Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
efendimiz, savin, tevazuu

Efendimiz (Sav)'İn Tevazuu

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Efendimiz (Sav)'İn Tevazuu




EFENDİMİZ (sav)'İN TEVAZUU

Allah Resülü, fevkalade bir tevazu insanıydı Zaten büyüklerde, büyüklüğün alameti tevazu; küçüklerde küçüklüğün alameti ise, gurur ve tekebbürdür454 O, tevazûsu nisbetinde büvüyordu Evet O büyüktü, onun için de mütevazi idi "Kim tevazu ederse, Allah (cc), onu yüceltir; kim de büyüklenirse, Allah (cc) onu zelil eder, alçaltır"455 diyor ve bunu hayatında da gösteriyordu Herkes O'ndaki engin tevazuya bakıyor ve büyüklüğün ne demek olduğunu anlıyordu
Kibirlenenleri, çalım satanları Allah (cc) hep yerin dibine batırmıştır İşte Karun, işte Sa'lebe, işte Fir'avn, işte Nemrud ve işte bütün şeddatlar!
Tevazu edeni, yüzünü yere koyanı da O yüceltmiştir İşte Musa (as), işte îsa (as), işte îbrahim (as) ve işte Hz Muhammed Mustafa (sav)
O'nda mahviyet, bir baş döndürücü derinlikdeydi O, Allah'ın kulu ve resulüydü Gece, gündüz Rabbine kullukta bulunur, kullukta bulunurken de itidali korur ve şöyle buyururdu: "îstikametten ayrılmayın, itidali koruyun ve devamlı istikamete yaklaşmaya çalışın"456
İbadet de olsa, ifrat ve tefrit, Allah Resülü'nün yolu değildi O, tam bir itidal ve istikamet insanıydı Zaten, istikamet, mü'minin beş vakit namazında, Cenabı Hakk'tan talep ettiği yol değil mi? O yol ki, nebîlerin sıddîklerin ve şehidlerin yoludur Ahirette onlarla beraber olmak isteyenler, dünyada onların gittiği yoldan gitmelidirler
Dinin ruhu, kolaylıktır Onu ağırlaştıran, neticede kendisi mağlup olur ve dini yaşanmaz bir mükellefıyetler yığını haline getirir Halbuki, istikamet dairesinde yaşanan din, kolaylığın ta kendisidir Bu husus başka bir hadîs-i şerifte de şöyle buyrulur:"Şüphesiz ki bu din kolaylıktır Kim bu dîni zorlaştırırsa din ona galib gelir"457
Allah Resülü, dini nasıl yaşadı ve nasıl yaşanmasını istedi ise, insanın güç yetirebileceği dînî hayat, işte odur! "hiçbiriniz ameliyle kurtulamaz"
Bir insan, gece gündüz ibadet etse, Esved b Yezid en-Nehaî, Mesrük veya Tavus gibi kullukta bulunsa, bu ameller, onun kurtuluşu için yetmeyebilir
Sahabe, Allah Resulü'nden, yukarıdaki hadîsi duyunca, hemen akıllarına Efendimiz gelir Çünkü onlar için, Allah Resülü'nün durumu hem bir kıstas hem de emniyet ağırlıklıdır Bu itibarla da, hemen O'nun akıbetini sorarlar: "Sen de mi (amelinle kurtulamazsın) Ya Resulallah?"
İşte mahviyet, işte Allah (cc) karşısında kulun takınması gereken tavır ve kendi büyüklüğü ölçüsünde müthiş bir cevap: "Evet, ben de Eğer Rabbim beni katından bir rahmet ve lütufla kucaklamazsa "458
Mahviyet, demiştik; işte O'nda mahviyet, bu kadar derin ve bu kadar köklüydü
O'nun bir mahviyet örneği olduğunu bir kere daha hatırlatıp, ibadetteki derinliğine intikal etmek istiyorum:
O, bir hadîslerinde: "Benim şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenleredir"459 buyururlar


Allah (cc), O'nun şefaat hakkını ötelerde böyle değerlendirecektir Zaten bizim bütün ümidimiz de bu değil mi? Sonsuz günah işledik, ama, yine de boyunlarımızda tasma, O'nun, azat kabul etmez köleleri olduğumuzu itiraf ediyor, bizi de şefaati içine almasını istiyoruz
Günahkarız, ancak başka kimseye kulluk yapmadık Olduksa onun kapı kulları olduk ve bu hissimizi Mevlana'nın sözleriyle dile getiriyoruz:
"Kul oldum, kul oldum, kul oldum!
Ben Sana hizmette iki büklüm oldum
Kullar azad olunca şad olur;
Ben Sana kul olduğumdan dolayı şad oldum"
Ve, inanıyoruz ki, bizim bu yalvarış ve yakarışlarımız, Cenab-ı Hakk tarafından duyulup is'af buyurulduğu gibi şefaat arzumuz da mevsimi gelince, Allah Resülü tarafından lütfedilecektir Bu mülahaza ile kapısının tokmağına bir kere daha dokunuyor ve "Şefaat Ya Resülallah!" diyoruz
Allah Resülü, büyük günah işleyenlere şefaat edecektir Biz de, daha buradayken O'na adres bırakıyor, bize de şefaat etmesini istiyoruz İçinizde, böyle bir talebi olmayacak birinin varlığını düşünemiyorum
Öyleyse herkes, O'na şimdiden dehalet edip, adres bırakmalıdır Bu müracaatı O'nun duyacağından da kimsenin zerre kadar şüphesi olmasın O duymasa, O'na hitap edilir mi? Demek ki, duyuyor ve Cenab-ı Hakk da bizim, namazda O'na doğrudan selam vermemizi istiyor!
İşte, şefaat dairesini bu kadar geniş tutan Allah Resülü, bakın başka bir hadîsinde -ki zaten bizim üzerinde durmak istediğimiz hadîs de budur- önce en uzak daireden başlayıp, en yakın daireye kadar, kavim ve kabilesine seslenerek şöyle buyuruyor:"Ey Ka'b b Mürreoğulları! Nefsinizi Allah'tan satın almaya bakın; zira ben, ahirette sizin adınıza bir şey yapamam!
Ey Abdimenafoğullan! Nefsinizi Allah'tan satın almaya bakın;zira ben, ahirette sizin adınıza bir şey yapamam!
Ey Abdülmuttalipoğullan! Nefsinizi Allah'tan satın almaya bakın; zira ben, ahirette sizin adınıza bir şey yapamam!"460


Alıntı Yaparak Cevapla

Efendimiz (Sav)'İn Tevazuu

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Efendimiz (Sav)'İn Tevazuu




O gün, değişik kabile ve kavimler, içlerinden çıkan şair ve muhariplerle övündüğü ve bunları birer gurur vesilesi yaptıkları bir dönemde, Allah Resülü'nün bu sözleri, mahviyet ve tevazu adına çok mühimdir O ki, bir şair, bir muharip değildir O, Kainatın Efendisi ve son peygamberdir Buna rağmen, kavim ve kabilesine, Allah (cc) huzurunda bir şey yapamayacağını söyleyerek, (onların), "Nebî bizden çıktı", deyip kendilerini başkalarından üstün görme ihtimalini, daha işin başında söküp atıyor ve onlara sorumluluklarını hatırlatıyordu
Kendisine en uzak kabile ve oymaktan başlayıp tedelli yoluyla en yakınlarına geldi ve: "Ey Allah Resülü'nün halası, sen de nefsini Allah (cc)'tan satın almaya bak, zira ahirette senin adına da bir şey yapamam!"461 buyurdu
O Safiyye (ranha) ki, Hz Hamza (ra)'ın kız kardeşiydi Uhud'da Hamza (ra) şehid olunca, kardeşini görmek istemiş, Allah Resülü de, dayanamaz diye mani olmaya çalışmış; fakat bu yiğit kadın, Allah'a ulaşmış bir ruhu görmek için mi, hınçla bilenmek için mi gitmiş o paramparça olmuş cesedi doya doya seyretmişti evet güçlü ve iradeli bir kadındı Ancak bir erkek O'nun kadar metin olabilirdi Safıyye (ranha) ki, Allah Resülü'nün "Havarim" dediği Zübeyr (ra)'in de anasıydı462 Safiyye (ranha) ki, zalim Haccac'a karşı Ka'be'yi müdafaa ederken, asılmak suretiyle şehid olan Abdullah b Zübeyr'in babaannesiydi 463 Ve bütün bunlardan öte, o Safıyye (ranha) ki, Allah (cc) Resülü'nün öz halasıydı Buna rağmen İki Cihan Serveri, ona da böyle diyordu
Evet, Allah Resülü bır temkîn, tedbir ve denge insanıydı; bazı kendini bilmezlerin yaptığı gibi, ahirette herkese el uzatabileceğini söylemiyordu Hatta el uzatacağını söyleyemedikleri arasında, kendi kızı, ciğerparesi, peygamberlik günlerinin tek gönül meyvesi, Hz Fatıma (ranha) da vardı ve işte şimdi de ona da aynı şeyleri söylüyordu:
"Ey Muhammed (sav)'in kızı Fatıma! (Sen de nefsini Allah (cc)'tan satın al); zira ahirette senin adına da bir şey yapamam"464
O Fatıma (ranha) ki, gözüne ve hayaline hiçbir günah girmeden, Hz Ali (ra) ile evlenmişti Zaten yaşı 25 olmadan da vefat edip gitmişti Arkadan gelen bütün evliya, asfiya onun nurlu neslinin semeresiydi O ki, sağnak sağnak vahiy yağan Nebî evinde yetişmişti O ki, Allah Resülü, onun hakkında "Fatıma benden bir parçadır"465 buyurmuştu Ve yine o ki, cennet kadınlarının efendisi olduğu bildiriliyordu 466 Ama ona da Allah Resülü, evet bu Fatıma (ranha)'ya da "Kendini Allah'tan satın almaya bak! Nefsinin ipoteğini çözdürmeye çalış!" diyordu
Hayatını bu ölçüler içinde geçiren, Allah (cc)'a karşı edep ve saygıda zerre kadar kusur etmeyen ve kendisini, büyüklüğünün alameti olarak, bir "hiç" gören ve amellerine bel bağlamayan bu Zahidler Zahidi, bu insanların Allah'tan en çok korkanı ve bu, ahiretin ne demek olduğunu herkesten iyi bilen zat, hiç imkan ve ihtimal var mı ki, günah işlesin, inhiraf etsin, çizgisini kaybetsin! Sonsuz defa haşa! (Prizma 3, 485)

Ve O'nun Tevazuu

O'nun mahviyet ve tevazuu da, fetanetinin ayrı bir buudu olarak yıldız gibi parlamaktadır O, şöhreti artıp herkes tarafından kabul edildikçe, mahviyeti daha da derinleşmiştir Tevazu ve mahviyet adeta O'nunla beraber doğmuş gibiydi ömrünün sonuna kadar da gelişerek devam etti "Kim tevazu ederse Allah onu yüceltir" 432 diyen ve dediğini en iyi şekilde tatbik ve temsil eden Hz Muhammed Aleyhisselam'dır
O, her zaman kendisini insanlardan herhangi bir insan olarak görmüş ve hiçbir zaman, kendini onlardan ayrı tutmamıştır şeklinde Hz Ali'ye isnat edilen hoş bir söz vardır ki, O, hayatını hep o çizgide sürdürmüş ve insanlardan bir insan olarak kalmaya fevkalade özen göstermiştir
Evet, dünyevî makam ve mansıplar insanı şımartmamalı ve ona kendini unutturmamalıdır İnsan, kral da olabilir kır bekçisi de Bunlar, insan olmakta müşterektir Öyleyse bir insanın üzerine aldığı mükellefiyetin keyfiyeti, onu bir başka varlık haline getiremez Dolayısıyla da insan, her zaman ve zeminde kendisini insanlardan bir insan olarak kabul etmelidir
Eğer demokrasi denilen sistem, bazılarının kabul ettiği gibi, yeryüzünde en zirve bir sistem ise, İslam bu zirveyi hem de asırlar önce yakalamıştır Fakat biz, İslam’ın demokratik bir sistem olduğu düşüncesine karşıyız
İşte sistemin mükemmeliyetini gösteren içtimaîde bazı kesitler:
Hz Ali, bir zimmî ile muhakeme olmak için mahkemeye geldiğinde Kadı Şüreyh, oturması için ona yer gösterir Hz Ali kaşlarını çatarak bu teklifi reddeder Zira hasmı ayakta beklerken o oturamaz Düşünün ki, o gün Hz Ali, büyük bir devletin halifesi, yani, devlet reisidir433
Allah Rasülü hayatla kaynaşmış, bir fıtrat insanı olmuştu Çok kere O'nun meclisine ilk gelenler, Peygamberin kim olduğunu bilemezler; ancak sahabinin tavırlarıyla veya O konuşmaya başlayınca,
Allah Rasulü olduğunu fark edebilirlerdi Hicret esnasında, Medinelilerden o güne kadar Allah Rasulünü görmemiş olanların pek çoğu o gün, Ebu Bekir'in elini öpmeye koşmuşlardı Yani, onu Allah Rasulü sanmışlardı Ancak o, eline bir yelpaze alıp Efendimizi serinletmeye başlayınca, Allah Rasulü'nün kim olduğu anlaşılmıştı Böyle olmuştu Zira Allah Rasulü kendisini Ebu Bekir'den ayıran herhangi bir davranışta bulunmuyordu434
Mekke'yi fethedip şehre girerken nasıl bir mahviyete büründüğü dillere destan Biniti üzerinde o denli iki büklüm idi ki, neredeyse başı bindiği hayvanın eğer kaşına değecekti, O şanlı Nebi, o şanlı beldeye işte böyle bir mahviyet ruhuyla girmişti 435
Hz Aişe Validemiz'den rivayet edilen bir hadis bize şunları anlatır: "Allah Rasulü evinde, herhangi bir insan gibi davranırdı Kendi elbisesini yamar, ayakkabılarını tamir eder ve ev işlerinde hanımlarına yardımda bulunurdu"436 O, bunları yaptığı sırada, O'nun adı cihanın dört bir yanında anılıyor; herkes O'ndan ve getirdiği dinden bahsediyorduO zamanını öyle ayarlamıştı ki, bu kadar mühim sorumlulukları arasında, bu gibi işlere de fırsat bulabiliyordu O, her güzel hasletin zirvesinde oturmaya layıktı, ve öyle de oldu(Sonsuz nur 1, -428)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.