Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
çare, haset, hastalığına

Haset Hastalığına Çare

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Haset Hastalığına Çare




HASET HASTALIĞINA ÇARE

Cenab-ı Allah, Âdem(as)'ı yaratmadan önce meleklerine hitap ederek, "Rabb'in meleklere,”Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” Dediğinde…” [703]onlara yeryüzünde kendisine vekaleten iş görecek bir halife yaratacağını haber vermişti Halife, asıl yetkili adına işleri yürüten, onun adına tasarrufta bulunan, mevcut kanun ve kuralları gerektiği şekilde tatbik ederek düzen ve asayişi sağlayan görevli demektir Buna göre yeryüzünde Allah'ın halifesi olmak, yeryüzündeki imkânları insanların ihtiyaçları için kullanırken, bir temsilci sıfatıyla, kendisine bu yetkiyi veren Allah'ın istediği şekilde hareket etme sorumluluğunu da beraberinde getiriyordu Dolayısıyla bütün bu işleri yapabilmesi için, yaratılacak halifenin önemli kabiliyet ve güçlerle donatılması gerekiyordu Cenab-ı Hak, kendisine halife olarak seçtiği insana, temelini akıl, ilim ve irâde sıfatlarının teşkil ettiği kabiliyetler lütfetti Bu özelliği sayesinde insan, Allah ve peygamberlerinin emirlerine uyduğu takdirde, yeryüzünü gerektiği şekilde imar edebilir, orada Allah'ın hükümlerini hâkim kılarak, O'nun istediği hal üzere yaşanmasını sağlayabilirdi İnsanları eğitir ve idare eder, bu maksatla diğer bütün canlılardan istifade edebilirdi Ancak insan, Allah'ın emir ve yasaklarını bir tarafa bırakır, kendisine verilen bu yetkiyi, kendi arzu ve menfaati istikâmetinde kullanırsa, halifelik sınırını aşmış haddini tecavüz etmiş olacaktı

Her vekilin/halifenin şerefi, bu vekâleti verenin şerefi ve vekilliğin derecesiyle mütenâsiptir Bunun farkında olan melekler, Allah'ın sözlerini duyunca, yaratılacak insana verilecek halifelik görevi sebebiyle hayrete düştüler Çünkü onlar, Cenab-ı Hakk'ın, yeryüzünde halifesi kılacağı insana, kendi irâde ve kudret sıfatından bir takım kabiliyetler vereceğini ve ona diğer yaratıklar üzerinde bâzı salâhiyetler tanıyacağını anlamışlardı Bunu tahmin etmekle birlikte melekler, hikmet ve ihtimaller açıklanmadığı için, insanın halife kılınmasının sebebini öğrenmek istediler Kendileri devamlı bir şekilde Allah'ı teşbih ve takdis edip durdukları halde, kendilerinin değil de, yeryüzünde bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek bu yeni yaratığın halife kılınmasının hikmetini anlamak maksadıyla, şu soruyu sormaktan kendilerini alamadılar:

“…Onlar,“Biz Seni teşbih edip dururken,orada fesat çıkaracak,kanlar akıtacak birini mi yaratacaksın? dediler[704]

Cenab-ı Hakk’a meleklerin bu soruş biçimi, karşı çıkma cihetiyle değil,öğrenme türünden bir sorudur

”Bunun üzerine Cenab-ı Allah,”Sizin bilmediğinizi ben bilirim” dedi" [705]

İşte insanoğlunun yaratılışındaki ilahi hakikat bu veçhiledir

Allah’u Teala insanoğlunu:"Gerçekten biz Ademoğullarını üstün kıldı" [706] beyanıyla övgüye mahzar olarak yaratıldığını beyan etmiştir

Allah Teala,Meleklere hitaben,üstün olarak yaratılacak olan Ademoğluna secde etmeleri emri vermiş ve:

“Rabbin meleklere demişti ki: "Ben çamurdan bir insan yaratacağımOnu biçimlendirip ona ruhumdan üflediğim zaman derhal ona secdeye kapanın!"Meleklerin hepsi tüm olarak secde ettiler Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve kafirlerden oldu (Rabbin ona) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü tasladın, yoksa yücelerden mi oldun?" Dedi: "Ben ondan iyiyim Beni ateşten, onu çamurdan yarattın" [707] diye iblis emre muhalefet etmiştir

Buradaki secde "ibadet secdesi" değil, selamlama ve saygı secdesidir

İşte bu sözleriyle kibir ve haset eylemini ilk defa bu haliyle sergileyen şeytân, bu yüzden Allah'ın rahmetinden ebediyyen uzaklaşmıştır

Yeryüzünde de Adem (as)ın evlatlarından Kabil ile Habil arasında cereyan eden olayın ve işlenen suçun da nefsin hasedi ve cimriliğinden kaynaklandığını görülür[708]

Hakeza geçmiş ümmetlerin halini Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kitap ehlinden bir çoğu, hak kendilerine besbelli olmuşken, ruhlarında yerleşmiş olan kıskançlıktan dolayı sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler “ [709]

Yahudi’siyle Hıristiyan’ıyla,dinimizin hak din olduğunu bilmelerine rağmen, İslâm'dan dönmemizi temenni ederler Hatta daha da ileri giderek Müslümanları Allah'ın yolundan alıkoymak için tutarsız şüpheleri körüklerler Buna sebep ise hasta kalplerinin ta içine kadar nüfuz eden kıskançlıklarıdır

İşte bugünde bu fiili yapan mü’minler bilmelidirler ki,yaptıkları şeytani bir fiildir

Peki yerilen bu fiil ne demektir?

Haset; kıskanmak, çekememek, başkasında olan sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı rahatsız olarak o kişiden o nimetin gitmesini istemek Kalpte bulunan ve insanı kötülüklere sürükleyen en önemli ve gayri ahlâkî özelliklerden, hastalıklardan birisidir Bilgisizlik ve tamahkârlığın birleşmesinden, kaynaşmasından doğar En çok da tanıdık ve akrabalar arasında kendisini gösterir:

Haset,bazen Türkçe’ye kıskançlık olarak çevrilir ki yanlıştır Kıskançlık haset anlamına da gelebilir ama asıl anlamı haset değil, nâmûsa düşkün olmaktır Erkeğin karısını, başka erkeklerden kıskanması, onu sevmesinden ve namusuna düşkünlüğünden ileri gelir Ölçülü(İtidal) kaldıkça bu iyi bir meziyettir Fakat birinin karısını, kocasını, evlâdını, malını, güzelliğini, mevkiini, ilmini çekememek kıskançlık değil, hasettir Çünkü bu, onun elindeki nimete göz dikmek değil, nimetin ondan gitmesini istemektir

Bununla beraber Türkçede bazen kıskançlık, haset anlamında kullanılır Yalnız kıskanmanın özel bir anlamı bulunduğunu, bazen haset anlamında kullanılsa da her zaman haset anlamına gelmediğini bilmek gerekir

HASED VE ÖZELLİKLERİ

Haset, çirkin huyların en zararlılarındandır Herkeste bulunmakla birlikte dereceleri farklıdır Kimi insanda haset duygusu bir an için gelip gider; kiminde ise iyice yerleşir, bütün benliğe hâkim olur ve gittikçe artar İşte asıl üzerinde durulması gereken ve tehlikeli olan haset sonuncusudur

İmam Gazalî(raleyh)'e göre haset ancak bir nimete karşı olur Allah bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman diğer insanda ona karşı iki türlü hal belirir Birincisi, o nimeti çok görerek onun elinden gitmesini istemektir; buna haset denir Hasedin tezâhürü de insanın elindeki varlığı, nimeti çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir İkinci hal ise ne varlığa sevinmek, ne de yok olmasını istemektir Buna karşılık o insanda bulunan nimetin kendisinde de bulunmasını istemektir Buna da gıpta denilir[710]

İmam Gazali(raleyh) hasedi başlıca dört dereceye ayırarak inceler:

1- Haset ettiğin kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki haset ettiği kişide bulunmasın Hasedin en kötü olanı budur

2- Haset ettiği insanın elindeki nimetin, kendi eline geçmesini istemektir Bunun isteği o nimetin kendi eline geçmesi, amacı o nimete kendisinin sahip olmasıdır

3- Başka birisindeki nimetin aynısının veya benzerinin kendisinde de olmasını istemesidir Eğer kendi eline geçmeyecekse, onun elinde de olmamasını arzu etmesidir

4- Başka birisinde bulunan nimetin benzerinin kendi elinde de olmasını istemesi, fakat haset ettiği kişideki nimetin yok olmamasını istemesidir İşte hasedin bu son derecesi eğer sırf dünyalık nimetler ise affedilmiştir Eğer din hususunda ise tavsiye edilmiştir Çünkü bu, hayırda yarışma buyruğunun kapsamına girmektedir[711]

Hasedin ortaya çıkmasına bir çok sebepler vardır Bunların başlıcaları şunlardır:

Düşmanlık,Bir kişinin üstünlük taslaması karşısında diğer bir kişinin ağırına gitmesi, şaşkınlık ve hayranlık,amacına ulaşamama korkusu,makam ve mevki sevgisi, önderlik isteği,kötü huyluluk ve Allah'ın kullarına verdiği nimetlere karşı cimrilik…vb sebepler haset hastalığının hasıl olmasına sebeplerden bazılarıdır

HASET İMAN İLİŞKİSİ

Hasedin haram olmasının sebebi Allah'ın kullar arasında yaptığı taksim ve takdire razı olmamayı, teslimiyet göstermemeyi ifade etmesi ve Kur'ân-ı Kerîm'de ifade ettiği gibi kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır: "Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır," size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler" [712]

Haset eden, Allah'ın yaptığı taksim ve takdire rıza göstermiyor, onun iradesine karşı geliyor demektir O'nun bizce gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği adalete kızmak, onu çirkin bulmak anlamına gelmektedir Bu ise, kişinin tevhidin özüne ters düşmesinden, dolayısıyla imanının zedelenmesinden başka bir şey değildir Hasetten vaz geçmek için onun bu zararını bilmek bile yeterlidir Fakat bunun yanında haset eden kimsenin bir mü'mini aldatmak, ona nasihat etmeyi terk etmek, mü'minleri sevmek yolundaki İslâm'ın açık emirlerini terk etmek, mü’minlerin zarara uğramaları halinde bundan en çok sevinecek olan şeytan ve kâfirlerle birleşmiş olmak gibi hiç de küçümsenmeyecek suç ve günâhları işlemiş olacağı unutulmamalıdır

“Bir de Allah'ın bazınıza, diğerinden fazla verdiği şeyleri temenni etmeyin” [713]

Ebu Talha(ra), İbn Abbas(ra)’nın şöyle dediğini nakleder:”Kişi; falanca adam ve ailesinin sahip olduğu mal keşke benim olaydı, diyerek temenni ve özlemde bulunmasın Allah Teala işte bunu yasaklamıştır Yalnızca Allah’ın lütfundan istenmelidir”[714]

Ey mü'minler! Allah'ın başkalarına vermiş olduğu din ve dünya ile ilgili şeyleri hasretle temenni etmeyin Zira bu, karşılıklı kin ve hasede sebep olur Zemahşerî şöyle der: “Mü'minler hasetten ve Allah'ın bazı insanlara diğerlerinden fazla olarak verdiği makam ve malı arzu etmekten nehyedildiler Çünkü bu Allah'ın taksimidir, bir hikmetten dolayı böyle olmuştur ve Allah'ın, kullarının halini bilmesinin bir sonucudur” [715]

İnsan, çeşitti faziletlerin diğer bir insanda bulunduğunu müşahede edip, kendisini bu faziletlerin hepsinden ya da büyük bir kısmından mahrum görünce, bu durumda kalben kederlenir, zihni karışır, sonra da kendisinde şu iki hal meydana gelir:

a) Bu kimse, o mutlulukların o insandan zail olmasını temenni eder

b) Ya da, bunu temennî etmez de, onunki kadar bir mutluluğun kendisi için de bulunmasını temennî eder Bunlardan birinci hal, mezmûm ve kötü olan bir hasettir Zira, âlemin müdebbiri ve yaratıcısı olan Allah'ın ilk gayesi, kullarına ihsanda bulunup onlara cömert davranarak, adeta sağanak halindeki yağmurlar gibi, onlara ikram ve ihsanlarını dökmesidir Binaenaleyh, kim bunun zail olmasını isterse, o kimse sanki Cenab-ı Hakk'ın âlemi yaratıp mükellef varlıkları halk etmesindeki ilk maksadı hususunda Allah'a itiraz etmiş olur Yine çoğu kez o kimse, kendisinin bu nimetlere o insandan daha lâyık olduğuna inanır Ki bu da, Allah'a bir itiraz ve O'nun hikmetini bir ta'n [716] olur

Bütün bunlar ise insanı küfre ve bid'at karanlıklarına düşüren, kalbinden iman nurunu silip süpüren şeylerdendir Haset, dinî bakımdan bir fesada sebep olduğu gibi, dünyevi bakımdan da fesadın sebebidir Çünkü bu durum sevgiyi, muhabbeti, dostluğu sona erdirir ve bütün bu halleri, onların zıddına dönüştürür [717]

Bunun için Allah'ın bazınıza diğer bazınızdan fazla olarak bağışladığı şeyleri temenni etmeye de kalkışmayınız, birbirinizin malına, makamına ve sahip olduğu Allah tarafından verilmiş veya çalışmakla elde edilen nimetlerine göz dikmeyiniz Çünkü bu gibi temenniler, ilkönce haset, kin ve düşmanlık uyandırır İkinci olarak Allah'ın takdir ve taksimine razı olmamayı bildirir Üçüncü olarak, kendi hakkında takdir edilmeyen bir şeyi temenni etmek, kaderdeki hikmete karşı gelmek ve boş bir ızdıraptır Başkasının hakkında çalışmakta takdir edileni, kuru kuru temenni etmek bir işsizlik ve avarelik ve zamanı boşa harcamaktır Çalışmadan takdir edileni, temenni etmek de gerçekleşmesi imkansız olan boş bir temennidir [718]

Allah insanları, malca, fiziksel kuvvetçe, kabiliyetçe, akılca birbirinden farklı yaratmıştır Kimini güçlü, kimini zayıf, kimini zengin, kimini yoksul, kimini daha akıllı, kimini belli bir yönde daha kabiliyetli yaratmıştır ki insanlar birbirine muhtaç olup birbirine iş görsünler,birbirini tamamlasınlar diye değişik kabiliyetlerde yaratmıştır

Unutulmamalıdır ki,toplum bireyleri birbirine muhtaçtır Kiminin parası, kiminin zekâsı çoktur Kimi güçlüdür, kimi zayıf Kiminin ilmi, kiminin sanatı vardır Böyle farklı meziyetlere sahip olan insan oğulları, birbirlerine muhtaç olup birbirini tamamlamaktadırlar Bu farkların bulunması, toplum düzeninin gereğidir Ama para, mal, beden gücü insana manevî bir üstünlük sağlamaz Dünyâ malıyla zengin, fakirden üstün olamaz Üstünlük takva iledir Allah katında dünyâ malının bir değeri yoktur Çünkü zaten dünyâ ve içinde bulunan her şey Allah'ındır, hiç kimsenin değil İnsanlar hayalleriyle bunlara sahip olduklarını zannederler Sonra bırakıp giderler Dünyâ, üstünde bulunan yaratıkların ortak malıdır Bu havada, suda, toprakta ve toprak ürünlerinde her canlının hakkı vardır Herkes çalışması oranında bunlardan bir miktarına sahip olur Gerçekte Allah'a âit olan bir şey ile başkalarına üstünlük taslamak, kibir ve gurur içine düşmek uygun ve yakışır bir davranış değildir

Burada önemli bir husus daha var,bazı insanların diğer bazılarından farklı ve üstün olarak yaratılmasında Allah Teala’nın bir taksimidir ve bir hikmetten, tedbirden ve kullarının hallerini ve kendisine rızık genişliği veya darlığı takdir ettiği kimselere uygun olanı bilmesinden kaynaklanmıştır Buyurmaktadır ki: "Eğer Allah kullarına (eşit olarak) bol rızık verseydi yeryüzünde taşkınlık edip azarlardı" [719]

Çünkü zenginlik, taşkınlık getirir İbn Kesir şöyle der: Eğer Allah onlara, ihtiyaçlarından fazla rızık verseydi, bu onla şımartarak, birbirlerine karşı azgınlığa ve taşkınlığa iterdi Katade(ra) şöyle der: Geçimin en hayırlısı, seni meşgul etmeyen ve azdırmayandır [720] Fakat Yüce Allah, kulların azıklarını, hikmet ve menfaat gerektirdiği kadar verir Nitekim kutsi hadiste şöyle buyurulmuştur: “Kullarımdan Öylesi vardır ki, zenginlikten başkası ona yaramaz Onu fakirleştirseydim, bu fakirlik onun dinini mutlaka bozardı Yine kullarımdan; öylesi vardır ki, ona fakirlikten başkası yaramaz Onu zengin kılsaydım, zenginlik mutlaka onun dinini bozardı” [721] Şüphesiz Allah kullarının hallerini ve onlara yarayan şeyleri bilendir İlâhî hikmet ne gerektiriyorsa ona göre verir veya vermez; bollaştırır veya daraltır [722]

Enes (ra)’dan rivayetle, Resulullah Efendimiz(sav)şöyle buyurmaktadır: “Fakirlik nerdeyse küfür olacaktı Haset neredeyse kaderin önüne geçecekti” [723]

Hasetçi o hale gelir ki her şeyin kaza ve kader kalemiyle takdir edildiğini, her türlü nimetin bu yolla geldiğini görmez, görmek istemez Oysa her şeyi kader programlar Kişiye nimet gelecek veya gelmeyecekse o İlâhî programla gerçekleşir Hasetçi muhatap olduğu kişiye bir nimet geldiğinde ona haset eder, o nimetin yok olmasını arzular Bu haliyle kaderle planlanıp kazayla ihsan edilen nimetin yok olmasını istemekle kaderin önüne geçmek ister

HASET AMELLERİ YAKAR

Peygamber Efendimiz(sav)’in bizlere vasiyetlerinden birinde de, Allah’ın bazı kimselere bağışladığı mal, şöhret, ilini gibi şeyleri görüp kıskanmamamız, Allah’ın onlara verdiği dünya ve ahiret nimetlerinin bu kimselerin elinden çıkmasını temenni etmememiz buyurulmaktadır

Zira bizlerde olmayan bu gibi dünya ve ahiret nimetlerinin bizlere verilmediğini görerek kıskanacak olursak, Allah, buyruklarına karşı geldiğimizden dolayı bizleri,ilahi huzur çevresinden iblisi kovduğu gibi koyar İblisin başına gelenler, Allah’ın selamı üzerine olsun Hazret-i Ademi kıskanmasının sonucudur Bu yönü ayetler açıkça anlatmakta dır Bir kimse bilgin ve salih bir kimseyi kıskanırsa,iblisin başına gelenler kendisinin de başına geleceğini kesinlikle bilmelidir[724]

Vehb b Münebbih(ra)şöyle der:Haset edenin üç özelliği vardır;Huzurunda bulunduğun zaman dalkavukluk yapar,arkadan gıybet eder ve birinin başına gelen musibetle alay eder,sevinir” [725]

Cafer-i Sâdık hazretleri de:” Başkasının iyiliğini çekemeyen hasetçi rahat yüzü göremez“ der

Bu nasıl bir hastalıktır ki,iblisi Rabb’inin emrini yapmamaya sevk etmiş, yeryüzünde bir Peygamberin iki oğlunun arasında katilliğe yol açmış,sonraki diğer ümmetlerin iman etmemelerine sebep olmuş,insanları birbiri düşman yapmış…Bitmemiş bugün dahi Müslümanların arasını açmakta,amelleri zayi etmektedir

Harise bin Numan (ra)’nın Peygamber Efendimizin (sav)’in:

“Üç kötü huy vardır ki, ümmetim bundan kurtulamayacaktır: Sû-i zan, haset ve bir şeyi uğursuz saymak Bir zanna kapıldığında o zan-la hüküm verip öyle hareket etme Haset ettiğinde Allah'tan affını dile Bir şeyi uğursuz saydığında, ona itibar edip de işinden geri kalma” [726] buyurduklarını rivayet etmektedir

Haset öylesine kötü bir huydur ki, bu mikrobu taşıyan kimse başkasında bir nimet ve üstünlük görse onu kıskanmaya kalkar Bu onu o noktaya götürür ki, o nimetlerin sadece kendisinde bulunmasını ister Başkalarında bulundukça da huzuru kaçar, o kimseler hakkında kötülük düşünmeye başlar O kimsenin bu imkân ve nimetlerden mahrum kalabilmesi için akla hayale gelmedik hile ve tuzaklara başvurur, iftiraya; malına, canına sûikaste kadar gidebilir

Zübeyr bin Avvam (ra) 'dan rivayetle,Resulullah Efendimiz(sav):

“Sizden önceki ümmetlerin hastalığı yavaş yavaş size de bulaşır Bu, haset ve kindir Bu hastalık tıraş edicidir Fakat saçı değil, dini tıraş eder [727] Buyurarak ümmetine tehlikelerin en beterinden haber vermektedir

Zira haset ateşi en büyük tahribatı sahibine verir,boş yere kalbi eritir, ve insanda hayır bırakmayan bir hastalıktır Ateşin kuru odunları yakıp kül ettiği gibi, haset de insanın yaptığı hayırlı amelleri yakmaktadır

İşte hasedin bu tehlikeleri sebebiyledir ki bir hadis-i şerifte, "Ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi haset de iyi amelleri yiyip bitirir" [728] buyurulmuştur Hasetçinin şerrinden de Allah'a sığınma tavsiye edilmiş ve bir âyette şöyle buyurulmuştur:

"Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Allah'a sığınırım" [729]

Haset, öyle kötü bir huydur ki zararı haset edilenden daha çok haset edene dokunur Çünkü hasetçi haset ettiği kimseler nimet ve imkânlara kavuştukça huzursuz olur, acı çeker Yükselip başarı üstüne başarı kazandıklarında kendilerini yiyip bitirirler

İşte bu durumu Ebu Hureyre(ra)’den rivayetle,Resulullah Efendimiz(sav):

“Göz değmesi haktır Aşırı bir hayranlıkla bakarken şeytan ve insanoğlunun haset duygusu hazır bulunur” [730] diye belirtir

Onun içindir ki mü’min hem kendisinin zarar görmemesi hem de Mü’min kardeşinin haset ederek amellerinin zayi olması istemiyorsa planlayacağı işlerde gizlilik prensibini şiar edinmelidir

Mıtaz bin Cebel (ra) 'den rivayetle,Resulullah(sav):“İhtiyaç duyduğunuz bir şeyi gerçekleştirirken onu gizli tutmakla yardım isteyiniz Çünkü her nimet sahibine haset edilir” [731]

Peygamberimiz mühim bir işe teşebbüs eden kimsenin yapacağı işi herkese yaymamasını tavsiye etmekte ve işi gizli tutmanın onda muvaffak olmaya yardımcı olacağına dikkat çekmektedir Meselâ bir kimse faydalı bir iş plânlayacak olsa, plân program yaparken bunu olur olmaz yerde yaysa, onun kazanmasını istemeyen hasetçiler bu kârlı teşebbüsüne mâni olmak için harekete geçerler, ona ayakbağı olmaya çalışırlar

Abdullah bin Busr (ra)'dan rivayetle,Peygamber Efendimiz(sav) ümmetinin felaketine yol açan bu kötü fiili işleyenleri kınayarak…

“Haset eden, söz götürüp getiren ve kâhinlik yapan benden değildir, ben de ondan değilim” [732] buyurmuş,

Müslümanların nasıl olması gerektiğini de:“Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinizle ilişkili kesmeyin; ey Allah’ın kulları kardeş olun” [733] diye ikaz etmiştir

Yarın kıyamet gününde övüneceği ve hoşnut olacağı ümmetinin vasıflarını da…

“O içinde hiçbir aldatma, hıyanetlik, kin ve haset bulunmayan takva sahibi, temiz kalptir” [734] diye belirtmiştir



HASET DEĞİL GIPTA

"Dünya hayatında onların maişetlerini (geçimlerini) bile aralarında biz taksim (ve takdir)ettik Onların bazısını,derece derece diğer bazısının üstüne çıkardık" [735]ayet-i celilesinde de ifade edildiği gibi hikmet sahibi ve kullarının her şeyinden haberdar Hak Teala tarafından sadır olmuş bir kısmet ve takdirdir İbni Abbas (ra) der ki: Biriniz "Keşke filan kişiye verilen mal, nimet, güzel kadın bende olsaydı" demesin Böyle bir temenni haset olur Fakat "Allah’ım, bana da onun gibisini ver" desin Şu halde haset yasak, gıpta ise caizdir

Gıpta,kardeşinde görülen güzel bir şeyin sende de olmasını istenmesidir Fakat ondaki şeyin yok olmasını istemeyip bilakis sahip olduğu güzel hâlin kalmasını ve daha mükemmel olmasını istemektir

Peygamber Efendimiz(sav)gıpta edilmesi uygun görülen vasıfları belirtirken:

“Ancak iki kimseye haset (Gıpta) edilir:Birisi Allah’ın kendisine hikmet/ilim verdiği kimsedir; o, bu hikmeti/ilmi insanlara yayar ve öğretir Diğeri, Allah’ın kendisine mal verdiği kimsedir; o, bu malı bütünüyle Hakk yolunda harcar” [736]

Bu hadisin başka bir rivayetinde de:

“Kendisine haset(Gıpta) edilecek kimselerden birisi Allah’u Teala’nın kendisine Kur’an’ı verdiği kimsedir O, gece gündüz okuduğu ayetlerin gereğini yerine getirmekle meşgul olur Onu gören bir kişi şöyle der: Eğer Allah buna verdiğini bana verseydi, ben de onun yaptığı gibi yapardım” [737]

Peygamber Efendimiz(sav) bir başka hadis-i şerifinde ise:

"Dünya ancak dört kişiyedir: Allah'ın mal ve ilim vermiş olduğu ve o da, bunlar vasıtasıyla Rabbinden korkan, akrabalık bağım gözeten, Allah'ın onda bir hakkının bulunduğunu bilen bir kimse Bu mevkilerin en üstün olanlarıdır Allah'ın, ilim vermekle mal vermediği bir kimse Bu kişi samimi niyeti ile der ki: Eğer benim de bir malım olsaydı, mutlaka o malımda filanın amel ettiği şekilde amel ederdim İşte bu niyetine göre ecir alır ve her ikisinin de ecri birbirine eşittir" [738] buyurmuştur

Görüldüğü gibi Müslüman, hayır işlerinde önde gidenlere haset yani gıpta etmeye özendirilmiş ve Allah’u Teala hayır işlerinde yarışmaya teşvik ettiği için bu konularda birbirine haset(Gıpta) edenler özenenler faziletli kılınmıştır

Bu şekilde hayır işlerinde başkasına özenen kimse, bu tür işlere imrendiği ve onun peşine düştüğü için, bu yaptığı onun rıza makamında ilerlemesini sağlar

Öyleyse hizmetlerde haset değil,başarıyı örnek almak,gıpta etmek ve sevinmek vardır Ama anlattığımız hususlara tersinden bakan, işin sonunun nereye varacağını bilmeyen, gaflet hâli kendisine hakim olan, koyu bir cehaletle kuşatılan kimse, dünya işlerinde kendisinin üstünde yer alan kimseye bakar, ona gıpta eder, onun yerinde olmak ister Yahut onun bu bakışı, Allah’u Teala’nın kendisine bahşettiği nimetleri küçümsemeye, kendisi için takdir edilmiş kısmeti hafife almasına yol açar Sonra bu kimse, din bakımından kendisinden aşağı derecelerde bulunan avam halka bakar; makamındaki noksanlıklara razı olur, bunu kendisi için bir mazeret sayar, onunla kendisini teselli eder Bu düşünce onu hayır işlerinde koşmaktan geri bırakır İhtimal, ona kibir ve gurur hâli gelir; içinde bulunduğu hâlle kendisini üstün görür Yahut başkalarını kendisi gibi amel etmekten yana noksan görerek, nefsine bakıp amellerini beğenir

Peki ne yaparsak nefsin kötü hallerine müptela olmayız denirse? Kardeşlerimizin iyi haline sevinmeli,iyi hallere ulaşması için dua etmeliyiz

Hz Peygamber (sav) bir hadisinde "Bir kimse kardeşinin malını temenni etmesin, ama şöyle dua etsin: Allah’ım, beni rızıklandır Allah’ım, bana da onun benzerini ver" buyurmuştur [739]

Denilmiştir ki: Şeytan iyilik hususunda birbiriyle yardımlaşan kimselere haset etmez; onun hasedi, Allah için kardeş olan ve onun için birbirini seven insanlaradır Gerçekten Allah için birbirini seven iki kimsenin arasını bozmak için şeytan bizzat gayret eder ve bütün tâifesini buna teşvik eder [740]

Unutulmamalıdır ki,Bir kul, hayır ve şer olarak din kardeşine ne dilerse, Hak Teala da o ölçüde kendisini cezalandırır veya mükafatlandırır[741]



SAHEBE-İ KİRAM VE ALLAH DOSTLARINDAN ÖRNEKLER

Müslümanlara karşı kalp safiyeti ve güzel duygular taşıma konusunda Sahabe-i Kiram ve Allah dostlarında güzel örnekler vardır

Bir adam Allah’ın Resûlü’ne (sav) gelerek: “Ey Allah’ın Resûlü! Ben Ramazan ayından başka oruç tutmam, beş vakitten başka namaz kılmam Zekat verecek ve hacca gidecek kadar da malım yoktur Bu durumda öldüğüm zaman yerim neresi olacaktır? Diye sordu Allah Resûlü,

-Cennet, buyurdu Adam:

-Sizinle beraber mi? dedi Allah’ın Resûlü tebessüm etti ve:

“Evet, eğer kalbini kin ve hasetten, dilini gıybet ve yalandan, gözünü Allah’ın bakmayı haram kıldığı şeylerden ve onlarla bir Müslüman’a eziyet etmekten muhafaza edersen benimle beraber cennete girersin” [742] buyurdu

İmam Ahmed rivayet ediyor,Peygamber Efendimiz ashabına,”Şimdi önünüze cennet ehlinden bir kimse çıkacaktır», buyurur 0 sırada bir adam gelir Peygamber Efendimiz (sav)’in hakkında ne konuştuğunu adama haber verirler Ashab, o kimseye, «Ne gibi bir amelde bulunuyorsun?» derler 0 kimse ise, «Ben nefsimde hiçbir kimseye karşı kıskançlık duygusu beslemem ve kimseyi aldatmam Allah’ın bir kimseye verdiği hayırdan dolayı hiçbir kimseyi kıskanmam», der [743]

Fudayl b Iyâz'ın talebelerinden biri ölmek üzere idi Fudayl onun yanına gitti ve baş ucuna oturdu Yasin suresini okumaya başladı Talebesi okumayı kesmesini isteyince o da okumayı kesti Sonra talebesine kelime-i tevhidi telkin etmeye başladı ve "Lâ ilâhe illallah" de deyince, talebesi:

“Ben o sözü söylemem, ben o sözden uzağım! “dedi ve o hal üzere vefat etti Bunun üzerine Fudayl evine kapandı, ağlamaya başladı ve kırk gün dışarıya çıkmadı Sonra o talebesini rüyasında cehenneme sürüklenirken gördü

“Sen benim en bilgili talebem olduğun halde imansız gitmene sebep olan ne idi?” diye sordu Talebesi şöyle cevap verdi:

“Şu üç şey imansız gitmeme sebep oldu:

Birincisi: Kovuculuk yapmak Ben, arkadaşlarıma bir türlü sana karşı bir türlü konuşurdum

İkincisi: Haset etmek Arkadaşlarıma hep haset ederdim

Üçüncüsü: Benim bir hastalığım vardı Doktora gittim, çaresini sordum Doktor bana, her sene bir bardak şarap içmezsem hastalığımın geçmeyeceğini söyledi Ben de her sene şarap içiyordum" [744]

HASET’İN İLACI

Haset daha önce de ifade edildiği gibi kalbin en büyük hastalıklarındandır Kalp hastalıkları ise ancak ilim ve amel ile tedavi edilebilir Haset hastalığını tedavi edebilmek için öncelikle hasedin din ve dünya için getirdiği zararları bilmek, bu hususta ilim sahibi olmak gerekir Üstelik haset, kendisine haset edilen kimseye zarar getirmez Bu nedenle kişinin kendine düşman olması anlamına gelen hasetten kurtulmak için, hasedin şu zararlarını iyice anlamalıdır

Haset eden kimsenin içinde sürekli bir ateş yanar Bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir Çünkü birisine haset edildikçe Allah onun nimetini artırır Onun nimetinin artması da hasetçinin hasedini, dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını çoğaltır Hasetçinin göğsü daralır, uykusu kaçar Amansız bir hastalığa düşer Bu ise ancak kişinin düşmanlarının isteyebileceği bir durumdur Haset edilenin perişanlığı istenirken, hasetçi perişan olur Bunun yanında haset edilen kimsenin durumunda bir bozulma, bir kötüleşme olmaz O halde, kişi bir âhiret hesabı ve korkusu çekmese bile, aklın gereği olarak bu yararsız azaptan kurtulmayı istemelidir Üstelik âhirette neden olacağı ceza da unutulmamalıdır Öyleyse insanın âhirette Allah'ın gazabına çarpılmak istemesinden, azaba uğramak için çalışmasından daha akıl dışı ne olabilir?

Öyleyse şeytanın vesvesesi ve nefsin isteklerini yerine getirmeyerek, hatta aksini yaparak ona hükmetmesini öğretmektir Sözgelimi içindeki haset duygusu birisini kötülemesini istediğinde kişi, bunu şeytanın kendisi için hazırladığı tuzağa düşmek demek olduğunu anlayarak tersini yapmalı onu övmelidir Kendisinden birisine karşı kibirli davranmasını istediğinde karşı koyarak tevazu göstermeli; vermemeyi fısıldadığında, vermelidir Kişinin bu davranışları, karşısındaki insanı memnun eder ve onun tarafından sevilmesine neden olur Bu şekilde karşılıklı sevgi başlar ve zamanla haset hastalığı yok olur Baştan zorla yapılan bu davranışlar zamanla insanın kişiliği doğası hafine gelerek kökleşir Doğal olarak şeytan bu gelişmeden hoşnut olmayacak, olumlu gelişmeyi engellemek isteyecektir Bu davranışının güçsüzlüğünden, korkusundan ileri geldiğini öne sürerek onu iğfal etmeye çalışacaktır Fakat mü'min şeytanın vesvesesine kendisini kaptırdığında sapacağım, ziyana uğrayacağını unutmamak zorundadır

Hasedin çaresinden birisi de, haset edilen şeylerin akıbetini düşünmektir Düşünüldüğünde görülecektir ki, haset edilen kişideki zekâ, güzellik, güç, kuvvet, servet, makam ve mertebe fanîdir, geçicidir Faydası az, zahmeti çoktur Eğer ahirete ait meziyet ve faziletlerde haset ediyorsa, bu onun riyakâr olduğunu gösterir, âhiret malını dünyada mahvetmek ister Veyahut haset ettiği kişiyi riyakâr zanneder, haksızlık eder, zulmeder

Öyleyse,kalbinde marifet ve muhabbet bulunan,Rabb’iyle hoş olan mü’min haset edemez Bu da akıl sahibi kimselerin haset edeceği zaman yaptığı fiilin menfi ve müspet yönlerini düşünerek hak ve hakikati görmekle olur

Eğer insan, "Ne yapayım bu duygu içime işlemiş Huyum böyle Kendimi tutamıyorum" derse, hasedin zararından kurtulması için şu çareyi gösterebiliriz:

Eğer bu duygu içte kalır, haset ettiği kişiye karşı kötü bir tavır ve tutum içine girmez, dedikodu, gıybet yoluna gitmez, aksine o duyguyla mücadele edip kardeşine karşı iyi bir tutum ve davranış sergilerse, vebalden kurtulur O duyguyu dizginleyemez, içinden atamazsa da içinden pişmanlık duyması, kusurunu anlayıp kurtulma çabası içerisine girmesi, haksızlığını anlaması, onu şerrinden kurtarır

İmam Şa’rani(ks)şu nasihati yapar:”Ey kardeşim! Uyanık ve uyarıcı bir şeyhi izlemeden amel etme Zira yalnız başına bir işte başarılı olamazsın Ancak bir mürşit elinden tutarak nefsinin şerrinden seni kurtarabilir Aksi halde kıskançlık denilen bu kötü hastalıktan selamete çıkamazsın Şayet akıllı davranmış olursan kıskandığın adama Rabbinin verdiğini sen de ondan öğrenip istemelisin Böylece aşağılık dereceye inmekten ve kıskançlığa düşmekten rahat etmiş olursun

Şimdi ben sana öyle bir ölçü vereceğim ki, kimin kimi kıskandığını bu ölçüye vurarak anlayacaksın Gerek dünyevi gerek uhrevi hususlarda şer’i ölçüler dairesinde aleyhine bir delil ikame edemediği halde senden hoşlanmayan kimse hasetçidir 0 kimse, Allah’ın sana bağışladığı nimetin zevalini ister

Ey kardeşim! Bu ahitle amel etmek istenen yol sahibi bir şeyhi izlemelisin Allah seni hidayete eriştirsin” [745]









[703]-Bakara suresi ayet-30

[704]-Bakara suresi ayet-30

[705]-Bakara suresi ayet-30

[706]-İsra suresi ayet-70

[707]-Sad suresi ayet- 7176

[708]-Maide suresi ayet-2730

[709]-Bakara suresi ayet-109

[710]-Gazali,İhyau Ulumi’d-Din,III,425-426

[711]-Gazali,İhyau Ulumi’d-Din,III,432

[712]-Âl-i İmran suresi ayet-120

[713]-Nisa suresi ayet-32

[714]-İbn Kesir,Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri,IV,1672

[715]-Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir,I,519

[716]-Hoş görmemek,kötülemek

[717]-Fahreddin Er-Razi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb,VIII,6-7

[718]-Elmalılı Hamdi Yazır,Hak Dini Kur’an Dili,II,554-555

[719]-Şûra suresi ayet-27

[720]-Muhtasar-ı İbn Kesîr,III,277

[721]-İbn Kesir,Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri,XIII,7104

[722]-Muhammed Ali Es Sabuni,Safvetü’t-Tefasir,V,455

[723]-İmam Suyuti,Camiu’s-Sağir,IV,542,Hadîs No:6199

[724]-Şarani,el-Uhudü’l-Kübra,979

[725]-Gazali,Cennete Doğru Yedi Geçit,125

[726]-İmam Suyuti,Camiu’s-Sağir,III,304,Hadîs No:3465

[727]-Tirmizi,Kıyame,56;Müsned,I,165,167;İmam Suyuti,Camiu’s-Sağir,III,516,Hadîs No:4170;Şarani,el-Uhudü’l-Kübra,980-981

[728]-Keşfu'l-Hafâ,I,356,Hadis no:1132; Ebu Davud,Edeb,V,208;İbnu Mace,II,1408;İmam Suyuti,Camiu’s-Sağir, III,304,Hadîs No:3465

[729]-Felak suresi ayet-5

[730]-İmam Suyuti,Camiu’s-Sağir,IV,397,Hadîs No:5747

[731]-İmam Suyuti,Camiu’s-Sağir,I,493,Hadîs No: 985

[732]-İmam Suyuti,Camiu’s-Sağir,V,390,Hadîs No:7700

[733]-Buhari,Edeb,62;Müslim,Birr,25;Ebu Davud,Edeb,47;Tirmizi,Birr,24

[734]-İbnu Mace,Zühd,23;Ebu Nuaym,Hilye,I,240;Beyhaki,Şuabu’l-İman,No:6604;Münziri,et-Terğıb,III,551

[735]-Zuhruf suresi ayet-32

[736]-Buhari,Zekat,5;İlim,15;Ahkam,3;Müslim,Müsafirin ,26 6-268;Tirmizi,Birr,24;Nesai,el-Kübra,Fadailü’l-Kur’an, 49 İbnu Mace, Zühd, 22

[737]-Buhari, Fadailü’l-Kur’an, 20; Münziri, et-Terğıb, II, 245 (No 2113)

[738]-Tirmizi,Zühd,17;Müsned,IV23

[739]-Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir,III,41-42

[740]-İlgili hadisler için bkz:Müslim, Sıfatu’l-Kıyame, 65-68

[741]-Şarani,el-Uhudü’l-Kübra,980

[742]-Bkz:Zebidi,İthaf,XI,351-352;Bursevî,Ruhu’l-Beyan,II,158-159

[743]-Şarani,el-Uhudü’l-Kübra,981(Hadis-i şerif çok uzundur fakat içeriği budur)

[744]-Gazali,Cennete Doğru Yedi Geçit,245-246

[745]-Şa’rani,el-Uhudü’l-Kübra,980

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.