Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
muhammed, peygamberlerin, savin, sonuncusu

Peygamberlerin Sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V)'İn M

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Peygamberlerin Sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V)'İn M





PEYGAMBERLERİN MA'SUMİYETİ

Peygamberlerin Sonuncusu Hz Muhammed (sav)'in Masum Oluşu İle İlgili Mesele


Resulullah (sav), diğer Peygamberler gibi her türlü günahları ve kötülükleri işlemekten masumdur Şanı Yüce Allah'ın inayetiyle korunmuş ve Allah gözetimiyle her taraftan onu kuşatmıştır Buna göre Resulullah (sav)'den, Allah'ın emrine muhalefetin veya kendisine azabı gerektirecek bir günahı işlemenin meydana gelmesi mümkün değildir

Fakat Resulullah (sav), bazen gayret edip üstün olanın ve iyi olanın aksini yapmış ve bunun üzerine Rabbi ise onu uyarmıştır Lakin bu, günah ve masiyet cinsinden değildir Ancak bu ikaz cinsinden olanı ise, daha mükemmel ve üstün olanın aksine bir yapma tarzıdır Peygamberlerin makamının -diğer insanlara- üstün olmasına nispetle bazılarının şu sözündeki; "Ebrar'm (iyi kulların) hasenatı (iyilikleri), mukarreblerin (Allah'a en yakın olan kulların) seyyiat'ı (kötülükleri, günah ve kusurları) gibidir" tanımlamasında da görüldüğü üzere kendisine ikazı ve cezayı gerektirecek hata da olsa, üstün olanın aksinin yapılmasına itibar edilir

Resulullah (sav)'e ikaz şeklinde gelen bazı ayeti kerimeleri ortaya koyup doğru bir şekilde ve ikazdan ne kastedildiğini açıklayacağız Aynı şekilde yine dış görünüşü itibariyle, Resulullah (sav)'in, Allah'a karşı muhalefet ettiği ve masiyet işlediğini ifade eden diğer nassları da ortaya koyup bunların anlamlarının; Kur'an, Sünnet ve meşhur tefsir imamlarının görüşleri doğrultusunda açıklayacağız Buna göre deriz ki: "Yardımı, yalnızca Allah'tan dileriz" [108]



Bu Konuda İkaz Şeklinde Gelen Ayetler


Birinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Hiç bir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz Siz geçici dünya malını arzu ediyorsunuz Halbuki Allah, ahireti (tercih etmenizi) ister Allah azizdir, hakimdir Eğer daha önceden Allah'ın geçmiş bir hühnü olmasaydı, aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azab dokunurdu"[109]

İkinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Hay Allah affedesice, doğru olanlar sana besbelli olup yalancıları bilmeden önce neden onlara izin verdin?"[110]

Üçüncü Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Yanına kör bir kimse geldi diye Peygamber (ondan) yüzünü asıp çevirdi (Ey Muhammedi) Ne bilirsin, belki de 0 arınacak yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti"[111]

Dördüncü Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Az kalsın daha vahyettiğimiz (emir ve yasaklarımızdan vb şeyler)den, (sana söylemediğimiz sözleri) bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi 0 zaman (onların istediklerini yerine getirecek olursan) seni dost edineceklerdi (O vakit sen, onların dostu olur, benim dostluğumdan dışarı çıkardın) Eğer seni korumamış olsaydık, az da olsa onlarfm tuzak ve hüelerin)e meyledecektin Ve O zaman (onlara az miktarda meyledecek olsaydın), Biz de sana (dünya ve ahiret) hayatının kat kat azabını ve Ölümün de kat kat azabını tattırırdik[112]

Beşinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Ey Peygamber! Allah'tan sakın (ve takva üzere sebat et) ve kafirler ile münafıklara da itaat etme! Doğrusu Allah, Hakim'dir ve Alim'dir Rabbinden sana vahyolunana uy! Doğrusu (sana vahyeden) Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır "[113]

Altıncı Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimeleridir:

"Sana indirdiklerimiz (Kur'an ayetlerin)den şüphe ediyorsan, senden önce kitabı (Tevratı, İncili ve Zeburu) okuyanlara, (sana indirdiklerimizin doğru olup olmadıklarını) sor! Andolsun ki, Rabbinden (indirilen) hak (vahiy), sana gelmiştir Doğrusu Allah, yaptıklarınızdan haberdardır "[114]

Yedinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Eğer onların (küfürde direnip İslamı kabul etmeyişleri) sana ağır geliyorsa, kendi kendine yerin dibine doğru bir tünel veya göklere çıkacak bir merdiven dayayıp da onlara bambaşka bir mucize getirebilirsen, (hiç durma) Eğer Allah dilesey-di elbette onların hepsini, hidayeti (seçecek bir durum) üzerinde toplardı 0 halde sakın (bu gerçeği bilmeyen ve bunun far-jana varamayan) bilgisizlerden olma"[115]

Sekizinci Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Sabah ve akşam Rablerine; sırf O 'nun rızasını dileyerek (ihlash bir şekilde) dua edenleri (yanından) kovma! Onların hesaplarından (günahlarından) sana hiçbir şey yoktur Senin hesabından da onlara bir şey yoktur Ki onları kovarsın da, zalimlerden mi olasın!"[116]

Dokuzuncu Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"(Ey Peygamber!) Biz sana apaçık bir fetih (zafer) ihsan ettik Böylece Allah, (bu fethi sana kolaylaştırmak suretiyle) senin geçmiş ve gelecek olan günahlarım bağışlayıp ve (dinini yüceltmek ve senin vasıtanla ülkeleri fethemek suretiyle dünya ve ahirette ) sana olan nimetini tamamlayarak seni dosdoğru yola eriştirir[117]

Onuncu Ayet: Yüce Allah'ın şu ayeti kerimesidir:

"Hani sen, Allah'ın kendisine (en büyük nimeti olan İslam ile) nimet verdiği ve (kölelikten azad ederek evlatlık edinip daha sonra da onun efendisi olduğunu belirtip veli edinmekle) seninde nimetlendirdiğin kimseye (olan Zeyd b Harise)ye, eşin (Zeyneb bint Cahş)'ı tut ve Allah'tan kork (onu boşama) diyordun Allah'ın, (Zeyd onu boşayacak olursa, onu nikahlayacağın şeklinde) açığa vuracağı şeyi de içinde saklıyor ve insanlar (m, evlatlığının eski hanımını nikahladı diyeceklerinjden korkuyordun Halbuki en çok Allah'tan korkman gerekirdi Nihayet Zeyd'in onunla bir (evlilik) bağı kalmayınca, onu seninle evlendirdik Böylece evlatlıkların, eşleriyle bir (evlilik) bağı kalmayınca, onlarla evlenmek konusunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin Buna binaen Allah'ın emri yerine getirilmiştir"[118]

Resulullah(sav)'e, Bedir Esirleri Hakkında Yapılan İkaz:

Resulullah (sav)'in Allah'ın emrine muhalefet ettiği ve Allah'ın razı olmadığı bir fiili yaptığı zannedilen Resulullah (sav)'i ikaz eden birinci ayet Yüce Allah'ın;

"Hiçbir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz Siz (bu esirleri almakla) geçici dünya malını arzu ediyorsunuz Halbuki Allah, ahireti (tercih etmenizi) ister Allah, azizdir ve hakim'dir Eğer daha önceden Allah 'in geçmiş bir hükmü olmasaydı, aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azab dokunurdu[119] " sözüdür

Bazı kimseler, bu ayetten; Resulullah (sav) 'in bir günah işlediğini, bir suç işlediğini veya alemlerin Rabbi Allah'a bir konuda isyan ettiğini zannetmektedirler Nihayet onların zannettikleri gibi olmayan bu Bedir Esirleri meselesinde şiddetli ikaz indi Resulullah (sav)'in bu konudaki amacı, sadece Bedir Esirleri hakkında bazı sahabileriyle istişare etmekti Bunun sonucunda ise, ictihad edip sahabilerin çoğunluğunun görüşünün tercihiyle hükme bağladı Bunun üzerine Mekkeli müşriklerden olan esirlerin fidyelerini kabul etti Resulullah (sav)'in bu içtihadı; üstün olanın, iyi olanın ve tercih edilenin aksineydi Çünkü davanın ve İslam Dinin maslahatı gereği, Resulullah (sav)'in onlardan fidyeleri kabul etmemesi gerekmekteydi Aslında fidyeleri almanın aksine; küfrün gücünü zayıflatmak, müşriklerin büyüklüğünü -diğer Arap topluluklarına karşı- ö-nemsiz göstermek ve üstünlük ile zaferin özellikle de Allah'ın kulları için olduğunu onlara göstermek için esirlerin kanlarının dökülmesi ve akıtılması gerekmekteydi Zira bu savaş, müminler ile müşrikler arasında meydana gelen ilk savaştı Bundan dolayı da müminler için çok önemli bir savaştı

Burada, bu ayeti kerimelerin inişi ile ilgili Ashabı-ı Kiramın bazı rivayetlerini, "Me'sur Metodu"[120] şeklinde aktaracağız:

1 Tirmizî, Hakim en-Nisâburî ve Beyhakî, Abdullah ibn Mes'ud (rha)'dan şöyle rivayet etmiştir:

"Bedir savaşı gününün sonunda, esirler elde edilip Resulullah (sav)'in huzuruna getirilince, Resulullah (sav), Ashabını toplayıp

onlara:

- 'Bu esirler hakkında ne dersiniz?' diye sordu Bunun ü-zerine Hz Ebu Bekr (ra):

- 'Ey Allah'ın Resulü! Bunlar senin kavminden ve seninle akrabalıkları bulunan kimselerdir Onları serbest bırak ve (işledikleri suçtan dolayı) tevbe etmelerini iste! Belki Allah, tevbe ettikleri taktirde onların tevbelerini kabul eder' dedi (Hz Ebu Bekr (ra)'ın bu sözü üzerine) Hz Ömer (ra) ise:

- 'Ey Allah'ın Resulü! Bunlar seni yalanladılar, seni asli yurdundan çıkardılar ve seninle savaştılar Bu bakımdan onları al ve boyunlarını vur' dedi (Bu ikisinin görüşünü dinleyen) Abdullah b, Revana (ra) ise:

- 'Ey Allah'ın Resulü! Odunu bol alan bir vadiye git ve 0 vadiyi, onlar içindeyken ateşe ver' dedi

Abdullah b Revaha'nm bu sözünü işiten Hz Abbas ise ona: 'Sen, akrabalık bağını koparıp attın' dedi Resulullah (sav) bir süre sustu ve onlara hiçbir cevap vermedi Sonra da kalkıp evine gitti Bunun üzerine bazı kimseler: Resulullah (sav), Ebu Bekr (ra)'ingörüşünü uygulayacak, bazısı da;

Ömer (ra)'in görüşünü uygulayacak, diğer bir kısmı da; Abdullah b Revaha'nm görüşünü uygulayacak' dediler Daha sonra Resulullah (sa v) çıkıp:

- 'Allah, bazı kimselerin kalplerini öyle yumuşatır ki, sütten daha yumuşak olur Yine Allah, bazı kimselerin kalplerini de öyle bir katılaştırmıştır ki, taştan da daha katı olurlar'

Ey Ebu Bekr! Senin misâlin, İbrahim (as)'ın misâline benzer ki 0: 'Buna göre artık kim bana tabi olursa 0, bendendir Kimde bana karşı gelirse onu, sana (Allah'a) bırakırım Çünkü Sen, bağışlayıcısın ve merhamet edicisin' demişti Ve yine Ey Ebu Bekr! Senin misâlin, İsâ (as)'ın misâline benzer kiO:

'(Ey Allah'ım! Eğer) onlara azab edersen doğrusu onlar, senin kullarındır Eğer onları bağışlarsan da, güçlü ve hakim olan şüphesiz ancak sensin' demişti Sana gelince Ey Ömer! Senin misâlin de, Mûsâ (as)'m misâline benzer ki 0:

'Ey Rabbimiz! Onların (yani Firavun ve onun çevresinde bulunanların) mallarını yok et! Onların kalplerini (mühürleye-rek) sık Çünkü onlar, can yakıcı azab görmedikçe iman etmezler Ve yine Ey Ömer! Senin misâlin, Nûh (as)'ın misâline benzer ki 0:

'Nûh dedi ki: 'Ey Rabbim! Yeryüzünde kafirlerden hiç birini bırakma' dedi (Nûh: 71/26)

Daha sonra Resulullah (sav): 'Sizler fakir kimselersiniz Sakın onlardan hiç bir kimse fidyesiz kurtulmasın, yahut ta boynu vurulsun' buyurdu Bunun üzerine Abdullah ibn Mes'ud:

- 'Ey Allah'ın Resulü! Süheyl b Beyza bundan müstesna olsun Çünkü 0, İslama dil uzatmıştır' dedi Bunun üzerine Resulullah (sav) sustu (Abdullah ibn Mes'ud: ) 'Başıma gökten taş yağacak korkusunu 0 gün hissettiğim kadar hiç bir gün hissetmiş değilim Nihayet Resulullah (sav):

- 'Süheyl b Beyza müstesna' diye buyurdu Bunun üzerine Şanı Yüce Allah,

'Hiç bir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz' (Enfal: 8/87-88) a-yetini sonuna kadar indirdi[121]

2 Ahmed b Hanbel ile Müslim, Abdullah ibn Abbas (ranhuma)'dan şöyle rivayet etmiştir:

'Bedir Savaşı gününde alman esirler hakkında Resulullah (sav), Hz Ebu Bekr ve Hz Ömer'e danışmak üzere onlara:

- Esirler hakkındaki görüşünüz nedir?' diye sordu Hz Ebu Bekr:

- Ey Allah'ın Resulü! Onlar senin (le akrabalıkları bulunan) amcanın çocukları ve kavminden olan kimselerdir Onlardan fidye almanı uygun görüyorum Zira bizim (onlardan aldığımız fidyelerle) kafirlere karşı bir kuvvet sağlanır Umulur ki Allah, bir gün onlara da İslama girmeleri için bir hidayet verir, (ve bize yardım olurlar)' dedi Bunun üzerine Resulullah (sav):

- 'Ey Hattab'ın oğlu! Bu konudaki görüşün nedir?' diye sorduHz Ömer:

- 'Allah'a yemin ederim ki, Ey Allah'ın Resulü! Ebu Bekr'in söylediği görüşü uygun görmüyorum Fakat ben, (elimize bir) imkanın geçtiğini görüyorum (Bu fırsattan istifade ederek) onların boyunlarını vuralım Akil'den dolayı HzAli'ye imkan ver, onun boynunu vursun Filan kimseden dolayı -Hz Ömer'in kendi yakını olan- bana imkan ver, onun boynunu vurayım Filanın yakınlığından dolayı filana imkan vei onun boynunu vursun Çünkü bunlar, küfrün liderleri ve ileri gelen kimseleridir' dedi(Hz Ömer devamla

'Fakat Resulullah (sav) benim söylediğim görüşü beğenmedi Ebu Bekr'in söylediği görüşü beğendi (ve esirlerden fidye aldı) Ertesi gün olunca, Resulullah (sav)'in ve Ebu Bekr'in yanma geldiğimde, onları, oturmuş ağlar bir vaziyette buldum Bunun üzerine: 'Ey Allah'ın Resulü! Seni ve arkadaşını ağlatan şeyin ne olduğunu bana anlatır mısın? Eğer ağlayacak bir durum bulursam bende ağlayayım Eğer ağlayacak bir durum bulamazsam bile sizin ağlaşmanızdan dolayı bende sizinle birlikte yine oturup ağlayayım' dedim Bunun üzerine Resulullah (sav):

- '(Esirlerden) fidye alınması ile ilgili görüşlerinden dolayı oturup arkadaşların (Ebu Bekr ile Ali)'a arz olunan şeyden dolayı ağlıyorum Onlara gelecek alan azabın, -yanındaki bir a-ğaca işaret ederek- bu ağaçtan daha yakın olduğu bana bildirildi Ve bunun üzerine Yüce Allah,

"Hiç bir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz' (Enfal: 8/87-88) a-yetini sonuna kadar indirdi"[122]

Bu hadisi şerifler; Resulullah (sav)'e, esirlerden fidye alması ile ilgili öğüt verenlere (veya görüş bildirenlere) işaret etmektedir Ancak bu rivayetlerin çoğunda; ilk önce, HzEbu Bekr (ra)'m ismi geçmektedir Çünkü 0, mevki yönünden sahabilerin en büyüğü ve Resulullah (sav)'e, sahabilerin en sevgili olmasından dolayı, bu konuda görüşü alınanların ilkiydi Zira Resulullah (sav), Ashabıyla herhangi bir konuda istişare ettiğinde ilk önce onun görüşünü alırdı Şanı Yüce Allah, katından gelen bu şiddetli ikaz, (yanlış içtihadından dolayı) peygamberine ve onun sahabilerinin önde gelenlerineydi

ununla, Resulullah (sav)'e; öğretme ve ikaz kastıyla, esirlerden en mükemmel ve en güzel bir şekilde fidye alması ve bu gibi Önemli meselelerde yumuşak davranması gerektiği anlatılmak istenmektedir

Bundan dolayı Şanı Yüce Allah, İslanım üstünlüğünü ve konumunun yüceliğini istemektedir Abdullah ibn Abbas (ranhuma), Yüce Allah'ın, "Hiç bir peygambere, yeryüzünde çokça savaşıp zaferler kazanmadıkça esirler alması yaraşmaz " (Enfal: 8/67-68) ayeti hakkında şöyle demiştir:

"Bu hüküm ancak Bedir savaşı günü olmuştu Çünkü Müslümanlar, 0 gün sayı bakımından az idi Bir müddet sonra Müslümanların sayısı çoğalıp güç ve kuvvetlen artınca, Yüce Allah, savaş sırasında ele geçirilen esirler hakkında şu ayeti kerimeyi indirmiştir:

'(Savaş sona erince) onları, ya karşılıksız ya da fidye ile salıverin' (Muhammedi 47/4) Bunun üzerine Yüce Allah, peygamberini ve müminleri, ele geçirilen esirlerin durumu hakkında serbest bırakmıştır Müminler isterlerse esirleri öldürürler, isterlerse onları köle edinirler, isterlerse de onlardan fidye alıp serbest bırakırlar demektir

Ayeti kerime; bu esirlerin, fidye karşılığında serbest bırakılması gerektiğini, Resulullah (sav)'in ashabıyla olan müşaveresinden ve içtihadından kaynaklandığına işaret etmektedir Üstelik Şanı Yüce Allah, "ictihad yoluyla" müminlerden bir hata meydana geldiğinde (bu hatalı ictihaddan dolayı) onları sorumlu tutmayacağına dair ezeli hikmeti işte böylece tahakkuk etmişti İşte esirler hakkında konu, Yüce Allah'ın şu sözüyle son bulmaktadır:

"Eğer daha önceden Allah'ın geçmiş birhükmü[123] olma-saydı, aldıklarınızdan dolayı size büyük bir azab dokunurdu[124]



Resulullah (sav)'in, Münafıklara, Savaşa Çıkmamaları Hususunda İzin Vermesi İle İlgili Gelen ikaz:


Resulullah (sav)'e yapılan ikaz ile ilgili ikinci ayeti kerimeye gelince oda, Yüce Allah'ın şu sözüdür:

"Hay Allah affedesice, doğru olanlar sana besbelli olup yalancıları bilmeden Önce neden onlara izin verdin?"[125]

Bu ayeti kerime; Resulullah (sav)'in kendisinden, günahın meydana geldiğini göstermeyen ve Şanı Yüce Allah'ın, Resuluîlah (sav)'i, cihada çıkmaktan vazgeçen bazı münafıklara -cihada çıkmaya güç yet iremeyeceklerin e dair mazeretlerini bildirince- bu konuda onlara izin vermesinden dolayı Ona ikaz mahiyetinde gelen son noktayı göstermektedir Bunun üzerine Şanı Yüce Allah'ın katından, Resulullah (sav)'e bu ikaz inmiştir

Süfyan b Uyeyne, bu ayet ile ilgili olarak şöyle der: "(Allah'ın) şu güzel davranışına bir bakın! Peygamberini kınamadan önce (söze) direkt olarak af ile giriş yapıyor!"

Amr b Meymun ise bu ayetle ilgili olarak şöyle der: "Resulullah (sav) emrolunmadığı iki şey yapmıştır: Biri: (Tebük savaşma çıkarken münafıkların, Resulullah'a gelerek bazı gerekçeler ve nedenler göstererek cihada katılamayacaklarını söylediklerinde) münafıklara izin vermesi, diğeri ise; (Bedir savaşında ele geçirilen) esirlerden fidye alması İşte bunların üzerine Allah, -işte sizinde duyup dinlediğiniz gibi-peygamberini ikaz etmiştir"

Bazı tefsircilerin rivayet ettiğine göre; bu ayeti kerime, Resulullah (sav)'in Allah'tan izinsiz olarak yanlış bir davranışta bulunmasından dolayı bir üstünlük olarak Onu ikaz ettiğine işaret etmektedir Aynı zamanda bu ayet; Şanı Yüce Allah'ın, Hz Peygamber (sav)'e, değer verdiğini ve Onun, kendisine dua ile başlaması dolayısıyla mevkisinin yüceliğini sağlamlaştırdığını belirtmektedir Bu tıpkı, bir adamın kendisinin yanında çok kıymetli olan birisine, "Hay Allah affedesice, benim şu işimi nasıl yaptın? Allah senden razı olsun; benim bu cevabnna karşılık senin cevabın nedir? Allah sana afiyet versin, sen benim değerimi bilemedin!" demesi gibidir

Bu görüş; İmam Fahreddin er-Razî, Bagavî ve daha bir çoğunun ileri sürdüğü görüştür

Zemahşerî, "Keşşaf adlı tefsirinde, Yüce Allah'ın, "Hay Allah affedesice!neden onlara izin verdin?" (Tevbe: 9/43) ayetini açıklarken, Hz Peygamber'e karşı edebe uygun olmayan bir davranış sergilemiştir ki[126] oda şudur:

"Hay Allah affedesice" (Tevbe: 9/43) Bu söz, günah işlemeden kinayedir[127] Çünkü af ' kelimesi, günah işlemenin karşılığında kullanılan bir kelimedir Buna göre ayetin anlamı: 'Sen (cihada çıkmama hususunda münafıklara izin verdiğinden dolayı) günah işledin ve ne kötü bir davranış yaptın' şeklinde olmaktadır 'Neden onlara izin verdin?' (Tevbe: 9/43)

Bu söz de, Hz Peygamber'in bizzat kendisinin günah işlediğini üstü kapalı olarak açıklamaktadır Buna göre ayetin anlamı: 'Onlar senden (cihada çıkmama hususunda) izin istediklerinde ve bir takım gerekçelere sarılıp cihaddan kendilerini alıkoyduklarında sen onlara izin verdin ve izin hususunda da onlara karşı yumuşak davrandın' şeklinde olmaktadır 'Sana besbelli oluncaya kadar' (Tevbe: 9/43) Bu konuda mazeretini doğru söyleyen müminleri, yalan söyleyen münafıklardan ayırt etmeden neden onlara izin verdin' şeklinde olmaktadır"[128]

"Menâr" tefsirinin yazarı olan Reşid Rıza, bu konuyla ilgili olarak iyi iş yapmanın doruğunda güzel bir söz söylemiştir ki, biz bunun bir kısmını şöyle aktardık:

"Bazı tefsirciler -özellikle de Zemahşerî-, Yüce Allah'ın bu ayetinde geçen, Resulullah (sav)'i affettiğine dair açıklamada, edebe uymayan ifadeler kullandılar Halbuki bu tefsircilerin, Hz Peygamber (sav) konusundaki en büyük edebi yine -Yüce Allah'ın yaptığı tarzda- ayetten öğrenmeleri gerekmekteydi Hani Rabbi ve -terbiyecisi, bu hitaptan önce Hz Peygamber (sav)'in yapmış olduğu davranışı affettiğine dair bu konuda nasıl davranması gerektiğini haber vermiştir İşte (Yüce Allah'ın, Hz Peygambere olan) bu davranışı, büyüklüğün ve iyi davranmanın doruk noktasını göstermektedir Diğer tef-sirciîer ise -özellikle de Fahreddin er-Râzî gibi- ayetin son kısmını açıklama sırasında aşırıya kaçmışlardır Bu tefsirciler ise ayette geçen "af " kelimesinin, günah işlemeye delalet etmediğini ve Allah'ın kınadığı izin verme işinin de, esasta daha evla ve daha mükemmel olan bir hareketin aksine bir davranış olduğunu ispatlamaya çalışmışlardır

Fahreddin er- Razi, bu konudaki sözünü şöyle belirtmiştir: 'Zenb' =' günah' kelimesi, Arap dilinde; 'masiyet' kelimesinin karşılığını ifade etmemektedir Günah, ancak 'zarara yahut maslahat ve menfaatin kaybolmasına yol açan her türlü davramş' anlamına gelmekledir Affedilen günah ise, ayette açıklanan; doğru olanları ortaya çıkarma ve mazeretlerinde yalancı olanları bilme maslahatının kaybolmasına yol açan bir günahtır

Hz Peygamber (sav)'in azarlandığı izin verme olayı, içtihadından dolayı olup kendisine gelen vahiyden dolayı değildir Bunun ise Peygamberlerden -Allah'ın salât ve selâmı onların hepsinin üzerine olsun- meydana gelmesi caizdir Çünkü Peygamberler, ictihad konusunda işlenecek olan hatadan korunmuş değildirler Ancak ittifak edilen masumiyete gelince ise; vahyin açıklanması ve onunla amel edilmesi doğrultusundaki tebliğe mahsus bir durumdur Buna göre peygamberin, vahyi, Rabbinden alıp tebliğ etmediğinde ve davranışıyla vahye muhalefet ettiğinde bile, onun yalan söylemesi ve günah işlemesi mümkün değildir Usûl alimleri, ictihad konusunda peygamberlerden meydana gelecek günahın caiz olma durumunu şöyle açıklamışlardır: 'Allah, Peygamberlerden, ictihadları konusunda meydana gelecek hataları kabul etmez Bilakis onlara bu konuda doğru olanı açıklar Bu konu, sağlam bir işin gerektirdiği şekilde hareket etmekten ibarettir Yüce Allah'ın, peygamberin; ilk önce affedildiğini haber vermesi, sonrada Ona doğru olanı açıklaması O'nun, peygamberine olan lütfundandtr"[129]



Resulullah (sav)'in, Mümin Bir Kimseden Yüz Çevirip Suratını Asması Üzerine Gelen İkaz:


Bu da, Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Yanına kör bir kimse geldi diye (Peygamber, ondan) yüzünü asıp (müşriklere doğru) çevirdi (Ey Muhammedi) Ne bilirsin, belki de 0 arınacak yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti " (Abese: 80/1-4)

Peygamberlerden masiyetin meydana gelebileceğini ve onlar için masumiyetin vacip olmadığını iddia eden kimseler, bu ayetin zahirine sarılmaktadırlar Böyle bir iddia, ayetin doğru anlamım idrak edememekten ve anlayamamaktan kaynaklanan bir hatadır Ayetin iniş sebebi; Resulullah (sav)'in masiyet işlemediğini, yalnızca evla olana ve en mükemmel olana muhalefet ettiğini göstermektedir Resulullah (sav)'de, evla olanı ve en mükemmel olanı terkettiğinden dolayı Yüce Allah Ona, en mükemmel olanı ve en üstün olanı yani müşrikleri bırakıp bir Müslümana tebliğ etmesi gerektiğini haber vermektedir

İbn Cerîr et-Taberî, Abdullah ibn Abbas (ranhüma)'ın şöyle söylediğini rivayet etmiştir:

"Bir ara Resulullah (sav), müşriklerin ileri gelenlerinden olan Utbe b Rebia, Ebu Cehil b Hişam ve Abbas b Muttalib'i İslama davet ettiği bir sırada -zira onların İslama girmeleri hususunda fazlaca ilgi gösteriyor ve inanmalarını çok arzuluyordu ki- yürüyerek Resulullah (sav)'e Abdullah ibn Ümmü Mektum denilen kör bir adam geldi Resulullah (sav) ise müşriklerin ileri gelenlerini İslama davet etmekle meşguldü Abdullah ibn Ümmü Mektum, Resulullah (sav)'e, kendisi için Kur'an'dan bir ayet okumasını isteyerek:

- 'Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın sana öğrettiğinden bana da öğret' der ve isteğinde ısrarlı davranır Resulullah (sav), müşriklerin ileri gelenlerine anlattığı konunun kesilmesini istemez ve ondan surat asıp yüz çevirir ve onun bu şekilde konuşmasını hoş karşılamaz Ve diğerlerine yönelerek kaldığı yerden konuşmasına devam eder Bunun üzerine Yüce, Allah 'Yanma kör bir kimse geldi diye yüzünü asıp çevirdi' (Abese: 80/1-2) ayetlerini indirir Onun hakkında bu vahyin inmesinden sonra Hz Peygamber (sav) Abdullah ibn Ümmü Mektum'a fazlaca ilgi göstermiş ve onunla konuşmaya yönelerek, 'Bir ihtiyacın var mı? Bir şey istiyor musun?' dedi

İbn Cerîr derki: "Yüce Allah, kör kimsenin adını, fazla gereksinim duymadığından dolayı, üstü kapalı olarak anmıştır Sanki burada Hz Peygamber (sav)'in, onun kör olmasından dolayı yüz çevirdiği söylememektedir Bu davranışın aksine Hz Peygamber (sa v)'in, kör olan Abdullah'a; sevgi ve şefkat göstermesi, ona (sıcak bir şekilde) yaklaşması ve ona hoş geldin demesi gerekirdi"[130]

Ayetin iniş sebebinden anlaşıldığı gibi; Resulullah (sav), Kureyş'in ileri gelenlerini İslam'a davet etmekle meşguldü Bunların peşlerinden gelenler de Müslüman olur ümidiyle, onların Müslüman olmasını çok arzuluyordu Bundan dolayı da Resulullah (sav), yanında bulunan Kureyş'in ileri gelenleriyle meşgul olduğu bir sırada, kör olan Abdullah ibn Ümmü Mektum (ra) yanma gelerek: 'Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın sana öğrettiğinden bana da öğret' dedi Resulullah (sav) ise onun bu isteğine o sırada cevap vermekten kaçındı Çünkü Resulullah (sav)'e göre; Kureyş'in ileri gelenlerine İslam'ı tebliğ etmesi, bu şahsın isteğinden daha Önemli ve daha büyüktü Bunun üzerine Yüce Allah, Hz Peygamber (sav)'i kınadı ve onun için; en üstün olanın ve en iyi olanın, kendisine gelen o kör adamın isteğine cevap vermesi gerektiğini bildirdi

Fahreddin er-Râzî ise bu konu ile ilgili olarak şöyle der: "Peygamberlerden günahın meydana geleceğini söyleyenler, bu ayeti delil tutarak; Yüce Allah'ın, bu yaptığından dolayı Hz Peygamber (sav)'i kınaması, o fiilin masiyet olduğunu gösterir dediler Bu iddia, gerçekten ve hakikatten uzak ve kuru bir iddiadır Biz, bunun; (önceden) tayin edilmiş bir takdiri ilahi olduğunu daha önce açıklamıştık Şu kadar var ki; Hz Peygamber (sav)'in tek tarafa ilgi göstermesi, zenginleri, fakirlere tercih ettiği zanmnı uyandırıyor Böyle bir davranış ise,

Hz- Peygamber (sav)'in kişiliğine ve yapısına uygun düşmez Bu taktirde bu davranış, ihtiyatı terk ve daha üstün olanı bırakma şeklindeki bir davranış olur ki, bu, suç ve günah anlamını taşımaz"[131]

İbn Hazm ise, -bu ayete tutunarak Peygamberlerden günahın meydana geleceğini söyleyenlere- şöyle cevap vermiştir: 'Yüce Allah'ın, 'Yanına kör bir kimse geldi diye yüzünü asıp çevirdi' (Abese: 80/1-2) ayetlerine gelince ise; 'Resulullah (sav)'in yanma Kureyş'in bazı ileri gelenleri oturmuştu Resulullah (sav)'de, onlara, İslam'ı tebliğ ediyordu Çünkü Resulullah (sav), onların Müslüman olmasını çok arzuluyordu Zira bunlar Müslüman oldukları taktirde Kureyş'ten bir çok kimsenin Müslüman olacağını ve böylece İslam Dininin, daha iyi yayılacağını biliyordu Bunu yanı sıra kendisinin yanında beklemekte olan bu kör kimsenin; kendisinden, dini konularda bir şeyler sorduğunda -ona cevap vermediği taktirde- onun çekip gitmeyeceğini bildiğinden ve ondan daha önemli iyi bir işin gitmesinden korktuğundan dolayı onunla meşgul olmadı Zira onun çekip gitmesinden korkmuyordu Çünkü o şahıs, mümin bir kimseydi Biraz daha bekleyebilirdi Görünüşteki bu tavır, din konusunda yani onların Müslüman olmalarının İslam'a daha faydalı olacağı kay-gısmdandı Kur'an'ın muzaffer olmasındaki bu gayret, sadece işin dış görünüşündeydi Allah'a daha iyi yaklaşmak gayesiyle, eğer bugün bizden birisi, Resulullah (sav)'in yaptığını yapsa elbette sevap kazanır Ama Yüce Allah, Resulullah (sav)'i; kendi katında faziletli, iyi ve takvalı olan bu kör kimsenin isteğini kabul etmesi, müşrikleri İslam'a davet etmesinden daha üstün olmasından dolayı onu kınamıştır [132]



Resululîah (sav)'in Müşriklere Meyletmesine Dair Gelen İkaz:


Bu da Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Az kalsın daha vahyettiğimiz (emir ve yasaklarımızdan vb şeyler)den, (sana söylemediğimiz sözleri) bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi O zaman (onların istediklerini yerine getirecek olursan) seni dost edineceklerdi (O vakit sen, onların dostu olur, benim dostluğumdan dışarı çıkardın) Eğer seni kommamış olsaydık, az da oha onlar(ın tuzak ve hilelerinje meyledecektin Ve O zaman (onlara az miktarda meyledecek olsaydın), Biz de sana (dünya ve ahiret) hayatının kat kat azabını ve ölümün de kat kat azabını tattırırdik"[133]

Bu ayeti kerimeler, dış görünüşü itibariyle, Resululîah (sav)'in müşriklerle uyuşmaya dair yaklaştığını ve onlara meylettiğini göstermektedir Halbuki böyle bir şey, vahyi tebliğ etme konusunda büyük bir günahtır Zannedildiği gibi böyle bir şey, kesinlikle Resululîah (sav)'den meydana gelmemiştir Zaten bu ayetin inişi hakkında şöyle bir rivayet vardır:

"Taif de bulunan Sakif kabilesi Resululîah (sav)'e gelerek; 'Araplara karşı övünebileceğimiz üç özelliği bize vermedikçe senin dinine girmeyiz Bunlar ise zekat, cihad ve namaz olup bize farz olmayacaktır Bir de, bizim taptığımız her put, bizim için çok önemlidir Bundan dolayı taptığımız her put bizce kutsaldır Putlarımıza üç yıl daha tapmamıza dair izin ver Buna göre diğer kabilelere vermediğin bu özellikleri bize vermelisin Eğer Arap kabileleri, sana: 'Niçin onlara (putlarına tapmalarına dair) izin verdin?' derlerse, 'Yüce Allah bana böyle emretti dersin' dediler Zira bu kabile, Resululîah (sav)'den istedikleri bu özellikleri kendilerine vermesini çok arzuluyorlardı Bunun üzerine Yüce Allah,

"Az kalsın daha vahyettiğimiz (emir ve yasaklarımızdan vb şeyler)den, (sana söylemediğimiz sözleri) bize karşı uydurman için seni fitneye düşüreceklerdi 0 zaman (onların istediklerini yerine getirecek olursan) seni dost edineceklerdi (0 vakit sen, onların dostu olur, benim dostluğumdan dışarı çıkardın) Eğer seni korumamış olsaydık, az da olsa onlar(ın tuzak ve hilelerin)e meyledecektin Ve 0 zaman (onlara az miktarda meyledecek olsaydın), Biz de sana (dünya ve ahiret) hayatının kat kat azabını ve ölümün de kat kat azabını tattırırdık " (İsra': 17/ 73- 74) ayetlerini indirmiştir

Görüldüğü gibi bu kabilenin temsilcileri[134], Resululîah (sav)'e bir teklif sundular Resululîah (sav)'inde bu teklifi kabul etmesini arzuladılar Ama Resululîah (sav) onların bu tekliflerini kabul etmedi Çünkü Resululîah (sav), onların batıl isteklerini kabul etmekten ve bozguncu arzularında, onlara uymaktan uzaktır

İbn Kesîr (rha) konuyla ilgili olarak şöyle der:

"Yüce Allah Resululîah (sav)'i desteklediğini, hak üzerinde sabit kıldığını, zarar verebilecek kimselerin kötülüğünden ve azgınların hilesinden koruduğunu ve uzak tuttuğunu, Onun işlerini kendisinin yönettiğini ve Ona yardımı kendisinin üstlendiğini, yarattıklarından hiç bir kimseye Onu bırakmadığını, aksine onu; velisinin, koruyucusunun, yardımcısının, destekleyicisinin, galip getiricisinin kendisi olduğunu ve Onun dinini Ona düşmanlık edenlere üstün kılacağını, Ona karşı çıkıp reddedenlere galip getireceğini, dünyanın doğusunda ve batısında Onu muzaffer kılacağını haber vermektedir"[135]






Alıntı Yaparak Cevapla

Peygamberlerin Sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V)'İn M

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Peygamberlerin Sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V)'İn M





Resulullah (sav)'in, Müşriklere ve Kafirlere Meylettiği Hakkında Gelen İkaz:


Bu da Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Ey Peygamber! Allah'tan sakın (ve takva üzere sebat et) ve kafirler ile münafıklara da itaat etme! Doğrusu Allah, Hakim 'dir ve Alim'dir Rabbinden sana vahyolunana uy! Doğrusu (sana vahyeden) Allah, yaptıklarınızdan haberdar olandır"[136]

Görüldüğü üzere bu ayeti kerimeler, Resulullah (sav)'den bir günahın meydana geldiğini göstermez Ancak bu ayet, Resulullah (sav)'in şahsında komutanlara, ileri gelen kimselere yönelmiş ve özellikle de ümmete yapılmış bir hitaptır Bu ayetle kast edilen, Resulullah (s,av)'in ümmetidir Bu, tıpkı bir hükümdarın, ordu komutanına: "Düşmanlarına müsamaha gösterme! Onlarla kendi hükmüne Doyun eğdirinceye kadar ve emrine bağlaymcaya kadar savaş! Çocukları, kadınları ve yaşlı kimseleri öldürme! Onların önünde korktuğunu ve çekindiğini açıklama! şeklinde söylediği söze benzer Görüldüğü üzere hükümdar, komutanına hitap etmektedir Komutanla kastedilen ise, onunla birlikte bulunan askerlerdir Bu delilde de görüldüğü üzere "hitap" ile kastedilen, Resulullah (sav)'in şahsında bütün ümmettir Resulullah (sav)'in şahsı değildir Zaten Yüce Allah konuyla ilgili ayetleri, "Allah 'yaptıklarınızdan haberdar olandır" (Ahzab: 33/2) -görüldüğü üzere- hep çoğul siğasıyla bitirmiştir Bu da, hitabın; Resulullah (sav)'e değil, onun şahsında bütün ümmetedir Buna bir örnek ise Yüce Allah'ın, £y Peygamber! Kadınları boşayacağınızda onları, 'iddetlerini' gözeterek boşayın ve iddeti sayın" sözüdür İşte bu da, Resulullah (sav)'in şahsında bütün ümmete yapılmış bir hitaptır Bununla birlikte biz, hitabı sadece Resulullah (sav)e yüklediğimizde dahi onun, kafirlere ve münafıklara itaat etmek suretiyle meylettiğini ve Yüce Allah, ona, onlardan sakınmasını emredinceye kadar masiyet ve günah işlediğini göstermez Bu söz, sadece bu konuda olanı ispat etmek için söylenmiştir Zira Yüce Allah, Resulullah (sav)'e, kafirlerin hilesinden ve münafıkların tuzağından sakınmasını emretmiş ve Ona kafirler ile münafıklardan sakınıp onların sözlerine dalarak tuzaklarına düşmemesine dair onların içlerinde gizlediklerini bildirmiştir

1 Rivayet edildiğine göre; Ebu Süfyan, İkrime b Ebi Cehl ve Ebu'l-A'ver es-Sülemi, Resulullah (sav) ile kendileri arasında bir anlaşma yapmak üzere Ona gelerek:

- "İlahlarımıza dil uzatma! Putlara tapan kimselere, onlar, şefaat edecek ve fayda sağlayacak de Bizde seni Rabbınla baş başa bırakalım demek küstahlığında bulundular 0 sırada müşrik olan bu kimselerin bu sözleri, Resulullah (sav)'e ve oradaki müminlere çok ağır geldi Bunun üzerine orada hazır bulunan Hz Ömer (ra):

- "Ey Allah'ın Resulü! izin ver de şunları öldüreyim!" dedi

Resulullah (sav):

- "Ben, onlara, teminat verdim ey Ömer!" buyurdu Bunun üzerine Hz Ömer (ra):

- "Allah'ın gazabı ve laneti ile buradan çıkın" diye onları kovdu Daha sonra Resulullah (sav), Hz Ömer (ra)'a; bunları, Medine'nin dışına çıkarmasını emretti"[137]

Bu olay üzerine Yüce Allah, bu ayeti kerimeleri indirmiştir[138]

2 Rivayet edildiğine göre; "(içlerinde Muğire b Şube ve Şeybe b Rebia bulunduğu) Mekke halkından bir topluluk, Medine'ye gelerek Resulullah (sav)'e; "Peygamberlik davasından vazgeçtiği taktirde kendisine, mallarının yarısını verecekleri" vaadinde bulundular Bunun üzerine bu ayeti kerimeler inmiştir

3 Diğer bir rivayete göre ise: "Medine halkından münafıklar ile Yahudilerin; Resulullah (sav)'e, Peygamberlik davasından vazgeçmediği taktirde Resulullah (sav)'i öldürme tehdidinde bulunmuşlardır Bunun üzerine bu ayeti kerimeler inmiştir [139]



Resulullah (sav)'in, Kendisine indirilende Şüphe Etmesi Hakkında Gelen İkaz:


Bu da Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Sana indirdiklerimiz (Kur'an ayetlerin)den şüphe ediyorsan, senden önce kitabı (Tevratı, İncili ve Zeburu) okuyanlara, (sana indirdiklerimizin doğru olup olmadıklarını) sor! And olsun ki, Rabbinden (indirilen) hak (vahiy), sana gelmiştir Doğrusu Allah, yaptıklarınızdan haberdardır"[140]

Bu ayeti kerime; Resulullah (sav)'in, kendisine inen vahiyde şüphe ettiğini göstermemektedir Bu ayet sadece "takdir etme" ve" farz etme" üslubunda kullanılmış bir ifadedir Nitekim böyle bir söz söyleme, olasılığı ve buradaki şüphenin meydana gelmesini olumsuz kılma söz konusu olduğundan dolayı şüphenin takdiri, Arapların adetindendir

Yine bu, oğluna: "Eğer sen benim oğlumsan, cimri olmazsın" sözündeki gibidir Bu takdire göre ayetin anlamı: "Ey Muhammed! geçmiş Peygamberlerin -mesela Hz Nûh, Hz İbrâhîm gibi- haberlerini sana anlattığımız halde daha hala sen bir şüphe -farz edelim ki veya takdir edelim ki- içindeysen senden önce kitabı yani Tevratı, İncili ve Zeburu okuyan Ehli kitabın alimlerine bunları sor Çünkü onlar, bu haberleri, sana anlattığımız şekliyle (kesin olarak) bilmektedirler şeklinde olmaktadır Bundan maksat, Kur'an'm anlattığı geçmiş kıssaları "bilgi" ile tanıtmaktadır Yoksa Hz Peygamber (sav)'i, şek ve şüphe ile tanıtma değildir İşte bundan dolayı Abdullah ibn Abbas (ranhuma):

"Allah'a yemin ederim ki, Resulullah (sav) gözünün u-cuyla bile ne şüphe etmiştir ve ne de Ehli kitaptan hiçbirine bunları sormuştur" der

Rivayet edildiğine göre; bu ayeti kerime indiğinde Resulullah (sav): "Ne şüphe ediyorum ve ne de (bu konuda) soru sorarım" buyurmuştur[141]

Cemaleddin el-Kasımî, "Mehasinu't- Te'vil" adlı tefsir kitabında konuyla ilgili olarak şöyle demektedir:

"Bu ayeti kerimeden, Resulullah (sav)'in kendisine inen vahiy konusunda şüphe ettiği anlaşılmaz Çünkü ayette geçen şart edatının doğruluğu, bu edatın meydana gelmesini gerektirmez Tıpkı bu, senin: 'Eğer beş tane hanım olsa da eşit şekilde bölünse[142] sözünde anlatmak istediğin gibidir Bu ayetteki hitabın, Hz Peygamber (say)'e yapılmasının anlamında yatan gizlilik ise; delilleri çoğaltmak, bu delilleri güçlendirmek, kesin bilginin kuvvetini ve nefsin mutmainliğini ve gönlün sükunetini artırmak içindir Yahut ayetin anlamında yatan gizlilik; -anlatıldığı üzere- anlatılan olayı kuvvetlendirmek için delil getirmeye daha önceki kitaplarda geçenleri şahit tutma, -üstelik Kur'an, geçmiş kitaplarda bulunanları tasdik etmektedir- yahut Yüce Allah, müşriklere, üstü kapalı olarak Resulullah (sav)'e indirdiği kıssaların doğruluğundaki bilginin sağlamlığını tanıtmaktadır Bir rivayete göre ise ayette geçen hitap, Resulullah (sav)'e olup fakat onun dışındakiler yani ümmeti kastedilmiştir Tıpkı bu, 'Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!' deyimindeki meşhur darb-ı mesel gibidir Buna göre anlam: 'Hz Peygamber'in lisânı üzere, sana indirdiğimiz de şüphe eden Ey bu ayeti işiten kimse!' şeklinde olmaktadır Bunu, Yüce Allah'ın, '(Ey Muhammedi): 'Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz bilin ki, ben, Allah'tan başka taptıklarınıza tapmam'de'(Yûnus: 10/104) ayeti desteklemektedir"[143]



Resulullah (sav)'in, Müşriklerin İman Etmeleri İçin Mucize Getirmesi Hakkında Gelen İkaz:


Bu da Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Eğer onların (küfürde direnip İslamı kabul etmeyişleri) sana ağır geliyorsa, kendi kendine yerin dibine doğru bir tünel veya göklere çıkacak bir merdiven dayayıp da onlara bambaşka bir mucize getirebüirsen, (hiç durma) Eğer Allah dileseydi elbette onların hepsini, hidayeti (seçecek bir durum) üzerinde toplardı 0 halde sakın (bu gerçeği bilmeyen ve bunun farkına varamayan) bilgisizlerden olma"[144]

Bu ayeti kerime, Resulullah (sav)'in günah işlediğini göstermemektedir Sadece Yüce Allah, Resulullah (sav)'i -yukarıda geçen ayette- ikaz edip uyarmaktadır Bu, yalnızca bu konuda olanı ispatlamak için söylenmiş bir sözdür Zira Yüce Allah, burada, Resulullah (sav)'i, müşriklerin yalanlamaları ile ilgili kendisinde meydana gelen üzüntüyü gidermeyi ve müşriklerin içlerinde gizledikleri hakikati Ona bildirmeyi istemektedir Buna göre eğer Allah'ın elçisi olan Hz Muham-med (sav), onlara bütün mucizeleri getirse bile onlar, elem verici bir azabı görmedikçe yine de iman etmezler

Abdullah ibn Abbas (ranhüma) şöyle demiştir: "Resulullah (sav) bütün insanların iman etmelerini ve insanların hidayet üzere kendisine tabi olmalarını arzulamaktaydı Bunun üzerine Yüce Allah, Ona, ancak birinci ayette -yani anlatmaya çalıştığımız bu ayet- kendilerinden memnun olduğu kimseler hakkında Allah'tan bir söz sadır olanların iman edeceğini haber vermiştir"[145] İşte bundan dolayı Yüce Allah, bu ayetin ardından şöyle buyurmuştur:

"Ancak (senin davetini kalpleriyle işitip) kulak verenler (bu) daveti kabul ederler (Kafirler ise işitmezler ve davetini kabul etmezler Kalpleri) ölmüş olan kimselerin (kalplerini ancak) Allah diriltir"[146]

Ayette "ölüm" ile kastedilen; iman etmeyen kafirler ile Resulullah (sav)'in getirdiği Hakk Daveti kabul etmeyen kimselerdir

Bu ayeti kerimede; eğer Resulullah (sav), müşriklerin iman etmeleri için yerin altındaki derinliklerden ve göğün üstündeki yüksekliklerden mucizeler -getirmeye gücü yetseydi, onlara olan şefkatinden ve onların iman etmelerini ümit ettiğinden dolayı mucizeleri getirmesinde ve kavminin Müslüman olmasını çok arzu etmesindeki göstergeyi gizlememe vardır Bu konuyla ilgili olarak Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Ey iman ederler! İçinizden, size; sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, iman edenlere şefkatli ve merhametli bir Peygamber gelmiştir"[147]



Resulullah (sav)'in, Yanında Bulunan Müminleri Kovmaması Hakkında Gelen İkaz


Bu da, Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Sabah ve akşam Rablerine; sırf O 'nun rızasını dileyerek (ihlaslı bir şekilde) dua edenleri (yanından) kovma! Onların hesaplarından (günahlarından) sana hiçbir şey yoktur Senin hesabından da onlara bir şey yoktur Ki onları kovarsın da, zalimlerden mi olasın "[148]

Bu ayeti kerimede; Resulullah (sav)'i, Kureyşli kafirlere uyup musta'zaf müminleri kovma hususunda bir sakındırma vardır

Yine bu ayet; Resulullah (sav)'in, musta'zaf müminleri fiili olarak kovduğuna delalet etmemektedir Buradaki "kovma" tabiri, sadece müşriklerin, Resulullah (sav)'e sundukları bir tekliften ibarettir Bu teklif üzerine Yüce Allah'tan, Resulullah (sav)'e, bir ikaz gelmiştir Böyle bir şeye teşebbüs ettiğinden dolayı da, O, bu davranıştan sakındınlmıştır

İbn Cerîr et-Taberî, Abdullah ibn Mes'ud (ranh)'in şöyle söylediğini rivayet etmiştir:

"Kureyş'in ileri gelenleri, Resulullah (sav)'e uğramışlardı 0 sırada Hz Peygamber (sav)'in yanında Müslümanların zayıf ve fakirlerinden olan Süheyb, Habbab, Bilal, Ammar ve başkaları bulunuyordu Bunun üzerine müşrikler, 'Sen, kavminden vazgeçerek bunları mı kavmine tercih ettin? Biz, bunlara mı tabi olacağız? Onları yanından kov Belki o zaman onları kovarsan, biz sana uyarız' deyince, Hz Peygamber (sav):

- 'Ben, müminleri kovan bir kimse değilim' dedi Bu sefer onlar:

- (0 halde biz geldiğimizde onları yanından kaldır; biz kalkıp gittiğimizde ise istersen onları yanında oturt' deyince, Hz Peygamber (sav), onların iman etmelerini ümit ederek:

- 'Olur' dedi

Rivayet olunduğuna göre; Hz Ömer (ranh), Hz Peygamber (sav)'e; (bir yapsan da, böylece baksak nasıl olacaklar!' dedi Sonra Kureyşliler bu hususta ısrar edip Hz Peygamber

(sav)'e:

- 'Bu konuda bizim için bir yazı yazsan' dediklerinde, Hz Peygamber (sav); bunu yazması için bir kağıt ile beraber Hz Ali (r anh)'ı çağırtır İşte bunun üzerine,

'Sabah ve akşam Rablerine; sırf O 'nun rızasını dileyerek dua edenleri kovma!' (Enam: 7/52) ayeti iner Bunun üzerine Hz Peygamber (sav) o kağıdı fırlatıp atar Hz Ömer (ranh)'da, bu sözünden dolayı Hz Peygamber(sav)'e gelerek özür beyan eder İşte bu sebeple, Hz Selman ile Hz Habbab: 'Bu ayet, bizim hakkımızda indi' dediler"[149]

Ayetin iniş sebebi bilindiği zaman, olay daha iyi açıklanacaktır Şöyle ki: Resulullah (sav), yanında bulunan zayıf ve fakir müminleri kovmadı Sadece bu teklifi sunan müşriklerin kalplerini İslam'a ısındırmak için; onlar, Resulullah (sav)'in yanına geldiğinde bu müminleri meclisinden uzaklaştırmaya yöneldi Böylece onların iman etmesini sağlayacaktı Bunun üzerine Yüce Allah, Resulullah (sav)'i, böyle bir uygulamadan menetmiş ve Ona, musta'zaf ve fakir olan müminleri, meclisinde ve özel yerinde bulundurmasını, müşrikler geldiğinde onları kaldırıp başka bir yere göndermemesini emretmiştir Nitekim Yüce Allah, Kehf Sûresinde konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır:

"Sabah, akşam Rablerinin rızasını dileyerek O'na dua e-denîere beraber sende sabret, dünya hayatının güzelliklerini isteyerek gözlerini o kimselerden ayırma Bizi anmasını kendisine unutturduğumuz ve işinde aşırı giderek hevesine uyan kimseye tabi olma!"[150]



Resulullah (sav) in Geçmiş ve Gelecek Günahlarının Bağışlanması Hakkında:


Bu da, Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"(Ey Peygamber!) Biz sana apaçık bir fetih (zafer) ihsan ettik Böylece Allah, (bu fethi sana kolaylaştırmak suretiyle) senin geçmiş ve gelecek olan günahlarını bağışlayıp ve (dinini yüceltmek ve senin vasıtanla ülkeleri fethetmek suretiyle dünya ve ahirette) sana olan nimetini tamamlayarak seni dosdoğru yola eriştirir[151]

Hafız İbn Kesîr (rha) derki: "Yüce Allah'ın, 'Biz sana a-paçık bir fetih ihsan ettik' (Feth: 48/1) ayetinde geçen fetihten maksat, (Mekkeli müşriklerle yapılan) Hudeybiye barış anlaşmasıdır Çünkü bu barış anlaşmasıyla; büyük hayırlar baş göstermiş, insanlar güvenlik içerisinde yaşamışlar; birbirleriyle bir araya gelerek mümin bir kimse kafirle konuşmuş, faydalı bilgi ve iman daha da yaygınlık kazanmıştır"[152]

İbn Kayyım el-Cevziyye (rha), bu anlaşma ile ilgili olarak şöyle der:

"Bu anlaşma, onun sebeplerini yaratan Şanı Yüce olan Allah'tan başka kimsenin kavrayamayacağı kadar büyük ve yüce bir anlaşma olup, hikmetinin ve övgüsünün gerektirdiği şekilde gayesi de gerçekleşmiştir İşte bu gayelerden birisi: Bu anlaşma; Allah'ın, peygamberine ve onun ordusuna üstünlükler verdiği, insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiği büyük Mekke fethinin öncesinde adeta bir başlangıçtır Bu anlaşma, Hz Peygamber (sav)'e; bir kapı, bir anahtar, önündekini ilan edici tellaldır İşte Allah'ın büyük olaylardaki Sünnetullahı budur ki; kader ve şeriat olarak fetih öncesinde bir mukaddime (giriş), bir işaret, bir ilan, bir gösterge olarak haber veren hükümlerdir

İkincisi: Bizzat bu anlaşma, en büyük fetihlerden birisidir Çünkü insanlar birbirlerine karşı güvence duymuş, Müslüman-kafir birbirine karışmış, onlara din davetine başlayıp Kur'an-ı onlara daha iyi duyurmuşlardır Müminler, güven içerisinde müşriklerle açıkça İslam'ı tartışmışlardır İçlerinde İslam'ı gizleyenler açığa çıkarmışlardır Bu anlaşma müddetince Allah'ın dilediği kadar çok sayıda insan İslam'a girmiştir İşte Şanı Yüce Allah bunun için bu anlaşmaya, 'Feth-i Miibin' (apaçık bir fetih) adım vermiştir"[153]

Müşriklerle yapılan sulhta Allah bunun iç yüzünü açınca-ya kadar kapalı ve çevrili kaldı Onun açılma sebeplerinden biri; Hz Peygamber (sav) ve Ashabının Beytullah'tan men edilmeleridir Bu anlaşma, görünüşe bakılırsa Müslümanlar için bir zulüm meselesi, aslında ise bir izzet, fetih ve zaferdi

Ayeti kerimede geçen "günah" ifadesine gelince ise, bununla; "Resulullah (sav)'in en üstün oîanı ve evla olanı terk etmesi" anlaşılmaktadır

Ebu's-Suud; "Yüce Allah'ın, 'Geçmiş ve gelecek günahlarını' (Fetih: 48/2) ayetini; evla olanı terk etmenden dolayı senden sadır olanların hepsinde (geçmiş ve gelecek bütün günahlarını bağışlamıştır) şeklinde tefsir etmiştir ve Yüce Allah'ın, ayette geçen 'günah' ifadesini, 'zenb' diye isimlendirmesi; Resulullah (sav)'in makamının ve derecesinin yüceliğine nispetten dolayıdır"

" Prof Dr el-Hicazî, "Furkan Tefsiri" adlı kitabında[154] bu kelimeyle ilgili olarak şöyle der:

"Ayette geçen 'geçmiş günahlardan' maksat; Hz Pe y-gamber (sav)'in kendi makamına nispetle evla olanın aksine dair işlemiş olduğu işlerdir Hz Peygamber (sav), günah i ştemekten ve Rabbine isyan etmekten münezzehtir Onun işi e-diği ve makamına yaraşmayan bazı 'zelleler'; 'Ebrar'm (iyi kulların) hasenatı (iyilikleri), mukarreblerin (Allah'a en yakın olan kulların) scyyiatı (kötülükleri) mesabesindedir' türünden bazı davranışlardır Bazı kimseler demişlerdir ki: 'Ayeti ker i-mede geçen 'günah' ifadesinden maksat; her ne kadar hakikatte günah değilse de, Peygamber efendimizin yüce nazarında günah olarak kabul edilen davranışlardır Ayeti kerimede 'zenbike' şeklinde kullanılan izafet tamlaması da herhalde bu anlama işaret etmektedir"[155]



Allah'ın, Hz Peygamber (sav)'e Yapmasını Emrettiği Bir Şeyi Yapmaktan Kaçınması Hakkında Gelen
İkaz:


Bu da, Yüce Allah'ın şu sözünde geçmektedir:

"Hani sen, Allah 'in kendisine (en büyük nimeti olan İslam ile) nimet verdiği ve (kölelikten azad ederek evlatlık edinip da-ha sonra da onun efendisi olduğunu belirtip veli edinmekle) seninde nimetlendirdiğin kimseye (olan Zeyd b Harise)ye, eşin (Zeyneb bint Cahş)'ı tut ve Allah'tan kork (onu boşama) diyordun, Allah'ın, (Zeyd onu boşayacak olursa, onu nikahlayacağın şeklinde) açığa vuracağı şeyi de içinde saklıyor ve insanlar (in, evlatlığının eski hanımını nikahladı diyeceklerinden korkuyordun Halbuki en çok Allah'tan korkman gerekirdi Nihayet Zeyd'in onunla bir (evlilik) bağı kalmayınca, onu seninle evlendirdik Böylece evlatlıkların, eşleriyle bir (evlilik) bağı kalmayınca, onlarla evlenmek konusunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin Buna binaen Allah'ın emri yerine getirilmiştir"[156]

Kalplerinde hastalık bulunan bir takım imanı zayıf kimseler, bu konuda; Resulullah (sav)'in azatlı kölesi ve oğulluğu olan Zeyd b Harise'nin eski hanımı olan Zeyneb bint Cahş'm Hz Peygamber (sav) ile evliliği etrafında bazı şüpheler yaymayı ve Resuluîlah (sav)'in masum iyetliği etrafında fırtınalar koparmayı uygun gördüler Kalplerinde hastalık bulunan bu kimseler; Hz Muhammed (sav)'in, Zeyneb bint Cahş'ı gö r-müş, ona aşık olmuş, sonrada ona olan aşkını kalbine gömmüş, fakat daha sonra başka çaresi kalmayınca aşkını açığa vurmuş, Zeyneb'e ilgi duymuş, Zeyd'de onu boş amış ve ardından onunla Resuluîlah (sav) evlenmiş şeklinde ifadeler kullanarak bunları iddia etmişlerdir

Bazı iftiracılar ortaya çok kötü iftira atmış lardır ki bu iddialar şunlardır: "Hz Peygamber (sav), Zeyd'in, evde bulunmadığı bir gün onun evine uğramış, 0 sırada Zeyd'in eşi Zeyneb'i görmüş, bunun üzerine peygamberin onu görmesiyle kalbinde ona karşı bir sevgi meydana gelmiş ve: "Kalpleri döndüren Allah'ı teşbih ederim" demiş Bunun üzerine Zeyneb, Resuluîlah (sav)'in bu teşbihini işitmiş vebunu kocası Zeyd'e anlatmış Bunun üzerine Zeyd'in kalbinde Zeyneb'i boşamaya dair bir düşünce meydana gelmiş, nihayet Resuluîlah (sav), onunla evlenmiş Oryantalistler[157] ve onlara benzemeye çalışan onların yerli işbirlikçisi Müslümanlar; bu olayı dillerine dolamaktalar, içine daldıkça dalmaktalar ve bu olayı kafalarında hayallendip ek ilavelerde de bulunmaktadırlar Bu tip düşünceye sahip kimseler; -kendilerinin düşünce yapılarını, ahlaki durumlarını ve içine düştükleri hataları gö r-medikleri halde- başkalarının namusu, iffeti, şerefi vb konularda derinlemesine konuşmayı kendilerine mubah ve serbest görmektedirler Ayrıca Hz Peygamber (sav) hakkında ileri-geri konuşmaktalar ve Hz Peygamber (sav)'i, bir çok insanların tasvir edemeyeceği bir biçimde tasvir etmektedirler Onların bu konudaki dayanakları, tefsir kitaplarına sokuşturulmuş ve serpilmiş İsrailî rivayetlerdir Tefsir, tarih vb kitaplarda bulunan bu çeşit rivayetler, bu konuda Sahîh ve doğru olm a-yan batıl riv ayetlerdir

Ebu Bekr İbnü'l Arabî, bu konuda şöyle der: "İbn Ebi Ha-tim'in, Süddi yoluyla rivayet ettiği bu olayın tafsilatı şu seki1dedir:

"(Süddi derki Bize ulaştığına göre; bu ayet, Zeyneb bint Cahş hakkında inmiştir Zeyneb'in annesi, Resulullah (sav)'in halası Ümeyye bint Abdulmuttalib'dir Resulullah (sav), Zeyneb'e taüb oldu Zeyneb ise Resulullah (sav)'in, kendi şahsı için talib olduğunu zannetmişti Fakat kendisini, Zeyd adına istediğini anlayınca, bundan hoşnut olmadı ve Zeyd ile evlenmek istemedi Daha sonra bu evliliği Resulullah (sav) tertiplediği için, Zeyd ile evlenmeye razı oldu ve onunla evlendi (Çünkü Allah ve Resulü, herhangi bir hususta hüküm verdikleri taktirde inanan erkekler ile inanan kadınların bu hükme herhangi bir şekilde karşı gelmeleri doğru değil dir Üstelik buna haklan da yoktur Böyle yapmaları kendilerine yaraşmaz Zira Resulullah (sav), müminlere kendi nefislerinden daha yakındır Müminlerin, Onu, kendi nefislerinden daha üstün tutmaları gerekir Çünkü 0, müminlere karşı çok merh a-metli ve şefkatli olup onlara düşkündür Allah ve Resulü'nün emrine aykırı bir işi tercih eden kimse isyankar olmuş, sapıkl ı-ğa düşmüştür 0 büyük bir günaha müstahak olmuştur) Şanı Yüce Allah, peygamberine; Zeyd'in, karısı Zeyneb'i boşayac a-ğı ve kendisinin de, Allah'ın emri üzerine onunla evleneceğini bildirmiştir Resulullah (sav) ise bunu, içinde gizliyordu Çünkü 0, Zeyd'e, karısını boşamasını emretmekten haya ed i-yordu Tam bu sıralarda Zeyd, Zeyneb'in huysuzluğundan ve kendisine itaat etmediğinden dolayı Peygamber efendimize gelerek karısı Zeyneb'i Ona şikayette bulunduğunda ve karısını boşamak istediğini bildirdiğinde, Hz Peygamber (sav) iyilik tavsiye etme bakımından Zeyd'e:

- 'Sen, bu sözü söylerken Allah'a karşı gelmekten s akın ve karını nikahın altında tut' dedi Hz Peygamber (sav), ona böyle söylerken, Zeyd'in ondan ayrılacağını ve kendisinin Zeyneb ile evleneceğini biliyordu Fakat bunu, içinde gizliyordu Buna rağmen Zeyd'in, karısı Zeyneb'i boşamasını da istemiyordu Çünkü Hz Peygamber (sav), münafıkların:

- 'Muhammed, oğulluğu olan Zeyd'in boşadığı Zeyneb ile evlendi' şeklindeki kınamalarından korkmaktaydı İşte Yüce Allah'ın,

'Allah ve peygamberi, bir işe hükmettiği zaman, gerek mümin erkek ve gerekse mümin bir kadın için artık (bu) işe aykırı olacak işlerinde, onlar için seçme hakkı yoktur Kim Allah'a ve peygamberine isyan ederse, muhakkak ki 0 (kimse) apaçık bir sapıklıkla yolunu sapılmıştır' (Ahzab: 33/36) ayeti kerimesi, bu olay hakkında inmiştir"[158]

Hz Ali'nin oğlu Hüseyin (rha) bu konuyla ilgili olarak şöyle der: "Allah, peygamberine; (Zeyd'in karısı) Zeyneb ile evlenmezden önce (Zeyd'in onu boşayıp) onunla evleneceğini bildirmiştir Zeyd,

Zeyneb'in (huysuzluğundan ve kendisine itaat etmediği fiden dolayı Hz Peygamber (sav)'e gelerek) şikayette bulunduğunda (ve onu boşamak istediğini bildirdiğinde) Hz Pe y-gamber (sav), ona: '(Sen, bu sözü söylerken), Allah'a karşı gelmekten sakın ve kannı nikahın altında tut' demiştir (Zira Hz Peygamber (sav), Zeyd'in, onu boşayacağını ve onun la kendisinin evleneceğini biliyordu Fakat Hz Peygamber (sav) bunu içinde saklıyordu Çünkü bu konuda münafıkların vb kimselerin kınamalarından korkmaktaydı 'Bundan böyle e v-latlıklann, kadınlarıyla bir bağı kalmayınca, onlarla evlenmek konusunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin' (Ahzab: 33/37) mealindeki ayetten dolayı Allah'ın kendisine mubah kıldığı bir hususta insanlardan çekindiği için) Yüce Allah, Hz peygamber (sav)'i kınamış ve ona şöyle buyurmuştur:

'Seni, onunla evlendireceğime dair sana haber verdiğim halde, sen daha hala Allah'ın açığa vuracağı şeyi içinde saklıyorsun"[159]

İftiracıların iddia ettiği gibi, Resulullah (sav)'in içinde sakladığı husus; Zeynebe olan aşkı değil, Allah'ın Ona haber vermiş olduğu Zeyneb ile evlenme işiydi Yüce Allah'ın, Resulullah (sav)'e, Zeyneb ile evleneceğine dair işi, kendisine bildirdiği halde, bunu, içinde saklaması, Allah'ın yüce hilem e-tindendir Bu ise, cahiliyyet dönemindeki Araplar arasında meşhur ve örf olarak yürürlükteki bir ilke (olan kişinin kendi evlatlığının boşadığı kadınla evlenme yasağının hükmünü) g e-çersiz kılmak içindi Fakat Resulullah (sav), bu hareketiyle, münafıkların; "Muhammed, oğulluğu olan Zeyd'in boşadığı karısıyla evlendi" şeklindeki söylentilerinden ve dedikodul a-nndan çekinmekteydi Çünkü Zeyd, insanlar arasında daha hala "Zeyd b Muhammed = Muhammed'in oğlu Zeyd" diye çağın İmaktaydı

Prof Dr el-Hicazî, "Furkan Tefsiri" adlı kitabında bu konuyla ilgili olarak şöyle der:

"Bazı tefsir kitaplarında büyük alimlere nispet edilen birtakım uygunsuz sözler yer alması, gerçekten esef vericidir A1lah bilir ki, O büyük alimler bu sözleri söylemekten uzaktırlar Olsa olsa bu gibi haberler, İsrailiyyat zehirlerinden başka bir şey değildir

Bu haberleri, İslam'ı kabul eden bazı Yahudi alimleri, gerek iyi niyetten ve gerek kötü niyetten dolayı tefsir k itaplarına yerleştirmişlerdir Bu tefsir kitaplarında, yaratıkların en sere f-lisi ve bütün insanların yüksek ve sadakat sahibi bir kimse o I-duğuna tanıklık ettikleri Hz Peygamber (sav) hakkında kullanılan bu sözler, adi bir kimseye bile yakışmayacak ifadele irdir

Zeyneb'in Zeyd ile evlenme tarihine ve içinde bulunduğu ortama basit nazarlarla baktığımızda şu inanca varırız: 'Zeyd 'in, Zeynep ile geçinemeyişinin nedeni, sosyal durumları bakımından aralarında büyük bir mesafenin bulunmasından d o-Iayıdır Çünkü Zeynep, şerefli ve as aletli bir kadın Zeyd ise daha düne kadar köle olan bir kimseydi Yüce Allah, Zeyneb'i, Zeyd ile evlendirmek suretiyle onu imtihan etmek, kabilecilik asabiyetinin temellerini yıkmak, cahiliyyetra şeref ve ün k a-zanmak gibi Aristokrat tabakaya ait olan düşünceleri ortadan kaldırmak, şerefin İslam da ve takvada olduğunu bildirmek istedi Zeynep, bu ilahi emre istemeyerek boyun eğdi Vücudunu, Zeyd'e teslim etti Lakin ruhunu ve gönlünü ona veremedi Böyle olunca da kendisini sıkıntı ve elemden kurtaramadı

Resulullah (sav), Zeyneb'i küçüklüğünden itibaren tanı r-dı Çünkü 0, halasının kızıydı Eğer Resulullah (sav) onunla evlenmek isteseydi, rahatlıkla evlenir ve b unu Ondan men e-debilecek bir kimsede yoktur? Nasıl olurda bir kimse, bakire bir kadınını bir başkasına takdim eder 0 adam da o kadınla evlenip boşandıktan ve kadm dul hale geldikten sonra nasıl ilgi duyar?!!

Bu mümkün değildir Böylece bir duşunca gerçeğ e uygun değildir Söylediklerinizi iyi düşünün ve akıllıca konuşun

Hiçbir karışıklığa meydan vermeden, hiç leke sürmeden hakkı, sırf hak olduğu için anlayıp kavrarlar Bakınız bazıları da neler söylüyorlar: 'Muhammed, Zeyneb'e olan aşkını gizlediği için Allah tarafından kınanmış!' Kişi, komşusunun karısına olan aşkını ve sevgisini gönlünün derinliklerine gizleyip açığa ç ı-karmadıkça hiç kınanır mı?!

Ama gerçek olan şu ki; Zeyneb ile Zeyd'in evlenmesi, Zeyneb ile kardeşini imtihan etmek içindi Çünkü Cenab-ı Allah, Zeyneb'i, Zeyd'i kocalığa kabul etmeye zorlamıştı Bu e v-lilik, sonunda Resulullah (sav) için çok zorlu bir imtihan oldu Çünkü Zeyneb, henüz Zeyd'in nikahı altındayken bile bu evliliğin, ne şekilde sonuçlanacağım biliyordu Ve bu esnada Allah, Hz Peygamber (sav)'e, Zeynep ile evlenmesini emrediyordu

Kur'ân-ı Kerîm'in de ifade ettiği gibi; Hz Peygamber (sav)'in, Zeyneb ile olan evliliğindeki hikmetin sebebi; cahiliyyet devrinde Araplar arasında meşhur ve örfi y ürürlükte olan bir ilkeyi yani kişinin kendi evlatlıklarının boşadıkları kadınlarla evlenme yasağım yıkmak idi Cahiliyyet döneminde üvey baba konumunda bulunan kimse, evlatlıklarının karılarım kendi neseplerinden olan öz oğullarının karıları gibi kabul ed i-yorlardı Bu adet, cahiliyyet dönemini yaşayan kimselerin kalplerine iyice yerleşmişti Bu adet ancak Hz Peygamber (sav)'in ve de azatlı kölesi Zeyd b Harise'nin elleriyle yıkıl a-bilirdi ve yıkıldı da Zira Yüce Allah, bu konuda şöyle buyu r-maktadır: 'Bundan böyle evlatlıklarının, kadınlarıyla bir bağı kalmayınca, onlarla evlenmek konusunda müminlere bir vebal olmadığı bilinsin' (Ahzab: 33/37)

Hz Peygamber (sav) kendi içinde gizlediği bu z orunlu evlenme, Ona eziyet veriyordu Bu sebeple de Allah'ın kend i-sine verdiği Zeyneb ile evlenme işini gerçekleştirmeyi geciktiriyordu Çünkü öteden beri yerleşmiş olan bid'ati -yani evlatlık edinme ve evlatlıkların boşadıkları kadınlarla evlenmeme ad etini- yıkacaktı Bu adeti yıktığım gören insanlar, özellikle de münafıklar büyük bir gürültü çıkaracaklardı"[160]

Derim ki: Ayeti kerime bu konuda açıkt ir Buna göre ayette de zikredildiği şekilde Allah, Resulullah (sav)'in içinde gizlemiş olduğu azatlı kölesi Zeyd'in kansı olan Zeyneb ile evlenme işini yakın bir zamanda açığa vuracaktı Zira Yüce Allah'ın, "Allah 'in açığa vuracağı şeyi de içinde saklıyordun " (Ahzab: 33/37) ayetinde geçen ile de bu anlatılmaktadır Çünkü Yüce Allah'ın açığa vuracağı şey nedir? Allah, Resulullah (sav)'in, Zeyneb'e olan aşkını mı açığa vuracak? Hayır! H a-yır! Bunların aksine Yüce Allah, Zeyneb ile evleneceğine dair daha önceden Resulullah (sav)'e bildirdiği emri açığa vuracaktı Çünkü Allah, Resulullah (sav)'in kısa bir müddet sonra Zeyneb ile evleneceğine dair bilgiyi kendisine iletmiştir İşte bundan dolayı Şanı Yüce olan Allah bu şeyi Resulullah (sav)'in içinde gizlediği bir şey olarak açıklamıştır Bunu da, Yüce Allah, şu ayetiyle güzel bir şekilde şöyle açıklamıştır:

"Nihayet Zeyd'in, onunla bir bağı kalmayınca, onu seninle evlendirdik" (Ahzab: 33/37) İşte böylece gönderilmişlerin efendisi olan Resulullah (sav)'in masumiyetliğini gösteren kesin kanıtlar ile parlak deliller karşısında, Hz Peygamber (sav)'e yalan iftiralarda bulunan iftiracıların iddiaları boşa çıkarılmakta ve geçersiz kılmmakt adır Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur [161]






Alıntı Yaparak Cevapla

Peygamberlerin Sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V)'İn M

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Peygamberlerin Sonuncusu Hz. Muhammed (S.A.V)'İn M




[109] Tevbe: 9/43

[110] Enfal: 8/67-68

[111] Abese: 80/1-4

[112] Isrâ: 17/73-75

[113] Ahzâb:33/I-2

[114] Yûnus: 10/94

[115] Enam: 6/35

[116] Enam: 6/52

[117] Feth; 48/1-2

[118] Ahzâb: 33/37

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 175-178

[119] Enfal: 8/67-68

[120] Ayeti hadisle tefsir etme metodu

[121] Tirmizî, Cihad 34, Tefsirü Sure-i Enfal 6; Ebu Dâvud, Cihad 114

[122] Müslim, Cihad 58 (1763)

[123] Bedir Savaşma katılanların, aptıklan işlerde ve ictihadlarda, yanlış sonuca v ŞaJar bile onların üzerinden azabın kalkması İle ilgili hüküm kasfcdilmektedir (ç)

[124] Enfal: 8/68

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 179-185

[125] Tevbe: 9/43

[126] Zemahşerî, itikatta Mutezili olması itibariyle bu konuda mezhebinin göiişünü savunmaktadır Zira Mutezile mezhebine mensup kimseler, Peygamberlerin, hem Peygamberlik öncesi ve hem de sonrasında günah işleyebileceklerini iddia etınekfcdirler (ç)

[127] Kinaye: Üstü kapalı olarak söylenen sözlere denir, (ç)

[128] Zemaheit el-Kcşşâf, 2/274

[129] Reşid Rıza, Tefsirin-Menâr, 10/541

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 185-188

[130] İbn Cerîr et-Taberî, Câmiu'l-Beyân, 30/51

[131] Fahreddin er-Râzî, Tefsiri Kebîr, 31/55

[132] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 188-191

[133] isrâ: 17/73-74

[134] Bu olay, Hudeybiye barış anlaşmasından sonra gerçekleşmiştir Rivayette de görüldüğü üzere,, bu kavmin temsilcileri, müslümanolmak için Medine'ye gelmişlerdi, (ç)

[135] ibn Kesîr, Tefsirii'1-Kur ani'1-Azim 3/48

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 192-193

[136] Ahzâb: 33/1-2

[137] Talak: 65/1

[138] Bu, "el-Lübâb" adlı kitapta zikredilmiştir Ayrıca Ebu Suııd'un, İrşadu akli selim, 7/ 89 Adlı tefsir kitabına bakılabilir (Bu olay, Uhud salaşından sonra meydana gelmiştir 0 sırada daha müşrik olan bu kimseler, savaş soırası Medine'ye gelip münaüklann lideri Abdullah b Übey'in evine misafir olmuşlardır Resulullah (sa v)'de, bunların, Abdullah b Übey ile konuşmalarına eman vermiştir Dîha sonrada, bu konuşma meydana gelmiştir, (ç)

[139] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 194-196

[140] Yûnus: 10/94

[141] İbn Cerir et-Tabcrî, Camiu'l-Beyan, 11/168

[142] Şu halde bu söz; ne beşin çift olduğuna, ne de onun eşit olarak bölündüğüne dehlet etmez Binaenaleyh Burada da bu ayet bu şüphenin tahakkuk etmesihalinüe bu hususta vacip olanın, onun şöyle şöyle yapması olduğuna delalet eder Ama Resulullalı (sav) de, böyle bir şüphenin Tahakkuk edip etmediğine gelince, ayette buna dair bir delalet yoktur (Yukarıda da belirtidiği üzere bu ayet indiğinde Resulullah (sav): "Ne şüphe ediyorum ve ne de soru soranın" demişti (Fahreddin er-Râzî, Tefsiri Kebîr, 12/470) (ç)

[143] Cemalettin el-Kasımî, Mehasinut-Tevil, 9/3396

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 196-198

[144] En'âm: 6/35

[145] ibn Kesîr, Tefsirü'l-Kur ani'l-Azîm, 2/141

[146] En'âm: 6/36

[147] Tcvbe: 9/128

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 198-200

[148] Enam: 6/52

[149] Cemaleddin el-Kasimî, Mûhasinu 't-Te "vil, 2323

[150] Kehf: 18/28

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 200-202

[151] Feth: 48/1-2

[152] İbn Kesir Tefsirü'l-Kur'ani'l-Azinı, 4/162

[153] İbn Kayyım el-Cevziyye, Zadul-Mead, 3/310 "Hudeybiye Gazası Bahsi" (İşin hakikati şudur: Fetih, lüğatta, kapıyı açmak demektir Hudeybiye'de Allah Resulü bu sulhun ardjndan (meydana gelecek) büyük bir fethi, izzet ve zaferi ince bir perde arkasından seyrediyor Müşriklerin istedikleri bütün şartlan, ashabının ve ileri gelenlerin çoğunun Tahammül edememesine rağmen kabul ediyordu Efendimiz (sav) bu hoşa gitmeyen şeyin içindeki sevilen şeyi biliyordu "Bir şeyden hoşlan-maya bilirsiniz Halbuki o, sizin için hayırlıdır" (Bakara: 2/216) "Bazen nefislerinin sevmediği, sevdiğine ulaşmaya sebep olabilir ki, onun gibi bir sebep yoktur" Efendimiz (sav) bu ileri sürülen şartların altına Allah'ın kendine zafer vereceğine, destekleyeceğine, neticenin kendi lehine çıkacağına, bu şartlar ve şartların ihtimal verdiği şeylerin bizzat zaferin kendisi olduğuna son derece güvenerek giriyordu Şartlan koşanlann, Müslümanlarla harp için ortaya koyup ikame ettikleri bu anlaşma en büyük ordu idi Ama onlar, bunun farkında değillerdiBöylece izzet aradıkları yerde zelil oldular ve kudret, şeref ve üstünlük görüntüsü verdikleri yerde de kahru perişan oldularResuİullah (sav) ve islam ordusu, Allah için inkisara uğrayıp Allah İçin bundaki zulme tahammül ettiklerinden izzete ulaştı Devir döndü ve vaziyet ali üst oldu Batıl ile kazanılan izzet, şerefsizliğe ve Allah için olan inkisar Allah ile izzete döndü Allah'ın hikmeti ve ayetleri; sözünü tasdik ettiği, Resulüne zafer ihsan edişi ötesine akılların eremeyeceği en mükemmel ve en bütün şekliyie böylece ortaya çıkmış oldu" İbn Kayyım el-Cevziyye Zadü'1-Mead, 3/1263-1264) (Ç)

[154] Bu tefsirin orijinal ismi "Tefsirül Vadıha"dır (ç)

[155] Prof Dr el-Hicaza, Furkân Tefsiri, 26/39

Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 202-205

[156] Ahzab: 33/37

[157] Müsteşrik yada oryantalist kavramı; Doğu bilimleri ve özelliklede İslam dini üzere araştırma yapan batılı ve müslüman olmayan araştırmacılara verilen isimdir (ç)

[158] İbn Kesîr, Muhtasarı İbn Kesîr Tefsiri, 3/98

[159] İbn Cerir et- Taberî, Câmiul-Beyân, 22/13; İbn Kesîr, Muhtasarı îbn Kesîr Tefsiri, 3/98

[160] el-Hicazi, Furkân Tefsiri, 22/12

[161] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 205-212


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.