Prof. Dr. Sinsi
|
Ben'lik Hastalığını &Quot;Biz&Quot;İlacıyla Tedavi
A Raif Öztürk
"Ben"lik Hastalığını "Biz"İlacıyla Tedavi
Tek tek çok kabiliyetliyiz, zekiyiz ve güçlüyüz Fakat birlikte çok zayıfız Çünkü birlik ruhunu anlamak yerine, şahsî çıkarlarımızda boğuluyoruz Çoğu zaman bu duygularımız çatışmalara neden oluyor Gemideki tepişmeler gemiye zarar verdiği gibi, bu tür çatışmalar da ülkemize zarar veriyor
1986 yılında, bir teknik araştırma nedeniyle Japonya’daydım
Japonlarla uzun süren birlikteliğimiz nedeniyle, toplantılarımız esprilerle geçiyordu
Onlar, haklı olarak teknolojileri ile övünüyorlardı Bizim arkadaşlarımız ise, boylarıyla, kilolarıyla, çok yemek yemeleriyle, futbollarıyla, bazen tarihimizle, hatta (af buyurun) çok içki içmeleri ile övünerek, sözde onlara karşı üstünlük sağlıyorlardı
Bir gün; 1 90 boyunda, 95-100 kg ağırlığında bir arkadaşımız, omuzlarını kasarak:
“Bir Türk, beş Japon’a bedeldir” dedi Hazır cevap Japon arkadaşımız ise hiç beklemeden şu cevabı verdi:
“Evet bu doğru olabilir, fakat beş Japon da elli Türk’e bedeldir!” dedi ve kahkahayı patlattılar Tabii olarak bizimkiler de bunu espri zannederek güldüler
Ancak bu, hiç de espri değildi Çünkü gerçekler tüm çıplaklığı ile ortadaydı Biz anlı-şanlı Türk milletinin torunları, Hiroşima felâketinden yeni çıkmış bir milletten teknoloji satın almaya gitmiştik Bu tezat ahvalin sebebini, hiç düşündük mü acaba? Bu, bizim organize olamama kusurumuz, onların da organize olma yeteneğidir
Birlikteyken güçlü değiliz
Evet, tek tek çok kabiliyetliyiz, zekiyiz ve güçlüyüz Fakat birlikte çok zayıfız Çünkü öncelikle zekâ ve kabiliyetlerimizi, en kısa yoldan, tek başımıza nasıl köşe olacağımız doğrultusunda, “haram-helâl, hak-hukuk, gasp-zulüm” demeden kullanıyoruz Toplum ruhunu anlamak yerine, şahsî çıkarlarımızda boğuluyoruz
Benzer sebepler o kadar çok ki… Sebepleri doğru teşhis eden de çok aslında O doğru teşhisleri uygulamaya niyetlendiğimiz zaman, karşımıza en büyük engel olarak “şahsî menfaatlerimiz” çıkıyor Maalesef çoğumuzda memleket ve toplum menfaatleri için dayanışma, yardımlaşma, inanç yok Birbirimize güvenimiz yok Muhataplarımızın başarılarını çekememe var, haset ve kıskançlık var “Ben onun gibi başaramadım, öyle ise o da batsın ki, benim kariyerim çizilmesin” zihniyeti hâkim 
İşte bizlerdeki bu “benlik duygusu”, başarıların en önemli kuralı olan sosyal dayanışmaya engeldir Çoğu zaman bu duygularımız rekabete, adavete hatta çatışmalara ve mahkemelere kadar intikal ediyor Gemideki tepişmeler gemiye zarar verdiği gibi, bu tür çatışmalar da ülkemize zarar veriyor 10 senede bir yapılan tökezletmeler bunun en bariz örneğidir Futbolda, siyasî arenada ve diğer grup çalışmalarında da, bu önemli faktörler halledilemez ise hezimet kaçınılmaz olur
Japonlar işte bu hissiyatı yenmişler Onlarda “ben” yerine “biz” duygusu hâkim Benim evim ve menfaatim değil, ülke kalkınması, dava ve ülküleri önemli Vatan-millet kalkınması için oturtulan organizeyi bozacakları dışlıyorlar Veya ikna metotlarıyla, organizeye dâhil ediyorlar Bizde ise kışkırtılıyor Netice de ortada zaten: Nerede 1945’teki Japonya’nın tükenmiş hâli? Nerede bugünkü Japonya?
Birlik kusurları örter
Dayanışma bizzat ferdin kusurlarını da törpüler Bir büyüğüm, bana bu konuda kanıt göstermek amacıyla, beni bir “alüminyum parça üretim atölyesi”ne götürdü
Çok kenarlı ve köşeli olarak dökülmüş olan alüminyum parçaları, az veya çok mutlaka çapaklı çıkar Önceleri onlarca işçiyi oturtup, ellerine eğe verip bu çapakları törpületiyorlarmış Şimdi ise büyük bir mikser kazan yapmışlar Çapaklı parçaları büyük gruplar hâlinde o mikser kazana koyup çalıştırıyorlar Kazanın içindeki her “çapaklı parça”, birbirinin çapağı ile temas ettikçe, onun çapağını törpülüyor ve düzeltiyor Birkaç saatlik birliktelik, sabır ve dayanışmadan sonra çapaksız hale geliyorlar Yani birbirlerinin kusurlarını törpülüyorlar
Güzel ahlâklı topluluklardan ve sohbetlerden mahrum kalmış kimselerin kusurlarını törpülemek için mutlaka bir eğitmen tutmak şarttır Ancak bu ferdî çalışma, hem çok masraflı hem de maharet gerektirici bir metottur Alüminyum örneğindeki metotla çağdaş, kültürlü ve sahabe misali güzel ahlâklı toplulukların içine girip kendimizi o manevî atmosfere bırakabiliriz İslâm’ın güzel prensiplerini yaşayarak başkasının çapağını ve kusurunu görmek yerine, hem onun hem de kendi çapak ve kusurumuzu törpülemek, idealimiz olmalıdır Tabii her zaman olduğu gibi inanç, sabır ve sebat esastır
Cemaatin şahs-ı manevisi
Velâyet, “Allah dostu, velilik, dervişlik” anlamlarının dışında, güç, kuvvet, iktidar, yetki, izzet, otorite anlamlarına gelir Asrımızın mimarı Bediüzzaman’ın şu veciz sözü ile konumuzu taçlandırmak istiyorum:“…Ben cemaate baktığım zaman, bir velâyet hissediyordum Ancak cemaattekilere tek tek baktığımda hiçbirinde göremiyordum Anladım ki hepsinin beraber meydana getirdiği şahs-ı manevî ‘velayet’ olarak tecelli ediyordu  ”
|