Prof. Dr. Sinsi
|
Tevfik Fikretin Biyografsi Ve Eserleri Nelerdir?
Tevfik Fikretin Hayatı
Tevfik Fikretin Eserleri
Tevfik Fikret eserleri nelerdir
Tevfik Fikret Hayatı Ve Eserleri
4 Aralık 1867'de İstanbul'da doğdu, 19 Ağustos 1915'te aynı kentte öldü Asıl adı Mehmet Tevfik'tir Çocuk yaşta annesinin ölümü ve babasının uzun yıllar sürgünde olması onu yaşamı boyunca etkiledi Ortaöğrenimini önce Mahmudiye Rüştiyesi'nde, sonra da Galatasaray Sultanisinde yaptı Burada Recaizade Ekrem'in öğrencisi oldu Duygulu kişiliği onu genç yaşlarda şiire yöneltti
1888'de Galatasaray'ı bitirdikten sonra Hariciye Nezareti İstişare Odası'nda (Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi) kâtip olarak göreve başladı Yeterince çalışmadan para aldığı gerekçesiyle buradan ayrıldı Onun bu dürüst tutumu yaşamı boyunca çeşitli zamanlarda ortaya çıkacaktı Daha sonra kısa bir süre sonra çeşitli memurluklarda bulundu Ek iş olarak Ticaret Mekteb-i Alisi'nde hat ve Fransızca öğretmenliği yaptı 1891'de Mirsad dergisinin açtığı şiir yarışmasında birinciliği kazanınca, edebiyat çevrelerinin dikkatini üstüne çekti 1892'de Galatasaray Sultanisi'nin ilk bölümüne Türkçe öğretmeni atandı 1894'te Hüseyin Kâzım Kadri (1870-1934) ve Ali Ekrem Bolayır'la (1867-1937) birlikte Malûmat dergisini çıkartmaya başladı 1895'te hükümetin bütçede kısıntı yapma gerekçesiyle memur maaşlarının yüzde onunu kesmesine tepki olarak Galatasaray'daki görevinden istifa etti ve inzivaya çekildi
1896'da, eski öğretmeni Recaizade Ekrem'in aracılığıyla Servet-i Fünun dergisinin yazı işleri yönetmenliğine getirildi Aynı yıl Robert Kolej'e Türkçe öğretmeni olarak atandı Bu dönemde Abdülhamid yönetimi aydınlar üstündeki baskısını giderek yoğunlaştırıyordu Sansür ve jurnalcilik bütün hızıyla işliyordu Tevfik Fikret o günlerde bir dost evinde okuduğu II Abdülhamid'i eleştiren bir şiiri nedeniyle gözaltına alındı Evi arandı, söz konusu şiir ele geçmeyince serbest bırakıldı Bir süre sonra, bu kez ahlaki açıdan yıpratılmak için, Robert Kolej'deki bir çaya karısıyla birlikte gitmesi bahane edilerek yeniden göz altına alındı Bütün bunlar ondaki 'inziva' düşüncesini daha da derinleştirdi Bu düşünce, Servet-i Fünun öbür yazarlarınca da benimseniyordu Bir ara hepsi birlikte Yeni Zelanda'ya gitmeyi, daha sonra Hüseyin Kâzım'ın Manisa'nın bir köyündeki çiftliğine yerleşmeyi düşündüler Ama Fikret'in 'Yeşil Yurt' şiirinde de açıkça görülen bu sıla ütopyası ve birlikte yaşama özlemi bir türlü gerçekleşmedi Servet-i Fünun'cular arasında görüş ayrılıkları başlamıştı Bazıları dergiden ayrıldılar Bir süre sonra Fikret de derginin sahibi ile anlaşamayarak yazı işleri yönetmeliğini bıraktı
Bütün zamanını Robert Kolej'de geçirmeye başladı 1901'de 'inziva' düşüncesini gerçekleştirmek amacıyla Rumelihisarı'nda Robert Kolej'in yamacında, planlarını kendi çizdiği Aşiyan adlı evi yaptırmaya başladı Bugün Tevfik Fikret Müzesi olan Aşiyan 1905'de tamamlandı Fikret, eşi ve oğlu Haluk'la birlikte buraya yerleşti Çok az insanla görüşüyor, toplumcu bir tavırla kavga şiirleri yazıyor, bunlar İstanbul'da elden ele dolaşıyordu 'Sis', 'Sabah Olursa', 'Bir Lahza-i Taahhur' bu dönemin ürünleridir Bu arada babasının, arkasından da, çok sevdiği kızkardeşinin yaşamlarını yitirmesi ve evinin Abdülhamit'in haber alma örgütünce sürekli gözetlenmesi onu büyük ölçüde etkiledi Bu döneminde, özgürlük getireceğine inandığı İttihat ve Terakki'yi destekliyordu 1908'de de, II Meşrutiyet'in ateşli savunucuları arasına katıldı
Meşrutiyet'ten sonra 'inziva'sından çıktı, eski arkadaşlarıyla barışarak, Hüseyin Kâzım ve Hüseyin Cahid'le birlikte Tanin gazetesini kurdu Ama, gazete İttihad ve Terikki'nin yayın organı durumuna getirilmek istenince buna karşı çıkıp, Hüseyin Cahid'le kavga ederek oradan da ayrıldı Yeni Yönetimin önerdiği maarif nazırlığı görevini de geri çevirdi Bu göreve getirilen Abdurrahman Şerefin çağrısıyla, Galatasaray Sultanisi'nin müdürü oldu bir süre önce yanmış olan okulun onarımını üstlendi Bu arada, toplantı salonunu mescitin üstüne yaptırdığı gerekçesiyle tutucu basının ağır eleştirilerine uğradı O günlerde 31 Mart Olayı patlak verdi Fikret olayı protesto amacıyla önce kendini okulun kapısına zincirle bağlattı, ertesi günde istifa etti Ancak öğrencilerin ve maarif nazırı Nail Bey'in ısrarlarıyla tam yetkili olarak göreve döndü Ama sekiz ay sonra, yeni maarif nazırı Emrullah Efendi'yle anlaşamayarak bir daha dönmemek üzere Galatasaray'dan ayrıldı Darülmuallimin ve Darülfünun'daki görevlerinden de istifa etti ve yeniden Aşiyan'a çekildi Artık, İttihad ve Terakki İktidarına da muhalif olmuştu 1912'de meclisin kapatılması üzerine, bu olayı meclisin 1878'de (Hicri tarihle 1295'te) kapatılmasına benzeterek 'Doksan Beşe Doğru' şiirini yazdı Bunu 'Han-ı Yağma', 'Sancak- Şerif Huzurunda' gibi şiirler izledi Bu kez de İttihad ve Teraki'nin fedailerince izlenmeye başlandı Modern pedagoji ilkelerine uygun bir okul açmak, yeni bir edebiyat dergisi çıkartmak gibi tasarıları olduysa da bunları gerçekleştiremedi O günlerde, ağır şeker hastalığına yakalanmış olduğu anlaşıldı 1914'te kolu şiştiği için bir ameliyat geçirdi Tedaviye yanaşmaması sonucunda hastalığı iyice artarak ölümüne neden oldu
Gençlik dönemindeki şiir denemelerinden sonra, Galatasaray'da Fransız şiiriyle tanışan kendi şiir bireşimini aramaya başlamıştır Le Parnasse Contemporain dergisi çevresinde toplanan ve Parnasçılar olarak anılan şairlerden, özellikle de François Coppè'den etkilenmiştir 19007de çıkan Rübab-ı Şikeste'de topladığı şiirlerinde görülen şiir anlayışında ve ses arayışında bu şairlerin etkisi olduğu düşünülebilir Fransız edebiyatındaki 'Şiirsel yazı' türünün etkisiyle dize sonlarını değişik fiil kipleriyle ya da fiilsiz bağlayan şiirleri, beyit bütünlüğünü kırıp düzeyi özgür bırakışı, aruz ölçüsünün katı kalıplarını genişletmiştir Müstezat kalıbında yazdığı şiirlerindeki bu tür denemelerin, Türk şiirinde serbest nazma geçişi kolaylaştırdığı söylenebilir Rübab-ı Şikeste'deki 'Sis', 'Sabah Olursa', 'Hemşirem İçin', 'İzled ' gibi toplumsal konulara ağırlık veren şiirlerin yanı sıra, günlük konuşma diline yatıştığı 'Balıkçılar' ve benzeri şiirlerinde izlenimci bir hava görülür Ama, 'Balıkçılar' dakiyalın söyleyişe bütün şiirlerinde rastlanmaz Servet-i Fünun'cuların çoğunda görülen dil seçkinciliği, onun şiirinin de özelliğidir Osmanlıca-Türkçe sözlüklerde sözcük kullanımına örnek verilirken çoğunlukla Fikret'in şiirlerinden alıntı yapılması da bunun kanıtıdır Onun, şirini zedeleyen bu tutumu, müzikal anlatımı öne çıkartmış, ama bazı şiirlerini de yer yer söylev havasına sokmuştur
Fikret'in doğa şiirlerinde, doğayla neredeyse örtüşmeye varan bir uyum vardır 'Yağmur ' şiiri, yağmur damlarının cam üstüne düşüşünü andıran bir sesle kurulmuştur Fikret'in betimlemelerindeki ayrıntı ustalığı onun ressam kişiliğiyle de ilgilidir Şiirlerindeki karmaşık dil resimlerinde görülmez Çoğu tablosunda yalın bir ayrıntı arayışı göze çarpar Pastel renklere ağırlık verişi, şiirlerindeki hüzünlü söyleyişi anımsatır Güleriz Ağlanacak Halimize adlı kendi portresinde ve aşiyan tablosunda ise stilize bir anlatım vardır
Eserleri
Rübab-ı Şikeste(Kırık Saz) (1900)
Tarih-i Kadim (1905)
Haluk'un Defteri (1911)
Rubabın Cevabı (1911)
Şermin (1914)
Hasta Çocuk
Sis
Millet Şarkısı
Doksan Beş'e Doğru
Hanı yağma
Balıkçılar
Haluk'un çocukluğu
Rübab-ı cevab
|