Prof. Dr. Sinsi
|
Hayırlı İşlere Koşmak Ve Hayra Yönelmek
Hayırlı İşlere Koşmak Ve Hayra Yönelmek
HAYIRLI İŞLERE KOŞMAK VE HAYRA YÖNELMİŞ
KİŞİYİ CİDDİ VE TEREDDÜTSÜZ ŞEKİLDE ONU
İŞLEMEYE TEŞVİK ETMEK
Âyetler
1 "Hayır işlerinde yarışın!"
Bakara sûresi (2), 148
Müslüman, hayır ve hizmet adamıdır İyilik severdir Hayatta herkes bir şeylerin peşinde koşup durmakta, âdeta başkalarıyla yarışmaktadır Müslümana hayır yarışında olmak yaraşır Çünkü en büyük ödül bu yarıştadır Nitekim bir âyette yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
2 "Rabbinizin mağfiretine ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olan göklerle yer genişliğindeki cennete koşun!"
Âl-i İmrân sûresi (3), 133
Allah'ın bağışını kazanmak büyük, en büyük başarıdır Genişliği, yerle gökler arası kadar olan cennete ulaşmak ise, büyük kurtuluştur İşte bütün bu "büyük"ler, iyilik ve hayır severlikte yarışmakla elde edilebilir Bu sebeple de müslümanlar, her şeyde orta yolu tutmaya davet edilirken burada yarışa çağırılmaktadırlar Zira mü'mine yakışan, büyük hedeflere sür'atle yönelmektir İyilik yarışı, en büyük yarıştır Bu yarış cennetle sonuçlanır Böyle bir yarıştan geri kalmak olur mu? Herkes kendi imkânı ölçüsünde, kendi alanında ama mutlaka bu yarışta yerini almalıdır
Hadisler
88 Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Yararlı işler görmekte acele ediniz Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır O zamanda insan, mü'min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler; mü'min olarak geceler, kâfir olarak sabahlar Dinini küçük bir dünyalığa satar "
Müslim, Îmân 186 Ayrıca bk Tirmizî, Fiten 30, Zühd 3; İbni Mâce, İkâme 78
Açıklamalar
Faydalı işler ve hizmetlerde gözü açık davranmak, fırsatları anında değerlendirmek, bu konuda sür'at göstermek yüce dinimizin tavsiye ettiği yegâne aceleciliktir Zira halkımızın isâbetle belirttiği gibi, "Elden kalan elli gün kalır" "İyilerin tenbelliği, kötülerin faaliyetidir " İyilik yapmayı, faydalı iş görmeyi nefis ve şeytan istemez, bu onlara çok ağır gelir Onun için de bu tür işlerin daima tehir edilmesini isterler Oysa gelecek günlerin neler getireceği hiç belli olmaz
Hadisimizde bu noktaya dikkat çekilmekte, her şeyi kopkoyu bir karanlık içinde tanınmaz hale sokarak birtakım büyük fitnelerin ortaya çıkmasından önce, iyi şeyler yapmaya bakmak gerektiği hatırlatılmaktadır Olumsuzluklar o noktaya varabilir, ortalık öylesine allak-bullak olabilir ki, Allah korusun, insan mü'min olarak sabahlamışken o günün akşamına kâfir olarak girer veya mü'min olarak girdiği gecenin sabahına kâfir olarak çıkar Bu, tam anlamıyla bir fitne ve kargaşa ortamıdır Böyle bir zeminde kimse ne yaptığını, ne yapması lâzım geldiğini bilemez Din gibi, iman gibi dünyalara değişilemeyecek kutsal değerler, küçük dünyevî karşılıklara satılır, peşkeş çekilir Öz değerlere yabancı ve düşman sistemlerin hükmü altında kalınabilir İşte bu noktada iman, işportaya düşmüş demektir; kafa, gönül ve evlerde irtidat havası esmeye başlamış demektir Müslümanlar böylesine acılı günleri tarih boyu yer yer yaşayagelmişlerdir
Hadiste haber verilen fitneler bir kaç şekilde tezâhür edebilir:
* İki müslüman grup arasında sırf ırkçılık ve kızgınlık sebebiyle çatışma çıkar Karşılıklı olarak can ve mala tecâvüzü helâl sayarlar
* Yöneticiler zâlim kimseler olur, müslümanların kanını döker, mallarını gasbeder, içki içerler Bazı kişiler de onların haklı olduklarını savunurlar Hatta bazı âlim geçinen kişiler, onların işledikleri bu tür haramların işlenebileceğine fetvâ verirler
* İnsanlar arasında dine muhalif ilişkiler, alış-verişler vs cereyan eder Bunları helâl sayarlar
Bunlar ve daha sıralanabilecek diğer görüntüler, farkedileceği gibi tamamen kişinin din ve imanına dokunur Fitne de zâten din ve imanın tehlikeyle yüzyüze kalmasıdır
Sabah-akşam, iman-küfür arasında gelip gitmeye vesile olacak fitne ortamlarına düşmemek için daha önceden iyi işler işlemeye gayret etmek, iman uyanıklığının işareti ve tabiî bir gereğidir
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Dine, imana sıkı sarılmak gerekir
2 Durum kötüleşmeden, müslümanlar güzel işler yapmakta birbirleriyle yarışmalıdır
3 Âhir zamanda fitneler, gece karanlıkları gibi birbiri ardınca gelip duracaktır Gelen gün, geçeni aratacaktır
4 Dîni, dünyevî herhangi bir değere değişmek, bu işin en çirkin ve kötü sonucudur
5 Kötüler ve kötülükler, ancak iyiler ve iyilikleri çoğaltmak ve desteklemek suretiyle önlenebilir
`
89 Ebû Sirve'a (veya Serve'a) Ukbe İbni Hâris radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir keresinde Medine'de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in arkasında ikindi namazı kılmıştım Resûlullah selâm verip namazı bitirdi ve sür'atle yerinden kalktı, safları yararak hanımlarından birinin odasına gitti Cemaat, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bu telaşından endişe ettiler Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kısa sürede döndü, kendisinin bu acele davranışından dolayı meraklanmış olduklarını gördü ve şöyle buyurdu:
"Odamızda birazcık altın -veya gümüş- olduğunu hatırladım da beni hayırda acele etmekten alıkoymasını istemedim ve derhal dağıtılmasını emrettim "
Buhârî, Ezân 158, el-Amel fi's-salât 18; Nesâî, Sehv 104
Buhârî'nin bir başka rivayetinde bu ifade şu şekildedir:
"Odada, sadaka (olarak dağıtılacak) bir miktar altın -veya gümüş- bırakmıştım Onun gece evde kalmasını uygun görmedim "
Buhârî, Zekât 20
Ebû Serve'a, Ukbe İbni Hâris
Ukbe Mekke fethi günü veya fetihten önce müslüman olmuştur İslâmı güzel yaşayanlardandır Ebû Serve'a Bedir Harbi sonrasında Medineli Hubeyb İbni Adî radıyallahu anh'ı Mekke yakınlarında öldürenlerdendir Ancak Ebû Serve'a künyesinin Ukbe'ye mi yoksa anne bir kardeşine mi ait olduğunda görüş ayrılığı vardır Öyle bile olsa, "İslâm olmak, İslâm öncesindeki hataları siler-süpürür" hadîs-i şerîfi gereği bağışlanmıştır
Buhârî, Ebû Dâvûd ve Tirmizî kendisinden hadis rivayet etmişlerdir Ukbe, Abdullah İbnü'z-Zübeyr radıyallahu anh'ın hilâfetini ilân ettiği yıllarda vefat etmiştir
Allah ondan razı olsun
Açıklamalar
Cami ve mescidlerde cemaatin omuzlarına basa basa gezinmek, cami âdâbına aykırı ve yasaktır Ancak bu yasak şu hallerde ortadan kalkar:
* İleride boş yer varken gerilere oturulmuş ise  Böyle yapanlar, bizzat kendileri, omuzlarına basılmasına razı olmuşlar demektir Böylesi hâllerde safları doldurmak için ileriye geçmek yasak değil, fazilettir
* Burnu kanayan veya abdest yenilemek durumunda kalanların, arkalarındaki safları yararak dışarı çıkmalarında da herhangi bir sakınca yoktur Bu, zarûret halidir Özellikle abdest yenileyecek olan imam ise, hiç bir sakınca söz konusu değildir
* Bir de bu hadiste görüldüğü gibi, bir hayır işlemek için acele edilmesi hâlinde, saflar yarılıp geçilebilir Bu, "hayırda acele etmek" hatırına verilmiş bir müsaade olmaktadır Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem de böyle yapmıştır Bu, dinimizde hayır işlemekte ne kadar sür'atli davranmanın gerektiğini ortaya koyması bakımından son derece dikkat çekici bir olay ve bir ruhsattır
Hz Peygamber'in bütün hal ve harekâtını son derece dikkatle izleyen sahâbîler, onda görmeye alıştıkları sakin ve ağırbaşlı tavırlar dışında, aceleci, telaşlı bir hâl gördüler mi, "nâhoş bir şey mi var acaba?" diye meraklanırlardı Bu kez de öyle olmuştu Hz Peygamber'in selâm verir-vermez mihrabı hemen terkedip sür'atle odasına gitmesi ashâb-ı kirâmı endişelendirmişti Peygamber Efendimiz ise, hayır işlemekte ne derece acele davranılması gereğini hem hareketi hem de sözüyle ortaya koymak suretiyle ashâbını bir yandan teskin ederken bir yandan da eğitiyordu
Hz Peygamber'in, "Beni alıkoymasından hoşlanmadım" beyanını, "Allah'ı anmaktan, O'na yönelmekten alıkoymasından hoşlanmadım" anlamında yorumlamak ve "Öyle babayiğitler vardır ki, onları ne bir ticâret ne de bir alış-veriş Allah'ı anmaktan alıkor" [Nûr Sûresi (24), 37] âyetiyle ilgi kurmak mümkündür "Beni alıkoymasından hoşlanmadım" sözünü, "Âhirette yoluma mâni olmasını istemedim" şeklinde anlamak da mümkündür Fakat hayır işlemekte acele davranmamaktan, hele canım ne acelesi var, dağıtırız, yaparız gibi tenbel bir duygu ve tavra alıştırmasından hoşlanmadım, mânâsına anlamak belki konu ile ilgisi ve müslümanların hayrı geciktirmemeyi öğrenmesi açısından daha isâbetlidir Zira altın-gümüş gibi kıymetlerin insana cimrilik ve sürekli ekonomi düşüncesi telkin ettiği, ibadet esnasında bile zihni meşgul ettiği bilinen bir gerçektir Yapılacak hayrı, verilecek sadakayı geciktirmemek, bu tür duygulara kapılmaktan insanı kurtarır
Hadisin ikinci rivayetindeki kaydı dikkate alırsak, "gündüzün hayrını geceye bırakmamak gerek" şeklinde bir sonuç çıkarabiliriz Çünkü hayır, zamanında yapılması halinde hayır olur Gecikmiş ya da geciktirilmiş hayır, kendisinden beklenen sonucu vermez
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Namazda, namaz dışı bir şey düşünmek, namazın sıhhatine mâni değildir Zira Efendimiz hadisin bir rivayetinde "Evde dağıtılacak bir miktar altın olduğunu namazdayken hatırladım" buyurmuştur
2 Sadaka dağıtımı gibi hayır işlerinde aslolan bizzat yapmak ise de, başkalarını vekil tayin etmek de câizdir Hadisimizde "dağıtılmasını emrettim" buyurulması, bunu göstermektedir
3 Hayır işlemekte acele davranmak uygundur
4 Zihni ve gönlü Allah Teâlâ'yı anmaktan ve emirlerini yerine getirmekten alıkoyacak her şeyden arındırmak lâzımdır
5 Bazı hâllerde safları yararak cami içinde ilerlemekte veya dışarı çıkmakta sakınca yoktur
6 Ashâb-ı kirâm, Hz Peygamber'i dikkatle ve ibretle izlerlerdi
`
90 Câbir radıyallahu anh şöyle dedi:
Uhud Savaşı'nda bir adam Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'e:
- Eğer öldürülürsem, nerede olurum? diye sordu
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemde:
- "Cennet'te" cevabını verdi
Bunun üzerine adam, (yemekte olduğu) elindeki hurmaları fırlatıp attı; harbe daldı ve şehid düşünceye kadar savaştı
Buhârî, Meğâzî 17; Müslim, İmâre 143 Ayrıca bk Nesâî, Cihâd 31
Açıklamalar
Hayra koşmakta Hz Peygamber'in nasıl sür'at gösterdiğini önceki hadiste görmüştük Burada ise, Resûl-i Ekrem'in terbiyesiyle yetişme bahtiyarlığına eren sahâbîlerden konuya ait canlı ve çarpıcı bir örneği görmekteyiz Uhud Savaşı devam ederken, hurma yiyerek Hz Peygamber'e gelip, harbte öldürüldüğü takdirde âhirette cennette mi, cehennemde mi olacağını soran sahâbî, "cennette" olacağı müjdesini alır-almaz, cihada ve cennet mutluluğuna, elindeki hurmaları bitirmeden hemen koşmuş, derhal harbe tutuşmuş ve şehid oluncaya kadar dövüşmüştür İşte bu tereddütsüzlük, iyiliği ve hayrı anında yerine getirme gayreti sahâbe-i kirâmın alâmet-i fârikası olmuştur Onlar bu halleriyle bütün müslüman nesillere örnek olmuşlardır
Hadis kitaplarımız benzeri bir olayın Bedir Savaşı'nda da yaşandığını haber vermektedir
Zamanlama her konuda önemlidir İyiliklere koşmakta en uygun zamanın, ele geçen "ilk fırsat" olduğu kesindir Sahâbe-i kirâm işte bu uygulamanın kahramanlarıdır
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Şehidler cennettedir
2 Hayra koşmakta acele etmek esastır
3 Ashâb-ı kirâm hayra koşmakta tereddüt göstermezlerdi
4 Bilmediğini sormak ve öğrenmek güzel bir davranıştır
Riyazüs Salihin
|