|  | Vehbi Koç Kmdir |  | 
|  07-28-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Vehbi Koç KmdirVehbi Koç (1901-1996) Vehbi Koç, 1901 yılında Ankara’da Çoraklık semtindeki yazlık evde, “üzüme alaca düştüğü” günlerde doğdu  Doğduğu günü hiç bilmedi  Annesi “üzüme alaca düştüğü günlerde” deyince, sonradan çocuklarıyla birlikte 20 Temmuz’u doğum günü kabul etti  Soyu, Kütükçüzadeler olarak anılan ana tarafından 600, Koçzadeler olarak anılan baba tarafından da 250 yıllık Ankaralı ailelere dayanıyordu  Babası Koçzade Hacı Mustafa Efendi, annesi Kütükçüzade Fatma Hanım’ın ilk çocuğuydu  Sonra iki kardeşi daha doğdu  Zehra ve Hüsniye Koçzade Ahmet Vehbi, 5 yaşında mahalle mektebine başladı  Hacı Bayram Camii’nin yanındaki "Topal Hoca’nın Mektebi"nde ilk tedrisini aldı  Mahalle Mektebi’nden sonra yine Hacı Bayram Camii’nin yanında kiralık bir evde ders görülen ilkokula başladı  Bu okulu birincilikle bitirdi  Daha sonra, bugün Tıp Fakültesi İhtisas Hastanesi’nin bulunduğu yerde olan "Taş Mektep" denilen Ankara İdadi’sine (lise) gitti  Ancak idadi hayatı uzun sürmedi  Dedesi Koçzade Hacı Mehmet Efendi ile, Vilayet Meclisi Umumi Azalığı yapmış, Ankara’da iyi tanınmış, zaman zaman taahhüt işlerine girmiş, buğday ticaretiyle uğraşmış hareketli bir insandı  Babası medreseye devam etmiş, hoca olmuş ancak bu konuda çalışmamıştı  Babası, o günlerde Ankara’nın en güzel caddelerinden biri olan Karaoğlan Caddesi (bugünkü Anafartalar Caddesi) üzerinde olan evlerinin altındaki dört dükkanı ticaret yapan gayrimüslimlere kiralık vermişti  O zamanlarda, tüm Osmanlı’da olduğu gibi, Ankara’da da ticaret gayrimüslimlerin elindeydi  Müslüman Türkler, ülkenin sahibi olmakla birlikte, çoğunlukla ticaret erbabının emrinde çalışan, basit hayat süren kimselerdi  En güzel binalar, en güzel mağazalar, en güzel yazlıklar ticaret yapan gayrimüslimlerindi  Bu, Koçzade Ahmet Vehbi’nin dikkatini daha çok küçükken çekmişti  Fakir sayılmazlardı  Geçim sıkıntısı çekmiyorlardı  Kışlık evlerinin yanında, Çoraklık semtinde doğduğu yazlık evleri de vardı  Ama bir gariplik hissediyordu  Sünnet olduğunda babası ona bir eşek hediye etti  Çok sevindi  Ama eşeğiyle yazlık evlerine giderken ilk hüznünü yaşadı  Zira, onun gibi yazlık evlerine giden gayrimüslim çocukları, daha güzel eşekleriyle yolda onu sürekli geçmişlerdi  Üstelik, güzel arabalarıyla imrendirmişlerdi  Eşeğine, daha hızlı gitsin diye, babasının atının arpasından yedirdi  Ama fayda etmedi, hayvan ne kulaklarını dikti, ne de bir canlılık emaresi gösterdi  Bu içine işledi   Ticarete atılmaya karar verdi: "Eğer Allah bana 50  000 liralık bir servet verirse, beş katlı güzel bir mağaza açacağım" diye kendi kendine söz verdi  Okuldan ayrılmaya karar verdi  Ancak anne ve babası "katiyyen olmaz" dediler  Israr etti  Ailesi dayanamadı ve Kütükçüzade Hacı Rıfat Efendi’nin yazdığı dilekçeyle, hayatında yeni bir sayfa açıldı: "Diyki maişet (geçim darlığı) dolayısıyla mektebimi terk etmek mecburiyetinde kaldım  Lazım gelen tasdiknamenin verilmesini rica ederim  Ahmet Vehbi" Okuldan ayrıldı  15 yaşındaydı  Dedesi ve babasıyla görüşerek esnaflığa başladı  Karaoğlan Caddesi'nde oturdukları evin altındaki dükkan, bir sandık ayakkabı lastiği, bir sandık şeker, bir kaç teker kaşar peyniri, zeytin, makarna gibi mallarla bakkal dükkanı haline getirildi ve üzerine "Koçzade Hacı Mustafa Rahmi" tabelası kondu  Sermayeleri 120 liraydı   Onun görevi, dükkanı açmak, süpürmek, tozlanan malları temizlemek, müşterilerin aldığı malları tartmak ya da saymak, mangalı yakmak, camekanları temizlemekti  Kısacası, hademe, satıcı ve muhasebeci görevlerini bir arada yürütüyordu  Babası, tezgah başında oturup, satılan malların parasını alırdı  Zaman geçip, piyasada iş yapanları gördükçe ustalaştı  Güzel mallar getirip satmaya başladı  Artık İstanbul’a mal almaya da o gidiyordu  Ayakkabı lastiği işine girdi  Müşteri gelir, çamurlu ayağını uzatır, o da temizler ve ayağına lastiği geçirirdi  Bir çift lastiğin maliyeti 200 kuruştu ve 225 kuruşa satıp, 25 kuruş kazanıyordu  İki yıl daha böyle gitti  Sonra bakkallık işleri az gelmeye başladı  Yine ticaret yapan gayrimüslimleri izledi  Kösele işi cazip geldi  Ankara’daki en büyük kösele satıcısı gayrimüslim bir tüccarın yanındaki Kosti adlı satıcıyla anlaştı ve kösele işine girdi  İyi iş yaptı  Bir süre sonra kösele işi de az geldi  Ayakkabı yapımında kullanılan malzemeler için ikinci bir dükkan daha açmaya karar verdi  Kösele dükkanına bitişik kendilerine ait dükkanı ayakkabı, hırdavat mağazası olarak açtı  Bir süre sonra yine gayrimüslim bir tezgahtar olan Hiya Elmalaki ile anlaştı ve aktariye işine girdi  Artık, kösele, hırdavat ve aktariye işlerini yapıyordu  Her çeşit iplik, makara, baharat, bardak, fincan, tabak, ayna, boncuk satıyordu   O günlerde, İstanbul işgal edildi  Tarih 16 Mart 1919’du  Kurtuluş Savaşı başladı  Atatürk’ü ilk o günlerde gördü  İstanbul’un işgalinden sonra vatanseverlerin yavaş yavaş Ankara’ya geldiği günlerde, Atatürk Adnan ve Halide Edip Adıvar’ı karşılamak için istasyona gitmişti  Koçzade Ahmet Vehbi de o gün, biriken halkın arasında Atatürk’ü görebilmişti  O dönemde askerlik çağına gelenlerden önce subay olacaklar askere alınırdı  Koçzade Ahmet Vehbi'yi lise mezunu olmadığı için askere almadılar  Ancak Kurtuluş Savaşı sırasında, o da birşeyler yapmak istiyordu  Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra, Genel Sekreter Recep Peker’e bir dilekçe vererek, Meclis’te bir memuriyet istedi  Ve 1920 yazında Meclis Matbaası’nda Cevat Fehmi Başkut'un yanında musahhih yardımcısı olarak işe başladı   Bir süre sonra da Muhafız Kıt’a Kumandanlığı’nda askere gitti  Askerden döndükten sonra yine işlerin başına geçti  Hem vatandaşın ihtiyacını, hem de ordunun ihtiyacı olan malzemeleri getiriyordu  Ordu mal bedelinin yüzde 60’ını öder, geri kalanı için “Tekalif-i Harbiye” denilen bir borç makbuzu verirdi  O da bu makbuzlarla mal verdi  Ve zaferden sonra hükümet, bütün borçları ödedi   Artık Cumhuriyet ilan edilmişti  Her şey değişiyordu  En azından umut doluydu  1925’in sonlarında 24 yaşına gelmişti  Anne ve babası onu evlendirmeye karar verdi  Gelin adayı da, teyzesinin kızıydı  Aile içinden evlilik geleneğine “pek de iyi bakmıyordu” ama, karşı gelmedi  Sadberk Hanım ile nişanlandılar  1926’nın ilk haftasında düğün yapıldı  Cuma günü başlayan düğüne Ankara’nın tanınmış kişileri, İstiklal Mahkemesi Başkanı ve üyeleri de geldi  Münir Nurettin Bey (Selçuk) ve Riyaseticumhur Musiki Heyeti şarkılar söyledi  Düğünde o kadar yorulmuştu ki, gelinin yüzünü açmayı unuttu  Uyarılar üzerine yüzünü açtı ve Sadberk Hanım’ın yüzünü ilk defa o zaman gördü  47 yıl sürecek mutlu bir beraberliğin, minnettarlığın ilk adımı o gün atıldı   Evlenmişti  Artık daha çok çalışıyordu  Rakipleri arasında ün yapmaya başlamış, babasının tam güvenini almıştı  Koçzade Hacı Mustafa Rahmi Efendi, 1917’de kurdukları Koçzade Hacı Mustafa Rahmi firmasını 1926 yılında ona devretti  Böylece Koçzade Ahmet Vehbi firması kurulmuş oldu  Bir yıl sonra da babası öldü  Dükkanları yol genişletmesi nedeniyle yıkılmıştı  Yerine şimdiki Koç Han’ı yaptırdı  Artık esnaflıktan çıkmış, tüccar sınıfına girmişti  İşleri iyi gidiyor, ilerlemek, yükselmek istiyordu  Ankara Ticaret Odası’nda ikinci başkan olmuş, ilk çocuğu Semahat Koç (Arsel) doğmuştu  Bu arada Ford ve Standart Oil’in (Mobil) Ankara Temsilciliklerini almış, taahhüt işlerine girmeye başlamıştı  Otomobil ve petrol işine girmişti  Ankara dar geliyordu  Bütün isteği, İstanbul’da bir mağaza açmaktı   | 
|   | 
|  | 
|  | Vehbi Koç Kmdir |  | 
|  07-28-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Vehbi Koç KmdirVehbi Koç 2 Artık, koşmanın zamanı gelmişti    1931 yılında ilk Avrupa yolculuğuna çıktı  Trenle yaptığı bu seyahatte dış dünyayı tanımaya başladı  Budapeşte, Viyana, Berlin ve Paris’i gördü  Ama o günlerde içini bir evham kapladı  Babasının ve kayınpederinin genç denilecek yaşlarda ölmesi onu korkutmuştu  Paris’te devrin tanınmış kalp doktoru Dr  Vacquez’e muayene oldu  Kalbinin sağlam olduğunu öğrenince çok sevindi  1934 yılında İstanbul’da ilk teşebbüsüne başladı  Bu aynı zamanda onun ilk sanayi teşebbüsüydü  Haliç Sütlüce’de Hovagimyan Biraderler’in kurduğu boru fabrikasına ortak oldu  Ancak daha işin başında hesaplar iyi yapılmadığı için iş battı  Böyle bir iki tecrübe geçirdikten sonra, “Başkalarının kurduğu işe ortak olmam, kendi kurduğum işe ortak ararım” kararını verdi  1937’de İstanbul’da ilk şubesini açtı  Fermenciler’de 100 bin lira sermayeli Vehbi Koç ve Ortakları Kolektif Şirketi faaliyete geçti  1938’de de Koç Ticaret Anonim Şirketi’ni kurdu  Artık, ülkenin sayılı ticaret adamlarından biri haline gelmişti  1930 yılında oğlu Rahmi Koç, 1938’de kızı Sevgi Koç (Gönül) ve 1941’de de kızı Suna Koç (Kıraç) doğmuştu  Artık dört çocuk babası bir ticaret adamıydı  1944 yılı, yıllar boyunca başarılı bir şekilde sürecek bir işbirliğinin başlangıcı oldu  Otomobil işinde daha da gelişmek için iyi bir yönetici arıyordu  Sonunda Bernar Nahum’la tanıştı ve onu transfer etti  1944 başlarında, Bernar Nahum, Koç Ticaret A  Ş  Otomobil Şubesi Müdürü oldu  Böylece uzun yıllar sürecek bir işbirliği ve dostluk başladı   Bu arada İkinci Dünya Savaşı devam ediyordu  1945’te savaş sonrası ticarette öncelik kazanmak için New York'ta Ram Commercial Corporation şirketini kurdu  Ama bu şirket istediği sonucu vermedi  Bu arada lastik firması U  S  Rubber (Uniroyal) firmasının temsilciliğini aldı  Savaş sonrası ilk Amerika seyahatine çıktı  52 gün kaldığı bu ülkede, gördüğü herşey onu etkiledi  102 katlı Empire State binası, yollar, binalar, fabrikalar, mağazalar, araçlar, herşey ama herşey bambaşka bir dünyanın görüntüsü gibiydi  Burada işadamlarının zamanı nasıl kullandıklarını, iş görüşmelerini nasıl yaptıklarını gördü  Bir anlamda “işadamlığı stajı” gibiydi Amerika seyahati  Bu seyahatte Ford’la ilişkilerini geliştirdi, ama Henry Ford’la görüşmeye muvaffak olamadı  General Electric’i Türkiye'de ampul fabrikası kurmaya ikna etti  Ama içindeki evham Amerika’da da peşini bırakmadı  Önce Ford Hospital’da daha sonra Chicago’da ünlü Mayo Clinic’te muayene oldu  Yine sağlam çıktı, biraz rahatladı   Türkiye’ye döndükten sonra Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ısrarıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin yeni kurulan Parti Divanı’na (Kırklar Meclisi) girdi  1947’de kendi sermayesiyle ilk sanayi teşebbüsüne girişti  Ankara Oksijen Sanayi Şirketi’ni kurdu  Ardından bir yıl sonra da General Electric Ampul Fabrikası’nı kurdu  Artık ticaretten sanayiye kayıyordu  Bunda, çocukluk yıllarının etkisi büyüktü  O çok iyi bir gözlemciydi  Ticarete, ticareti çok iyi yapan gayrimüslimleri izleyerek girmiş, hep en kazançlı işleri seçmişti  Sanayiye girerken de, ülkenin, insanların ihtiyaçlarını gözledi  Artık o, ülkesinin en büyük sanayicilerinden biri idi    1954’te demir mobilya işi yapmak üzere Arçelik’i kurdu  İsrail’li Amcor firmasıyla anlaşma yaparak onlardan kompresör alıp buzdolabı üretmeye başladı  Buzdolabı işi geliştikçe, Arçelik demir mobilya işinden çekildi ve yavaş yavaş elektrikli ev aletleri endüstrisine geçti  Üstüne üstlük, General Electric’le yaptığı anlaşma çerçevesinde, ürettiği Arçelik buzdolapları General Electric markasıyla yakın doğu ülkelerine ihraç edilmeye başlandı  Artık, sanayi yatırımları birbirini izliyordu  Daha sonra, Bozkurt Mensucat, Demirdöküm, Türkay, Aygaz, Gazal, Türk Elektrik Endüstrisi, Siemens ile kablo fabrikaları kuruldu ve FIAT lisansıyla traktör üretimine geçildi  1956 başlarında, Ford’un 34 yakın doğu ülkesi acentaları arasında açtığı yarışmayı, Ankara Acentası olarak Koç kazandı  Amerika’ya davet edildi  Bu yolculuğa Bernar Nahum ve Kenan İnal ile birlikte çıktı  Bernar Nahum’la birlikte geliştirdikleri plan, Türkiye’de otomobil endüstrisinin kurulması, bunun için de önce montaj endüstrisinin başlamasıydı  Bir otomobil montaj fabrikası kuracaklardı  Bunun için Başbakan Adnan Menderes’ten Ford Başkanı Henry Ford II’ye böyle bir yatırıma hükümetin destek vereceğini belirten bir mektup aldı  9 Kasım 1956’da Ford’la biraraya geldiler  Ardından birlikte yemek yediler  Ama, Ford, daha önceki olumsuz tecrübelerinden dolayı, Türkiye’de bir ortak yatırıma girme yanlısı değildi  Ancak, böyle bir işi kredi vererek desteklemeye taraftardı  Vehbi Koç Türkiye’ye döndü, sanayi yatırımları birbirini izlerken, otomobil işini kovalıyordu  Ama, Ford’un şartları güç geldiğinden onlardan kredi almadı  Krediyi hükümetten istedi  Kendi başına bu işi başaracağına söz verdi  Yeni fabrikanın adı Otosan olacaktı  Arsa alındı, makinalar sipariş edildi  Fabrikaya otomobil acentaları da ortak edildi  2 Ağustos 1960 günü fabrika işletmeye açıldı  Bir kaç yıl sonra, yerli bir otomobil üretmek için çalışmalar başladı  Bir akşam Ankara’da Otokoç Şirketi’nde olan Bernar Nahum ve Rahmi Koç’un dikkatini, yedek parça almak üzere gelen bir bayiinin pikabı çekti  Araba, saç olmayan bir maddeden, fiberglass-cam elyafından yapılmıştı  Kısa bir araştırmadan sonra, fiberglass için İngiliz Reliant, teknik aksam olarak da Ford ile yerli otomobil üretimi için anlaşma yapıldı  Çalışmalara başlandı   | 
|   | 
|  | 
|  | Vehbi Koç Kmdir |  | 
|  07-28-2012 | #3 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Vehbi Koç KmdirVehbi Koç 3 İşleri artık çok büyümüştü  Türkiye’nin dünya ölçüsünde tanınmış, başarılı olmuş bir işadamıydı  Ancak, kurumsallaşmayı başaramamıştı  En büyük endişesi, müesseselerinin kendisinden sonra devam ettirilememesiydi  Topluluğun devamını sağlamak, daha randımanlı bir organizasyona ulaşmak, müşterek hizmet ve masraflardan tasarruf etmek, iş arkadaşlarını bünyesine katarak sosyal adalet ilkelerini hayata geçirmek ve Topluluğun serbest kalacak varlığını ülke yararına olacak yeni teşebbüslere daha kuvvetle yöneltmek istiyordu   Şirketler daha fazla büyümeden temellerini sağlamlaştırmak, şirketlerin birbiriyle bağlantısını güçlendirmek, modern yönetim prensipleriyle yönetilmelerini ve en önemlisi sürekliliklerini sağlamak istiyordu  Bazı ülkelerde çok büyük, çok köklü firmaların, kurucularının ölümünden sonra parçalanıp, silinip gitmeleri onu çok üzüyordu  Çocuklarına güveni vardı  Onların devralacakları müesseseleri zedelemeden yürüteceklerinden ve kendilerinden sonrakilere devredeceklerinden kuşkusu yoktu  Ama daha sonraki kuşaklar için şimdiden aynı ümit ve güveni besleyemiyordu  Çözüm kurumsallaşmaydı  Amerikalı bir danışmanlık firmasıyla anlaştı  Uzmanlar geldi, topluluğu inceledi ve bir rapor hazırladı  Holding Kuruluyor Şirketlerin Koç Ailesi elindeki hisselerinin kurulacak bir Holding’e devredilmesiyle, şirketleri bu Holding’e ortak etmek, bütün iş arkadaşlarına Holding’den pay ayırmak, bu suretle Holding’e gerçek ve halka açık bir anonim şirket vasfını kazandırmak en doğru çözüm olarak ortaya çıkmıştı  Ailenin Holding’deki çoğunluk hissesini yönetimde dengelemek için, kurulacak bir Vakfa da Holding’den hisse vermek ve bu hisseye yönetimde daha kuvvetli bir mevkii ayırmak da devamlılığı destekleyecekti  Ancak Holding kurmanın önünde yasal engeller vardı  1961 yılı başlarında Kurumlar Vergisi Yasası’nda yapılan değişiklikle bu sorun ortadan kalktı  Ve Holding projesini, yakın dostu Hulki Alisbah hazırladı ve danışman firmanın değerlendirmeleri doğrultusunda son şeklini verdi  Holding esas mukavelesi 20 Kasım 1963 günü Divan Oteli’nde kurucular tarafından imzalandı  Kurucu ortaklar şunlardı: Koç Ailesi’nden; Vehbi Koç, Sadberk Koç,Semahat Arsel, Rahmi M  Koç,Sevgi Gönül, Suna Koç, Çiğdem Koç, şirket müdürlerinden; Hulki Alisbah,Dr  Nusret Arsel, Ziya Bengü, Adnan Berkay, İsak de Eskinazis,Erdoğan Gönül, Kenan İnal, Can Kıraç, Muhterem Kolay, İsrael Menaşe, Bernar Nahum, Behçet Osmanağaoğlu, Fazıl Öziş ve Hüseyin Sermet  Ancak, çok istediği Holding esas mukavelesini Vehbi Koç imzalayamadı  O sırada çok önemli bir Avrupa seyahatindeydi ve onun adına Hulki Alisbah imzaladı   Artık kurumsallaşmayı başarmıştı  İçi rahattı  Sanki daha hızlı koşuyordu  1964 yılında Uniroyal Lastiklerini Türkiye’de üretmeye başladı  1966 yılı Şubat’ında, çalışmaları 1960’ların başında başlayan yerli otomobil üretimi konusunda hükümet, imalatın yıl sonuna kadar gerçekleşmesi ve 26 bin 800 liradan satılması şartıyla izin verdi  Çalışmalar hızlandı  İlk Türk arabasının adı için 100 bin kişinin cevap verdiği geniş bir anket yapıldı  Ve yıl sonunda "Anadol" piyasaya çıktı  1967'de uzun yıllar planladığı bir yatırımı gerçekleştirdi  Tat Konserve Sanayii’ni kurdu  İlk düşüncesi 1946 yılında ortaya çıkan konserve ve meyve suyu projesi, 21 yıl sonra Heinz firmasının teknik desteği, İsviçre’li Migros, Türkiye Şeker Fabrikaları ve Şeker Sigorta ortaklığıyla hayata geçti  Ardından 1968 yılında İtalyan FIAT firmasıyla anlaşılarak, yeni bir otomobil fabrikası kurulmasına başlandı  Fabrika 12 Şubat 1971 günü açıldı  Yine bir anketle yeni arabanın adı "Murat" olarak belirlendi  1970’li yıllar ülkedeki çalkantılara rağmen, Koç Holding’in ve Vehbi Koç’un hızlı gelişme ve “kök salma” dönemi oldu  1972’de yine bir ilke imza atarak Türkiye’nin ilk dış ticaret şirketi Ram Dış Ticaret’i kurdu  Koç Yatırım ve Pazarlama A  Ş  halka açıldı, Türkiye’nin ilk süpermarketlerinden Migros, Koç Topluluğu’na katıldı  Özel sektörün ilk araştırma geliştirme birimi Koç AR-GE’yi kurdu  1980’lere gelindiğinde Koç Holding, her alanda büyük yatırımları olan büyük bir topluluktu artık  Ve 80’lerde Topluluk “olgunluk dönemi”ni yaşıyordu  Vehbi Koç, 1984 yılında Koç Holding İdare Meclisi Başkanlığı’nı oğlu Rahmi Koç’a devrederek, aktif olarak yönetimden çekildi  Ama, çalışmayı bir an bile bırakmayan bir insan olarak, Koç Holding Şeref Başkanı sıfatıyla çalışmalarını sürdürdü  Ve zamanının büyük bölümünü vakıf ve hayır işlerine yönlendirdi  Ford’la 60 yıla yaklaşan birliktelik, Türkiye'de ilk Ford otomobil üretimini getirdi  Hemen ardından American Express Company ortaklığında Koç Amerikan Bank’la, bankacılık sektörüne girildi  1990’larda, küçük bir bakkal dükkanından yola çıkan Vehbi Koç, dünya çapında bir topluluk yaratmıştı  Çocukluğunda, evlerde gaz lambaları yakılırdı  Yiyecekler evin en soğuk yerindeki tel dolaba konurdu  Yazın da kuyuya sarkıtılırdı  Bahçelerdeki fırınlarda ekmek, mangallarda yemek pişerdi  Bir yerden bir yere gitmek için ya yürünür, ya da eşeğe, ata binilirdi  Çamaşır yıkamak için çay kenarına gidilir, çaydan su alınır, kazanda kaynatılan çamaşırlar yıkanırdı  Mahalle çeşmesinden taşınan suyla bulaşıklar yıkanırdı  Ailece yıkanmak için ocakta su ısıtılır ya da ayda bir hamama gidilirdi  Kışın saç soba kurulur ya da mangal yakılırdı  Temiz hava ancak, açılan kapılardan girerdi  Kış şiddetli olduğu zaman, pencere kenarları hamurla sıvanırdı  Bütün bu anılar, ona insanların ihtiyaçlarının neler olduğunu gösterdi  Ve bu ihtiyaçların giderilmesi yolunda adımlar atarak Türk insanını çağdaş ürünlerle tanıştıran o oldu  Bu çabaları onu dünya çapında ödüllerle tanıştırdı  İşadamı olarak yıllarca Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nı yürütmüştü  Türkiye’nin müteşebbis insanlarına örnek olmuştu  Ve küçük bir bakkal dükkanından bir dünya devi yaratmıştı  1987 yılında Milletlerarası Ticaret Odası onu “Dünyada Yılın İşadamı” seçti  Ödülünü Hindistan Başbakanı Rajiv Gandhi’den törenle aldı  1994 yılında ise Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’ndaki çalışmaları nedeniyle Birleşmiş Milletler Dünya Nüfus Planlaması Ödülü’nü Genel Sekreter Boutros Boutros Ghali’nin elinden aldı  Vehbi Koç sadece iş dünyasındaki başarılarıyla öne çıkmadı  Sosyal faaliyetleriyle de örnek oldu  Özellikle Avrupa ve Amerika seyahatlerinde, büyük işadamlarının eğitim ve sağlık alanındaki faaliyetlerle isimlerini ölümsüzleştirmelerinden etkilendi  “İşe başlayıp biraz para kazandıktan sonra, mahallesinde, çarşısında, halk arasında muhtaç olanlara yardım etmekten mutlu olduğunu” söylerdi  Ve 1948 yılında bir adım atmak istedi  Pek çok kişi cami yaptırmasını önerirken o yine “toplumsal ihtiyacı” görerek, öğrenci yurdu yaptırdı  Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Öğrenci Yurdu 1951 yılında hizmete girdi  1960 yılında çocuk hastanesi olarak Ankara Valiliği’ne kiraya verdiği binayı, çocuk hastanesi olarak kullanılmak üzere Hazine’ye bağışladı  Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vehbi Koç Göz Bankası, Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Vehbi Koç Kitaplık ve Araştırma Binası, ODTÜ Vehbi Koç Öğrenci Yurdu, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kardiyoloji Enstitüsü, Amiral Bristol Hastanesi Vehbi Koç Kanser Pavyonu, Taksim Atatürk Kitaplığı, Vehbi Koç ve Ankara Araştırmalar Merkezi onun sosyal alandaki faaliyetlerinin birer örnekleriydi  Daha sonra sosyal faaliyetlerini de kurumsallaştırma yoluna gitti  İlk olarak 1967 yılında bir yurt dışı seyahatten aldığı ilham ile çelenk bağışlarını eğitime yönlendirmek üzere Türk Eğitim Vakfı’nın kuruluşuna öncülük yaptı  Ardından 1969 yılında eğitim, sağlık ve kültür alanında faaliyet göstermek üzere Vehbi Koç Vakfı’nı kurdu  Türkiye'nin nüfus ve aile sağlığı sorununu gören Vehbi Koç 1985 yılında Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı’nı kurdu ve ölümüne kadar başkanlığını yürüttü  Türkiye Erozyonla Mücadele Vakfı TEMA’nın bir numaralı kurucu üyesi oldu  Artık sosyal çalışmalarını bu vakıflar aracılığıyla yürütecekti  Bu çalışmalarla 100 bine yakın öğrenci öğrenim imkanı buldu  Tüm bunların ardından Koç Özel Lisese, Koç Üniversitesi ve Sadberk Hanım Müzesi ve geldi  95 yıllık başarılarla dolu bir ömre, çok şey sığdırmıştı Vehbi Koç   Türk insanının başarı simgesi olmuştu  Türkiye’yi, insanını hep ilklerle, hep çağdaş ürünlerle tanıştırmıştı   Ülkesinin yaşadığı her aşamanın tanığıydı  Bir Cumhuriyet Çınarıydı Ülkesiyle var olan, ülkesiyle gelişen, ülkesini geliştiren bir çınar “Devletim ve ülkem varoldukça, ben de varım diyen bir çınar | 
|   | 
|  | 
|  |