Hac, Umre Ve Kurban Kesme İbadeti |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hac, Umre Ve Kurban Kesme İbadetiHac, Umre ve Kurban Kesme İbadeti İslâm’ın beş esasından biri de hac ibadetidir Her ibadetin kendine özgü özellikleri olduğu gibi hac ibadetinin de değişik kuralları ve özellikleri bulunmaktadır Amaç, iman sahibi Müslümanları Allah’a yaklaştırmak, O’nun güç ve kudretini belleğine iyice yerleştirip saygı – itaat ve içtenlik arz eden bağlılıkla dünya hayatına yön verebilmesini sağlamaktır Yine bu bağlamda, nefsin İslâm kurallarına ters aşırı isteklerini disipline edip eğiterek şeytanın oyuncağı olmaktan kurtarmak, melekler kadar saf ve günahsız hale yükseltmektir Peki, nefsi nasıl eğitip karakterini iyi huylu hale getirebiliriz? Uygulanacak yol ve yöntem, hayli zor, meşakkatli, sabır ve gayreti, dayanma gücünü gerektiren işlemlerle yüklü Şöyle ki, hacı adayı hem sağlık ve hem de ekonomik yönden belirli seviyede bulunması gerekir Evinden niyet edip ayrılan hacı adayı, mikât denilen (başlangıç noktası) yerde boy aptesti alıp ihrama girer Bu, dünya hırsı ve nefsin isteklerine kapıların kapatılması anlamına gelir Artık her hacı adayı, giyim kuşamı ile zenginlik fakirlik ölçülerini aşıp eşitlik ortamına girmiş olur Bu andan itibaren nefsi eğitecek yasak kurallar da uygulamaya sokulur Allah’ın evi olarak anlam taşıyan Kâbe’nin etrafında içten gelen en güzel duygu ve düşüncelerle dua edip tavaf yapar Tavaf, yedi defa Kâbe’nin etrafında dönmekle tamamlanır İki rekât tavaf namazı, yani şükür namazı kılıp Merve ile Safa tepeleri arasında yedi defa gidiş dönüşlü say (yürüyüş) yapar Daha sonra saç tıraşı (belirli oranda kısaltma) olur ve boy aptesi alıp ihramdan çıkar Bu yapılan merasim umre olmuş olur Hacı adayı günlük yaşamına, insanlarla tanışmak, çevreyi tanımak ve büyük bir istekle Allah’ın evini anlam yönünden sembolize eden Kâbe’de bol bol namaz kılıp dua etmekle devam eder Bu imkânı kendisine lütfeden Rabbine şükreder Her ne kadar Kâbe için “Beytullah=Allah’ın evi” denmekte ise de, Allah bu gibi sıfatlardan münezzehtir, yani uzaktır İfade tamamıyla mecazıdır İnsanların saygı ve bağlılığını çekebilmek amacıyla söylenmiş olduğundan o mekân sembolik olarak görülmelidir Aksi halde Allah’a şirk koşulmuş olur Bu nedenle gerek tavaf anında ve gerekse sair zamanlarda Kâbe duvar veya örtüsüne yüz sürerken Allah’la bütünleştiği şeklinde bir düşünceye kapılmamalıdır Ona Allah’ın evi dendiği için sadece hürmet edip saygı ve sevgi beslenmelidir Hac merasimi, Arabî aylardan Zilhicce ayının 8 ile 13 üncü günleri arasında yapılır Dolayısıyla her yıl 11 gün daha erken tarihe gelerek zaman içinde tüm mevsimlerde gerçekleşir Mekke’de bulunan hacı adayları Zilhiccenin 8 inci günü boy aptesi alıp ihrama girer ve iki rekât namaz kılıp (metinleri hac rehberi kitaplarında yer alan) telbiye, tekbir, tehlil dualarını okuyarak Arafat’a çıkarlar Bu tarihi güne “Terviye günü” denir Geceyi çadırlarında ibadetle geçirirler Ertesi günü, Arafe günüdür Öğlen ve ikindi farz namazları“ Cem- i takdim” olarak birlikte kılınıp “ Arafat Vakfesi” ne durulur; ayakta dua edilir Güneş battıktan sonra Müzdelife’ye hareket edilir; burada da akşam ve yatsı namazları “ Cem-i tehir “ olarak birlikte kılınır Müzdelife vakfesi yapıldıktan sonra Mina’ya hareket edilir Bayramın birinci günü olması nedeniyle kurbanlar kesilir Uygun bir vakitte şeytan taşlamak üzere hareket edilir ve usulüne uygun şekilde Akabe cemresine 7 taş atılır Buradan Kâbe’ye gelinip ziyaret tavafı ve Say yapılır Eğer kurban kesilmiş ise, saç tıraşı olup akabinde boy aptesi alınır Böylece ihramdan çıkılmış olur Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri de şeytan taşlama işlemleri yapılarak hac merasimi son bulur Hac merasiminin yapılış işlemlerine bakılınca basit ve kolay olduğu düşünülebilir Hâlbuki hem hac ve hem de ihramla ilgili birçok yasak kurallarla denenir hacı adayları Yapılan her hata cezayı gerektirir Örneğin; -hac için ihrama girdikten sonra çıkıncaya kadar, kara av hayvanı avlamak, cinsi ilişkide bulunmak, say’ı noksan yapmak, Müzdelife vakfesini terk etmek, şeytan taşlamayı yapmamak, ziyaret tavafını noksan yapmak, Arafe günü Arafat’tan güneş batmadan önce ayrılmak, başı ve yüzü örtmek, saçınısakalını veya her hangi bir uzvunu tıraş etmek, tırnak kesmek, eşini şehvetle öpmek, üzerine koku sürmek,-gibi davranışlar yasak hareketlerdir Bu gibi ihram yasaklarını uymayanlara verilecek ceza rehber kitaplarda ayrıntılı olarak açıklanmıştır Örneğin, Arafe günü Arafat bölgesinden güneş batmadan önce ayrılan kişi, bu hatasından dolayı ceza olarak bir koyun veya keçi keserek etini dağıtması gerekir (23) Dikkat edilirse, Safa ile Merve tepeleri arasında sa’y yapılırken yedi defa gidiş dönüşler olmakta, yani Hz Hacer’in çaresizlik içinde bir kimse görebilir miyim diye koşuşması taklit edilmekte Yine şeytan taşlamada Hz İbrahim Peygamberin kendisini yanıltmaya çalışan şeytanı taşlaması taklit edilmekte Arafat vakfesinin de, Hz İbrahim Cebel-i Rahme tepesinde iken kendisine vahyi gelmesi, diğer taraftan Hz Âdem ile Hz Havva’nın bu mekânda buluşmalarındaki mutluluğun bir merasim olduğu düşünülebilir Fakat esas amaç, Allah’ın emirlerini akıl ve mantık kurallarına göre değil, emri ilâhi olduğu için yapmaktır Say etmek, cemreleri atmak (şeytan taşlama) ve benzeri hac işlemlerinin gerçek nedenini akıl idrak edemez ve bunları insan tabiatı kolaylıkla benimseyemez de Say’da yedi defa koşmak, şeytan taşlamak, her defasında yedi taş atmak, sonra büyük şeytan – küçük şeytan diye ayrı ayrı taşlamak, gibi işlemler akıl ve mantık yönünden kabul edilmeyecek taklit hareketlerdir “Hz İbrahim Peygambere şeytan gözüktü ve o da onu taşladı; ben görmeden şeytanın sembolünü taşlıyorum!” diye bir düşünce akla gelebilir İşte bu nedenle diyoruz ki, hac işlemleri, akıl ötesinde Allah’ın bir emri olduğu için yapılır Böylece, hac işlemlerinde atılan her adım ve söylenen her söz, bir imtihan olup (yatıp kalkma, yiyip içme, insanlarla ilişki, bedeni yorgunluk gibi) sıkıntılı işlere karşı sabırlı olabilme, nefsi eğitip şeytana değil kendisine yararlı hale getirme, hoşgörü ve yardımlaşma meziyetine kavuşma, günah işlemekten uzak kalma gibi ünsiyetler kazandırır Müslüman’a Yeter ki, ailesine döndükten sonra da başlattığı sabırlı, kanaatkâr, hoşgörülü, öfkesini yenen, nefsine hakîm olan tutum ve davranışını devam ettirsin İşte o zaman isminin başına eklenen unvana (Hacı) layık olmuş olur Aksi halde ancak kendisini aldatma ötesinde bir şey kazanamaz İslâm dininde zengin sayılacak ölçüde parası bulunan her Müslüman’ın kurban kesmesi gerekli görülmüştür Dolaylı olarak da Kuran’ın emridir Bazı mezhepler bu hükmü sünnet, bazıları da vacip olarak kabul eder Kurban kesme mali yönden yapılan bir ibadettir Kurban, bayram günlerinde kesilir; etini üç eşit parçaya bölüp kendisine, komşusuna ve fakirlere vermesi tavsiye edilmektedir Kurban kesmede asıl olan, Allah rızasını gözetip niyet etmek ve kan akıtmaktır; yani, sadece et yemek değildir Kurban kesmek cömertliği gerektirir Cimrilik hissini törpüler Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı güçlendirir İnsanlar arasındaki saygı, sevgi ve güveni arttırır Şeytan, kurban kesme konusunda da Müslüman’ın arkasını bırakmaz Nefsini ön plana çıkarıp “çalış çabala üç – beş kuruş para biriktir; hiç ihtiyaç olmadığı bir zamanda parayı kurbana yatır, üstelik etini de sağa sola dağıt, olacak şey mi?” diyerek karşı çıkar Öte taraftan Allah’ın emri: “Ey Resul’üm! Allah için namaz kıl ve boğazla (kurban kes)” (Kevser Sur) İşte bu noktada Müslüman hangisini uygulayacağı konusunda imtihan geçirir Bazıları da, Hanefi mezhebinde olduğu halde tasarruf ettiği parayı kurban kesmede değil de ikinci kez yapacağı umre işinde kullanır Hâlbuki kurban kesme vacip olan bir ibadet, umre ise sünnet (nafile) olan ibadet Öncelik, vacip olan ibadetin yapılmasıdır Tercihini yanlış yönde kullanan Müslüman da sınavını başaramamış olur Süleyman GÜNVER |
|