Prof. Dr. Sinsi
|
Değişim Rüzgârının Hızı
Değişim rüzgârının hızı
Görevi gereği şehirde oturan bir memur, sıcak bir yaz günü köyüne ziyarete gider Köyün yakınında elinde tırpan, kan ter içinde ekin biçmekte olan yaşlı bir akrabasına rastlar
- Kolay gelsin Kâzım ağa!
- Sağ olasın Ahmet, hoş geldin
- Hoş bulduk Ne yapıyorsun böyle?
- Artık sen de şeherli olmuşsun be evlât Görmüyor musun ne yaptığımı?
- Çok yorgun görünüyorsun! Kaç saattir çalışıyorsun?
- Beş saatten fazla oldu, çok yoruldum! Zor iş bu  
- İşe biraz ara verip tırpanı bilesene!  Hem biraz dinlenirsin, hem de ekini daha rahat, daha hızlı biçersin Ayrıca ekin biçme makineleri de var
- Tırpanı bileyecek zamanım yok, akşama kadar burayı bitirmem lâzım Ben atamdan böyle gördüm, böyle yapıyorum Daha ilerisini aklım almaz!
Hâlbuki, tırpanı bilese akşama da kalmayacak  Hele bir de makine kullansa bir aylık harman işi yarım güne inecek  
Geçen gün de bir arkadaşı ziyaret için iş yerine gitmiştim Baktım, herkesin önünde bilgisayar var, onun önünde yok Masasının üzerinde kaliteli bir kurşun kalem, kalemtıraş ve silgi var Kendisine, "Sen hangi çağda yaşıyorsun, bu hâlin ne?" diye takıldım
Bana uzun uzun kurşun kalem ile yazı yazmanın faziletlerini anlattı Baktım birşey söylemenin faydası olmayacak, konuyu başka tarafa çekip kapattım  
İşte değişime ayak uyduramayıp, yeniliklere ısrarla direnen iki örnek size  
Bazı kimseler Hz Ali'ye gelip sorarlar:
- Çocuklarımızı babalarımızdan gördüğümüz şekilde yetiştiriyoruz Fakat netice alamıyoruz Ne yapalım?
Yapılan işteki yanlışı tespit eden Hz Ali bunlara der ki:
- Eskide ısrarlı olmayın! Zamanın şartlarına göre eğitin çocuklarınızı Dünya işlerinde size uymazsa, siz zamana uyun!  
Eskiden gelişmeler çok yavaş seyrediyordu Bazen asırlarca hiç ilerleme olmuyordu Meselâ, yakın zamana kadar kullanılan kara saban, asırlarca kullanılmış Ekini tarladan kaldırma işi de böyle  Demek ki asırlardır hiçbir değişliklik olmamış tarlayı sürme ve ekin kaldırma işinde  
Şimdi öyle mi? Teknolojik gelişmeler almış başını gidiyor Hele son yıllarda, sanki ışık hızıyla ilerliyor teknoloji  Eskiden asırdan asıra, son zamanlarda yıldan yıla olan gelişmeler şimdi ise günlük oluyor Değişim rüzgârının hızı artıyor her gün  
Nasıl artmasın ki? Dünyanın herhangi bir yerindeki bilgiye 3 saniyede ulaşabiliyoruz bugün  60'lı yıllarda bilgi, kendisini 40 yılda ancak ikiye katlayabiliyordu 70'li yıllarda bu rakam 8 yıla, 90'lı yıllarda 4 yıla indi Şimdi ise yılda iki defa kendini ikiye katlıyor Kuşaklar arası teknolojik iletişim koptu  Şimdi bu hıza ayak uyduranlar ayakta kalabiliyor ancak  
Bunun için bugün, beşikten mezara kadar, her an öğrenmeye, her an da bildiklerimizi unutmaya mecburuz Bunu daha yeni öğrendim, bunu atmam, diyen kaybediyor Teknolojiye ayak uyduramayanın, kendini yenilemeyenin ayakta kalması mümkün değil  "Ya değişim ya da yok olmak!" noktasındayız bugün  
Özellikle de idareci konumunda olup da bu yeniliklere ayak uyduramayanların işi çok zor İdareci, eğer bu hızlı gelişmeye ayak uyduramayacağına kanaat getiriyorsa, gelişmelere mâni olmamak için arkadan gelenlere yol vermesi şarttır
Arkadan gelene yol vermese bile, bir müddet sonra zaten dayanma gücünü kaybedecek, istemese de yol vermek zorunda kalacak Ama bu zoraki yol verme kendisine ve arkadan gelenlere çok şey kaybettirir
Teknolojiyi, yeni gelişmeleri takip edip, bunları hayata geçirmek, ayrıca dinimizin de bir emridir Çünkü İslâmiyet, faydalı olan her ilmi, her gelişmeyi ve ilerlemeyi emreden bir dindir Hatta bu çalışmaları farz kabul eder  
Bir ülkede, teknolojinin yeni bulduğu bir alet, bir vasıta yapılmayıp, bu yüzden halk zarar görürse, o şehrin idarecilerini, mesul tutmaktadır İslâmiyet!
İslâmiyet yenilikleri yasaklamamış, sınırlamamış, ancak, bunların insanlara zulüm, işkence vasıtası yapılmasını yasaklamıştır Bugün, her Müslümanın en son teknolojiyi yakalamak için çalışması şarttır İmkânları nispetinde herkes bunu yapmaya çalışmaz ve gayret etmezlerse büyük günaha girmiş olurlar
Mehmet Oruç
|