Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
şefâat

Şefaat

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şefaat




ŞEFAAT

Müminlerden bazılarının (hata ve günahları sebebiyle) cehenneme girmeleri kesinleştiği vakit, Allah Teâlâ onlar hakkında, Peygamberlerin, sıddîklerin hatta âlimlerin, salihlerin ve kendi katında kadri kıymeti olan herkesin şefaatini kabul eder Bu kimseler aileleri, akrabaları, dostları ve tanıdıkları için şefaat yetkisine sahip olacaklardır
O halde hiç olmazsa kendin için onların şefaatine nail olabilme arzusuyla gayret et Bunu elde edebilmek için de hiçbir insanı hakir görüp aşağılama! Çünkü Allah (cc) dostlarını kulları arasında gizlemiştir; dikkat et belki senin aşağılayıp küçük gördüğün kimse Allah’ın bir velisi olabilir!
Yine, hiçbir günahı küçük görüp küçümseme! Çünkü Allah, gazabını ve öfkesini günahlarda gizlemiştir ve senin hafife aldığın o günah azap görmene neden olabilir!
Hiçbir ibadeti de hafife alma! Çünkü Allah’ın rızası ve hoşnutluğu ibadet ve taatlarda gizlidir, belki yüce Allah’ın rızası o hafife aldığın ibadette saklıdır! Bu taat, güzel bir çift söz, sadaka olarak verilen bir lokma ekmek veya güzel bir niyet dahi olabilir!
Şefaatin hak olduğuna Kur’ân-ı Kerîm’den ve hadis-i şeriflerden birçok delil göstermek mümkündür Yüce Allah bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Pek yakında rabbin sana (şefaat yetkisini) verecek ve sen de bundan hoşnut olacaksın [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn1] buyurmuştur
Abdullah b Amr (ra)[color="#339966"] anlatıyor:
Resûlullah (sav), İbrahim’in (as) Kur’an-ı Kerim’de ki, “Rabbim! Onlar (putlar), insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular Şimdi kim bana uyarsa o bendendir Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin” [color="#339966"] ve İsâ’nın:
“Eğer kendilerine azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır (dilediğini yaparsın) [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn4] sözlerinin geçtiği âyetleri okuduktan ellerin kaldırdı ve:
[size="4"]“Ümmetim, ümmetim” diye ağladı Bu sırada Allah (cc) Cebrâil’e, “Ey Cebrâil! Muhammed’e git ve onu ağlatan şeyin ne olduğunu sor” buyurdu Allah Teâlâ her şeyi bilmesiyle beraber Cebrâil (as) Hz Peygamber’in (sav) yanına vararak ağlamasının nedenini sordu Peygamber Efendimiz de ona anlattı Bunun üzerine Allah (cc) Cebrâil’e, “Muhammed’e git ve ona de ki, «çok değil, yakın bir zaman sonra, seni ümmetin hususunda hoşnut edecek; üzmeyeceğiz” buyurdu
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Benden önce hiçbir peygambere (bir arada) verilmeyen beş şey bana verildi:
1-Allah (cc) bana, bir aylık uzaklıkta dahi bulunan düşmanın kalbine korku salmakla yardımda bulundu
2-Benden önce hiçbir ümmete ganimet alması helâl kılınmamışken bana helâl kılındı
3-Bana ve ümmetime bütün yeryüzü mescit, toprağı da temiz (ve temizleyici) kılındı O halde ümmetimden kim bir yerde namaz vaktine yetişirse orada namazını kılsın
4-Bana umumî şefaat yetkisi verildi
5-Her peygamber sadece kendi toplumuna peygamber olmuşken ben bütün mahlûkata (insan ve cine) gönderildim[color="#339966"]

RESÛLULLAH’IN (SAV) ŞEFAATİ

Resûl-i Ekrem (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:
“Bunu övünmek için söylemiyorum; kıyamet günü ben peygamberlerin imamı, onların hatibi ve şefaatlerinin sahibi (yetkilisi ve dağıtıcısı) olurum [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn7]
Bir diğer hadislerinde de söyle buyurmuştur:
“Övünmek için söylemiyorum, ama ben (dünyada ve âhirette) Âdemoğullarının efendisiyim Kıyamet günü yer yarıldığında ondan ilk çıkacak olan benim İlk olarak şefaat edip şefaati kabul olunacak da benim O gün Livâu’l-hamd sancağı elimde olacak ve onun altında Âdem ve ondan sonra gelenler (müminler) bulunacak [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn8]
Diğer bir hadiste şöyle buyurulmuştur:
[size="4"]“Her peygamberin kabul edilmiş bir duası vardır Ben ise o duamı kıyamete, ümmetime şefaat etmek üzere saklıyorum
İbn Abbâs (ra) rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (sav) şöyle anlatmıştır:
“Kıyamet günü her peygamber için altından minberler hazırlanır Hepsi minberlerine oturur, benimkisi boş kalır; oturmam Ben, cennete gönderildikten sonra ümmetim geride kalır, benimle gelemez endişesiyle rabbimin huzurunda, ayakta beklerim Sonra, “Ey rabbim, ümmetim!” derim Allah azze ve celle, “Ey Muhammed! Ümmetine ne yapmamı istersin?” diye sorar, Ben, “Ey rabbim, bir an evvel hesaplarını gör” derim ve hiç durmadan her birine teker teker şefaat ederim Öyle ki, cehennem bekçisi malik, “Ey Muhammed! Ümmetinden Rabbinin gazap edeceği hiç kimseyi ateşte bırakmadın!” der [color="#339966"]
Resûlullah (sav) buyurmuştur ki:
[size="4"]“Ben kıyamet günü, yeryüzünde bulunan taş ve topraktan çok daha fazla kişiye şefaat ederim
Ebû Hüreyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sav) sahabelerle yemek yediği bir zamanda et yemeği getirilmiş, Resûlullah’a da kol kısmı ikram edilmişti Resûlullah etin bu kısmını pek severdi Etten bir parça aldıktan sonra şöyle buyurdu:
“Ben kıyamet günü bütün peygamberlerin efendisiyim Bunun sebebini biliyor musunuz? Bu şöyle olur Allah Teâlâ kıyamet günü gelmiş geçmiş bütün mahlûkatı düz bir meydanda toplar Çağırıcı (melekler) herkese seslerini duyuracak bir şekilde nida ederler ve bakan her göz onları görür Güneş iyice yaklaştırılır İnsanlar başlarına gelen şiddet ve musibetlerden ötürü, tahammül edemeyecekleri bir keder ve üzüntü içine düşerler
Sonra birbirlerine,
—Şu halimizi görmez misiniz? Rabbimizden bizim için şefaatçi olacak birini arayalım, derler Ardından yine birbirlerine,
—Âdem’e (as) gidelim, derler ve Âdem’in (as) yanına varırlar Ona,
—Ey beşeriyetin babası Âdem (as)! Allah (cc) seni kudret eliyle yarattı, rahmetinden sana ruh üfledi ve meleklere sana secde etmelerini emretti Rabbinin katında bizler için şefaatte bulun! Şu halimizi ve çektiklerimizi görmez misin, diye ricada bulunurlar
Âdem (as):
—Rabbim bugün öyle kızgındır ki, bugüne kadar ne böyle kızdı ve ne de bundan sonra böyle kızacak Rabbim beni o yasak ağaçtaki meyveden yememem hususunda uyarmış ve bana yasaklamıştı, ancak ben bu emri dinlemedim ve ondan yedim Şimdi ben sadece kendimi düşünüyorum Bir başka peygambere; Nuh’a gidin, der
Herkes Nuh’un (as) yanına varır Ona,
—Ey Nuh (as)! Sen yüzünde, topluluk halindeki insanlara gönderilen elçilerin ilkisin Sen Allah’ın “Şükreden kul” olarak vasıflandırdığı birisin, rabbinin katında bizler için şefaatçi ol, şu halimize baksana, derler
Nuh (as):
—Rabbim bugüne kadar gazaplanmadığı ve bundan sonra da hiç böyle gazaplanmayacağı bir şekilde öfkelidir Benim rabbim katında reddedilmeyecek bir duam vardı, onu da kavmim için kullandım Şu anda kendi nefsimle meşgulüm Bir başkasına, İbrahim Halilullah’a gidin, der
Herkes Hz İbrahim’in yanına gider Ona:
—Sen, Allah’ın elçisi, O’nun yeryüzündeki dostusun (Halilisin) Rabbinden bizler için şefaat dileğinde bulun Yoksa şu halimizi görmüyor musun? derler
İbrahim (as):
[size="4"]—Rabbim bugüne kadar gazaplanmadığı ve bundan sonra da hiç böyle gazaplanmayacağı bir şekilde öfkelidir Ben üç yerde (bazı nedenlerle) yalan konuşmuştum (o sebeple sizlere şefaatçi olamam), der Ardından onları anlatır ve, “Bir başkasına Mûsâ’ya (as) gidin, o size yardımcı olsun, der
Bunun üzerine herkes Mûsâ’nın (as) yanına varır Ona:
—Ey Mûsâ! Sen Allah’ın peygamberisin O seni kendine elçi yaparak ve seninle konuşarak insanlara üstün kıldı Rabbinin katında bizim için şefaatçi ol Şu halimizi görmez misin? derler Mûsâ (as),
—Rabbim bugüne kadar gazaplanmadığı ve bundan sonra da hiç böyle gazaplanmayacağı bir şekilde öfkelidir Ben rabbimden bir emir almadığım halde birisinin ölümüne sebep olmuştum Bugün kendimden başkasının düşünemem bir başkasına; İsâ’ya gidin, der Onlar da İsâ’ya (as) giderler ve:
—Ey İsâ, sen Allah’ın peygamberi, Meryem’in rahmine attığı, rahmetinden ve kudretinden sana ruh bahşettiği birisin Sen daha beşikteyken insanlarla konuştun Rabbinden bizim için şefaat dile Yoksa şu halimizi görmez misin? derler İsâ (as):
—Rabbim bugüne kadar gazaplanmadığı ve bundan sonra da hiç böyle gazaplanmayacağı bir şekilde öfkelidir Ben sadece kendimle meşgul olabilirim, sizler Muhammed’e gidin, der
İsâ (as) şefaat edememesini her hangi bir hataya bağlamadı
Bu sefer herkes benim yanıma gelirler ve:
—Ey Muhammed! Sen Allah’ın peygamberi ve peygamberinin en sonuncususun Allah senin gelmiş geçmiş bütün günahlarını bağışladı Bizim için rabbinden şefaat dileğinde bulun! Yoksa şu halimizi görmez misin? derler
Ben hemen Arş’ın altına varır ve rabbime secdeye kapanırım Allah (cc) bana, daha önce hiç kimseye göstermediği ve hiçbir kimseye açmadığı övgü ve hamd kapılarını açar, ben de rabbimi en güzel sıfatlarıyla zikrederim, överim Sonra bana,
—Ey Muhammed! Başını kaldır, ne istersen sana verilecek, şefaat et, şefaatin kabul edilecek, denir Ben de,
—Yâ rabbi ümmetim, yâ rabbi ümmetim! derim Sonra bana,
—Ey Muhammed! Kendisine sorgu sual olmayanları cennetin sağ kapılarından sok; bunların diğerleri gibi başka kapılardan girme hakları da vardır, denilir
Resûlullah (sav) bundan sonra şöyle buyurmuştur:
“Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah’a yemin olsun ki, cennetin kapılarının genişliği Mekke ile Himyer (veya Mekke ile Şam’da ki Busrâ) arasındaki mesafe kadardır [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn13]
Hadisin bir başka rivayetinde hadisi aynen zikredilmiş ve İbrahim’in (as) yaptığı hatalar da zikredilmiştir Bunlar:
1-Yıldızlara baktığında, acaba rabbim bu mudur? diye şüpheye kapılması
2-Puta tapanların mabedlerindeki bütün putları kırıp ardından baltayı büyük putun eline koyması ve sonra kendisine,“Bunları kim yaptı?” diye soranlara, “Ben değil, şu büyük put yapmıştır!” demesi
3-Hasta olmamasına rağmen kendisini çağıranlara, “Hastayım” demesi
İşte Resûlullah (sav) bu şekilde şefaatte bulunacaktır

RESÛLULLAH’IN (SAV) ÜMMETİNDEN SALİHLERİN ŞEFAATİ

Bununla birlikte onun ümmetinin salihlerinin ve âlimlerinin her birinin de şefaat yetkisi vardır Resûlullah (sav) bu hususta şöyle buyurmuştur:
[size="4"]“Ümmetimden bir adam vardır ki, onun şefaatiyle Rebi’a ve Mudar kabilelerinin sayısından çok daha fazla kişi cennete girer
Bir diğer hadislerinde de şöyle buyurmuştur:
[size="4"]“(Kıyamet günü salih ameli bulunan) insanlara, “Ey falanca kişi! Kalk ve şefaat et” denilir O da kalkar ve ameli nispetince, halkına, ailesine, bir ya da iki adama şefaat eder
Enes’in (ra) rivayet ettiği bir hadiste Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü cennet halkından bir adam, ceza çekenleri görmek için cehenneme doğru bakar Bu sırada cehennemliklerden biri onu görür ve:
—Ey falanca kişi! Beni tanıdın mı? der Cennetlik:
—Hayır, yeminle söylüyorum, kim olduğunu çıkaramadım der Cehennemdeki adam:
—Hani dünyadayken çok susamış ve su istemek üzere yanıma gelmiştin, ben de senin susuzluğunu giderecek kadar su vermiştim ya, işte o kişi benim, der Cennetlik:
—Tamam, şimdi tanıdım, der Cehennemlik,
—O halde rabbinden benim için şefaat dileğinde bulun, diye ricada bulunur Adam durumu rabbine zikrederek:
—Ey rabbim! Cehennemliklere doğru bakmıştım Oranın halkından biri, “Beni hatırlıyor musun?” diye sordu Ben, “Hayır, hatırlayamadım!” dedim O, “Hani dünyadayken benden biraz su istemiştin de ben de sana vermiştim ya, işte o benim Rabbinden benim için şefaat dile” dedi
—Ey rabbim bana şefaat hakkı ver de ona şefaat edeyim
[size="4"]Allah (cc) bu adama şefaat hakkı verir ve ardından onun cehennemden çıkarılmasını emreder
Enes b Mâlik’in (ra) rivayet ettiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Övünmek için söylemiyorum; kıyamet günü insanlar diriltildiğinde topraktan ilk kalkacak olan benim Bir araya toplandıklarında onların hatibi ben olurum Ümitsizliğe düştüklerinde onları müjdelerim O gün Livâu’l-Hamd sancağı benim elimde olacaktır Ben rabbimin katında Âdemoğlunun en üstünüyüm[color="#339966"]
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Kıyamet günü aziz ve celil olan rabbimin huzurunda dururum Sonra bana cennet elbiselerinden bir elbise giydirir Ardından arşın sağ tarafına geçer orada dururum Burada benden başka hiç kimse bulunmaz[color="#339966"]
İbn Abbâs (ra) anlatıyor:
Sahabelerden bir grup oturmuş bir yandan Resûlullah’ın (sav) gelmesini bekliyorlar, bir yandan da aralarında bir mevzuyu konuşuyorlardı Tam bu sırada Resûlullah (sav) çıkageldi ve onların şu konuşmalarına şahit oldu:
—Hayret, Allah Teâlâ mahlûkatından İbrahim’i kendine (Halil) dost seçti, diyordu
Bir başkası:
—Bundan daha da şaşırtıcı olanı ise Allah’ın (cc) Hz Musa ile konuşmasıdır, diyordu
Bir diğer sahabe:
—Ya İsâ (as)! O Allah’ın, Meryem’in rahmine attığı, rahmetinden ve kudretinden kendisine bahşettiği biri değil midir? Diyordu
Bir diğeri,
—Âdem (as) ise Allah’ın kulları arasından seçtiği bir peygamberdi, diyordu
Resûlullah (sav) bunları dinledikten sonra sahabelerin yanına vardı ve şöyle buyurdu:
“Sözlerinizi duydum İbrahim’in (as) Allah’ın halili olması hususunda şaşırıyorsunuz, fakat o öyledir Mûsâ’nın Allah ile konuşması da öyledir İsâ’nın ruhullah olması ve Âdem’in O’nun saf ve temiz kulu olması da böyledir
İyi dinleyin! Övünmek için demiyorum; ben de Allah’ın habibiyim (sevgili dostuyum)
Kıyamet günü Livâu’l-Hamd sancağını ben taşıyacağım; bunda da övünülecek bir şey yok
Yine övünmek için söylemiyorum; ben kıyamet günü ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul olunan kişiyim
Cennet kapılarının halkalarından tutup ilk olarak kapıları vuracak olan benim Rabbim bana kapıları açtıktan sonra fakirlerle birlikte içeri girerim
Ben gelmiş geçmiş bütün mahlûkatın en üstünüyüm, en kıymetlisiyim Bunların hiç birini iftihar etmek için söylemiyorum (Sadece yüce Allah’ın bana ikram ettiği nimetini zikrediyorum) [url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftn19]


[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref1] Duhâ 93/5

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref2] Zebîdî, İhyâ nüshalarında Amr b el-Âs olarak kaydedilen bu bilgiyi, Abdullah b Amr olarak değiştirmiş ve doğrusunun da böyle olduğunu söylemiştir

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref3] İbrahim 14/36

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref4] Mâide 5/118

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref5] Müslim, İmân, 346; İbn Hıbbân, es-Sahîh, nr 7234,-7235; Beğavî, Şerhu’s-Sünnet, nr 4337

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref6] Buhârî, Teyemmüm, 1; Müslim, Mesâcid, 3; Nesâî, Gusül, 26; İbn Hıbbân, es-Sahîh, nr 6397

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref7] Tirmizî, Menâkıb, 1; İbn Mâce, Zühd, 37; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 5/137; Hâkim, el-Müstedrek, 1/71; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 5/484;

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref8] Tirmizî, Menâkıb, 1; Tefsîr, 18; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 1/282; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 5/481–483; Ebû Yâ’lâ, el-Müsned, nr 2328; İbnü’l-Esîr, Câmiü’l-Usûl, nr 6325

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref9] Buhârî, Tevhîd, 31; Müslim, İmân, 334–341; Tirmizî, Deavât, 131; İbn Mâce, Zühd 37; Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 2/381, 396; Ebû Avvâne, Müsned, nr 255–257, 260

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref10] Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, nr 10771; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, nr 18536

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref11] Ahmed b Hanbel, el-Müsned, 5/347; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsât, nr 4112; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, nr 18527; Hatib el-Bağdâdî, Târihu Bağdat, 12/330 Bir rivayette, “Yeryüzünde bulunan ağaç ve taşlardan…” ifadesi geçmektedir

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref12] Zebîdî bu üç durumu şöyle açıklar:
Birincisi, Sâffât süresinin 89 ayetinde zikredildiği gibi, İbrahim’in (as),“Hastayım” diye bir bahane ileri sürmesidir Olay şöyle gerçekleşir: İbrahim’in (as) kavmi yıldızlara bakar ve onların şekilleriyle kâhinlik yapardı Bu kâhinler bir bayram arifesi İbrahim’e (as) gelerek yarın kendileriyle beraber gelmesini ve onun da kâhinlikte bulunmasını istediler Bunun üzerine İbrahim (as) yıldızlara şöyle bir baktı ve, “Ben hastayım, gelemem” dedi
İkincisi: İbrahim (as) puta tapanların mabedlerindeki bütün putları kırmış ve en sonunda baltayı büyük putun eline vermişti İnsanlar İbrahim’e (as), “Bunları sen mi yaptın?” diye sorduklarında İbrahim (as), “Hayır şu büyük olan yaptı, dilerseniz ona sorun” demişti
Üçüncüsü: Kendisine yanındaki kadının (Sâre) kim olduğunu soranlara, “O benim kız kardeşimdir” diye cevap vermişti Ayrıca bkz: Kastalânî, İrşâdü’s-Sârî, 10/357

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref13] Buhârî, Tefsîr, 5; Müslim, İmân, 327; Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 10

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref14] Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 12; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, 8/330; Hatîb Tebrizî, Mişkât, nr 5610; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 6/378; Hâkim, el-Müstedrek, 3/405 Muhaddisler hadiste bildirilen kişinin Osmân b Affân olduğunu belirtirler, ayrıca Tirmizî’nin rivayeti de bu şekildedir

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref15] Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 12; Ebû Nuaym, Hılyetü’l-Evliyâ, 7/116; Hatîb Tebrizî, Mişkât, nr 5602; Bkz: Münzirî, et-Terğîb ve’t-Terhîb, nr 5336; Bezzâr, el-Bahrü’z-Zehhâr, nr 3473

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref16] Ebû Yâ’lâ, el-Müsned, nr 3490; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 10/382; İbn Hacer el-Askalânî, el-Metâlibü’l-Aliyye, nr 4660

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref17] Tirmizî, Menâkıb, 1; Dârimî, Mukaddime, 8; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 5/484; Kâdî İyâd, Şifâ, s 163; Hatîb Tebrîzî, Mişkât, nr 5765; İbnü’l-Esîr, Câmiü’l-Usûl, nr 6326

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref18] Tirmizî, Menâkıb, 1; İbnü’l-Esîr, Câmiu’l-Usûl, nr 6328; Hatîb Tebrizî, Mişkât, 5726;

[url=http://wwwkonakderslericom/admin/editor/fckeditorhtml?InstanceName=bilgi&Toolbar=Defa ult#_ftnref19] Tirmizî, Menâkıb, 1; Dârimî, Mukaddime, 8; Hatib Tebrizî, Mişkât, nr 5762; İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 1/169–170; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr 31970

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.