Prof. Dr. Sinsi
|
Yunus Emre Hakkında Ansiklopedik Bilgi
Yunus Emre Hakkında Bilgi
Yunus Emre Hakkında Herşey,
Yunus Emre Hakkında ,Yunus Emre hayatı,Yunus Emre Biyografisi,
Yunus Emre Kimdir,Yunus Emre Resimleri,

Yunus Emre on üçüncü yüzyıl tasavvuf şâiri Hayâtı ve kimliği hakkında kesin bilgi yoktur Şiirleri asırlar boyunca zevkle ve hayranlıkla okunmuş, yalnız ülkemizde değil birçok ülkelerde de ilgi uyandırmış bulunan müstesna bir şahsiyettir Türk halk şairlerinin tartışmasız öncüsü olan ve Türk’ün İslam’a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiş örnek bir insandır Yaklaşık 700 yıldır Türk milleti tarafından dilden dile aktarılmış, türkü ve ilahilere söz olmuş, yer yer atasözü misali dilden dile dolaşmış mısralarıyla Yunus Emre, Türk kültür ve medeniyetinin oluşumuna büyük katkılar sağlamış bir gönül adamıdır Bazı kaynaklarda Anadolu’ya gelen Türk boylarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu rivayet edilirse de bu kesin değildir; tıpkı 1320 dolaylarında Eskişehir’de öldüğü yolundaki rivayetlerde olduğu gibi
Bazı kayıtlardan ve şiirlerinden 1240 yıllarında doğduğu, 80 sene civarında yaşadığı, Bolulu olduğu, Eskişehir-Sarıköy’de (Bugünkü ismi Yûnus Emre) vefat ettiği ve buraya defnedildiği anlaşılmaktadır
İslam'a bakışını Türk dilinin tüm sadelik ve güzelliğiyle ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi
İslam, Allah'ın insanlara Hz Muhammed (sav) aracılığı ile gönderdiği son ilahi dindir Arapçada seleme (Allah'a tamamen bağlanmak) kökünden gelen İslam sözcüğünün Türkçe anlamı "Allah'a ve onun buyruklarına kayıtsız şartsız inanan" demektir Bu kelime aynı zamanda, Hz Muhammed aracılığıyla ilkeleri bildirilen ve Müslüman adı verilen (Arapça İslamlığı kabul eden anlamına, müslim'den) 600 milyon insanı bünyesinde toplamış büyük bir dinin de adıdır
Yaklaşık 700 yıldır Türk milleti tarafından dilden dile aktarılmış, türkü ve ilahilere söz olmuş, yer yer atasözü misali dilden dile dolaşmış mısralarıyla Yunus Emre, Türk kültür ve medeniyetinin oluşumuna büyük katkılar sağlamış bir gönül adamıdır
Bazı kaynaklarda Anadolu'ya gelen Türk boylarından birine bağlı olup, 1238 dolaylarında doğduğu rivayet edilirse de bu kesin değildir; tıpkı 1320 dolaylarında Eskişehir'de öldüğü yolundaki rivayetlerde olduğu gibi Batı Anadolu'nun birkaç yöresinde "Yunus Emre" adını taşıyan ve onunla ilgili görüldüğünden "makam" adı verilen yer vardır
Bir garip öldü diyeler
Üç gün sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin
diyen Yunus, belki de doğduğu ve yaşadığı topraklardan çok uzaklarda bu dünyadan göçüp gittiğini anlatmak istemektedir
Anadolu
Felsefe, varlık, anlam ve öz sorunlarının eleştirel bir yaklaşımla araştırılmasına ve varılan sonuçların sistemli bir biçimde ortaya konmasına yönelik düşünsel etkinlik Yokluğa karşıt olarak var olan şey Oluşa karşıt bir şey olarak, değişmeden aynı kalan gerçeklik Boşluğa karşıt bir şey olarak, mekanda bir yer işgal eden kalıcı gerçeklik
Tekke edebiyatının kurucusu sayılan Yunus Emre’nin yaşamı konusunda, kayıtlara geçmiş kesin bilgiler yoktur Bütün bilinenler söylencelere, özellikle Bektaşi Velayetnamesi’nin belirttiğine göre Yunus Emre, yoksul bir köylüydü Kıtlık başgösterince buğday istemek için, kerametini duyduğu Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına gitti Kendisine üç kez”buğday mı, himmet mi”istediği sorulunca, buğday istediğini söyledi Ancak daha sonra pişman olarak geri döndü ve “himmet”i istediğini söyledi Kendisine, himmet anahtarının Taptuk Emre’ye verildiği, gidip ona başvurması gerektiği söylenince, derviş olarak Taptuk Emre’nin dergâhına girdi O dönemde bütün mutasavvıfları Hacı Bektaş Veli’ye bağlamaya çalışan Bektaşi Velayetnamesi’nde Yunus Emre’nin tasavvuf yoluna girişi böyle anlatıldıktan sonra yaşamı konusunda kesin olmayan kimi bilgiler verilmektedir
Şiirlerinden çıkarılan bilgilere göre Yunus Emre’nin, ümmi(okuması yazması olmayan) bir ozan değildir;tersine medrese eğitimi görmüş, Kur’an ve hadis bilimini öğrenmiş bilgili bir kimsedir Tasavvuf düşüncesini İşlerken, özgün bir yaratıcılık göstermesi bunu kanıtlamaktadır Yunus Emre’nin tasavvuf anlayışı, kimi araştırmacılarca Mevlana’ya bağlanır Kendisi de şiirlerinde Mevlana’ya olan sevgi ve bağlılığı dile getirir Konya’ya giderek Mevlana’ya görüştüğü de bilinmektedir Bundan başka, Anadolu’nun birçok yöresini, Azerbaycan’ı ve Şam’ı gezdi Henüz siyasal birliğin kurulmadığı dönemde Anadolu’da tasavvuf düşüncesini, lirik ve içten şiirleriyle benimsettiği, kendisini şeyh olarak kabul ettirdiği geniş halk kitlelerince ermiş sayıldı Birçok halk ozanı Yunus Emre mahlasıyla şiir yazdı Çeşitli yerlerde, mezarı olduğu ileri sürülen “makam”larının olması, Yunus Emre’nin günümüzde bile birleştirici özelliğini göstermektedir Mezarının Sarıköy2de bulunduğu kabul edilerek burada bir Yunus Emre anıt-türbesi yapılmıştır (1970)
Anadolu’da tekke şiiri geleneğini başlatan ve bu geleneğin en önemli temsilcisi olan Yunus Emre, şiirlerinde, tasavvufa uygun düşünce ve yaşam biçiminin değerlerini dile getirdi Katışıksız, içten bir Tanrı sevgisinin temelini oluşturduğu bu şiirlerde, yaşamın gelip geçiciliğini, dünya malının insandaki cevheri yozlaştıracağını, bağlılığın, acımanın, erdemli olmanın önemli olduğunu, insanın kendisini Tanrı’dan uzaklaştıracak nefis düşkünlüklerini yenmeyi bilmesi gerektiğini vurguladı Yunus Emre’nin şiirlerinin çıkış noktalarından biri de, insanı sevmeye verdiği önem oldu Ona göre, insandaki(kendisindeki) tanrısal özü görüp, ikiyüzlülükten uzak sevebilen insan, olgun insandır;çünkü, insanı seven, Tanrı’yı sever Gerçekte bu sevgi bütün varlıklar için aynı olmalıdır Çünkü her varlıkta tanrısal öz vardır(vahdet-i vücut:çokluğun birliği) Yunus Emre’nin önerdiği bu sevgiye dayanan yaşama biçimi ve düşünce sistemi daha sonra gelen pek çok ozanca, yüzyıllar boyunca yaşatılarak etkisini duyurdu
Yunus Emre, hem aydınlara, hem de halk kitlelerine seslendiği şiirlerinde aruza da, heceye de yer verdi İlahilerini heceyle, klasik koşma biçiminde ve halkın konuşma dilindeki kullanımlarıyla, deyimleriyle çeşitlendirdiği yalın bir dille yazarken, kimi şiirlerinde yalın dilden ayrıldı, musammat gazel biçimini kullandı Bununla birlikte, bütün şiirlerinde Türkçe sözdizimini bozmadı Saf bir Tanrı sevgisini kaynak olarak alması, içtenlikli anlatımı, sanatlı söyleyişe yönelmemesi, karmaşık tasavvuf düşüncesini halka sevdirmesinde ve öğretmesinde en önemli etken oldu Yunus’un şiirleri bestelenerek tekkelerde eğitim amacıyla okundu
Yunus Emre’nin Divan’ını oluşturan şiirleri dışında öteki yapıtı, on üç beyitlik bir ön bölüm, bir nesir bölümü, 550 beyitlik üçüncü bölümden oluşan ve aruzla yazılan Risalet-ün-Nushiyye’dir (Öğütler Kitabı, 1307) Yunus Emre’nin yaşamı ve düşünceleri, çağdaş sanatçılara da esin kaynağı oldu Bunlar arasında Ahmet Adnan Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu(1946), Nezihe Araz’ın Dertli Dolap(1961) romanı Recep Bilginer’in Yunus Emre (1974) oyunu sayılabilir
Eserleri
Yunus Emre’nin bilinen iki eseri vardır:
1 Risâlet-ün-Nushiyye: Mesnevî şeklinde, “Fâilâtün Fâilâtün Fâilün” vezniyle yazılmış tasavvufî, ahlâkî, dînî bir eserdir
2 Dîvân: Yûnus Emre Dîvânının birçok yazma nüshaları vardır Fakat bu Dîvân’daki bütün şiirlerin Yûnus Emre’nin olduğu söylenemez Yûnus tarzında söylenen daha sonraki şâirlerin şiirleri de karışmıştır Taş basması nüshaları da vardır
Bunlar dışında:
1-Fatih Nüshası:Yunus Emre'nin en çok bilinen eseri Divan'ıdır Fakat bu eserin aslını veya en eski nüshasını tespit etmek çok zordur Yunus Emre divanı'nın Türkiye, dünya veya şahıs kütüphanelerinde elliden fazla yazma nüshası bulunmaktadır Bu eserler daha sonra şifahi olarak derlenmiş veya bir yazmadan istinsah edilmiş nüshalardır Bugüne kadar yapılan araştırmalarda Yunus Emre'nin kendi kaleminden çıkmış bir nüshaya rastlanmamıştır Eski ve yeni el yazması Yunus Emre divanları içinde 15 y y da istinsah edildiği anlaşılan Süleymaniye Kütüphanesi- Fatih bölümünde bulunan el yazması nüshadır Fatih nüshası istinsah tarihi belli olmamakla birlikte, yazı karakteri, imla ve kağıt özellikleri yönüyle 15 y y özelliklerdi arzetmektedir Huruf-u Hece usulüne göre tertip edilen bu eser, her yönüyle 15 y y özelliklerdi arz etmektedir Huruf-u Hece usulüne göre tertip edilen bu eser, bilinen Yunus Emre Divanlarının en iyisidir, ancak istinsah edeni bilinmemektedir Bu eser Süleymaniye Kütüphanesi- Fatih Kitapları bölümünde 3889 no'da kayıtlıdır 210 yapraklı olan Divan nesih yazılı olup, içinde 203 adet şiir bulunmaktadır
2-Nuruosmaniye Nüshası: Nuruosmaniye Kütüphanesi 4904 no'da kayıtlıdır 315 yapraktan müteşekkildir ve içerisinde 219 adet şiir bulunmaktadır İstinsah tarihi H 940, M 1534 dür
3-Yahya Efendi Nüshası: Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Hahmud Efendi bölümünde 3480 no'da kayıtlıdır 107 yapraktan oluşan bu Divan'da 302 şiir yer almaktadır 16 y y da istinsah edilmiştir
4-Karaman Nüshası :Karaman nüshası olarak bilinen bu nüsha Merhum Baha Kayserilioğlu'nun elindeki nüshadır
5-Balıkesir Nüshası: Bu nüsha Balıkesir İl Halk Kütüphanesi 451 no'da kayıtlıdır
6-Niyazı Mısri nüshası: Topkapı Sarayı Müzesi, Hazine Kütüphanesinde 303 numarada kayıtlıdır Şerh-i Gazel-i Yunus Emre adlı bu nüsha H 1127 tarihinde istinsah edilmiş olup, 16 yapraktan oluşmuş ve nesih yazı ile yazılmıştır
7-Bursa Nüshası: Bursa İl Halk Kütüphanesi Eski Eserler Bölümünde 882 numarada kayıtlıdır Nesih Yazı ile yazılmış olan bu nüshada 120 şiir bulunmaktadır ve 53 yapraktan oluşmuştur
RİSALET-ÜN NUSHİYYE (Ögütler Risalesi): Mesnevi biçiminde, aruz ölçüsü ile yazılmış bu şiir 573 beyittir Başta 13 beyitlik bir başlangıçtan sonra, kısa bir düz yazı vardır Arkasından destanlar gelir Destanlarda Ruh, Nefis, Kanaat, Gazap, Sabır, Haset, Cimrilik, Akıl konuları işlenir Öğretici ve öğüt verici bir eserdir Risalenin sonunda yazıldığına göre "Söze tarih yedi yüz yediydi" mısraından H 707 de M 1307 veya 1308 da yazıldığı anlaşılmaktadır
Yûnus Emre’nin şiirlerinden:
DOLAP
Benim adım dertli dolap
Suyum akar yalap yalap
Böyle emreylemiş Çalap
Derdim vardır inilerim
Ben bir dağın ağacıyım
Ne tatlıyım ne acıyım
Ben Mevlâya duâcıyım
Derdim vardır inilerim
Beni bir dağda buldular
Kolum kanadım yoldular
Dolaba lâyık gördüler
Derdim vardır inilerim
Dağdan kestiler hezenim
Bozuldu türlü düzenim
Ben bir usanmaz ozanım
Derdim vardır inilerim
Şol dülgerler beni yondu
Her âzâm yerine kondu
Bu iniltim Hak’tan geldi
Derdim vardır inilerim
Suyum alçaktan çekerim
Dönüp yükseğe dökerim
Görün beni neler çekerim
Derdim vardır inilerim
Yûnus bunda gelen gülmez
Kişi murâdına ermez
Bu fânide kimse kalmaz
Derdim vardır inilerim
|