07-27-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Riyazü's Salihin - Lakît İbni Sabire
Riyazü's Salihin - Lakît İbni Sabire
SİYER icinde Riyazü's Salihin - Lakît İbni Sabire konusu , Riyazü's Salihin - Lakît İbni SabireLakît İbni Sabire
Ebû Âsım künyesiyle bilinen Lakît, dedesi Sabire'ye nisbetle İbni Sabire diye bilinir Babasının adı Abdullah'tır Benî Müntefik kabilesindendir Lakît, bu kabilenin elçileri arasında Medine’ye gelmiştir Rivayetlerini Buhârî, el-Edebül-müfred'de sünen sahipleri de sünen'lerinde nakletmişlerdir Kendisinden oğlu Âsım rivayette bulunmuştur Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur
ondan razı olsun
Açıklamalar
Hadisin konumuzu ilgilendiren kısmı son cümlesidir:"Oruçlu olmadığın zaman suyu burnuna iyice çek" Abdestin tam ve güzel alınması, el ve ayak parmaklarının aralarının oğuşturularak suyun oralara intikalinin sağlanması ve oruçlu değilken buruna suyun iyice çekilmesi gibi hususları içermektedir Farz, vâcip ve sünnetlerine riayet ederek alınan abdest, tam ve güzel bir şekilde alınmış olmaktadır Ancak oruçlu iken buruna suyu fazla çekmemek gerektiği, zira suyun boğaza kaçması halinde oruca zarar vereceği anlaşılmaktadır İşte bu sebeple oruçlu iken genize ulaşacak kadar buruna su çekmek mekruh sayılmıştır
Hadisteki soru ile cevap arasında bir farklılık görülmektedir Bunun sebebi şu olabilir: Hz Peygamber'in, Lakît'in sualinden, onun abdestin nasıl alındığını değil, mükemmel olması için nelere dikkat etmek gerektiğini sorduğu sonucunu çıkararak ona göre cevap vermiştir Ya da Hz Peygamber, Lakît'a abdestin nasıl alınacağını iyice tarif etmiş olmasına rağmen, râviler ilgisi dolayısıyla cevabın sadece son bölümünü rivayet etmişlerdir Bu tür durumlara rivayetlerde zaman zaman rastlanır
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Bilinmeyen konular bilenlerden sorulmalıdır
2 Oruçlunun burnuna su çekerken ve ağzına su alırken dikkatli olması gerekir Oruçlu değilken gerek buruna su çekmekte gerekse ağıza su almakta mübâlağa edilebilir
3 Soruya bilenlerin cevap vermesi gerekir
1247- وعنْ عائشةَ رضي اللَّه عَنْها ، قالَتْ : كانَ رسُولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يدْرِكُهُ الفَجْرُ وَهُوَ جُنُبٌ مِنْ أَهْلِهِ ، ثُمَّ يَغْتَسِلُ ويَصُومُ متفقٌ عليه 
1247 Âişe radıyallahu anhâ şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in, ailesiyle ilişkide bulunup cünüp olarak sabahladığı olurdu Sonra yıkanıp, orucunu tutardı
Buhârî, Savm 22, 25; Müslim, Sıyâm 76
Aşağıdaki hadis ile birlikte açıklanacaktır
1248- وعنْ عائشةَ وأُمِّ سَلَمَةَ ، رَضيَ اللَّه عنْهُما ، قَالَتَا : كانَ رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يُصْبِح جُنُباً مِنْ غَيْرِ حُلْمٍ ، ثُمَّ يصُومُ » متفقٌ عليهِ 
1248 Âişe ve Ümmü Seleme radıyallahu anhümâ şöyle dediler:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ihtilâm olmaksızın cünüp olarak sabahlardı Sonra ( yıkanır ve ) oruç tutardı
Buhârî, Savm 25; Müslim, Sıyâm 75-77
Açıklamalar
Yukarıdaki hadisler Hz Âişe ve Ümmü Seleme annelerimizden rivayet edilmiştir Rivayetler, gusül abdesti alması gerektiği halde, sabaha kadar yıkanmayan kimsenin yıkandıktan sonra oruç tutup tutamayacağı, daha doğrusu orucuna devam edip edemeyeceği konusuna açıklık getirmektedir Sahurdan evvel veya sonra ihtilâm olan kimsenin sabah olduktan sonra yıkanıp oruç tutabileceği bilinmektedir Bu rivayetlerde, Hz Peygamber'in ihtilâm olduğu için değil, cinsel ilişki sonucu cünüp olarak bazan sabahladığı ve yıkanıp orucuna devam ettiği bildirilmektedir Vâlidelerimizin, üzerine basa basa Hz Peygamber'in ailesiyle ilişkiden dolayı cünüp olarak sabahladığına dikkat çekmeleri, bu konuda kimsenin zihninde herhangi bir şüphe kalmamasını sağlamak içindir Bazı hallerde itiraz edilemez delillere ihtiyaç duyulur Cünüp olarak sabahlayan bir kimsenin orucuna devam edip edemeyeceği konusu da ancak Hz Peygamber'in davranışı ile kesinlik kazanabilecek bir konudur Validelerimiz işte bu sebeple Efendimiz'in zaman zaman başına gelen durumu haber vermektedirler
Hadisten Öğrendiklerimiz
1 Cünüp olarak sabahlamak oruca mâni değildir
2 Herhangi bir sebeple cünüp olarak sabahlamış olan kimse yıkanır ve orucunu tutar
3 Peygamber Efendimizin ibadetler konusundaki davranışları ümmeti için tartışılmaz ve vazgeçilmez ölçüdür
|
|
|