|
![]() ![]() |
|
Konu Araçları |
ahlâkından, dostlarının, gönlü, hak, rahmet, örnek |
![]() |
Hak Dostlarının Örnek Ahlakından –27- Gönlü Rahmet |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Hak Dostlarının Örnek Ahlakından –27- Gönlü RahmetHak Dostlarının Örnek Ahlakından –27- Gönlü Rahmet Dergahı Kılmak Yıl: 2010 - Ay: Ocak - Sayı: 287 İslâm’ın hikmet ve hakikatlerinden mahrum bir insan, dünya hayatının imtihan hâdiseleri içinde, sürekli değişen şartlar sebebiyle, rûhâniyet ve nefsâniyet arasında bocalar durur ![]() Karanlık, fırtınalı ve girdaplı bir okyanustaki dümeni kırık bir gemi gibidir ![]() ![]() Hayat yolculuğunun girift koridorlarında dolaşan insanın, kulluk haysiyet ve şerefini kaybetmemesi, ebedî saâdetini mahvetmemesi ve diğer taraftan da İslâm’ın incelik ve zarâfetini idrâk edebilmesi için tâkip etmesi gereken yolu, sırf âciz aklıyla keşfedebilmesi mümkün değildir ![]() ![]() Bütün yaratıklar, hayatlarını sürdürebilmek için beslenmeye mecburdurlar ![]() ![]() MUHABBET ve İTAAT Hadîs-i şerîfte buyrulur: “Kişi sevdiğiyle beraberdir ![]() Allah Rasûlü’nü sevmek, O’na itaati ve kalbî râbıta ile beraberliği gerektirir ![]() ![]() ![]() Yani gönüller, Allah Rasûlü’nün hâliyle hâl*le*ne*bildiği ölçüde O’nunla beraberliğin feyz ve bereketine nâil olabilir ![]() ![]() ![]() “(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın ![]() ![]() ![]() “İnsanlardan öyleleri de var ki, Allâh’ın rızâsını kazanmak için kendini ve malını fedâ eder ![]() ![]() ![]() İnsanın asıl meçhullerini mâlum kılacak, kabir ve âhiret gibi idrâk ötesi âlemlerin karanlık geçit ve sürprizlerini aydınlatacak ve insanın rûhunu huzura kavuşturacak olan, Cenâb-ı Hakk’a tam bir teslîmiyet ve muhabbetle itaattir ![]() ![]() Bu hususta takip edilecek en selâmetli yol da, Rabbimizin bütün insanlığa kâmil insan modeli olarak armağan ettiği Hazret-i Peygamber r’in nurlu izinden gitmektir ![]() ![]() MÂNEVÎ OLGUNLUK Bu yola sadâkatle baş koyanların gönül âlemleri, engin bir rahmet deryâsına dönüşür ![]() ![]() Dolayısıyla Allah Rasûlü’nün gönül dokusundan lâyıkıyla hisse alabilenlerin gönülleri de bütün mahlûkâtı kucaklayan bir merhamet dergâhı hâline gelir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Zira onlar, ilâhî ve nebevî terbiye neticesinde, “Nefsî, nefsî!” hodgâmlığından kurtulmuş, “Ümmetî, üm*me*tî!” diğergâmlığına er*miş*ler*dir ![]() ![]() ![]() Hakk’a vuslatın nasıl bir kalbî kıvama bağlı olduğunu, şu kıssa ne güzel ifâde etmektedir: Bâyezîd-i Bistâmî -kuddise sirruh- anlatıyor: “Zamanımızda binlerce velî vardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() «–Acaba benim derdimden daha büyük bir dert, benden daha dertli bir insan var mı? Derdim şudur ki; acaba kıyâmet gününde ümmet-i Muhammed’in hâli nice olur?» Ardından ağlamaya başladı ve beni de ağlattı ![]() «–Halkın azâba dûçâr olmasından niçin bu kadar kederle*niyorsun?» Ebû Hafs Hazretleri ce*vâ*ben: «–Benim fıtratım merhamet ve şefkat mayasıyla yoğrul*muştur ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bunun üzerine anladım ki, Ebû Hafs Hazretleri «nefsî nefsî» diyenlerden değil, peygamber meşrebinde olup «ümmetî ümmetî» diyenlerdendir ![]() Görüldüğü üzere Rahmet Peygamberi r Efen*dimiz’in gönül iklîminden hisse alan Peygamber vârislerinin her hâli, rahmet dergâhı bir gönlün yüksek hassâsiyetlerini yan*sıt*mak*ta*dır ![]() “Türkistan’dan Şam’a kadar olan sahada bir din kardeşimin parmağına batan diken, benim parmağıma batmıştır… Bir kalpte hüzün varsa, o kalp benim kalbimdir ![]() ![]() FAZÎLET ÜSTÜNE FAZÎLET Gerektiğinde nefsinden de ferâgat ederek dâimâ diğergâm bir ruhla şefkat ve rahmet tevzî eden Hak dostlarından Rabî Hazretle*ri’ne felç isâbet etmişti ![]() ![]() “–Ona bir şeker verin!” dedi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Rabî Hazretleri’nin ağrısı iyice artınca, canı tavuk eti istedi ![]() ![]() “–Kırk gündür canım tavuk eti istiyor ![]() ![]() ![]() Hanımı: “–Fesübhânallâh! Şu kendini yemekten alıkoydu*ğun şeye bak! Bunu Allah sana helâl kılmıştır!” dedi ![]() Rabî Hazretleri’nin hanımı hemen çarşıya gitti ve bir tavuk aldı ![]() ![]() ![]() “–Allah rızâsı için bir sadaka verin ki Allah size bereket versin!” dedi ![]() Bunun üzerine Rabî Hazretleri, tavuğu yemekten vazgeçe*rek hanımına: “–Al bu tavuğu, şu muhtâca ver!” dedi ![]() Hanımı: “–Fesübhânallâh!” deyince Rabî Hazretleri: “–Sana dediğimi yap!” dedi ![]() Bu sefer hanımı: “–Bâri, onun için daha hayırlı olacak bir şey yap ![]() ![]() Rabî Hazretleri: “–Peki, ne yapayım?” diye sorunca, hanımı: “–Tavuğun parasını verelim, sen de arzuladığın tavuğu ye!” dedi ![]() Rabî Hazretleri: “–Gayet güzel bir teklif! Bu tavuğu alacak kadar bir para getir!” dedi ![]() “–Şimdi parayı şu tavuğun yanına koy ve ikisini de o zâta ver!” dedi ![]() Hanımı da hem parayı hem de tavuğu götürüp yoksula verdi ![]() Şüphesiz ki bu hâl, cömertliğin zirve seviyesi olan “ÎSÂR” fazîletidir ![]() ![]() “Onlar kendi canları çektiği hâlde, yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler: «Biz sadece Allah rızâsı için yediriyoruz, sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() MERHAMET UFKU İşte İslâm ahlâkı, gerektiğinde kendi ihtiyacından fedâkârlık ederek bir din kardeşinin gönlünü hoşnud etmekle huzur bulan, böylesine mükemmel bir gönül kıvâmı inşâ etmiştir ![]() “Mü*’min*le*rin dert*le*riy*le dert*len*me*yen, on*lar*dan de*ğil*dir ![]() “Komşusu açken tok yatan bizden değildir ![]() ![]() ![]() ![]() Emsalsiz örnek şahsiyetimiz Hazret-i Muhammed Mustafa r Efendimiz ashâbına bir gün: “–Nefsim kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz ![]() ![]() Ashâb-ı kirâm: “–Yâ Rasûlâllah! Biz hepimiz merhametliyiz ![]() ![]() Allah Rasûlü r buyurdular ki: “–(Benim kastettiğim) merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir ![]() ![]() ![]() Yani Rasûlullah r Efendimiz’in şefkat ve merhameti, cihânşümûl bir vasfa sahipti ![]() ![]() Bunun içindir ki O, düşmanına bile merhametle bakabilen bir ruh asâletine sahipti ![]() ![]() ![]() “–Bırakınız içsinler!” buyurdu ![]() ![]() ![]() ![]() Yine müslümanlara yıllarca her türlü zulmü revâ gören Mekke müşrikleri açlık ve kıtlığa mâruz kaldıklarında Rahmet Peygamberi Efendimiz r onlara erzak göndermişti ![]() ![]() Yine Efendimiz r, her fırsatta Ya*ra*tan’*dan ötürü ya*ra*tı*lan*la*ra şef*kat, mer*ha*met, ne*zâ*ket ve bilhassa gönül kırmama ve kırılmama hassâsiyetini telkin ediyordu ![]() ![]() Hattâ Rasûlullah r hayvanların bile bakımı ve temizliği husûsunda pek çok tavsiyelerde bulunuyor, bil*has*sa koyun ve keçilerin üze*rin*deki kir ve tozların temizlenmesini istiyordu ![]() Bir yılan veya zararlı bir hayvan öldürüleceği zaman bile ona eziyet edilmeden, tek vuruşta öldürülmesini emrediyordu ![]() Sahâbeden Ebu’d-Derdâ t develerine çok fazla yük vuran insanlara rastlamıştı ![]() ![]() “–Eğer Allah Teâlâ, hayvanlara yaptığınız eziyetleri affederse, size büyük bir mağfirette bulunmuş olur ![]() «Allah Teâlâ bu konuşamayan hayvanlara iyi davranmanızı emrediyor! Verimli bir arâziden geçiyorsanız hayvanların biraz otlamasına müsâade edin! Kurak bir yerden geçiyorsanız oradan çabuk geçin, bu tür yerlerde fazla oyalanarak hayvanlara sıkıntı ve zarar vermeyin!»” (İbn-i Hacer, el-Metâlibü’l-Âliye, II, 226/1978) Yine Rasûlullah r bir koyunu sağmakta olan bir şahsa rastlamıştı ![]() “–Ey filân! Hayvanı sağdığında yav*rusu için de süt bırak!” buyurdu ![]() Sevâde bin Rebî t şu muhteşem incelik ve merhamet misâlini nakleder: “Peygamber Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine çıkıp kendisinden bir şeyler istedim ![]() ![]() «–Evine döndüğün zaman hâne halkına söyle, hayvanlara iyi baksınlar, yemlerini güzelce versinler! Yine onlara tırnaklarını kesmelerini emret ki hayvanları sağarken memelerini incitip yaralamasınlar!»” (Ahmed, III, 484; Heysemî, V, 168, 259, VIII, 196) Yine Efendimiz r ashâbıyla Mekke’ye giderken yolları üstünde kıvrılmış uyuyan bir ceylana rastladılar ![]() ![]() On bin kişilik orduyla Mekke fethine gidilirken de, yolda yavrularının üzerine gerilmiş ve onları emzirmekte olan bir köpek görüldü ![]() ![]() ![]() Bir ara Efendimiz r ateşe verilmiş bir karınca yuvası gördü ![]() ![]() “Kim yaktı bunu? Ateşle azap vermek sadece ateşin Rabbine mahsustur ![]() ![]() Yine Peygamber Efendimiz r, hayvanlarına yedirmek için elindeki sopayla bir ağacın dallarına vurarak yapraklarını dökmeye çalışan bir bedevîyi görmüştü ![]() «–O bedevîyi bana getirin, ancak ona yumuşak davranın, onu korkutmayın!» buyurdu ![]() Bedevî yanına geldiğinde nâzik bir üslûpla: «–Ey bedevî! Yumuşak bir şekilde ve tatlılıkla sallayarak yaprakları dök, vurup kırarak değil!» buyurdu ![]() Yaş bir dalın bile gereksiz yere kırılmasına gönlü râzı olmayan Efendimiz r, ümmetini her fırsatta ve her şeye karşı nezâket, zarâfet, letâfet ve merhamete dâvet ediyordu ![]() “Yerde bitmiş olan hiçbir bitki yoktur ki, onu nezâretçi bir melek kanatlarıyla korumuş olmasın ![]() ![]() ![]() KARINCAYI BİLE İNCİTME! ![]() ![]() İşte mü’min gönüllere en büyük örnek olan nebevî ahlâkın bereketiyledir ki bir çiçeği bile koparmaya kıyamayan, bir karıncaya bile ulu nazarla bakan rakik kalpli, ince düşünceli ve derin duygulu insanlar yetişti… Şu hâdise bunun şâheser misallerinden biridir: Kânûnî Sultan Süleyman, sarayın bahçesinde armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülebilmesi için Şeyhulislâm Ebussuûd Efendi’den aşağıdaki beyitle fetvâ istedi: Dırahta8 ger ziyân etse karınca, Zararı var mıdır ânı kırınca? Pâdişâh’ın bu fetvâ talebine, Ebussuûd Efendi de bir beyitle cevap verdi: Yarın Hakk’ın dîvânına varınca; Süleyman’dan hakkın alır karınca! ![]() ![]() Bir karıncayı bile incitmekten çekinecek kadar mükemmel bir mânevî terbiye ile gönülleri yoğrulan kâmil mü’minler, bütün mahlûkâta rahmet pınarı oldular ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() YARATAN’DAN ÖTÜRÜ! ![]() ![]() Hak dostlarından Ahmed er-Rufâî Hazretleri, hayvanlara karşı çok merhametli idi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Köpeğin bu hâlini gören Ahmed er-Rufâî, onu alıp şehrin dışında bir yere götürdü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() “–Efendim! Bu köpekle çok alâkadar oldunuz, acaba hikmeti nedir?” diye sordular ![]() “–Kıyâmet günü Rabbimin bana, «Bu köpeğe niçin acımadın? Onu uğrattığım bu belâdan niçin kurtarmadın? Aynı belâya senin de düşebileceğin ihtimâlini niçin düşünmedin?» diye sormasından korktum ![]() Ey insanlar! Kalplerinizi Allah Teâlâ’nın yarattıklarına karşı merhamet hissiyle doldurunuz ![]() & İşte Hak dostları, âdeta meleklerin letâfetinden hisse alma gayreti içinde, rakik bir gönülle yaşamışlardır ![]() ![]() Unutmamak gerekir ki Cenâb-ı Hak, mü’minleri her vesîle ile Dâru’s-selâm’a, yani cennete dâvet ediyor ![]() • Cenâb-ı Hak’la beraber olup her an ve her vesîleyle Allah rızâsını aramasını, • Allah Rasûlü’ne muhabbetle itaat hâlinde olmasını, • Din kardeşliği mes’ûliyetini unutmamasını, • Hâlık’ın nazarı ile mahlûkâta şefkat, merhamet ve muhabbetle bakış tarzı kazanmasını istiyor ![]() Rabbimiz, bu hassâsiyetleri gönüllerimizden eksik etmesin! Yüreklerimizi, içinde bütün mahlûkâtın huzur ve sükûn bulduğu bir şefkat sığınağı ve rahmet dergâhı eylesin! Âmîn! ![]() ![]() Dipnotlar: 1 ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|