Prof. Dr. Sinsi
|
Hımar”İn Tanımı Ve Hükmü
Hımar”ın Tanımı ve Hükmü
b BAŞÖRTÜSÜ
1) “Hımar”ın Tanımı ve Hükmü :
“Hımar”ın aslı itibarıyla “örtü” anlamına gelmektedir Kadına atfedilerek kullanıldığında ise “başörtüsü” anlamını taşır [url=http://www mumine com/#_ftn1] Böylece “hımar”, insanların örfünde kadınların başını örttüğü şeyin adı olmuştur [url=http://www mumine com/#_ftn2] Başa alınan başka örtü çeşitleri varsa da “başörtüsü” bunların en küçük ölçüde olanını temsil etmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn3]
Araplarda bazı koyun ve at cinslerine “muhammera” veya “muhtemira” denilmesinin sebebi baş kısımlarının beyaz oluşudur [url=http://www mumine com/#_ftn4] Baştaki bu beyazlık kadının başörtüsüne benzetilmiştir [url=http://www mumine com/#_ftn5]
Hımar, “mutlak örtü” anlamında kullanıldığı takdirde tüm ziynet yerlerini örten elbise şeklinde anlaşılsa dahi, ayet metninde “hımar” hakkında gelen “yakalarının üzerine salsınlar” ifadesi, “hımar”ın yakalara kadar baş ve boyun kısımlarını örten özel parça tarzında anlaşılmasını gerektirmiştir Zira lafız birden çok manaya delalet etmesi halinde karineler istenilen manayı tahdit edecektir [url=http://www mumine com/#_ftn6]
Ayrıca Nafi’nin: “Çocukken Safiye bt Ubeyd’i abdest alıyor gördüm Başını meshetmek istediği zaman hımarını kaldırırdı ”[url=http://www mumine com/#_ftn7] Ayrıca Zühri’nin: “Mahrem erkeğin hımar altından kadının kakülüne bakmasında sakınca yoktur Ancak tümüyle hımarını açması doğru olmaz ”[url=http://www mumine com/#_ftn8] gibi rivayetleri, “hımar”ın kadının baş ve saç kısmını örten “başörtüsü” anlamında anlaşıldığını ve uygulamanın bu doğrultuda gerçekleştiğini gösteren delillerdendir
Rıza Savaş konu ile ilgili araştırmasında, kaynaklarda “hımar” şeklinde yer alan kelimenin “başörtüsü” olarak anlaşıldığını ve tarifinin “kadının başını örttüğü şey” olarak yapıldığını tekit etmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn9]
Kadının avret yerlerinden olan saç ve boyun kısmını örtmek üzere başörtüsü takınması hakkında ayette şöyle buyurulmaktadır: “Mümin kadınlara söyle! gözlerini sakındırsınlar ve namuslarını korusunlar Kendiliğinden görünen hariç ziynetlerini göstermesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar  ”[url=http://www mumine com/#_ftn10]
Ayet-i Kerimede saç “ziynet” olarak gösterilmiştir Zira “başörtülerini yakalarının üzerine salsınlar” ifadesi, “ziynetlerini göstermesinler” emrinin akabinde gelmiş, böylelikle saçın, gizlenmesi gereken ziynete dahil olduğuna işaret edilmiştir
“Salsınlar” şeklinde tercüme edilen ifadenin aslı “d-r-b” kökünden gelen “vursunlar” şeklindedir Özellikle bu fiilin seçilmesi, salma ve iliştirmedeki tekidi ifade eder [url=http://www mumine com/#_ftn11] “Salsınlar” fiilinden önce gelen ‘lam’ harfi ise “emir” anlamını ifade etmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn12] Yine ayette geçen “Namuslarını korusunlar  ”, “ziynetlerini göstermesinler  ” şeklindeki gaib emirlerin gereklilik ifade ettiği kesindir Bu gibi emirlere atfen gelen başörtüsü emri de “nedb” veya “ibaha” değil yine “gereklilik” ifade edecektir [url=http://www mumine com/#_ftn13]
Hz Aişe bu emri işiten Ensar kadınlarının derhal örtünerek bu emri yerine getirdiklerini bildirmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn14] Hadisin bu yorumu, ayetteki emrin gereklilik ifade etmesinin diğer bir tefsir ve karinesidir
Aynı zamanda başın örtülmesi gerektiği alimlerin icması ile sabittir [url=http://www mumine com/#_ftn15] Alimler arasında boyun, göğüs, gerdan ve saçların tamamının kapatılması gerektiği konusunda herhangi bir zaman veya şartta ihtilaf edilmemiştir [url=http://www mumine com/#_ftn16] Ayrıca saçın her zaman için “ziynet” kabul edilmesi, bu ziynetin örtülmesi gerekliliğini de devamlı kılacaktır
2) Başı Örtme Şekli :
Başı örtme şeklinin belirlenmesinde ayetteki başörtüsü ile ilgili kısmın nüzul sebebinin bilinmesi önem arzetmektedir Buna göre cahiliye döneminde kadınlar başlarını örttüklerinde eşarp uçlarını sırtlarına atarlar, göğüs ve boyunlarını açık bırakırlardı Ayet açık bırakılan bu uzuvları da örtecek biçimde başörtüsünün yakalara salınmasını emretmiştir [url=http://www mumine com/#_ftn17]
Ayet-i kerimede başörtüsünün üzerine salınması gereken yer olarak “cuyub” gösterilmiştir “Cuyub” “ceyb”in çoğuludur “Ceyb” ise gömlek veya elbisenin “kesilmiş kısmı, boşluğu”[url=http://www mumine com/#_ftn18] demektir ve elbisede boynu çevreleyen kısım kastedilmektedir Ayette başörtüsünün salındığı yer olarak “göğüs” yerine “cuyub (yakalar)” lafzının kullanılması önemlidir Buna göre tepeden başlayarak aşağı inen başörtüsü elbisenin yakası ile birleşecek, böylece boyun ve göğüsten açık bir yer kalmayacaktır
Ümmü Seleme başını örterken Peygamber (s a v) onun yanına gelmiş ve: “İki dolama değil sadece bir  ” buyurmuştur [url=http://www mumine com/#_ftn19] Kadı İyaz bunu, örtünün başa ve ağız kısmına bir kez dolanması şeklinde açıklamaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn20] Bununla Hz Peygamber zamanında başörtünün sarılarak giyildiği, ancak bu sarış şeklinin erkeğin sarığı gibi kat kat sarılmaması gerektiği dile getirilmiştir
“Hımar” yüzü örtmemektedir el-Baci hımarı, kadının boynunu, saç bitiminden başlayarak şeklini şemalini örten ve yüzün sadece yuvarlaklığını ortaya çıkaran örtü olarak tanımlamaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn21] Bunun yanında namazda başörtüsü giyilmesi hükmü ile beraber ayrıca alimlerin namazda yüzün açık tutulması gerektiği hükmünde ittifak etmeleri söz konusudur Bu durum başörtüsünün yüzü örtmeyen bir örtü olarak anlaşıldığını göstermektedir
Bunlarla beraber başörtüsünün hükmü ve örtünme şekli hakkında farklı bazı görüşler ileri sürülmüştür,
Zekeriya Beyaz, ayette ifade edilen “hımar”ın gerçekte baş ve saç kısmını kapatan bir örtü olmadığı yorumunu yapmaktadır Bu yoruma göre ayette “hımar” örtülmesi emrinden önce “ziynetlerini göstermesinler” ibaresi gelmiştir “Ziynet” zahir manasıyla “takı” olduğuna göre “örtü” manasına gelen “hımar”, bu takıları gizlemek maksadı ile talep edilmektedir “Gerdanlık” boyun kısmının takısı olduğuna göre, “hımar”ın gerdanlığı gizleyecek şekilde sırf boyun kısmına örtülmesi yeterli olacaktır [url=http://www mumine com/#_ftn22]
Bu yorum, dil, usül ve ilk uygulama açısından ele alındığında, şu neticelere varılır:
1 Hz Peygamber dönemi ve daha sonraki dönemde “hımar” lafzı “başörtüsü” manasında kullanılması ve sahabenin de “hımar”ı özellikle saçı örten örtü parçası olarak anladığının kesinlik kazanması, “hımar” lafzının gerdanlığı örten bir boyun bağı şeklinde anlaşılmasını imkansız kılmaktadır
2 Beyaz, ayetteki ziynetleri göstermeme emrinin illetini “ziynetlerin kaybolmaktan ve çalınmaktan korunması” şeklinde beyan etmekte ve böyle bir illet tespitini ayetin içinde bulunduğu Nur suresinde hakkında açıklama getirilen “ifk hadisesi”ne bağlamaktadır Beyaz’a göre hadisenin çıkış sebebi olan Hz Aişe’nin gerdanlığını kaybetmesi ve müslümanların bu olay nedeniyle sıkıntıya düşmeleri sebebiyle, başörtüsü ayetinde, kadınların ziynetlerini iyi muhafaza etmeleri ve gizlemeleri istenmektedir
Gerçekten de bir ayetin açıklanması ve anlaşılabilmesinde sibak ve siyakın önemi büyüktür Ancak ayetin anlaşılmasında yeterli olabilecek yakın sibak ve siyak söz konusu iken, ayete uzak diğer ayet ve sebeplerin ayetin anlaşılmasında doğrudan etkili olduğu görüşü, aksine ibareyi daha anlaşılmaz hale getirecek ve yanlış tefsirlerin yapılmasına neden olacaktır Ayete yakın karinelere bakıldığında “ziynetlerini göstermesinler” ibaresinin hemen öncesinde “iffet yerlerini korusunlar” ibaresi geçmekte, daha sonra tedbir mahiyetinde kadını cinsel yönden çekici hale getiren ziynet ve takıların gösterilmemesi istenilmektedir Yine başörtüsü ayetine bitişik bir önceki ayette erkeklerin gayri meşru şehevi bakışlardan gözlerini korumaları istenmiş, ardından başörtüsü ayetinde kadınların tedbir mahiyetinde erkekleri doğrudan tahrik edici süslenmelerden kaçınmaları talep edilmiştir Böylece ayetler tümüyle cinsel duygularla ilgili olup, zinadan ve zinaya yaklaştırıcı eylemlerden korunma tavsiyelerini içermektedir
3 “Hımar”ın gerdanlığın korunmasına yönelik bir boyun örtüsü olması yorumu “hımar”ın salındığı yer olarak zikredilen “ala cuyubihinne - (yakaların üzerine)” ifadesi ile çelişki arzeder Zira yakalar ve boyun kısmı aynı yerde olduğuna göre boyun bağının yakaların üzerine salınması ifadesi anlamsız kalmaktadır Ayrıca gerdanlığın boyunda olmasına rağmen hımarın üzerine iliştirildiği yer olarak ayette özellikle “yakalar”ın zikredilmesi, Beyaz’ın yorumu temel alındığında çelişki arzetmektedir
Yaşar N Öztürk, “hımar”ın yakalara salınmasından öncelikle göğsün kapatılmasının kastedildiği, başın örtülmesinin ise dolaylı olarak çıkarılabileceği yorumunu yapmaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn23]
Burada şayet “hımar”ın salınacağı yer olarak “göğüs” ifadesi kullanılmış olsaydı bu durumda doğrudan göğüslerin kapatılması anlaşılabilecek ve neticede bu uzvun örtülmesi yeterli olacaktı Ancak “hımar”ın “yakalara” vurulmasından sadece göğüsleri örtmenin anlaşılması kabil değildir
Dikkat edilirse Öztürk’ün bu yorumu, ayetteki ilgili kısmı “hımarı göğüs üstüne vurma” şeklinde tercüme etmesi ve “yakalar” yerine özellikle “göğüs” ifadesini kullanmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır Halbuki “cuyub” şeklinde zikredilen lafız, Arap dilinde “göğüs” şeklinde bir manayı içermemektedir
Ayrıca Öztürk, başını herhangi bir biçimde örten, saçının belli bir kısmı açık kalacak şekilde örten kadınların Kur’an’ın beyanına aykırı davranmış olmayacaklarını ve saçların bütünüyle kapatılmasını emreden bir ifadenin bulunmadığı[url=http://www mumine com/#_ftn24] görüşündedir
Ayet saçların bütünüyle kapatılmasını açıkça ifade etmese dahi, saçın örtülmesinin emredildiği ve belirli bir kısım istisna edilmediği sürece bunun genellik ifade edeceği ve saçın tümünü kapsaması anlamına geleceği açıktır
c CİLBAB
1) Cilbabın Mahiyeti :
Cilbab kelimesinin kökü olan “c-l-b” “kendine çekmek - sevketmek” gibi manaları yanında “örtmek” anlamına da gelmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn25]
Cilbab için “gömlek”, “başörtüsünden geniş baş ve göğsü örten üstlük”, “bedenin üst kısmını örten rida”, “bedenin alt kısmını örten izar” gibi vücudun sadece bir kısmını örten elbise şeklinde manalar verilmekle birlikte; “kadının sarındığı büyükçe şal”, “tüm vücudu kaplayan izar” gibi vücudu bütünüyle örten elbise olarak da anlaşılmıştır [url=http://www mumine com/#_ftn26] Kur’an’da cilbab, “geniş elbise”, “kadının diğer elbiselerinin üzerine giydiği elbise çeşidi” anlamlarına gelmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn27] İsfahani, cilbab için “gömlek ve başörtüsü”[url=http://www mumine com/#_ftn28] demek suretiyle bu iki elbisenin görevini cilbabın yerine getirdiğini kastetmiş olmalıdır Ebu Hayyan, “üzerlerine alsınlar” kavlinin tefsirinde, “üzerlerine” lafzının bedenin tümüne şamil olduğunu beyan ederek,[url=http://www mumine com/#_ftn29] cilbabın tüm vücudu kapladığını ayetin kendisinden çıkarmaktadır
Özellikle şimdiki genel anlayışta “ cilbab” terimi ile “tüm bedeni örten elbise” şeklindeki ikinci mana kastedilmektedir Cilbab kelimesi ile ilgili diğer anlamlar da bu manayı kuvvetlendirir Örneğin, silah ile beraber kılıf için kullanılan “cülübban” ; yarayı kapatan kabuk için “cülbe”; fakirliği örten sabır için kullanılan “celabib” ifadeleri bir şeyin bütününü kaplama anlamına gelmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn30] Buna göre Abdülkerim Zeydan cilbabı şöyle tarif etmektedir: “Kadının, elbiselerinin en üstüne ve dışına giydiği, yakın bir zamana kadar Irak kadınları arasında çok yaygın olup, bugün de Irak kadınlarının ekseriyetle giyerek adına “abaeh” dedikleri nesneye benzeyen, kadının vücudunu tamamen örtüp gizleyen bir üst örtüsüdür” [url=http://www mumine com/#_ftn31] Cilbab konusunda yaptığı incelemesinde Elbani, cilbabı; “tepeden ayağa kadar bedeni örten üstlük” şeklinde tanımlamaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn32]
Taberi’nin zikrettiği tarife göre cilbab: “Başörtüsü üzerine alınan örtüdür” [url=http://www mumine com/#_ftn33] Ayrıca İbn Kesir’in de “başörtüsü üzerine alınan rida”[url=http://www mumine com/#_ftn34] şeklindeki tariflerinden cilbabın başörtüsü üzerine alınan ikinci bir örtü olduğu anlaşılmaktadır Buna göre Osmanlı zamanında yaygın, günümüzde ise bir takım bölgelerde kullanılan ve başörtüsünün üzerine bürünülen, ayrıca yüze de iliştirilen “şal”, “yaşmak”, “bürgü”, “car” [url=http://www mumine com/#_ftn35] tarzındaki örtüler cilbabın Türk kadın giysisinde tezahür ettiği şekiller olmuştur Son Osmanlı devrinin kadın dış kıyafetlerinden olan “çarşaf” ise üç parçadan oluşmaktadır Bunlar : 1- Yüzü örten peçe, 2- Baş ile beraber gövdenin üst kısmını örten pelerin, 3- Gövdenin belden ayaklara kadar olan kısmını örten etekliktir [url=http://www mumine com/#_ftn36] Burada çarşafın baş ile beraber gövdenin üst kısmını örten “pelerin” kısmı cilbab olarak tanımlanabilir Zamahşeri’nin cilbab ayetinin tefsirinde yaptığı, “cilbab: baş ile beraber bedenin üst kısmını örten, baş örtüsünden geniş ve bol elbise parçası”[url=http://www mumine com/#_ftn37] şeklindeki tarifi “pelerin” tanımına uymaktadır
Sonuç :
Netice itibarıyla izar (eteklik), kadın dış örtüsünde belirlenen niteliklere uygun bir tarzda vücudun alt kısmını örtmede yeterli olacak, ancak özellikle çizgileri belli olmaması istenilen uzuvların toplandığı vücudun üst kısmına normal elbise üzerine genişçe bir örtü daha gerekecektir ki bu “pelerin” şeklindeki cilbab örtüsüdür
Diğer bir netice cilbabın şeklinden ziyade işlevinin belirlenmesi ve bu işlevi yerine getirebilecek her türlü örtünün cilbab olarak değerlendirilmesidir Tarih boyunca cilbab şeklinde yer ve zamana göre meydana gelen değişmeler, cilbab elbisesinin, üzerinde ittifak edilen belirli bir modeli olmadığını göstermektedir Bu durum, İslami kıyafette, belirli şekillerden ziyade belirli ölçü ve prensiplerin geçerli olduğunun bir göstergesidir
Nasslarda cilbabın rengi kesin olarak tayin edilmemiştir Ancak cilbabın asıl fonksiyonu ziynetleri saklamak olduğuna göre bu işlev dış örtüsünün niteliklerinde belirlendiği gibi koyu, sade, dikkat çekmeyen renklerle yerine getirilecektir
Ayrıca cilbab başörtüsü demek değildir Çeşitli tariflerden anlaşıldığına göre cilbab başörtüsünün üzerine alınan ikinci bir üstlüktür Kadın dış örtüsünün en önemli kısmı olan cilbab, tüm vücudu örtmese dahi bir kısmıyla başı örttüğü ve baş kısmından itibaren örtülmeye başlandığı anlaşılmaktadır
2) Cilbabın hükmü :
Dış elbisesi cilbabın gerekliliği ayet-i kerime ile sabittir Ahzab suresi 59 ayette şöyle buyurulmuştur: “Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, cilbablarını üzerlerine alsınlar Bu onların bilinmeleri ve rahatsız edilmemelerine daha yakındır Allah günahları affedici ve merhametlidir ”
Cilbab ayetiyle beraber hadisler de cilbab örtünmeksizin kadınların dışarı çıkamayacaklarına delalet eder
Hafsa (r a), şöyle rivayet etmektedir: “Biz küçük bekar kızlarımızın bayrama çıkmalarına engel olurduk Daha sonra kardeşim Peygamber (s a v)’e, “cilbabı olmayanın bayrama çıkmamasında bir sakınca var mıdır?” diye sordu Bunun üzerine Rasulullah (s a v) şu cevabı verdi: “Arkadaşı cilbablarından birisini giydirsin; hayrı ve müslümanların davetini görsün” [url=http://www mumine com/#_ftn38] Hadis, kadınların dışarı çıkarken ayrıca bir üstlük almaları konusundaki hassasiyeti göstermektedir [url=http://www mumine com/#_ftn39]
Namazda cilbab örtülmesi gerekli değildir Namazda önemli olan el ve yüz dışında tüm bedenin örtülü olmasıdır Bununla beraber Şafii ve Hanbeli mezhebinde namazda kadının üzerine cilbab alması daha faziletli bulunmuştur [url=http://www mumine com/#_ftn40]
Başörtüsü ayetinin cilbab ayetinden sonra geldiğine dair güçlü bulgular vardır * Bu durumda dış giysisi olarak cilbab evden çıkarken giyilecek, ev içinde gerekli hallerde sadece başörtüsü alınması yeterli olacaktır
Müslüman ülkesinde yaşayan zimmi kadınlar cilbab giymekle mükellef değillerdir Zira ayette gelen hitap sadece Hz Peygamber’in eşlerine, kızlarına ve mü’min kadınlarına yöneliktir
Öte yandan avretleri gizleyen örtü dışında ayrıca talep edilen cilbab elbisesinin vacip olmadığı ve Arapların daha önce de giyindikleri bir elbise olarak sadece onları bağladığı düşünülmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn42] Ancak bu tezin doğruluğu cilbab örtüsünün sırf adet olması gözetilerek talep edilmiş olmasına bağlıdır Halbuki “cilbab”ın, tanınmayı sağlaması, iç elbisesi ve ziynetleri örtmesi gibi vacip kılınmasını gerektiren başka fonksiyonları vardır Bu hikmetler nasslarda özellikle beyan edilmiş ve hükmün adetlere bağlı olmadığı anlaşılmıştır
Yaşlı kadınların cilbab giymeleri gerekli değildir Ayette, “Nikah ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, ziynetleri teşhir etmeksizin (bazı) elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur  ”[url=http://www mumine com/#_ftn43] buyurulmuştur İbn Abbas, İbn Curayc, Mücahid, Dahhak gibi sahabe ve tabiilerin de içinde bulunduğu alimler ayetteki “elbise”den kastın cilbab olduğunu belirtmişlerdir [url=http://www mumine com/#_ftn44] Buna göre yaşlı kadınların dış örtülerini almayıp yalnız başörtüsü ile yetinmelerinde bir sakınca yoktur [url=http://www mumine com/#_ftn45] Dolayısıyla yaşlı kadınlardan ileri derecede bir örtünme talep edilmemiş, ancak özellikle süslerini izhar etmemeleri üzerinde durulmuştur Genç kadın ise, çekiciliğini koruduğu sürece cilbab giymeye devam edecektir [url=http://www mumine com/#_ftn46]
3) Cilbabın hikmeti :
Cilbab ayetinde cilbab emriyle beraber hikmeti de açıklanmış, ancak açıklanan hikmetin ifade ettiği manada ihtilaf edilmiştir Üzerinde ihtilaf edilen nokta ayetteki “bu, (cilbabın giyilmesi) bilinmelerine daha yakındır” ifadesinde geçen ve “bilinmesi” söz konusu edilen şeyin ne olduğudur Farklı görüşler iki anlam üzerinde toplanmıştır :
Birinci anlam : Genel olarak bir çok müfessirin ortaya koyduğu anlama göre bilinmesi söz konusu edilen husus, hür kadının cariyeden ayrılmasıdır Yani hür kadınların cilbab giymeleri ile birlikte cariye olmadıkları “anlaşılmış” olacak ve kendilerine ilişilmeyecektir Taberi, Razi, Zamahşeri gibi bir çok müfessir ayete aynı anlamı vermişlerdir [url=http://www mumine com/#_ftn47] Müfessirleri bu anlamı vermeye götüren birden fazla sebep zikredilebilir :
Öncelikle ayetin nüzul sebebi olarak zikredilen olay mananın bu şekilde anlaşılmasına yön vermiştir Cilbab ayetinin iniş sebebi olarak kaydedilen olayda zikredildiğine göre Medine’de bulunan fasıklar ihtiyaçları için dışarı çıkan kadınlara tacizde bulunuyor, kendilerine niçin böyle yaptıkları sorulduğunda, “biz bunu sadece cariyelere yapıyoruz” diyorlardı [url=http://www mumine com/#_ftn48] Buna göre ayetin indirilmesi, hür kadınların tanınıp, kendilerine o zamanki arapların cariyelerle şakalaşma adetleri[url=http://www mumine com/#_ftn49] gereği muamele edilmemesine yöneliktir
Mananın hür-cariye ayırımı yönünde anlaşılmasının diğer nedeni, Hz Ömer’in cariye kadınlardan saçlarını açmalarını istemesi yönünde gelen rivayetlerdir Hz Ömer, cariyelerin saçını açtırarak hür kadınlara benzememeleri hususunda kendilerini ikaz etmesi, cilbab ayetinin cariyelere hitap etmediğini göstermektedir
Son olarak, cilbab ayeti şu üç sınıfa hitap ederek başlamaktadır :
1 Peygamber’in hanımları,
2 Peygamber’in kızları,
3 Müminlerin kadınları
Cilbabla mükellef tutulan üçüncü gruptaki “müminlerin kadınları” ifadesi ile, esas olanın hürriyet olması itibarıyla sadece hür kadınların kastedildiği beyan edilmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn50] Buna göre ayetin hitap ettiklerinin cariyeleri de içermesi ihtimali zayıftır Ayrıca Kur’an-ı Kerimde “müminlerin kadınları” tarzında gelen ifadelerden doğrudan hür kadınların kastedildiği görülmektedir
İkinci Anlam : Ayette geçen, “bu, bilinmelerine daha yakındır” kavlinde “bilinme”den maksat; kadının iffetlilerden olduğunun anlaşılmasıdır Buna göre cilbaba bürünen kadın kendini iffetli olarak tanıtacak, dolayısıyla ahlak yoksunları tarafından rahatsız edilmeyecektir
Ebu Hayyan, “bilinmelerine daha yakın” ifadesini “iffetli olduklarından kendilerine dokunulmaz” şeklinde tefsir eder ve ayrıca tam tesettürlü kadına ilgi duyulmayacağını, zira ilginin açık olana karşı oluşacağını açıklar [url=http://www mumine com/#_ftn51] Ayrıca Ebu Hayyan ayetin baş tarafındaki cilbab emrine muhatap olan “müminlerin kadınları” kapsamına hür olmayan cariyeleri de almakta, bunların mümin kadınlar topluluğundan istisna edilmeleri için açık bir delilin bulunması gerektiğini ifade etmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn52]
Müfessir er-Razi, ayetin ikinci tefsiri olarak şöyle demektedir: “Yani bu kadınların zina etmedikleri bilinsin Çünkü, avret yerlerinden olmadığı halde yüzünü dahi örten kadının tutup avretini açması beklenemez ve kendilerinden zina talep etmek mümkün olmaz” [url=http://www mumine com/#_ftn53] Böylece Razi, cilbab örtünmeden maksadın karşıya verilen iffetlilik mesajı olduğuna işaret etmektedir
Tabresi, “bilinmelerine daha yakın” ibaresi hakkında ikinci bir görüşü, “Bu onların örtülü ve ahlakı düzgün olarak bilinmelerine daha yakındır, böylece onlara karışılmaz Çünkü fasık, bir kadını örtü ile ve düzgün ahlak ile tanırsa ona karışmaz”[url=http://www mumine com/#_ftn54] şeklinde açıklamaktadır
Cessas, cilbab giymeyi; bozuk bir topluluğa karşı kadının gizlilik ve iffetlilik gösterisi şeklinde açıklar [url=http://www mumine com/#_ftn55]
Mustafa el-Meraği, ayetin tefsirinde aynı görüşü ifade ettikten sonra özellikle Allah’a isyan ve fesadın artış gösterdiği bir asırda iffetli ile iffetsizin bilinmesi ve farklı muamele edilmesi gerekliliğine işaret etmiştir [url=http://www mumine com/#_ftn56] Nasuriddin Elbani, cilbab konusundaki incelemesinde aynı görüşe katılmaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn57] Yine Süleyman Ateş, örtünme hikmetini, “kadının eziyetten ve sataşmalardan korunması, iffetini daha rahat muhafaza edebilmesi” şeklinde açıklamaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn58]
İbn Hazm aynı doğrultuda görüş bildirir ve hür- cariye ayırımını şiddetle tenkit eder İbn Hazm hür-cariye ayırımı yapmayı, hür kadınların cilbabla ayırt edilip, cariyelerin fasık tecavüzlerine maruz bırakmak şeklinde algılamış ve ayetin böyle bir manayı kastetmesinin mümkün olmadığını ifade etmiştir Bunun yanında kadınlar için haram olan zinanın cariyeler için de haram olduğunu ve bu konuda cariyelere de ceza uygulandığını hatırlatmaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn59] Neticede İbn Hazm, cariyelerin de hür kadınlar gibi cilbab giymeleri gerektiği sonucuna varmaktadır
Bunun yanında İbn Hazm, cariyelerin başörtüsüz namaz kılamayacaklarına dair rivayetleri serdetmekte, Hz Ömer’in cariyelerin saçlarını açtırması tatbikatını ise Rasulullah dışında kimseden delil getirilemeyeceği gerekçesiyle dikkate almamaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn60]
Tahlil ve sonuç :
Zahiren ayet sadece hür kadınlara hitap eder Ancak böyle bir hitap şeklinden cariyelerin fasık saldırılarına maruz bırakılması anlaşılmamalıdır * Zira ortada kadınlara sataşma durumu vardır ve bunun önlenmesi amacıyla ayet inmiştir Yoksa amaç cariyeleri fasıkların önüne sürerek, hürleri koruma altına almak değildir Zira “bilinme” gerekçesinin devamında “sonuçta rahatsız edilmesinler” ifadesi gelmiştir ki müslüman cariyelerin de elbette hür kadınlar gibi rahatsız edilmeme hakları vardır
Cilbabın esasında hür kadın giysisi olduğu, ancak bazı hür kadınların buna dikkat etmeyip cariyeler gibi giyinmek suretiyle dışarı çıktığına dair rivayetler, ayetin bu şekilde çıkan hür kadınlara hitaben geldiğini ve cariyelere benzememeleri yönünde ikaz mahiyetinde bir anlam taşıdığını göstermektedir Bu konuda Taberi’nin naklettiği rivayetler şöyledir:
İbn Abbas, cilbab ayeti hakkında: “Hür kadın cariye elbisesi giyiyordu Allah, mümin kadınlara cilbab almalarını emretti ”[url=http://www mumine com/#_ftn62] demektedir
Katade’den gelen ikinci rivayet ise şöyledir: “Allah hür kadınları cariyelere benzemekten menetti” [url=http://www mumine com/#_ftn63]
Süddi’nin ayetin nuzül sebebi hakkında verdiği bilgi ise şöyledir: “Münafıklar cilbablı kadın gördükleri vakit ‘bu hür kadın’ derler ve çekinirler, cilbabsız bir kadın gördüklerinde ise ‘bu cariye’ diyerek atılırlardı” [url=http://www mumine com/#_ftn64]
Netice itibarıyla hür kadınlara cariyelerden farklı olarak bilmedikleri bir elbise emredilmemiş, ancak kendilerine ait olan cilbab elbisesini almakta ihmal göstermemeleri istenilmiştir Zira ayetin iniş sebebinde de gösterildiği gibi fasıklar, hür kadınları cariye elbisesi ile görünce karıştırmışlar, haliyle cariye zannederek rahatsız etmişlerdi Öte yandan cahiliye devrinde cilbabın tanınmasına rağmen ayrıca giyilmesinin talep edilmesi giymeyenlerin de var olduğunu göstermekte, böylece ileriki aşamada devamlı bir şekilde giyilmesi gerektiği açıklanmaktadır
Ayrıca ayetin sonunda gelen: “  Allah günahları affedici ve merhametlidir ” ibaresi önceleri cilbab almakta ihmal gösteren hür kadınlara yönelik bir açıklamadır [url=http://www mumine com/#_ftn65] Buna göre “cilbab”, emredilen yeni bir elbise olsaydı, tanınmayan bir elbise konusunda gösterilen ihmal günah olarak görülmez ve affedilecekleri açıklaması getirilmezdi
Cilbabın hikmeti konusunda yaşanan ihtilafa önemli bir açıklık getiren bu noktanın anlaşılması neticesinde İbn Hazm ve aynı görüşte olanların “bilinmelerine daha yakındır” kavli hususunda cumhur ulemayı itham etmelerinde haksız oldukları ortaya çıkar Zira hür kadınlara alamet maksadıyla farklı bir kıyafet önerilerek cariyeler eziyet konusunda açıkta bırakılmamış; ancak her sınıfın kendine ait asli giyim şeklini koruması istenilmiştir
Asıl olan hürriyetliliktir Cilbab da hür kadının asli giysisidir ve bu şekil Şari’ tarafından onaylanmıştır Ancak cariyeler iffetsiz olmaları nedeniyle değil başka bir takım zaruretler sebebiyle istisna edilmişlerdir Hz Ömer de cariyelerin saçlarını açtırırken kendilerinin iffetsiz olduklarını ileri sürmemekte ancak itibar, şeref ve görev yönünden hürlerin konumunda olmadıklarını beyan etmektedir
Sonuç itibarıyla ayette gelen emrin gayesi özellikle hürlerle cariyeleri ayırıp hür kadınların korunmasını sağlamak değil, genel mana itibarıyla iffetin korunması olmalıdır Cilbab talebi, fasık kimselerin tacizlerine karşı mümin kadınların korunmasına yönelik İslam’ın aldığı ebedi bir tedbir hükmündedir Ayrıca tek sebebin hür - cariye ayırımı olduğu ileri sürüldüğünde şu soru akla gelecektir: ‘maksat mutlak surette ayırım ise neden özellikle hürlerin kapalı, cariyelerin açık olması talep edilmiş ve tersine bir giyim şekli söz konusu edilmemiştir’ Bu durumda cilbab elbisesinin alınmasında iki ana hikmet karşımıza çıkmaktadır ki bunlar:
1- Kadını yabancı erkeklere karşı tahrik unsuru olmaktan çıkarması
2- Kadını karşıya iffetli olarak tanıtmasıdır
Görüş :
Cilbab ayetinin sadece hür kadın müminlere hitap etmesi ve cilbab giyme illetine hür-cariye ayırımı açısından bakılması temel alınarak cilbab giyme gerekliliğinin şu durumlarda ortadan kalkacağı öne sürülmektedir :
1 Toplum içinde cariye kalmayınca
2 Hür kadını cariyeden ayıracak başka bir alamet bulunursa
3 Kamu düzeni sağlanıp incitme olayları yok mesabesinde azalınca[url=http://www mumine com/#_ftn66]
4 Toplumdaki kadınların tümü mümin ve iffetli iseler [url=http://www mumine com/#_ftn67]
Tahlil :
Netice olarak belirlendiği gibi cilbabın alınması hür kadının cariyeden farklı kılınması illetine bağlı değildir Dolayısıyla cariyelik müessesesinin ortadan kalkması ile değişen bir şey olmayacak ve hür kadın asli giysisini giymeye devam edecek, cariyelerin ortadan kalkması, örtünme hususunda hür kadınların cariye sınıfının konumuna indirilmesini gerektirmeyecektir
Buna rağmen hükmün kaldırılabilmesi, hür - cariye mutlak ayırımı ve hür kadının rahatsız edilmemesi illetine dayandırılsa bile, aynı zamanda bir çok alimin illeti kadının iffetli olarak tanıtılması şeklinde belirlemesi söz konusudur Dolayısıyla hükmün ihtimalli duruma düşen bir illete dayandırılması ve bu illetin kalkmasıyla hükmün de ortadan kalkacağının ileri sürülmesi mümkün olmayacaktır
Öte yandan toplumda cariye kalmaması, hür kadınlara yönelik taciz ve tecavüz hareketlerinin ortadan kalkmasını gerektirmeyecektir ve öyle olmuştur Bu durumda ne gibi bir tedbir alınacaktır Burada, müslüman kadınların rahatsız edilmemeleri için tercih edilebilecek en uygun tedbir yine Kur’ani olmalıdır Kuran’ın izlediği yol ise fasık hareketlerinin önlenmesi yanında kadınların da tedbir almasına yöneliktir Bu, fasıkların her zaman için bulunabilmesi gerçeğine uygun bir uygulamadır
Yaşlı kadınlardan cilbab giymelerinin istenmemesi, genç kadınların çekici olmaları itibarıyla bu örtü ile mükellef tutulduklarını göstermektedir Cilbab örtünme sebebi olan bu çekici vasıf ortadan kalkmadığı sürece, genç kadınlar hakkında cilbab gerekli olacaktır
Son olarak toplumdaki kadınların tamamının iffetli olmaları halinde ayette söz konusu edilen “tanınmama ve eziyet görme” probleminin yaşanmayacağı ileri sürülmektedir Bu durumda cilbab giyme sebebi ortadan kalkacaktır belki ancak özellikle bugün böyle bir tezin ortaya atılması, dikkatlerin faydası olmayan faraziyelere çekilmesinden ibaret gözükmektedir Öte yandan kadının her zaman için süslerini ve uygun olmayan ev giysilerini örtmesi gerekliliği devam edecektir Bu işlevi yerine getirecek örtünün ise cilbabın yaptığı işlevden bir farkı olmayacaktır
4) Cilbabın giyim şekli :
Kur’an-ı Kerimde cilbabın giyilmesi “idna” fiili ile anlatılmıştır “İdna” “yaklaştırmak”, “iki şeyi birleştirmek”[url=http://www mumine com/#_ftn68] manalarını içerir Cilbabın veya elbisenin “idna” fiili ile gelmesi “aşağı doğru salınması” biçiminde anlaşılır [url=http://www mumine com/#_ftn69]
Görüldüğü gibi cilbab için “giyinme” tabiri yerine “yaklaştırma”, “salma” tabirleri kullanılmıştır Bu tabir kişinin elbiseyi üzerine sıkıca giyinmesinden ziyade yaygın kullanımda “üzerine alma” şeklinde ortaya çıkar ve bu şekil giyinişin faydası elbisenin vücut hatlarını belli etmemesi şeklinde belirir Razi’nin, cilbab için, gömlek, izar, rida gibi giyilen elbiseler yerine, “bürünmede” kullanılan “milhafe” tabirini kullanması da buna delalet etmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn70]
“İdna” fiilinin “ala” (üzerine) edatı ile gelmesi ise, cilbabın giyildiği yerlerin tamamıyla örtülmüş olması anlamını taşımaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn71] Bunun yanında cilbabın vücuda iliştirilmesinin şekli hakkında şu açıklamalar yapılır :
İbn Teymiye “cilbab” ayeti inmeden önce kadınların caiz durumunda olan el ve yüzlerini açtıklarını, cilbab ayeti indiğinde ise kadınların tümüyle örtündüklerini kaydetmek suretiyle cilbab ayetinin, başörtüsü ayetinde gelen hükmü kısmi olarak ortadan kaldırdığını öne sürmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn72] Buna göre cilbab ayeti ile el ve yüzün örtülmesi hükmü getirilmiştir İbn Abbas, Ubeyde ve onların görüşünde olanlar da, emredilen bürünmenin vasfı hakkında: “baş ve yüzün kapatılması ve sadece bir gözün açık bırakılması” açıklamasını yapmışlardır [url=http://www mumine com/#_ftn73] Bunun yanında cilbabı yüzü de örten bir elbise olarak tefsir eden el-Cessas, İbn Cevzi, er-Razi, Ebu Hayyan, İbn Kesir, Ebu’s-Suud gibi alim ve müfessirler de bulunmaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn74] Zamahşeri, cilbab giyimini “baş üzerinden yüzü ve omuz altlarını örtülmesi” olarak açıklar [url=http://www mumine com/#_ftn75] Taberi’nin zikrettiği Katade rivayeti ise “kaşlar üzerine bağlanması” şeklinde geçer [url=http://www mumine com/#_ftn76]
Bununla beraber cilbabın yüzü de örten elbise şeklinde açıklanması bir yönde çelişki doğurmaktadır Hz Peygamber (s a v) zamanında yüzü örten elbise için cilbab kullanılmamış, hadislerde de geçtiği gibi “nikab” yüzü örten parça olarak açıklanmıştır
Konunun anlaşılması yönünde Hz Aişe’den rivayet edilen hadis şöyledir: “Biz ihramlı olarak Rasulullah (s a v)’in yanında bulunduğumuz bir sırada binekli bir gurup bizim hizamıza geldiklerinde her birimiz cilbabını başından yüzüne indirmiş, bizden uzaklaştıklarında ise tekrar kaldırmıştı” [url=http://www mumine com/#_ftn77] Hadis ihramlı iken peçeyi yasaklayan hadis ile karşılaştırılırsa varılan sonuç Hz Aişe’nin “cilbablı” olduğu halde yüzünün açık olması ve sadece bazı hallerde geçici olarak cilbabın bir kısmı ile yüzünü gizlemesidir Dolayısıyla cilbabın esasen yüz örtmekte kullanılmayıp, yüzün örtülmesi için gerektiğinde nikab alınmakta olduğu anlaşılmaktadır Nitekim Ümmü Sinan, Safiyye b Huyey Medine’ye geldiğinde onun odasında Hz Peygamber’in dört hanımını, cilbab zikretmeksizin, “nikablı” olarak gördüğünü rivayet etmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn78] Bununla beraber çeşitli rivayetler cilbabın da yüz örtmede kullanıldığını göstermektedir:
Hz Aişe’nin ifk hadisesinde zikrettiği “cilbabımla yüzümü örttüm” ifadesi,[url=http://www mumine com/#_ftn79] Asım el-Ahval’in, “Hafsa b Sirin’in yanına gittiğimizde cilbabını yüzü de dahil örtündü” rivayeti [url=http://www mumine com/#_ftn80] Hasan-ı Basri’nin cilbab hakkında, “Yüzünün yarısını örter” tanımlaması ile Katade’nin, “Alnın üzerinden sararak çeker, daha sonra burnuna iliştirir, gözler açık kalsa da yüzün büyük kısmını ve göğsü örter” şeklindeki açıklamaları [url=http://www mumine com/#_ftn81] Bu gibi rivayetler nikab yanında cilbabın da ikinci derecede yüz örtmede kullanıldığı ve dolayısıyla bu konuda iki çeşit uygulamanın cari olduğu ortaya çıkmaktadır
d NİKAB
Nikab, elbisede yüzü örtmek için kullanılan parçadır Sözlükte “burun yumuşağı üzerindeki örtü” anlamına gelmektedir “Lifam” denilen yüz örtüsü burnun ucundan,[url=http://www mumine com/#_ftn82] “nikab” ise burnun biraz daha üst kısmından itibaren örtülmektedir Bu şekilde örtülen nikab, gözleri, hatta göz etrafını açık bırakmaktadır * Hz Aişe’nin nikab giyerek Hz Peygamber’in de orada olduğu bir sırada Safiye (r a)’ın yanına geldiği, ancak Hz Peygamber’in onu gözlerinden tanıdığı şeklindeki rivayet[url=http://www mumine com/#_ftn84] bu manayı tekit etmektedir
Arapların daha önceki adetleri yüzlerini sadece tek göz açık kalacak şekilde örtmek iken, her iki göz açık kalacak şekilde yüzün örtülmesi ise sonraki nikab kullanım şekli olmuştur [url=http://www mumine com/#_ftn85] Hz Peygamber döneminde tek gözün açık bırakılarak örtünülmesi şeklinde bir tatbikata rastlanmamakla birlikte, sonraki dönemlerde bu şeklin tavsiye edildiği ve bazı dönemlerde uygulandığı görülmektedir
Nikab, İslam’dan önce de tanınan bir kıyafetti Cahiliyet devrinde nikabın tanınıyor olması ve yüzünü örten hür kadınların bulunması, bu örtünün müslümanların devam ettirdiği bir adet olarak görülmesini gerektirmez Zira ifk hadisesi rivayetinde Hz Aişe’nin “Safvan, beni hicab emri gelmezden önce görürdü” ifadesi,[url=http://www mumine com/#_ftn86] hicab hükümleri gelmezden önce Hz Aişe’nin yüzünü açtığını, hicab ayeti ile beraber yüzün örtülmesi konusunda özellikle Hz Peygamber hanımları hakkında sabit ve kesin bir hükmün geldiğini göstermektedir
Mezhepler arasında yüzün avret olup olmadığı ve kadının yabancılar yanında yüzünü örtmesinin gerekliliği konusunda çeşitli görüşler öne sürülmüştür Bu görüşler ve dayandığı gerekçeler ise şunlardır,
Birincisi : Yüzün avret olduğu görüşünde olanların ileri sürdüğü deliller şunlardır :
Ayette geçen “Cilbablarını üzerlerine alsınlar” kavlinin manası; kadının başörtüsü üzerinden göz kısmı hariç yüzünü cilbab ile kapatmasıdır [url=http://www mumine com/#_ftn87] Buna göre ayet, dışarıya çıkan kadının yüzünü örtmesi gerektiğini ifade etmektedir Yine Hz Peygamber’in hanımları hakkında inen hicab ayeti hükmünün tüm müslüman kadınları bağladığı, dolayısıyla el ve yüz dahil kadının tüm uzuvlarının örtülmesi gerektiği belirtilir [url=http://www mumine com/#_ftn88]
El ve yüz dahil tüm vücudun avret olduğu görüşünde olanların sünnetten getirdikleri delillerin başında Hz Peygamber’in, “Kadın avrettir”[url=http://www mumine com/#_ftn89] hadisi gelmektedir İstisna yapılmayan bu genel ifadeye göre kadının her tarafı avrettir [url=http://www mumine com/#_ftn90]
Diğer hadiste Abdulhabir dedesinden şöyle rivayet etmiştir : “Ümmü Hallad denilen kadın yüzü örtülü olduğu halde ölen oğlunu sormaya geldi Hz Peygamber’in bir kısım ashabı: “Yüzün örtülü olduğu halde oğlunu sormaya mı geliyorsun?” dediklerinde kadın şu karşılığı verdi: “Oğlum alınsa da hayam alınmamıştır” [url=http://www mumine com/#_ftn91]
Ebu Avn yoluyla nakledilen rivayete göre, müslümanlar ile Beni Kaynuka yahudileri arasında alevlenen bir çatışmanın sebebi süt satmak üzere Beni Kaynuka çarşısına gelen yüzü örtülü kadının kıssasıdır Hadise, bir yahudi kuyumcusuna uğrayan müslüman kadının yüzünün açılmaya yeltenilmesi ile başlamış, olayı gören bir müslümanın yahudi grubuna müdahale etmesi ve bu müslümanın yahudiler tarafından öldürülmesiyle hadise büyümüştü Gelişmeler, Hz Peygamber’in Beni Kaynukalıları muhasara altına almaya kadar varmıştır [url=http://www mumine com/#_ftn92] Olay o zamanda yüzün örtüldüğünü ve bu konuda hassas davranıldığını göstermektedir
Ayrıca hac esnasında nikab ve eldiven kullanımının yasaklanması, zamanın kadınları arasında nikab ve eldivenin tanınıyor ve ihramlı olmayan kadınlar tarafından kullanılıyor olduğunu göstermektedir [url=http://www mumine com/#_ftn93]
Sahih hadislerde gelen diğer yüz örtülmesi rivayetleri ise hicabla emrolunan Peygamber hanımları hakkındadır Bunlardan,
- İfk olayı hakkında Hz Aişe’nin rivayet ettiği hadiste Hz Aişe’nin Safvan b Muattal’ı gördüğünde derhal yüzünü örtmesi [url=http://www mumine com/#_ftn94]
- Hac esnasında, erkeklerin önlerinden geçtiği bir sırada Hz Aişe ve diğer Peygamber hanımlarının yüzlerini gizlemeleri [url=http://www mumine com/#_ftn95]
- Safiyye bt Huyey ile evlendiğinde, Hz Peygamber (s a v)’in onu ridası ile yüzü de dahil olmak üzere örtmesi [url=http://www mumine com/#_ftn96]
- Ümmü Sinan’ın, Safiyye bt Huyey Medine’ye geldiğinde onun odasında Hz Peygamber’in dört hanımını da yüzlerini nikablı olarak gördüğü rivayeti [url=http://www mumine com/#_ftn97]
Tahavi, İbrahim en-Nehai’den, haklarında inen hicab ayetiyle Peygamber hanımlarının yüzlerini göstermelerinin yasaklandığını ve böylelikle diğer insanlara üstün kılındıklarını nakletmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn98] Netice itibarıyla Hz Peygamber’in hanımlarına yönelik hicab emrinin yüzü de kapsadığı konusunda görüş birliği edilmiştir [url=http://www mumine com/#_ftn99]
Burada Hz Peygamber hanımları ile beraber diğer hür kadınlara da aynı örtünme şeklinin farz kılındığına dair şu yorum yapılmaktadır: “kendilerine hicabın farz olduğu Hz Peygamber hanımları cilbab emrine de muhatap olmuşlar ve aynı cilbab emri mümin kadınlarına da yöneltilmiştir ”[url=http://www mumine com/#_ftn100] Bunun anlamı, Hz Peygamber hanımlarının yüzleri de dahil olmak üzere örtmeleri gerektiğine göre, emre muhatap olan diğer mümin hanımlarının da yüzlerini örtmesi gerektiğidir
Ancak Kadı İyaz, sadece Peygamber hanımlarına özel olan hicab emrinin dışarıyı da kapsadığını ve zaruret halinde dışarı çıktıklarında yine hicab ayetinin gereği olarak el ve yüzlerini örtmelerinin farz olduğunu beyan eder [url=http://www mumine com/#_ftn101] Buna göre Peygamber hanımlarının yüzlerini örtmeleri cilbab ayeti ile değil hicab ayeti ile belirlenmiştir Hicab ayeti ise genel görüşe göre Peygamber hanımları hakkında indirilmiştir ve sadece onları bağlamaktadır
İkincisi : Yüzün Avret Olmadığı görüşünde olanlar ise şu delilleri getirmişlerdir :
Rasulullah (s a v), yanına ince bir elbise ile gelen Esma bt Ebi Bekir’e eli ile yüzünü göstererek şöyle demiştir: “Şurası ve şurası hariç buluğa eren kadının başka yerlerinin görülmesi uygun olmaz” [url=http://www mumine com/#_ftn102]
Hz Aişe (r a) şöyle demiştir :”Rasulullah (s a v) sabah namazını kıldırdıktan sonra kadınlar evlerine dönerdi” Ensari der ki: “Kadınlar örtülerine bürünmüş ve sabah karanlığı nedeniyle tanınmaz bir şekilde geçip giderlerdi” [url=http://www mumine com/#_ftn103]
Hadisteki “tanınmazlardı” ifadesine, kadın mı erkek mi oldukları bilinmezdi şeklinde mana verilirken, el-Baci, hadisin mescitten çıkan kadınların yüzlerinin açık olduğuna delalet ettiğini belirtir ve “sabah karanlığı olmasaydı yüzlerinin açık olması nedeniyle tanınabileceklerdi  ” açıklamasını yapar [url=http://www mumine com/#_ftn104]
Yine hac sırasında soru sormak üzere Hz Peygamber (s a v) ‘in yanına gelen kadının yüzü açık olması Bu durum “Hz Peygamber’in yanında bulunan Fadl b Abbas’ın kadının yüzüne baktığı ve kadının da ona baktığı”[url=http://www mumine com/#_ftn105] şeklindeki ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır
Çoğunluk bu hadisle yüzün açılabileceğine delil getirirken İbn Hacer kadının o anda ihramlı olduğunu ileri sürmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn106] Böylece İbn Hacer’e göre söz konusu hadis ile yüzün avret olmadığına delil getirilemez Hadisi delil gösterenler ise kadının o anda ihramda olmadığını öne sürmüşlerdir Ancak olayın özellikle hac bahsinde geçmesi kadının ihramlı olmasını akla getirmektedir En azından ortaya çıkan bu ihtilaf hadis ile delil getirilmesini güçleştirir
Diğer hadiste Cabir b Abdullah, bir bayram namazı akabinde Hz Peygamber’in, yanında Bilal’i alarak kadınların bulunduğu yere gittiğini, onlara vaaz ve hatırlatmalarda bulunduktan sonra “yanakları solgun ve kararmış”* bir kadının kalkıp soru sorduğunu, rivayet etmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn108] Hadiste kadın hakkında ravi tarafından yapılan bu tarif yüzünün açık olduğuna delalet etmektedir
Ancak bu rivayete göre yüzü açık olan kadının ravi tarafından özellikle belirtilen vasıflarına göre yaşlı olduğu anlaşılmaktadır Yaşlı kadınlara bu konuda müsamaha gösterildiği, cilbab gibi bir kısım dış elbiselerini çıkarabilmesinin sabit olduğu bilinmektedir Dolayısıyla hadisin genç kadınlara yönelik delaleti zayıf görünmektedir
Yüzün açılabilmesi görüşünde olanlar ayette geçen “kendiliğinden görünenler hariç ziynetlerini göstermesinler”[url=http://www mumine com/#_ftn109] kavlindeki “kendiliğinden görünen” uzuvları el ve yüz olarak tefsir etmektedirler İbn Cübeyr, Ata’ ve Evzai gibi alimler bu görüştedir [url=http://www mumine com/#_ftn110]
El ve yüzün ihramlı iken açık bulunması gerektiği hadislerle sabittir Bu yüz örtme yasağı, aynı zamanda yüzün avret olmadığını gösterir Zira hacda da olsa avret olan bir uzvun açılması talep edilmeyecektir Yine namaz kılarken kadının yüzünü açabilmesinde alimlerin ittifak etmesi, kadının yüzünü örtmesinin farz olmadığına delalet eder [url=http://www mumine com/#_ftn111]
Ayrıca Kur’an-ı Kerim ve hadislerde geçen erkeğe yönelik gözleri sakındırma emirleri kadının el ve yüzünün açılabileceğine delalet etmesi söz konusu edilir Zira örtülü olsaydı bu yerlere bakmaktan sakındırılmazlardı [url=http://www mumine com/#_ftn112] Bununla beraber yüzü avretten saymayan görüş sahipleri, kadının herhangi bir ihtiyaç dışında yabancı erkekler yanında yüzünü örtmesinin gerekli olup olmadığı konusunda çeşitli yorumlar yapmışlardır
İbn Cerir et-Taberi’ye göre önemli olan bir uzvun avret olup olmamasıdır Buna göre bir uzuv avret değilse açılmasında bir sakınca olmamalıdır [url=http://www mumine com/#_ftn113]
Avret olmadığı hükmü kabul edilmekle beraber özellikle genç kadınların yüzlerini erkeklere karşı gizlemeleri gerektiği hükmü verilir[url=http://www mumine com/#_ftn114] ve buna gerekçe olarak şehvetli bakışların önlenmesi ve fitne korkusu gösterilir M Sabri Efendi, yüzün örtülmesi hükmünü Hanefi mezhep görüşüne uygun olarak “istihsan”a hamletmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn115]
Yüzün örtülmesi konusunda farklı bir takım görüşler kısaca şöyle sıralanabilir :
Şafiilerden el-Kürdi, yabancı bir erkeğin kadına fiilen bakması halini göz önünde bulundurarak, bu durumda kadının yüzünü saklaması gerektiğini, aksi halde ona haramda yardımcı olacağını kaydetmiştir [url=http://www mumine com/#_ftn116]
Maliki ulemasından İbn Huveyz, fitnenin çıkma keyfiyetini göz önünde bulundurarak şu sonuca varmaktadır : “Şayet kadın güzel olur, yüz ve elleri konusunda fitneden korkulursa, o kadının bunları örtmesi gerekir Kadın yaşlı veya güzel değilse yüz ve ellerini açabilir” [url=http://www mumine com/#_ftn117] İbn Atiyye de tefsirinde, yüzü güzel olan kadının mahremi olmayan erkekler yanında yüzünü örtmesinin uygun olduğu görüşüne yer vermektedir [url=http://www mumine com/#_ftn118]
Elbani, yüzün örtülmesini el ve yüzde ziynet bulunup bulunmamasına bağlamıştır Ayetteki “ziynetlerini göstermesinler” emri gereğince el ve yüzde ziynet unsuru bulunduğu takdirde örtülmesi gerekecektir [url=http://www mumine com/#_ftn119]
Bu konuda yapılan bazı yeni yorumlar İslam’da Kadın ve Sosyal Hayat yazarı Beydun’un ifadesiyle dile getirilebilir Bu görüşe göre fitne, el ve yüzün açılmasıyla değil; kadının tavırları, yürüyüşü ve içindeki niyeti izhar eden hareketleriyle doğar [url=http://www mumine com/#_ftn120]
Sonuç :
Ulemanın çoğuna göre yüz avret değildir Bu, yüzün ilgi çekmediği ve fitneye sebep olmadığı anlamına gelmez Avret olmaması hikmetinin ihtiyaca dayandığı görülür Kadın önünü görmek, satın aldığı malı teşhis etmek gibi sebeplerle gözlerini, koklamak amacıyla burnunu, yemek yemek veya tatmak amacıyla ağzını, çeşitli işlerde kullanmak amacıyla ellerini açmak zorunda kalır Tüm bu ihtiyaçlar el ve yüz konusunda kolaylığı ve avret olmaması sonucunu doğurmuş ve öğrenilmesine duyulan ihtiyaca rağmen Hz Peygamber döneminde konu hakkında kesin bir hüküm verilerek zorlama getirilmemiştir
İhtiyaca binaen avret olmaktan çıkarılan el ve yüzün, ihtiyaç dışında ve mahrem olmayan erkekler yanında açılabilmesi konusu tartışmaların odağı olmuştur Zira yüzün her halükarda yabancı erkeklere gösterilebilmesi hükmü şu sebeplerle kesinlik ifade etmemektedir:
1- Namahreme gösterilmesi caiz olan ziynetleri içeren “illa ma zahera” ifadesinin el ve yüze delaletinin kesin olmaması
2- “Cilbab” dış örtüsünün alimlerin bir çoğuna göre yüzü de örten elbise şeklinde açıklanması
3- Yüzleri açık olan kadınlardan bahseden hadislerin sened veya ifade ettikleri manada ihtilafların söz konusu olması
Beydun’un, fitnenin el ve yüz örtmekle ilgisi olmadığı iddiasının ise delile ihtiyacı vardır Zira teşhir edilen güzel bir yüzün bakış ve dikkatleri çekmesi gerçeği, bu durumda fitnenin oluşmayacağı tezini geçersiz kılar Yüz örtmenin bizzat Peygamber hanımları tarafından uygulanması söz konusu edildiğine göre, bu uygulamanın dini ve ahlaki olarak hiç bir şey ifade etmediği ve önemli olanın sadece tavırlar olduğu tezi geçersiz kalacaktır
Nikab, kadınların tesettürü konusunda sonraki devirlerde uygulandığı iddia edilen sıkı tutum neticesinde ihdas edilmiş değildir Tahlillerden de anlaşıldığı gibi yüzün örtülme gerekçesi olarak avret olmasından ziyade fitne üzerinde durulmaktadır Fitneden bahsedilirken kesin olarak açıklanmayan husus fitnenin ne zaman ve ne şekilde meydana gelebileceğidir Yüz örtüsünün gerekliliğini doğuracak fitnenin mahiyeti anlaşılmamış, keyfiyet ve zamanı tespit edilmemiştir Fitne zamanı, ahlaksızlığın arttığı zaman dilimi olarak tanımlanırsa, böyle bir durum söz konusu olmadığında kadın, tavırlarıyla erkeğin hiç dikkatini çekmeyecek midir? Ayrıca yüzünü erkeklere arzeden güzel bir kadın, mevcut olmayan bir fitnenin ilk çıkışına sebep olamaz mı? soruları akla gelmektedir Öyle görünmektedir ki yüz örtüsü gerekliliğini fitne sürecine bağlamak yerine, kadının ne zaman ve ne şekilde fitneye sebep olduğunda odaklandırılması ve buna göre tedbir alınması icabedecektir
[url=http://www mumine com/#_ftnref1] İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, “h-m-r” md , IV, 543,544
[url=http://www mumine com/#_ftnref2] İsfahani, el-Müfredat, “h-m-r” md , s 159
[url=http://www mumine com/#_ftnref3] Bigiyef, Hatun, s 36
[url=http://www mumine com/#_ftnref4] İbn Manzur, “h-m-r” md ,IV, 257 ; Firuzabadi, el-Muhit, “h-m-r” md , s 495
[url=http://www mumine com/#_ftnref5] Ebü’l-Hüseyn Ahmed b Faris İbn Zekeriyya, Mu’cemu Makayisi’l-luğa, I-V, Mektebetü Mustafa el-babi’l-halebi, Mısır 1969, “h-m-r” md ,II, 216
[url=http://www mumine com/#_ftnref6] Yusuf el-Karadavi, Fetava muasıra, I-II, Darü’l-vefa, Kahire 1993, I, 455
[url=http://www mumine com/#_ftnref7] Abdurrezzak, el-Musannef, I, 18, nu:51
[url=http://www mumine com/#_ftnref8] Abdurrezzak, a g e , VI, 212, nu:12829
[url=http://www mumine com/#_ftnref9] Rıza Savaş, Raşit Halifeler Devrinde Kadın, s 62
[url=http://www mumine com/#_ftnref10] Nur, 24/31
[url=http://www mumine com/#_ftnref11] Muhammed b Ali eş-Şevkani (ö 1250/ 1832), Fethu’l-kadir (Tefsir), I- VI, Darü’l-Hadis, Kahire 1993 IV, 34
[url=http://www mumine com/#_ftnref12] Şevkani, a g e , IV, 34
[url=http://www mumine com/#_ftnref13] Topaloğlu, “İslam İtikadı Açısından Kıyafet ve Örtünme”, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi, s 24
[url=http://www mumine com/#_ftnref14] Ebu Davud, Libas, VI, 106, nu:4034
[url=http://www mumine com/#_ftnref15] Karadavi bu konudaki icma hakkında, “Müslümanlar, asırlarında, şehirlerinde, hadisçi, fıkıhçı, ve mutasavvıf olarak, zahiri, selefi ve kıyas ehli olarak kadının saçının örtülmesi gerekli bir ziynet olduğunda icma etmişlerdir Bu icmanın senedi ise (başörtüsü hakkındaki) ayettir” açıklamasını yapmaktadır Bk Kardavi, Fetava muasıra, I, 453
[url=http://www mumine com/#_ftnref16] Buti, Allah’a İnanan Kızlara, s 40
[url=http://www mumine com/#_ftnref17] Taberi, Camiu’l-beyan, IX, 306
[url=http://www mumine com/#_ftnref18] İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, “c-y-b” md , I, 285
[url=http://www mumine com/#_ftnref19] Ebu Davud, Libas, VI, 116, nu:4109
[url=http://www mumine com/#_ftnref20] Azimabadi, Avnü’l-Mabud, VI, 116
[url=http://www mumine com/#_ftnref21] Baci, el-Münteka, I, 251
[url=http://www mumine com/#_ftnref22] Zekeriya Beyaz, İslam ve Giyim Kuşam, s 276 - 277
[url=http://www mumine com/#_ftnref23] Yaşar Nuri Öztürk, Kur’an’daki İslam, Yeni Boyut, İstanbul 2000, s 614
[url=http://www mumine com/#_ftnref24] Öztürk, Kur’an’daki İslam, s 615
[url=http://www mumine com/#_ftnref25] İbn Zekeriyya, Mu’cem makayisi’l-luğa, “c-l-b” md ,I, 469
[url=http://www mumine com/#_ftnref26] İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, “c-l-b” md , I, 272
[url=http://www mumine com/#_ftnref27] İbrahim Ahmed Abdulfettah, Kamusü’l-kavim li’l-Kur’ani’l-Kerim, I-II, Mecma’u’l-buhusi’l-İslamiyye, Mısır 1984, I, 125
[url=http://www mumine com/#_ftnref28] İsfahani, el-Müfredat, “”c-l-b” md , s 95
[url=http://www mumine com/#_ftnref29] Ebu Hayyan, el-Bahrü’l-muhit, VIII, 504
[url=http://www mumine com/#_ftnref30] İbn Manzur, a g e , “c-l-b” md , I, 272
[url=http://www mumine com/#_ftnref31] Abdülkerim Zeydan, el-Mufassal fi ahkami’l-mer’e, III, 322
[url=http://www mumine com/#_ftnref32] Elbani, Cilbabü’l-mer’eti’l-müslime, s 84
[url=http://www mumine com/#_ftnref33] Taberi, Camiu’l-beyan, IX, 348
[url=http://www mumine com/#_ftnref34] İbn Kesir, Tefsir İbn Kesir, III, 114
[url=http://www mumine com/#_ftnref35] Reşat Ekrem Koçu, Türk giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Sümerbank Kültür Yayınları, Başnur Matbaası, İstanbul 1967, s 47-50-108- 240
[url=http://www mumine com/#_ftnref36] Koçu, a g e , s 65
[url=http://www mumine com/#_ftnref37] Zemahşeri, el-Keşşaf, III, 560
[url=http://www mumine com/#_ftnref38] Buhari, Hayz, I, 557, nu:324
[url=http://www mumine com/#_ftnref39] İ L Çakan, “Sünnette Giyim Kuşam ve Örtünme”, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi, s 59
[url=http://www mumine com/#_ftnref40] Şafii, el-Üm, I, 184 ; İbn Kudame, el-Muğni, I, 638
* Cilbab ayetinin bulunduğu Ahzab suresi ile başörtüsü ayetini içeren Nur suresinin iniş tarihleri konusunda birbirine yakın farklı tarihlerin verilmesi, hangi surenin daha önce indiği konusunda kesin sonuca varılmasını güçleştirmektedir
İbn Kesir’in İshak’tan naklettiği rivayete göre, Ahzab suresi 5 yılın Şevval ayında vukubulan Hendek (Ahzab) savaşı sırasında inmiştir Hicab ayetinin iniş sebebi olan Hz Zeyneb’in Hz Peygamber ile evliliğinin de 5 yılda olması, Ahzab suresinin tümünün veya bir çok ayetinin aynı tarihlerde indiğini göstermektedir (İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-nihaye, IV, 94 - 148)
Nur suresinin iniş sebebi olan ifk hadisesinin meydana geldiği Beni Mustalik savaşının tarihi hakkında İbn İshak 6 yılın Şaban ayı olduğu tespitini yaparken, Vakıdi, 5 yılın Şaban ayında meydana geldiğini öne sürmektedir Bunun yanında ifk hadisesinin 4 yıldaki Müreysi savaşında olduğu yönünde Musa b Ukbe rivayeti de vardır (el-Bidaye ve’n-nihaye, IV, 157) Kaydedilen son iki tarihe göre “başörtüsü” ayeti “cilbab” ayetinden önce gelmiştir Baştaki İbn İshak rivayetine göre ise “cilbab” ayeti iniş önceliğine sahiptir
Süleyman Ateş, Ahzab suresinin iniş sırasını 97, Nur suresinin iniş sırasını 102 olarak açıkladıktan sonra arada bir kaç surenin varlığına işaretle uzun bir müddet bulunduğunu söylemektedir (Bk Süleyman Ateş, “İslam’ın Işığında Kadın” (tebliğ), s 70 Ayrıca 4 senede vaki olan Hendek gazvesinin ardından vefat eden Sa’d b Muaz’ın İfk hadisesi rivayetlerinde yaşıyor gözükmesi de diğer bir ayrıntıdır
Bununla beraber Zerkeşi, ifk hadisesinin hicap ayetinin inişinden sonra olduğunu vurgular ve Hicabın müminlerin annesi Zeynep bt Cahş’ın Hz Peygamber ile evlenmesi sırasında indiğini, ifk hadisesi sırasında ise Hz Zeyneb’in Rasulullah’ın yanında olup Hz Aişe hakkında konuşmayanlardan olduğunu kaydetmektedir (ez-Zerkeşi, Hz Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler, s 173)
Önemli bulduğumuz bir ayrıntı şudur: ifk hadisesi rivayetinde Hz Aişe’nin : “Onu (Safvan b Muattal’ı) gördüğümde cilbabımı yüzüme çektim  Safvan b Muattal beni hicabdan önce görürdü  ” ifadeleri, ifk hadisesinin cilbab ayetinin bulunduğu Ahzab suresinin inişinden sonra meydana geldiğinin açık bir delilidir “Başörtüsü” ayetini içeren Nur suresi ifk hadisesinin akabinde indiğine göre, “başörtüsü” ayetinin en son gelen tesettür ayeti olduğu ortaya çıkacaktır
[url=http://www mumine com/#_ftnref42] İbn Aşur, İslam Hukuk Felsefesi, 96
[url=http://www mumine com/#_ftnref43] Nur, 24/ 60
[url=http://www mumine com/#_ftnref44] Taberi, Camiu’l-beyan, IX, 349 ; Suyuti, Dürrü’l-mensür, VI, 221 ; Şevkani, Fethu’l-kadir, IV, 74 ; Beyhaki, Sünenü’l-kübra, Nikah, VII, 93
[url=http://www mumine com/#_ftnref45] Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, V, 3540
[url=http://www mumine com/#_ftnref46] M Nasuriddin Elbani, Cilbabü’l-mer’eti’l-müslime, Mektebetü’l-İslamiyye, Amman-Ürdün 1413/ 1992, s 86
[url=http://www mumine com/#_ftnref47] Zemahşeri, el-Keşşaf, III, 560
[url=http://www mumine com/#_ftnref48] İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 141 Elbani, münafıkların bu tavır ve gerekçeleri hakkında zikredilen tüm rivayetlerin mürsel olduğunu, zira son olarak Ebu Malik’e, Ebu Salih’e, Külebiyye’ye, Gurure oğlu Muaviye’ye ve Hasanü’l-Basri’ye ulaştığını ve -bizzat böyle bir meselede- müsned olarak gelmeyen bir hadisin hüccet olarak kabul edilemeyeceğini beyanla bazı müfessirlerin sırf bu rivayetlere dayanarak “müslüman kadınları” lafzını sadece hür kadınlara tahsis etmesini garip karşılar Bk Elbani, Hicab, s 43- 44
[url=http://www mumine com/#_ftnref49] Serahsi, el-Mebsut, X, 151
[url=http://www mumine com/#_ftnref50] Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, III, 546 ; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VI, 3927
[url=http://www mumine com/#_ftnref51] Ebu Hayyan, el-Bahrü’l-muhit, VIII, 504
[url=http://www mumine com/#_ftnref52] Ebu Hayyan, a g e , VIII, 504
[url=http://www mumine com/#_ftnref53] Razi, et-Tefsirü’l-kebir, XXV, 198
[url=http://www mumine com/#_ftnref54] Ebu Ali el-Fadl b Hasan et-Tabresi (ö 548/ 1153), Mecmau’l-beyan fi tefsiri’l-Kur’an, I-X, Darü’l-marife, Mekke 1986, VIII, 580
[url=http://www mumine com/#_ftnref55] Cessas, Ahkamü’l-Kur’an, III, 546
[url=http://www mumine com/#_ftnref56] Mustafa el-Meraği, Tefsirü’l-Meraği, XXII, 38
[url=http://www mumine com/#_ftnref57] Elbani, Cilbabü’l-mer’eti’l-müslime, s 90
[url=http://www mumine com/#_ftnref58] Süleyman Ateş, “İslam’ın Işığında Kadın” (Tebliğ), M T D V Kadın Kolları Konferans ve Panelleri, T D V Yayınları, Ankara 1998, s 77
[url=http://www mumine com/#_ftnref59] İbn Hazm, el-Muhalla, II, 249
[url=http://www mumine com/#_ftnref60] İbn Hazm, a g e , II, 251
* Rıza Savaş, hür- kadın cariye ayırımı yapan tefsirleri, cariyelerin rahatsız edilmelerinin normal karşılanamayacağı, cilbab ayetinden bir önceki ayette “inanan kadın ve erkeklere yapılan eziyetlerin yerildiği” ve netice itibarıyla “inanan kadınlar” ifadesi içine cariyelerin de girdiği görüşündedir (Asrı Saadette İslam, IV, 357) Savaş, diğer bir araştırmasında şu tespitlere yer vermektedir: “Esasen Kur’an’da kadının giyimi konusunda hür cariye ayırımı bulunmamaktadır İçinde bulundukları şartlar sebebiyle cariyeler hür kadınlar gibi giyinemezler Fakat cariyelerin de imkanlar ölçüsünde hür kadınlar gibi giymeye çalıştıkları anlaşılmaktadır ” Bk Savaş, Hz Muhammed Devrinde Kadın, s 213
[url=http://www mumine com/#_ftnref62] Taberi, Camiü’l-beyan, X, 332
[url=http://www mumine com/#_ftnref63] Taberi, a g e , X, 332
[url=http://www mumine com/#_ftnref64] İbn Kesir, Tefsir İbn Kesir, III, 3
[url=http://www mumine com/#_ftnref65] Şevkani, Fethu’l-kadir, IV, 429
[url=http://www mumine com/#_ftnref66] Bu görüş için bk H Karaman, İslam’ın Işığında Günün Meseleleri, III, 45
[url=http://www mumine com/#_ftnref67] M Zeki Duman, “Kur’an’da Örtünmenin Temel Sınırları”, İslamiyat Dergisi, c IV, sayı:2, s 52
[url=http://www mumine com/#_ftnref68] İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, “d-n-v” md , XIV, 271
[url=http://www mumine com/#_ftnref69] Abdulfettah, Kamusü’l-kavim li’l-Kur’ani’l-Kerim, “d-n-v” md ,I, 234
[url=http://www mumine com/#_ftnref70] er-Razi Muhtaru’s-sıhah, s 107
[url=http://www mumine com/#_ftnref71] Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, VI, 3928
[url=http://www mumine com/#_ftnref72] İbn Teymiye, Mecmu’u fetava, XXII, 110
[url=http://www mumine com/#_ftnref73] Taberi, Camiu’l-beyan, X, 332 İbni Abbas’ın bu rivayeti Nur suresi ayetinin tefsiri hakkında gelen ve kadının yüz ve ellerindeki zahir ziyneti namahreme gösterebilmesini ifade eden rivayeti ile çelişki arzetmektedir Karadavi, bu durumun İbn Abbas’ın tefsiri ile istidlali düşürdüğünü kaydeder Bk Karadavi, Fetava muasıra, II, 327
[url=http://www mumine com/#_ftnref74] Zuhayli, Tefsirü’l-münir, XXII, 110 Elmalılı Hamdi Yazır, yetiştiği dönemde kendi memleketindeki tesettür tarzının yüzün örtülüp tek gözün bırakılması olduğunu ve aynı dönemde İstanbul hanımlarının yüzlerini peçe ile örttüklerini kaydeder Bk Hak Dini Kur’an Dili, VI, 3928
[url=http://www mumine com/#_ftnref75] Zemahşeri, el-Keşşaf, III, 560
[url=http://www mumine com/#_ftnref76] Taberi, X, 332
[url=http://www mumine com/#_ftnref77] Ebu Davud, Menasik, III, 201, nu:1830
[url=http://www mumine com/#_ftnref78] İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 100
[url=http://www mumine com/#_ftnref79] Buhari, Tefsirü’l-Kur’an, VIII, 579, nu:4750
[url=http://www mumine com/#_ftnref80] Beyhaki, Camiu’s-sünen, Nikah, VII, 93
[url=http://www mumine com/#_ftnref81] Şevkani, Fethu’l-kadir, IV, 428
[url=http://www mumine com/#_ftnref82] İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, “l-f-m” md I, 768
* Musa Carullah kadının takındığı baş, yüz ve üst örtülerini şu şekilde sıralamaktadır :
1- Bürgü: Yüz kısmının tümünü örten peçe
2- Nikab: Göz hariç yüzü örten peçe
3- Lifam: Gözleri açık bırakan ve burun üzerinden örtülen örtü
4- Lisam: Ağız üzerinden örtülen örtü
5- Hımar: Yüzü hiç örtmeyen başörtüsü
6- Nasıyf: Başörtüsünün bir büyüğü
7- Miknaa: Nasıyften de büyük baş örtüsü
8- Cilbab, rida, milhafe, melae : Yüz hariç baş, boyun ve yukarıdan bedenin büyük bir kısmını kapatan örtü Bk Bigiyef, Hatun, s 36
[url=http://www mumine com/#_ftnref84] İbn Mace, Nikah, I, 365, nu:1988
[url=http://www mumine com/#_ftnref85] İbn Manzur, a g e , “l-f-m” md ,I, 768
[url=http://www mumine com/#_ftnref86] Buhari, Tefsirü’l-Kur’an, VIII, 579, nu:4750
[url=http://www mumine com/#_ftnref87] İbn Arabi, Ahkamü’l-Kur’an, III, 1586
[url=http://www mumine com/#_ftnref88] İbn Arabi, a g e , III, 1579
[url=http://www mumine com/#_ftnref89] Tirmizi, Rada’, IV, 283, nu:1183
[url=http://www mumine com/#_ftnref90] İbn Kudame, el-Muğni, I, 637
[url=http://www mumine com/#_ftnref91] Ebu Davud, Cihad, IV, 119, nu:2485 Kardavi, bu rivayetin nikabın gerekliliğine delil olamayacağını şu gerekçeye dayanarak beyan eder: “Kadının cevabı, Allah ve Rasulü’nün emri değil de hayasının kendini yüz örtmeye sevk ettiğidir Dinin emri olsaydı bu şekilde cevap vermez, hatta ona bu soru hiç sorulmazdı” Bk Karadavi, Fetava muasıra , II, 32
[url=http://www mumine com/#_ftnref92] İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-nihaye, IV, 4
[url=http://www mumine com/#_ftnref93] İbn Teymiye, XV, 372
[url=http://www mumine com/#_ftnref94] Buhari, Tefsirü’l-Kur’an, VIII, 579, nu:4750
[url=http://www mumine com/#_ftnref95] Ebu Davud, Menasik, III, 201, nu:1830
[url=http://www mumine com/#_ftnref96] İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 96
[url=http://www mumine com/#_ftnref97] İbn Sa’d, a g e , VIII, 100
[url=http://www mumine com/#_ftnref98] Ebu Cafer Ahmed b Muhammed et-Tahavi (ö 321/ 933), Maani’l-asar, I-IV, Matbaatü’l-envari’l-Muhammediyye, Kahire 1968, IV, 332
[url=http://www mumine com/#_ftnref99] İ L Çakan, “Sünnette Giyim Kuşam ve Örtünme”, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi, s 46
[url=http://www mumine com/#_ftnref100] Ahmed Abdulğafur, el-Hicab ve’s-süfür, s 141
[url=http://www mumine com/#_ftnref101] Nevevi, Şerhu Müslim, XIV, 218
[url=http://www mumine com/#_ftnref102] Ebu Davud, Libas, VI, 108, nu:4098 Hadisin ilk ravisi Halid b Dureyk’in Hz Aişe’ye ulaşmış olmaması nedeniyle hadis mürseldir Tehanevi, mürsel hadisin sahabi kavilleriyle kuvvetlenmesi halinde hüccet olacağını kaydeder Bk Tehanevi, İ’lau’s-sünen, s 376
[url=http://www mumine com/#_ftnref103] Tirmizi, Salat, I, 402, nu:116
[url=http://www mumine com/#_ftnref104] Mubarekfuri, Tuhfetü’l-Ahvezi, I, 402,
[url=http://www mumine com/#_ftnref105] Buhari, İsti’zan, XI, 9, nu:6228 ; Müslim, Hac, VIII, 260, nu:1218
[url=http://www mumine com/#_ftnref106] İbn Hacer, Fethu’l-bari, XI, 11
* Hadiste kadının yüz vasfı hakkında geçen “sufea’” ifadesinin manası hakkında bk Nevevi, Şerhu Müslim, VI, 250 ; İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, “s-f-a” md , VIII, 156
[url=http://www mumine com/#_ftnref108] Müslim, Salatü’l-iydeyn, VI, 249, nu:885
[url=http://www mumine com/#_ftnref109] Nur, 24/ 31
[url=http://www mumine com/#_ftnref110] Kurtubi, Cami’ li ahkami’l-Kur’an, XII, 152
[url=http://www mumine com/#_ftnref111] İbn Hacer, Fethu’l-bari, XI, s 11 (İbn Hacer bu açıklamayı İbn Batal’dan nakletmiştir)
[url=http://www mumine com/#_ftnref112] Ebu Şakka, Kadın ve Aile Ansiklopedisi, III, 250
[url=http://www mumine com/#_ftnref113] Taberi, Camiu’l-beyan, IX, 306
[url=http://www mumine com/#_ftnref114] İbn Abidin, Reddü’l-muhtar, I, 424 ; Bigiyef, Hatun, s 40
[url=http://www mumine com/#_ftnref115] Mustafa Sabri Efendi, Meseleler Hakkında Cevaplar, s 150, 153
[url=http://www mumine com/#_ftnref116] Kürdi, Havaşi’l-medeniyye, I, 277
[url=http://www mumine com/#_ftnref117] Kurtubi, el-Cami’ li-ahkam’il-Kur’an , XII, 152
[url=http://www mumine com/#_ftnref118] İbn Atiyye, Muharrerü’l-veciz, XI, 296
[url=http://www mumine com/#_ftnref119] Elbani, Hicab, s 41
[url=http://www mumine com/#_ftnref120] Teğarid Beydun, el-Mer’e ve’l-hayatü’l-ictimaiyye fi’l-İslam, Daru Nehdati’l-Arabiyye, Beyrut 1985, s 152
|