Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hikmeti, kelimesindeki, malikiyye, zekeriya

Zekeriya Kelimesindeki Hikmet-İ Malikiyye

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zekeriya Kelimesindeki Hikmet-İ Malikiyye





ZEKERİYA KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ MALİKİYYE

Bil ki, hiç kuşkusuz Allah’ın rahmeti, varlıkta ve hükümde her şeyi içine aldı Ve hiç kuşkusuz gazabın varlığı da, Allah’ın gazaba olan rahmetindendir Ve gerçekte, O’nun rahmeti gazabını geçmiştir; yani, rahmetin O’na nisbeti, gazabın O’na nisbetinden önde gelir Her ayn’ın Allah’tan talep ettiği bir varlığı olduğundandır ki, Allah’ın rahmeti her şeyi kuşattı Çünkü O’nu Rahman kılan rahmet, ayn’ın varlık talebini kabul eder ve böylece onu vareder İşte, bundan dolayıdır ki, O’nun rahmetinin varlıkta ve hükümde her şeyi içine aldığını söylüyoruz Ve İlahi İsimler de (ilahi rahmetin içine aldığı)(Rahman isminin hakikatı olan)
İmdi, Allah’ın rahmetinin içine aldığı ilk şey, rahmet yoluyla rahmeti vareden ayn’ın (yani, bir-olan-ayn’ın) şey-olmaklığıdır [şey’iyyet] Dolayısıyla, rahmetin içine aldığı ilk şey, öncelikle rahmetin kendisi ve sonra, yukarıda işaret edilen şey-olmaklıktır (yani, bir-olan-ayn’ın şey-olmaklığıdır) Ve rahmet daha sonra, gerek dünyada ve gerekse ahirette sonsuza dek varlık bulan –ister araz, isterse yalın veya bileşik cevher olsun– her var-olanın şey-olmaklığını içine alır Ve bu, (yani, rahmetin içine almaklığı, şeyler bakımından) herhangi bir garaz ve hoşa gidicilik gözönüne alınmaksızın olur — ilahi rahmet, varlıkta, hoşa gidici olsun veya olmasın her şeyi içine alıcıdır
Fütühat-ı Mekkiye’de belirttiğimiz gibi, var-olan değil, ancak var-olmayan [ma’dum] etkilenime uğrar Var-olan, etkilenime uğruyor gibi gözükse de bu ancak var-olmayan’ın (kendisine varlık verilmesi yönündeki) hükmü yoluyladır Bu garip bir ilimdir ve bu mesele üzerinde pek az durulmuştur Ve sadece vehim sahibi olanlar, deneyimleme [zevk] yoluyla bunu bilirler; ama vehmin kendilerine etkide bulunmadığı kimseler bu (var-olmayan’ın var-olan üzerinde nasıl etkide bulunduğuna ilişkin) meseleyi (hakikaten ve zevkan)
Allah’ın rahmeti oluşlara yayılmıştır
Zatlarda ve aynlarda akışını sürdürür
Ve bu taşaduran rahmetin mertebesini müşahede etmek,
Bu rahmetin mertebesini düşünce yoluyla bilmekten yücedir
İmdi, rahmetin andığı [zikr] herbir şey hiç kuşkusuz said’dir — ve varlıkta rahmetin anmadığı hiç kimse yoktur Ve rahmetin şeyleri anması, onları varetmesinin ta kendisidir Ey dostum, belaya uğrayanlarda gözlemlediğin şey veya şakilerden eksik olmayacak ahiret elemlerine ilişkin inancın, burada söylüyor olduğumuz şeyi anlamaktan seni alıkoymasın Bil ki, rahmet her şey için, ancak varetme yönünden geneldir — böylelikle, elemlere yönelik rahmetle, elemleri varetti
Sonra, bil ki, rahmet iki yönden etkide bulunur İlki, bizzat etkide bulunmasıdır — ki bu, rahmetin, özel bir garazın varlığına veya yokluğuna veya hoşa gidici olmamasına bakmaksızın, varlığı kabul eden her var-olanın ayn’ına, ayn’ının değişmezliğinde bakarak varetmesidir Bundandır ki, “itikatlarda (farklı suretlerde) yaratılan Hakk”ı değişmez aynlardan bir değişmez ayn olarak görür İmdi, rahmetin kendine rahmet etmesi, (değişmez aynları) var etmekliğiyledir Ve bundan dolayıdır ki, rahmetin kendine rahmetinden sonra, “itikatlarda yaratılan Hakk”ın rahmet olunan ilk şey olduğunu söylüyoruz
Rahmetin diğer etkisi ise, dileyişte bulunma yönündendir İmdi, örtülü olanlar, itikatlarında olan Hak’tan, kendilerine rahmet etmesini isterler Keşf ehli olanlar ise (mutlak ilah olan) Allah’ın rahmetinin kendileriyle kaim olmasını isterler Ve “Allah” ismiyle dileyişte bulunarak, “Ey Allah, bize rahmet et!” derler Ve (Allah da) ancak, rahmetin onlarla kaim olmaklığıyla onlara rahmet eder Şu halde, (herhangi bir sıfat ile kaim olan bir mahal o sıfatın hükmünde olduğundan) onlar için hüküm (yani, rahmet hükmü) vardır Çünkü hüküm, hakikatte ancak, bir mahalde kaim olan mana için sözkonusudur İmdi mana, hakikatte rahmet edicidir [râhim] Böyle olunca, Allahu Teala inayet olunmuş kullarına (rahmetin onlar ile kıyamı suretiyle)(kendisine mahal edinmekle) andığı kimse hiç kuşkusuz rahmet olunmuştur



Alıntı Yaparak Cevapla

Zekeriya Kelimesindeki Hikmet-İ Malikiyye

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Zekeriya Kelimesindeki Hikmet-İ Malikiyye




Ve eyleyici isim [ism-i fail] “rahîm” ve “râhim”dir (ve böyle ise de, bunda hakim olan rahmettir) Ve hüküm, manaların kendi zatları için gereken bir şey olduğundan, yaratılmışlıkla nitelenemez İmdi (hüküm bir halden ibarettir ve) haller var da değildir, yok da değildir Yani, hallerin varlıkta aynları var değildir; çünkü onlar sadece nisbetlerdir Ve haller hüküm bakımından, yok da değillerdir Çünkü ilmin kendisiyle kaim olduğu bir kimseye “alim” adı verilir, ki bu (alim olmaklık) bir haldir Dolayısıyla alim, ilim ile sıfatlanmış olan bir kimsedir Alim, (ilim ile sıfatlanmış) o kimsenin ta kendisi [ayn] değildir, ilmin de ta kendisi [ayn] değildir Ve gerçekte, ilimden ve ilmin kendisiyle kaim olduğu kimseden başkası yoktur Alim olmak, bu mana ile (yani, alim-olmaklık manası ile) nitelenmesi sebebiyle bu kimsenin halidir Böyle olunca, ilmin o kimseye nisbeti sonradan oldu ve ona böylelikle “alim” dendi Ve gerçekte rahmet, rahmet-eden [râhim] tarafından bir nisbettir ve bu rahmet nisbeti (rahmet sahibi üzerinde) hükmü gerektirir ve bu (hükmü gerektiren nisbet), rahmettir Ve rahmet-olunan’da rahmeti vareden, o rahmet-olunan’a rahmet etmeksizin, rahmeti varetmiş değildir Ve ancak, rahmetin kendisiyle kaim olduğu kimseye, bu rahmetle rahmet edici olmak için, rahmeti varetti
Ve Hak Sübhanehu Teala Hazretleri, sonradan olma şeyler için mahal değildir Dolayısıyla, kendisinde rahmetin varedilmesi için de mahal değildir O rahmet edicidir ve rahmet edici olan, rahmetin kendisiyle kaim olmasından dolayı rahmet edicidir Böylece apaçık ortadadır ki, O, rahmetin ta kendisidir Bu işi deneyimlemeyen [zevk] ve buna erişememiş olan kimse, “Hak rahmetin ta kendisidir veya sıfatın ta kendisidir” demeye cesaret edemeyip, “Hak sıfatın ta kendisi de değildir, ondan başka da değildir” dedi Böyle olunca, “Sıfatlar ne Hakk’ın huviyetidir, ne de Hak’tan başkadır” demiş oldu Hakk’ın sıfatlarını değillemeye [nefy] güç yetiremediği gibi, sıfatları O’nun ta kendisi kılmaya da güç yetiremedi ve yukarıdaki ifadeye yöneldi Gerçi bu da güzel bir ifadedir, ama şu ifade işin aslına uygun düşer ve karışıklığı da ortadan kaldırır: Sıfatlar, nitelenen Hakk’ın zatıyla kaim olup, aynlarında bir varlıkları yoktur; ve sıfatlar, kendileri ve niteledikleri (Zat) arasında ve birbirlerinin akılla-kavranabilir olan aynları arasında birer nisbet ve göreceliktirler
Rahmet, cem edici [cami] olmakla birlikte, herbir İlahi İsme nisbetle çeşitlidir Bundandır ki, Hak Sübhanehu’nun rahmet etmesi herbir İlahi İsim ile dilenir Böylece Allah ona (yani, dileyişte bulunan kimseye) rahmet eder ve bu, “Rahmetim her şeyi kaplamıştır” [A’raf Suresi, 7/156] ayetinde işaret edilen rahmettir Sonra, bu rahmetin, İlahi İsimler’in sayısınca birçok kolları vardır O halde, bir kimse, “Ey Rabbim, Bana rahmet et!” dediğinde, rahmet, bir İlahi İsme (yani, “Rabb” ismine) nisbetle genel değildir Bu durum, diğer İlahi İsimler için de geçerlidir Böylece, hatta, Müntakim ismi ile (intikam peşinde olan kişi) “Ya Müntakim, bana rahmet et!” der Bunun böyle olması, İlahi İsimler’in adlandırılan Zat’a işaret ederken, (kendi tikel) hakikatlerinde, birbirinden farklı anlamlara işaret etmesindendir İmdi, bu İlahi İsimlerle dua ederek rahmet dileyen kişi, sözkonusu İsimler’in, kendisiyle diğer İsimler’den farklı ve ayrışık olana işaret ediyor olması dolayısıyla değil, adlandırılan Zat’a işaret etmesi dolayısıyla bu İsimlerle dua eder Çünkü o İsim, dua eden kimse indinde, Zat’a işaret ediyor olduğundan, diğer İsimler’den ayrışık değildir ve ancak kendi zatından dolayı kendi nefsiyle diğerlerinden ayrışıktır Çünkü belli bir sözcükle kendisine işaret edilen anlam, kendi zatıyla, kendisinden başka olandan ayrışık bir hakikattır — her ne kadar İsimler’in hepsi Bir-olan-ayn’a [ayn-ı vahid] işaret etmek için konuldu [vaz’] ise de, bu böyledir Hiç kuşkusuz, herbir İsmin, ancak kendisine özgü olan bir hükmü olduğu gibi, bu İsimler aynı zamanda da adlandırılan Zat’a delalet ederler Bundan dolayı, Ebu’l Kasım bin Kıssî demiştir ki, hiç kuşkusuz herbir İlahi İsim, tek tek bütün İlahi İsimler’in hepsini adlandırır Bir İsmi, anarak öne çıkardığın zaman, o İsmi, bütün İsimler’le nitelemiş olursun — bu, bütün İsimler’in Bir-olan-ayn’a işaret etmesinden dolayıdır Her ne kadar çok olsalar ve her ne kadar hakikatları çeşitli olsa da, bu böyledir
Sonra hiç kuşkusuz rahmete iki yoldan erişilir: Bunlardan biri zorunluluk [vücub] yoluyladır — ki, buna Allahu Teala’nın, “Ben rahmeti takva sahipleri ve zekat verenler için farz kıldım” [A’raf Suresi, 7/156] sözünde işaret edilmiş olup, Hak tarafından kullar için ilme ve amele ilişkin sıfatlarla kayıtlanmıştır Ve ikinci yol, ilahi bağış [imtinan] yoludur ki, burada, erişen rahmet hiçbir amelin karşılığı değildir Buna da Hak Teala’nın, “Rahmetim her şeyi kaplamıştır” [A’raf Suresi, 7/156] sözünde işaret edilmiştir Ve (Resulallah hakkındaki) “Ta ki, Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın” [Fetih Suresi, 48/2] sözü de, tıpkı, “Ne dilersen yap, kuşkusuz Ben senin günahlarını bağışladım” sözü gibi bağışsal rahmete [rahmet-i imtinan] işaret eder Öyleyse, bunu bil!

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.