Prof. Dr. Sinsi
|
Hz. Süleyman’İn Üç Duâsı
Hz Süleyman’ın Üç Duâsı
Hz Peygamber’in bildirdiğine göre, Süleyman (a s ) Beytü’l-Makdis’i yapıp bitirdiği zaman ’tan:
1) ’ın hükmüne uygun hüküm;İnsanlar arasındaki dâvâ konusu problemlerde ve ictihada dayanan hususlarda ’ın kendisini doğruya ulaştırması,
2) Kendisinden sonra hiçbir kimseye nasip olmayacak mülk ve saltanat;
3) Mescidine ibâdet niyetiyle girecek herkesin, anasından doğduğu gündeki gibi günahlarından arınmasını dilemiş ve bu dilekleri kabul edilmiştir (Nesâî, Mesâcid 6; İbn Mâce, İkametu’s-Salât 196; K Sitte, 12/357) Bu hadisin başka varyantlarındaki ifadeye göre Süleyman (a s )’a ilk iki dileği verilmiştir Hz Peygamber, “sonuncu dileğin biz (Muhammed ümmetin)e verilmesini umarız” (İbn Mâce, İkame 196; Ahmed bin Hanbel, II/176; K Sitte Terc, 17/103) buyurmuştur
Kur’ân-ı Kerim Hz Süleyman’a ait bu dileklerden ikisine temas eder Şöyle ki: Gece vakti çobansız bir sürünün bir tarlada meydana getirdiği zararla ilgili olarak Hz Dâvud ve oğlu Hz Süleyman ayrı ayrı hüküm vermişlerdi Meselenin çözümü tarafından Süleyman (a s )’a anlatılmıştı:
“Bir zaman Dâvud ve Süleyman, bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı Bir grup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bu ekinin içine dağılıp ziyan vermişti Biz, onların hükmünü görüp bilmekte idik Böylece Süleyman’ın bunu (dâvâ konusunu, daha derinden) anlamasını Biz sağladık Bununla birlikte Biz, onların her birine hüküm (sağlam bir muhâkeme gücü, hükümdarlık, peygamberlik) ve ilim verdik ” (21/Enbiyâ, 78-79)
Tefsirlerde anlatıldığına göre, ekin sahibi ile koyun sürüsü sahipleri arasındaki dâvâda hâkimlik yapan Dâvud (a s ) ile Süleyman (a s ), farklı hükümler vermişlerdi Hz Dâvud, tahrip edilen ekinin kıymetinin, koyunların kıymetine denk olduğunu göz önüne alarak, koyunların ekin sahibine tazminat olarak verilmesine hükmetmişti Oğlu Süleyman ise, şu hükme varmıştı: Ekin tarlası koyun sahiplerine verilmeli, onlar ziyandan önceki haline gelinceye kadar tarlanın bakımını üstlenmelidir Koyunlar da tarla sahibine verilmeli, tarlası eski bakımlı haline gelinceye kadar bu koyunların sütünden, yününden ve kuzularından yararlandırılmalıdır Hz Dâvud, oğlunun bu ictihâdını beğenerek kendi görüşünden vazgeçmişti
Kur’an ikinci dileğe şöyle temas eder:
“Süleyman, ‘Rabbim, beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver Şüphesiz Sen daima bağışta bulunansın’ dedi ” (38/Sâd, 35)
Hz Süleyman’ın bu dileğine nâil olduğuna müteâkip âyetler işaret eder Ayrıca Hz Peygamber’in, birçok hadis mecmuasında yer alan bir vâkıası da bunu teyid eder: Peygamberimiz, namaz kıldığı esnâda, ibâdetine engel olmak için kendisine hücum eden cin tâifesinden bir ifriti zararsız hale getirdikten sonra onu mescidin direklerinden birine bağlamayı ve ashâbına göstermeyi düşünmüş, fakat kardeşi Süleyman peygamberin duâsını hatırladığı için bundan vazgeçmiştir (Buhârî, Salât 75, Enbiyâ 40; Müslim, Mesâcid 39, 40; Nesâî, Sehiv 19)
Mevsuk hadislerde bir de yine Dâvud (a s )’la oğlu Süleyman (a s ) arasında geçmiş fetvâ konusu başka bir olaya yer verilir Bir çocuk üzerinde hak iddia eden iki anne arasında geçen olayla ilgili hükümde de yine Hz Süleyman haklı çıkmıştır Olay şöyledir:
“Vaktiyle iki kadın ve beraberlerinde iki oğlan çocuğu (bebek) vardı Yolda giderlerken, bir kurt gelip kadınlardan birinin (büyük kadının) çocuğunu alıp götürdü Bunun üzerine büyük kadın, arkadaşı (olan küçük) kadına: ‘Kurt, senin çocuğunu götürdü’ dedi Öbür kadın: ‘Hayır, senin çocuğunu götürdü!’ dedi Nihayet bu iki kadın, aralarında hükmetmesi için Dâvud (a s )’a mürâcaat ettiler Dâvud (a s ) da, çocuğun büyük kadına âit olduğuna hükmetti (Daha sonra kadınlar) muhâkemeden çıkıp Dâvud (a s )’un oğlu Süleyman (a s )’a gittiler Dâvud(a s )’un hükmünü söylediler Süleyman (a s ) da: ‘Bana bir bıçak getirin!’ Çocuğu (bu) iki kadın arasında paylaştırayım!’ dedi Bunun üzerine küçük kadın: ‘Aman, sakın öyle yapma! sana rahmet etsin! Çocuk bu kadınındır’ dedi Bunun üzerine Süleyman (a s ), çocuğun (kesilmesine şiddetli tepki gösteren ve hayatta kalması için kendi analığından fedâkârlık gösteren) küçük kadına âit olduğuna hükmetti ” (Buhârî, Enbiyâ, 40, Ferâiz 30; Müslim, Akdiye 20; Nesâî, Kudât 14; K Sitte, 12/355-356)
Paylaş
|