Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
astronomi, kuran

Kur'an Ve Astronomi

Eski 07-30-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an Ve Astronomi



EVRENİN VAROLUŞU


20 yüzyılın başlarına dek hakim olan görüş, evrenin sonsuz boyutlara sahip olduğu, sonsuzdan beri var olduğu ve sonsuza kadar da var olacağı şeklindeydi "Statik (durağan) evren modeli" adı verilen bu anlayışa göre, evren için herhangi bir başlangıç veya son söz konusu değildi
Materyalist felsefenin de temelini oluşturan bu görüş, evreni sabit, durağan ve değişmez bir maddeler bütünü olarak kabul ederken, bir Yaratıcının varlığını da reddediyordu Oysa 20 yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji, materyalistlere zemin sağlayan durağan evren modeli gibi ilkel anlayışları kökünden yıkmıştır
21 yüzyılın başlarında olduğumuz şu dönemde, evrenin bir başlangıcı olduğu, yok iken bir anda büyük bir patlamayla var olduğu modern fizik tarafından pek çok deney, gözlem ve hesapla ispatlanmış durumdadır Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli bir hareket ve değişim içinde olduğu, genişlediği de saptanmıştır Bugün bu gerçekler bütün bilim dünyası tarafından kabul edilmektedir
Kuran-ı Kerim'de evrenin ortaya çıkışı şöyle açıklanır:

O gökleri ve yeri yoktan var edendir (Enam Suresi, 101)

Kuran'da verilen bu bilgi, çağdaş bilimin bulgularıyla tam bir uyum içindedir Başta da belirttiğimiz gibi astrofiziğin ulaştığı kesin sonuç, tüm evrenin madde ve zaman boyutlarıyla birlikte, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olduğudur "Büyük Patlama", orijinal adıyla "Big Bang" teorisi, tüm evrenin yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır
Big Bang'den önce madde diye bir şey yoktur Maddenin, enerjinin, hatta zamanın dahi bulunmadığı, tamamen metafizik olarak tanımlanabilecek bir yokluk ortamında, madde, enerji ve zaman bir anda yaratılmıştır Modern fiziğin ortaya koyduğu bu büyük gerçek, Kuran'da bize 1400 yıl önceden haber verilmektedir




NASA'nın 1992'de gönderdiği Cobe uydusunun hassas tarayıcıları Big Bang'den sonra tüm evrene yayıldığı varsayılan radyasyonun kalıntılarını buldu Bu buluş evrenin yoktan var edildiği gerçeğinin bilimsel bir açıklaması olan Big Bang teorisinin ispatı oldu



EVRENİN GENİŞLEMESİ




Edwin Hubble, dev teleskobuyla


Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir:

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz (Zariyat Suresi, 47)

Yukarıdaki ayette geçen "sema (gök)" kelimesi Kuran'ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir Türkçeye "Şüphesiz Biz genişleticiyiz (genişleteniz/genişletmekte olanız)" olarak çevrilen Arapça "inna le musiune" ifadesindeki "musi'une" kelimesi, "genişletmek" anlamına gelen "evsea" fiilinden türemiştir "Le" ön-eki de takip ettiği isim ya da sıfata vurgu ekleyerek "çok fazla" anlamı katmaktadır Dolayısıyla bu ifade "Biz göğü veya evreni çok fazla genişletiyoruz" anlamı taşımaktadır Bilimin bugün varmış olduğu sonuç da Kuran'da bize bildirilenle aynıdır 1




Georges Lemaitre


20 yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hakim olan tek görüş, "evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği" şeklindeydi Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak "genişlediğini" ortaya koydu
Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20 yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar
Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır Hubble bu incelemeler sırasında yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı




Evren ilk patlamadan bu yana her an büyük bir süratle genişlemektedir Bilim adamları genişleyen evreni şişen bir balonun yüzeyine benzetmektedirler


Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti Kısacası yıldızlar sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı
Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar Aslında bu gerçek 20 yüzyılın en büyük bilim adamlarından biri sayılan Albert Einstein tarafından da teorik olarak keşfedilmişti Fakat Einstein, o devrin genel kabul gören "durağan evren modeli" ile ters düşmemek için, bu buluşunu bir kenara bırakmıştı Einstein bu davranışını daha sonra, "kariyerinin en büyük hatası" olarak adlandıracaktı 2
Bu bilimsel gerçek, henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken, Kuran'da asırlar önce açıklanmıştır Çünkü Kuran, tüm evrenin yaratıcısı ve hakimi olan Allah'ın sözüdür

EVRENİN SONU VE BIG CRUNCH




Big Crunch teorisi, Big Bang'le başlayarak genişlemekte olan evrenin, gittikçe hızlanarak içine çökeceğini öne süren bir teoridir Teoriye göre evrendeki bu çöküş, evren tüm kütlesini kaybedip sonsuz yoğunluktaki bir noktaya dönüşene dek sürecektir


Evrenin yaratılışı, önceki konuda da belirttiğimiz gibi Big Bang denilen büyük bir patlama ile başlamıştır ve o zamandan beri evren genişlemektedir Bilim adamları evrenin kütlesi yeterli miktara ulaştığında, çekim kuvvetleri nedeni ile bu genişlemenin duracağını ve bunun evrenin kendi içine çökmeye, büzülmeye başlamasına sebep olacağını bildirmektedirler Büzülen evrenin de, sonunda "Big Crunch" denilen çok yüksek bir ısı ve sıkışma ile sonuçlanacağını ifade etmektedirler Bu ise, bildiğimiz tüm yaşam şekillerinin yok olması anlamına gelir 3
Big Crunch olarak ifade edilen bu bilimsel varsayıma Kuran'da şöyle işaret edilmektedir:
Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir Elbette, Biz yapıcılarız (Enbiya Suresi, 104)

Bir başka ayette ise göklerin bu durumu şöyle tarif edilmektedir:

Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir (Zümer Suresi, 67)

Big Crunch teorisine göre başlangıçta olduğu gibi önce yavaşça, fakat gittikçe hız kazanarak evren çökmeye başlayacaktır Tüm bunların devamında ise, evren sonsuz yoğunluk ve sonsuz ısıda, sonsuz küçüklükte bir nokta haline gelecektir Tarif edilen bu bilimsel teori, Kuran ayetleri ile parelellik içindedir (En doğrusunu Allah bilir)




SICAK DUMANDAN YARATILIŞ





Temsili Big Bang resmi Allah'ın evreni yoktan var ettiğini bir kez daha ortaya koyan Big Bang, bilimsel delillerle ispatlanan bir teoridir Bazı bilim adamları Big Bang'e alternatifler üretmeye çalışmışlarsa da, elde edilen deliller Big Bang'in bilim dünyasında kesin bir kabul görmesiyle sonuçlanmıştır


Bugün bilim adamları yıldızların dumandan -sıcak bir gaz bulutundan- oluşumunu gözlemleyebilmektedirler Sıcak gaz kütlesinden oluşum, aynı zamanda evrenin yaratılışı için de geçerlidir Kuran'da da evrenin yaratılışı, bu bilimsel bulguları tasdik edecek şekilde tarif edilmiştir:
Orda (yerde) onun üstünde sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti Sonra, duman halinde olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya istemeyerek gelin" İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik" dediler (Fussilet Suresi, 10-11)

Yukarıdaki ayette geçen "duman" ifadesi, Arapçada "duhanun" kelimesidir Ve bu kelime söz konusu kozmik ve sıcak bir dumanı tarif etmektedir Katı maddelere bağlı uçan parçacıklar içeren, sıcak gaz halinde bir kütle olan bu duman şekli, ayette geçen kelimeyle tam olarak tarif edilmektedir Görüldüğü gibi Kuran'da evrenin bu aşamadaki görünümünü tarif eden en uygun kelime kullanılmıştır Bilim adamları ise evrenin, duman halindeki sıcak bir gaz kütlesinden oluştuğunu 20 yüzyılda keşfetmişlerdir 4
Evrenin yaratılışı ile ilgili böyle bir bilginin Kuran'da bildirilmiş olması, kuşkusuz Kuran"ın bilimsel alandaki bir mucizesidir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an Ve Astronomi

Eski 07-30-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an Ve Astronomi



"GÖKLERLE YER"İN BİRBİRİNDEN AYRILMASI

Kuran'da göklerin yaratılışı hakkında bilgi verilen bir başka ayet ise şöyledir:

O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık Yine de onlar inanmayacaklar mı? (Enbiya Suresi, 30)

Ayetin "birbiriyle bitişik" olarak tercüme edilen "ratk" kelimesi, Arapça sözlüklerde "birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumda, kaynaşmış" anlamlarına gelir Yani tam bir bütün oluşturan iki maddeyi tanımlamak için bu kelime kullanılır Ayette geçen "ayırdık" ifadesi ise Arapça "fatk" fiilidir ki, bu fiil bitişik durumdaki bir nesneyi yarıp, parçalayıp dışarı çıkması anlamına gelir Örneğin tohumun filizlenerek topraktan dışarı çıkması Arapçada bu fiille ifade edilir
Şimdi ayete tekrar bakalım Ayette göklerle yerin birbiriyle bitişik, yani "ratk" durumunda olduğu bir durumdan bahsediliyor Ardından bu ikisi "fatk" fiili ile ayrılıyorlar Yani biri diğerini yararak dışarı çıkıyor Gerçekten de Big Bang'in ilk anını düşündüğümüzde, evrenin tüm maddesinin tek bir noktada toplandığını görürüz Diğer bir deyişle herşey, hatta henüz yaratılmamış olan "gökler ve yer" bile bu noktanın içinde, birbiriyle iç içe, ayrılmaz durumdadırlar Ardından bu nokta şiddetli bir patlamayla yarılıp ayrılmaktadır


GÖKLERLE YER ARASINDAKİLERİN YARATILIŞI

Kuran'da, göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların yaratılışı ile ilgili pek çok ayet bulunmaktadır:

Biz, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amaçla) yaratmadık Hiç şüphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; öyleyse (onlara karşı) güzel davranışlarla davran (Hicr Suresi, 85)

Göklerde, yerde, bu ikisinin arasında ve nemli toprağın altında olanların tümü O'nundur (Taha Suresi, 6)

Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık (Enbiya Suresi, 16)

Bilim adamları başlangıçta sıcak bir gaz kütlesinin yoğunlaştığını, daha sonra bu kütlenin parçalara ayrılarak galaktik maddeleri, daha sonra yıldızları ve gezegenleri oluşturduklarını ifade etmektedirler Diğer bir deyişle Dünyamız da dahil olmak üzere bütün yıldızlar, birleşik bir gaz kütlesinden ayrılan parçalardır Bu parçalardan bir kısmı güneşleri, gezegenleri meydana getirmiş, böylece pek çok Güneş Sistemleri ve galaksiler ortaya çıkmıştır Daha önceki bölümlerde de açıkladığımız gibi evren "ratk" (Füzyon: Birbirine yapışık, birleşik) halindeyken, "fatk" (parçalara ayrılmıştır) olmuştur Kuran'da evrenin oluşumu, bilimsel açıklamaları tasdikleyen, en uygun kelimelerle anlatılmaktadır 5
Her bölünme, ayrılma olduğunda ise, uzayda yeni oluşan temel cisimlerin dışında birkaç parça dışarıda kalmıştır Bu fazla parçaların bilimsel adı, "yıldızlar arası galaktik madde"dir Bilim adamları bu maddeleri, astrofizikteki ölçümler açısından çok önemli görmektedirler Ayrıca bu maddeler toz, duman ya da gaz olarak değerlendirilebilecek kadar incedirler Ancak bu maddelerin tamamı düşünüldüğünde, uzaydaki galaksilerin toplamından daha fazla bir kütle söz konusu olmaktadır Galaksi ötesindeki bu maddelerin varlığı yakın bir tarihte keşfedilmesine rağmen, yukarıdaki ayetlerde "ikisinin arasındakiler, ikisinin arasındaki şeyler" olarak çevrilen "ma beynehuma" ifadesi ile, Kuran'da bu parçaların varlığına yüzyıllar öncesinden dikkat çekilmiştir


EVRENDEKİ MÜKEMMEL DENGE


O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratmış olandır Rahman'ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir (Mülk Suresi, 3-4)

Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tespit edilmiş yörüngelerinde hareket ederler Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı oldukları sistemlerle birlikte dönerler Hatta bazen içinde 200-300 milyar yıldız bulunan galaksiler birbirlerinin içinden geçip giderler Bu geçişte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpışma olmaz
Evrende hız kavramı, Dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında kavranması güç boyutlardadır Milyarlarca, trilyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve sayısal değerleri ancak matematikçilerin anlayabileceği büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde olağanüstü bir süratle hareket ederler
Örneğin, Dünya saatte 1670 km hızla kendi ekseni çevresinde döner Bugün en hızlı merminin saatte ortalama 1800 km'lik bir sürate sahip olduğu düşünülürse, Dünya'nın dev boyutlarına rağmen süratinin ne denli büyük olduğu anlaşılır
Dünya'nın Güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: Saatte 108000 km (Böylesine büyük bir süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi, Dünya'nın çevresini 22 dakikada dolaşacaktı) Verdiğimiz bu sayılar sadece Dünya içindir Güneş Sistemi ise daha da ilginçtir Bu sistemin sürati mantık sınırlarını zorlayacak derecede yüksektir Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar Güneş Sistemi'nin galaksi merkezi etrafındaki dönüş sürati, saatte tam 720000 km'dir Yaklaşık 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran "Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hızı ise saatte 950000 km'dir
Kuşkusuz ki böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev kazaların oluşma ihtimali son derece yüksektir Ancak böyle bir durum olmaz ve biz yaşamımızı güven içinde sürdürürüz Çünkü evrendeki herşey Allah'ın koyduğu kusursuz dengeye göre işlemektedir İşte bu sebeple ayette bildirildiği gibi tüm bu sistem içinde hiçbir "çelişki ve uygunsuzluk" yoktur


GÜNEŞ, AY VE YILDIZLARIN YAPILARINDAKİ FARKLILIK
Sizin üstünüze sapasağlam yedi-gök bina ettik Parıldadıkça parıldayan bir kandil (Güneş) kıldık (Nebe Suresi, 12-13)


Bilindiği gibi Güneş, Güneş Sistemi'ndeki tek ışık kaynağıdır Teknolojik imkanların gelişmesiyle birlikte, astronomlar Ay'ın bir ışık kaynağı olmadığını, sadece Güneş'ten gelen ışığı yansıttığını keşfetmişlerdir Yukarıdaki ayette geçen "kandil" ifadesi de, Arapçada ısı ve ışık kaynağı olan Güneş'i en mükemmel şekilde tarif eden "sirac" kelimesidir
Allah Kuran'da Ay, Güneş ve yıldızlar gibi gök cisimlerinden bahsederken farklı kelimeler kullanmaktadır Bunlardan Güneş ve Ay'ın yapıları arasındaki farklılık Kuran'da şöyle ifade edilmiştir:
Ve Ay'ı bunlar içinde bir nur kılmış, Güneş'i de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır (Nuh Suresi, 16)

Yukarıdaki ayette Ay için ışık (Arapça "nur"), Güneş için kandil (Arapça "sirac") kelimeleri kullanılmıştır Bu kelimelerden Ay için kullanılan, ışığı yansıtan, parlak, hareketsiz bir kitleyi ifade eder Güneş için kullanılan kelime ise, sürekli yanma halinde olan, ısı ve ışık kaynağı, gökteki bir oluşum anlamına gelmektedir

Diğer taraftan "yıldız" kelimesi Arapçada "beliren, ortaya çıkan, görünen" anlamlarına gelen "neceme" kökünden türemiştir Ayrıca yıldız aşağıdaki ayetteki gibi, ışığıyla karanlıkları delen, parıldayan, kendi kendini tüketen ve yanan anlamlarına işaret eden "sakib" kelimesiyle de nitelendirilmiştir:

(Karanlığı) Delen yıldızdır (Tarık Suresi, 3)

Günümüzde Ay'ın kendi ışığını yaymadığı, Güneş'ten gelen ışığı yansıttığı bilinmektedir Güneş ve yıldızların ise kendi ışıklarını yaydıklarını biliyoruz Kuran'da bu gerçekler insanların gök cisimleri ile ilgili bilgilerin çok kısıtlı olduğu bir dönemde yani bundan 14 asır evvel bildirilmiştir

YÖRÜNGELER VE DÖNEN EVREN
Evrendeki büyük dengenin en önemli nedenlerinden biri, kuşkusuz gök cisimlerinin belirli yörüngeler izliyor olmasıdır Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemle birlikte dönmekte, evren tıpkı bir fabrikanın dişlileri gibi ince bir düzen içinde çalışmaktadır
Evrende yaklaşık 200 milyar galaksi mevcuttur ve her galakside ortalama 200 milyar yıldız bulunur Bu yıldızların pek çoğunun gezegenleri, bu gezegenlerin de uyduları vardır Tüm bu gök cisimleri çok ince hesaplarla saptanmış yörüngelere sahiptir Ve milyonlarca yıldır her biri kendi yörüngesinde diğerleriyle kusursuz bir uyum ve düzen içinde akıp gitmektedir Bunların dışında pek çok kuyruklu yıldız da kendisi için tespit edilmiş olan yörüngede yüzüp gider

Evrendeki yörüngeler sadece bazı gök cisimlerine ait değildir Güneş Sistemimiz hatta diğer galaksiler, başka merkezler etrafında büyük bir hareketlilik gösterirler Dünya ve onunla birlikte Güneş Sistemi her yıl, bir önceki yerinden 500 milyon km uzakta bulunur Gök cisimlerinin yörüngelerinden en ufak bir sapmanın bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar doğurabileceği hesaplanmıştır Örneğin Dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3 mm'lik bir sapmanın yol açabilecekleri, bir kaynakta şöyle tarif edilmektedir:
Dünya, Güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki, her 18 milde doğru bir çizgiden ancak 2,8 mm ayrılır Dünya'nın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz; çünkü yörüngeden 3 mm'lik bir sapma bile büyük felaketler doğururdu: Sapma 2,8 yerine 2,5 mm olsaydı, yörünge çok geniş olurdu ve hepimiz donardık; sapma 3,1 mm olsaydı, hepimiz kavrularak ölürdük 6
Gök cisimlerinin bir başka özelliği de, yörüngelerinin dışında bir de kendi etraflarında dönmeleridir Kuran'da "Dönüşlü olan göğe andolsun" (Tarık Suresi, 11) ayeti ise tam da bu gerçeğe işaret eder Elbette, Kuran'ın indirildiği dönemde insanlık, günümüzdeki gibi uzayı milyonlarca kilometre uzaklara dek gözlemleyecek teleskoplara, gelişmiş gözlem teknolojilerine, modern fizik ve astronomi bilgilerine sahip değildi Dolayısıyla uzayın, ayette bildirildiği gibi, "özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış" (Zariyat Suresi, 7) olduğunu, o dönemde bilimsel olarak tespit edebilmek imkansızdı Ancak o çağda indirilmiş olan Kuran-ı Kerim'de bu gerçek bizlere açıkça haber verilmiştir; çünkü Kuran, Allah'ın sözüdür






Evrendeki pek çok kuyruklu yıldız gibi sağdaki resimde görülen Halley kuyruklu yıldızı da planlı bir harekete sahiptir Kendisine ait belirli bir yörüngesi vardır ve diğer gök cisimleriyle birlikte, kusursuz bir uyum ve düzen içinde bu yörüngede hareket etmektedir Evrendeki tüm gök cisimlerinin, gezegenlerin, bu gezegenlerin uydularının, yıldızların, hatta galaksilerin bile çok ince hesaplarla saptanmış yörüngeleri vardır İşte bu kusursuz düzeni kuran ve devamlılığını sağlayan, tüm evreni yaratmış olan Allah'tır

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an Ve Astronomi

Eski 07-30-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an Ve Astronomi



GÜNEŞ'İN GİDİŞ İSTİKAMETİ

Kuran'da Güneş ve Ay'dan bahsedilirken her birinin belli bir yörüngesi olduğu vurgulanır:

Geceyi, gündüzü, Güneş'i ve Ay'ı yaratan O'dur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor (Enbiya Suresi, 33)

Yukarıdaki ayette geçen "yüzme" kelimesi Arapçada "sabaha" olarak ifade edilir ve Güneş'in uzaydaki hareketini anlatmak üzere kullanılmaktadır Bu kelime Güneş'in uzayda hareket ederken kontrolsüz olmadığı, ekseni üzerinde döndüğü ve dönerken bir rota izlediği manasındadır Güneş'in sabit olmadığı belli bir yörüngede yol almakta olduğu, bir başka ayette de şöyle bildirilmektedir:

Güneş de, kendisi için (tespit edilmiş) olan bir karar yerine doğru akıp gitmektedir Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir (Yasin Suresi, 38)

Kuran'da bildirilen bu gerçekler, ancak çağımızdaki astronomik gözlemlerle anlaşılmıştır Astronomi uzmanlarının hesaplarına göre Güneş, Solar Apex adı verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı doğrultusunda saatte 720000 km'lik muazzam bir hızla hareket etmektedir Bu, kabaca bir hesapla, Güneş'in günde 17 milyon 280 bin km yol katettiğini gösterir Güneş'le birlikte onun çekim sistemi içindeki tüm gezegenler ve uyduları da aynı mesafeyi katederler


AY YILININ HESAPLANMASI

Güneş'i bir aydınlık, Ay'ı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tespit eden O'dur Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır O, bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklamaktadır (Yunus Suresi, 5)

Ay'a gelince, Biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi döndü (döner) (Yasin Suresi, 39)

Yukarıdaki ilk ayette Allah, Ay'ın insanlar için yıl hesabının yapılmasında bir ölçü olacağını açıkça bildirmiştir Ayrıca bu hesapların, Ay'ın yörüngesinde dönüşü sırasında alacağı konumlara göre yapılacağına da dikkat çekilmiştir Dünya-Ay ve Dünya-Güneş doğrultuları arasındaki açı sürekli olarak değiştiğinden, biz Ay'ı çeşitli zamanlarda değişik şekillerde görürüz Ayrıca Ay'ı görebilmemiz, Ay'ın Güneş'ten aldığı ışığı yansıtması ile mümkün olduğundan, Ay'ın Güneş etrafından aydınlatılan yüzü, Dünya'daki gözlemciye göre sürekli değişir İşte bu değişimler göz önünde bulundurularak birtakım hesaplamalar yapılır ki, bu da insanlar için yıl hesabını mümkün kılar
Eskiden 1 ay, insanlar tarafından iki dolunay arasındaki zaman veya Ay'ın Dünya etrafında döndüğü zaman olarak hesaplanırdı Buna göre 1 ay, 29 gün 12 saat ve 44 dakikaya eşitti Buna "Kameri ay" denir 12 Kameri ay ise Rumi takvime göre 1 yıl eder Ancak Dünya'nın Güneş etrafındaki dönüşünü tamamlamasını 1 yıl olarak kabul ettiğimiz Miladi takvim ile Rumi takvim arasında her yıl 11 günlük bir fark oluşur Nitekim Kehf Suresi'nin 25 ayetinde de bu farka şöyle dikkat çekilmiştir:


Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar ve dokuz (yıl) daha kattılar (Kehf Suresi, 25)

Ayette geçen zamanı şöyle açıklamak mümkündür: 300 yıl x 11 gün (her yıl için oluşan fark) = 3300 gündür 1 Güneş yılının 365 gün 5 saat 48 dakika ve 455 saniyeden oluştuğu dikkate alınırsa, 3300 gün/36524 gün = 9 yıl'dır Diğer bir deyişle Miladi takvime göre 300 yıl, Rumi takvime göre 300+9 yıldır Görüldüğü gibi ayette ince hesaplara dayanan bu 9 yıllık farka dikkat çekilmiştir (En doğrusunu Allah bilir) Kuşkusuz Kuran'da böyle bir bilgiye dikkat çekilmesi Kuran'ın bilimsel mucizelerinden biridir


DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI


Gökleri ve yeri hak olarak yarattı Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne sarıp örtüyor (Zümer Suresi, 5)

Kuran'ın evreni tanıtan ayetlerinde kullanılan ifadeler oldukça dikkat çekicidir Üstteki ayette "sarıp örtmek" olarak tercüme edilen Arapça kelime "tekvir"dir Bu kelimenin Türkçe karşılığı, "yuvarlak bir şeyin üzerine bir cisim sarmak"tır (Örneğin Arapça sözlüklerde "başa sarık sarma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu kelime kullanılır) Ayette, gecenin ve gündüzün birbirlerinin üzerlerini sarıp-örtmeleri (tekvir etmeleri) konusunda verilen bilgi, aynı zamanda Dünya'nın biçimi konusunda kesin bir bilgi içermektedir Ancak ve ancak Dünya'nın yuvarlak olması durumunda bu ayette ifade edilen fiil gerçekleşebilir Yani 7 yüzyılda indirilen Kuran'da Dünya'nın yuvarlak olduğuna işaret edilmiştir
Unutmamak gerekir ki, o dönemdeki astronomi anlayışında Dünya daha farklı algılanıyordu O dönemde Dünya'nın düz bir satıh olduğu düşünülüyordu ve tüm bilimsel hesap ve açıklamalar da buna göre yapılıyordu Ancak Kuran Allah'ın sözü olduğu için, evreni tarif ederken olabilecek en tanımlayıcı kelimeler kullanılmıştır Kuran ayetlerinde ise bize henüz yakın yüzyılda öğrendiğimiz bu bilgileri 1400 sene öncesinden haber verilmektedir



DÜNYANIN DÖNÜŞ YÖNÜ

Dağları görürsün de, donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler Herşeyi 'sapasağlam ve yerli yerinde yapan' Allah'ın sanatı (yapısı)dır (bu) Şüphesiz O, işlediklerinizden haberdardır (Neml Suresi, 88)

Neml Suresi'ndeki ayette Dünya'nın sadece döndüğü değil, dönüş yönü de vurgulanmaktadır 3500-4000 metre yükseklikteki ana bulut kümelerinin hareket yönü daima batıdan doğuya doğrudur Hava durumu tahminleri için çoğunlukla batıdaki duruma bakılmasının sebebi de budur 7
Bulut kümelerinin batıdan doğuya doğru sürüklenmesinin asıl sebebi Dünya'nın dönüş yönüdür Günümüzde bilindiği gibi, Dünyamız da batıdan doğuya doğru dönmektedir Bilimin yakın tarihlerde tespit ettiği bu bilimsel gerçek, Kuran'da yüzyıllar öncesinden haber verilmiştir


KORUNMUŞ TAVAN

Kuran'da Allah, gökyüzünün son derece önemli bir özelliğine şöyle dikkat çeker:

Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar (Enbiya Suresi, 32)

Ayette belirtilen gökyüzünün bu özelliği, 20 yüzyıldaki bilimsel araştırmalarla kanıtlanmıştır
Dünya'yı çepeçevre kuşatan atmosfer, canlılığın devamı için son derece hayati işlevleri yerine getirir Dünya'ya doğru yaklaşan irili ufaklı pek çok gök taşını eriterek yok eder ve bunların yeryüzüne düşerek canlılara büyük zararlar vermesini engeller
Atmosfer, bunun yanı sıra, uzaydan gelen ve canlılar için zararlı olan ışınları da filtre eder Atmosferin bu özelliğinin en çarpıcı yönü, atmosferin sadece zararsız orandaki ışınları, yani görünür ışık, kızıl ötesi ışınlar ve radyo dalgalarını geçirmesidir Bunların tümü yaşam için gerekli ışınlardır Örneğin atmosfer tarafından belirli oranda geçmesine izin verilen ultraviyole ışınları, bitkilerin fotosentez yapmaları ve dolayısıyla tüm canlıların hayatta kalmaları açısından büyük önem taşır Güneş tarafından yayılan şiddetli ultraviyole ışınlarının büyük bölümü, atmosferin ozon tabakasında süzülür ve Dünya yüzeyine yaşam için gerekli olan az bir kısmı ulaşır
Atmosferin koruyucu özelliği bunlarla da kalmaz Dünya, uzayın ortalama eksi 270 derecelik dondurucu soğuğundan yine atmosfer sayesinde korunur
Dünya'yı zararlı etkilerden koruyan, yalnızca atmosfer değildir Atmosferin yanı sıra "Van Allen Kuşakları" denilen ve Dünya'nın manyetik alanından kaynaklanan bir tabaka da, gezegenimize gelen zararlı ışınlara karşı bir kalkan görevi görür Güneş'ten ve diğer yıldızlardan sürekli olarak yayılan bu ışınlar, insanlar için öldürücü etkiye sahiptir Özellikle Güneş'te sık sık meydana gelen ve "parlama" adı verilen enerji patlamaları, Van Allen Kuşakları olmasa, Dünya'daki tüm yaşamı yok edebilecek güçtedir

Dünya'nın manyetik alanının oluşturduğu manyetosfer tabakası, yeryüzünü gök taşlarından, zararlı kozmik ışın ve parçacıklardan koruyan bir kalkan gibidir Yandaki resimde Van Allen Kuşakları adı da verilen bu manyetosfer tabakası görülmektedir Dünya'nın on binlerce kilometre uzağındaki bu kuşaklar, yeryüzündeki canlıları uzaydan gelebilecek öldürücü enerjiden korumaktadır
Tüm bu bilimsel bulgular, Dünya'nın özel bir şekilde korunduğunu kanıtlamaktadır Önemli olan, bu korunmanın "gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık" ayetiyle 1400 sene önce Kuran'da haber verilmiş olmasıdır

Van Allen Kuşakları'nın yaşamımız açısından önemini Dr Hugh Ross şöyle anlatmaktadır:
Dünya, Güneş Sistemi'ndeki gezegenler arasında en yüksek yoğunluğa sahiptir Bu geniş nikel-demir çekirdeği büyük bir manyetik alandan sorumludur Bu manyetik alan Van Allen radyasyon koruyucu tabakasını meydana getirir Bu tabaka yeryüzünü radyasyon bombardımanından korur Eğer bu koruyucu tabaka olmasaydı, Dünya'da hayat mümkün olmazdı Manyetik alanı olan ve kayalık bölgelerden oluşan diğer tek gezegen Merkür'dür Fakat bu manyetik alanın gücü Dünya'nınkinden 100 kat daha azdır Van-Allen radyasyon koruyucu tabakası Dünya'ya özeldir 10
Geçtiğimiz yıllarda tespit edilen bir parlamada açığa çıkan enerjinin, Hiroşima'ya atılanın benzeri 100 milyar atom bombasına eş değer olduğu hesaplanmıştır Parlamadan 58 saat sonra pusulaların ibrelerinde aşırı hareketler gözlenmiş, Dünya atmosferinin 250 km üstünde sıcaklık sıçrama yapıp 2500 °C'ye yükselmiştir
Kısacası, Dünya'nın üzerinde, kendisini sarıp kuşatan ve dış tehlikelere karşı koruyan mükemmel bir sistem işler İşte Dünya'yı çevreleyen gökyüzünün bu koruyucu kalkan özelliğini, Allah bizlere yüzyıllar öncesinden Kuran'da bildirmiştir

Gökyüzünü seyreden insanların çoğunun aklına atmosferin koruyucu yapısı gelmez Bu yapı olmasa Dünya'nın nasıl bir yer olacağını da insanlar çoğu zaman düşünmezler Yukarıdaki resimde Dünya'ya düşen bir gök taşının ABD Arizona'da açtığı dev çukur görülmektedir Eğer atmosfer olmasaydı bu gök taşlarının milyonlarcası Dünya yüzeyine düşer ve gezegen yaşanılmaz bir hale gelirdi Ancak atmosferin koruyucu özelliği sayesindedir ki, Dünya'daki canlılar güven içinde yaşamlarını sürdürürler Bu, elbette Allah'ın insanlar üzerindeki bir korumasıdır ve Kuran'da haber verilmiş bir mucizedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Kur'an Ve Astronomi

Eski 07-30-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'an Ve Astronomi



GÖKYÜZÜNÜN BİNA KILINMASI

O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın (Bakara Suresi, 22)





Geminig meteor yağmuru her sene Aralık ayının ikinci haftasında en yoğun şekilde gözlemlenir Yandaki fotoğrafta görülen kısa çizgiler yıldızlara ait izlerdir; uzun olanlar ise meteorlara aittir Resimde görülen meteor yağmurunda gök taşları saatte 58 taneye varan yoğunlukta düşmüştür


Yukarıdaki ayette gökyüzü için Arapça "essemae binaen" kelimesi kullanılmaktadır Bu kelime kubbe, tavan anlamlarıyla beraber, Arap Bedevileri tarafından kullanılan çadır benzeri bir kaplamayı da tarif eder 11 Ve söz konusu çadırımsı yapı ile vurgulanan; dış öğelere karşı bir çeşit koruma sağlanmasıdır
Biz çoğunlukla farkında olmasak da, diğer gezegenlerde olduğu gibi Dünya'ya da çok sayıda gök taşı düşmektedir Diğer gezegenlere düştüklerinde dev kraterler açan bu gök taşlarının Dünya'ya zarar vermemelerinin nedeni, Dünya'yı saran atmosferin düşmekte olan gök taşlarına karşı büyük bir direnç göstermesidir Gök taşı bu dirence fazla dayanamaz ve sürtünmeden dolayı yanarak büyük bir kütle kaybına uğrar Böylece, büyük felaketlere yol açabilecek bu tehlike, atmosfer sayesinde engellenmiş olur Allah yukarıda bahsettiğimiz atmosferin koruyucu özelliği ile ilgili ayetlerin yanı sıra, aşağıdaki ayette de bu özel yaratılışa dikkat çekmektedir:

Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir (Hac Suresi, 65)

Nitekim bir önceki bölümde de bahsettiğimiz atmosferin koruyucu özelliği, Dünya'yı uzaydan yani dış öğelerden korumaktadır Yukarıda yer verilen ayetlerde gökyüzü için kullanılan bina kelimesi ile de tam olarak gökyüzünün, Peygamberimiz (sav) döneminde bilinmesi mümkün olmayan bu yönüne dikkat çekilmektedir


GERİ DÖNDÜREN GÖK

Kuran-ı Kerim'de, Tarık Suresi'nin 11 ayetinde gökyüzünün "geri döndürücü" özelliğinden şöyle bahsedilir:

Dönüşlü olan göğe andolsun (Tarık Suresi, 11)

Kuran meallerinde "dönüşlü" olarak tercüme edilen "rec'i" kelimesi, "geri çeviren" ya da "geri döndüren" anlamlarına gelmektedir
Bilindiği gibi Dünya'yı çevreleyen atmosfer pek çok katmandan oluşur Her katmanın, canlılığın yararına yönelik önemli bir görevi vardır İncelendiği zaman her tabakanın kendisine ulaşan madde ya da ışınları uzaya ya da yeryüzüne geri döndürme özelliklerinin olduğu anlaşılmıştır Burada atmosfer katmanlarının geri döndürme özelliğini birkaç örnekle inceleyelim
Örneğin 13 ile 15 km yükseklikteki Troposfer tabakası, yeryüzünden yükselen su buharının yoğunlaşıp yağış olarak yere geri dönmesini sağlar 25 km yükseklikteki Stratosferin alt tabakası olan Ozonosfer, uzaydan gelen radyasyon ve zararlı ultraviyole ışınlarını yansıtarak, yeryüzüne ulaşamadan uzaya geri dönmelerini sağlar İyonosfer tabakası da yeryüzünden yayınlanan radyo dalgalarını bir uydu gibi yeryüzünün farklı bölgelerine geri yansıtarak, telsiz konuşmalarının, radyo ve televizyon yayınlarının uzak mesafelerden izlenebilmesini sağlar Manyetosfer tabakası ise, Güneş'ten ve diğer yıldızlardan yayılan zararlı radyoaktif parçacıkları, yeryüzüne ulaşmadan uzaya geri döndürür
Gökyüzü tabakalarının henüz yakın bir geçmişte keşfedilen bu özelliğinin yüzyıllar öncesinden Kuran'da belirtilmesi, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır




Dünya üzerindeki canlı yaşamı için suyun varlığı son derece önemlidir Suyun oluşmasındaki etkenlerden bir tanesi de atmosferin katmanlarından biri olan Troposferdir Troposfer tabakası okyanuslardan yükselen su buharını yoğunlaştırarak yeryüzüne yağmur olarak geri döndürür


Yeryüzündeki yaşam için öldürücü olabilecek ışınları engelleyen atmosfer katmanı ise, Ozonosfer tabakasıdır Stratosferin alt tabakası olan Ozonosfer tabakası ultraviyole gibi zararlı kozmik ışınları uzaya geri döndürerek, bu ışınların yeryüzüne ulaşmasını ve canlılığa zarar vermesini engeller


Atmosferin her katmanı insanlara yararlı özelliklere sahiptir Örneğin atmosferin üst tabakalarından biri olan İyonosfer tabakası, belli bir merkezden yayınlanan radyo dalgalarını yeryüzüne geri yansıtarak bu yayınların uzak mesafelerden bile algılanmasını sağlar



GÜNEŞ'İN DOĞUŞU VE BATIŞINDAKİ FARKLI NOKTALAR

Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz; (Mearic Suresi, 40)

Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir (Saffat Suresi, 5)

O, iki doğunun da Rabbidir, iki batının da Rabbidir (Rahman Suresi, 17)


Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi doğu ve batı kelimeleri çoğul olarak kullanılmışlardır Örneğin ilk ayette kullanılan "meşarik" kelimesi doğu için, "megarib" kelimesi de batı için ikiden fazla olduklarını ifade eden çoğul kullanım şekilleridir En son ayette ise "meşrikeyn" iki doğu, "mağribeyn" iki batı şeklinde kullanılmıştır Ayetlerde kullanılan "meşarik" ve "meğarib" kelimeleri "Güneş'in doğduğu ve battığı yer" anlamlarına da gelmektedir Dolayısıyla yukarıdaki ayetlerde gün doğumunun ve gün batımının çeşitli noktalarından bahsedilir Ayrıca ilk ayette doğuların ve batıların Rabbi olarak yemin edilmesi de dikkat çekicidir
Bilindiği gibi Dünya'nın kendi etrafında dönüş ekseni (ekliptik ekseni) 23° 27'lık bir eğikliğe sahiptir Bu eğiklik ve Dünya'nın küresel şekli sebebiyle, güneş ışınları yeryüzüne her zaman aynı açıyla düşmez Bu nedenle ekvatordan uzakta bulunan bir kimse -güneş ışınları bu bölgeye farklı açılarla düştüğü için- Güneş'in doğuda farklı noktalarda doğduğunu, batıda da farklı noktalarda battığını gözlemler Ve bu kişi ekvatordan ne kadar uzakta olursa, gün batımı ve gün doğuşu için o kadar farklı noktalar tespit edecektir
Ancak ekvatordaki bir kişi, güneş ışınları bu bölgeye her zaman dik açıyla geldiği için, Güneş'in hep tam doğudan doğup, tam batıdan battığını görecektir Arap Yarımadası'nın ekvatordan pek uzakta olmadığı dikkate alındığında, burada gözlemsel olarak böyle bir tespitin yapılmasının mümkün olmadığı açıktır Çünkü bu bölgedeki bir kişi Güneş'in hep aynı noktadan doğup, hep aynı noktadan battığını görecektir Yukarıdaki ayetlerde geçen doğu ve batı ile ilgili ifadeler, Güneş'in farklı noktalardan doğup, farklı noktalardan battığına işaret ediyor olabilir (En doğrusunu Allah bilir)


KARADELİKLER

20 yüzyılda evrendeki gök cisimleri ile ilgili pek çok yeni keşif yapılmıştır Günümüzde henüz yeni tanınan bu cisimlerden biri de karadeliklerdir Karadelikler, yakıtı tükenen bir yıldızın kendi içine doğru büzülmesi ve en sonunda, yıldız yerine sınırsız yoğunlukta ve sıfır hacimde çok büyük bir çekim alanının ortaya çıkmasıyla oluşmaktadır Karadeliği, yüzey yerçekimi oldukça güçlü olduğu ve ışık içerisinden kaçamadığı için, en büyük teleskoplarla bile göremeyiz Ancak içine çöken yıldız bulunduğu yerin çevresine olan etkisiyle algılanabilir Allah Vakıa Suresi'nde yıldızların yerleri üzerine yemin ederek bu konuya şöyle dikkat çekmiştir:

Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir (Vakıa Suresi, 75-76)



Karadelikler ifadesi ilk kez, Amerikalı fizikçi John Wheeler tarafından 1969 yılında ortaya atılmıştır Önceleri tüm yıldızları görebildiğimizi farz ediyorduk; ancak sonraki yıllarda uzayda bizim onları görebileceğimiz ışıkları olmayan yıldızlar olduğu anlaşılmıştır Çünkü enerjisi tükenen bu yıldızların ışıkları yok olmaktadır Aşağıdaki ayette de kıyamet günü tasvirlerinin yanı sıra, bir yönüyle de bu bilimsel bulguya işaret ediliyor olabilir:

Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, (Mürselat Suresi, 8)

Ayrıca büyük kütleye sahip yıldızlar uzayda bükülmeye sebep olur Fakat karadelikler sadece uzayda bükülmeye sebep olmaz, aynı zamanda uzayı delip geçer Bu sönmüş yıldızların karadelikler olarak adlandırılmasının nedeni de budur Ayette yıldızlarla ilgili bu bilgiye de dikkat çekilmiş olması, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan bir diğer önemli bilgidir:

Göğe ve Tarık'a andolsun, Tarık'ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır (Tarık Suresi, 1-3)


IŞIK VE KARANLIKLAR

Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır (Enam Suresi, 1)

Bilindiği gibi etrafta ışık kaynağı olmadığında, bir insanın çevresindekileri çıplak gözle görmesi mümkün değildir Ancak bizim görebildiğimiz ışık, ışık yayan enerjinin çok küçük bir bölümüdür İnsanın göremediği, fakat ışık yayan başka enerji çeşitleri de mevcuttur: Kızılötesi, ultraviyole, X ışınları ve radyo dalgaları gibi Ve insan ışığın bu dalga boyları karşısında kör konumundadır
Kuran'da "karanlık" kelimesinin her defasında "karanlıklar" olarak ifade edilmesi de bu bakımdan dikkat çekicidir Arapçada "zulumat" olarak ifade edilen "karanlıklar" kelimesi, Kuran'da 23 ayette çoğul biçimde kullanılmıştır Tekil olarak ise hiç kullanılmamıştır Kuran'da karanlık kelimesinin bu kullanımı bizim görebildiğimiz ışık aralığının dışında da, farklı ışık çeşitleri olabileceğine dikkat çekmektedir
Buradaki çoğul ifadenin sebebini bilim adamları yakın tarihlerde keşfetmişlerdir Dalga boyları, elektromanyetik ışınım olarak bilinen enerjinin farklı şekilleridir Elektromanyetik ışınımın tüm farklı şekilleri, uzayda enerji dalgaları şeklinde hareket ederler Bu, bir gölün üzerine atılan taşların oluşturduğu dalgalara benzetilebilir Ve nasıl, bir göldeki dalgaların farklı boyları olabiliyorsa, elektromanyetik ışınımın da farklı dalga boyları olur
Evrendeki yıldızların ve diğer ışık kaynaklarının hepsi aynı türde ışın yaymazlar Bu farklı ışınlar, dalga boyuna göre sınıflandırılır Farklı dalga boylarının oluşturduğu yelpaze ise çok geniştir En küçük dalga boyuna sahip olan gama ışınları ile, en büyük dalga boyuna sahip olan radyo dalgaları arasında 1025'lik (milyar kere milyar kere milyarlık) bir fark vardır Güneş'in yaydığı ışınların tamamına yakını, bu 1025'lik yelpazenin tek bir birimine sıkıştırılmıştır
Bu sayının büyüklüğünü daha iyi kavramak için şöyle bir karşılaştırma yapmak yerinde olur Eğer 1025 sayısını saymak istersek, gece gündüz hiç durmadan saymamız ve bu işi Dünya'nın yaşından 100 milyon kez daha uzun bir zaman boyunca sürdürmemiz gerekirdi Evrendeki farklı dalga boyları, işte bu kadar geniş bir yelpaze içine dağılmıştır Güneş'ten yayılan farklı dalga boyları ise, %70'i 03 mikronla 150 mikron arasındaki daracık bir sınırın içindedir Bu aralıkta üç tür ışık vardır: Görülebilir ışık, yakın kızılötesi ışınlar ve yakın morötesi ışınlar "Görülebilir ışık" olarak adlandırılan bu ışınlar, elektromanyetik yelpazenin 1025'te 1'inden bile daha az bir aralıkta olmalarına rağmen, güneş ışınlarının toplam %41'ini oluşturur
Görüldüğü gibi gözlerimizin görebildiği elektromanyetik dalgalar, ışık tayfının çok küçük bir bölümünü meydana getirir Diğer kısımlar ise insan için geniş karanlıkları ifade eder ve bu sınırın dışındaki dalga boyları insanın kör olduğu alanlarıdır 34


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.