneği hiç şüphesiz Hz Ebû Bekir (ra)’dir Nitekim Hazret-i Ebû Bekir (ra)’in o ihlâs, sadâkat, fedâkârlık, diğerkâmlık ve himmetiyle, İslâm’ı kabul ettiği ilk andaki sâfiyet ve sadâkatini hayatının son anlarına kadar devam ettirdiği herkes tarafından teslim edilen bir gerçektir

İşte Hz Ebû Bekir (ra), Yüce Allah’a lâyıkıyla îmân ettiği ve Rasûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’e ve Ona inanan Müslümanlara her hâlükarda ve her şeyi ile tam sahip çıktığı içindir ki, o şimdiye kadar unutulmadığı gibi, bundan sonra da unutulmaz ve unutturulamaz

Hz Ebû Bekir İslâm’ı kabul ettiğinde otuz sekiz yaşlarında idi İşte ondan sonra bütün hayatını Hz Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem’e sahip çıkmakla, İslâm’a hizmet etmekle ve Müslümanların yardımına koşmakla geçirdi Mekke devrinin tüyler ürpertici zulümleri ve can alıcı sıkıntılarına yılmadan ve sarsılmadan Sevgili Peygamberimizle birlikte katlandı Bütün malını-mülkünü, îmân ettiğinden dolayı kâfirler veya müşrikler tarafından işkencelere maruz kalan zayıfları ve köleleri kurtarmak için harcadı ve onlara her şeyi ile kol kanat gerdi Hz Ebû Bekir (ra), bütün bunlarla aslında İslâm’a ne derece sahip çıktığını ve Rasûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem’e ne derece sadâkat içinde bulunduğunu gösteriyordu İşte sadâkatine çarpıcı bir örnek:

Hz Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, bir ordu hazırlamış, Üsâme b Zeyd’i ordu komutanı olarak tayin etmiş ve ona orduyu Şam’a doğru yürütmesini emir buyurmuştu Fakat gel gör ki, ordunun hareketinden önce mübarek ömrü vefâ etmedi ve âhirete irtihâl ve intikâl etti Hz Ebû Bekir (ra), halîfe olunca aynı orduyu en kısa bir zamanda teçhiz ederek Şam tarafına doğru gönderme kararı aldı

Bazı Sahâbîler, Hz Ömer’e gelerek dediler ki:

Halifeye söyleseniz de, “Üsâme’den daha yaşlı, yaşını başını almış ve harp hususunda daha tecrübeli olan birini başımıza kumandan olarak tayin etsin

Hz Ömer, bu teklifi ilettiğinde, Hz Ebû Bekir, duydukları karşısında birden irkildi, yerinden kalktı, Hz Ömer’in sakalından tuttu ve ona meâlen şöyle haykırdı:

“Keşke annen seni kaybetseydi ey Ömer! Üsâme’yi ta’yin eden bizzât Rasûlüllah’tır Sen ise benden onun azlini istiyorsun(Asr-ı Saâdet, 4/52)

İşte Muhammedî aşk, işte Onun vurgunu olmak ve işte başlardaki sâfiyet ve sadâkati devam ettirmek buna denir
İşte Hz Ebu Bekir (ra), ilk safta ve imâmın hemen arkasında yerini alarak, kimsenin ortalıkta bulunmadığı bir zamanda İslâm’a ve Müslümanlara sahip çıktığı gibi, aynı sadâkat ve vefâyı hayatının her safhasında devam ettirdiğin- den dolayıdır ki, hicret esnâsında Allah’ın en sevgili kulu ve en seçkin elçisi olan Hz Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem’e arkadaşlık etme şerefine erişti Zamanla ilk halife seçildi ve vefat ettiğinde de Cennet bahçelerinden bir bahçe olan Ravza-i Tâhire’de Efendimiz’in yanına gömüldü


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.