Prof. Dr. Sinsi
|
İlahi Dinlerde Örtünme :
2 Cahiliye Devrinde Örtünme ve Örtü Şekilleri :
İslam’ın ortaya çıktığı bölgeye kapalı tarzda bir örtünmeyi ilk olarak İslam getirmiş değildir [url=http://www mumine com/#_ftn1] Önceki devirde şereflilikleri ile tanınan hür kadınların adeti baştan aşağı örtünmek idi Cariyeler ise hür kadınlar kadar örtünmemiş ve farklı şekilde giyinmişlerdir [url=http://www mumine com/#_ftn2]
Cahiliye döneminde “hicab”ın çeşitli şekillerle uygulandığı ve bölgede yaşayan kabilelerin adetlerine göre genişleyip daraldığı görülmektedir “Burku”, “nikab”, “nasif”, “kına’”, “hımar”, “lisam” bu dönemde giyilen kıyafetlerdir [url=http://www mumine com/#_ftn3] Hicab, daha da genişleyebiliyor, entari, cilbab, hatta kadının içinde bulunduğu özel mekanlar şeklinde tatbik ediliyordu [url=http://www mumine com/#_ftn4]
Kadınların yüzlerini örtmeleri hakkında gelen haberlerden birisi, cahiliye devrinde yaşanan Dahis ve Ğabra savaş günlerinde öldürülen Malik b Züheyr el-İbsi hakkında Rabi’ b Ziyad’ın (ö h ö 30 / 590) yazdığı meşhur mersiyedir Mersiyenin o zamanki örtünme şekli hakkında bilgi veren kısmı şöyledir:
Kim Malik’in ölümüne üzülmüşse,
Kadınlarımız gündüz gözüyle gelsinler
Kadınlar seherlerde kalkmış,
Açık yüzleriyle onu yad etmekteler
Daha önce örtünerek yüzlerini gizlerken,
Bugün bakanlara görünmekteler [url=http://www mumine com/#_ftn5]
Nabiğa ez-Zübyani (ö h ö 18 / 604) ise meşhur kasidesinde şöyle demektedir:
Örtüsü istemeyerek düştü,
Bir eliyle onu alırken diğeriyle yüzünü sakındı [url=http://www mumine com/#_ftn6]
Yine İbn Manzur, “nikab” kelimesinin açıklamasında yüzün tek göz açık kalacak şekilde örtülmesinin Arapların önceki adetlerinden olduğu açıklamasını yapmaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn7]
Başörtüsü ve cilbab hür kadınların giysisi olarak kabul edilmiş ve kıyafet hususunda cariyeleri hür kadınlardan ayıran temelde bu iki örtü olmuştur [url=http://www mumine com/#_ftn8] Bununla beraber hür oldukları halde açılan kadınlardan da bahsedilmektedir *
Hac esnasında özellikle Kureyş kabilesine mensup olmayan kadınlar giysilerini çıkarır ve avret yerlerine iliştirdikleri bir örtü parçası ile tavaf ederlerdi [url=http://www mumine com/#_ftn10] Böylece bir yerde çıplaklığın kutsallaştırıldığı da anlaşılmaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn11]
Erkeklerin ise normal elbise giymeleri veya kumaş parçalarına sarınmaları dışında örtünme sınırı konusunda belirli bir alışkanlıkları gözlenmemektedir İnsanların çalışma[url=http://www mumine com/#_ftn12], umumi yerde yıkanma gibi hallerde üstlerini çıkarmaları ve Hz Peygamber’in uyluklarını açanlara karşı uyarıları,[url=http://www mumine com/#_ftn13] bu konuda önceleri cari olan davranışlar hakkında bilgi vermektedir
3 Hz Peygamber Devri ve Sonrası Gelişmeler :
İlgili ayetler gelmeden önce Hz Peygamber’in yaşadığı zaman veya yerde hür kadın ve cariye arasındaki örtünme farklılığının azaldığı[url=http://www mumine com/#_ftn14] ve bu durumun yüzün açılması ve hür kadının cariye gibi giyinmesi şeklinde belirdiği görülmektedir Cilbab almaksızın çıkan hür kadınların cariyelerle karıştırılmaları ve bu yüzden kendilerine cilbab giymelerinin emredilmesi hakkında inen ayet[url=http://www mumine com/#_ftn15] bunu göstermektedir
İslamiyet, cahiliye’de uygulanan hicab şekilleri ve dış örtülerinden uygun bulduklarını devam ettirmiş, kadınlar hakkında el ve yüz gibi açılmasında zaruret bulunan yerlerin açılmasını serbest bırakması yanında uygun olmayan yersiz açılma ve süslenmelerini yasaklamış,[url=http://www mumine com/#_ftn16] erkeklerde uylukların avret olduğu beyan edilmiş ve netice itibarıyla kadın ve erkekte avret sayılan yerler belirlenmiştir
Hz Peygamber sonrası dönemde ise, erkek için belirlenen avret ölçülerinde belirgin bir problem yaşanmadığı gözlenmektedir Dolayısıyla burada kadın örtüsü konusunda yaşanan gelişmeler ele alınacaktır
Hz Peygamber’den son döneme kadar kadının örtünmesi konusunda devirden devire yaşanan farklı uygulamalar, kadının başta yüzü olmak üzere ayrıca ellerinin örtülme ve açılmasında odaklanmaktadır
Hz Peygamber devrinden başlayarak dini bir kisve olarak tanınan nikab, haklarında yüzlerini açtıkları belirtilen istisna şahsiyetler* dışında yaygın bir şekilde kullanılmıştır Hz Peygamber’den hemen sonraki tarih incelendiğinde genel tatbikatın yüzü örtmek olduğu* ve hatta parmak uçlarının dahi gizleyenlerin bulunduğu* anlaşılmaktadır
Hz Hüseyin’in ölüm haberi Medine ehline ulaştığında Akil’in kızı ve diğer kadınların ağlayarak ve yüzleri açık olarak dışarı çıktıklarına dair rivayet,[url=http://www mumine com/#_ftn20] önceleri özellikle yas günlerinde çıkarılan yüz örtüsü adetinin Hz Peygamber döneminden sonra da devam ettiğini gösterir
Hicri 161 yılında vefat eden Sevri’nin, fitne halinde yüzün örtülmesi gerektiği yönündeki fetvası,[url=http://www mumine com/#_ftn21] yüz örtülmesi hakkında verilen fetvaların ilk dönemlere kadar uzandığını göstermektedir
İlk Türk yazarı olarak tanınan Kutadgu Bilig, 6474 beytinde, önceleri Türklerin de benimsediği nikabın daha sonra kullanılmadığını “Bilgili sözünü dosdoğru söylemez oldu; kadınlardan haya gitti, yüzlerini örtmezler”[url=http://www mumine com/#_ftn22] şeklinde ifade etmektedir
Kuzey Afrika, büyük sahra bölgesi ve Endülüs’ü kapsayan bölge içindeki kıyafet tarzlarında genel olarak kadınların yüzlerini örttüğü anlaşılmakla birlikte bazı tarihi vakıaların incelenmesi neticesinde yüzlerini açan kadınların da bulunduğu ortaya çıkmaktadır [url=http://www mumine com/#_ftn23] 1300’lü yıllarda bir çok ülkeye gezilerde bulunan İbn Battuta, kitabının birden fazla yerinde Türk kadınlarının yüzlerini örtmediklerini özellikle vurgulamakta,[url=http://www mumine com/#_ftn24] ifadelerden, o devirde Arap kadınlarının genel anlamda yüz örtüsü kullandıkları anlaşılmaktadır
Osmanlı devri Türk kadını giysisinde ise iki farklı özellik göze çarpmaktadır: Ev içi ve ev dışı giysisi Ev içinde giyilenler gösterişli ve şatafatlı olmasına karşın, ev dışında bu şatafatı örten ferace ve çarşaf kullanılmıştır [url=http://www mumine com/#_ftn25]
Önceleri yaygın olmamasıyla beraber Osmanlı döneminde “peçe” kullanımının 1360 tarihlerinde padişah olan I Murad devrinde ve toplum açısından sakınca oluşturduğu kabul edilen bir hadise nedeniyle başladığı kaydedilmektedir [url=http://www mumine com/#_ftn26]
Özellikle Osmanlı’nın son dönemlerinde yüzün örtülmesine ayrı bir önem verildiği malumdur Kadının yüzünü açması yasaklanmış ve hoş görülmemiştir * Kadınlar, sokağa çıkarken dış kıyafeti olarak üzerlerine önceleri ferace alırken, XIX Yüzyıldan sonra çarşaf giymeye başlamışlardır [url=http://www mumine com/#_ftn28] Ayrıca büyük yerleşim merkezleri ile bunun dışında kalan yerlerde kadınların dış örtü tarzlarında farklılık vardır Örneğin çarşaf örtüsü köylere kadar yayılamamıştır [url=http://www mumine com/#_ftn29] Elmalılı Hamdi Yazır (ö 1942), yetiştiği dönemde kendi memleketindeki tesettür tarzının yüzün örtülüp tek gözün bırakılması olduğunu, aynı dönemde ise İstanbul hanımlarının yüzlerini peçe ile örttüklerini kaydeder [url=http://www mumine com/#_ftn30]
On dokuzuncu yüzyılın son çeyreği ve XX Yüzyılın ilk başlarında Avrupai hayatın yerli neşriyatta yer alması sonucu, saray, İstanbul halkı ve büyük vilayetlerde kadın kıyafetinde Batı etkisi görülmeye başlamıştır [url=http://www mumine com/#_ftn31] Bu etkinin artış göstermesi, şeffaf peçe kullanılması[url=http://www mumine com/#_ftn32] ve tesettür konusunda bazı yasakların delinmesi bu konuda zaman zaman fermanların çıkarılması ve tesettürün muhafaza edilmesi için tedbirler alınmasını beraberinde getirmiştir [url=http://www mumine com/#_ftn33]
Kadınların peçe kullanması XX Yüzyıl başları itibarıyla yoğun tartışmalara neden olmuştur Tesettürün toptan kaldırılması doğrudan gündeme getirilmemiş, öncelikle eleştirilerin odağını peçenin çıkarılması oluşturmuş,[url=http://www mumine com/#_ftn34] peçe örtüsü çözümlenmesi gereken en önemli sorunlardan biri olarak görülmeye başlanmıştı [url=http://www mumine com/#_ftn35] Zamanın söz sahibi kadınları arasında tesettüre sahip çıkılması gerektiği görüşünde olanlarla beraber, Avrupai giyimin ve modanın uygulanmasını savunan kadınlar da olmuştur [url=http://www mumine com/#_ftn36]
Bu sırada şer’i ahkama ve milli kıyafete uygun bir giysi oluşturulması gündeme getirilmiş, gündem maddesi Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyetinin programında 1 Madde olarak tescil edilmiştir Ancak planlanan tarzda bir elbise yerine, o zamanın “Kadınlar Dünyası” dergisinde müşahede edildiği gibi “moda” olgusu ele alınmış, İngiliz kadınlarının zarif ceketleri önerilerek, batı usülü giysi fotoğrafları akşam kıyafeti ve gündüz kıyafeti gibi açıklamalarla yayınlanmıştır [url=http://www mumine com/#_ftn37]
Son duruma bakıldığında, kıyafet konusunda özellikle kadın giyiminin gündemde olması hesaba katılarak 1993 yılında Türkiye genelinde yapılan araştırmaya göre, eşinin dışarıda başörtülü gezmesini uygun bulanların oranı yüzde 67, başörtülü gezmesini uygun bulmayanların oranı ise yüzde 20 olarak tespit edilmiştir Çıkan sonuç, Türk aile yapısında kapalı kıyafet hassasiyetinin önemini koruduğudur [url=http://www mumine com/#_ftn38]
[url=http://www mumine com/#_ftnref1] Sahmerani, el-Mer’etü fi’t-tarihi ve’ş-şeria, s 195
[url=http://www mumine com/#_ftnref2] Mahmud Şükri el-Alusi, Buluğu’l-ereb fi marifeti ahvali’l-Arab, I-III, Darü’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut, ts , III, 3
[url=http://www mumine com/#_ftnref3] Abdurresul el-Gıfar, el-Mer’etü’l-muasıra, Darü’z-Zehra, Beyrut, ts , s 44 - 45
[url=http://www mumine com/#_ftnref4] Abdurresul el-Gıfar, a g e , s 46
[url=http://www mumine com/#_ftnref5] Ebü’l-Ferec el-İsfahani (ö 356 / 967), el-Eğani, I-XXV, Darü’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut 1986, XVII, 199 ; Ebü’l-Hasan Ali b Ebi’l-Kerem İbnü’l-Esir (ö 630/ 1292), el-Kamil fi’t-tarih, I-X, Darü’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut 1987, I, 454
[url=http://www mumine com/#_ftnref6] İsfahani, el-Eğani, XI, 14
[url=http://www mumine com/#_ftnref7] Cemaleddin İbn Manzur (ö 711/ 1311), Lisanü’l-Arab, I-XIII, Darü’l-fikr, Beyrut 1990, I, 768
[url=http://www mumine com/#_ftnref8] İ Hakkı Ünal, “Hadislere Göre Kadının Örtünmesi”, İslamiyat - Araştırma Dergisi, (“Örtünme” özel sayısı), c IV, sayı:4, Ankara 2001, s 54
* Buna örnek olarak cahiliye şairlerinden A’şa Meymun b Kays’ın şu beyitini verebiliriz:
Teni beyaz, saçları uzun, dişleri parlak
Çamurda yürüyen bitkin misali ağır yürür (Ebü’l-Ferec,Hamasetü’l-basariyye, II, 467)
[url=http://www mumine com/#_ftnref10] Mahmud Şükri, Buluğu’l-ereb, II, 291
[url=http://www mumine com/#_ftnref11] İ L Çakan, “Sünnette Giyim Kuşam ve Örtünme”, Tartışmalı İlmi Toplantılar Dizisi-2, (“İslam’da Kılık Kıyafet ve Örtünme” özel sayısı), 3 bs , İslami İlimler Araştırma Vakfı Yayınları-9, İstanbul 1991, s 45
[url=http://www mumine com/#_ftnref12] Peygamberlik gelmeden önce Hz Peygamber’in amcası Abbas’ın elbisesini çıkarıp taşımada kullanmasını tavsiyesi hakkında, bk Müslim, Hayz, VI, 45, nu:340 ; Buhari, Salat, I, 625, nu:364
[url=http://www mumine com/#_ftnref13] Tirmizi, İsti’zan ve’l-adab, VIII, 64, nu:2947
[url=http://www mumine com/#_ftnref14] M Zeki Duman, Kur’an-ı Kerim’de Adab-ı Muaşeret, Tuğra Neşriyat, İstanbul, ts , 67
[url=http://www mumine com/#_ftnref15] Ahzab, 33/ 59
[url=http://www mumine com/#_ftnref16] Abdurresul el-Gıfar, el-Mer’etü’l-muasıra, s 47
* Bu şahsiyetlerden Aişe bt Talha hakkında Zirikli şunları zikreder: “Yüzünü örtmezdi Kocası Mus’ab onu bu konuda tenkit etmiş, o ise: “Allah bana güzellik verdi Ben insanların bu güzelliği görmesini istedim ve onu gizlemedim İnsanların beni yereceği hiç bir kusurum yoktur” açıklamasını yapmıştır Bk Hayreddin ez-Zirikli, el-A’lam, Beyrut 1984, III, 230
İbn Kesir’in naklettiğine göre Amir eş-Şa’bi şöyle demiştir: “Ben otururken Mus’ab b Zübeyr beni odasına çağırdı Ben gelince, arkasında Aişe bt Talha’nın bulunduğu perdeyi açtı Ondan daha güzel bir manzara görmedim” Aişe bt Talha, ‘beni kendisine gösterdiğin kimdir?’ diye sorduğunda Mus’ab b Zübeyr: “Amir eş-Şa’bi” diye cevaplamıştır Bk İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-nihaye, VIII, 323
Yine Mus’ab b Zübeyr’in ikinci hanımı Sükeyne bt Hüseyin hakkında nadir de olsa yüzünü açtığı rivayetleri gelmiştir Sükeyne bt Hüseyin’in uzun bir tercümesini yapan Ayşe Abdurrahman, Aişe bt Talha’nın Şa’bi ile anlatılan rivayetini de zikrettikten sonra, “Aişe’nin güzelliği nesilden nesile akşamcıların uydurmaları, hikayecilerin dehşet verici anlatımları ve ravilerin çarpıtmaları için elverişli bir meydan olmuştur” diyerek bu kıssanın da bunlardan biri olduğu yorumunu yapmakta ve Musab b Zübeyr gibi mert ve edeb sahibi bir şahsiyetin bu şekil bir tavır sergilemesini inanılması zor bulmaktadır (s 863) Ayrıca zamanın pervasız şairlerinden Ömer b Ebi Rabia, Aişe bt Talha hakkında gazel söylemiş hatta bu yüzden Beni Teym kabilesinin tehdidine maruz kalmıştır (s 950) Aynı şair Sükeyne bt Hüseyn hakkında da yazmış, bu iki kadının o asırda şöhret bulmuş olmaları, haklarında şiir yazılması ve yazılanların da yayılmasına sebep teşkil etmiştir Hatta Ömer b Ebi Rabia’nın Saide isimli bir kadın hakkında yazdığı “Saide, gözyaşları yanaklarına ve cilbabına akarak dedi ki” şeklindeki beyitler Sükeyne’ye atfedilmiştir Nitekim bu beyitleri İshak el-Mevsıli, Halife Harun Reşid’e okurken “Saide” ismini “Sükeyne” şeklinde okumuş, bunun üzerine Halife’nin sert itirazı ile karşılaşmıştır Bk Ayşe Abdurrahman binti’ş-Şati’, Teracim Seyyidat Beyti’n-Nübüvve, Darü’r-Reyyan, Kahire 1988, s 924
İbn Curayc’ın, “Bekar kızların kapandıkları yere Ömer b Ebi Rabia’nın şiirinden daha zararlısı girmemiştir” rivayeti, ayrıca halife olduğunda Ömer b Abdulaziz’in, Ahvas ile beraber Ömer b Ebi Rabia’yı yaptıklarından dolayı kınaması ve huzurunda tevbe ettirmesi gibi haberler (el-Muntazam, VI, 314 - 316), Ayşe Abdurrahman’ın görüşlerini doğrulamaktadır Ayrıca Ömer b Ebi Rabia’nın kadınların yüzlerini gördüğü konusunda naklettiği şiir ve rivayetlerin bir kısmında özellikle Hac mevsimi ve mekanlarının zikredilmesi (el-Eğani, I, 158-169), olayların kadınların ihram nedeniyle yüzlerini açtıkları belirli bir bölgede yaşandığını göstermektedir Neticede bu şiirlerin yüz açma konusunda zamanın yaygın uygulamasına delaletleri zayıf kalmaktadır
* Buna delil olarak şu misalleri verebiliriz:
Ebu Hazım el-Medeni, Şeytan taşlama esnasında güzel bir kadın görmüş ve şöyle seslenmişti: “Ey Allah’ın kulu! Böyle bir yerde yüzünü açıyor ve insanları fitneye sevkediyorsun” (İbn Kuteybe, Uyunü’l-ahbar, IV, 29) Muaviye’nin kızı Atike hac mevsiminde bir yerde oturmuş ve sıcak nedeniyle örtüsünü indirdiği bir anda yanından geçen Ebu Dehbel (ö 63/ 682) ona bakmıştı Bunu farkeden Atike, yüzünü örtmüş ve Ebu Dehbel hakkında kötü konuşmuştur (İsfahani, el-Eğani, VII, 137) Dabel (ö 246/ 860) ise bir kadın hakkında: “Yüzünü açtığında sivilceleri küçük üzüm taneleri gibiydi ” demektedir (İbn Kuteybe, Uyunü’l-ahbar, IV, 39)
Ayrıca ilk devirler hakkında tarih kitaplarında bir takım kadınlar söz konusu edildiğinde “yüzünü açardı”, “yüzünü açtı”, “yüzünü açık gördüm” vb istisna ifade eden anlatımlar, kadınların genel olarak yüzlerini örtüyor olduklarına delalet etmektedir Ör bk el-İsfahani, el-Eğani, I, 137 - 151 ; İbnü’l-Cevzi, el- Muntazam, VI, 168
* Emevi şairlerinden Muhammed Abdullah es-Sekafi, haklarında şiir yazdığı kadınlar için şöyle demektedir:
Takvalarından parmak uçlarını gizlerler
Gece ortasında başları örtülü çıkarlar Bk Ebü’l-Abbas el-Müberrid, el-Kamil fi’l-luğati ve’l-edeb, Beyrut 1987, I, 409
[url=http://www mumine com/#_ftnref20]Ebü’l-Ferec Abdurrahman İbnü’l-Cevzi (ö 597 / 1201), el-Muntazam fi tarihi’l-ümemi ve’l-mülük, Darü’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut 1992, V, 344
[url=http://www mumine com/#_ftnref21] Muhammed Ravvas Kal’aci, Mevsuatü Fıkh Süfyan es-Sevri (ö 161/ 778), Darü’n-nefais, Beyrut 1990, s 663
[url=http://www mumine com/#_ftnref22] Yusuf Has Hacib, Ktadgu Bilig, çev: Reşid Rahmeti Arat, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988, s 464
[url=http://www mumine com/#_ftnref23] Philip K Hitti, Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi, I- IV, çev: Salih Tuğ, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1980, III, 864 ; Mehmet Özdemir, “Endülüs Tarihinden Kadın Kıyafetine Dair Bazı Tespitler”, İslamiyat - Araştırma Dergisi, (“Örtünme” özel sayısı), c IV, sayı:4, Ankara 2001, s 103, 105
[url=http://www mumine com/#_ftnref24] Muhammed b Abdullah b Battuta (ö 778/ 1377), Tuhfetü’n-nüzzar fi garaibi’l-emsar (Rıhletü İbn Battuta), Darü’l-kütübi’l-ilmiyye, Beyrut 1987, s 222 - 343
[url=http://www mumine com/#_ftnref25] Serpil Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, Metis Yayınları, İstanbul 1996, s 175
[url=http://www mumine com/#_ftnref26] İsmail Hami Danişmend, Tarihi Hakikatler, I-II, Tercüman Tarih ve Kültür Yayınları, İstanbul 1979, I, 10-11 Şikari’nin “Karaman Tarihi”nin yazma nüshasının 113 sayfasında geçen ve Osmanlılarda peçe takınmanın başlangıcı olarak gösterilen hadise şöyle anlatılmaktadır: “  Yüz örtmek adeti sonradan adet oldu Karamanoğlu Alauddin’in Hamidoğlu İlyas diyarını katliam ettiğinde üç kabile diyar-ı Osman’a firar etmişlerdi O vakit bunları Murad Han görüp pek temiz ve uslu adem olduklarından kendi şehrinde (Bursa) yerleştirmişti İşte bu kabile kadınları pek güzel olduklarından herkes bunları temaşa etmeye başlayınca ulema tarafından bu kabilenin hatunlarının yüzleri siper edilmesi emredildi İşte ne vakit taşra çıksalar o kabile hatunları yüzlerini siper ederlerdi Fakat bu hal sonra diğer kadın ve kızların da pek hoşuna geldiğinden herkes daima güzelce her taraflarını örtmeye başladı” Bk İ Hami Danişmend, Tarihi Hakikatler, I, 10
* Reşat Ekrem Koçu, “Çarşaf giyip de peçe kullanmayan kadınlar umumiyetle ayak takımından olanlardı” ifadesiyle peçeyi, zamanın itibarlı kadın giysisi olarak açıklar Bk Reşat Ekrem Koçu, Türk Giyim Kuşam ve Süslenme Sözlüğü, Sümerbank Kültür Yayınları, İstanbul 1967, s 190
[url=http://www mumine com/#_ftnref28] Adil Şen, “Osmanlı Dönemi Kadın Kıyafeti”, İslamiyat - Araştırma Dergisi, (“Örtünme” özel sayısı), c IV, sayı:4, Ankara 2001, s 112
[url=http://www mumine com/#_ftnref29] Danişmend, Tarihi Hakikatler, I, 11
[url=http://www mumine com/#_ftnref30] Elmalılı Hamdi Yazır (ö 1942), Hak Dini Kur’an Dili, I-IX, Eser Neşriyat ve Dağıtım, İst , ts , VI, 3928
[url=http://www mumine com/#_ftnref31] Adil Şen, “Osmanlı Dönemi Kadın Kıyafeti”, İslamiyat - Araştırma Dergisi, c IV, sayı:4, s 115
[url=http://www mumine com/#_ftnref32] Claude Ferrare (1876-1957), Türklerin Manevi Gücü, çev: Orhan Bahaeddin, Tercüman 1001 Temel Eser-10, s 211
[url=http://www mumine com/#_ftnref33] Çakır, Osmanlı Kadın Hareketi, s 175
[url=http://www mumine com/#_ftnref34] Çakır, a g e , s 181
[url=http://www mumine com/#_ftnref35] Çakır, s 179
[url=http://www mumine com/#_ftnref36] Çakır, s 179 - 180
[url=http://www mumine com/#_ftnref37] Çakır, s 178
[url=http://www mumine com/#_ftnref38] Beşir Atalay, “Türkiye’de Aile Yapısının Temel Özellikleri”, (Sosyolojide Son Gelişmeler ve Türkiye’deki Etkileri - Abant Bilimsel Toplantısı, Kasım 1992-), UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Ankara 1993, s 190
|