Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dava, irklar, ötesi

İrklar Ötesi Dava

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İrklar Ötesi Dava




Üç Öküzün Hikâyesi
"Sen! Ben! desin efrad, aradan vahdeti kaldır,
Milletler için işte kıyâmet o zamandır"
M Akif Ersoy
Bir mer'ada beraber yaşayan üç öküz varmış Bu hayvanların biri sarı, biri kara, diğeri de alaca renkliymiş Bunlar, her zaman birbirine arka vererek otlarlar ve birbirinden ayrılmazlarmış Kurt, bunları yemek için can atmakla beraber yanlarına yaklaşamıyormuş Bunun üzerine, gayesine erişmek için bunların arasını açmayı düşünmüş Bir gün alacalı öküz diğerlerinden uzakta iken, sarı ve kara öküzün yanlarına sokulmuş, "Siz ne kadar hoş ve güzelsiniz! Fakat bu alacalı arkadaşınız sizin aranıza hiç yakışmıyor" demiş Diğerleri bu sözü tasdik edince kurt, "Bunu aranızdan uzaklaştırın" demiş Onlar, bu işin çaresini sorunca, "Siz bana yardımcı olursanız ben onu sizden uzaklaştırırım" cevabını vermiş Kimi, arkadaşının boynundan kimi, ayaklarından bastırarak kurda yardımcı olmuşlar Kurt, büyük bir iştiha ile alacalı öküzü parçalamış
Bir başka gün, karnı acıkan kurt, iki öküz birbirinden biraz uzak iken sarı öküze yaklaşmış, "senin rengin ne kadar da güzel, ama arkadaşının rengi siyah, o senin yanına hiç yakışmıyor" demiş Onun da yardımı ile kara öküzü parçalamış Sonunda sarı öküzün karşısına dikilmiş ve hiçbir hileye lüzum görmeden doğrudan doğruya "Ben seni yiyeceğim" demiş Sarı öküz, işin vehametinin farkına varmış Ama artık iş işten geçmiş, yapacak bir şey kalmamış Çaresizlik içinde şöyle mırıldanmış:
"Aslında biz, alacalı öküzü yedirdiğimiz gün yenilmiş ve bu sonucu hak etmiştik"

Neyin Kavgası?
Bizi bir ve beraber yapan 'azami müştereklerimiz' varken, dövüşmek niye?
Ülkemiz zaman zaman bazı acı olaylara şahit olmaktadır Değişik fikir ve kanaatlere sahip gruplar arasında meydana gelen olaylar, halkımızın hem canına, hem malına, hem huzuruna zarar vermektedir Bu tür olaylar çoğu kere aslında aynı şeyleri isteyenlerin kör dövüşüdür Mevlana'nın anlattığı şu olay, bu gerçeğe bir ayna olabilir:
Dört ayrı milletten dört kişi arkadaş olmuş, seyahat ediyorlardı Paraları yoktu Birisi, bunların haline acıyarak bir lira verdi İçlerinden Arap olan:
-Arkadaşlar, dedi Bu parayla ineb alalım Benim canım ineb istiyor
İneb Arapça üzüm demekti İranlı itiraz etti
-Hayır, dedi engur alalım
Engur da Farsça üzüm demekti Rum olanı dedi ki:
-Hayır arkadaşlar, ne ineb, ne engur Bize şu sıcakta istafil iyi gelir İstafil alalım İstafil de Rumca üzüm demekti Sonunda Türk dayanamadı:
-Ben sizin istediklerinizin hiçbirisini istemiyorum Bu parayla üzüm alalım, dedi İneb'ti, engur'du, yok üzüm'dü, istafil'di diye başladılar tartışmaya Derken iş kavgaya döküldü, yumruk yumruğa dövüşüyorlardı O sırada bilgin, kadri yüce bir kişi, oradan geçiyordu Kavganın sebebini sordu, her birisini ayrı ayrı dinledi Sonunda anladı ki bu dört adam da aynı şeyi söylüyor, yani üzüm istiyorlar Ellerinden paralarını aldı:
-Susun, dövüşmeyin Ben bu bir lira ile hepinizin istediğini yerine getiririm Gönlünüzü bana teslim edin Bu bir liranız, istediğiniz şeylerin hepsini yapar, muratlarınızı yerine getirir, diyerek çarşıya koştu Bir liralık üzüm aldı, önlerine koydu Kavga da bitmişti, dövüş de

Irklar Ötesi Dava
İslâm dini evrenseldir, bir ırkın değil, bütün ırkların dinidir

İslâm öncesinde Arabistan'da tam bir bedevilik hâkimdi O coğrafyada yaşayan insanlar medeniyet nedir bilmiyorlardı Parça parça kabileler halinde yaşıyorlardı Kureyş gibi bazı kabileler diğer kabilelerden üstün kabul edilir, bazı kabilelere ise değer verilmezdi Hele zenciler, adamdan bile sayılmazlardı İslam dini bir güneş gibi doğdu, onları cehalet karanlıklarından kurtardı, itibar ettikleri cahiliye âdetlerini ortadan kaldırdı İlkel kabilecilik geleneğine son verdi, insanları adalet ve hukuk önünde bir ve eşit saydı
Peygamber Efendimiz şöyle bildirir:
"İnsanlar Âdem'in çocuklarıdır ve Allah Âdem'i topraktan yaratmıştır" (Ebu Davud, Edeb, 111)
Yine Onun ifadesiyle "İslâmiyet cahiliye ırkçılığını kesip atmıştır" (Tirmizi, Cihad, 28)
"Müslüman olduklarında Kureyşli bir efendiyle Habeşli bir köle arasında bir fark yoktur" (Ahmed B Hanbel, II, 488)
Bilal-i Habeşi siyah bir köleydi İslâma intisapla 'müezzinlerin piri' oldu, daima hürmetle yâd edildi
Selman-ı Farisi, İranlı bir köle iken en önde gelen sahabelerden biri oldu
Necaşi, Habeş kralıydı, peygamberimizi görmeden Ona iman etti Vefat ettiğinde, Peygamber Efendimiz gıyabî olarak cenaze namazını kıldırdı
Peygamber Efendimizin gönderdiği elçiler, dünyanın doğusuna batısına gittiler, bu evrensel mesajı her tarafa ulaştırdılar ve günümüzde de ulaştırmaya devam ediyorlar

İlk Irkçı
İlk ırkçı şeytandır
Yaratıldığı madde ile övünmüş, kendini üstün saymıştır

İnsana değer kazandıran, soy, sop, mal gibi şeyler değil, ilim, ahlak, fazilet gibi değerlerdir Ama tüm değer ölçülerinde İslama ters düşen şeytan, ırk meselesinde de aldanmış ve aldatmaktadır Şöyle ki:
Allahu Teala Hz Âdemi yaratır ve meleklerin Ona secde etmelerini ister Bütün melekler secde ederler Ama melekler arasında bulunan şeytan secde etmez Allahın, "emrettiğim halde secde etmene engel nedir?" sorusuna şöyle cevap verir:
"Ben ondan daha hayırlıyım Beni ateşten, Onu ise topraktan yarattın" (A'raf suresi, 11-12)
Benzeri bir yaklaşımla, kendi ırk ve milletinden olanları üstün, başka ırk ve milletten olanları aşağı görmek, şeytanî bir bakış açısıdır Yahudi milletinin, kendilerini Allahın seçkin kulları, diğer insanları ise kendilerine bir nevi hizmetçi görmeleri nice problemler meydana getirmiş ve getirmektedir Almanların "biz üstün ırkız" mülahazasıyla 2 Dünya savaşını çıkarmaları gözler önündedir

Bir Milleti 'Millet' Yapan Değerler
'Milliyetimiz bir vücuttur
Ruhu İslâmiyet, aklı Kur'an ve imandır'
Bediüzzaman Said Nursî

Millet" kelimesi, aynı devlet çatısı altında kader birliği yapmış insanlar topluluğudur
Bu kelime aslen Arapça olup "din veya mezhep; bir din veya mezhebe bağlı olan cemaat" anlamındadır Ancak bu kelime 20 yüzyılın başlarından itibaren ülkemizde "aynı atadan gelen insanlar topluluğu" anlamında da kullanılır olmuştur
Dil, din, vatan, kültür birliği, tarih birliği, ülkü birliği gibi esaslar, bir milleti millet yapan bazı temel değerlerdir Ama her millet için bütün bu değerlerin beraberce bulunması zorunlu değildir Mesela, İsviçre halkı dört ayrı dil konuşmalarına rağmen, aralarındaki tarih ve vatan birliğiyle yüzyıllardır dengeli bir devlet olarak varlıklarını devam ettirmektedirler Amerikan halkı, çok farklı ırklardan meydana gelmekle beraber, vatan, din, ülkü birliği gibi esaslar etrafında birleşebilmişlerdir
Her millette, milleti meydana getiren unsurların beraberce bulunmamasından dolayı, rkçılıkta ileri giden bazı kimseler bile "Dil, din bir ise; millet birdir" demeye mecbur olmuşlardır Dolayısıyla ırka bağlı olmadan, "dil, din, vatan" değerlerini esas almak en selametli yol olmaktadır Bunların üçü bir arada ise, zâten kuvvetli bir millet ortaya çıkar; eğer biri noksan olursa, yine millet dairesine dâhildir

Kur'an'a Göre 'Millet' Kelimesi
Kendi aklımız cılız ışıklı cep fenerine benzer
Kur'an ise Güneş misali âlemimizi aydınlatır

Eskiden çocuklara temel bazı İslami bilgiler verilirken 'hangi millettensin'? sorusuna cevap olarak 'İbrahim milletindenim' cevabı öğretilirdi Buradaki 'millet' kelimesi din anlamındadır Kur'an'da 'İbrahim milleti' şeklinde geçer (Mesela bkz Bakara 130, 135, Al-i İmran 95, Nisa 125')
Peygamber Efendimizin nesebi Hz İbrahime dayandığı gibi, dininin esasları da ona dayanmaktaydı Bu yüzden yüce Allah peygamberimize İbrahim milletine, yani dinine yönelmesini ister
Bir başka ayette ise şöyle bildirilir:
"Ne yahudiler, ne de hıristiyanlar Sen onların milletine tabi olmadıkça asla senden razı olmazlar" (Bakara, 122)
Bazı dinî eserlerde 'İslâmiyet milliyeti' ifadesiyle karşılaşırız Bu ifade, ırkı değil dini öne çıkaran müsbet bir milliyetçiliği ifade etmektedir Aynı vatanı paylaşan, aynı dini yaşayan insanlar kendi aralarında kuvvetli bir millet olabilmelidirler

Ateş Çukuru
Bölünmüşlük, parçalanmışlık kuvvet kaybıdır
Birlikten ise kuvvet doğar

Asr-ı Saadette Medine-i Münevvere'de Evs ve Hazreç isimli iki kabile vardı Aralarında Buas denilen yüzyılı aşkın savaşlar sürmüş, İslâm gelince düşmanlıklarını unutup kardeş olmuşlardı
Bir gün her iki kabilenin ileri gelenleri bir araya gelmiş, tatlı tatlı sohbet ediyorlardı Bu durumu gören Şas Bin Kays isimli yaşlı bir yahudi, onların bu birlik ve beraberliğinden rahatsız oldu Bir yahudi gencine, "Git, yanlarına otur Onlara Buas günlerini ve önceki savaşları hatırlat ve o günlerde söyledikleri şiirlerden bazılarını okuyuver" dedi
Delikanlı denileni ustaca yaptı Çok geçmeden Evs ve Hazreçliler münakaşaya ve birbirlerine kızmaya başladılar İş kızıştı ve o dereceye vardı ki, iki taraf da, 'İsterseniz bugün yine öyle bir gün yaşarız İşte meydan!' demeye başladılar Ortalık birdenbire alevlendi, kılıçlar çekildi, birbirlerine yürümeye kalktılar Durum hemen Resûlullaha bildirildi Sahabîleriyle birlikte hadise yerine gelen Hazreti Peygamber, "Ey Müslümanlar, size ne oldu, neden böyle yapıyorsunuz?" diye söze başladı ve şunları söyledi:
"Ben aranızdayken cahiliye dâvâsı mı güdüyorsunuz? Allah size İslâmı gönderdi, küfürden kurtardı, cahiliye âdetlerinin kökünü kesip kalplerinizi birleştirdi Bütün bunlardan sonra yine eski küfrünüze mi dönüyorsunuz?"
Bu konuşmalar üzerine Evs ve Hazreçliler hatalarını ve oyuna geldiklerini anladılar, silâhlarını bırakıp gözyaşlarıyla birbirlerinin boynuna sarıldılar, helâlleştiler
Bu münasebetle şu ayetler nazil oldu:



"Ey iman edenler!
Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar
Allah'ın âyetleri size okunup dururken ve Allah'ın elçisi de aranızda iken nasıl inkâra saparsınız? Kim Allah'a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle doğru yola iletilmiştir
Ey iman edenler! O'na yaraşır şekilde Allah'tan korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin
Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın Parçalanıp ayrılmayın Allah'ın üzerinizdeki nimetini düşünün Hani siz birbirinize düşmanlar idiniz de, O, kalplerinizi birleştirmişti Böylece O'nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz Siz, bir ateş çukurunun kenarında iken sizi oradan kurtarmıştı İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki, doğru yola eresiniz
İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun
İşte kurtuluşa erenler onlardır
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın İşte bunlar için büyük bir azap vardır
O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır Yüzleri kararanlara: "İmanınızdan sonra küfrettiniz ha? Öyle ise inkâr etmenize karşılık tadın azabı" denecektir
Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah'ın rahmeti içindedirler Onlar orada ebedî kalacaklardır
Bunlar Allah'ın, sana gerçek olarak okuyageldiğimiz âyetleridir Allah asla âlemlere bir haksızlık murat etmez
Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır Bütün işler Allah'a döndürülür"

(Âl-i İmran, 100- 109)

Irkçılık Yönünden İslâm ve Hristiyanlık

Kur'an-ı Kerim dikkatle okunduğunda, onun bir millete değil, tüm insanlığa hitap ettiği görülür

İlâmî alanda araştırmalar yapan meşhur şarkiyatçı W Montgomery Watt şöyle der:

'Birçok hristiyanın meylettiği fikre göre bütün dünyanın nihai dini hristiyanlık olacaktır Fakat bu, kesin olmaktan çok uzaktır Sadece bir noktaya dokunmak konuya açıklık getirmek için yeterlidir: Başta gelen hristiyan ülkelerden bazıları bugün bir ırkçılık felaketine düşmüşler Şimdi, kendi mensupları arasında görülen ırkçılık felaketiyle başa çıkamayan bir dinin diğer dünya problemlerinin çözümüne katkıda bulunması elbette mümkün değildir' İslam'ın üstün olduğu konular arasında başta geleni, onun insan kardeşliğinin kurulmasındaki başarısı ve iman konusundaki derinliğidir' Geleceğin yegâne dininin çerçevesini temin etme iddiasında İslam, şüphe yok ki güçlü bir yarışçıdır'
(W Montgomery Watt, Modern Dünyada İslam Vahyi, s 173)

Nitekim dünyanın her tarafında hristiyan misyonerleri harıl harıl çalıştıkları halde, İslamiyet çok daha sür'atli bir şekilde yayılmaktadır Mesela beyaz insanların Afrika'da siyahlar için ayrı kiliseler yapmaları o insanları rencide etmekte ve Hristiyanlığı değil İslâm'ı seçmektedirler

Bu konuda şöyle bir olay nakledilir:

Bilindiği gibi Afrika, siyah ırkın hâkim olduğu bir kıtadır Geçtiğimiz yüzyılda misyonerler Afrika halkının hrıstiyan olması için çok çalıştılar Oradaki insanların genelde fakir olmalarından hareketle onlara konserve gönderip hristiyanlığa davet ettiler Muhataplarının bir kısmı "tamam, bu hafta biz de kiliseye gelelim" dediklerinde, "acele etmeyin, biz size ayrıca kilise yapacağız" dediler
Ama Müslümanlar oraya İslâm'a davete gittiklerinde onlara ayrı cami göstermediler, beraber namazlarını kıldılar Bu da Afrika halkının İslâm'a girmesini hızlandıran bir durum oldu Öyle ki, bir misyoner yetkili Afrikadaki durumu Vatikan'a rapor ederken şunu bildirmek durumunda kaldı:
"Bizim gönderdiğimiz konserveleri yiyorlar, ama sofradan 'elhamdülillah' diyerek kalkıyorlar!"

Deri rengi siyah olan nice insanın, ruhu pak ve beyaz olabilir
Beyaz ırktan nice insanın da ruhu kararmış olabilir

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.