08-02-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Peygamber Efendimizin Yıkanması Ve Kefenesarılması
Rebiülevvel ayının on ikisi Pazartesi günü, Müslümanlar öğleden sonra akşama kadar işlerini yürütecek bir halifenin seçimi ile meşgul olduklarından, Peygamberimizin yıkanması, techiz ve defni Salı gününe kaldı O gün, Hz Ebû Bekir'e Mescid-i Nebevîden umumî bîat yapıldıktan sonra bu işlere başlandı
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin Hücre-i Saadetlerinde yıkama işiyle meşgul olmak için Hz Ali, Hz Abbas, Fadl bin Abbas, Kusem bin Abbas, Üsâme bin Zeyd ve Peygamberimizin azaldlısı Şükrân (Salih) bulunuyordu
Bu arada Ensar-ı Kiram da bu ulvî hizmette bulunmak istiyordu Bu husustaki arzularını izhar ettiler Onları temsilen de Hz Ali, Evs bin Havlî'yi içeri aldı
Yıkama işini Hz Ali yaptı Zirâ, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz sağlığında ona, "Vefât ettiğim zaman beni, sen yıka" diye vasiyyet etmişlerdi
Evs bin Havlî testi ile su taşıyor, Hz Abbas ile Üsâme ve Şükrân, Peygamberimizin üzerine su döküyorlardı Hz Ali de eline sarmış olduğu bez ile gömlek üzerinden oğuşturarak Peygamberimizi yıkıyordu Mübarek cesedleri son derece temizdi, mis gibi kokuyordu Hücre-i Saadetin içini, o âna kadar görülmemiş bir güzel koku kaplamıştı Peygamber Efendimizde, ölülerde görüle gelen şeylerden hiç birinden eser yoktu Hz Ali yıkarken, "Anam babam sana fedâ olsun! Hayatında da, vefâtında da temizsin, güzelsin, yâ Resûlallah!" diyordu
Yıkama işi bittikten sonra Hâtemül-Enbiyâ Efendimiz, yine Hz Ali, Hz Abbas, Fadl bin Abbas ve Şükran tarafından kefene sarıldı
Peygamberimizin üzerine namaz kılınması
Rebiülevvel ayının on üçü, Salı günü öğleye doğru Resûl-i Kibriyâ Efendimizin yıkanma ve kefene sarılma işi tamamlandı Hücre-i Saadetinde seririnin üzerine konuldu Bundan sonra Hâne-i Saadetlerinin kapısını açtılar Önce melekler, sonra erkekler, sonra kadınlar, daha sonra da çocuklar Fahr-i Alem Efendimize karşı bu son vazifelerini huşû ve hüzün içinde ifâ ettiler
Resûl-i Ekrem'in defni
Resûl-i Ekremin nereye defnedileceği hususu görüşüldü Bir kısmı, Mekke'ye götürülmesini, diğer bir kısmı Medine'ye ve Bakî mezarlığına, bazıları ise Mescidin içine defnedilmesini teklif etti
Fakat, Hz Ebû Bekir imdada yetişerek şöyle dedi:
"Ben, Resûlullahtan şu sözü işitmiştim ve hâlâ unutmamışımdır: "Cenab-ı Hak, her peygamberin ruhunu o peygamberin defnolunmak istediği yerde alır Dolayısıyla, Resûlullahı istirahat döşeğinin bulunduğu yere defnetmeliyiz!"
Bu teklif Ashab-ı Kiram tarafından benimsendi Böylece Resûl-i Kibriyâ Efendimizin, Hz Âişe'nin evinde yattığı döşeğin altının kabir olarak kazılması kararlaştırıldı Bundan sonra döşek kaldırılarak altı lahd tarzında kazıldı
Hz Bilâl'in Müslümanları ağlatması
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz henüz defnedilmemişti Bu sırada Hz Bilâl, hüzün ve hasret akıtan yanık sesiyle ezan okudu "Eşhedü Enne Muhammeden-Resûlullah" dediği zaman, Ashab-ı Kiram hüngür hüngür ağlamaya başladı Mescid-i Nebevî, ağlama sesleriyle çalkalandı
Bu, Hz Bilâl'in son ezânı oldu Resûl-i Kibriyâ Hazretleri defnedildikten sonra artık ezan okumadı
Peygamberimizin kabre konması
Çarşamba gecesinin geç vakitleri idi Nihâyet, gönül ve göz yaşları arasında Server-i Kâinatın mübarek naşını kabrine tevdi ettiler
Bu büyük, eşsiz ve benzersiz hayatın safhalarını gücümüzün yettiği kadar anlatmaya çalışıp burada bitirirken şöyle duâ ediyoruz:
Allah'ım! Bizi dünyada Resûlünün sünnetinden ayırma! Âhirette ise şefâatından mahrum kılma! Âmin! Âmin! Âmin!
Salih Suruç'un "Peygamberimizin Hayatı" isimli kitaptan alınmıştır
|
|
|