![]() |
Münafık Ve Nifaka Karşı Tedbir |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Münafık Ve Nifaka Karşı TedbirMünafık Ve Nifaka Karşı Tedbir MÜNAFIK VE NİFAKA KARŞI TEDBİR Allah’a layıkıyla hamd, Resulüne, Âline, Ashabına ve Etbaına salât ve selam olsun “İnsanlardan öyle kimseler vardır ki, inanmadıkları halde ‘Biz Allah’a ve Ahiret Gününe iman ettik’ derler…” (Bakara: 8) Rabbimiz, bu ayet-i celile ile bize bildiriyor ki, nasıl içi ve dışı bir olan gerçek Mü’minler ve gerçek kâfirler var ise -önceki yedi ayette bunları bize açıkladı ve bazı vasıflarıyla bize tanıttı İçi ve dışı bir olmayan, zahiren sözleriyle kendilerini gerçek Mü’min gösteren; ancak içlerinde Mü’min olmayan üçüncü bir sınıf insan da vardır Allahu Teâlâ bununla gerçek Mü’minleri uyarmakta, dikkatli ve temkinli davranmalarını, her söze inanmamalarını ve kendini safta gösteren herkesi saftan saymamalarını istemektedir Allahu Teâlâ Mü’min kullarına daha da lütfederek, verdiği bu kapalı bilgi ve uyarma ile beraber; bu müfsit, sinsi ve çok tehlikeli düşmanları ve şeytan güruhunu tam deşifre etmek için Kur'an’ın müteaddit ayet ve surelerinde detaylı bir şekilde onların vasıf ve özelliklerini açıklamakla onları tanıtmaktadır Hz Resulullah aleyhissalatu vesselam da bu ayetlere izahat getirerek altında gizlendikleri perdeyi tümüyle kaldırmaktadır Bu ayet ve hadislerden gaflet etmeyen her Mü’min onları rahatlıkla tanıyabilmektedir Allahu Teâlâ birçok ayette ve Hz Resulullah aleyhissalatu vesselam da birçok hadis-i şerifte bu ikiyüzlü güruha münafık ismini takmışlar Münafık, lügatte: İçi dışına uymayandır İslam’i terimde ise; “Kendini Müslüman gösteren kâfirdir” (Kaynak: Istılahatü’l Fünun) Allahu Teâlâ’nın bu surenin girişinde kâfirlere iki ayet ayırması, münafıklara ise on üç ayet ayırması ne kadar tehlikeli olduklarını gösteriyor Herkesçe malumdur ki dâhili ve gizli düşman, harici ve açık düşmandan daha tehlikelidir Onun için şer ve zararlarını bertaraf etmek için onlar hakkında daha fazla izahata ve açıklamaya ihtiyaç vardır Eskiden sadece İslam’ın hâkim olduğu bölgelerde münafıklar vardı İslam ve Müslümanların maddi olarak zayıf olduğu bölgelerdeki kâfirler İslam ve Müslümanlara açıkça düşmanlık ediyor, münafıklık yapmıyorlardı Ancak zaman geçtikçe İslam ve Müslümanların gücünü fark eden kâfirler, açıkça düşmanlık ettikleri zaman mağlup olduklarını ve ancak münafıklık ve kalleşlikle bazen galip gelebildiklerini anlayınca artık her yerde hile, hıyanet ve münafıklıkla düşmanlık etmeye başladılar Maddi güç açısından Müslümanlar bir asırdır hemen hemen dünyanın hiçbir yerinde hâkim değillerdir Kâfirler ise bugün sahip oldukları güç ve imkânlara tarihin hiçbir döneminde sahip olmamışlar Sahip oldukları bütün bu imkânlarla gece-gündüz demeden Müslüman halkların kalbinde kök salıp, kalplerini aydınlatan Allah (cc)’ın nurunu, İslamiyeti söndürmeye çalışıyorlar Fakat bir türlü söndüremiyorlar Bazen söndüğünü zannederek gemilerini rahat yüzdürmeye başlıyorlar; ancak hiç beklemedikleri bir yerde iman aysbergine çarpıp gemileri batıyor veya volkan gibi yüzlerine patlıyor Onun için tedbirlerini daima münafıklıkta görüyorlar Bu da bir gerçektir ki İslam ve Müslümanlardan bu kadar korkmaları ve açık bir şekilde düşmanlık edememeleri, bir taraftan onların fikir ve ideolojilerinin, kof, çürük, insan fıtratına ters ve köpük gibi her an kuruyabilecek durumda olduğunu açıkça göstermektedir, ispatlamaktadır ve “…şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır” (Nisa: 76) ayeti celilesini doğrulamaktadır Diğer bir yandan ise İslam’ın hak, doğru ve insan fıtratına ne kadar uygun olduğunu güneş gibi ortaya çıkarmaktadır Adeta “…Köpük yok olup gider insanlara yararlı olan ise yeryüzünde kalır, işte Allah böyle güzel örnekler verir” (Rad: 17) ayet-i celilesini ispatlamaktadır Münafıklar dışarıda değil, dâhilde, safın içinde aranır Fakat arama şekli ve uyanıklık, herkesten şüphe etmekle ve su-i zanda bulunmakla değildir Bilakis bütün Müslümanlara güvenip hüsn-ü zanda bulunmalıyız Ancak münafıkların vasıflarını ve özelliklerini öğrenip kendimizi o vasıf ve özelliklerden korumalıyız Tabi bu da İslami ahlak ve sünnete sarılmakla mümkündür Münafıkların vasıf ve özelliklerini taşıyan insanlarla aramıza mesafe koyup onlarla sırdaş olmamalıyız Te’vilsiz ve mazeret olmaksızın riddeti (İslam’dan dönmeyi) gerektiren söz ve davranışlar bir insanda vukua gelmedikçe, onu (gizli kâfir manasındaki) münafık sayamayız Ancak münafıkların bazı vasıflarını taşıyan kişi ameli münafık sayılabilir Bu çeşit münafıklara karşı uygulanacak müeyyide ve tedbir de yukarda geçen tedbirdir, yani onlara güvenmeyip, uzak durmaktır Ve sünnete sarılmaktır Riddeti gerektiren davranışlarda bulunanın hakkında ise İslam’ın hükmü zaten malumdur Kur'an’î tabirle “mürcifunlar” yani müfsitler hakkındaki ve hükümdeki Ahzab Suresi 6, 61 ve 62 ayetlerde beyan edilmektedir Hâsılı nifak gizli ve kalbi bir durum olduğundan İslam’da ona hüküm biçilmiyor Çünkü İslamî hüküm zahire bakar, o da aleni mürtedlere ve müfsitlere biçiliyor Riddete girmemek için nasıl ki aramızda sürekli riddet maddelerini ders yapıyorsak ve akide, derslerimizin bir konusu ise; aynen münafıkların vasıf ve özellikleri de dersimizin bir konusu olmalıdır ki nifak ve münafıklardan kendimizi koruyabilelim Hiç bir asırda bu asırdaki kadar münafıklar çoğalıp, nifakta usta ve imkân sahibi olamamışlar Buna rağmen de Müslüman halkın içinde daima azınlık durumunda kalıp dışlanmışlar Hiçbir zaman öz fikir ve kimlikleriyle tutunamamışlar Kısmi de olsa tutunmak ve taraftar kazanmak için nifakın dozunu artırıyorlar Çünkü İslam ümmeti Allahu Teâlâ’nın himayesi altındadır “Hiçbir zaman ümmetim dalalet (sapıklık) üzerine toplanmaz (ittifak etmez)” (Manen mütevatirdir A Kerim Zeydan veciz – fıkıh usulü) hadis-i şerif bunun ispatıdır Müslüman halkın tümünü veya çoğunu İslam’dan çıkartmaya çalışanlar abesle iştiğal etmektedirler Ancak Mü’min fertler için bu himaye ve garanti söz konusu değildir Bunun için her Mü’min fert en başta kendisinin ve mahiyetindeki insanların derdine düşmelidir Sorumluluk alanı miktarınca endişe duymalıdır İslami çalışmasını o sahada sıklaştırmalıdır Nifak hastalığına yakalanmamalı, münafıklara yem ve alet olmamak için gece-gündüz çalışmalıdır Bizimle kâfirler arasında uçurumlar olduğu için onlardan kolay kolay bize zarar gelmez Daima münafıklardan zarar gelme ihtimali çoktur Bulaşıcı hastalık taşıyan hastayla haşir-neşir olanın o hastalığa yakalanma ihtimali çok yüksektir Bazı insanlar kendisi ve mesuliyeti altında bulunan insanların üzerinde durmayıp, sanki bu hususta üzerine düşeni mükemmel bir şekilde yapmış veya bağışlandığına dair Allahu Teâlâ’dan bir garanti almış gibi kendini unutmuş Hep, “millet bozulmuş insanlar helake gitmiş” gibi sözler söyleyerek ümitsizliği yayıyorlar Veya kâfir, zalim ve münafıkların yerine bilerek veya bilmeyerek Müslüman halka düşmanlık etmektedirler Özellikle avam tabakadaki Müslümanların bazı hatalarını örnek göstererek gece-gündüz ömürlerini onların gıybetleriyle geçirmektedirler Hırsızın hiçbir suçu yokmuş gibi hep ev sahibini eleştiriyorlar Hatta bazıları daha da ileri giderek; göstermelik bir özgürlük, istiklaliyet ve dünyevi bir hakkın mücadelesini verme bahanesiyle, gece-gündüz Müslüman halkı dinsizleştirmeye, tarihte milyonlarca Müslüman’ı katleden gaddar kâfirlerin ifsadını, milyonlarca kişinin kanını akıttığını görmeyip onlara uşaklık etmeye devam etmelerine hiçbir eleştiri getirmiyor, suçlamıyor hatta bazen de övüp, onlarla “Hılfü’l Fudul” anlaşması yapabiliyorlar Sıra Müslüman halka ve İslamî cemaatlere geldiğinde ise hiç çekinmeden ve acımadan dilleri dolandıkça eleştiriyorlar, tekfir ediyorlar ve kâfirlere ajanlık yapmakla suçluyorlar Onları budalalıkla itham edip, bütün çalışma ve faaliyetlerini kâfirler tarafından tertipleniyor diye hüküm veriyorlar Müslüman halktan doğunun batıdan uzak olduğu kadar uzaktırlar Sahte, özgürlükçü ve daima Müslüman halkın mezarını kazmakla meşgul olan münafıkların tahripkâr kahramanlıkları gözlerini kör ettiği için onları hep kahraman, Müslümanları ise aptal görüyorlar İşte bu tip insanlar hakkında Hz Resulullah aleyhissalatu vesselam şöyle ferman etmektedir: “Kim ki, insanlar helak oldu, insanlar helak oldu derse o kimse onların en fazla helak olanıdır” (Müslim, Ebu Davud, Muvatta, Müsned) İşte bu durum ve ahlak bir hastalıktır, eğer tedavi edilmezse Allah (cc) muhafaza nifaka kadar gidebilir Hâsılı, nifak küfürden beterdir Onun için münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar Biz Mü’minler, münafıklardan ziyade münafıkların ahlakından kaçınmalıyız Biz onların ahlakından uzak durabilirsek, onlar içimizde barınamazlar Hemen deşifre olup kaçarlar veya pişman olurlar ve bize zarar veremezler Aksi halde bulaşıcı hastalık gibi bize de bulaşabilirler Saflarımız onların yuvası olur Tedbir, sünnet-i seniyyeye sarılmaktır İnsanlardan ziyade kendimizin, mesuliyetimiz altında olanların ve elimizin ulaşabildiği kimselerin ayıplarını düzeltmekle meşgul olmaktır Menfi ahlaklardan korunmak ve çevremizi korumaya çalışmaktır Kendimize en yakın olarak Müslümanları, en uzak da İslam ve Müslümanların düşmanlarını görmektir Müslümanlarla ihtilafımız ne kadar da çok olsa ve İslam düşmanlarıyla da ne kadar akrabalık, kavmi ve coğrafi bağlarımız olsa da “…iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır Onlar, ateşe çağırırlar…”(Bakara: 221) ayet-i celilesini hiç unutmamalıyız Allahu Teâlâ bizi ve bütün Mü’minleri küfürden, nifaktan, fasıklıktan ve bütün şerlerden korusun ve hayırlar muvaffak etsin Âmin MBeşir Varol |
![]() |
![]() |
|