Geleneksel Sanat Ve Zanaatlarımız |
07-28-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Geleneksel Sanat Ve ZanaatlarımızTürk Geleneksel Sanatları Ve Zanaatları Nelerdir Sanatlarımız Ve Zanaatlarımız Hakkında Bilgiler El Sanatları insanoğlu var olduğundan beri tabiat şartlarına bağlı olarak ortaya çıkmıştırİnsanların ihtiyaçlarını karşılamak, örtünmek ve korunmak amacı ile ilk örneklerini vermiştir Daha sonra gelişerek çevre şartlarına göre değişimler gösteren el sanatları, ortaya çıktığı toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır hale gelerek "geleneksel" vasfı kazanmıştırGeleneksel Türk El Sanatları, Anadolu'nun binlerce yıllık tarihinden gelen çeşitli uygarlıkların kültür mirasıyla, kendi öz değerlerini birleştirerek zengin bir mozaik oluşturmuştur Geleneksel Türk El Sanatlarını; halıcılık, kilimcilik, cicim zili, sumak, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, çinicilik, seramik-çömlek yapımcılığı, işlemecilik, oya yapımcılığı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımcılığı, taş işçiliği, bakırcılık, sepetçilik, semercilik, maden işçiliği, keçe yapımcılığı, örmecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb sıralanabilirGeleneksel el sanatlarımızdan dokumaların hammaddeleri yün, tiftik, pamuk, kıl ve ipekten sağlanmaktadır Dokuma; eğirme veya başka yollarla iplik haline getirilerek veya elyafı birbirine değişik metotlarla tutturarak bir bütün meydana getirme yoluyla elde edilen her cins kumaş, örgü, döşemelik, halı, kilim, zili, cicim, keçe, kolonlar vb'dir Dokumacılık Anadolu'da çok eskiden beri yapılmakta olan,çoğu yörede geçim kaynağı olmuş ve olmaya devam eden bir el sanatıdır El sanatlarımızın zarif örneklerinden olan oyalar; süslemek, süslenmek amacından başka taşıdıkları anlamlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılmaktadırGünümüzde Anadolu'da tığ, iğne, mekik, firkete / filkete gibi araçlarla yapılan oyaların ya bordür ya da bir motif olarak tasarlanmış olanları, kullanılan araç doğrultusunda ve tekniklerine göre değişik adlar almaktadırBunlar; iğne, tığ, mekik, firkete / filkete, koza, yün, mum, boncuk ve kumaş artığı olarak sıralanabilir Kastamonu, Konya, Elazığ, Bursa, Bitlis, Gaziantep, İzmir, Ankara, Bolu, Kahramanmaraş, Aydın, İçel, Tokat, Kütahya gibi şehirlerimizde daha yoğun olarak yapılmakta, ancak eski önemini kaybederek çeyiz sandıklarında varlığını korumaya çalışmaktadır Geleneksel kıyafetlerle birlikte kullanılan oyalarımızın yanı sıra takılarda dikkat çekici aksesuarlardandır Anadolu'da yaşamış tüm uygarlıklar değerli ve yarı değerli taşlarla metalle birlikte veya ayrı işleyerek sanatsal nitelikli eserler üretmişlerdir Selçuklularla birlikte gelen değişik üslupların en önemlisi Türkmen takılarıdır Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise imparatorluğun gelişimine paralel olarak mücevhercilik önem kazanmıştır Anadolu'da Tunç Çağında bakır, kalay katılarak tuncun elde edilmesinden sonraki dönemlerde bakır, altın, gümüş gibi madenler de dövme ve dökme tekniğiyle işlenmişlerdir En çok kullanılan maden bakırdır Maden işçiliğinde dövme, telkari, kazıma (kalemkar), çekiç işi kakma, küftgani, savatlama, ajır kesme gibi teknikler kullanılmaktadırBakırın yanı sıra pirinç, altın, gümüş gibi metallerle yapılan el sanatları günümüzde üstün işçilik ve çeşitli tasarımlarla yaşatılmaya çalışılmaktadırGünümüzde en çok kullanılan maden işleme olan bakır kalaylanarak mutfak eşyası yapımıyla geniş bir şekilde sürdürülmektedir Barınma gereğinden doğan mimari, bölgelerin coğrafi koşullarına göre biçimlenmiş, çeşitlenmiştirBuna bağlı olarak gelişen Ahşap işçiliği Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişip, kendine özgü bir niteliğe ulaşmıştırSelçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup üstün işçilik içermişlerdirOsmanlı döneminde sadeleşerek daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, kayık, rahle, Kur'an muhafazası gibi gündelik kullanım eşyaları ve pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, tavan, mihrap, minber, sanduka gibi mimari eserlerde uygulanmıştır Ağaç işçiliğinde kullanılan malzeme daha çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz ve gül ağacıdırKakma, boyama, kündekâriz, kabartma-oyma, kafes, kaplama, yakma gibi tekniklerle işlenen ahşap eşyalar günümüzde de kullanılmaktadır Bu teknikler Zonguldak, Bitlis, Gaziantep, Bursa, İstanbul-Beykoz, Ordu gibi illerde halen devam eden hammaddesine göre değer kazanan baston ve asaların kullanımı yüzyıllar boyunca sürmüş, 19 yüzyılda yaygınlaşmıştır Baston ve asaların sap kısımları; gümüş, altın, kemik, sedef gibi malzemelerden, gövde kısımları ise gül, kiraz, abanoz, kızılcık, bambu, kamış vb ağaçlardan yapılmaktadır Müzik aletleri yapımı eskiden beri devam etmektedirBu aletler ağaçlar, bitkiler ve hayvanların; deri, bağırsak, kıl, kemik ve boynuzlarından yararlanılarak yapılmaktadırTelli, yaylı, nefesli, vurmalı çalgılar olarak gruplandırılmaktadır Mimariye bağlı olarak gelişen diğer bir sanat kolu da çini sanatıdırAnadolu'ya Selçuklularla girmiştir Figürlü sanat eserlerini kullanmaktan çekinmeyen Selçuklu sanatkarlar özellikle hayvan tasvirlerinde çok başarılı olmuşlardır 14 yüzyılda İznik, 15 yüzyılda Kütahya, 17 yüzyılda Çanakkale'de başlayan seramik sanatı bu yörelerde kendilerine has renk, desen, form özellikleri ile Osmanlı Dönemi seramik ve çini sanatına yeni yorumlar getirmiştir14 - 19 yüzyıllar arası Türk çini ve seramik sanatı fevkalade yaratıcı işçiliği ile dünya çapında üne kavuşmuştur Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin en seçkin örnekleri günümüzde "cam"ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadırÇeşitli model ve formlarda vitray, Selçuklular döneminde geliştirilmiştir Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un fethiyle camcılığın merkezi bu kent olmuşturÇeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşabilen tekniklerden bazılarıdır Anadolu'da camın ilk kez gözboncuğu olarak üretimi İzmir-Görece köyündeki ustalar tarafından gerçekleştirilmiştirAnadolu'nun her tarafında temelinde nazar inancı olan cam boncukları görmek mümkündür Nazarlık yoluyla canlı veya nesneye yönelen bakışların dikkatinin başka bir nesneye yöneleceğine inanılır Bu nedenle nazar boncuğundan yapılan nazarlıklar canlının veya nesnenin görünen bir yerine takılır Geleneksel mimaride dış cephe ve iç mekan süslemesinde taş işçiliğinde önemli bir yer tutmaktadırTaş işçiliğinin mimari dışında en çok kullanım alanı mezar taşlarıdırOyma, kabartma, kazıma (profito) gibi teknikler uygulanmaktadırKullanılan süsleme öğeleri, bitkisel, geometrik motifler ile yazı ve figürlerdir Hayvansal figür azdırİnsan figürlerine ise Selçuklu Dönemi eserlerinde rastlanmaktadır Günümüzde fonksiyonunu henüz kaybetmeyen sepetçilik atalardan öğrenildiği gibi halen; saz, söğüt ve fındık dallarından örülerek yapılmaktadır Eşya, yiyecek vb taşıma amacından başka ev içi dekorasyonunda da kullanılmaya başlanmıştır Hayvancılıkla uğraşan kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan keçe, çul ve ağaçtan yapılan semer kullanıldığı dönem boyunca geleneksel sanatların bir kolunu oluşturmuşturGünümüzde başta endüstrileşme olmak üzere değişen yaşam şartları ve değer yargılarına bağlı olarak üretimleri hemen hemen kaybolmaktadır |
|