Prof. Dr. Sinsi
|
Peygamberimiz (S.A.V) Den Merhametli Olmaya Teşvik-Kütub-U Sitte
Peygamberimiz (s a v) den Merhametli olmaya teşvik-Kütub-u Sitte
ـ1ـ عن ابن عمرو بن العاص رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُما قال: ]قالَ رسولُ اللَّهِ #: الرَّاحِمُونَ يَرْحَمُهُمُ اللَّهُ تَعالى! ارحَمُوا مَنْ في ا‘رضِ يَرْحَمْكُمْ مَنْ في السَّمَاءِ الرَّحِمُ شِجْنَةٌ مِنَ الرَّحْمَنِ مَنْ وَصَلَهَا وَصَلَهُ اللَّهُ وَمَنْ قَطَعَهَا قَطَعَهُ اللَّهُ تَعالى[ أخرجه أبو داود إلى قوله من في السماء، والترمذي بتمامه »الشِّجْنَة« بكسر الشين المعجمة وضمها بعدها جيم: القرابة المُشْتَبِكةُ كاشتباكَ الْعُروق
1 (1978)- Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size rahmet etsinler Rahim (akrabalık bağı) Rahmân'dan bir bağdır Kim bunu korursa Allah onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa, Allah da ondan (rahmet bağını) koparır " [Tirmizî, Birr 16, (1925); Ebû Dâvud, Edeb 66, (4941) ]
AÇIKLAMA:
1-Hadis, merhametin ehemmiyetini tesbit sadedinde vârid olmuştur Merhametli olanlar derken ifâdenin mutlak bırakılmış olması dikkat çekicidir Yani "insanlara" veya "mü'minlere" veya "sâlihlere" veya "fakirlere" diye bir kayıt yoktur Öyleyse bütün mahlûkâta karşı merhametli olmak mevzubahistir Yani yeryüzünde bulunan sâlih, fâcir bütün insanlara, ehlîvahşî bütün hayvanlara karşı gösterilecek merhamet, Rahmân'ı yâni rahmetine nihayet olmayan Allah'ı memnun edecek bir davranıştır Nitekim, İbnu Mes'ud'dan gelen bir rivâyette Resûlullah'ın لَنْ تُؤْمِنُوا حَتَّى تَرْحَمُوا "Merhametli olmadıkça inanmış sayılmazsınız!" ihtarına, Ashâb'ın: "Ey Allah'ın Resûlü, hepimiz merhametliyiz" cevabı üzerine şu açıklamasına şâhid olmaktayız: "Burada birinizin arkadaşına karşı gösterdiği merhamet kastedilmiyor, insanlara ve hayvanlara karşı merhamet kastediliyor "
Allah'ın merhametli olanlara rahmet etmesi, onlara ihsanını bol kılması, ziyâde ikramda bulunmasıdır, mağfiret etmesidir
Ancak şunun bilinmesi lâzımdır Rahmet, Kitap ve Sünnet'le kayıtlıdır Sünnete uymayan, Cenâb-ı Hakk'ın rızasına ters düşecek olan merhamet ve acımaklıklar, burada övülen, teşvik edilen merhamet değildir Sözgelimi Allah'ın hududuna giren yasakları işleyenlere merhamet ederek cezalarını vermemek, Allah'ın istediği merhamet değildir Öyleyse hadd cezalarının tatbik ve icrası rahmete aykırı değildir
2-Göktekilerden maksad meleklerdir Çünkü onlar, mü'minlere istiğfar ederler Âyet-i kerîme'de: "Arşı taşıyan ve etrafında bulunanlar, Rablerini hamd ile tesbih ederler O'na îman edenler, mü' minler için de: "Rabbimiz senin ilim ve rahmetin her şeyi kuşatmıştır, tevbe edip senin yolunda gidenlere mağfiret et, bağışla, onları cehennem azâbından koru!" diyerek mağfiret taleb ederler" (Mü'min 7) buyrulmuştur
Âyette görüldüğü üzere, meleklerin rahmeti, mü'minler için "rahmet ve mağfiret taleb etmeleri"dir
3-Hadiste ayrıca öncelikle akraba, arkadaş, komşu, tanış olmak üzere insanlar arasındaki merhamet bağını ifâde için kullanılan Rahîm'e de temas edilmektedir: اَلرَّحِمُ شِجْنَةٌ مِنَ الرَّحْمَنِ buyurulmaktadır Türkçe karşılık bulmakta zorluk çekilen bu tarifi "Rahmân'dan bir bağdır" diye anlaşılması kolay bir cümleye döktük Sicne, aslında ağaçlarda, diğerleriyle kenetlenmiş damara veya vadilerdeki ince yola denir Hadiste, insanlar ve yakınları arasındaki beşerîmânevî bağlara Cenâb-ı Hakk'ın ne kadar ehemmiyet verdiğini, husûsen Râhmân vasfıyla Rahîm'in nasıl yakın bir ilgi ve alâka içinde bulunduğu ifâde edilmektedir Hadis, sanki Rahîm, Rahmân'dan ayrılmadır, Rahmân'ın bir parçasıdır mânasında bir tefhim ile onun ehemmiyetini belirtmeye çalışmıştır Kısa tercümede böylesi bir tesbîti uygun bulmadık Ancak şunu söyleyebiliriz: Hadis, Rahîm kelimesinin Rahmân kelimesiyle aynı kökten geldiğini belirtmiş, bu müşterekliğin de, Rahîm'in ehemmiyetini kavramada yardımcı olabileceğini dikkat çekmiştir
Nitekim bir başka hadiste şöyle buyrulmuştur
اَنَا الرَّحْمَنُ خَلَقْتُ الرَّحِمَ وَشَقَقْتُ لَهَا اِسْماً مِنْ اسْمِى
"(Rabbim buyurdu ki-"Ben Rahmân'ım, rahîm'i yarattım O'na kendi ismimden bir isim verdim "
Rahîm kelimesi, dilimizde daha ziyâde rahm olarak telaffuz edilir En ziyâde sıla-i rahm tâbirinde, çokça kullanırız Sıla-i rahm, hakkı verilmesi, muhafaza edilmesi gereken her çeşit akrabalık bağı, komşuluk bağı, akradaşlık bağı, insaniyet bağı gibi beşerî bağları ifâde eder Şu halde hadis bu bağın, rahmet eseri olarak insanlar arasına konmuş, rahmetle kenetlenmş şekilde irtibatlı olan bir bağ bulunduğunu, dolayısıyla rahmet'in asıl sahibi Rahmân'la bağlı olduğunu ifâde ediyor Resûlullah'ın buradaki beyanına göre, gereğini yerine getirerek bu bağı koruyan, Allah'ın rahmetiyle irtibatını koruyor demektir; gereğini îfâ etmeyerek, bu sıla-i rahm'i (rahm bağı'nı) koparan da Allah'ın rahmetinden kopmuş olmaktadır
ـ2ـ وعن جرير رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ اللَّه #: َ يَرْحَمُ اللَّهُ مَنْ َ يَرْحَمُ النَّاسَ[ أخرجه الشيخان والترمذي
2 (1979)- Hz Cerîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz " [Buhârî, Tevhîd 2, Edeb 27; Müslim, Fedâil 66, (2319); Tirmizî, Birr 16, (1923) ]
ـ3ـ وفي أخرى ‘بى داود والترمذي عن أبى هريرة رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ: ]قال رَسُولُ اللَّهِ #: َ تُنْزَعُ الرَّحْمَةُ إَّ مِنْ شَقِىٍّ[
3 (1980)- Ebû Dâvud ve Tirmizî'de Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh)' den gelen bir diğer rivâyette Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) şöyle buyurmuştur: "Merhamet, ancak şakî'nin (ebedî hüsrâna uğrayanın) kalbinden çıkarılabilir " [Tirmizî, Birr 16, (1924); Ebû Dâvud, Edeb 66, (4942) ]
AÇIKLAMA:
Burada, Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) mahlûkata karşı merhamet ve şefkat hissini ancak, şakî kimsenin kaybedeceğini ifade buyuruyor Şakî, ebedi hüsrana uğrayan, uhrevî saadetini kaybedendir Kesin bir üslûpla: "Şakî" hükmü ancak imandan mahrum olan kimse hakkında verilebileceğine göre, burada şakî ile küfre düşen kimse kastedilmiş olmalıdır Tîbî merhum hadisi açıklama sadedinde der ki: "Çünkü mahlûkata karşı merhamet, kalbin bir rikkatidir Kalbteki rikkat îmanın alâmetidir Öyleyse kim bu rikkatten nasipsiz ise şakî'dir "
Şârihler, kişinin şefkat ve merhamet duyacağı şeyler arasında kendi nefsini de zikrederler ve en başta kendi nefsinin yer aldığını, diğerlerinden önce nefsine merhamet etmesi gerektiğini belirtirler "Hattâ derler, şu âyete göre başkalarına götereceği şefkat ve merhamet de kendisine râci olmaktadır: إنْ اَحْسَنْتُمْ
اَحْسَنْتُمْ نْفُسِكُمْ "İyilik ederseniz, kendinize iyilik etmiş otursunuz" (İsrâ 7)
Bu hususta mütemmim bir açıklama müteakip hadisin şerhinde kaydedilecektir
ـ4ـ وعن أبى هريرة رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُ قال: ]قَبَّلَ رسُولُ اللَّهِ # الْحَسَنَ ابْنَ عَلىٍّ رَضِىَ اللَّهُ عَنْهُما وَعِنْدَهُ ا‘قْرَعُ بْنُ حَابِسٍ فَقَالَ ا‘قْرَعُ: إنَّ لِى عَشْرَةً مِنَ الْوَلَدِ مَا قَبَّلْتُ مِنْهُمْ أحَداً! فَنَظَرَ إلَيْهِ رسولُ اللَّهِ # ثُمَّ قال: مَنْ َ يَرْحَمُ َيُرْحَمُ[ أخرجه الخمسة إ النسائى وزاد رزين: أوَ أمْلِكُ إنْ كانَ اللَّهُ نَزَعَ مِنْكُمْ الرَّحْمَةَ
4 (1981)- Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) (bir gün), Hasan İbnu Ali (radıyallâhu anhümâ)'yı öpmüş idi Bu sırada yanında bulunan Akra' İbnu Hâbis, (sanki bunu tuhaf karşıladı ve "Benim on tane çocuğum var Fakat onlardan hiçbirini öpmedim" dedi Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) ona bakıp:
"Merhamet etmeyene merhamet edilmez" buyurdu " [Buhârî, Edeb 18, Müslim, Fedâil 65, (2318); Tirmizî, Birr 12, (1912); Ebû Dâvud, Edeb 156, (5218) ]
Rezîn ilâve etti: "[Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) şunu da söyledi:] "Allah siz(in kalbiniz)den merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?"
AÇIKLAMA:
1- Rezîn'in ilâvesine yakın merfu ibâreyi ihtiva eden rivâyet Sahiheyn'de mevcuttur [Buhârî, Edeb 18; Müslim, Fedâil 64, (2317) ]
2- İbnu Ebî Cemre hadisle ilgili gelecek yorumu yapar: "Bu hadiste şu mâna muhtemeldir: Herhangi iyilik şekillerinden biriyle başkasına iyilik yapmayan kimseye hiç sevap hâsıl olmayacaktır " Tıpkı şu âyette ifâde edildiği gibi: هَلْ جَزَاءُ اِحْسَانِ إَّ ا“حْسَانُ "İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?" (Rahmân 60) Bu durumda hadisten murad şu olabilir: "Kimde dünyada iken imanın merhameti yoksa, ona âhirette rahmet edilmez," yahut: "Kim Allah'ın emirlerine uymak, yasaklarından kaçmak sûretiyle nefsine merhamet etmezse, Allah da ona rahmet etmez, çünkü Allah nezdinde ona verilmiş bir vaad, bir garanti mevcut değildir " Bu durumda tercümede zikri geçen merhamet"ten maksad amel'dir, "rahmet"ten murad da amel'in karşılığı olan mükâfaat'tır (12) Öyleyse
______________
(12) Hadisin arapça metninde merhâmet kelimesi yoktur, her ikisi de rahmet etmek mânasına يَر حم diye geçer
mâna şu olur: "Sadece amel-i sâlih işleyen sevaba mazhar olur " Mamafih, "merhamet"ten maksad sadaka, "rahmet"ten maksad da belâ olması mümkündür; bu durumda mânâ: "Belâ'dan ancak sadaka verenler selâmette kalır" olur Veya "İçerisinde ezâ şâibesi olmayan bir merhametle merhamet etmeyen kimseye mutlaka merhamet edilmez," veya: "Allah rahmet gözüyle sadece kalbinde merhamet bulunanlara bakar, sâlih amel işlemiş olsa bile " İbnu Ebî Cemre ilâveten der ki: "Kişiye düşen, nefsini bu ihtimallerin hepsiyle tartmasıdır Birinden müsbet netice alamazsa hemen Allah'a iltica edip yardımını talep etmelidir "
3- Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) çocukları sevmeye teşvik ettiği gibi, çocukları sevmemeyi kalp katılığının, merhametsizliğin bir alâmeti, Allah'ın rahmetinden mahrum kalmanın bir sebebi olarak ifâde etmiştir Çocuk terbiyesinde onların sevilmesi mühim bir yer tutar Bu hususla ilgili geniş tahlîli daha önce sunduğumuz için burada tekrar etmeyeceğiz
Kütub-u Sitte
|