Prof. Dr. Sinsi
|
Sünen-İ Nesai Talak (Boşanma)
38- MÜLAANE= KARŞILIKLI LANETLEŞME NASIL YAPILIR?
3415- Enes b Malik (r a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: İslâm da ilk lanetleşme şu idi: Hilal b Ümeyye, Şerik b Sahma karısının zina ettiğini söyledi ve durumu Rasûlullah (s a v)’e haber verdi Peygamber (s a v) “Dört şahit bulmalısın değilse sırtına değnekle had cezası uygulanır” buyurdular Rasûlullah (s a v) bu sözünü birkaç kere tekrarladı Bunun üzerine Hilal: “Ey Allah’ın Rasûlü! Allah’ta biliyor ki doğru söylüyorum Allah sırtımı had cezasından kurtaracak bir ayet indirecektir” dedi O arada lian ayeti indi (Nur sûresi 6-9 ayetler) Bunun üzerine Rasûlullah (s a v), Hilal’i çağırdı Hilal dört defa doğru söylediğine dair Allah adına yemin ederek şahitlik yaptı Beşinci olarak ta eğer yalan söylüyorsa Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını istedi Daha sonra kadın çağırıldı Kadın da dört defa kocasının yalancı olduğuna dair Allah adına yemin edip şehadet etti Dördüncü ve beşinci yemini yaparken Rasûlullah (s a v) orada bulunanlara: “Kadını durdurup susturun! Çünkü bu beşinci azabı gerektirir” buyurdu oradakilerin hatırlatmasıyla kadın biraz ağırlaşıp durakladı öyle ki biz kadının suçunu itiraf edeceğini sandık Fakat kadın: “Kavmimi bu günden sonra rezil ve rüsvay edemem” diyerek yeminini tamamladı Sonra Rasûlullah (s a v) bu kadına bakıp, “Takip ediniz eğer beyaz, düz saçlı ve gözü bozuk bir çocuk doğurursa bu çocuk Hilal b Ümeyye’dendir Eğer doğacak çocuk sürme gözlü, orta boylu ve baldırları ince biri olursa o çocuk Şerik b Sehma’nındır ” Doğan çocuk sürmeli, orta boylu ve ince baldırlı idi Bunun üzerine Rasûlullah (s a v): “Eğer Allah’ın Kitabında lian hükmü indirilmemiş olsaydı ben o kadına zina cezası olan recmi uygulardım” buyurdu (Müslim, Lian: 1; Müsned: 11997)
39- HÂKİM KARAR VERİRKEN ALLAH’IM GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKAR DİYE DUA ETMELİ
3416- İbn Abbas (r a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s a v)’in huzurunda karşılıklı lanetleşmeden bahsedilince Asım b Adiy bu konuda bir şey söyleyip çıkıp gitti Sonra kendi kavminden bir adam gelerek karısıyla beraber bir erkeği yakaladığını söyledi Asım: O söylediğim sözden dolayı imtihan olunuyorum başıma bu iş geldi diyor O kimseyi doğru Rasûlullah (s a v)’e götürdü O adam karısının durumunu anlattı Bu adam sarışın, az etli ve düz saçlı idi Karısıyla birlikte gördüğü adam ise buğday tenli, kalın baldırlı, şişman biriydi Bunun üzerine Rasûlullah (s a v): “Allah’ım bu konuda gerçeği ortaya çıkar diye dua” etti Daha sonra o kadın kocasının yakaladığını iddia ettiği adama benzeyen bir çocuk doğurdu Rasûlullah (s a v) o iki kişi arasında lanetleşme yaptırdı sonra orada bulunanlardan birisi İbn Abbas’a: Rasûlullah (s a v)’in “Eğer ben delilsiz bir kimseyi recm etmiş olsaydım bu kadını recm ederdim” dediği kadın bu mudur? diye sordu İbn Abbas: “Hayır o kadın İslâm da kötülükler ortaya koyan biriydi” dedi (Müslim, Lian: 1; Buhârî, Talak: 30)
3417- Abdullah b Abbas (r a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s a v)’in huzurunda karşılıklı lanetleşmeden bahsedildiğinde Asım b Adiy’de o konuda bir şeyler söyleyip çıkıp gitmişti Çok geçmeden kendi kavminden bir adam onunla karşılaşıp karısıyla başka bir adamı yakaladığını söyledi Asım b Adiy o kimseyle birlikte Rasûlullah (s a v)’e geldi O adam onun karısını hangi halde bulunduğunu Rasûlullah (s a v)’e haber verdi Bu adam yani kadının kocası sarışın, zayıf ve düz saçlı idi karısıyla birlikte yakaladığı adam ise esmer, kalın baldırlı ve kıvırcık saçlı idi Rasûlullah (s a v): “Allah’ım gerçeği ortaya çıkar” diye dua etti Daha sonra kadın zina eden erkeğe benzer bir çocuk doğurdu Rasûlullah (s a v)’de bu kadınla kocası arasında mülaane yaptırdı O toplantıda olanlardan biri İbn Abbas’a: Rasûlullah (s a v)’in “Eğer ben delilsiz bir kimseyi recm edecek olsaydım bu kadını recm ederdim” dediği kadın bu mudur? diye sordu İbn Abbas’ta: “Hayır o İslâm da ilk kötülükleri ortaya çıkaran biriydi diye cevap verdi ” (Müslim, Lian: 1; Buhârî, Talak: 30)
40- MÜLÂÂNE DE BEŞİNCİ YEMİNDE DİKKAT EDİLMELİ
3418- İbn Abbas (r a)’tan rivâyete göre, “Peygamber (s a v), lanetleşecek çiftlere karşılıklı lanetleşme emrini verdikten sonra beşinci de elini ağzına kapamasını emreder ve beşinci yemin azabı gerektirir” buyurdu (Ebû Davud, Talak: 27)
41- MÜLAANE YAPILIRKEN YETKİLİ KİMSE ERKEK VE KADINA NASİHAT EDER
3419- Said b Cübeyr (r a) şöyle anlatıyor: İbn Zübeyr’in valiliği zamanında bana lanetleşen iki kişinin araları ayrılır mı? diye sordular Ne diyeceğimi bilemedim ve hemen kalkıp İbn Ömer’in evine gittim ve ona: “Ey Ebu Abdurrahman, lanetleşen iki kişinin araları ayrılır mı?” diye sordum İbn Ömer: “Evet, Sübhanallah bunu ilk soran falan oğlu falandır O şöyle demişti: “Ey Allah’ın Rasûlü! Ne dersiniz? Bizden birisi karısını fahişe durumunda bulsa ne yapmalı? Eğer karısının zina ettiğini söylese dört şahitle ispatlanması gereken büyük bir şey iddia etmiş olacak Eğer susmuş olsa yine büyük bir iş karşısında susmuş olacak ” Rasûlullah (s a v) ona cevap vermedi Daha sonra o adam tekrar gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Sana sorduğum mesele ile imtihan olunuyorum başıma geldi” dedi Bunun üzerine Allah (c c), Nur sûresinin 6-9 ayetlerini indirdi Rasûlullah (s a v)’de o iki kimse arasında karşılıklı lanetleşme yaptıracağında önce erkekten başladı ve ona bu ayetleri okudu, öğüt verdi, dünya azabının ahiret azabından daha hafif olduğunu söyledi O adam: “Seni hak din ile gönderen Allah’a yemin olsun ki yalan söylemiyorum” dedi İkinci olarak kadını çağırtıp ona da nasihat etti ve öğüt verdi Bu sefer kadın: “Seni hak din ile gönderen Allah’a yemin olsun ki, O yalancıdır” dedi Bunun üzerine mülaane yapılmak için önce erkekten başlandı O erkek dört defa doğru söylediğine dair Allah adına yemin etti Beşincide de: “Yalan söylüyorsam Allah’ın laneti benim üzerime olsun” dedi İkinci olarak kadın çağrıldı O da, dört defa kocasının yalan söylediğine dair Allah’a yemin etti, beşincide de kocası doğru söylüyorsa Allah’ın gazabının kendisi üzerine olmasını isteyerek yemin etti Rasûlullah (s a v)’de onları ayırdı (Müslim, Lian: 1; Ebû Davud, Talak: 27)
42- LANETLEŞENLERİN ARASI AYRILIR
3420- Said b Cübeyr (r a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mus’ab lanetleşen karı kocayı ayırmadı Said diyor ki: Bu durumu İbn Ömer’e anlattım; O şöyle dedi: “Rasûlullah (s a v), Aclanoğullarından iki kişinin arasını ayırmıştı ” (Müslim, Lian: 1; Ebû Davud, Talak: 27)
43- LANETLEŞENLER İDDİALARINDAN VAZGEÇEBİLİRLER Mİ?
3421- Said b Cübeyr (r a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Ömer’e karısına zina suçu yükleyen adamın durumundan sordum şöyle dedi: Rasûlullah (s a v), Aclan oğullarından bir çifti ayırmıştı sonra da şöyle demişti: “Allah biliyor ki ikinizden biri yalancıdır tevbe edip doğruyu söyleyen var mı?” Bunu üç sefer tekrarladı, ikisi de bu işten uzak durup iddialarından vazgeçmediler Bunun üzerine Rasûlullah (s a v) onları ayırdı Eyyub diyor ki: Amr b Dinar şöyle demişti: Bu olayda bir şeyler olmuştu ki onu size söylemek istemiyorum O adam dedi ki: “Ya mallarım ne olacak?” Rasûlullah (s a v): “Sana mal yoktur Eğer doğru sözlü biriysen verdiğin o mal (mihir) karşılığında onunla zifafa girdin eğer yalancı biriysen o kadın senden uzaktır” buyurdu (Müslim, Lian: 1; Ebû Davud, Talak: 27)
44- LANETLEŞENLER ARASINDAKİ MEHİR NE OLACAK?
3422- Said b Cübeyr (r a) şöyle anlatıyor: İbn Ömer’e lanetleşen karı kocanın durumunu sordum şöyle dedi: “Rasûlullah (s a v), lanetleşen çifte hesabınız Allah’a aittir ikinizden biri mutlaka yalancıdır Senin erkek olarak o kadının üzerinde bir hakkın yoktur ” Bunun üzerine o adam: “Ey Allah’ın Rasûlü! Benim mehir olarak verdiğim malım ne olacak?” diye sordu Rasûlullah (s a v): “Senin o mihir olarak verdiğin malda bir hakkın yoktur, sen eğer bu konuda doğru söylüyorsan o mehri, o kadını kendine helâl etmek için vermiştin bu yüzden o mehir sana geri dönmez Eğer zina isnadında yalancı isen o malı istemek sana çok uzaktır” buyurdu (Ebû Davud, Talak: 27)
45- LANETLEŞENLERİN ÇOCUĞU KİME BIRAKILIR?
3423- İbn Ömer (r a)’den rivayete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s a v) bir erkekle bir kadının arasında lanetleşme yaptırdı, o çifti ayırdı ve çocuğu da anneye verdi (Ebû Davud, Talak: 34; Müslim, Lian: 1)
46- BİR ERKEK DOĞAN ÇOCUĞUNU KABUL ETMEZSE NE OLUR?
3424- Ebu Hüreyre (r a)’den rivâyete göre, Fezare oğullarından bir adam Rasûlüllaha gelerek: “Karım siyah bir çocuk doğurdu ondan şüpheleniyorum” dedi Rasûlullah (s a v) ona: “Develerin var mı?” diye sordu O adam: “Evet var” dedi Rasûlullah (s a v): “Onların renkleri nasıldır?” diye sordu Adam: “Kırmızıdır” dedi Rasûlullah (s a v): “Onların arasında boz renkli var mı?” diye sordu Adam: “Evet onların arasında boz renklisi de vardır” dedi Rasûlullah (s a v): “O boz renkli develer nereden geldi?” dedi O adam: “Soyunun bir damarına çekmiş olmalıdır” dedi Bunun üzerine Rasûlullah (s a v): “İşte oğlun da soyunun bir damarına çekmiştir” buyurdu (Ebû Davud, Talak: 28; Müslim, Lian: 1)
3425- Ebu Hüreyre (r a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Fezare oğullarından bir adam Peygamber (s a v)’e gelerek; “Karım siyah bir çocuk doğurdu” diyerek o çocuğun kendisinden olmadığını söylemek isteyip reddetmek istiyordu Rasûlullah (s a v) ona: “Senin develerin var mı?” buyurdu Adam: “Evet” dedi Rasûlullah (s a v): “Onların renkleri nasıldır?” diye sordu Adam: “Kırmızıdır” diye cevap verdi Rasûlullah (s a v): “Aralarında boz renkli olanları var mıdır?” diye sordu Adam: “Evet boz renkli olanları da var” dedi Rasûlullah (s a v): “O boz renkliler nereden gelmiştir dersin” diye sordu Adam: “Soyunda belki öyle bir damar vardır” dedi O zaman Rasûlullah (s a v): “Öyleyse bu çocukta soyunun bir damarına çekmiştir” buyurdu Ravi diyor ki: Böylece Rasûlullah (s a v) o adamın çocuğunu reddetmesine izin vermedi (Ebû Davud, Talak: 28; Müslim, Lian: 1)
3426- Ebu Hüreyre (r a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bizler Rasûlullah (s a v)’in yanında otururken bir adam kalktı ve: “Ey Allah’ın Rasûlü! Siyah bir oğlum oldu” dedi Rasûlullah (s a v): “O renk nereden gelmiş olabilir?” buyurdu O adam: “Bilmiyorum” dedi Rasûlullah (s a v): “Senin develerin var mı?” diye sordu Adam: “Evet” dedi Rasûlullah (s a v): “Renkleri nasıldır?” dedi Adam: “Kırmızıdır” dedi Rasûlullah (s a v): “Aralarında boz develer var mı?” buyurdu Adam: “Evet boz renkli develer de var” dedi Rasûlullah (s a v): “Onlar nereden gelmiş” diye sordu Adam: “Bilmiyorum ama Ey Allah’ın Rasûlü! Soyunun bir damarına çekmiş olabilir” dedi O zaman Rasûlullah (s a v): “Bu çocukta soyunun bir damarına çekmiş olabilir” buyurarak; “Bir adamın kendi karısından doğan bir çocuğu karısının zina ettiğini görmedikçe inkar edip kabul etmemesinin mümkün olmadığı şeklinde hüküm verdi ” (Ebû Davud, Talak: 28; Müslim, Lian: 1)
47- KİMSE KENDİ ÇOCUĞUNU İNKAR ETMEMELİ
3427- Ebu Hüreyre (r a)’den rivâyete göre, bizzat kendisi Rasûlullah (s a v)’den şöyle işitmiştir: Mülaane ayeti indiğinde Rasûlullah (s a v) şöyle buyurdu: “Ailesinden olmayan bir erkeği herhangi bir kadın evine alır ve zina ederse, Allah’tan bir şey istemeye hakkı yoktur Allah onu Cennetine koymaz Göz göre göre çocuğunu inkar eden bir adamın gözüne Allah perde çeker ve kıyamet günü geçmiş ve gelecek toplumların önünde onu rezil ve rüsvay eder ” (Ebû Davud, Talak: 28; Dârimi, Nikah: 42)
48- ÇOCUK DÖŞEK SAHİBİNE AİTTİR
3428- Ebu Hüreyre (r a)’den rivâyete göre, Peygamber (s a v) şöyle buyurdu: “Doğan çocuk döşek sahibine aittir Zina eden kimseye de mahrumiyet vardır ” (Dârimi, Nikah: 41; Ebû Davud, Talak: 34)
3429- Ebu Hüreyre (r a)’den rivâyete göre, Peygamber (s a v) şöyle buyurdu: “Doğan çocuk döşek sahibine aittir Zina edene de mahrumiyet vardır ” (Dârimi, Nikah: 41; Ebû Davud, Talak: 34)
3430- Aişe (r anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sa’d b ebi Vakkas ile Abd b Zem’a bir erkek çocuğun nesebi hakkında münakaşa ettiler Sa’d: Ey Allah’ın Rasûlü! Bu çocuk kardeşim Utbe b Ebu Vakkas’ın çocuğudur Bunun nesebinin kendisine ilhak edilmesini bana vasiyet etmiştir Bakınız ona ne kadar da benzeşiyor kardeşim Utbe ile dedi Abd b Zem’a ise şöyle dedi: “Bu benim kardeşimdir, babamın döşeği üzerinde babamın cariyesinden doğmuştur” dedi Rasûlullah (s a v), Çocuğun kime benzediğine bakınca, onun Utbeye çok benzediğini gördü ve “Ey Abd! O, sana aittir Çocuk döşek sahibinindir Zina edene de mahrumiyet vardır Ey Sevde binti Zem’a artık sen de Abdurrahman’ın yanında örtün” buyurdu Abdurrahman da artık bir daha Sevde’yi görmedi (Dârimi, Nikah: 41; Ebû Davud, Talak: 34)
3431- Abdullah b Zübeyr (r a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Zem’a’nın bir cariyesi vardı onunla münasebette bulunuyordu Başka birisinin de o cariye ile münasebeti olduğunu zannediyordu Cariye, ilişki kurduğunu zannettiği adama benzer bir çocuk doğurdu Zem’a, Cariye hamile iken vefat etmişti Sevde bu durumu Rasûlullah (s a v)’e arzetti de Rasûlullah (s a v) şöyle buyurdu: “Çocuk döşek sahibine aittir Ey Sevde artık ondan uzak dur ve örtün çünkü o senin kardeşin değildir” buyurdu (Müsned: 15542)
3432- Abdullah (r a)’tan rivâyete göre, Rasûlullah (s a v) şöyle buyurdu: “Çocuk döşek sahibine aittir Zina edene ise mahrumiyet vardır ” (Ebû Davud, Talak: 28)
49- CARİYE DÖŞEĞİ DE EFENDİNİN DÖŞEĞİ SAYILIR
3433- Aişe (r anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sa’d b ebi Vakkas ile Abd b Zem’a; Zem’anın oğlunun kime aid olduğu konusunda anlaşamadılar Sa’d dedi ki: “Kardeşim Utbe bana vasiyette bulunup demişti ki: Mekke’ye geldiğinde Zem’a’nın cariyesinin çocuğuna bak, o benim oğlumdur ” Abd b Zem’a ise: “O babamın cariyesinin çocuğudur, babamın döşeğinde doğmuştur Rasûlullah (s a v) çocuğa baktı, açık bir şekilde Utbe’ye benzediğini gördü ve şöyle buyurdu: “Çocuk döşek sahibine aittir Ey Sevde onun yanında tesettürlü bulun!” (Dârimi, Nikah: 41; Müslim, Rada: 10)
50- ÇOCUK KİMİNDİR KONUSUNDA KUR’A ÇEKİLİR Mİ?
3434- Zeyd b Erkam (r a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ali, Yemende iken kendisine üç kişi geldi Bunlar bir temizlik süresi içersinde bir kadınla cinsel ilişkide bulunmuşlardı ve doğan çocuğun kime ait olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdi Ali, o iki kimseye: “Çocuğun bu üçüncü kişiye ait olmasını kabul eder misiniz?” diye sordu O ikisi “Hayır kabul etmeyiz” dediler Ali, daha sonra diğer iki kişiye: “Çocuğun bu üçüncü şahsa ait olduğunu kabul eder misiniz?” diye sordu Yine ikisi birden: “Hayır” dediler Bunun üzerine Ali aralarında Kur’a çekti, çocuğu Kur’ayı kazanana verdi ve kadının diyetinin üçte ikisini ona yükledi Bu olay Peygamberimiz (s a v)’e hatırlatılınca azı dişleri görününceye kadar güldü (İbn Mâce, Ahkam: 20; Ebû Davud, Talak: 32)
3435- Zeyd b Erkam (r a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir defasında biz Rasûlullah (s a v)’in yanındaydık O günlerde Ali Yemendeydi Yemenden bir adam geldi ve anlatmaya başladı Ey Allah’ın Rasûlü! Ali’ye üç kişi geldi ve temizlik halindeki bir kadınla ilişki kurduklarını ve bir çocuk olduğunu söylediler çocuğun kime ait olduğunda anlaşamadılar Ali onlardan birine dedi ki: “Çocuğu ona bırak!” Bunu kabul etmediler “Peki öyleyse buna bırakınız” dedi Yine kabul etmediler, yine: “Üçüncüye bırakınız” dedi Yine de kabul etmediler Ali de demişti ki: “Siz anlaşamayan üç ortaksınız, aranızda kura çekeceğim kura kime çıkarsa çocuk onun olacaktır ve o kimse üçte iki diyet ödeyecektir” dedi Rasûlullah (s a v), bunu duyunca azı dişleri görününceye kadar güldü (İbn Mâce, Ahkam: 20; Ebû Davud, Talak: 32)
51- EL VE YÜZE BAKARAK NESEBİ BELİRLEMEK
3436- Aişe (r anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s a v) yüzünde şimşekler çakar gibi nurlar saçarak güler yüzle yanıma geldi ve şöyle dedi: “Görmedin mi? Mücezziz, Zeyd b Harise ile Usameye baktı ve: Şu ayakların bazısı bazısındandır dedi ” (Ebû Davud, Talak: 31; Müslim, Rada: 11)
3437- Aişe (r anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s a v) bir gün yanıma sevinçli bir halde girdi ve şöyle dedi: “Ey Aişe görmedin mi? Mücezziz el Müdlicî yanıma gelmişti Üsâme b Zeyd’te yanımdaydı Üsâme b Zeyd ile Zeyd b Harise başlarına bir kadife örtüp uyumuşlardı, ayakları dışarıdaydı Mücezziz onların ayaklarına baktı ve şu ayakların bir kısmı diğerinden olmuştur dedi ” (Ebû Davud, Talak: 31; Müslim, Rada: 11)
52- ANNE VE BABADAN BİRİ MÜSLÜMAN OLURSA ÇOCUK KİME AİTTİR
3438- Abdulhamid b Seleme el Ensarî (r a) babasından ve dedesinden aktarıyor Kendisi Müslüman olmuş fakat hanımı İslâm’ı kabul etmemişti Onların küçük bir erkek çocukları da vardı, henüz akıl baliğ olmamıştı Peygamber (s a v) anneyi bir tarafa babayı da bir tarafa oturttu sonra çocuğu dilediğini seçmekte serbest bıraktı ve şöyle dua etti: “Allah’ım ona doğruyu göster ” Çocukta babasını seçti (Ebû Davud, Talak: 32; Müslim, Lian: 1)
3439- Ebu Meymune (r a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Bir gün Ebu Hureyre’nin yanındaydım şunları anlattı: “Bir kadın Rasûlullah (s a v)’e gelerek; “Anam babam Senin yoluna feda olsun, kocam oğlumu götürmek istiyor, bana da içmek ve kullanmak üzere Ebu Inebe kuyusunu bıraktı” dedi Daha sonra kadının kocası geldi ve: “Oğlum konusunda kim benimle kavga ediyor?” dedi Bunun üzerine Rasûlullah (s a v) çocuğa: “Ey çocuk işte baban ve işte annen hangisiyle birlikte yaşamak istiyorsan tut elini” buyurdu Çocuk ta annesinin elinden tuttu, annesi de onu alıp gitti (Ebû Davud, Talak: 32; Müslim, Lian: 1)
53- HULU’ YOLUYLA AYRILAN KİMSENİN İDDET SÜRESİ NE KADARDIR?
3440- Rubeyyi binti Muavviz b Afra (r anha)’nın haber verdiğine göre, Sabit b Kays b Şemmas karısını dövmüş ve kolunu kırmıştı Karısı Cemile binti Abdullah b Übey idi Bu kadının erkek kardeşi Rasûlullah (s a v)’e gelerek, şikayette bulundu Rasûlullah (s a v), Sabit’e haber göndererek çağırttı ve ona: “Hulu bedelini ondan al ve onu serbest bırak” buyurdu Sabit b Kays’ta: “Peki” dedi Rasûlullah (s a v): “Kadına bir hayz süresi beklemesini ve sonra da ailesi yanına dönmesini emretti ” (Sadece Nesâi rivâyet etmiştir )
3441- Ubâde b Velid b Ubâde b Samit (r a)’ten, O da Rubeyyi binti Muaviz’den rivâyet ederek şöyle demiştir: Rubeyyi binti Muavize: “Başından geçen olayı anlat” dedim O da şöyle dedi: Kocamdan Muhalea şeklinde ayrılmıştım sonra Osman’a gelerek ne kadar iddet bekleyeceğimi sordum: “Sana iddet gerekmez” dedi Fakat son zamanlarında kocanla münasebette bulunmuş isen bir hayız görünceye kadar iddet beklemen yeterlidir dedi ve şöyle devam etti: “Ben bu konuda Rasûlullah (s a v)’in Sabit b Kays b Şemmas’ın nikahlısı olan Meryem el Megalliye hakkında verdiği hükme uymuş oluyorum, çünkü o da Sabit’ten muhalea yoluyla ayrılmıştı ” (İbn Mâce, Talak: 23)
54- İDDET SÜRELERİ DEĞİŞİK TE OLABİLİR Mİ?
3442- İbn Abbas (r a), Bakara sûresi 102 ayeti ve Nahl sûresi 101 ayeti ve Ra’d sûresi 39 ayetleri hakkında şöyle demiştir: Kur’an’da hükmü değiştirilen şey kıble konusudur Bakara 228 ayetinin bir kısmını Talak sûresi 4 ayeti değiştirmiştir Ayrıca iddet gerekmeyen durumları da Allah, Ahzâb sûresi 49 ayetiyle belirlemiştir (Ebû Davud, Talak: 37)
55- KOCASI ÖLEN KADININ İDDET SÛRESİ NE KADARDIR?
3443- Ümmü Habibe (r anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s a v)’den işittim şöyle diyordu: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının kocasından başka bir ölen kimseye üç günden fazla yas tutması helâl olmaz Ama kocası ölünce dört ay on gün yas tutup süslenmeksizin bekler ” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3444- Zeyneb binti Ümmü Seleme (r anha) şöyle demiştir: Anneme iddet bekleyenin durumunu sordum O da şöyle dedi: Rasûlullah (s a v)’e kocası ölen bir kadının gözlerinin rahatsız oluşundan dolayı sürme çekip çekemeyeceği sorulmuştu O da cevaben şöyle buyurmuştu: “Sizden biriniz cahiliyye döneminde en kötü elbiselerinizi giyerek evinde bir yıl beklerdi de sonra dışarı çıkabilirdi, şimdi dört ay on gün bekleyemez mi?” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3445- Ümmü Seleme ve Ümmü Habibe (r anhüma)’dan bildirdiğine göre, şöyle demişlerdir: Bir kadın Rasûlullah (s a v)’e geldi ve: “Kızımın kocası öldü Ben de onun göz rahatsızlığından korkuyorum, dolayısıyla sürme çekebilir mi?” diye sordu Bunun üzerine Rasûlullah (s a v): “Sizden biriniz cahiliyye döneminde kocası öldüğünde bir yıl evinde oturuyordu, bu konuda İslâm’ın emri ise dört ay on gündür Cahiliyye döneminde bir yıl dolunca bir deve tezeği alarak matemden çıkardı (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3446- Rasûlullah (s a v)’in hanımlarından Hafsa binti Ömer (r anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s a v) şöyle buyurdu: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının kocası dışında hiçbir ölü için üç günden fazla matem tutması ve süslenmemesi helâl değildir Sadece kocasının ölümünde dört ay on gün matem tutar ve süslenmeksizin bekler ” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3447- Ümmü Seleme (r anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s a v) şöyle buyurmuştur: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının kocası dışında hiçbir ölüye üç günden fazla yas tutup süslenmemesi helâl olmaz ancak kocası için dört ay on gün süreyi süslenmeksizin bekler ” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
56- KOCASI ÖLEN HAMİLE KADININ İDDET SÜRESİ NE KADARDIR?
3448- Misver b Mahreme (r a)’den rivâyete göre, Sübeya-tel Eslemiyye kocasının ölümünden birkaç gün sonra çocuk doğurdu ve Rasûlullah (s a v)’e gelerek evlenmek için izin istedi Rasûlullah (s a v)’de ona izin verdi ve iddet beklemeksizin o kadında evlendi (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3449- Misver b Mahreme (r a)’den rivâyete göre, Peygamber (s a v) Sübeya isimli kadına nifas’tan kurtulunca evlenmesini emretti (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3450- Ebu’s Senabil (r a) rivâyete göre, şöyle demiştir: Sübeya kocasının ölümünden yirmi üç veya yirmi beş gün sonra çocuğunu doğurmuştu Nifastan kurtulunca da evlenmek istedi, onun bu isteği ayıp karşılandı Bu olay Rasûlullah (s a v)’e anlatılınca: “Onun evlenmesine engel bir şey yoktur, o çocuğunu doğurmuştur” buyurdu (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3451- Ebu Seleme (r a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Ebu Hüreyre ve İbn Abbas; hamile iken kocası ölen kadının çocuğunu doğurduktan sonra hemen evlenip evlenemeyeceği konusunda ihtilafa düştüler Ebu Hüreyre “Evlenebilir” dedi İbn Abbas ise: “Ayette belirtilen iki müddetten en uzununu bekledikten sonra evlenebilir” dedi Bunun üzerine Ümmü Seleme’ye haber gönderip sordular O da cevaben şöyle dedi: “Sübeya’nın kocası ölmüştü Sübeya’da kocasının ölümünden on beş gün sonra çocuk doğurmuştu Sübeya’ya iki kişi dünürcü oldu O da onlardan birini seçti Diğer adam ve onun yanındakiler onu elde edememekten dolayı endişe ettiler ve senin evlenmen helâl olmaz dediler Sübeya diyor ki: Bunun üzerine Rasûlullah (s a v)’e gittim ve durumu anlattım O da şöyle buyurdu: “Şu anda evlenmen sana helaldir dilediğin kimse ile evlenebilirsin ” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3452- Ebu Seleme (r a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: İbn Abbas ve Ebu Hureyre’ye kendisi hamile iken kocası ölen kadının durumu soruldu İbn Abbas: “İki iddetten sonuncusunu bekledikten sonra evlenebilir” dedi Ebu Hureyre’de: “Çocuğunu doğurduktan sonra evlenebilir” dedi Bunun üzerine Ebu Seleme, Ümmü Seleme’nin yanına gitti ve bu meseleyi sordu Ümmü Seleme şöyle dedi: “Sübeya-tül eslemiyye kocasının vefatından on beş gün sonra doğum yapmıştı İki kişi ona dünürcü olmuştu, birisi genç diğeri de yaşlıydı Sübeya genç olanın teklifini kabul etti Bunun üzerine yaşlı olan senin evlenmen helâl değildir dedi Sübeya’nın ailesi o günlerde orada değildi O ihtiyar kimse, Sübeya’nın ailesi gelince kendisini tercih edebileceklerini ümid ediyordu Bunun üzerine Sübeya, Rasûlullah (s a v)’e geldi ve durumu anlattı Rasûlullah (s a v): “Sen evlenebilirsin, dilediğin kimse ile evlen” buyurdu (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3453- Ebu Seleme b Abdurrahman (r a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: “İbn Abbas’a kocasının ölümünden yirmi gün sonra doğum yapan bir kadının evlenip evlenemeyeceği soruldu O da cevaben: “Hayır, iki iddetten en son olanını beklerse olur” dedi Ebu Seleme diyor ki: Ben, “Allah, hamile kadınların iddetleri doğumla biter” buyuruyor dedim İbn Abbas: “O Talak neticesinde olan durumdur” dedi Ebu Hureyre’de: Ben kardeşimin oğlu yani Ebu Seleme’nin görüşündeyim dedi Bunun üzerine ibn Abbas kölesi Küreyb’i gönderdi ve Ümmü Seleme’ye git ve sor, acaba Rasûlullah (s a v)’in sünnetinde böyle bir şey var mıdır? Küreyb gitti sonra dönüp geldi ve şöyle dedi: Ümmü Seleme diyor ki: “Evet, Rasûlullah (s a v) böyle yapmıştı Sübeya-tül Eslemiyye kocasının vefatından yirmi gün sonra doğurmuştu Rasûlullah (s a v) Sübeya’ya evlenmesini emretmişti Ebus Senabil isimli kimse de ona dünürcü olanlardandı (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3454- Süleyman b Yesar (r a)’dan rivâyete göre, Ebu Hureyre, İbn Abbas ve Ebu Seleme b Abdurrahman, kocası ölen ve doğum yapan bir kadının iddet süresi hakkında müzakere de bulunuyorlardı İbn Abbas: “İki iddetten en sonuncusunu bekler” dedi Ebu Seleme: “Hayır doğurduğunda evlenmesi helâl olur” dedi Ebu Hüreyre de: Ben kardeşimin oğlu (Ebu Seleme’nin) görüşündeyim dedi Bunun üzerine Rasûlullah (s a v)’in hanımlarından Ümmü Seleme’ye haber gönderip sordular O da şöyle dedi: Sübeya-tül Eslemiyye kocasının vefatından kısa bir süre sonra doğum yapmıştı Rasûlullah (s a v)’e hemen evlenip evlenemeyeceğini sordu Rasûlullah (s a v)’de evlenmesini emretmişti (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3455- Ümmü Seleme (r anha)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Sübeya kocasının ölümünden birkaç gün sonra doğurmuştu Rasûlullah (s a v)’de onun evlenmesini emretmişti (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3456- Süleyman b Yesar (r a)’dan rivâyete göre, Abdullah b Abbas ve Ebu Seleme b Abdurrahman, kocasının ölümünden birkaç gün sonra doğum yapan kadının iddeti hakkında ihtilafa düştüler Abdullah b Abbas: “İki iddetten en sonuncusudur” dedi Ebu Seleme ise: “Doğum yaptığı an evlenmesi helâl olur” dedi O esnada Ebu Hüreyre geldi ve: “Ben de kardeşim oğlu yani Ebu Seleme’nin görüşündeyim” dedi İbn Abbas’ın kölesi Küreyb’i Ümmü Seleme’ye bu konuyu sormak üzere gönderdiler Küreyb gitti ve sonra geldi Ümmü Seleme’nin şöyle dediğini haber verdi Sübeya kocasının ölümünden birkaç gün sonra doğurmuştu, durumunu Rasûlullah (s a v)’e anlatınca: “Evlenmen helaldir” buyurdu (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3457- Ebu Seleme b Abdurrahman (r a)’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Ben, İbn Abbas ve Ebu Hüreyre üçümüz birlikteydik, ibn Abbas: Bir kadının kocası vefat eder de bir süre sonra doğum yaparsa, onun iddet süresi iki iddetin sonuncusudur dedi Ebu Seleme dedi ki: Küreyb’i, Ümmü Seleme’ye bu konuyu sormak üzere gönderdik O da onun yanından geldi ve şu haberi getirdi Sübeya kocasının vefatından bir müddet sonra doğum yaptı da Rasûlullah (s a v) ona evlenmesini emretti (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3458- Peygamber (s a v)’in hanımlarından Ümmü Seleme (r anha)’dan rivâyete göre, Eslem oğullarından bir kadın ki kendisine Sübeya ismi verilir, kocasının nikahında idi Kendisi hamile iken kocası öldü Ebu’s Senabil b Ba’kek Sübeya ile evlenmek istedi Sübeya bu teklifi kabul etmedi Bunun üzerine Ebu’s Senabil senin dört ay on gün iddet beklemeden evlenmen helâl değildir dedi Yirmi gün sonra çocuk doğurdu ve Rasûlullah (s a v)’e gelerek durumunu sordu Rasûlullah (s a v)’de “Evlenebilirsin” buyurdu (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3459- Ebu Seleme b Abdurrahman (r a)’dan rivâyete göre, kendisi ve Ebu Hureyre, İbn Abbas’ın yanındaydılar Bir kadın gelerek kendisi hamile iken kocasının öldüğünü, dört aydan daha az bir süre içersinde de doğum yaptığını söyledi Bunun üzerine İbn Abbas dedi ki: İki iddetin sonuncusunda evlenebilirsin Ebu Seleme de şöyle dedi: Peygamber (s a v)’in ashabından bir adamın bana haber verdiğine göre, Eslem kabilesinden Sübeya, Rasûlullah (s a v)’e geldi ve kocasının hamile iken öldüğünü ve dört aydan daha az bir süre içerisinde doğum yaptığını söyledi Rasûlullah (s a v)’de ona evlenmesini emretti Ebu Hüreyre diyor ki: “Buna ben de şahidim ” (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3460- Ubeydullah b Abdullah (r a)’ın aktardığına göre, babası Ömer b Abdullah b Erkam ez Zühri’ye mektup yazarak Sübeya binti Haris el Eslemiyye’ye gitmesini ve başından geçen hadiseyi sormasını emretti Ömer b Abdullah’ta, Abdullah b Utbeye haber vermek üzere şu mektubu gönderdi: Sübeya şöyle anlatmıştır: Sübeya beni Amir’den Sa’d b Havle’nin nikahı altındaydı, kendisi bedir savaşına katılan sahabelerdendi Kendisi hamile iken kocası veda haccında vefat etti Kocasının ölümü üzerinden pek geçmeden doğum yaptı Nifastan kurtulunca dünürcü olanlara karşı süslendi Bu esnada Abduddar oğullarından Ebu’s Senabil adında biri onun yanına girmişti Ona dedi ki: Hayrola süslenmişsin, evlenmek istiyorsun herhalde Vallahi dört ay on gün geçmeden evlenemezsin” Sübey’a diyor ki Ebu’s Senabil, böyle söyleyince o akşam elbisemi giyinip Rasûlullah (s a v)’e geldim ve evlenip evlenemeyeceğimi sordum Rasûlullah (s a v)’de çocuğu doğurduktan sonra evlenebileceğimi söyledi Dünürcü olursa evlenmemi istedi (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3461- Züfer b Evs b el Hadesan en Nasri (r a)’den rivâyete göre, Ebus Senabil b Ba’kek b Sebbak, Sübeyatül eslemiyyeye iki iddetten en uzunu olan dört ay on gün geçmedikçe evlenmen helâl değildir dedi Bunun üzerine Sübey’a, Rasûlullah (s a v)’e gelerek durumu sordu Rasûlullah (s a v), çocuğu doğurduktan sonra evlenebileceğini söyledi Kocası öldüğünde dokuz aylık hamileydi Sübey’a Sa’d b Havle’nin nikahında idi, kendisi veda haccında vefat etti Sübey’a doğum yaptıktan sonra kendi kavminden bir genç onu nikahladı (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3462- Ubeydullah b Abdullah (r a)’tan rivâyet edilmiştir: Abdullah b Utbe, Ömer b Abdullah b el Erkam ez Zührî’ye mektup yazarak, Sübey’a bintil Haris el Eslemiye’ye gitmesini ve hamileliği esnasındaki Rasûlullah (s a v)’in verdiği fetvayı sormasını istedi Ömer b Abdullah’ta oraya gidip ona sordu Sübey’a da şöyle anlattı: “Kendisi, Rasûlullah (s a v)’in ashabından Bedir’e katılan ve veda Haccında ölen Sad b Havle’nin nikahındaydı Ölümünden dört ay kadar geçmeden doğurdu Nifastan kurtulunca Abduddar oğullarından Ebu’s Senabil onun yanına geldi ve onu süslenmiş bir vaziyette gördü Dedi ki: “Herhalde üzerinden dört ay on gün geçmemesine rağmen evlenmek istiyorsun?” Sübey’a diyor ki: “Ebus Senabil’den bunu duyunca Rasûlullah (s a v)’e gittim ve durumumu anlattım Rasûlullah (s a v)’de: “Çocuğunu doğurduktan sonra evlenmen helaldir” buyurdu (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3463- Muhammed (r a)’ten Kufe’de ensara ait büyük bir toplantıda Cemaatin arasında oturuyordum Aralarında Abdurrahman b Ebi Leyla da vardı Sübeya’nın durumundan bahsettiler Ben de Abdullah b Utbe b Mesud’tan naklen İbn Avn’ın sözünü destekler yönde çocuğu doğurduktan sonra evlenebilir manasında bir şey söyledim O zaman İbn Ebi Leyla: Fakat amcası böyle söylemiyor dedi Bunun üzerine ben, sesimi yükselterek; Abdullah b Utbe Kufe’nin bir mahallesinde bulunurken onun hakkında yalan mı söyleyeceğim dedim Sonra Malik’e rastladım İbn Mes’ud, Sübeya hakkında ne diyordu dedim O da şöyle dedi: İbn Mesud siz onun hakkında ruhsat ve kolaylık izni varken işi zorlaştırıp zorluk mu çıkarıyorsunuz Unutmayın ki kısa Nisâ sûresi (Talak sûresi) uzun (Bakara) sûresinden sonra nazil olmuştur (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3464- İbn Mes’ud (r a)’tan rivâyete göre, şöyle demiştir: Kim isterse onunla iddia edebilirim ki: “Hamile kadınların iddetleri doğurmalarıyla biter (Talak sûresi 4 ayet) ayeti, kocası ölen kadının iddetini bildiren (Bakara 234 ayet) ayetten sonra nazil olmuştur Bu sebeple kocası ölen hamile kadın çocuğunu doğurunca evlenmesi helâl olur (İbn Mâce, Talak: 8; Tirmizî, Talak: 18)
3465- Abdullah b Mes’ud (r a)’ten rivâyete göre, şöyle demiştir: Kısa Nisâ sûresi denilen Talak sûresi Bakara sûresinden sonra nazil olmuştur (İbn Mâce, Talak: 7; Ebû Davud, Talak: 47)
57- GERDEK OLMADAN KOCASI ÖLEN KADIN İDDET BEKLER Mİ?
3466- Abdullah b Mes’ud (r a)’tan rivâyete göre, kendisine: Bir kadınla evlenen, kadına bir mehir belirlemeden ve gerdek olmadan ölen bir adam hakkında soruldu da İbn Mes’ud dedi ki: “O kadına benzeri kadınlara verilen mihir kadar mihir takdir olunur, ne az ne de fazla olmamalı Kadın iddet beklemesi gerekir ve mirasa da dahil olur Bunun üzerine Ma’kıl b Sinan el Eşcaî kalktı ve Rasûlullah (s a v) aramızda iken Berva binti Vaşık adındaki kadın hakkında da aynen senin verdiğin hüküm gibi hüküm vermişti dedi İbn Mes’ud bunu duyunca sevindi (İbn Mâce, Nikah: 18; Tirmizî, Nikah: 44)
58- ÖLÜ ARKASINDAN YAS TUTULUR MU?
3467- Aişe (r anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s a v) şöyle buyurmuştur: “Bir kadının kocası hariç hiç bir ölünün arkasından üç günden fazla yas tutması helâl değildir ” (Kocası için bu süre dört ay on gündür ) (İbn Mâce, Talak: 35; Tirmizî, Talak: 18)
3468- Aişe (r anha)’dan rivâyete göre, Rasûlullah (s a v) şöyle buyurdu: “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının kocası dışında bir ölünün arkasından üç günden fazla yas tutması helâl değildir ” (İbn Mâce, Talak: 35; Tirmizî, Talak: 18)
|