Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
devletteki, kamu, otoriteleri, ömer

Ömer (R.A.) Ve Devletteki Kamu Otoriteleri

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ömer (R.A.) Ve Devletteki Kamu Otoriteleri




ÖMER (RA) VE DEVLETTEKİ KAMU OTORİTELERİ



Çağdaş anayasa hukukları devletin görevlerini üç bölüme ayırırlar: Kendilerinin tabi olduğu sosyal doktrini göz önünde bulundurmaksızın, bu görevler; yasama, yürütme, yargı organlarıdır Her düzenli toplumun, fertlerin kendi aralarındaki, fertler ile hâkimler arasındaki tavırları koordine etmeleri için zorunlu ve açık kaidelere ihtiyacı vardır Bu, yasama organının görevidir Bu kaidelere istinaden hakim olan otoriteler, kamu hizmetlerini yerine getirir ve kamu nizamını koruma görevini üstlenirler Bu da yürütme orgamnın görevidir Ve sonuncu olarak her düzenli toplum, kendi fertlerine yargı görevinin kendileri tarafından uygulanmasına izin vermez Fertlere düşen, çıkan anlaşmazlıklar karşısında kanunla hükmeden, her hak sahibine hakkını veren tarafsız otoriteye, başvurmalarıdır Bu da yargı organının görevidir


Şüphesiz olan şey, şu ki, her düzenli toplum bu üç görevi her ne şekilde olursa olsun, yerine getirmedikçe devlet sıfatını kazanmasına imkân yoktur Bu sahada konu itibariyle de çağdaş devletlerle eski devletler arasında herhangi bir fark yoktur Ama tasarı olarak yani bu üç görevin ifasının modeli ve bunun yerine getirilmesi için bu görevin kime verileceği zaman zaman değişebilir Ama görevin ana noktası hep aynı kalır


Bundan dolayı Ömer (ra) devrindeki yasama, yürütme ve yargı organlarından söz edebiliriz


Çağdaş anayasa hukuku, bu görevi üstlenen cihazlar arasındaki ilişkilerin koordinesi modelini geniş ve yoğun bir şekilde organların ayrılması (separation of powers) başlığı altında etüd etmiştir Geçmişteki tüme varımların neticesi yasama, yürütme ve yargı organlarının bir el altında birleşmesi halinde, bunları bir arada elinde bulunduran merci halk otoritesi de olsa, kesin olarak bu işin ktatörlükle son bulması, araştırmacıların zihinlerinden yer edindi Bu sebeple yasama, yürütme ve yargı organlarının müstakil taraflara (mercilere) dağıtılma gerekir Ve buradan devletteki üç kamu otoritesi (public authorities) terimleri doğdu Anayasa hukuku kitapları ile çağdaş anayasalar yasama, yürütme ve yargı organlarından söz ederek, bu terimin görev ile görevi ifa eden merci anamlarını kapsadığından söz ettiler


Bu terimler yeni olmalarına rağmen, daha önce de belirttiğimiz gibi, günümüzde metin değişikliğinden başka bir şey değildir Her koordine edilmiş devlet gerek eski çağlarda gerekse günümüzde yasama işini yapan merciyi bildiği gibi, kanunların uygulanması için gerekli cihazları ve sürtüşen fertler arasındaki uygulama için de yargı organını tanıdılar


İslâm devletinin ve İslâm siyasî düşüncesinin bu konudaki durumu nedir? [1] Bu hususta Ömer (ra)'in rolü nasıl olmuştur Önce birinci soruya cevap verelim Tarihen sabit olan gerçek şudur ki, İslâm devletinin on asırdan beri filiz verdiği bu uzun süre içinde İslâm hukuk sisteminin çeşitli şekil değişikliklerine maruz kaldığı gerçeğidir Dört halife devrindeki İslâm hukuk sistemi, Emevi ve Abbasi devirlerinden ve daha sonra gelen Abbasiler dönemindeki devletin yıkılma ve parçalanma dönemlerinden farklıdır


Bu konuyu kim araştınrsa araştırsın, bu gerçeğe temas edecektir Meşhur Arap tarihçisi Abdurrahman b Muhammed İbn Haldun "Mukaddime"sinde bu meseleyi açık bir şekilde tebarüz ettirmiştir Ona göre Arap devleti, son dönemine kadar dört merhale geçirmiştir:


Birinci merhale:


Din esasları üzerine kurulmuş olan halifelik Hukukçular bunun için "El-Hİlâfe el-Kamile" (Kamil halifelik) terimini kullanmışlardır İbn Haldun bu merhaleyi şu şekilde nitelendirmektedir: İlk merhale halifelikti Bu dönemde nefsi caydırıcı faktör din idi Bu, onların helak olmalarına sebep olsa da dinin gereklerini uygularlar ve dini dünyaya tercih ederlerdi [2]


İkinci merhale:


Halifeliğin krallığa transformu: Ancak bu krallık dinî esaslara dayanmakta idi İbn Haldun bu dönemi açıklarken şöyle demektedir:


"İş, krallığa dönüştü Halifeliğin anlamı mezhep araştırmalarında ve hak metoduna dayanan uygulamalarda kaldı Değişiklik sadece dindeki caydırıcılık faktöründe oldu Daha sonra asabiyet ve kılıca dönüştü Muaviye, Mervan ve oğlu Abdülmelik dönemleri ile bazı oğullarına kadar durum bu minval üzere idi


Üçüncü merhale:


Krallığın halifeliğe galip gelmesi: Bu tarihçi bu dönemi de şöyle dile getirmektedir:


"Daha sonra halifelik ortadan kalktı İsminden başka hiçbir şey kalmadı İş tamamen krallığa dönüştü Hâkim olma tabiatı gaye haline getirildi, istekler ve arzular içinde kaybolmamak için, baskı ve kuvvet kullanıldı Abdül Melik'in çocuklarında ve Harun Reşid'den sonra gelenlerde durum bu merkezde idi


Kendilerinde arap asabiyetinin hâkim olması sebebiyle halifelik ismi de onlarda kaldı Halifelikle krallık birbirine karıştı [3]


Dördüncü merhale:


Halifelik anlamının tamamen ortadan kalkıp bütün her şeyiyle krallığa transformu: Bu konuda İbn Haldun şunları söylemektedir:


"Arap asabiyetinin kaybolmasıyla, neslinin tükenmesi ve durumlarının kötüleşmesiyle halifelik tesirleriyle birlikte yok oldu Doğudaki Acem krallıklarında olduğu gibi, halifeye mübarek olduğu için itaat edilmeye başlandı"


İbn Haldun çizdiği gelişme işaretlerinde şuna temas eder İslâm Arap devletinin kendine has hüküm sistemi ve felsefesi vardır Bu felsefe, dört halife devrinde tam manasıyla uygulanmıştır Daha sonra ortaya çıkan şartlara göre, ideal uygulamadan az veya çok uzaklaşılmıştır İslâm devleti bu sahada bir başlangıç teşkil etmez Eski ve yeni sistemlerin hepsi onun geçirdiği merhaleleri geçirirler Çağdaş devletlerin büyük bir çoğunluğu demokrasi esaslarını uygularlar Ama hemen ifade edelim ki, demokrasi pratik açıdan devletten devlete göre değişmektedir Hatta bu değişiklik nesilden nesile bile görülmektedir Batılı demokrasilerin temeli sayılan İngiltere bunun en güzel örneğidir İngiltere'de bugün görülen demokrasi, yüzyıl önceki demokrasiden çok açık bir şekilde farklıdır


Sistemler ve uygulamalardaki bu farklılıklar, anayasa kanunu ilim uzmanlarının demokrasi etüdleri yapmalarına, özelliklerinden ve uygulamalarından sonuçlar çıkarmalarına engel teşkil etmedi


Halife Ömer devri, İslâm düşüncesindeki hükümet sisteminin gerek teorik gerekse pratik sahada hiç şüphesiz ideal örneğidir Hükümet sisteminin büyük esasları Kur'an ve sünnet üzerine kurulmuş ise de, bu esasın ayrıntıları ve değişen şartlara göre olan uygunluğu halifenin gerçekleştirdiği şahsî bir işti Ömer (ra) bu sahada eşine rastlanmayan güçlü kişiliğini, fitraten lider olma özelliğini ortaya koymuştur


Ömer (ra)'in hayatını tetkik eden herkes bu gerçeği kabul etmiştir Abbas Mahmud el-Akkad, bu manada daha önce ismini zikrettiğimiz eserinde şöyle demektedir:


"İslâm devletinin idarî sisteminde Ömer (ra)'in kaide koymadığı hiçbir husus yoktur Takvimi ilk defa o koydu, yeni bir medeniyet başlattı, hükümet kurdu, divanlar inşa etti, adlî ve idarî usuller düzenledi Beytü'l-mal yaptı Devletin bölgeleri arasında posta teşkilatı kurdu Düşmana karşı sınırları, koruyucu muhafızlar vasıtasıyla murakabe altına aldı Zamanın gereği olan ve yapılması icap eden her konuya eğildi Özet olarak diyebiliriz ki, Ömer b Hattab, her şeyi yeni bir anayasa ortaya koydu Daha sonra gelenlerin bu temeli esas almalarını sağladı"


Ömer (ra)'in İslâmî hükümlere nassen ve ruhen bağlı kalarak bütün bunları gerçekleştirmesi kasıtlı iddialara verilen en iyi cevaptır Bu iddialara göre İslâm, medenileşmeyi ve ilmî metodlan almayı engeller Suç daha öncede belirttiğimiz gibi İslûm'da değil, zihnî donuklukta, toplumda yeni yeni çıkan mes'elelere cevap teşkil etmek üzere içtihat yapma konusunda düşülen zaaftadır Önsözde de belirttiğimiz gibi, bizim bu teklifi meydana getirmemize sebep oldu Sistemleri tetkik etmeden Önce, liderliğin metodlarım ortaya koymaya bizi teşvik eden o oldu Liderlik ruh, sistemler ise cesettir


Birinci fasılda Ömer (ra)'in yasama görevine karşı olan durumunu, ikinci fasıl da yürütme görevine karşı olan pozisyonunu, üçüncü fasılda ise yargı görevine karşı olan vaziyetini inceleyeceğiz


Şartların elverdiği ölçüde, Ömer (ra)'in bu husustaki metodu ile çağdaş metodlar arasında eski durumlarla çağdaş durumları yaklaştırma metodunu keşfetme çabasıyla kıyaslama yapmaya çalışacağız






[1] "Çağdaş Arap Anayasalarında ve İslâm Siyasî Fikrinde Üç Otorite" isimli eserimizde bu konuyu etüd etmiştik Bu eser birkaç kere basıldı En son baskısının tarihi 1974'tür


[2] Buna delil olarak diyebiliriz ki, Osman (ra), İslâm kanı akmaması için, zorla da olsa bazı Müslümanların korumasını reddetti, Ali b Ebi Talib kendisinin halifeliğini desteklemesine rağmen adaletinden şüphe edilen bazı valilerin reddetmesi gibi


[3] Arap asabiyetiyle "Halifeler Kureyş'tendir" sözü kastedilmektedir Ehl-i sünnet alimleri bu hadisi şerif üzerinde İttifak etmişlerdir Yani halifeliğin şartlarından biri de halifenin Kureyş’ten olmasıdır Emeviler'de ve Abbasiler'de ismen de olsa halifelik devam etti

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.