Prof. Dr. Sinsi
|
Ölüm Haktır...
Mustafa Necati Bursalı
Her cana ki ölümü takdir etmiştir Ezel,
Hakk'ın sevdası ile ölüvermek ne güzel!
Ölümü ve hayatı yaratan, bir damla sudan perî gibi güzeller vücuda getiren, Âdem'in nesli dizisi ile dünyaları dolduran Allah'a hamd ederim Bakî oluşta şânı çok yücedir Her şey fenâ bulur ve herkes O'na döner, elbet biz de O'na döneceğiz
İnsanın ne dünyaya gelmesi kendi elindedir, ne de istediği anda ölüvermesi elindedir Onu mekândan mekâna aktaran ve her şeye bir set koyan ancak Allah Teâlâ'dır O'nun koyduğu hududu bir nefes öte aşmak hiç kimsenin nasibi değildir O dilemedikçe ve takdir etmedikçe bir insanı öldürmeye de imkân yoktur Yine O'nun izni olmadıkça yaşamak muhal! 
Nice gün görmemiş inciler gibi parlak güzeller vardır ki, güle oynaya gelin olur ve koca evine gider Fakat daha duvağını çıkaramadan ölüm gelir onu bu dünyadan alır O da şaşar, âlem de şaşar  Nice beli bükülmüş, başına karlar yağmış ihtiyarlar da vardır ki, çok kere dünya mihnetinden kurtulmak için ölümü arzu eder de ecel bir türlü kapısını çalmaz İşte bütün bunlar Allah'ın takdiridir
Ölüm bir yok oluş ve bir son hiç değil Dünya hayatından yeni bir hayata geçiştir Nasıl ki ana rahmindeki çocuk doğum hâdisesiyle taze bir hayata mazhar oluyorsa, ölen bir insan da bambaşka bir hayata kanat açmaktadır Kabir kapısının arkası mü'min ve mütteki insanlar için bir saâdet gülistanıdır ki, cennetler ona kucak açmıştır, cennetin döşekleri altına serilmiştir Öyle uğurlu mü'minlere nur yüzlü melekler:
"Hayatın ne güzeldi, ölümün ne güzeldir!" diyecekler ve onu Allah Teâlâ'nın devamlı nimeti ve rahmeti ile müjdeleyeceklerdir Nebiyy-i Muhterem (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) efendimizin ifadesiyle:
"Elmevtü tuhfetü'l-mü'mini = Mü'minin hediyesi ölümdür " Yani dünya, mü'minin tutuklu bulunduğu belâlı bir zindandır Burada başına gelmedik dert kalmaz Hayatı boyunca nefsi ile mücadele etmek durumundadır Her zaman şeytanın oklarına hedeftir İki büyük düşmanın elinden çektiği çile, ölümle beraber biter Yine ömür boyunca ibadetlerle mükelleftir O bir yabani kedi değildir ki başıboş olsun İnsanlara karşı, aile efradına karşı, komşularına karşı, devletine karşı vazifeleri vardır İşte ölümle bütün bu işler sona ermektedir Bunların tamamından kurtulmak, âzad olmak ise kendi hakkında bir hediyedir
Ölümden korkmak, ölümden kaçmak çâre değildir Ölüme hazır olmamaktan korkmak lâzımdır Hiçbir kimse kaçmakla ölümden kurtulamaz Feleğin minberine çıksa, zührenin üzerine konsa ecel gelir yine onu bulur Cihan bağına bir Yunus gelsinde kabir balığı onu yutmasın görülmemiştir Ölümü yenebilecek hiçbir arslanda yaratılmamıştır İnsan çelikten kalelerin içine girse can alıcı melek yine başında kanat vurur
İbn Ömer (Radıyallahu Anh)'den: "Bir gün, onuncu kişi olarak Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'in huzurunda bulunuyordum Ensar'dan birisi:
"-İnsanların en akıllısı ve en keremlisi kimdir?"diye sordu Nebiler Nebisi buyurdular ki:
"-Ölümü daha çok anan ve onun için daha çok hazırlanandır Dünyanın şerefini ve âhiretin keremini ihrâz eden akıllılar bunlardır "
Ölümü hiç anmayan, kabirde yatacağı günleri ve geceleri hiç hatırına getirmeyen, hesabı kitabı düşünmeyen kimselerdir ki, insanlığın başına belâ olmuşlardır Hangi zâlim vardır ki tahtından kara toprağa düşmesin? Hangi güzel vardır ki, onun yanağını böcekler yemesin? Ne var ki, insanlar ibret almazlar
Yine iki âlemde biricik Sultanımız ve Medâr-ı iftiharımız:
"Mûtû kable en temûtû = Ölmeden evvel ölünüz!" buyurmuşlardır İnsan, dünyada kendisini bir ölü gibi saydığı zaman hırsın belini kıracak, nefsin efsunundan kurtulacak, kimsenin gülünde gözü olmayacak ve hiç bir mahluka zulmetmeyecektir Ah, ahh! Zâlimler ne kadar aldanıyor! 
Mevlânâ (Kuddise Sirruh), sadef içindeki inciler gibi parlak sözler söyler ve der ki:
"-Şunu iyi bil ki ölmedikçe can çekişmen bitmez Merdiven olmadıkça dama çıkamazsın Ölmeden evvel ölmediğin için, can çekişmen uzayıp gitti
Ey akıllı kişi! Sevgiliyi tortusuz, hicapsız görmek istiyorsan ölmeden evvel öl Fakat bu ölüm, seni mezara götüren ölüm değildir Seni değiştiren, seni insanlığa, aşka, nura götüren ölümdür Teni besleyip geliştirmeye bakma, çünkü o sonunda toprağa verilecek bir kurbandır Sen gönlünü beslemeye bak Yücelere gidecek, şereflenecek odur!  
Eyvah, eyvah! Ömür yarınlara bağlanan ümitlerle geçip gitmede, gafilcesine kavgalarla, gürültülerle, didinmelerle tükenip durmadadır Sen aklını başına al da, ömrünü, şu içinde bulunduğun bugün say Bak bakalım bu günü de hangi sevdalarla, hayallerle harcıyorsun?
Ölüm, bizi birer birer (dünyadan) çekip alıyor Onun heybetinden akılların beti, benzi sararıp durmada! Ölüm, kaşla göz arasında, onu hatırlamaktan bile bize daha yakın Fakat gaflete dalanın aklı nerelere gitmede bilmem ki?"
Evet: Dünya muhabbetinin dumanı gönüllere çökmüş de kimsenin haberi yok Bu büyülü sevdadır ki insana öteleri unutturur Dünya ona yeter, onu değirmeninde öğütür ve sonra derdi ile başbaşa bırakır Zira dünya harap, sonu türabtır
Vefâ bekleme bundan, dünya sana yâr olmaz,
Gidenler geri gelmez, Züleyha'lar var olmaz!
Nice inci Sultanlar tahtından yere düştü,
Zannetme ey genç adam, ömür ihtiyar olmaz! 
Kâinatın efendisi bir gün İbn Ömer'e şöyle dedi:
"-Sabaha çıktığın vakit akşama çıkacağını düşünme, akşama çıktığın vakit de sabahlayacağını hatırına getirme Hayatından ölümün ve sıhhatinden hastalığın için ayır Yâ Abdullah! Yarın adının ne olacağını bilemezsin "
Öyle ya, insan bir dakika sonra başına nelerin geleceğini bilemez O bir dakika içinde âlemde nice hâdiseler zuhur etmektedir ki, akıllar hayretinden parmağını ısırır Nice düğüne, bayrama gidenler vardır ki, onların geriye cenazeleri gelir İnsanlar bunu görür de yine oyundan eğlenceden fedakârlık etmez Çünkü uykudadırlar Veliler Velisi Seyyid Abdülkadir Geylâni Hazretleri demiştir ki:
"-Ayık olmayı, ölüm ânına bırakmayın Ölümden önce gözlerinizi açın ve candan uyanın! Biliniz ki, o anda uyanmanız sizi felâketin kucağından çekemez "
Gerçekten aldanıyoruz Halbuki bizi bir bekleyen var, belki bir dakika sonra karşımıza çıkıverir Onunla mutlaka tanış olacağız, o bizi bu dünyadan, uğrunda ömrümüzü hebâ ettiğimiz saltanatlardan söküp alacaktır
Ölümü anmak ve ona hazırlanmak o kadar güzeldir ki, insan bu sayede şehitlik mertebesini elde edebilir Bir gün Hazret-i Âişe (Radıyallahu Anha) validemiz:
"-Ey Allahın Resûlu," dedi, "Şehitlerle haşrolacak kimse var mı?"
İki Cihanın Efendisi: "Evet" dediler, "günde yirmi def'a ölümü hatırlayan, şehitlerle haşrolur "
Ölümü bu türlü hatırlamak bütün kötü arzuları, hırsları ve lezzetleri yok eder Kul ile Rabbi arasında doyumsuz muhabbetlerin tecellisine vesile olur Rabbi de bir kulunu sevdimi, artık onu hiç kimseye bırakmaz
Yine iffet Sedefi annemizden: Resûlullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem buyurdular ki:
"-Kim Allah'a kavuşmayı dilerse, Allah da ona kavuşmayı diler Kim de Allah'a kavuşmaktan hoşlanmazsa, Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz "
"-Yâ Nebiyyallah!" dedim, "Hiç birimiz ölümü istemeyiz Bu, Allah'a kavuşmayı sevmemek olur mu "
"-Hayır olmaz!" buyurdu, "Fakat mü'min, Allah'ın rahmeti, rızası ve cenneti ile müjdelendiği zaman, Rabbine kavuşmak, ona çok hoş gelir Allah da o kuluna kavuşmayı sever "
Şu bir gerçektir ki, insanlardan hiç biri nereye gideceğini ve hattâ Cennet veya Cehennem'deki yerini görmeden dünyadan çıkmaz Mü'min de son nefesinde Cennetteki yerini görecek ve bir an evvel oraya ulaşmayı arzu edecektir Rabbi de onu rahmetiyle kuşatacaktır Kâfir ise cehennemdeki yerini gördüğünde ikrah edecek, oraya gitmek istemeyecektir Fakat onun istememesi ona bir fayda vermez
İşte ölümü sevmemek, Allah'a kavuşmayı istememek bu demektir Çünkü kâfirin felâket günü gelip çatmıştır  
Dili Allah'ın zikri ile ıslak olanlara ve son nefesinde "Lâ ilâhe illallah" diyenlere Allah'ın rahmeti ve cenneti vardır
Kendisine Allah'tan rahmet diliyoruz
" İnna lillahi ve inna ileyhi raciun "

|