Prof. Dr. Sinsi
|
Ömer Ve Sosyal Sistem
ÖMER VE SOSYAL SİSTEM
Çağın terimleriyle söylemek gerekirse, İslam, herşeyi içine alan içtimai bir devrimden ibaretti Genel anlamıyla içtimai devrim, çağdaş anlayışa göre toplumu bütün yönleriyle yeniden kuran, belirli ve eski düşünce ve değerlerden yeni ve değişik içtimai değerlere temelinden transformasyon olan içtimai devrimdir İçtimai devrimler sadece bazı değişiklikler yapmak için meydana gelmezler Sebebi, toplumun gerileyip çökmesi ve bunun düzeltilmesinin eski toplumun bazı yönlerini değiştirmeye dayanan alışılmış ıslahatlarla gerçekleşmemesinden kaynaklanmaktadır İşte bu sebeple bazılarına göre içtimai devrim, "zamanında (gecikmiş olan kalkınmanın) gerçekleşmemişin ıslah edilmesidir "
İslam'dan önce ve sonraki Arap toplumunun durumunu mukayese eden kişi ifade etmek istediğimiz anlamı derhal idrak edecektir İslam, bu toplumu düşünceden başka düşünceye, değerden başka değere ve durumdan başka duruma transform etti Arapların İslam’a karşı direnmeleri ve Müslümanlara katı davranarak onları ibret haline getirmelerinin sebebi bu büyük transformasyon idi
Bu katı ve kötü düşmanlık, körükörüne direnme, Hazreti Peygamber sadece onların eski ilahlarını kabul etmeyişine dayanmıyordu En önemli ve başta gelen sebep, tam anlamıyla insanlar arasında eşitliği, soy sop esasına dayanan farklılıkları ortadan kaldırarak, her insanın değerinin kendi yaptıklarıyla ölçüldüğü yeni toplumsal değerleri ortaya almasıydı
"Allah'ın yanında en üstün olanınız, (Allah'ın buyrukları dışına çıkmaktan) en çok korkanınızdır " [30]
Daha İslama girişinin ertesi günü, Cebele b elEyhem elGassani'nin bu durum karşısında nasıl rahatsız olduğunu, dar ufkuyla emirle sıradan bir kişinin aynı muameleyi kabul etmediğini, dinini değiştirme pahasına da olsa, toplumsal statüsünü etkiliyorsa hemen firar etliğini daha önce görmüştük
Kur'an ve Sünnet teoriyi, Ömer ise uygulama yönünü üstlendi Birden fazla yerde zikrettiğimiz Ömer'in devlet idaresindeki metodunun öneminin etüd edilmesi burada tecelli eder O, aynı dönemde yaşayan Müslümanların hiçbirinin anlamadığı şekilde İslami teoriyi idrak etmiş, bunu en ideal şekliyle uygulama safhasına koymuştur Bazen vuku bulduğu gibi, şartların değişmesini nazarı itibare alarak ve kalkınma perdesinin arkasına saklanarak teorinin dışına çıkmadı
Burada İslami toplumsal teori ile çağdaş teoriler arasındaki büyük farkı, izah etmekle söze başlamak istiyoruz İslam teorisi Allah'ın yapısıdır Çağdaş teoriler ise insan yapısından ibarettir Ve bu iki durum arasında büyük fark vardır Bu iki farkın etkinliği uygulamada daha açık bir şekilde ortaya çıkar Çünkü belli bir neslin yaptıkları, kendisinden sonra gelen nesiller için zorunlu değildir Her nesil iradesine paralel olarak, hayatım düzenlemede serbesttir Ama Allah'ın yaptığı ise ebedidir Çünkü Allah kullarının ihtiyacını en iyi bilendir İlmi metodlar adına konuşanlar, bu söylediklerimizi donuklaşma, gerileme ve insan aklının keşifler ve icatlar yapmasına ebedi sınırlamalar empoze etme olarak görüyorlarsa da onların bu görüşlerinden vahim bir şekilde yanılmaktadırlar Çünkü İslam teorisinin getirmiş olduğu prensipler, genel kapsamlı ve esnek prensipler olup her zaman ve mekan için uygulanmaya münasip ve Müslümanların içtihad etmelerine sımr koymayan prepsiplerdir
Bu prensipler Müslümanların içtihadlarında insani davranmayı ve başkalarına şefkatle yaklaşmayı garanti altına aldığı gibi, insanlık tarihinin gelişim merhalelerinin bir çoğunda hakim olan ve gerek eski gerekse günümüzde müşahede ettiğimiz aşırıcılık düşüncesinden uzak olmasını garanti altına alır İslami düşünceler akla sınır koymaz Aksine kişi akıl yoluyla hem dünya hem de ahiret mutluluğunu elde eder
İnsanların ihtiyaçlarının değişeceği Ömer'in gözünden kaçmamıştı Her topluma düşen, kendisinin içtihad etmesiydi Çünkü toplum kendi ihtiyaçlarını ve çıkarlarım daha iyi bilir Rivayetlere göre bu hususta şöyle demektedir:
"İnsanlar krizleriyle, atalarından çok (yaşadıkları krizlere) benzerler "
Bu sahada önemli bir durum arzeden hususlardan biri de, Resulullah'ın Hakk'a yürümeden önce kelâle [31] hakkında Müslümanlara kesin bir yorumda bulunmamasıydı Bunu şu ayete uygulamakla yetinmişti:
"(Habibim) senden fetva isterler De ki: Allah, babası ve çocuğu olmayanın mirası hakkındaki hükmü (şöylece) açıklar: Eğer (erkek veya kızl evladı (ve babası) olmayan bir erkek ölür, onun (ana baba bir veya sadece baba bir) bir tek kız kardeşi kalırsa terikesinin yansı onundur (Mirasçı) erkek kardeş ise çocuksuz (ve babasız) ölen kız kardeşinin (vefatıyla) bıraktığı(nın tamamına)dır Eğer (aynı şartlarla kalan) kız kardeş iki (veya daha ziyade) ise oğlan kardeşin bıraktığının üçte ikisi(ni alırlar) Eğer yine (aynı şartlarda mirasçılar) erkek ve dişi kardeşler ise o zaman erkek için dişinin iki hissesi (vardır) Allah size, şaşırırsınız diye (dininzin hükümlerini) açıklıyor Allah herşeyi hakkıyla bilendir [32]
Bu genel hüküm, bütün olması muhtemel durumlara cevap vermiyordu Ömer bu hükümlerle hep meşgul oldu Bu hususta dedi ki:
"elKelale ilgili davada hükmedip daha sonra Kur'an okuyanla okumayanın bu hükmetmiş olduğum hükme dayanarak hükmetmesinden korkarım "
Dedenin mirası hakkında içtihad ederek vurulduğu günü akşamı kemik üzerine yazmış olduğu görüşünü, kendisine vurulan darbelerin öldürücü olduğunu anlayınca oğlu Abdullah'a şöyle söyledi:
"Dün dedenin mirası hakkında yazdığım kemiği getir " Bununla yazdıklarını silmek, kendisinden sonra gelenlerin bunu ellerinde delil olarak göstermelerini engellemek istiyordu Oğlu Abdullah kendisine şöyle dedi:
"Ey mü'minlerin emiri, biz bu isteğinizi yerine getiririz!" Ancak Ömer (r a ), bunu kabul etmeyerek şunu söyledi:
"Hayır," Yazıyı getirip kendisine verdikten yazıyı elleriyle sildikten sonra ancak rahat edebildi
Ömer (r a )'in karşı koyduğu ve karşı karşıya kaldığı İslami teorinin uygulama şartlan çok katıydı Resulullah'ın ve birinci halife Ebu Bekir'in vefatına kadar, teorinin uygulama sahası esaslı bir şekilde Arap toplumu içinde geleneksel bir biçimde mahsurdu Hakikatte İslam bu sahada esasi ve temelli toplumsal değişiklikler gerçekleştirmek suretiyle cahiliyet kibrini ortadan kaldırarak Müslümanların arasında eşitlik sağlama, zenginlerin mallarında fakirlere belli bir miktarda mal empoze etme, askeri ve sivil hayatta, soy sop ve içtimai statü gözetmeksizin gerekli şartların kendilerinde bulunduğu kişilere komutanlık ve idarecilik gibi görevlerin verilmesi gibi önemli toplumsal görevleri gerçekleştirmiştir Ancak bu değişikliklerin tamamı, Arapların yiyecek, giyecek, rızık gelirleri ve hayat şartları itibariyle almış oldukları toplumda ve bu atmosfer çerçevesi dahilinde gerçekleşti
Ömer'in gelmesiyle bütün bunlar tepeden tırnağa değişikliğe uğradı Ömer'e düşen görev, İslami teoriyi Arap yarıadasınin dışına taşımak, Arap fatihlerin fetihlerden sonra Arap yarımadasına göre tamamen farklı bir hayat sürdürmeleri ve yaşamalarından sonra Arapların daha önce alışmamış fakat başka milletlerin alışmış olduğu kent hayatına İslami teoriyi uygulaması gerekiyordu Onun bu ağır ve zor görevi ve aynı zamanda idare etme ve hükmetme sahasındaki dehası bizi bu eseri yazmaya teşvik etti Yine onun bu yüce şahsiyeti bizi Arap halklarının anayasalarında kaydettiklerini, eserimizin başında zikrettiğimiz gibi, çağdaş yasa koyucular manevi değerler başta olmak üzere, kültürve değerlerini muhafaza etmek istiyor ve gerçekten çağdaş Arap toplumlarının kalkınmasını arzuluyorlarsa Ömer'in hayatını araştırıp göz gezdirmeleri, devlet idaresi ve hükmetme sahasındaki metodunu incelemeleri gerektiğine teşvik etti Kesinlikle inanıyoruz ki, o zamanın şanlarına göre Ömer'in görevi, günümüzün yasa koyucularının şartlarından çok daha zor ve çok daha katıydı
Daha önceki iki bölümde, lider ve liderlik ile hükmetme sisteminin genel çerçevesini ve bu çerçeve dahilinde liderin aküvitesini arzetük Devlet idaresiyle yakından ilgili, değişen ve esnek ilişkilerin düzenlenmesinde gizlenen toplumsal ilişkileri ve bu ilişkilerin İslami hükümlere veya çağdaş tabirle devrimci hareket teorisine uygun olarak nitelendirilmesini hukuki açıdan arzedeceğiz Ve bundan dolayı, aşağıda sıralandığı gibi, önce Ömer'in devletteki fikir birliği düşüncesine, sonra yabancılara, arkasından ekonomik sistem ve en son olarak da genel ahlaka karşı olan pozisyonunu arzedeceğiz

[30] Hucurat: 49/13
[31] Kelale: Ne babası ne de çocuğu olan kişi
[32] Nisa: 4/176
|