Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
merakımız, ne’ye

Merakımız Ne’Ye?

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Merakımız Ne’Ye?




Merak, merak!



Allahu Zülcelâl ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “De ki; ‘Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin Dilediğinden de mülkü çeker alırsın Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin Hayır, senin elindedir Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin(Al-i İmran; 26)

Bu ayetten anlaşıldığına göre, yeryüzündeki kullar iki kısma ayrılmaktadır Bunlardan bir kısmı Allahu Zülcelâl’in affına, mağfiretine ve rahmetine müstahaktır Bir kısmı da Allah’ın azabına müstahaktır

Allah-u Zülcelâl insana cüzi irade vermiştir Bizim görevimiz af ve mağfiret olunan kişilerden olabilmek için Allah’ın bize nasip ettiği cüzi iradeyi doğru yönde kullanmaktır

Allah-u Zülcelal’den daima hidayet, istikamet, af ve mağfiret talep etmemiz lazımdır İnsanın merakı nereye, neye ise Allah onu oraya götürür Bir kişinin merakı kumarhane gibi kötü yerlere ise ehemmiyet verdiği şey oralar ise Allah onu oralara götürür Bir kişinin de merakı, ehemmiyet verdiği yer camiler, Allah’ın evi, Allah’ın razı olacağı yerler ise Allah da onu oralara götürür

Bir gün Hz Ali (radıyallahu anh) camiye gitti Baktı ki bir Bedevi ellerini yukarıya doğru açmış: “Ya Rabbi! Bana filan şeyi ver, filan şeyi ver!” diye hep dünyalık istiyor Ebu Bekir Sıddık (ra) da bir kenarda: “Ya Rabbi! Senden senin rızandan senin muhabbetinden başka hiçbir şey istemiyorum” diye dua ediyordu İşte, bunun için Ebu Bekir Sıddık, Hz Peygamber’in ümmeti içinde ondan sonra gelen kişiydi

O, Allahu Zülcelal’in sevgili bir kuluydu Çünkü onun merakı, ehemmiyeti, Allahu Zülcelâl idi Allah-u Zülcelal’in rızası idi, o Allah-u Zülcelal’i istiyordu Allahu Zülcelâl de onu öyle büyük kıldı Çünkü her iki duanın maksadı arasında, dağlar gibi fark vardır

Eğer hakikati anlarsak gerçekler böyledir Allah-u Zülcelal’i hakkıyla tanıyan kimseler Allah-u Zülcelal’e âşıktırlar, O’nu çok sevmektedirler Allah-u Zülcelal’in zerre kadar dahi bir feyzi, nispeti, muhabbeti, onları, Arş-ı Alâ’dan yerin dibine kadar altın, gümüş ve cevhere sahip olmaktan daha fazla mutlu etmekte, sevindirmektedir

Hakikaten, Allahu Zülcelal’in feyzinin ne kadar lezzetli, ne kadar güzel olduğunu, ancak tadan kimse bilir Fakat Allahu Zülcelal’in feyzinin, nispetinin, muhabbetinin lezzetini bilmeyen, Allahu Zülcelal’i hakkıyla tanımayan kimse için dünyanın adi olan şeyleri çok mühimdir Onun merakı o yönedir

Zikir ehlinin duası

Muhammed bin Salih isminde bir Allah dostu şöyle anlatmıştır: “Bir bahar mevsiminde bütün ekinler susuzluktan kurudu Bütün insanlar susuzluktan perişan oldu İnsanlar yağmur duası yapmak için toplanıp sahraya çıktılar Giderken baktık ki Mecnun Sadi, yolun kenarında oturuyor Beni görünce hemen bana yaklaşıp:

— Nereye gidiyorsunuz? diye sordu
— Görmüyor musun yağmur yağmıyor, ne kadar kuraklık var İnsanlar perişan oldular, kıtlık baş gösterecek Yağmur duasına çıktık! Dedim Bana:
— Gök ehlinin kalbiyle mi geldiniz, yoksa boş bir kalple mi geldiniz? Dedi

Böyle söyleyince baktım ki sanki bizim kalplerimize bakıyor Ondan korktuk, kendimizi toparlamaya başladık Ona:
— Ya Sadi! Gök ehlinin kalbiyle geldik! Dedim
— O zaman oturun dua edin, dedi

Onun yanına oturduk ve dua etmeye başladık Ne kadar dua etsek, gökler daha fazla açık olmaya, bulutlar kaybolmaya başladı Ne bulutlar toplandı ne de yağmur yağdı Sadi bize dönüp şöyle dedi:
— Ey yaramazlar! “Biz gök ehlinin kalbiyle geldik” dediniz, oysa sizin kalplerinizin hepsi boştur

Sadi (raleyh)’in yanında suyu vardı Kalktı, abdest aldı, iki rekât namaz kıldı ve dua etmeye başladı: “Ya Rabbi! Bizim amelimizle bize muamele etme Sen kendi rahmet hazinenden bize ver” Diye dua ediyordu Daha duasını bitirmeden, bulutlar toplanmaya, şimşekler çakmaya başladı Öyle bir yağmur yağdı ki nereye gireceğimizi şaşırdık

— Ya Sadi! Sen nasıl dua ettin? Diye sorduk
— Allahu Zülcelal’e bakan kalple dua ettim, dedi

Yani benim kalbim daima Allah ile beraberdir, her zaman Allahın zikri ile meşguldür Her daim kalbim daima Allahu Zülcelal’e yönelmiştir Böyle bir kalple dua ettiğim için de Allah yağmur verdi, demek istedi Allah-u Zülcelâl bizi onların bereketinden mahrum etmesin (Amin)





İnsanı aldatan nefistir

Bu dünya boştur, fanidir Görüyoruz ki genç olan iki kişiden birisi damat, diğeri gelin oluyor, evleniyorlar Bu dünyada biraz yaşayınca, kamburlaşıyor, ihtiyarlıyorlar İhtiyarlığın perişanlığını yaşayınca da “Keşke Allah bize toprağı nasip etseydi de ölseydik” diyorlar

Onların akrabaları da “Keşke bu ihtiyarlar ölse de onlardan kurtulsak” diyorlar İşte, insan gençlikten o hale geliyor Görüldüğü gibi dünya boştur Onun için insan daima baki olan hayatını düşünmelidir

Allah insanı öyle yaratmıştır ki insan dünyada olduğu için dünya göz önünde ve peşin olduğu için ona karşı hırslıdır

Dikkat edersek, çocuk annesinden ilk doğduğu zaman elleri kapalıdır, dünyaya haristir, tutkundur Çocuk hal diliyle, “Benim elimden bir şey çıkmaz, dünyaya harisim” demektedir Öldüğü zaman da elleri, her tarafı açılır Hal diliyle, dünyadan eli boş olarak ayrıldığını itiraf eder

İşte, halimiz böyledir Bunları düşünmemiz, tefekkür etmemiz lazımdır Hakikaten insan eli boş olarak dünyadan ayrılmaktadır Hiç kimse eli kapalı olarak, elinde bir şey götürmek suretiyle dünyadan ayrılmamıştır Ölen insan elini açmakta, “Ben dünyadan eli boş olarak ayrılıyorum” diye itiraf etmekte, bize ibret dersi vermektedir

Allahu Zülcelal’in rızasına talip olan kimsenin durumu bir şehirden, başka bir şehre giden bir yolcunun hali gibidir Dünya bir şehirdir Ahiret de başka bir şehirdir Bir yolcu nasıl Konya şehrinden, Adana şehrine gidiyorsa biz de aynen dünya şehrinden, ahiret şehrine giden bir yolcu gibiyiz

Bizim dünyadan ahirete gittiğimiz yolda da bu çeşit engeller, zorluklar vardır Örneğin, namazın zorluğu yoldaki dağlara benzer Orucun zorluğu, yokuşlara benzer Zikrin zorluğu, kuraklığa benzer Bunun gibi önümüzde birçok zorluk vardır Ancak, bu zorluklardan yılıp engellenen kimse, maksadına ulaşamaz Yani, Allah’ın rızasını ve cenneti kazanamaz

O kişinin nefsi onu bu zorluklarla aldatmakta, “Bu ibadetler çok zor, zahmetli!” diye onu umutsuz etmektedir Nefis ve şeytan, Allahu Zülcelal’in rızasına doğru giden ahiret yolunda bize engel olmaktadır Bize zorluklar göstermekte, yolda kalan o yolcu gibi bizi maksadımıza ulaşmaktan alıkoymaya çalışmaktadır
Bu kolaydır, bu zordur, bu rahattır, şu şöyledir bu böyledir demeksizin hiç durmadan gitmemiz, hiç dinlenmeden devamlı Allah’ın rızasına talip olmamız lazımdır

Allah’a giden yolcuyuz

Bir şehirden diğerine giden o yolcular seyahat ettikleri vasıtalara göre de kısımlara ayrılır Kimisi atla, kimisi arabayla, kimisi otobüsle, kimisi uçakla, kimisi de yürüyerek gider Ahiret yolunda giden müminlerin durumu da bu yolcuların durumu gibidir

Ahiret yolunda yürüyerek giden yolcu, dünyayla çok meşgul olduğu için ahiret yolunda ancak bir iki adım atan kimseye benzer Vaktini hep dünya meşguliyetiyle geçirdiğinden, varacağı yere ulaşması çok zordur
Atla giden mümin, dünya meşguliyetini biraz daha azaltıp ahiret yolunda yol almak için gayret eden kimse gibidir

Arabayla giden kimsenin hali ise dünya meşguliyetini dünya sevgisini biraz daha azaltmış kimseye benzer

Uçakla giden ise kalbinden dünyanın, kâinatın muhabbetini çıkarıp kalbinde sadece Allahu Zülcelal’in muhabbetine yer veren kimsedir Onun derdi, merakı, sadece Allahu Zülcelal’e uçak gibi hızlı bir şekilde, bir an önce gitmekdir

İşte, insan böyle olmalıdır Kendimizi Allahu Zülcelal’e karşı daima fakir, zelil, yaramaz, noksan olarak bilmemiz lazımdır Kim nefsini noksan olarak bilmezse o ölünceye kadar noksan kalır

Allahu Zülcelâl, kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin (Âmin)

İLİM MECLİSİNDEN SOHBETLER


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.